"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Şebibin attab bin verka ve zümre bin haviyye ile çarpışması

Bu yıl içerisinde Şebib Reyalılı Attab bin Verka ile Zühre bin Haviyyeyi öldürdü.
Bunun sebebi şuydu: Şebıb Haccacın Abdurrahman bin Muhammed bin
Eşas ile birlikte gönderdiği orduyu bozguna uğratıp Osman bin Katanı da öldürdüğünde mevsim sıcakları oldukça fazlaydı. Bu bakımdan Şebıb Malı Behrazan denilen yere vardı ve yaz aylarını burada geçirdi. Burada üç ay kaldı. Bu süre zarfında Şebıbe pek çok kişi katıldı. Bunların bazısı dünyalık peşinde olan, bir kısmı da Haccacın para veya başka türlü cezalara çarptırıp yakalamak istediği kimselerdi. Sıcaklar bitince Şebıb yaklaşık sekiz yüz kişi ile – irlikte Medaine doğru yola koyuldu. O sırada Medainde komutan olarak Mutarrif bin Muğıre bin Şube bulunuyordu. Şebıb Huzeyfe bin Yeman Köprüleri diye bilinen yere kadar geldi. Babil-Mehruzun hükümdarı Haccaca bu turuınla ilgili olarak mektup yazdı. Haccac mektubu okuyunca kalkıp Müslümanlara şu konuşmayı yaptı: “Ey insanlar! Sizler ya ülkeniz ve ganimet payınız için çarpışırsınız yahut da sıcağa ve soğuğa daha dayanıklı, sizden daha itaatkar bir takım kimseleri çarpışmak üzere düşmanınız üzerine gönderirim ve sizin ganimet payınızı onlar yerler. ”
Pek çok kişi ayağa kalkıp şöyle dediler: “Onlarla biz çarpışırız ve emirimizin serzenişine karşı gereğini yerine getiririz. Emir onlarla savaşmak üzere uygun gördüklerini seçsin.” Bunun üzerine oldukça yaşlı ve ancak elinden tutulduğunda ayakta durabilecek bir kişi olan Zühre bin Haviyye ayağa kalkıp Haccaca şunları söyledi: “Allah emire iyiliğini versin! Sen onların :2erine askerleri bölük pörçük olarak gönderiyorsun. Herkesi onlara karşı –yaşa gitmek üzere çağır. Önlerine geçirmek üzere kahraman, tecrübeli, kaçmayı utanılacak ve çirkin bir şey, sabrı şeref ve üstünlük olarak kabul eden birini seçmelisin.” Onun bu sözleri üzerine Haccac: “Sözünü ettiğin adam sensin, haydi çık!” deyince Zühre şöyle konuştu: “Allah emire iyiliğini versin! Bu gibi işlere zırh ve kalkan taşıyabilecek, kılıç sallayabilecek, atın sırtında dimdik durabilecek kimseler elverişli olabilir. Ben ise bunlardan hiç birisini yapamam. Hem gözlerim zayıflamıştır, hem de bedenim zayıf düşmüş durumdadır; bununla birlikte komutanın yanında beni de gönder, ben onunla beraber olurum ve görüşümü belirtirim.” Bunun üzerine Haccac Ona şöyle dedi:
“Allah islamiyet ve Müslümanlar için seni başında da, sonunda da mükafatlandırsın. Gerçekten çok iyi söyledin.” Sonra şöyle devam etti: “Ey insanlar! Hepiniz toplu olarak savaşa çıkıp yola koyulunuz. ”
Bunun üzerine halk komutanlarının kim olacağını bilmeden gidip savaş hazırlıklarına başladı. Haccac Abdülmelike mektup yazarak Şebibin Medaine yaklaştığını, KUfeye gelmek istediğini ve Kufelilerin çok yerde Onunla çarpışmakta acze düştüğünü, bütün çarpışmalarda ko-mutanlarını öldürerek askerlerini bozguna uğrattığını belirtti ve kendisine Haricilerle çarpışmak üzere Şamdan bir ordu göndermesini istedi.
