"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Yezid bin mühellebin basraya girişi

Yukarıda zikredildiği üzere Yezid bin Mühelleb Ömer bin Abdülazizin hapsinden kaçmıştı. Ömer ölüp de Yezide beyat edilince Yezid Abdülhamid bin Abdurrahman ve Adiyy bin Emta yazarak Yezidin kaçtığını bildirdi ve Ondan korunmaları için uyardı. Ayrıca Adiyye Basrada Mühelleb soyundan olanları yakalamasını söyledi. Adiyy bunları yakalayıp hapsetti. Bunlar arasında Mühellebin oğulları Mufaddal, Habib ve Mervan da vardı. Yezid Kutkutaneye kadar geldi. Abdülhamid bunlar üzerine Hişam bin Müsahik Amiri (Amiru beni Lüey) komutasında bir ordu gönderdi. Bunlar Üzeyb denilen yere kadar gelip konakladılar. Yezid onların yakınından geçmesine rağmen üzerine gidemediler. Yezid Basraya doğru yürüdü. Adiyy bin Ertat Basra ve Handek ahalisini Yezid aleyhine toplamıştı. Basradaki süvarilerin başına Muğire bin Abdullah bin Ebi Aklı Sakafıyi göndermişti. Yezid yanında bulunan arkadaşlarıyla geldi. Kendisini yolda etrafına topladığı ehli, kavmi ve mevalisiyle kardeşi Muhammed bin Mühelleb karşıladı. Adiyy Basranın beş ayrı yerine birer adam, Ezdlilere de Muğire bin Ziyad bin Amr Ateklyi, Temim Kabilesine Muhriz bin Humran Saadiyi, Bekrin humsuna Müferric bin Şeyban bin Malik bin Mismaı, Abdülkaysa (Malik b.) Münzir bin Canldu, Aliye ahalisine Abdülala bin Abdullah bin Amiri gönderdi. Aliye ahalisi Kureyş, Kinane, Ezd, Bedle, Hasem, Kays ve Müzeyne soyundan kişilerden oluşuyordu. Aliye ve Kufe ehline rub-ı ehl-i Medine (Medine ahalisinin dörtte biri) denilirdi.
Süvarilerinden ve kabilelerinden uğradığı herkes Yezidin yolundan uzaklaşıyordu. Yezid gelip evine indi, insanlar yanına gelip gitmeğe başladılar. Yezid Adiyye haber gönderip: “Kardeşlerimi bana gönder, ben seninle Basraya karşılık sulh yapmak istiyorum. Yezidden kendim için arzu ettiğim şeyleri alınca seni de, orayı da tahliye edeceğim.” dedi, fakat Adiyy bunu kabul etmedi. Hamid bin Abdülmelik bin Mühelleb, Yezid bin Abdülmelike geldi. Yezid bin Abdülmelik Onunla beraber Halid Kasri ve Amr bin Yezid Hakemiyi Yezid bin Mühelleb ve ailesinin emniyeti için gönderdi.
Yezid bin Mühelleb yanına gelenlere altın ve gümüş dağıtmağa başladı.

