Bu yılda Cuhide bulunan ve Yeşkuroğullarından olup asıl ismi Bistam olan Şevzeb seksen kişilik bir grupla baş kaldırmıştı. Ömer bin Abdülaziz Küfedeki amili Abdülhamide mektup yazarak onları tahrik edip yeryüzünde fesat çıkarmalarına, kan dökmelerine meydan vermemesini, fakat yine de bunları yapacak olurlarsa göz açtırmamasını, üzerlerine güçlü biri komutasında asker göndermesini emretti.
Abdülhamid, Muhammed bin Cerir bin Abdullah Beceliyi iki bin kişiyle birlikte ve Ömerin yazdıklarını söyleyerek gönderdi. Ömer ise Bistama yazmış ve niçin başkaldırdığını sormuştu. Ömerin bu mektubu geldiğinde Muhammed bin Cerir gelmiş ve Onun karşısına dikilmişti.
Ömerin mektubu şöyleydi: “Senin Allah ve ResUlü için ayaklandığını duydum. Sen bu işe benden layık değilsin. Bana gel, tartışalım. Eğer hak bizim elimizdeyse sen de diğer insanlar gibi itaat et. Eğer hak senin elindeyse o zaman senin durumunu düşünelim. ”
Bistam Ömere: “Sen insaflı davrandın. Sana durumu müzakere edecek ve tartışacak iki kişi gönderiyorum.” diye yazdı ve Beni Şeybanın Habeşi mevlası Asım ile Yeşkuroğullarından birini gönderdi. Bunlar Hunasırada Ömerin yanına geldiler ve huzuruna çıktılar. Ömer: “Sizi bu isyana zorlayan nedir ve neyi beğenmiyorsunuz?” diye sordu. Onlar: “Biz senin tutumunu ve gidişatını beğenmiyoruz. Sen adalet ve iyiliğe yöneliyorsun. Söyle bize, sen bu işi herkesin rızasıyla mı yürütüyorsun, yoksa bunu zorla mı aldın?” diyerek karşılık verdiler. Bunun üzerine Ömer şöyle konuştu: “Ben onlara halifeniz olayım demedim, buna da zorlanmadım. Benden önceki kişi beni tayin etti, ben de bu işi üzerimealdım. Sizden başka buna itiraz eden de olmadı. Beni kendi halime bırakın. Eğer hakka muhalefet edip Ondan yüz çevirirsem o zaman bana itaat etmeniz gerekmez.”
Daha sonra aralarındaki konuşma şöyle devam etti: isyancılar:
– Seninle bizim aramızda bir tek mesele var.
Ömer:
– Nedir o?
isyancılar:
– Sen ehl-i beytinin işlerine muhalefet ettin ve onları zalimler olarak adlandırdın. Eğer sen hidayetteysen ve onlar dalaletteyseler onlara lanet et ve onlardan beri ol.
Ömer:
– Anladım ki siz dünyayı talep için isyan etmiyor, ahireti istiyorsunuz; fakat yolunda hataya düşmüşsünüz. Allah (Azze ve Celle) Resulünü lanetçi olarak göndermemiştir. ibrahim şöyle demiştir (ayet): Bana tabi olan bendendir. isyan edenlere gelince, sen gafur ve rahimsin. (14/36), işte bunlar Allahın hidayete erdirdiği kimseler, sen onların hidayetine iktida et. (6/50) Ben onların yaptıklarının zulüm olduğunu söyledim. Zemm ve eksiklik olarak bu onlara yeter. Günahkarlara (ehl-i zümlb) lanet etmek farz değildir. Eğer farzdır diyorsanız, söyleyin bakalım, Firavuna ne zaman lanet ettiniz?
isyancılardan biri:
– Ona lanet edip etmediğimi veya ne zaman lanet ettiğimi hatırlamıyorum.
Ömer:
– Sen mahlukatın en habisi ve şerlisi olan Firavuna lanet etmemişsin; ben namaz kılan, oruç tutan ehl-i beytime nasıl lanet edeyim, elbette etmem.
isyancılar:
– Peki, onlar zulümleri sebebiyle kafir olmadılar mı?
Ömer:
– Hayır, çünkü Resulallah insanları imana davet etti. iman eden, imanın gereklerini de ikrar edenler Mümin kabul edilirdi; aykırı davranışta bulunanlaraysa had ikame edilirdi.
isyancı harici:
– Resulallah insanları Allahı birleşmeğe (tevhide) ve katmdan inenleri kabule davet etmiştir.
