Bu yıl Şebib öldü. Bunun sebebine gelince: Haccac Şebibin kendileriyle savaşıp Kermana gidişinden iki ay sonra Süfyan bin Ebred ile birlikte bulunanlar arasında büyük miktarda mal harcadı. Ayrıca Süfyana ve arkadaşlarına Şebibin üzerine gitmelerini emretti. Bunun üzerine Süfyan da Şebibin bulunduğu tarafa doğru gitmek üzere yola koyuldu. Haccac kendisinin Basra Valisi ve aynı zamanda damadı olan Hakem bin Eyyüba mektup göndererek Basralılardan dört bin atlıyı Süfyanın yanına göndermesini emretti. Hakem de bu dört bin atlıyı Ziyad bin Amr el-Ateki komutasında göndermesine rağmen Süfyanın Şebib ile karşılaşmasından önce ulaşamadılar. Şebib Kermanda kalarak hem kendisi, hem de arkadaşları dinlenmiş, daha sonra geri dönmüş ve Süfyan ile Ahvazdaki Duceyl Köprüsü yakınlarında karşılaşmıştı. Şebib köprüyü geçerek Süfyanın yanına vardı. Süfyanın kendisinin piyadelerle birlikte yer aldığını, buna karşılık MuMsir bin Seyfi de süvarilerin başına komutan yaptığını gördü. Şebib askerlerini üç ayrı bölük haline getirdikten sonra iki taraf arasında oldukça şiddetli bir çarpışma oldu. Bu çarpışmadan sonra Şebib daha önce bulunduğu yere geri döndü. Bundan sonra kendisi ve beraberindekiler otuzdan fazla hamle yaptılar, ancak Şamlılar yerlerinden ayrılmıyorlardı. Süfyan onlara şu talimatı verdi: “Dağılıp ayrılmayın, piyadelerse onların üzerine gitsin.” Süfyanın piyadeleri Şebib ve arkadaşlarını köprünün bulunduğu yere çekilmek zorunda bırakıncaya kadar vuruştular ve karşılıklı olarak mızrak kullandılar. Şebib köprüye varınca bineğinden indi. Yaklaşık yüz kişi de atlarından ındiler ve akşam oluncaya kadar Şam askerleriyle çarpışıp durdular. Görülmemiş bir şekilde Şamlılara hem kılıç, hem de mızrak yaraları açtılar ve zararlar verdiler.
Süfyan aciz kaldığını görüp Şebibin ve arkadaşlarının kendilerine karşı zafer kazanacaklarından korkmağa başlayınca okçulara emir vererek ok atışı yapmalarını söyledi. Bu emri verdiğinde akşam olmuştu ve okçular uzakça bir yerde bulunuyorlardı. Bu emir üzerine okçular ileri geçtiler ve bir süre Şebibe ok atışı yaptılar. Şebib ve beraberindekiler okçuların üzerine hamle yapıp otuzdan fazlasını öldürdüler. Şebib daha sonra Süfyanın ve Onunla birlikte bulunanların üzerine giderek karanlık basıncaya kadar çarpıştıktan sonra geri döndü. Süfyan da kendi askerlerine: “Onları takip etmeyiniz.” emrini verdi.
Şebib köprüye varınca arkadaşlarına: “Haydi, köprüyü geçiniz. Sabah erkenden Allahın izniyle onlara hücum ederiz.” dedi. Arkadaşları önünden geçerken kendisi en sona kaldı. Köprüden geçmek istediği zaman erkek bir atın üzerinde bulunuyordu. Önünde ise dişi bir at vardı. Şebibin atı öndeki atın üzerine atılınca öndeki at da ileri fırladı. Bunun neticesinde Şebibin atının ön ayakları nehirdeki geminin kenarına düşerken gövdesi, arka ayakları ve Şebib suya düştü. Şebib suya düşünce: Ta ki Allah yerine gelecek bir emrinin hükmünü versin diye. (Enfal suresi, 42) mealindeki ayeti okudu ve suya battı. Daha sonra yükselip su yüzüne çıktı, bu sefer de: işte bu Aziz ve Alim olan (Allah)ın takdiridir. (Enam suresi, 96) mealindeki ayeti okudu ve tekrar suya battı.