insanlar Ona meylettiler. Adiyy ise sadece ikişer dirhem veriyor ve: “Yezid bin Abdülmelikin emri olmadan size Beytülmalden bir dirhem bile veremem. Yezidden bu konuda bir emir gelinceye kadar (şimdilik) siz bu kadarını alın.” diyordu.
Ferazdak bu konuda şöyle diyor:
iki dirhemin adamlarını ölüme götüren şey ecelleridir, Bunların en akılısı evinin köşesine çekilen ve öleceğini yakinen bilendir.
Adiyyin arkadaşlarından ayrılan Amr bin Temimoğulları Mirbed denilen yere gelip konakladılar. Yezid bin Mühelleb onlara Daris isimli uşağını gönderdi. Daris onlara hücum etti ve hezimete uğrattı. Halk kendisi için toplamnca Yezid Yeşkuroğullarının arazisine (mezarlığına) gelip konakladı.
Burası kasr (saray) ile kendi bulunduğu yerin yarısıdır. Kays, Temim ve Şam ehli Yezide karşı çıktı, savaştılar. Yezid ve arkadaşları bunlara hücum edip hezimete uğrattılar ve Yezid kasrın yakınına kadar onları kovaladı. Bu defa Yezidi karşılamağa bizzat Adiyy çıktı. Arkadaşlarından Musa bin Vecih Himyeri, Haris bin Musarrif Ezdi öldürüldü. Haris Haccacın süvarilerinden ve Şam eşrafındandı. Adiyyin taraftarları hezimete uğradı. Bunu Yezidin kardeşleri işitti. Bunlar o sırada Adiyy in hapishanesindeydiler. Sesler geliyor, kasrda çatışmalar oluyordu. Abdülmelik onlara: “Ben Yezidin galip geldiğini sanıyorum. Adiyyin yanında olan Mudarlı ve Şamlılara güvenemiyorum. Yezidin bizi kurtarmasından öncegelip bizi öldürebilirler. Kapıyı kapatın ve Onu tutun.” dedi. Onlar dediklerini yaptılar. Tam o sırada (Amiroğullarının mevlası) Abdullah bin Dinar geldi. Adiyyin muhafazıydı. O ve arkadaşları kapıyı zorlamağa başladılar, fakat sökmeğe muvaffak olamadılar. Halk yetişti ve Yezid in kardeşlerini kurtardı.
Yezid bin Mühelleb kasrın yanında Süleyman bin Ziyad bin Ebihinin evine geldi. Kendisine Selalim ve Kasrın fethi haberi getirildi. Yezid Onu hapsettirdi ve: “Eğer sen kardeşlerimi hapsetmeseydin ben de seni hapsetmezdim.” dedi.
Yezid galip gelince Basranın Temim, Kays soyundan olan reisIeri ve Malik bin Münzir kaçtılar. Yezid bir kısmını KUfede, bir kısmını Şamda yakaladı. Muğire bin Ziyad bin Amr Ateki Şama doğru yola çıktı. Yolda Halid Kasrı ve Amr bin Yezid Hakemiye rastladı. Yanlarında Humeyd bin Abdülmelik bin Mühelleb vardı. Bunlar Yezid bin Mühellebin ve istediği her şeyin himayesi amacıyla geliyorlardı. Muğireden haber sordular. O da Hümeyde duyurmadan gizlice durumu ikisine haber verdi. Onlara nereye gittiklerini sordu. Onlar: “Yezidin emanı için.” diye cevap verdiler. Muğire: “Yezid Basraya hakim oldu, pek çok kişi katletti, Adiyyyi da hapsetti, siz geri dönün.” dedi. Geri döndüler, Humeydi de beraberlerinde tuttular. Humeyd onlara: “Allah için gönderildiğiniz amaca muhalefet etmeyin, çünkü Yezid bin Mühelleb size mukabelede bulunur. O ve ehl-i beyti bize zaten düşmandır.” dedi. Humeydin sözünü dinlemediler, sözünü kabul etmediler ve geri çevirdiler.

Abdulhamid bin Abdurrahman KUfede Halid bin Yezid bin Mühelleb ve Hamal bin Zehri yakaladı. Bunların bir şeyden haberleri yoktu. Bunları bağlayıp Şama gönderdi. Yezid bin Abdülmelik de bunları hapsettirdi. Ölünceye kadar hapiste kaldılar. Yezid bin Abdülmelik Küfede ailesine bir şeyler gönderdi ve daha fazlasını temenni etti. Kardeşi Mesleme bin Abdülmelik ve kardeşinin oğlu Abbas bin Velid bin Abdülmeliki, Şam ve Cezire ehlinden yetmiş bin savaşçıyla teçhiz etti. Seksen bin oldukları da söylenir. Iraka yürüdüler. Mesleme Abbası ayıplıyor ve kınıyordu. Aralarında anlaşmazlık çıktı, Abbas Ona şöyle yazdı:
Ey Ebu Said, canım sana feda olsun! Sen beni övmeyi de yermeyi de beceremiyorsun; Şayet kökümüz ve dallarımız bir yerde birleşiyor olmasaydı, Sana attığım zaman kemiğim sızlamasaydı ve senin başına gelen şey bana da isabet ediyor olmasaydı, Beni kınamak ve bana sövmekten seni aciz bırakan bir korkuyla beni inkar ederdin; Kısacası ben senin yaşamanı istiyorum, sen ise benim ölmemi.
(Bu beyitlerin Abbasa ait olmadığı, sözlerinin beyitler halinde ifade edildiği de söylenir.)

