"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Abdülmelik ile züfer bin harisin durumu

Daha önce Rahit Vakasından söz ederken Züferin Karkisiyaya gidişini ve Kayslıların Onun etrafında toplanmasını, Karkisiyayı eline geçirmesini ve ondan sonra da meydana gelen olayları anlatmıştık. Züfer, ibn ez-Zübeyre beyat etmişti ve Ona itaat etmeğe devam ediyordu. Mervan bin Hakem ölüp de oğlu Abdülmelik Hıms Valisi olarak görev yapmakta bulunan Eban bin Ukbe bin Ebi Muayta mektup yazarak Züfer üzerine gitmesini emredince Eban Züfer üzerine yürüdü. Öncü kuvvetlerinin başına Taylı Abdullah bin Zumeyti geçirmişti. Abdullah Ebanın varışından önce Züfer ile çarpışmağa girişmiş ve arkadaşlarından pek çok kişinin ölümüne sebep olmuştu ki öldürülenlerin sayısı üç yüz kişiyi bulmuştu. Eban acele etmesi dolayısıyla Onu kınadı ve ileri geçerek Züferle çarpışmağa başladı. ZMerin oğlu Veki öldürüldü. Taylılar Züferin ağırlıklarına ve hanımlarına yetiştiler. Muhammed bin Husayn bin Numeyr kadınların kendisine bağışlanmasını istemiş ve onları alıp Karkisiyada Züferin yanına götürmüştü. Züfer bununla ilgili olarak şöyle demiştir: Husaynın himayesine sığındılar; O olmasaydı hepsinin de sonu gelmişti. Sizin atanız bizim de atamızdır eskilerde, Ben ise sonradan gelen bir kişi olarak size teşekkür ediyorum.
Züferin Kindeden olduğu da söylenirdi.
Daha sonra Abdülmelik Musab üzerine yürümek isteyince önce Karkisiyaya gitmiş, orada Züferi muhasara altına almış ve mancınıklar kurmuştu. Züfer Abdülmelikin askerlerine şöyle seslenilmesini emretti: “Niçin bize karşı mancınıklar kurdunuz?” Cevaben şöyle denildi: “Orada bir gedik açalım ve o gedikte sizinle çarpışalım diye.” Bunun üzerine Züfer şunları söyledi: “Onlara şöyle deyiniz: Sizinle duvarların arkasında çarpışmayız; haydi, sizin olduğunuz yere gidelim.” Mancınık şehrin Hureys bin Bahdel tarafında bulunan burcunda bir gedik açmış, bunun üzerine Züfer şöyle demişti: ibn Bahdelin mancınığı beni Uçan kuştan kenara çekilmek zorunda bıraktı.
Yezid bin Muaviyenin oğlu Halid onlarla yapılan bu savaşta son derece gayretli hareket ediyordu. Züferin arkadaşlarından Kilaboğullarına mensup birisi şöyle söyledi: “Şimdi ben Halide bir söz söyleneceğim ve bunun üzerine bu tutumundan vazgeçecek.” Ertesi gün olup Halid yine savaşmağa çıkınca Kilablı bu kişi şöyle dedi: Mülk elinden alınıp anası bellenirse, Halid bu kadar gayreti ne edecek?
Bunun üzerine Halid utandı, geri döndü ve bir daha onlarla savaşmadı. Kelbliler Abdülmelike şöyle dediler: “Züferle karşılaşıp seninle beraber Kayslılar bozguna uğrayacak olursa onları bizim aramıza katmayacaksın.” Abdülmelik onların dediklerini yapınca Kayslılar oklarına: “Yarın sizinle Mudara mensup hiçbir kimse çarpışmayacaktır.” diye yazdılar ve bu okları Karkisiyaya attılar. Sabah olunca Züfer, oğlu Hüzeyli yanına çağırıp (Züfer oğlu Hüzeylin adıyla künyelenirdi. Künyesinin Ebul-Kevser olduğu da söylenmiştir.) şöyle dedi: “Şimdi onlara karşı çık ve üzerlerine öyle kararlı bir hamle yap ki, atının ayakları Abdülmelikin çadırını çiğnemedikçe geri dönme! Allaha yemin ederim, eğer sen onun çadırının iplerini atının ayaklarıyla çiğnemeden geri dönecek olursan kesinlikle seni öldürürüm.” Bunun üzerine Hüzeyl atlılarını toplayıp onlara hamle yaptı. Kısa bir süre karşısında direndikten sonra açılıp geri çekildiler. Hüzeyl atlılarıyla birlikte onların peşine takıldı ve gerçekten de atlarının ayakları çadırın iplerini çiğnedi ve hatta bazısını kopardı. Daha sonra da geri döndüler. Züfer Hüzeylin başını öpüp şöyle dedi: “Abdülmelik bundan sonra ebediyyen seni sevmeyecektir.” Hüzeyl ona şu karşılıkta bulundu: “Allaha yemin ederim, eğer sen çadırın içine girmemi istemiş olsaydın onu da yapardım.” Bunun üzerine Züfer şöyle dedi: Aldırmam ölüm kime gelirse, Hüzeyl hayatta kaldıkça. Onu ilk atlı görürsün herkesin önünde; Arkalarına vuruyor geri döndüklerinde.