Şebibin ölümü hakkında bundan başka şeyler de söylenmiştir. Şöyle ki: Şebib kendi aşiretinden bir grup ile birlikte idi, ancak onunla birlikte olan bu kimselerin derinliğine bir basiretleri yoktu. Şebib akrabalarından bazı kimseleri öldürmüş olduğundan kalben rahatsız olmuşlardı. Aralarında Teymoğularından Mukatil adında bir kişi vardı. Şebib Teymoğullarından bir takım kimseleri öldürünce Mukatil de Şebibin kabilesi olan Murre bin Hemmamoğulları üzerine baskın yaparak onlardan bazı kişileri öldürmüştü. Şebib Ona: “Sana emir vermeden onları niye öldürdün?” diye sorunca Mukatil şöyle karşılık verdi: “Sen benim kavmimin kafirlerini öldürdün, ben de senin kavminin kafirlerini öldürdüm. Zaten bizim görüşümüz üzere olmayanları öldürmek dinimizin gereğidir. Üstelik senin kavmimden öldürdüklerinin sayısı benim senin kavminden öldürdüklerimin sayısından daha fazladır. Diğer taraftan, ey Müminlerin emiri, kafirleri öldürdüğümüz için senin kalbinde her hangi bir rahatsızlığın baş göstermesi helal olamaz.” Şebib de Ona: “Hayır, öyle bir rahatsızlık yoktur.” diye cevap verdi.
Yine Şebibin beraberinde, aşiretlerinden bir takım kimseleri öldürdüğü pek çok şahıs vardı. işte Şebib herkesten geriye kalınca birbirlerine: “Ne dersiniz, köprüyü kesip Ondan intikamımızı bu şekilde alalım mı?” dediler ve köprüyü kestiler. Bunun sonucunda üzerine düşmüş olduğu gemiler yan yattı, atı da ürkünce kendisi suya düşüp boğuldu.
Ancak birincisi hem daha sahih, hem daha meşhur bir rivayettir.
Şam halkı geri dönmek istiyordu. O bakımdan köprünün görevlisi gelerek Süfyana şöyle dedi: “Onlardan biri suya düştü ve kendi aralarında:
“Müminlerin errıiri boğuldu.” diye bağırdılar, daha sonra da geri dönüp gittiler. Karargahlarını bıraktılar, şu anda karargahlarında hiç bir kimse yoktur.” Bunun üzerine Süfyan tekbir getirdi, Onunla birlikte olan askerleri de tekbir getirdiler. Daha sonra Süfyan köprünün yanına kadar geldi, Şebibin karargahına da adamlar gönderdi. Bunlar orada hiç kimse olmadığını ve çok mal bulunduğunu gördüler. Daha sonra Şebibi sudan çıkardılar, göğsünü yarıp kalbini aldılar. Kalbi bir kaya parçasını andıracak şekilde oldukça sertti. O derece sertti ki, kayaya vurulunca neredeyse bir insan boyu kadar yükseliyordu.
Rivayete göre annesine: “Şebib öldürüldü.” denilince bunu kabul etmedi, fakat suda boğulduğu bildirilince bu sefer bunu doğrulayarak şöyle dedi: -Ben Onu doğurduğum zaman benden bir ateş kıvılcımı çıktığını gördüm. Bunu ancak suyun söndüreceğini anladım.” Annesi bir Rum cariye olup Şebib ondan doğmuştu.
Şebib yirmi beş yılının Kurban Bayramının birinci günü dünyaya gelmişti. Annesi der ki: “Ben rüyamda önümden bir ateş kıvılcımının çıkarak göğe doğru yükseldiğini ve bütün ufukları kapattığını gördüm. Tam bu sırada. Üyük bir yağmur yağdı, bu sefer bu ateş sönmeğe başladı. Ve ben Onu sizin kan akıttığınız bugünde (yani Kurban gü-nünde) doğurdum. Bu rüyamı oğlumun kan dökülmesine sebebiyet vereceği ve çabucak yükselip büyüyeceği şekillıde yorumladım. ”
Şebibin Şeybanoğullarından olan babası ara sıra Onu alır, kabilesinin yerleşmiş olduğu bölge olan Lasafa götürürdü.