"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Abdi rabbihil-kebirin öldürülmesi

Katari Taberistana gidip Abdü Rabbihil-kebir de Kermanda kalınca Mühelleb onların üzerine yürüdü, ancak Hariciler Mühellebe şiddetle karşı koydular. Mühelleb onları Cireftte muhasara etti ve defalarca çarpıştı, ancak istediği sonucu bir türlü alamıyordu. Daha sonra Hariciler muhasara uzayınca mallarını ve hanımlarını alıp Cirefiten dışarıya çıktılar. Mühelleb teker teker adar kesilinceye, silahları kırılıncaya ve atlıları da öldürülünceye kadar onlarla çarpıştı. Daha sonra bıraktı, yollarına gittiler, kendisi de Cirefte girdi ve Haricilerin peşlerine takılarak Cirefiten dört fersah uzaklıkta onları yakaladı. Sabahın erken saatlerinden günün ortasına kadar çarpıştı, daha sonra çarpışmayı bırakmakla birlikte yanlarından ayrılmadı.

Abdü Rabbih arkadaşlarını toplayıp şöyle dedi: “Ey muhacirler topluluğu! Katari ve beraberindekiler kaçıp hayatta kalmayı arzu ettiler. Halbuki hayatta kalmak ve ölmemek imkansızdır. Haydi, düşmanınıza karşı çıkınız ve canlarınızı Allahın yolunda feda ediniz.” Abdü Rabbih daha sonra dönüp savaşa başladı. Giriştikleri şiddetli çarpışmalar onlara bundan önceki çarpışmaları unutturdu. Mühellebin arkadaşlarından bazıları ise ölünceye kadar savaşmak üzere beyat ettiler. Arkasından Hariciler atlarından indiler ve piyade olarak savaşmağa başladılar, hatta atlarını boğazladılar. Bu bakımdan çarpışma oldukça şiddetlendi ve karışıklık büyüdü; öyle ki, Mühelleb:Ben böylesini görmüş değilim.” demekten kendisini alamadı. Bilahare Yüce )Allah Mühellebe ve askerlerine zafer ihsan etti, Haricileri bozguna uğrattı ve onlardan pek çok kişi öldü. Öldürülenler arasında Abdü Rabbihil-kebir de bulunuyordu.
Öldürülenlerin sayısı dört bin kişi olup Haricilerden -çok azı müstesna- kurtulan olmadı. Karargahlarında ne bulunduysa alındı, yakalananlar da esir edildi; çünkü onlar da Müslümanların hanımlarını esir alıyorlardı.
Tufayl bin Amir bin Vasile, Abdü Rabbihil-kebir ile arkadaşlarının öldürülmesinden söz ederek şöyle der:
Abdü Rabbih ve ordusunu bizler Cezalandırdık, esirleri de paylaştmldı. Askerlerle üzerlerine gitti ve püskürttü onları Kermandaki rahat yerlerinden.

Kafir Katarı uykusuz ve gece boyu Kaçıp duran bir devekuşu gibiydi.
Bizi bırakıp kaçınca.
Yüzünü hidayete çevirmemişti; Ancak kaçış kurtarmaz Onu, isterse Sürekli denizde yol alıp kaçsın.
Bu konu ile ilgili daha birçok beyit vardır, ama yaygınlıkları dolayısıyla gerisini yazmadık.
Haccac Ezrakller ile çarpışanlara ihsan ve ikramda bulundu, maaşlarını artırdı.
Mühelleb Haccaca müjdeyi vermek üzere birisini gönderdi. Bu müjdeci Haccacın yanına girince ordunun durumunu, Haricileri, savaşlarını anlattıktan sonra Mühelleboğullarından da söz ederek şöyle dedi: “Muğire onların en iyi ata binenleri ve efendileridir. Kahraman bir atlı olarak ise Yezid yeter. Kabisa en cömert olanlarıdır. Kahraman olan kişi ise Müdrikenin önünden utanmadan kaçabilir. Abdülmelik öldürücü bir zehirdir. Habib kesin bir ölümdür. Muhammed bir orman arslanıdır. Yardımcı kuvvet olarak da Mufaddal yeter.” Bunun üzerine Haccac Ona: “Peki, bunların hangisi başkalarının imdadına daha çok yetişebiliyordu?” diye sorunca müjdeci şöyle karşılık verdir “Bunlar adeta bir daire gibiydiler, nerede başladığı bilinemiyordu.” Haccac Onun bu sözlerini beğenerek Mühellebe mektup yazıp teşekkür etti. Kermana güvendiği bir kimseyi tayin ederek orayı koruyacak kimseler bırakıp yanına gelmesini emretti. Bu bakımdan Mühelleb oğlu Yezidi Kermana vekil bıraktı ve Haccacın yanına gitti. Mühelleb Haccacın yanına varınca Haccac Ona ikramda bulundu ve yanı başında oturtup: “Ey Iraklılar! Sizler Mühellebin kölelerisiniz.” dedi. Daha sonra şöyle devam etti: “Sen ordu komutanlarını nitelendiren iyadlı Lakit bin Yamerin dediği gibisin. Lakit şöyle der:
Allah iyiliğinizi versin! Komutanlığa Savaşı iyi bilen, pişkin birini getirin; imkan bulunca rahata ve kolaya sapmayan, Sevmediği bir durumdan ürkmeyen, Serhatlerimizi düşünüp uykusuz kalan, Orada sürekli düşmanı gözetleyen, Sürekli bu zamanı sağarak yorulup duran ve bundan usanmayan birini.
Malını artırmak tutkusu uğraştırmasın onu, Yükselmelerini arzu ettiği çocukları da.

Mızrak ucuyla karşı karşıya kalınca ne korksun o, ne de ahmakça üzerine atılsm.

Bu uzun bir kasidedir. Biz onun en güzel kısımlarını seçip koyduk.