Karkisiyanın burcunda bir gedik açılınca Abdülmelikin yakınlarından birisi: “Sen Kudaalılarla çarpışacak olursan onları eline geçirebilirsin.” deyince Abdülmelik denileni yaptı ve onlarla çarpıştı. Akşam olunca Kudaalılar açılır gibi oldu ve onlardan pek çok kişi öldürüldü. Cüzamlı Ravh bin Zimba buranın burçlarından birisinin yanına gelerek orada bulunanlara sordu: “Allah adına bana söyleyin, sizden kaç kişi öldürdük?” Burçta olanlar da: “Allaha yemin ederiz, bizden tek kişi bile öldürülmüş değildir. Sadece birisi yaralandı, onun da yarasının önemi yoktur.” dedikten sonra sordular: “Peki, Allahadına siz bize söyleyin, sizden kaç kişi öldürüldü?” Şöyle cevap verdiler: “Bizden bir kaç atlı öldürdünüz ve sayılamayacak kadar kişi yaraladınız. Allah ibn Bahdele lanet etsin.”
Ravh Abdülmelikin yanına dönüp: “ibn Bahdel sana boş yere ümitler veriyor, bu adamdan yüz çevir.” dedi.
Kelblilerden adı Zeyyal olan bir adam çıkıyor ve Züfere aşırı bir şekilde küfürler savuruyordu. Bir gün Züfer, oğlu Hüzeyle yahut da arkadaşlarından birisine: “Şu adamın hakkından gelemez misin?” demiş, o da:
“Ben Onu sana getiririm.” diye karşılık vermişti. Bu kişi daha sonra geceleyin Abdülmelikin karargahına girerek: “Özellikleri şöyle şöyle olan bir katırı gören var mı?” diye seslenmeğe başladı. Sonunda Zeyyalin çadırına kadar vardı. Onu daha önceden tanımış ve teşhis etmişti. Zeyyal Ona: “Hay inşallah kaybettiğini bulursun!” deyince: “Ey Allahın kulu! Çok yoruldum, müsaade etsen de şuracıkta bir parça dinleniversem.” dedi. Zeyyal da: “Girebilirsin.” deyince içeri girdi. Zeyyal çadırında yalnızdı. Züferin adamı kendisini yere bırakınca Zeyyal de uyuyuverdi. Bu kişi daha sonra Zeyyali uyandırdı ve şöyle dedi: “Allaha yemin ederim, ağzını açıp konuşacak olursan seni öldüreceğim.” Zeyyal: “Ben öldürülsem, ya da kurtulsam bunun sana ne faydası olur?” diye sorunca şu karşılığı verdi: “Eğer sesini çıkarmayıp benimle Züferin yanına kadar gelecek olursan sana Allahadına söz veriyorum ki Züfer sana iyilikte bulunup güzel muamele ettikten sonra seni karargahına geri çevireceğim.” Bunun üzerine her ikisi çadırdan dışarıya çıktılar, Züferin adamı yine aynı şekilde: “Özellikleri şöyle şöyle olan bir katırı kim görmüş olabilir?” diye seslenmeğe devam etti. Sonunda Zeyyalle birlikte Züferin yanına vardılar. Züfer kendisinin bu adama eman verdiğini söyledi ve ona bir miktar dinar hibe ederek kadın elbiseleri giydirip kadınlara mahsus bineklere bindirdi, sonra Abdülmelikin karargahına yaklaşıncaya kadar yanına bir refakatçi verdi. Bu kişi: “Bu, Züferin Abdülmelike hediye ettiği bir cariyedir.” deyip oradan ayrıldı. Karargahtakiler arkadaşlarının bu halini görünce onu tanıdılar ve Abdülmeliki de durumdan haberdar ettiler. Abdülmelik gülerek şöyle dedi: “Allah böyle yardımcı bir adamı uzak etmesin. Allaha yemin ederim, bunları öldürmek zillet, hayatta bırakmak ise pişmanlıktır.” Daha sonra bu adam bir daha Züfere küfür etmedi. Onun karargahtan kaçtığı da söylenmiştir.