Yezid bin Abdülmelik bu duruma vakıf olunca ikisine de haber gönderip

aralarını buldu, barıştırdı. ikisi Kufeye gelip Nuhaylada indiler.
Aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti:
Mesleme:

– Keşke bu ibn Mühelleb (Mezlini) olsaydı! Bu soğukta bize kendine tabi olmayı Yüklemezdi.

Hayyan Nabati (Şeybanoğullarının azatlısı):

– Onun yerini terketmeyeceğine garanti veririm. (Nabati Arapçayı iyi bilmediğinden bütün cümlelerini yanlış bildiriyor.)
Abbas:

– Ey anasız! Sende bunu görecek, anlayacak göz nerede? Hayyan:

– Allah yüzünü kızartsın! Baksana üzerinde hilafet mühürü yok.
Mesleme:

– Ey Ebu Süfyan! Sen Abbasın sözüne kulak asma.
Hayyan:

– Çünkü o ahmaktır.
ibn Mühellebin arkadaşları Mesleme ve Şam ehlinin geldiğini duyunca bundan korkuya kapıldılar. ibn Mühelleb de durumu öğrendi, halka bir konuşma yaparak: “Ben askerleri gördüm ve Aman Şam ehli ve Mesleme geldi diye korkmalarına şahit oldum. Şam ehli kim oluyor? Topu topu dokuz kılıç (bunun da yedisi bana, ikisi üzerimedir). Mesleme ise sarı bir çekirgedir. O Berberiler, Ceramıka, Ceracime, Nabatiler, melez ve düşük insanlarla geldi.
Onlar da sizin elem duyduğunuz şeyden elem duyan beşer değiller mi? Niye Allahtan onların ummadıklarını ümid ediyorsunuz? Siz onlara öyle bir tokat indirirsiniz ki arkalarını dönüp kaçmak zorunda kalırlar.” Basra ehli Yezıd bin Mühellebin yardımına koştu. Ehvaz, Faris (iran) ve Kirmana amillerini gönderdi. Horasanda Müdrik bin Mühellebi görevlendirdi. Oranın valisi Abdurrahman bin Nuaym idi. Abdurrahman onlara: “işte bu sizin aranıza nifak tohumunu atmağa gelen Müdriktir. Halbuki siz afiyet ve taat içerisinde yaşıyorsunuz.” dedi. Temimoğulları Ona mani olmak için yürüdüler. Bu durumu Horasanda Ezdliler de öğrendi, Bunlardan da yaklaşık iki bin süvari çıktı. Sahranın başında Müdriki karşıladılar ve Ona: “Kardeşin baş kaldırmış olsa da sen bize insanların en sevimlisisin. Eğer sonunda kardeşin kazamrsa bu bizim lehimizedir. Size en çabuk gelenler ve buna en layık olanlar bizleriz. Eğer tersi olursa, musibetin bizi kaplamasında senin bir suçun yoktur.” dediler. Müdrik onlardan ayrıldı. Basra halkı Yezıd için toplamnca Yezıd onlara bir hutbe okudu ve onları Allahın kitabına, Resulünün sünnetine davet ettiğini söyleyerek cihada teşvik etti. Ona göre Şamlılar ile savaşmak Türk ve Deylem ile savaşmaktan daha sevaptı.
Hasan-ı Basri de dinliyordu. Sesini yükselterek: “Biz seni vali olarak görüyorduk, bu sana yakışmaz.” dedi. Yezıdin arkadaşları hemen davranıp Hasan-ı Basrinin ağzını kapatıp oturttular. Daha sonra mescitten çıktılar, mescidin kapısında Nadr bin Enes bin Malik durmuş şöyle diyordu: “Ey Allahın kulları! Allahın kitabına, Peygamberin sünnetine icabet etmekten dolayı kınanıp cezalandırılmazsınız. Vallahi, sizler de, bizler de sadece Ömer bin Abdülazizin hilafeti zamanında görebildik.”
Hasan: “Nadr da buradaymış,” diyerek halkın arasına karıştı. Halk bayrakları dikmiş, Yezıdin çıkmasını bekliyordu ve şöyle diyordu: “Sen bizi iki Ömerin sünnet ve adetine çağırıyorsun.” Hasan: “Yezıd dün şu gördüklerinizin boynunu vuruyordu. Sonra bunları, rızalarını kazanmak için Mervanoğullarına gönderiyordu. Kızınca bir yarışı başlattı.” dedi, sonra da: “Ben bunlara muhalefet ettim, siz de edin.” diye ekledi. Dinleyenler: “Evet.” dediler. Hasan: “Ben size iki Ömerin adaletinden haber vereyim: iki Ömerin sünnet ve alışkanlıklarından biri ayağına bağ koydurmaktır.” dedi, sonra tekrar hapse koyuldu. Arkadaşlarından bir kısmı Yezıde: “Sen Şam ehlinden razı gibisin, öyle mi?” diye sorduklarında Yezıd: “Evet, ben onlardan razıynn. Allah onları takbih etsin. Resulallahın yasakladıklarını helal kılan bunlar değil midir? Hem de bunları ipekli giyen ve haram çiğnemekten kaçınmayan Nabatlleri ve Kıptlleri için mubah kılmışlardır. Kabeye yürümüş ve yıkmışlar, sonra da taşları ve örtüleri arasında ateş yakmışlardır. Allahın laneti ve ahiretin kötülüğü onların üzerine olsun.” diye karşılık verdi.
Sonra Yezıd Basraya kardeşi Mervan bin Mühellebi bırakarak oradan hareket etti ve Vasıta geldi. Vasıta gelirken arkadaşlarıyla istişare etmişti. Kardeşi Habıb ve diğerleri şöyle demişlerdi: “Çıkıp Faris (iran)te konaklayalım, geçitleri ve tepeleri tutarız; Horasana yaklaşıp Şam ehline varırız. Dağlık bölgede yaşayanlar sana geldiğinde elinde kaleler olur.” Yezıd onlara:
“Hayır, ben bu görüşte değilim.” diye karşılık vermiş. Habıbin: “Evvel emirde olması gereken görüş elden kaçtı. Basraya hakim olduğun zaman sana başında ehlinden birilerinin bulunacağı süvarileri Küfeye göndermeni söylemiştim. Orada Abdulhamid var. Sen yetmiş kişilik bir gurupla ona rastlamıştın, sana dokunınamıştı. Oraya Şam ehli daha önce davrandı. Oradakilerin çoğu da senin görüşündedir. Senin onlara vali olman onlar için Şam ehlinin hakimiyetinden daha iyidir. Bana itaat etme, ben şimdi görüşümü söylüyorum. Ailenden bir kaç kişiyle süvarilerini serbest bırak, Cezireye gitsinler ve orada bir kalede konaklasınlar. Sen de izlerinden gidersin. Eğer Şam ehli üzerine gelmek isteyecek olursa, Ceziredeki askerlerin onlara engelolsunlar. Sonra sen onlara katılırsın, Musuldaki soydaşların da gelir. Irak ve Şam ehli ayrı ayrı üzerine gelir ve sen de onlarla fiyata ucuz bir arazide savaşır, böylece bütün Irakı arkana atmış olursun.” şeklinde konuşması üzerine de: “Ben ordumu parçalamak istemiyorum.” demişti.
Yezıd Vasıfta konakladı, bir kaç gün sonra sefere çıktı.