Ömer:
– Onlardan hiç biri: “Ben Resulallahın sünnetiyle amel etmem.” demiyor ki… Fakat yaptıklarının haram olduğunu bilerek nefislerine zulmettiler.
isyancılardan Asım:
– Senin ameline ters düşen şeylerden beri ol ve onların hükümlerini reddet.
Ömer:
– Bana Ebu Bekir ve Ömerden haber verin, onlar hak üzere değilmiydiler?
isyancılar:
– Tabii ki hak üzereydiler.
Ömer:
– Ebu Bekirin ehl-i riddet (dinden dönenler) ile savaştığı zaman onların kanını döktüğünü; çoluk çocuklarım, kadınlarını esir aldığını ve mallarını ele geçirdiğini biliyor musunuz?
isyancılar:
– Evet, biliyoruz.
Ömer:
– Peki, Ömer (Ömer bin Hattab)in Ebu Bekirden sonra esirleri aşiretlerine fidye mukabilinde iade ettiğini de biliyor musunuz?
isyancılar:
– Evet, biliyoruz.
Ömer:
– Peki, siz onların her hangi birinden beri misiniz?
isyancılar:
– Hayır.
Ömer:
– Sizin selefteriniz olan Nehrevan ehlinden (hariciler) haber ver Küfelilerin başkaldırdıkları zaman kan dökmediklerini ve hiçbir mal almadıklarım, fakat onlara karşı başkaldıran Basra ehlinin Abdullah bin Habbabı hamile cariyesini öldürdüklerini biliyor musunuz?
isyancılar: – Evet.
Ömer:
– Hiç kimseyi öldürmeyen, öldürenden ve hem de kim olduğuna önem vermeden öldürenden beri midir?
isyancılar:
– Hayır.
Ömer:
– Peki, siz bu iki grubun dışında mısınız?
isyancılar:
– Hayır.
Ömer:
– Sizler amellerinin değişik olduğunu bildiğiniz halde yine de Ebu Bekir, Ömerle Kufe ve Basralıları seviyorsunuz da ben niçin dini bir olan ehl-i beytimden beri olayım? Allahtan korkun. Sizler insanlardan Resulallahın reddettiği şeyleri kabul ediyor, kabul edip razı olduğunu reddediyorsunuz. Resulallahın yanında korkan sizin yanınızda emniyette, Onun yanında emniyette olan sizin yanınızda korku içindedir. “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.” diyen sizden korkmaktadır. Bunu Resulallah zamanında söyleyen canını ve malını korumuştu, siz Onu katlediyorsunuz; öbür dinlerin mensuplarıysa sizin yanınızda emniyette.
isyancı Yeşkılri:
– Peki, sen bir topluluğa vali olan, canları malları konusunda adil davranan, sonra bunları kendinden sonra güvenilir olmayan birine bırakan adam hakkında ne düşünüyorsun? Sence o Allah için sarıldığı hakkı eda etmiş ve sorumluluktan kendini kurtarmış mıdır?
Ömer:
– Hayır.
Yeşkılri:
– Peki, sen bu işi hakça yürütemeyeceğini bildiğin Yezide nasıl, teslim ediyorsun?
Ömer:
– Onu ben tayin etmedim, Müslümanlar bundan sonra bu konuda karar vermeğe daha layıktırlar.
Yeşkılri:
– Sen Onu tayin eden kişinin doğru bir iş yaptığı kanaatinde misin?
Ömer (ağlayarak):
– Bana üç gün mühlet verin.
Böylece iki isyancı Ömerin yanından ayrıldılar, daha sonra tekrar huzura çıktılar.
Asım:
– Şahadet ederim ki sen haklısın.
Ömer (Yeşkuriye):
– Sen ne diyorsun?
Yeşkuri:
– Senin tavsif ettiğin şeyler çok güzel, fakat ben Müslümanlarla müşavere etmeden karar veremem. Senin söylediklerini onlara arz edip onların delillerini öğreneceğim(ı).
Asım Ömerin yanında kaldı, Ömer Ona bağışta bulundu; fakat Asım on beş gün sonra öldü.
Ömer bin Abdülaziz şöyle diyordu: “Yezidin durumu beni helak etti. O konuda münakaşa ettim. Allahtan mağfıret diliyorum.”
Ümeyyeoğulları (Emeviler) ellerinde bulunan malların gitmesinden ve Yezidin veliahtlıktan azledilmesinden korkarak Ömeri zehirlettiler. Ömer üç gün içinde hastalandı ve öldü.
Muhammed bin Cerir Haricilerin (isyancıların) karşısındayken onlara saldırmıyor, onlar da ona saldırmıyorlardı. Her iki taraf da Ömer bin AbdÜlazize giden elçilerin dönmesini bekliyorlardı. Durum bu şekildeyken Ömer öldü.