Kuteybenin Neyzek üzerine yürümesinden, Talekanda neler olduğundan ve orada öldürdüğü kimselerden söz etmiştik. Kuteybe Talekanı fethettikten sonra oraya kardeşi Ömer bin Müslimi vali olarak bırakmıştı. Talekan hükümdarının Kuteybe ile savaşmadığı, dolayısıyla Kuteybenin Ona ilişmediği de söylenir.
Talekanda bir takım hırsızlar da vardı. Kuteybe onları öldürüp astı, ondan sonra Fariyaba doğru yürüdü. Fariyab hükümdarı Kuteybenin yanına gelip itaat ettiğini söyledi. Kuteybe de Onun bu itaat arzını kabul etti. Fariyab da hiç kimseyi öldürtmedi ve oraya da ailesinden birisini vali olarak tayin etti.
Cuzcan Hükümdarı onların durumunu haber alınca dağlara kaçtı. Kuteybe de Cuzcan üzerine yürüyünce Cuzcan halkı Kuteybenin yanına gelerek itaatlerini arzettiler. Kuteybe onların bu itaat arzlarını kabul etti ve Cuzcanda hiç kimseyi öldürtmedi. Buraya da Amir bin Malik el-Himmaniyi vali tayin etti.
Kuteybe daha sonra Belhe geldi. Belh halkı tarafından karşılanan Kuteybe burada yalnızca bir gün kaldı ve Hulm Geçidinde yetişmek üzere kardeşi Abdurrahmanı takibe başladı. Neyzek Bağlana doğru yola koyuldu. Ayrıca bu geçidin girişine ve dar yerlerine kendisini korumak amacıyla geride bir takım savaşçılar bıraktı. Diğer taraftan arka tarafında bulunan oldukça güçlü bir kaleye de savaşçılar bıraktı. Kuteybe günlerce bu geçidin dar yerlerinde onlarla savaştığı halde geçitten başka bir yol bilemiyor ve Neyzekin yanına varabilecek bir yol, ya da askerin bulunmadığı bir geçit bulamıyordu. Bu bakımdan şaşırıp kaldı. Bir kişi yanına gelerek geçidin arka tarafında bulunan kaleye girebilecek bir yolu göstermesi karşılığında eman istedi. Kuteybe eman verdi ve onunla birlikte bazı kişiler gönderdi. Bu kişi Hum Geçidinin arka tarafından giden bir yolla onları kaleye kadar götürdü. Kaledekilerin kendilerini emniyette hissettikleri bir sırada baskın yaptılar. Bunun üzerine geri kalanlar ve geçitte bulunanlar da kaçışmağa başladı. Böylelikle Kuteybe geçide girdi, kaleye kadar geldi ve oradan da Simincana varıp bir kaç gün kaldıktan sonra yine kardeşi Abdurrahmanı önden göndererek Neyzekin üzerine yürüdü.
Bunu öğrenen Neyzek kaldığı yerden yola koyuldu. Fergana Vadisini aşarak kıymetli eşyalarını ve mallarını Kabul Şaha gönderdi, kendisi de Kürze gidip konakladı. Abdurrahman da Onu takip ediyordu. Bu bakımdan Abdurrahman da gelip Kürzün tam karşı tarafında yerleşti. Kuteybe ise kendisi ile Abdurrahman arasında iki fersahlık bir uzaklıkta konakladı. Neyzek Kürze sığmdı. Buraya ancak bir taraftan varılabiliyor ve oldukça sarp bir yol olduğundan binekler buraya çıkamıyordu. Kuteybe iki ay süreyle onları muhasara altına aldı. Sonunda Neyzekin elinde bulunan yiyecekler azaldı ve çiçek hastalığına da yakalandılar.
Kuteybe ise kışın bastırmasından çekindiği için Süleym en-Nasıhı çağırarak şöyle dedi: “Neyzekin yanına git ve Onu bana emansız olarak getirmek için bir çare buL. Eğer bu hilene kanmayacak olursa o zaman Ona eman ver. Şunu da bil ki, Neyzeki getirmeyecek olursan seni asarım.” Bu sözleri üzerine Süleym: “O halde bana muhalefet etmemesi için Abdurrahmana bir mektup yaz.” dedi. Kuteybe Abdurrahmana Süleymin istediği mektub yazdı. Süleym Abdurrahmanın yanına vararak: “Benimle yolun ağzında durmaları için bazı adamlar gönder. Neyzek ile beraber çıktığımı gördüklerinde bunlar arkamızdan geçip bizimle yol arasında dursunlar.” dedi. Abdurrahman Onunla birlikte bir miktar atlı gönderdi, bunlar da denilen yere gidip durdular. Süleym yanına pek çok yiyecek ve ekmek alarak Neyzeke vardı ve: “Sen Kuteybeye kötülük ettin ve Ona vermiş olduğun sözde durmadın.” dedi. Neyzek: “Peki, görüşün nedir?” diye sorunca Süleym şöyle cevap verdi: “Görüşüme göre Onun yanına geri dön, çünkü O bu işten vazgeçecek değildir. ister sağ kalsın, isterse ölsün, olduğu yerde kışı geçirmeğe karar vermiş bulunuyor.” Neyzekin: “Peki, ben Ona emansız olarak nasıl gidebilirim?” diye sorması üzerine: “Sana karşı olan duyguları sebebiyle eman vereceğini zannetmiyorum, çünkü sen Onu oldukça kızdırmış bulunuyorsun. Bununla birlikte şunu uygun görüyorum: Yanına gidip elinden yakalayarak eman isteyinceye kadar kendisine doğru gelmekte olduğunu bilmesin. Böylelikle utanıp se affedeceğini ümit ediyorum.” diyerek karşılık verdi. Neyzek şöyle dedi: “Bt: görüşü uygun görmüyorum, çünkü beni görür görmez öldüreceğini zannederim.” Bunun üzerine de Süleym şöyle konuştu: “Senin yanına sadece bu fikri vermek için gelmiş bulunuyorum. Eğer dediğimi yaparsan kurtulacağını ümit eder ve yanındaki eski durumuna geleceğini zannederim, kabul etmiyorsan o zaman ben de buradan çeker giderim.”
