"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cürcan ve taberistanın fethi

Yezid bin Mühelleb Horasana gelir gelmez Cürcan ve Taberistana savaş açtı. Yezid bin Mühellebin buralara önem vermesi ve savaşmasının sebebi şudur: Şamda Süleyman bin Abdülmelikin yanında iken Kuteybe bir yerler fethettikçe Süleyman Yezide: “Görüyor musun, Kuteybeye ne kadar fetih müyesser oluyor.” diyor, Yezid de: “Bu fetililer pek önemli değil, önemli olan Cürcanın fethidir.” diye karşılık veriyordu.
Süleyman Onu Horasana tayin edince tek arzusu Cürcanı fethetmek idi. Cürcan üzerine mevali ve gönüllüler hariç Şam, Irak ve Horasan ahalisinden yüz bin kişi ile yürüdü. Cürcan o sıralarda bir şehir değil; dağlar, uçurumlar ve geçitlerle çevrili bir yer idi. Bir kimse bu geçitIerden birinin ağzında durur ve kimseyi yaklaştırmazdı. Yezid ise önce Kühistanı muhasara etti.
Buranın ahalisi Türklerden oluşmakta idi. Fakat Kuhistan ahalisi çıkıyor, Müslümanlarla savaşıyor, onları bozguna uğratıyordu. Yenildikleri zaman ise hemen kaleye sığınıyorlardı. Yine bir gün kaleden çıktılar, büyük bir savaş cereyan etti. Muhammed bin Ebi Sebre, bir Türke hücum etti. Aralarında vuruşma devam ederken Türkün kılıcı, ibn Ebi Sebrenin miğferine indi. ibn Ebi Sebre davrandı ve onu öldürdü. ibn Ebi Sebre, Türkün kılıcı miğferinde ve kendi kılıcından kan damlayarak geri döndü. insanlar gördükleri bu en güzel manzaraya bakakaldılar.
Bundan sonra, Yezid onlara sadıracak bir gedik aramak üzere çıkmıştı.
Yanında dört yüz kadar süvari vardı. Dört bin kadar Türk birden üzerlerine saldırdı, bir müddet savaştılar ve kurtulmayı başardılar.
Yezid savaşmaktan vazgeçmedi, onların dışarıyla ilgilerini kesti, böylece zayıf ve güçsüz düştüler. Kuhistan ahalisinin reisi Yezide elçi göndererek canına, ailesine ve malına dokunmamak kaydıyla, şehri içindekilerle birlikte vereceğini söyledi ve bu şekilde barış yapmak istedi. Yezid bunu kabul etti ve verdiği sözü tuttu. Pek çok mal, hazine ve sayılamayacak kadar kadın, çoluk çocuk esir etti. On dört bin kadar Türkü de savaşarak öldürdü ve Süleymana gelerek durumu bildirdi.
Sonra Cürcana geldi. Cürcan ahalisiyle Said bin As barış anlaşması yapmıştı. Bunlar bazen yüz bin, bazen iki, bazen de üç yüz bin haraç ödüyorlardı. Bunu da bazen veriyor, bazen kesiyorlardı. Daha sonraları anlaşmayı hiçe sayarak hiç haraç ödememeğe başladılar. Saidden sonra Cürcana hiç kimse gelmemişti. Bunlar yolu da tutmuşlardı. Horasana gitmek isteyen, Ffıris (iran) ve Kirman bölgesinden geçmek zorunda idi. Horasana, Kumisten yol açan ilk kişi Kuteybe bin Müslimdir. Yezid Horasan Valisi oluncaya dek Cürcan ayın şekilde kaldı. Yezid oraya gelince Cürcan ahalisi Yezidi sulhla karşıladılar, haraç miktarını artırdılar ve pek çok şey bağışladılar. Yezid de bunları kabul ederek onlarla sulh yaptı.
