Abdülmelik, Musabın öldürülmesinden sonra Küfede istikrar sağlayınca Halid bin Abdullahı Basra Valiliğine tayin etti. Halid Basraya vardığı sırada Mühelleb Ezrakilerle savaşmakta idi. Onu Ahvazın haracını toplamak ve oranın ihtiyacını karşılamakla görevlendirirken kardeşi Abdülaziz bin Abdullahı da Mukatil bin Misma ile birlikte Haricilerle savaşmak üzere gönderdi. Her ikisi de Ezrakilerin peşine takıldılar. Hariciler Kerman tarafından Darabcirde geldiler. Mazinli Katari bin Fucae de Salih bin Muhafık ile dokuz yüz atlı gönderdi. Salih, Abdülaziz ile karşılaşıncaya kadar atlılarıyla birlikte ilerlemeye devam etti. Abdülaziz ağır ve askerlerine savaş düzeni vermeksizin yol aldığı için beraberindekilerle birlikte bozguna uğradı. Mukatil bin Misma ise atından inip öldürülünceye kadar savaştı. Abdülazizin hanımı olan Münzir bin Carudun kızı esir alındı ve artırma suretiyle satışa çıkarıldı. Yüz bine kadar veren oldu. Haricilerin ileri gelenlerinden ve Onun kabilesinden olan birisi gelip şöyle dedi: “Şöyle kenara çekiliniz bakayım. Bu müşrik kadının sizi fitneye düşürmüş olduğunu görüyorum.” Daha sonra Onun boynunu uçurup Basraya gitti. Münzirin çocukları Onu görünce şöyle dediler: “Allaha yemin ederiz ki, sana teşekkür mü edeceğiz, yoksa seni yerecek miyiz, bilemiyoruz.” O ise şöyle diyordu: “Ben Onu sadece kıskançlık ve kabilemden olması dolayısıyla öldürdüm.”
Sonunda Abdülaziz Ramehürmüze vardı. Mühelleb Onun durumunu haber alınca Ezdlilerden yaşlı birisini gönderdi ve şöyle dedi: “Şayet bozguna uğramış ise Ona taziyede bulun.” Adam gelip Onun yaklaşık otuz atlı ile birlikte üzüntülü ve kederli bir şekilde dinlenmekte olduğu sırada Mühellebin haberini iletti ve geri dönerek Mühellebe durumu anlattı: Bunun üzerine Mühelleb, Halid bin Abdullaha kardeşi Abdülazizin bozguna uğradığını bildirdi. Halid gelen elçiye: “Yalan söylüyorsun.” deyince elçi: “Allaha yemin ederim, yalan söylemiyorum. Eğer yalanım varsa boynumu uçurabilirsin; yok doğru söylüyorsam, o takdirde bana cübbeni ve ipek ridanı vereceksin.” şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine Halid: “Sen büyük tehlikeden kurtulup küçük tehlikeyi kabul ettin.” diyerek bozgun haberinin doğruluğu ortaya çıkıncaya kadar onu hapsetti ve iyi davrandı.
Kays er-Rukayyatın oğlu Abdülazizin uğradığı bozgun ve hanımını bırakıp kaçmasıyla ilgili olarak şöyle der:
“Ey Abdülaziz! Rezil ettin tüm askerlerini, Onları yollarda ölü bırakıp döndün. Kimisi susamış olarak kendisini feda ediyor, kimisi paramparça olmuş, yerde ölü yatıyordu. Niye şehitlerle birlikte kalıp savaşmadın? Karşındaki kuvvetleri bozguna uğratacak yerde, ordunu komutansız bırakıp niye geldin? Haydi, hayat boyu utancınla yaşa! Esir alınıp götürülen gelinini unuttun, giderken feryat edip ağlıyordu.”
Halid, Abdülmeliki durumdan haberdar etmek üzere mektup yazdı, Abdülmelik de Ona şu cevabı verdi: “Ben durumu öğrenmiş bulunuyorum. Elçine de Mühellebin durumunu sorduğumda bana Onun Ahvazda amil olarak çalışmakta olduğunu söyledi. Mekkeli bir bedevi olan kardeşini savaş komutanı olarak gönderirken Mühelleb gibi birisini haraç toplamakla görevlendirmek şeklindeki görüşünün Allah belasını versin. Mühelleb uğurlu, savaşla karşı karşıya kalmış, savaşın sıkıntılarını çekmiş birisidir. O savaşçıdır ve savaşçıların çocuğudur. Hemen Mühellebe haber gönder, onları karşılasın. Ben Kufede bulunan Bişre sana bir ordu ile yardımcı olması için haber gönderdim. Sen de onlarla birlikte git ve düşmanına karşı Mühellebin katılmadığı hiç bir görüşü uygulamaya koyma. Vesselam.”
