Kuteybe bu yıl Şuman üzerine yürüyerek orayı muhasara altına aldı. Sebebi şudur: Şuman Hükümdarı Kuteybenin tahsildarını koyunca Kuteybe Ona iki elçi gönderdi. Bunlardan birisi Arap olup adı Ayyaş idi, diğeri ise Horasanlı idi. Bu iki elçi Şuman hükümdarından barış şartlarına göre üstlendiği ödemeyi yapmasını istemekle görevliydiler. Elçiler Şumanın yanına gelince Şuman halkı karşılarına çıkarak ok atmağa başladılar. Horasanlı elçi geri döndüğü halde Ayyaş onlarla çarpıştı, sonunda Onu öldürdüler. Bilahare Ayyaşın vücudunda altmış yara olduğu tespit edildi.
Kuteybe Ayyaşın öldürüldüğünü haber alınca Şumanlılar üzerine bizza: kendisi yürüdü. Şumana vardığı zaman kardeşi Salih bin Müslim aralarında dostluk da bulunan hükümdarın yanına bir elçi göndererek Kuteybeye itaat etmesini emretti ve barışın şartlarını yeniden kabul edecek olursa Kuteybeye de bunu kabul ettireceğini garantiledi, ancak Şuman Hükümdarı bunu kabul etmeyerek Salihin elçisine şöyle dedi: “Ben en güçlü kaleye sahip bir hükümdar olduğum halde sen kalkıp beni Kuteybe ile mi korkutuyorsun?” Kuteybe Şumana vardığında hükümdar şehre çekilmiş ve kendisini korumaya almış idi. Kuteybe mancınıklarını kurdu ve kaleyi atışa tuttu. Kaleyi yardı ve hükümdar ile birlikte oturan bir kişi de bu mancınık vasıtasıyla atılan taşlardan birisinin isabeti sonucu öldü. Hükümdar Ku!eybenin kendisine karşı zafer kazanacağından korkuya kapılınca kalede bulunan bütün mal ve mücevherleri toplayıp dipsiz bir kuyunun içerisine attı, daha sonra kaleyi açarak Kuteybenin ve askerlerinin önüne çıktı ve ölünceye kadar onlarla çarpıştı. Kuteybe savaş sonucu bu kaleyi aldıktan sonra savaşçıları öldürüp çoluk çocuğu da esir aldı.
Daha sonra Kuteybe Kiş ile Nesef üzerine yürüyerek buraları fethetti.
Fariyablılar teslim olmayıp kendilerini savunmağa başlayınca Fariyabı yaktı. Bu bakımdan buraya (yakılmış anlamına gelen) Muhterika adı verildi. Kuteybe kardeşi Abdurrahmanı Kiş ve Neseften Suğda gönderdi. Suğdun hükümdarı Tarhun idi. Abdurrahman TarhUndan Kuteybenin kendisiyle anlaşmış olduğu meblağı aldı, buna karşılık olarak da beraberinde olan rehineleri Ona teslim edip Buharaya, Kuteybenin yanına geri döndü, çünkü Kuteybe Kiş ve Neseften sonra Buharaya gitmişti. Daha sonra da hep birlikte Merve geri döndüler. Kuteybe Buharada olduğu sıralarda Buhara-Huzahı hükümdar yaptı. Buhara-Huzah henüz genç bir delikanlı idi. Bu yüzden Kuteybe Ona karşı çıkmasından çekindiği kimseleri de öldürdü.
Denildiğine göre, Suğda Kuteybe bizzat yürümüştü. Onları bırakıp geri dönünce Suğdlular TarhUna: “Sen yaşlı bir kişi olmakla birlikte zillete razı oldun ve cizye ödemek hoşuna gitti. Bizim sana ihtiyacımız yoktur.” dedikten sonra Onu yakalayarak hapse attılar, yerine ise Gavzeki geçirdiler. Bunun üzerine Tarhun intihar etti.