Kuhistan ve Cürcandan sonra Taberistanı fethetmeyi istedi, bir sefer düzenledi. Abdullah bin Muammer el-YeşkUriyi Sasan ve KUhismnda dört bin kişi ile bıraktı, sonra Taberistan bölgelerine girdi. Bu bölgelerin hakimi Asbahbiz, Yezide elçi göndererek anlaşma teklif etti ve Taberistandan çıkmasını istedi. Yezid bunu kabul etmedi. Burayı fethedeceğini ümit etmekteydi. Kardeşi Ebu. Uyeyneyi bir taraftan, oğlu Halidi bir taraftan ve Ebul-Cehm Kelbiyi bir taraftan yürüttü ve toplandıkları zaman Ebu Uyeynenin başkanlığında hareket etmelerini söyledi. Ebu Uyeyne hareket etti, Yezid askerlerle kaldı.
Asbahbiz Cilan ve Deylem ahalisinden ordu topladı. Bir dağın eteğinde karşı karşıya geldiler. Dağda müşrikler hezimete uğradılar, Müslümanlar onları geçidin ağzına kadar kovaladılar. Müşrikler dağa tırmandılar, Müslümanlar peşlerine düştüler. Yukarıdan Müslümanların üstüne ok ve taş yağdırıyorlardı. Uyeyne hezimete uğradı. Müslümanlar birbirini izliyor, dağda birbiri ardına düşüyorlardı. Bu durum Yezidin askerlerine ulaşıncaya kadar böyle devam etti. Nihayet düşmanları onları takip etmekten vazgeçti. Yezid, Asbahbizden biraz çekiniyordu. Asbahbiz Cürcan ahalisi ve komutanları Merzubandan oradaki Müslümanlara geceleyin bir baskın yapmalarım, Yezide dışarıdan bir şey gelmesini engellemelerini ve islam beldeleriyle irtibat kurmalarına imkan vermemelerini istedi. Bunları yaptıkları takdirde onlara mükafat vaat ediyordu. Bunlar geceleyin Müslümanlara saldırıp gafıl avladılar ve hepsini katlettiler. Abdullah bin Muhammed ve beraberindekilerin hepsi katledildi, bir kişi bile kurtulamadı. Cürcan ahalisi Asbahbize yolları ve geçitleri tuttuklarını haber verdi.
Yezid bu durumdan haberdar olunca işin büyüklüğünü anladı ve onlardan korkarak Hayyan Nabatiye gitti. Ona: “Benim tavrım senin Müslümanlara iyilik yapmana engelolmaz. Cürcan ahalisi bize yapacağını yaptı. Barışı temin edebilir misiniz?” Hayyan: “Tabii.” diyerek Asbahbize geldi ve: “Her ne kadar din aramızı ayırmışsa da ben sizden biriyim ve sizin iyiliğinizi istiyorum. Sen bana Yezidden daha yakın ve sevgilisin. O, ülkesinden yardım istedi, yardım gelmek üzere. Ben mukavemet edebileceğin bir ordunun geleceğinden emin değilim. En iyisi sen onlarla barış anlaşması yap da rahatla. Bu suretle o ordusunu, arkadaşlarını katleden, onlara kötülük eden Cürcandan alıp gider.” dedi. Asbalıbiz yedi yüz bin zaferan yükü ve aynı değerde başka bir mal ve dört yüz adam üzere sulh yaptı. Yezidin aklı bu anlaşmaya yattı, istediklerini vermeyi kabul etti.
Yezid Hayyan ile anlaşmış olduğu şeyleri gönderdi ve kendisi Cürcana döndü. Hayyanı iki yüz bin dirhem borçlandırmıştı. Bunun sebebi şu idi:
Hayyan, Muhalled bin Yezide yazmış ve önce kendisini zikretmişti. Oğlu Mukatil bin Hayyan babasına: “Sen Muhallede yazıyorsun ve kendinle başlıyorsun, öyle mi?” diye sordu. O da: “Elbette.” dedi, “Eğer razı olmazsa Kuteybenin başına gelenler onun da başına gelir.” Muhalled bu mektubu babası Yezide gönderdi ve o da iki yüz bin dirhem borçlandırdı.