Bu yıl Abdurrahman bin Dahhak insanlara hacc emirliği yaptı. Medine Amili idi. Mekkede Abdülaziz bin Abdullah bin Halid bin Esıd, Küfede Abdulhamid, Küfe kadılığında Şabi bulunuyordu. Basraya Yezid bin Mühelleb hakim olmuştu. Horasan emiri ise Abdurrahman bin Nuaym idi.
ismail bin Ubeydullah, Afrikadaki görevinden alınıp yerine Haccacın katibi Yezıd bin Ebi Müslim getirildi, öldürünceye kadar bu görevde kaldı.
Mücahid bin Cebr doksan üç yaşında bu yılda ölmüştür (yüz üç, yüz dört. yüz yedi yaşlarında öldüğü de söylenir). Ammar bin Cebr (Ebü Salih Zekvan)in bu yıl öldüğü söylenir. Amir bin Ekseme el-Leysi, Ebü Salih Semman (“tereyağcı”; buna “zeyyat: zeytinyağcı” da denir, çünkü ikisini de satardı.) Ebu Amr Said bin iyas Şeybani (yüz yirmi yedi yaşında ölmüştür ve sahabi değildir. Peygamberi görmemiştir) bu yılda ölmüşlerdır. Yine Ömer bin AbdülaziziL hilafetinde Vbeyde bin Ebi Lühabe Ebü Kasım Amiri ölmüştür.