Bilahare Abdülmelik kardeşi Muhammede; Züferle oğlu Hüzeyle, kendileriyle birlikte olanlara ve mallarına eman ile birlikte istedikleri her şeyi vermeyi teklif etmesini söyledi. Muhammed de dediğini yaptı. Hüzeyl teklifi olumlu karşılayıp bu konuda babasına şöyle dedi: “Bu adamla barış yaparsan iyi olur, çünkü herkes Ona itaat etmiş bulunuyor. Üstelik bu senin için ibn ezZübeyrden daha iyidir.” Züfer şu şartla teklifi kabul ettiğini bildirdi: Bir sene Ona beyat edip etmemekte muhayyer kalacak, istediği yere gidebilecek ve ibn ez-Zübeyr ile çarpışması esnasında Abdülmelike yardımcı olmayacaktı. Elçiler iki taraf arasında bu şekilde gidip gelmekteyken Kelblilerden birisi gelip Abdülmelike: “Şehrin dört burcu yıkılmış bulunuyor!” deyince Abdülmelik: -O halde ben de onlarla barış yapmıyorum.” dedi ve üzerlerine yürüdü; ancak Züferin arkadaşları onları bozguna uğrattı ve karargahlarına geri çekilmek zorunda bıraktı. Bunun üzerine Abdülmelik: “Onlara istediklerini veriniz.” dedi. Züfer ise bunu şöyle karşıladı: “Keşke bu bundan önce olsaydı, daha iyi olurdu.” Sonunda aralarında şu esaslar üzerine barış yapıldı: Herkes eman içerisinde olacak, dökülen kanlar ve telef edilen mallar istenmeyecek, Züfer ibn ez-Zübeyre beyat etmiş bulunduğundan ibn ez-Zübeyr ölünceye kadar Abdülmelike beyat etmeyecek ve arkadaşları arasında paylaştırmak üzere Ona yeterli miktarda mal verecek.
Züfer Abdülmelikin, Amr bin Saide vermiş olduğu sözde durmadığı gibi, kendisine de vermiş olduğu sözde durmayacağından korktuğu için şehirden inmedi. Kendisine eman olmak üzere Peygamberin asası gönderilince Abdülmelikin yanına geldi ve Abdülmelik Onu kendi tahtına kendisiyle yan yana oturttu. Eşarilerden ibn Udat şöyle dedi: “Bu şekilde oturmağa ben ondan daha çok layıktım.” Züfer ise şöyle karşılık verdi: “işte bunu yalan söyledin, çünkü ben düşmanlık yapınca zarar verdim, dostluk yapınca da fayda sağladım.” Abdülmelik Züfer ile birlikte bulunanların sayılarının azlığını görünce şöyle dedi: “Onun bu kadar az kişiyle birlikte olduğunu bilmiş olsaydım hükmümü kabul edinceye kadar muhasara altında tutardım.” Züfer Onun böyle söylediğini haber aldığında: “Arzu edersen döneriz, sen de sözünden dön.” dedi, ancak Abdülmelik: “Hayır Hüzeylin babası, sana vermiş olduğumuz sözü yerine getireceğiz.” diye karşılık verdi.
Abdülmelik bir gün Züfere: “Bana Kindeli olduğun haberi geldi.” deyince Züfer şöyle dedi: “Kıskançlığından ötürü azgınlık etmeyen ve beğendiğinden dolayı kendisini onlardan göstermeyen bir kimseden daha hayırlı kim olabilir?”
Abdülmelikin oğlu Mesleme Züferin kızı Rebab ile evlendi. O bakımdan Mesleme Rebabın iki kardeşi olan Hüzeyl ile Kevsere herkesten önce yanına girmeleri için izin verirdi.
Züfer, oğlu Hüzeyle Abdülmelik ile birlikte Musaba karşı savaşmak üzere gitmesini emredip şöyle demişti: “Bu konuda üzerinde herhangi bir ahit yoktur.” Bunun üzerine Hüzeyl Abdülmelik ile birlikte yola koyulmuş, Musabın yanına yaklaşınca Onun yanına kaçmış ve ibn Eşter ile birlikte çarpışmıştı. ibn Eşter öldürülünce Hüzeyl KUfede gizlendi ve Abdülmelikten kendisi için eman istenip alınıncaya kadar ortaya çıkmadı. Bundan daha önce söz edilmişti.

Bu yıl içerisinde Abdülmelik – Vakidi nin dediğine göre- Kaysariyyeyi fethetmiştir. Yine aynı yıl içerisinde Abdullah bin ez-Zübeyr, Cabir bin Esved bin Avfı Medine Valiliğinden azletmiş, yerine Talha bin Ubeydullah bin Avfı tayin etmişti. Talha, Abdullahın son Medine Valisi olup bu görevinde Osmanın azatlı kölesi olan Tarık bin Amr oraya gelinceye kadar kalmış, Onun gelmesi üzerine de kaçmıştı. Tarık da ibn ez-Zübeyr ile savaşmak üzere Mekkeye gidinceye kadar orada kalmıştı.
Musabın valiliği döneminde Küfede Bera bin Azib vefat etmiştir.

Şair Himyerli Yezid bin Müferriğ de Küfede bu yıl içerisinde vefat etmiştir.
Hudeybiye ve Hayberde bulunmuş olan Eslemli Abdullah bin Ebi Hadred de bu yılda vefat etti.

Yine Onun valiliği döneminde, Ali ile ibn Mesüdun arkadaşlarından olan Kaysh ve Küfeli Şuteyr bin Şekel vefat etmiştir.