Mektup ulaşınca Abdülmelik Haccacın yanına Kelbli Süfyan bin Ebred komutasında dört bin, Hakemli Habib bin Abdurrahman komutasında da iki bin kişi gönderdi. Diğer taraftan Haccac da Mühelleb ile birlikte bulunan Attab bin Verka er-Reyahiye mektup yazıp yanına çağırdı. Attab daha önce Haccaca mektup yazarak Mühellebden şikayetçi olmuş ve kendisini yanına almasını istemişti; çünkü Attab Mühellebden kendisiyle birlikte bulunan Kufelilere, Parislilerden alınan ganimetlerden vermesini istemiş, ancak O kabul etmemişti. Bunun sonucunda aralarında tartışma çıkmış ve bu tartışma neredeyse çarpışmaya dönüşecekken Mühellebin oğlu Muğire aralarına girerek işi düzeltmiş ve babasını Kufelilere bir şeyler vermek durumunda bırakmış, O da bunu kabul etmişti. Bu yüzden Attab Haccaca mektup yazıp Mühellebden şikayetçi olmuştu.
Attabın mektubu Haccaca varınca oldukça sevindi ve Attabı yanına çağırdı. Daha sonra Kufelileri toplayıp ordunun başına kimi geçireceği konusunda istişarede bulundu. Ona: “Senin görüşün daha değerlidir.” denilince Haccac şöyle dedi: “Ben Attaba haber gönderdim, bu gece veya önümüzdeki gece gelecektir.” Bunun üzerine Zühre şöyle dedi: “Ey emir! Sen onlara gerçekten atılması gereken taşı attın. Allaha yemin ederim, ya zafer kazanır, öyle döneriz yahut da öldürürüz. ”
Kabisa bin Valik de şöyle dedi: “Herkes Şamda bir ordunun sana geldiğinden ve Küfelilerin bozguna uğrayıp kaçışı önemsemediklerinden, adeta yüreklerini kaybetmiş olduklarından söz ediyor. Uygun görürsen Şam halkına haber gönder, daima hazırlıklı olsunlar. Geceleyin kaldıkları yerde mutlaka gerekli ihtiyat tedbirlerini alsınlar; çünkü sen oldukça yer değiştiren, oradan buraya giden göçebeler gibi sürekli olarak göçüp duran kimselerle çarpışıyorsun. Sen Küfelileri bu gibi kimselerle savaş için hazırlamış olmakla beraber onlardan tam manasıyla emin değilsin. Şebıb şu anda buradaysa, daha sonra başka bir yerdedir. Ben Şam halkının kendilerini emniyette hissettikleri bir zamanda Şebıbin saldırısma uğramayacaklarından emin değilim. Onlar helak olacak olurlarsa biz de helak oluruz, Irakın tümü de helak olur.”
Haccek Kabısaya şu cevabı verdi: “Seni doğurtan babaya aşk olsun; söylediğin ne kadar güzel ve yerinde! Haccac daha sonra Şamlılara haber göndererek onlara ihtiyatlı olmalarını bildirdi ve Aynut- Temre gelmelerini emretti. Onlar da dediğini yaptılar.
