"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Bişr günü

Abdülmelik yönetimin dizginlerini eline geçirerek huzuru sağlayınca ve Müslümanlar da Onun etrafında birleşince Tağlibli şair Ahtal bir gün huzuruna girdi. Bu sırada Abdülmelikin yanında Süleymoğullarından Cahhaf bin Hukeym de bulunuyordu. Abdülmelik Ahtala: “Bunu tanıyor musun ey Ahtal?” diye sorunca, Ahtal: “Evet tanıyorum; bu, kendisi hakkında şu kasideyi okuduğum kişidir.” deyip:
Ey Cahhafı soran kişi! Söyle bana, Süleymden ve Amrdan öldürülenler için ayağa kalktı mı o? diye başlayan kasidesini bitirinceye kadar okudu. O sırada Cahhaf taze hurma yemekte idi. Kızgınlığından hurmanın çekirdekleri elinden düşmeğe başladı. Ahtala cevaben şöyle dedi:
Evet, onlar için Hint kılıçlarıyla ağlayacağız, Umeyrın yasını karşıdakini durduran mızraklarla tutacağız.
Daha sonra Cahhaf şöyle devam etti: “Eyanası hristiyan olan herif! Ben senin benim gibi birisine karşı bu şekilde cüretkarca konuşacağını zannetmiyordum.” Bu sözleri duyan Ahtal korkusundan, titremeğe başladı. Daha sonra kalkıp Abdülmelikin eteklerine yapıştı ve: “işte şimdi sana sığmıyorum.” deyince Abdülmelik: “Ben de seni himayeme alıyorum.” diye karşılık verdi.
Cahhaf sonra aklı başından gitmiş olarak ayağa kalktı ve elbiselerini sürüye sürüye yürüdü. Divan katiplerinden birisinin gönlünü hoş ederek kendisine bir ahitname uydurdu. Bu ahitnamede Onun Cezirede bulunan Tağlib ve Bekrlilerin zekatlarını toplamakla görevli olduğu belirtiliyordu. Bu ahitname ile birlikte arkadaşlarına şöyle dedi: “Müminlerin emiri beni bu zekatları toplamak üzere görevlendirmiş bulunuyor. Bana katılmak isteyen varsa haydi gelsin!”
Daha sonra RusMetu, Hişama vardı ve orada arkadaşlarına Ahtalın kendisine yaptıklarını, kendisinin de bir ahitname uydurduğunu, bu işlerle görevli bir kişi olmadığım söyleyerek: “Benden ve nefsimden utanç damgasını silmek isteyen benimle birlikte gelsin, çünkü ben Tağliblilere gerekli zararları vermeden başımı yıkamamaya yemin etmiş bulunuyorum.” deyince, üç yüz kişi hariç, hepsi geri döndüler. Onunla beraber kalan kişiler: “Bizler sen ölürsen ölürüz, yaşarsan seninle birlikte yaşarız.” dediler.
O gece sabaha yakın Rahub denilen su kenarına varıncaya kadar yoluna devam etti. Burası Tağliblilerden Cuşem bin Bekroğullarının suyu idi. Cahhaf burada oldukça büyük bir topluluk gördü. Onlardan çok sayıda kişi öldürdü ve üzerinde son derece kirli bir aba olduğu halde Ahtalı esir aldı. Cahhaf esir aldığı bu kişinin köle olduğunu zannetti. Zira Cahhaf onun kim olduğunu sorunca Ahtal: “Bir köle.” diye cevap vermişti. Ahtal, serbest bırakılınca tanıyan birisinin çıkacağından korktuğu için kendisini bir kuyuya attı, Cahhaf oradan ayrılıp gidince kuyudan çıktı. Cahhaf adam öldürmekte ve hamile kadınların karınlarını yarıp ceninlerini dışarı çıkartmakta oldukça ileri gitti ve görülmemiş kötülükler yaptı. Bunları yapıp geri dönünce Ahtal Abdülmelikin yanına vardı ve şu beyitle başlayan kasidesini okudu:
Cahhaf Bişrde görülmemiş kötülük yaptı; Bunun şekvası Allahadır, imdadı da ancak Allahtandır.
