Cürcan ve Kuhistanın fethini ve Cürcan halkının ihanetini zikrettik.
Yezid Asbahbizle Taberistan konusunda anlaşınca Cürcana yürüdü ve Allahadını vererek şöyle ahdetti: “Eğer onları yenersem, kanlarıyla değirmen döndürüp o öğütülen undan yemedikçe kılıcı bırakmayacağım.” Oraya gelip ahalisini, bir kalede kuşattı. Kaledekilerin yiyecek içecek sıkıntısı pek yoktu. Muhasara yedi ay boyunca devam etti. Onlar ara sıra çıkıp savaşıyor ve tekrar kaleye dönüyorlardı. Bu sıralarda Horasanlı biri avlanmak üzere çıkmıştı. Dağda bir sığınak gördü, habersizce askerlerine saldırdı ve arkadaşlarını arıyormuş gibi geri döndü. Elbisesinden parçalar yırtıyor ve alamet olsun diye ağaçlara bağlıyordu. Yezide geldi ve durumu haber verdi. Yezid kendilerine kaleyi gösterdiği takdirde bir diyet taahhüt etti, onunla beraber üç yüz adam seçti ve oğlu Halidi başlarına getirerek şöyle dedi: “Ya kazanacaksın veya öleceksin; hezimete uğrayıp dönmek yok.” Cehm bin Zehri de bunlara kattı. Ne zaman varabileceklerini sordu, “Yarın ikindiye doğru.” şeklinde cevap alması üzerine: “iyi, ben de öğle vaktinde onlara yardım etmeğe çalışacağım.” dedi.
Hareket ettiler. Ertesi gün öğle vaktinde Yezid yanlarında bulunan bütün odunları yaktırdı, adeta alevlerden bir ateş dağı olmuştu. Düşmanlar bu ateşe bakıp korktular ve dışarı çıktılar. Yezid de askerleriyle onlara doğru ilerledi. Savaşa tutuştular. ikindiden önce Yezid adamlarıyla Türk askerlerine hücuma geçmişti. Onlar öbür yanın emniyette olduğunu sanıyorlardı, bu tarafta ise Yezid onlarla çarpışıyordu. Birden arkalarından tekbir sesleri duydular. Artık kaleleriyle irtibatları tamamen kesilmişti. Teslim olmak zorunda kaldılar ve Yezidin hükmüne razı oldular. Yezid onların kadın ve çocuklarını esir alıp savaşçılarını öldürttü. Cürcan Vadisine kadar yolun sağına ve soluna iki fersah arayla on iki bin kişiyi çarmıha gerdirip: “intikam almak isteyen öldürsün,” dedi. Bir kişi en az dört beş kişi öldürmüştü. Yezid bu kanlar üzerinden su akıtıp, onların kanıyla değirmen çevirdi ve o undan ekmek yaptırıp yedi, böylece yeminini yerine getirmiş oldu. Yine onlardan kırk bin kişiyi öldürdüğü de söylenir.
Yezid, Cürcan şehrini kurdurdu. Bundan önce oraya hiç bir şehir bina edilmemişti. Tekrar Horasana döndü, Cürcana da Cehm bin Zehr el-Cufiyi görevli olarak bıraktı.
Yukarıda nakledilen hadise şöyle de anlatılmıştır:
Yezid arkadaşlarına şehre vardıklarında beklemelerini ve seher vaktinde tekbir getirerek kapıya doğru yönelmelerini, kendisinin de adamlarıyla beraber orada olacağını söylemişti. Zehr şehre varınca Yezidin emrettiği hareket saatine kadar bekledi, sonra tekbir getirerek hücum ettiler. Kaledekiler korkuya kapılmışlardı. Yezid ve adamları karşılaştıkları herkesi katlediyorlardı. Dehşete düşen Türkler ne tarafa gideceklerini bilmez bir halde kalakaldılar. Yezid tekbir seslerini duyunca topluluğun arasından kapıya yöneldi. Herkes öbür Müslümanlarla uğraştığından Yezide kimse engel olmamıştı. O anda kaleye girdi, içinde bulunan herkesi dışarı çıkardı, ikişer fersah arayla yolun sağından ve solundan çarmıha gerdirdi. Çoluk çocuğu, kadınları esir etti ve mallarını ganimet olarak ele geçirdi. Süleymana büyük zaferi, altı yüz milyon civarında humus elde ettiğini bildiren bir mektup yazdırdı. Katibi olan Muğire bin Kurre (Sedusoğullarının mevlası) ona şöyle dedi: “Malların miktarını yazma. Yazarsan iki durum söz konusu olur; ya halife bunu fazla bulur ve oraya getirilmesini emreder, ya da müsamaha gösterip sana bırakır. Sen de ona hediye göndermek durumunda kalırsın ve senin gönderdiğin şeylere yalnız başına sahip olur, hem de bu mallardan hiç bir şekilde vazgeçmez. Bu sayıp döktüğün mallar onların divanlarında ebediyyen kalır. Ondan sonra gelecek olan halife seni onlardan hesaba çeker. Sana yapamayacağın şeyi teklif eden ve zulmeden biri gelirse bundan kat kat fazlasına bile razı olmaz. Fakat sen onu buraya davet etsen ve yüz yüze konuşsanız daha sağlıklı ve emin olur.” Yezid bunu kabul etmez ve mektubu imzalayıp gönderir. Denilir ki meblağ dört milyona ulaşmıştı.
Veliaht Eyyub bin Süleyman bin Abdülmelik bu yılda öldü. Sakalibe Şehrinin fethi de bu yıldadır.
Davud bin Süleyman Rumeli (Arz-ı Rum)nde savaştı, Malatya yakınlarında Kadın Kalesini fethetti.
Bu yıl içinde dünyada pek çok deprem oldu ve 6 ay kadar devam etti. Ubeydullah bin Abdullah bin Utbe bin Mesud, Abdurrahman bin Avfın mevlası Ebu Uzeyd (Mevla ibn Ezher), Abdurrahman bin Zeyd bin Harise elEnsari ve Said bin Mercane (Kureyşin mevlasıdır ve babasının ismi Abdullahtır.) öldü.
Bu yıl hac emirliğini Mekke emiri Abdülaziz bin Abdullah bin Halid bin Esid yaptı. Yezid Basraya Süfyan bin Abdullah el-Kindiyi vali olarak göndermişti.