Diğer taraftan Abdülmelik Kufede bulunan kardeşi Bişre mektup yazarak beğeneceği bir kimsenin komutası altında Haricilerle savaşmak üzere beş bin kişilik bir ordu göndermesini emretti. Bunların Haricilerle savaşma işini bitirdikten sonra Reye yürümelerini ve orada da savaşarak hazır silahlı kuvvet halinde bulunmalarını istedi. Bunun üzerine Bişr, Abdurrahman bin Muhammed bin Eşasın komutasında beş bin kişilik bir ordu gönderdi ve ona savaşı bitirdikten sonra Reye gitmek üzere ahitname yazdı. Halid de Basralılarla birlikte yola çıktı ve Ahvaza kadar geldi. Abdurrahman bin Muhammed de Kufelilerle birlikte buraya vardı. Ezrakiler de Ahvaz yakınına kadar geldiler. Mühelleb Halide: “Burada pek çok gemi görüyorum. Onları al ve yanına kat, çünkü bunlar bu ge-mil eri yakacaklardır.” dedi. Ancak aradan fazla bir zaman geçmeden Ezrakiler bazı kimseleri gönderip bu gemileri yaktırdılar.
Halid Mühellebi sağ kanadına alırken sol kanadına da Kays bin Salebe oğullarından olan Davud bin Kahzemi getirdi. Mühelleb Abdurrahman bin Muhammedin yanına vardığında etrafında hendek açmamış olduğunu gördü. “Niye hendek açmadın?” diye sorunca Abdurrahman: “Bu adamlar benim için bir devenin osuruğundan daha önemsizdir.” cevabını verdi. Mühelleb Ona: “Hayır, sen bunları böyle küçük görme, bunlar Arapların aslanlarıdır.” dedi.
Abdurrahman çevresine hendek açıncaya kadar Mühelleb Onun yanından ayrılmadı. Yaklaşık yirmi gün öylece kaldıktan sonra Halid askerleriyle hücuma geçti. Hariciler askerlerin ve atlıların çokluğundan dehşete düştüler ve kendilerini korumak için gerisin geriye kaçışarak bu kadar büyük bir toplulukla çarpışamayacakları görüşüne vardılar. Halid arkalarından Davud bin Kahzemi gönderdi, kendisi de Basraya geri döndü. Abdurrahman ise Reye doğru yürürken Mühelleb Ahvazda kaldı. Halid bunu bildirmek üzere Abdülmelike mektup yazdı. Halidin mektubu Abdülmelike varınca O da kardeşi Bişre mektup yazarak Küfe halkından dört bin kişiyi savaşı iyi bilen birisinin komutasında Ezrakileri takip etmek üzere Faris diyarına göndermesini ve bu komutana, bir araya gelecek olurlarsa Davud bin Kahzeme uymasını emretmesini söyledi. Bişr de bu emir üzerine Attab bin Verkayı Küfe halkından dört bin atlı ile birlikte gönderdi. Davuda yetişinceye kadar yollarına devam ettiler. Birleştikten sonra Haricileri takip etmeye başladılar. Birlikte, atları ölünceye ve kendileri de açlıkla karşı karşıya kalıncaya kadar takibe devam ettiler. Her iki ordunun askerleri de Ahvaza yayan olarak geri döndü.Bu yıl içerisinde Haricilerden Ebu Fudeyk ayaklanmıştı. Ebu Fudeyk, Kays bin Salebeoğullarına mensuptu. Bu ayaklanması sırasında Bahreyni eline geçirmiş ve Necde bin Amir el-Hanefiyi öldürmüştü. Böylelikle Halid bin Abdullah Ahvazda Katarinin bulunması ve Ebu Fudeykin de ayaklanması ile karşı karşıya kalmış oldu. Bu bakımdan Halid, kardeşi Ümeyye bin Abdullahı oldukça kalabalık bir ordu ile birlikte Ebu Fudeyk üzerine göndermiş, fakat Ebu Fudeyk Ümeyyeyi bozguna uğratarak Ona ait olan bir cariyeyi esir alıp kendisine ayırmıştı. Halid bu durumu Abdülmelike yazdığı bir mektupta bildirmişti.