Daha sonra Süleym yanında getirmiş olduğu yiyecekleri onlara takdim etti. Benzerini görmemişlerdi, bu bakımdan Neyzek ile birlikte bulunanlar bunu kapıştılar. Neyzek bundan hoşlanmadı. Süleym Ona tekrar seslenerek şunları söyledi: “Ben sana öğüt veriyor ve hayırlısını söylüyorum. Seninle birlikte olanların büyük bir sıkıntı içinde olduklarını görüyorum. Kuşatma uzayacak olursa senin için selametli olan işleri yapacaklarından emin değilim; o bakımdan kalk, Kuteybenin yanına git.” Onun bu sözlerine Neyzek şöyle karşılık verdi: “Onun bana zarar vermeyeceğinden, beni öldürmeyeceğinden emin değilim; o bakımdan yanına emansız gitmiyorum. Bununla beraber eman verse bile beni öldüreceğini sanırım, ancak eman alırsam yaptığımdan mazur olurum.” Süleymin: “O sana eman vermiştir. Benim bu konuda yalan söylemiş olacağımı düşünebiliyor musun?” demesi üzerine ise Neyzek: “Hayır.” dedi. Arkadaşları da Neyzeke: “Süleymin sözünü kabul et, çünkü O haktan başkasını söylemez.” dediler.
Neyzek bunun üzerine yanında Cebguye, Cebgliyenin halifesi Sul Tarhan, güvenlik kuvvetleri komutanı Habs Tarhan, Neyzekin yeğeni Sükran bulunduğu halde kaleden çıktı. Geçitten çıktıkları zaman Süleymin daha önce geride bırakmış olduğu atlılar araya girerek Neyzekin arkadaşları olan Türklerle çıkışları arasında engel teşkil ettiler. Neyzek: “işte sözde durmamanın başlangıcı!” deyince Süleym şu cevabı verdi: “Bunların geride kalmaları senin için daha hayırlıdır.” Süleym, Neyzek ve Neyzek ile birlikte bulunanlar Kuteybenin yanına geldiler. Kuteybe onları hapsederek Haccaca Neyzeki öldürmek üzere izin almak amacıyla mektup yazdı. Kuteybe Uleymli Muaviye bin Amir bin Alkameyi göndererek Kürzde bulunan malları ve orada bulunan kişileri çıkartıp getirmekle görevlendirdi, O da bunları ele geçirip Kuteybenin yanına geldi. Onlara yapacağı uygulama ile ilgili olarak Kuteybe Haccacın mektubunu bekledi. Kırk gün sonra Haccacdan gelen mektup Neyzeki öldürmesini emrediyordu. Kuteybe görüş sahiplerini çağırarak Neyzeki öldürüp öldürmemek konusunda istişare etti. Farklı görüşler ortaya attılar. Sonunda Dırar bin Husayn şöyle dedi: “Ben senin: “Elime imkan verecek olursa Neyzeki öldüreceğime dair Allaha söz vermiş bulunuyorum.” dediğini işittim. Şayet bunu yapmayacak olursan Allah seni ona karşı ebediyen bir daha muzaffer etmeyecektir. ”
Kuteybe bunun üzerine Neyzeki yanına çağırarak kendi eliyle boynunu uçurdu. Sulun ve Neyzekin arkadaşlarından yedi yüz kişinin öldürülmesini emretti. On iki bin kişinin öldürülmesini emrettiği de söylenmiştir. Neyzeki ve yeğenini astı, ayrıca Neyzekin başını da Haccaca gönderdi.
Nehar bin Tevsia Neyzekin öldürülmesi ile ilgili olarak şunu söylemiştir:
“Neyzekten intikamım alarak yükselen bir ordunun gazası, yemin ederim ki, çok iyidir. ”
Abbas el-Bahilinin azatlı kölesi olan Zinnir Neyzeke ait mücevherli bir kap almıştı. Neyzek mal, akar, servet ve bu tür mücevheratı çok olan bir kişiydi. Cebguye Velidin ölümüne kadar Şamda kaldı.
Herkes Kuteybenin Neyzeke verdiği sözde durmadığından bahsediyordu.
Şairin birisi şöyle der:
Sen sözde durmamayı kararlılık sanma sakın, Bu şekilde yükselenlerin bir gün gelir ayakları kayabilir.
Kuteybe Neyzeki öldürdükten sonra Merve geri döndü. Cüzcan Hükümdarı elçi göndererek eman istedi. O da yanına gelmesi şartıyla eman verdi. Cüzcan Hükümdarı sonra karşılıklı olarak rehine alıp vermeyi teklif edince Kuteybe Ona Habib bin Abdullah bin Habib el-Bahiliyi, hükümdar ise ailesinden bazı kimseleri rehin olarak verdi. Daha sonra Kuteybenin yanına gelip Onunla barış yaptı. Cüzcan Hükümdarı geri döndükten sonra Talekanda öldü. Bu bakımdan Cüzcanlılar: “Bizim hükümdarımızı zehirlediler.” diyerek Habibi öldürdüler. Kuteybe de yanında bulunan rehineleri öldürdü.