"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Şebibin abdurrahman bin muhammed bin eşas ile çarpışması

Haccac daha sonra Abdurrahman bin Muhammed bin Eşası çağırarak halk arasından kendisine altı bin atlı seçmesini ve nerede olursa olsun Şebibin peşine takılmasını emretti. Abdurrahman Haccacın dediğini yaptı ve Şebibin üzerine gitmek üzere yola koyuldu. Haccac Abdurrahmana ve Onunla birlikte olan askerlere bir mektup yazarak geri kaçtıkları takdirde öldürmekle ve çeşitli şekilde cezalandırmakla tehdit etti. Abdurrahman Medaine vardı ve Cezlin yanına gidip -yarası dolayısıyla- Onu ziyaret etti. Cezl kendisine ihtiyatlı davranmayı, Şebibden ve beraberindekilerden sakınmayı tavsiye etti ve Fuseyfusa adındaki atını verdi. Bu atı koşuda kimse geçemiyordu. Daha sonra Abdurrahman Cezl ile vedalaşıp Şebibin bulunduğu tarafa doğru yolaoyuldu.
Şebib ise Dakuka ve Şehr-Züra doğru gitti. Abdurrahman da Onu takip etmeğe başladı. Musul sınırına varınca şöyle dedi: “işte burası Musuldur. Burayı da kendileri savunsunlar.” Ancak Haccac kendisine yazdığı mektupta şöyle dedi: “Şimdi, sen Şebibi takip et ve nereye giderse gitsin, yakalayıp öldürünceye ya da buradan sürünceye kadar arkasını bırakma; çünkü saltanat.. ıüminlerin emirinin saltanatıdır, ordu da Onun ordusudur. Vesselam.”

Bunun üzerine Abdurrahman bir daha Şebibin peşine takıldı. Şebib.-\bdurrahmanın kendisine yaklaşmasına fırsat verip geceleyin gafıl avlamak istiyordu, ancak her seferinde Abdurrahmanın etrafını hendekle çevirmiş ve muhtemel saldırılara karşı gerekli tedbirleri almış olduğunu görüyor, bırakıp gidiyordu. Arkasından Abdurrahman Onu yine takibe koyuluyordu. Şebib Abdurrahman ve askerlerinin yola koyulduklarını haber alınca yol almaktayken onlara doğru gidiyor, ancak savaşa hazır bir düzen içerisinde olduklarını göÜllce onları gafıl avlayamıyordu. Daha sonra Şebib Abdurrahmanın kendisine yaklaştığını öğrenince yirmi fersah ya da o civarda bir mesafeyi oldukça zorlu ve taşlı bir arazide alıyor, Abdurrahman da kendisini takip ediyordu. Şebıb bu şekilde devam edip durdu; öyle ki, Abdurrahmanın askerleri bundan dolayı çok sıkıntılar çekti, atlarının ayakları rahatsızlandı ve her türlü güçlükle karşı karşıya kaldılar. Ancak Abdurahman takipten vazgeçmeyip Hanikın, Cellila ve Samerraya kadar peşinden gitti. Şebıb buradan Bett denilen yere gitti. Bett, Musul kasabalarından bir kasaba olup Küfe sevadı ile arasında sadece Havlaya Nehri vardır. Havlaya Nehri ise Cuha arazisindeki Üst Razanda yer alır. Abdurrahman nehrin kıvrıldığı bir yer hendeği andırdığı için burada indi.
Şebıb Abdurrahmana elçi göndererek şöyle dedi: “Bu günler (Kurban Bayramını kastediyor.) hem bizim için, hem de sizin için bayramdır. Bu günler geçinceye kadar karşılıklı olarak birbirimize hücum etmemeğe ne dersin?” Abdurrahman Şebıbin bu teklifini kabul etti, çünkü o da işi sürüncemede bırakmayı seviyordu.