Yezidin Cürcana geliş sebebi şöyle de anlatılır:
SUL et-Türki, KUhistan ve buraya beş fersalı uzaklıkta Buheyre Adasına yerleşir. Buralar Cürcanın Harezm Bölgesine yakındı. Sul, Firuz bin Kul Merzubana saldırıyordu. Firuz Ondan korktu ve Horasana Yezidin yanına geldi. Yezid geliş sebebini sordu. Flruz, Stildan korkup kaçtığıill ve Onun Cürcanı ele geçirdiğini haber verdi. Yezid: “Peki onlarla savaşın ve onları yenmenin bir çaresi, hilesi yok mu?” diye sordu. Firuz: “Tek bir yolu var, eğer başarabilirsen onları alt edersin.” dedi ve şunları söyledi: “Asbahbize yazıp SUL meselesini halletmesini isteyeceksin, tabii buna karşılık bir takım vaatlerde bulunacaksın. O senin bu mektubunu Süle gönderir ve Ona yaklaşır. SUL Cürcandan ayrılıp Buheyreye dönmek isteyecektir. Cürcandan ayrıldığı sırada Onu kuşatma altına alırsan zaferi kazanırsın.” Yezid dediklerini aynen yaptı. Asbahbize Sülun Buheyreye gelmesine engelolduğu takdirde elli bin dinar taahhüt etti. Kendisi de Sülu Cürcanda kıstırmağa çalışacaktı. Asbahbiz, mektubu Süla gönderdi. SÜL mektubu alır almaz kendini sağlama almak için Buheyreye hareket etti. Yezid durumu öğrenince hemen Firuz ile birlikte Cürcana hareket etti. Horasana oğlu Muhalledi; Semerkand, Keş, Nesef ve Buharaya oğlu Muaviyeyi, Taharistana Kabisa bin Mühellebi bırakmıştı. Doğruca Cürcana girdi, girişine kimse engelolamadı. Daha sonra Buheyreye yürüdü ve Sülu orada muhasara altına aldı. SUL oradan çıkıyor, savaşıyor ve geri dönüyordu. Bu şekilde altı ay kaldılar. SÜL tarafında hastalık ve ölüm baş gösterince SÜL elçi göndererek canına, malına ve üç yüz has adamına dokunmamalarını, Buheyreyi teslim edeceğini bildirdi ve bu şekilde sulh istedi. Yezid de bunu kabul etti.
Yezid direnmeğe çalışan on dört bin Türkü öldürdü, geri kalanlarını serbest bıraktı. Asker onların erzakını istiyordu. Yezid, idris bin Hanzala elAmmiye Buheyrede bulunan şeylerin dökümünü yapmasını söyledi. idris başladı, fakat orada bulunan şeyleri saymağa muvaffak olamadı. Yezide:
“Bunları sayıp dökümünü yapmak mümkün değiL. Erzakın bulunduğu kaplan sayıp, içinde ne bulunduğunu tespit edelim: sonra askerleri bırakalım, bunlardan alsınlar, sonra da bize neyi ne miktarda aldıklarını söylesinler” dedi. Bu fıkri uyguladılar. Asker pek çok şeyaldı. Şehr bin Havşeb, Yezid bin Mühellebin hazinelerine bakmakla görevliydi.
Yezid Cürcanda mücevherlerle kaplı bir taç ele geçirmişti. içinizde bunu istemeyecek biri var mı? dedi, hepsi: “Hayır.” diye cevap verdiler. Muhammed bin Vasi el-Ezdiyi çağırttı ve: “Şu tacı aL.” dedi. Muhammed:
“Benim ona ihtiyacım yok.” deyince Yezid: “Almanı istiyorum.” diye ısrar etti, bunun üzerine Muhammed tacı aldı. Yezid birine: “Git, bak bakalım, tacı ne yapacak.” diye emretti. Muhammed yolda bir dilenciyle karşılaştı ve tacı ona verdi. Adam dilenciyi alıp Yezide getirdi ve durumu anlattı. Yezid tacı ondan aldı ve ona pek çok mal verdi.