Attab bin Verka o gece Küfeye vardı. Haccac Onu hazırlanan bu ordunun başına komutan yapıp gönderdi. Hammam Ayen denilen yerde karargahını kurdu. Şebıb Kelvazı denilen yere kadar geldi ve buradan Dicleyi geçti. Daha sonra Yakın Behurasıre gelip konakladı. Kendisiyle Mutarrif arasında sadece Dicle Köprüsü kaldı. Mutarrif köprüyü aşarak Şebıbe şöyle haber gönderdi: “Arkadaşlarından ileri gelenleri yanıma gönder. Onlarla karşılıklı olarak Kuran-ı Kerimi inceleyeceğiz, böylece onların neye davet “ttiklerini tetkik edeceğim.” Bunun üzerine Şebıb kendisine Kaneb bin Süveyd, Muhallil ve başkalarını gönderdi. Şebıb ayrıca Mutarriften arkadaşları dönünceye kadar rehineler aldı. Gönderdiği bu kişiler dört gün süreyle Mutarrifin yanında kaldıkları halde hiç bir konuda ittifak etmediler. Şebıb, Mutarrif kendisine tabi olmayınca Attabın üzerine yürümek üzere hazırlandı ve arkadaşlarına şöyle dedi: “Ben belirli bir miktar asker alıp Şam halkının üzerine Haccac gibi bir emIr ve Küfe gibi bir şehirle bağlantı kuramadan, henüz gaflette iken saldırmak istiyordum, ancak Mutarrif beni bundan alıkoydu. imdi benim casuslarım, onların öncülerinin Aynut-Temre girmiş olduklarınıe şu anda Küfeye oldukça yaklaştıklarını bildirdiler. Ayrıca Attabın ve. aberindekilerin Basrada olduklarını da söylediler. O bakımdan bizimle “nun arasındaki mesafe oldukça yakındır. Haydi, Attabın üzerine yürümek üzere hazırlıklarınızı yapınız.”
Mutarrif bin Muğıre Şebıb ile olan görüşmesinin Haccaca ulaşmasından korktuğu için dağlara doğru çıkıp gitti. Şebıb kardeşi Masadı Medaine gönderdi ve köprüyü bağlattı. Attab da gelip Sük Hakemede kondu. Onunla birlike kırk bin savaşçı, gençlerden ve Arap olmayan tebaadan da on bin kişi gelmiş, toplam olarak elli bin kişi olmuşlardı. Yola koyulacakları sırada Hacac onlara şöyle dedi: “Yola koyulup da bu savaşta gerekli gayreti gösterenlere şeref ve üstünlük, kaçanlara ise zillet ve kötü bir son vardır. Kendisinden başka hiç bir ilah bulunmayan Allaha yemin ederim, eğer bu sefer de daha öncekilerde olduğu gibi davranacak olursanız, çok sert ve kaba karşılanacağınız bir yere dönecek, son derece ağır bir ceza ile karşılaşacaksınız.”
Attab Suk Hakemeye varınca Şebib de oraya geldi. Şebib ile birlikte olanların sayısı bin kişiden ibaretti. Onları savaşa teşvik etti ve alıp yola koyuldu, ancak bazısı kendisiyle birlikte gitmedi. Daha sonra Sahalta öğle ve ikindi namazlarını kılıp, Attaba ve karargahına yaklaşıncaya kadar yoluna devam etti. Onları gördüğü yerde akşam namazını kıldı. Attab da arkadaşlarını savaş düzenine göre dizmiş bulunuyordu. Sağ kanadın başına Muhammed bin Abdurrahman bin Said bin Kaysı komutan yaparak Ona: “Ey kardeşimin oğlu! Sen şerefli ve sabırlı bir kimsesin.” dedi. Muhammed de şu cevabı verdi:
“Allaha yemin ederim, benimle tek kişi kaldığı sürece ben de sabredeceğim ve yerimden ayrılmayacağım.” Attab Kabisa bin Valike de: “Sen de sol kanadı üzerine aL.” dedi, ancak Kabisa: “Ben yaşlı bir ihtiyarım, destek olmadığı sürece ayakta bile duramıyorum.” cevabını verince Attab sol kanadın başına Nuaym bin Uleymi komutan yaptı. Yerbulu Hanzala bin Harisi de piyadelerin başına getirdi. Hanzala hem amcasının oğlu, hem de ailesindeki en yaşlı kişi idi. Attab askerlerini üç ayrı saf halinde düzenledi. Bu safların birinde kılıçlı olanlar, diğerinde mızrak taşıyanlar, öbüründe ise ok atanlar vardı. Askerler arasında dolaşarak onları savaşa teşvik edip kahramanlık olaylarını anlatmağa koyuldu. Daha sonra sordu: “Kahramanlık hikayeleri anlatacak ve şiirler okuyacak kıssahan nerede?” Hiç kimseden ses çıkmayınca da şöyle dedi:
“Antaranın şiirlerini kim rivayet edebilecek ve okuyacak?” Yine cevap veren çıkmayınca şöyle dedi: “inna lillah! Sizleri Attab bin Verkayı bırakıp kaçmış, rüzgarlar arkalarını okşayan kimseler olarak görüyor gibiyim.”