Diğer taraftan Osman bin Katan, Haccaca şöyle yazdı: “Şunu bil ki, Abdurrahman bütün Cuhayı tek bir hendekmiş gibi kazıp durdu. Buranın haracını azalttı ve Şebıbin buranın halkını yiyip bitirmesine fırsat verdi. Vesselam.” Bunun üzerine Haccac Osman bin Katana mektup yazdı, ordunun bulunduğu yere gitmesini emretti ve Onu askerlerin başına komutan yaparak Abdurrahmanı azletti. Ayrıca Haccac Medaine Mutarrif bin Muğıre bin Şubeyi gönderdi. Osman, da Abdurrahmanın ve Küfeden gelen ordunun yanına gitti. Salı akşamı ve Arefe gününün bir önceki günü olan Terviye günü oraya vardı. Osman katınnın üzerinden inmeyip şöyle seslendi: “Ey insanlar! Düşmanlarınıza karşı çıkınız.” Herkes Onun yanına gelip şöyle dediler:
“Şimdi üzerimize karanlık çöküyor. Ruhen de savaşa hazır değiliz. Bu geceyi geçirelim, daha sonra savaş düzeni içerisinde onlara karşı çıkalım.” Ancak Osman şöyle diyordu: “Hayır. Bu fırsat ister lehime, isterse aleyhime olsun kesinlikle onlarla çarpışacağız.” Sonra Abdurrahman Osmanın yanına gelerek Onu katınndan indirdi.

Şebib Bett Kilisesine yerleşmişti. Bett halkı gelip şöyle dediler: “Sen zayıflara ve zimmet ehline merhamet edersin, sen yanına gittiğin kimselerin konuşmalarını dinler, şikayetlerine kulak verir ve incelersin. Şu kimseler oldukça zalimdir; ne kimseyi konuştumrlar, ne de özür kabul ederler. Allaha yemin ederiz, şayet onlar senin bizim kilisemizde kalmakta olduğunu haber alacak olurlarsa, yanımızdan gittikten sonra bizleri toptan öldürürler. Eğer kasabanın yan tarafına yerleşmeyi uygun görüyorsan ve bu konuda bize her hangi bir söz söylenmemesini arzu ediyorsan böyle yapıver.” Bunun üzerine Şebıb kiliseden çıktı ve kasabanın yan tarafına yerleşti.
Osman gece boyunca askerlerini savaşa teşvik edip durdu. Çarşamba sabahı olunca bütün askerleri yanına alıp çıktı. Çok şiddetli bir rüzgar ve toz ile karşılaştılar. Bunun üzerine askerler feryadı basarak şöyle dediler: “Allah için söyle, rüzgar aleyhimizde iken nasılolur da bizimle savaşa çıkarsın?” Bu bakımdan Osman onları bırakıp savaşa çıkmadı. Daha sonra perşembe günü herkese savaş düzeni vermiş olduğu halde savaşa çıktı. Sağ kanadının başına Halid bin Nehik bin Kaysı, sol kanadın başına ise Selüllu Akll bin Şeddadı komutan yaptı. Kendisi ise piyadelerin arasında yer aldı. Şebib nehri geçip yanlarına vardı. O gün beraberindekilerin sayısı yüz seksen bir kişi idi. Kendisi sağ kanatta durdu, kardeşi Musadımerkeze koydu, Süveyd bin Süleymi ise sol kanadın komutanı yaptı. Her iki taraf birbirinin üzerine yürüdü.
Şebib arkadaşlarına şöyle dedi: “Ben nehir tarafından onların sol kanatlarına hamle yapacağım. Orayı bozguna uğratacak olursam, benim sol kanadımın komutanı da onların sağ kanatlarına hamle yapsın. Ancak merkezin komutanı benim emrim gelinceye kadar yerinden ayrılmasın. ”
Şebib, Osmanın sol kanadına hamle yaptı ve onları bozguna uğrattı.

Aldı bin Şeddad atından indi, piyade olarak ölünceye kadar çarpıştı. Aynı şekilde Ayyaş bin Abdullah el-Mentufun amcası olan Hemdanlı Malik bin Abdullah da öldürüldü. Şebib onların karargahlarına kadar girdi. Süveyd ise Osmanın sağ kanadına hamle yaptı ve burayı bozguna uğrattı. Sağ kanadın başında Halid bin Nehik bulunuyordu. Halid, Süveyd ile şiddetli bir şekilde çarpıştı. Arkasından Şebib hamle yaptı ve Halidi öldürdü.