Bu olaydan sonra Cahhaf kaçtı, Abdülmelik kendisini aratınca da Bizans ülkesine gitti. Bişr vakasından sonra Ahtala seslenerek şu beyitlerin de yer aldığı uzun bir şiir söylemiştir:
Ey Ebu Malik! Kınadın mı, yoksa alkışladın mı beni Onları öldürdüğüm için ve herkes de kınadı mı? Öldürüp yok etmedim mi sizi, burunlarınızı kesmedim mi, Kayslı yiğitlerle ve keskin kılıçlarımda? Sağ elleri kılıçlarının kabzasını kavrayan, Ve kılıçlarıyla Umeyrin yasını tutan her yiğitle… Kovarsanız kovun beni, bugün gül suları Engerek yılanlarının kanına karışmıştır zaten. Ben Züheyrde ve Malikte kılıcımla nikahlandım, Zorla nikahtı bu, dirhem vererek değil.
Cahhaf Bizanslılara ait Trabezende ile Kalikila arasında gidip geldi. Daha sonra Kays Kabilesine mensup olan Abdülmelike yakın kişilere haberler göndererek, bunların kendisine eman almasını sağladı. Abdülmelikin eman vermesi üzerine yanına gitti. Abdülmelik Onu öldürdüğü kimselerin diyetlerini vermeye mecbur tuttu ve bunun için kefiller aldı. Cahhaf da bunun için kabilesinin arasında dolaşıp durdu. Şamdan çıkıp Haccacın yanına gitti ve ondan diyetine yardımcı olmasını istedi. Haccac Ona şöyle dedi: “Sen beni ne zamandan beri bir hain olarak biliyorsun?” Cahhaf şu cevabı verdi: “Fakat sen kavminin efendisisin ve geniş bir yetki alanın vardır.” Haccac Onun bu sözleri üzerine:.• Sana doğru söylemek, samimi olmak ilham edilmiştir.” diyerek yüz bin dirhem verdi. Böylece diyetleri toplayıp sahiplerine ulaştırdı.
Cahhaf bundan sonra kendisini ibadete verdi ve durumunu düzeltti. Haccetmek üzere Hicaza gitti. Kabenin Örtülerine yapışarak şöyle bağırmaya başladı: “Allahım! Günahımı bağışla, fakat bağışlayacağını da hiç zannetmiyorum. ” Onun bu sözlerini Muhammed bin el-Hanefiyye işitince: “Ey ihtiyar! Senin bu ümitsizliğin günahından daha büyüktür.” dedi.
Denildiğine göre Cahhafın dönüş sebebi şudur:
Bizans kralı Ona ikramda bulunmuş, kendisine yakın alaka göstermiş, hristiyanlığı kabul etmesi halinde kendisine istediği her şeyi vereceğini söylemişti. Ancak Cahhaf Ona şu cevabı verdi: “Ben senin yanına islamı beğenmediğim için gelmiş değilim.”
Bu yıl içerisinde Bizanslılar Müslüman askerlerle yaz mevsiminde karşılaşmış, ancak Müslümanlar bozguna uğramıştı. Bozguna uğrayanlar Abdülmelike kendilerini hezimete uğratanın Cahhaf olduğunu söyleyince Abdülmelik Ona haber gönderip eman verdi. Bunun üzerine Cahhaf yola koyulup Bişre doğru gitti. Orada Bişrlilerden bir kabile vardı. Yanlarına vardığında kefenlerini giydi ve onlara şöyle dedi: “Sizin yanınıza, öldürdüklerimin kısasını beni öldürmeniz suretiyle vermeğe geldim.” Kabilenin gençleri Onu öldürmek istediyse de yaşlılar onları bu işten alıkoydular, böylece affettiler. O da gidip haccetti. Abdullah bin Ömer tavaf ederken Cahhafın: “Allahım! Bana mağfiret et, fakat hiç de edeceğini zannetmiyorum.” sözlerini işitince Ona şöyle demişti: “Sen Cahhaf bile olsan bundan daha fazlasını söyleyemezdin.” Bunun üzerine de Cahhaf: “işte Cahhaf benim!” diye cevap vermişti.