Daha sonra gelip merkezde Zühre bin Haviyye ile birlikte oturdu. Abdurrahman bin Muhammed bin Eşas ile Adiyoğullarına mensup Ebu Bekir bin Muhammed bin Ebi Cehm de Onunla birlikteydi. Şebib ise altı yüz kişi ile birlikte geldi. Arkadaşlarından dört yüz kişi geride kalmıştı. Bunun üzerine Şebib:
“Bizim bu durumumuzu görmelerini istemediğim kimseler bizden geride kalmış bulunuyor.” dedi. Daha sonra Süveyd bin Süleymi iki yüz kişi ile birlikte sol kanadın başına geçirdi, Muhallel bin Vaili iki yüz kişi ile birlikte merkezde bıraktı. Kendisi de iki yüz kişi ile birlikte sağ kanada çekildi. Bu ayırma, akşam ile yatsı arasında ayın her tarafı aydınlattığı bir sırada olmuştu. Şebib: “Bu sancaklar kimindir?” diye sorunca Ona: “Bunlar Rabianın sancaklarıdır.” diye cevap verildi. Bunun üzerine Şebib şöyle dedi: “Rabia uzun süre hakka, uzun süre de batıla yardımcı oldu. Allaha yemin ederim, ben sizlerle ecrini Allahtan bekleyerek cihat edeceğim. Ben Şebibim. Hakem olan Allahtan başkasının hükmü yoktur. Arzu ederseniz sebat edersiniz.” Daha sonra üzerlerine yaptığı bir hamle ile onları dağıttı. Kabisa bin Valik, Ubeyd bin Huleys ve Nuaym bin Uleymin sancaklarını taşıyanlar yerlerinden ayrılmadılar ve bu kişiler öldürüldü. Sol kanat tümüyle bozguna uğratıldı. Salebeoğullarından bazı kişiler: “Kabisa öldürüldü.” diye bağrışınca Şebib onlara şöyle dedi: “Onu sizler öldürdünüz. Onun durumu ise Yüce Allahın şu buyruğunda sözü edilen kimsenin durumu gibidir: Sen onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz, sonra da onlardan ayrılıp uzaklaşan kimsenin haberini oku. (Araf suresi, 175)” Şebib daha sonra Kabisanın baş ucunda durdu ve şöyle dedi: “Yazık oldu sana! Keşke sen ilk Müslüman halinde sebat etmiş olsaydın. O zaman gerçekten mutlu olurdun.” Daha sonra arkadaşlarına dönerek şöyle dedi: “Şu gördüğünüz adam Resulallahın yanına varıp Müslüman olmuştu. Sonra da bu fasıklarla birlikte sizinle çarpışmağa geldi. ”
Daha sonra Şebib sol taraftan Attabın üzerine hamle yaptı. Süveyd bin Süleym ise sağ kanadın üzerine hamle yaptı. Atmbın sağ kanadının komutası Muhammed bin Abdurrahmanda idi. Muhammed, Temim ve Hemdandan bazı kimselerle beraber Atmbın öldürüldüğü duyuluncaya kadar çarpışmağa devam etti, fakat Attabın öldürüldüğü haberini alınca darmadağın oldular.
Şebib üzerlerine geldiği zamana kadar Atmb merkezde Zühre bin Haviyye ile birlikte bir kilim üzerinde oturmasına devam ediyordu. Attab Zühreye şöyle dedi: “Ey Zühre! Bugün sayının çok olduğu, ancak faydasının az olduğu ir gündür. Ah, keşke bütün bunların yerine benim Temimden yalnızca beş yüz atlım olsaydı! Düşmanının önünde hiç direnen yok mu? Hiç kendisinin değerini koruyan yok mu?” Zühre şöyle karşılık verdi: “Ey Attab! Sen çok iyi bir şey yaptın. Bunu da ancak senin gibi birisi yapabilir. Sana müjde veriyorum, ömürlerimizin tükenmek üzere olduğu şu sırada Şanı Yüce Allahın bizlere şehitliği ihsan etmiş olduğunu umarım.”