Denildiğine göre, bu yıl Velid, Halid bin Abdullah el-Kasriyi Mekke Valiliğine tayin etmiştir. Halid, Velidin vefatına kadar Mekke Valiliği görevinde kalmıştır. 98 yılında da kendisinden söz edilmişti. Halid Mekkeye vali olunca onlara bir hutbe okuyarak halifeliğin durumunu alabildiğine büyüttü ve onları itaate teşvik ederek şöyle dedi: “Ben konuşmaları halinde itaati kabul etmeyeceklerini beyan edecek olsalar, Haremin hudutları içerisinde bulunup emniyet içerisinde olan şu yabani hayvanları bile buranın dışına çıkartırdım. O bakımdan sizler itaatten ayrılmayın, cemaatten uzak kalmayın. Allaha yemin ederim, kendi imamına karşı gelen kim olursa olsun, yanıma getirilecek olursa mutlaka Onu Haremin hudutları dahilinde asacağım, çünkü ben halifenin yazmış olduğu ya da uygun görmüş olduğu herhangi bir şeyin uygulanmasından başka bir yolu kabul etmiyorum.” Halid bu konuda halkın üzerindeki baskılarını artırdıkça artırdı.
Bu yıl hac emirliğini Velid bin Abdülmelik yaptı. Medineye varır varmaz mescidin inşaatını görmek üzere oraya gitti. Herkes mescitten ç*artıldığı halde geriye sadece Said bin Müseyyeb kalrruş, hiç bir koruma görevlisi Onu çıkartmaya cesaret edememişti. Kendisine: “Ne olur, kalkıp gitsen!” denilince şöyle karşılık verdi: “Hayır, kalkıp gitme vaktim gelmedikçe gidecek değilim.” Bunun üzerine: “O halde, hiç olmazsa Müminlerin emirine selam ver.” dediler. Buna da şu karşılığı verdi: “Allaha yemin ederim, Onun önünde ayağa bile kalkmam.”
Ömer bin Abdülaziz der ki:
Ben de Said bin Müseyyebi görmemesi için Velidi mescidin öbür tarafına doğru götürüyordum. Kıblenin yakınlarında Velid Onu görünce: “Bu yaşlı ihtiyar kim? Yoksa Said midir?” diye sordu. Ben de: “Evet, Odur. Onun şöyle şöyle durumları vardır. Senin burada olduğunu bilseydi, kalkıp sana selam verirdi. Gözleri pek iyi görmüyor.” dedim. Velid şöyle konuştu: “Onun durumunu iyi biliyorum. Biz Onun yanına gideriz.” Mescitte Saidin yanına varıncaya kadar dolaştıktan sonra: “Ey yaşlı adam! Nasılsın?” diye sordu. Allaha yemin ederim, Said yerinden kımıldamadı, sadece: “Allaha hamd olsun, iyiyim; Müminlerin emiri ne haldedir?” dedi.
Velid yanından ayrılırken Ömere: “işte bu, o insanlardan arta kalan bir kişidir.” dedi.
Velid Medinede bol miktarda un, altından, gümüşten kaplar ve mallar dağıttı. Cuma namazını Medinede kıldırdığında birinci hutbeyi oturarak, ikinci hutbeyi ise ayakta okudu.
ishak bin Yahya anlatıyor:
Velid ile birlikte bulunduğu sırada Reca bin Hayveye: “Siz hep böyle mi yapıyorsunuz?” diye sorduğumda bir kaç kere: “Evet.” dedikten sonra:
“Muaviyeden bu yana hep böyledir.” diye ekledi. Bu sefer: “Peki, bu konuda Onunla hiç konuşmaz mısın?” diye sorunca şöyle dedi: “Kabisa bin Züeyb kendisinin bu konuda Abdülmelikle konuştuğu halde Abdülmelikin oturmayı terk etmediğini bana haber verdi. Ayrıca Osmanın böyle hutbe okuduğunu da bildirdi.” Bunun üzerine kendisine: “Allaha yemin ederim, Osman hep ayakta hutbe okudu.” deyince şu cevabı verdi: “Bu konuda onlara bir rivayet gelmiş, onlar da buna uyup gidiyorlar.”
ishak şöyle ekler:
Onlar arasında Velldden daha zorba birisini görmedik.
Valiler daha önce kendilerinden söz ettiğimiz kimselerdi, ancak Mekke Valisi Halid idi. Bu yıl da Mekke Valisinin Ömer bin Abdülaziz bin Mervan olduğu da söylenmiştir.
Abdülaziz bin Velid bu yılın yaz gazasının komutanlığını yaptı. Daha önce bu ordunun başında Mesleme bin Abdülmelik vardı.
Velid bu yıl amcası Muhammed bin Mervanı Cezire ve Armenia Valiliğinden alarak yerine kardeşi Mesleme bin Abdülmeliki getirmiş, Mesleme de Azerbaycan taraflarında Türklere gaza tertip ederek Baba kadar varmış, bir takım şehir ve kaleler zaptetmiş ve bunlara karşı mancınık kullanmıştı.