Osman bin Katan atından indi ve arifler, ileri gelenler ve atlılarla birlike Şebibin merkezine doğru ilerlemeğe başladılar. Merkezin başında Şebibin kardeşi Musad yaklaşık altmış kişi ile birlikte duruyordu. Osman yaklaşınca yanındakilerle birlikte onlara karşı çıktı ve onları birbirinden ayırıncaya kadar çarpıştılar. Şebib ise yanındaki atlılarla birlikte onların arkasına geçti ve hamle ;aptı. Osman ve kendisiyle birlikte olanlar omuzlarından aldıkları mızrak darbeleriyle yüz üstü düşünceye kadar Şebibi fark etmediler. Aynı şekilde Süveyd. Süleym de beraberindeki atlılarla birlikte üzerlerine yöneldi. Musad ve arkadaşları geri dönüp bir süre çarpıştılar. Osman bin Katan iyi bir şekilde çarpışmasına devam etti, ancak Şebibin adamları etrafını kuşattılar ve Şebibin kardeşi Musad Ona bir kılıç darbesi indirdi. Osman bu darbeye karşı dönerek: “Allahın emri elbette ki yerini bulacakta. (Ahzab suresi, 37) dedi. Daha sonra diğer askerler gelip onu öldürdüler. Abdurrahmanın kendisi de yere düştü. ibn Ebi Sebre el-Cüfi Abdurrahmanın yanına geldi, onu tanıdı ve kendi katırına bindirerek diğer askerlere: “Ebü Meryem Manastınna gidiniz.” diye seslendi. Daha sonra Abdurrahman ile ibn Ebi Sebre oradan ayrıldılar.
Sekunlu Vasıl, Abdurrahmana Cezlin vermiş olduğu atın askerler arasında dolaşmakta olduğunu ve Şebibin adamlarından birisinin onu yakalamış olduğunu görünce Abdurrahmanın ölmüş olduğunu zannetti. Ölenler arasında arayıp bulamayınca Abdurrahmanın durumunu başkalarına sordu. Onlar da durumu bildirdiler. Vasıl ve oğlu katırlarına binerek Abdurrahmanı takibe koyuldular. Yaklaşınca Abdurrahman ile ibn Ebi Sebre çarpışmak üzere bineklerinden indiler. Vas ıl onları görünce tanıdı ve: “Sizler asıl inmeniz gereken yerde inmediniz, şimdi de inmeyiniz.” deyip sarığını başından çekti. onlar da Vasılı tanıdılar. Vasıl Abdurrahmana: “Ben binmen için bu katın sana getirmiş bulunuyorum.” deyince Abdurrahman da o katıra bindi ve Deyr el-Bikara varıncaya kadar yollarına devam ettiler.
Şebib arkadaşlarına emir vererek kalanları öldürmemelerini söyledi ve onları kendisine beyat etmeye çağırdı, onlar da beyat ettiler. O gün Kindelilerden yüz yirmi kişi öldürüldü. Ariflerin büyük bir kısmı da öldürülenler arasında idi.
Abdurrahman Deyr el-Bikarda geceyi geçirdi. iki atlı gelerek yanına çıktılar. Onlardan birisi uzun süre Abdurrahman ile yalnız kaldı, daha sonra bu gelen iki kişi çıkıp gittiler. Abdurrahman ile uzun süre yalnız kalan kişinin bizzat Şebib olduğu daha sonra anlaşıldı, çünkü Şebib ile Abdurrahman birbirleriyle yazışıyorlardı. Abdurrahman oradan çıkıp Ebu Meryem manastırına vardı. Askerler gelip yanında toplandılar ve Ona şöyle dediler: “Şebib yerini öğrenecek olursa yanına gelir ve ganimet olarak eline düşersin.” Bunun üzerine Abdurrahman oradan çıkıp KUfeye gitti ve Haccacdan kendisi için eman alımncaya kadar gizlenip görünmedi.