Şebib Attabın yanına yaklaştığında Attab ile birlikte az sayıda kişi kalmış, diğerleri gitmiş bulunuyordu. Aralarına atılınca Attaba: “Abdurrahman bin Eşas kaçtı ve pek çok kişi de arkasından gitti.” dediler. Onlara şu ceabı verdi: “Ben o gencin ne yaptığını bildiği görüşünde değilim.” Daha sonra Şebibin adamlarıyla bir süre çarpıştı. Şebibin adamlarından olan ve Tağlibli Amir bin Ömer diye bilinen birisi Attabı gördü, Ona hamle yapıp mızrağıyla vurdu. Diğer taraftan adar Zühre bin Haviyyeyi ayaklar altına alıp çiğnedi.

Zülıre elindeki kılıçla kendisini savunmağa çalıştıysa da ayağa kalkamadı. Şeybanlı Fadl bin Amir yanına gelip Onu öldürdü. Şebib yanına vardığında Zülırenin ölmüş olduğunu gördü ve: “işte bu Zühre bin Haviyyedir. Allaha yemin ederim, sen şimdi bir sapıklık üzere öldürülmüş olsan da Müslümanların karşı karşıya kaldığı nice savaşlarda çok iyi imtihanlar vermiş ve bunlarda büyük sıkıntılar çekmişsindir. Müşriklerin nice süvari birliklerini darmadağın etmiş, kalabalık olan nice şehirleri, kasabaları fethetmiştin. Fakat ne çare ki Allahın ilminde, sonunda zalimlere yardımcı olurken öldürülmen tespit edilmiştir.” dedi ve Onun bu durumundan rahatsız olduğunu belli etti. Arkadaşlarından birisi Şebibe: “Sen kafir bir adamın öldürülmesinden dolayı rahatsızlık mı duyuyorsun?” deyince Şebib şu cevabı verdi: “Sen bunların sapıklıklarını benden daha iyi bilemezsin. Ben bunların geçmişleri ile ilgili olarak senin bilmediğin şeyleri de biliyorum. Şayet bunlar geçmişleri üzerinde sebat etmiş olsalardı, elbette bizim kardeşlerimiz olurlardı. ”
Daha sonra Şebib karargalıta bulunan ve savaşan askerlerin öldürülmemesini isteyip: “Artık kılıç sallamayı bırakınız.” dedi ve geri kalanları da beyat etmeğe çağırdı. Herkes Ona beyat etti, ancak gece olunca kaçıp gittiler. Karargalıta bulunan ne varsa el koydu. Medainde bulunan kardeşine haber gönderdi, O da yanına geldi. Bu olaydan sonra Şebib Beyt Kurra denilen yerde iki gün ikamet etti ve sonra Küfeye doğru yola koyuldu. Sura denilen yere vardı, ovanın amilini öldürdü.
Diğer taraftan Süfyan bin Ebred ve Şamdan gelen askerler Kufeye girmişler ve Haccacı daha bir güçlendirmişlerdi. Böylelikle Hacck da Süfyan ve askerleri sayesinde Küfelilere muhtaç olmaktan kurtulmuş oldu. Haccac minbere çıkıp şöyle konuştu: “Ey Küfe halkı! Sizinle aziz olmak isteyen bir kimseyi Allahaziz etmesin. Sizinle zafer kazanmak isteyen bir kimseyi Allah muzaffer kılmasm. Bizi bırakıp gidiniz, düşmanımızla yapacağımız savaşta bizimle birlikte bulunmayınız. Haydi, Yahudi ve hristiyanlarla birlikte Hireye gidip yerleşiniz. Bizimle birlikte yalnız ve yalnız Attab ile birlikte savaşa katılmamış olanlar gelip savaşsm.”