"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İbn ziyadın öldürülmesi

ibrahim bin Eşter Küfe den ayrıldıktan sonra ibn Ziyad ile Irak arazisine girmeden önce karşılaşmak gayesiyle yürüyüşünü hızlandırdı. ibn Ziyad Şamdan büyük bir ordu ile hareket etmiş, Musula varmış ve daha önce zikrettiğimiz şekilde orayı eline geçirmişti. ibrahim de yola koyularak Irak arazisini geçip Musul arazisinin içlerine girmişti. Öncü kuvvetlerinin başına kahraman bir kişi olan Nehalı Tufayl bin Lakiti geçirmişti. ibn Ziyad yaklaşınca arkadaşlarına savaş düzeni verdi. Hep bu düzen içerisinde toplu olarak yol aldı ve Musulda bulunan Hazir Nehrine varıncaya kadar gözcüler gönderdi. Buraya vardıktan sonra da Barişya kasabasında konakladı. ibn Ziyad da onların yakımnda Hazir kıyısında karargahını kurdu.
ibn Ziyadın arkadaşlarından biri olan Umeyr bin Hubab es-Sülemi ibnul-Eştere: “Benimle buluş.” diye haber gönderdi. Kayslıların tümü Merc Rahit olayından bu yana ibn Mervana karşı kinlenmişti. Bu bakımdan Abdülmelikin askerleri Ona karşı kızgın bulunuyordu.

Umeyr ile ibnul-Eşter bir araya gelince Umeyr Ona kendisinin ibn Ziyadın sol kanadında bulunduğunu, askerleriyle birlikte geri çekilip bozguna uğrayacağını bildirdi. Bunun üzerine ibnul-Eşter: “Ne dersin, çevreme bir hendek kazıp iki veya üç gün bekleyeyim mi?” diye sorunca Umeyr: “Böyle bir şey yapma! Zaten onlar bundan başka bir şey istemiyorlar, çünkü zamanın uzaması onların lehinedir. Onlar sizden bir kaç kat fazladırlar. Halbuki azınlıkta olanlar uzun süre vakit kaybedemezler. Böyle yapmak yerine ben sana: “Hemen bunlarla çarpış.” diyorum, çünkü onlar sizin korkunuzla dolup taşıyorlar. Bunlar senin arkadaşlarının kokularını alıp ve peş peşe bir kaç gün ve bir kaç defa çarpışacak olurlarsa, bu sefer onlara alışırlar ve cesaretleri artar.” diyerek Onu uyardı. ibrahim şu cevabı verdi: “Şimdi benim için faydalı olan bir şey söylediğini anladım. Zaten benim adamım da bana bunu söylemişti.” Umeyr de şöyle dedi: “Sen Ona itaat et. O yaşlı adamı savaş oldukça pişirmiştir. O, savaştan hiç kimsenin çekmediğini çekti. O bakımdan sabah olur olmaz sen bunların üzerine atıl.”
Umeyr arkadaşlarının arasına dönerken ibnul-Eşter her yana nöbetçiler dikti ve sabaha kadar gözüne uyku girmedi. Tan yeri ağarır ağarmaz arkadaşlarına savaş düzeni verdi, birlikleri bölükleri ayırdı, komutanları tayin etti. Ezdli Süfyan bin Yezidi sağ kanadına, Cuşemli Ali bin Maliki sol kanadına komutan yaptı. Ali, Ahvasın kardeşidir. Ayrıca kendisinin anne bir kardeşi olan Abdurrahman bin Abdullahı da atlıların başına komutan yaptı. Atlılarının sayısı azdı. Tufayl bin Lakiti ise piyadelerin başına geçirdi. Sancağını Müzahim bin Malik taşıyacaktı. Erkenden sabah namazını kıldılar. Daha sonra çıkıp arkadaşlarını saf düzenine soktu ve her bir komutanı yerine gönderdi. ibrahimin kendisi de atından inerek yürümeğe başladı. Askerleri teşvik ediyor ve onlara zaferden yana ümit vermeğe çalışıyordu. Askerleri ile ağır ağır yürüdü. ibn Ziyadı ve askerlerini yüksekten görebilecekleri büyükçe bir tepenin kenarına geldiler. Onların arasında hareket halinde tek bir kimse bile görmediler. Bunun üzerine Selullu Abdullah bin Züheyri haber toplamak üzere gönderdi. Abdullah bin Züheyr geri döndüğünde şunları söyledi: “Onlar dehşet ve dağınıklık içerisinde yerlerinden kalkıp çıktılar. Onlardan birisini gördüm:Ey Ebu Turabın şiası, ey yalancı Muhtarın şiası demekten başka bir şey bilmiyordu.” Abdullah devamla şunları ekledi: “Ben Ona:Bizim aramızdaki şey hakaretten, küfürden daha da ileri bir meseledir. dedim.”
ibrahim atına bindi ve sancakların yanından geçerek ibn Ziyadın Hüseyine ve arkadaşlarına yaptıklarını, ailesi fertlerinden alınan esirlere yapılan muameleyi anlatıp onların öldürülmelerini, sudan alıkonulmalarını söylüyor, ibn Ziyad ile çarpışmak üzere onları teşvik ediyordu.
Bu arada ibn Ziyad ve beraberindekiler de onlara doğru yaklaşıyordu.

ibn Ziyad sağ kanadının başına Sekünlu Husayn bin Numeyri, sol kanadının başına Umeyr bin Hubab es-Sülemiyi, süvarilerin başına Himyerli Şurahbil bin Zul-Kelaı komutan yapmıştı. Her iki saf birbirine yaklaşınca önce Şam ordusunun sağ kanadında bulunan Husayn bin Numeyr, ibrahimin sol kanadı üzerine bir hücum yaptı. Cuşemli Ali bin Malik Ona karşı durdu ve yerinden ayrılmadı, fakat öldürüldü. Daha sonra Onun sancağını Kurra bin Ali aldı, o da güçlü kuvvetli bir kaç kişi ile birlikte öldürüldü ve sol kanat bozguna uğradı. Bundan sonra sancağı Selullu ve Resulallahın sahabisi olan Hubşı bin Cunadenin kardeşinin oğlu olan Abdullah bin Verka bin Cunade aldı ve bozguna uğrayıp kaçanların karşısına geçerek: “Ey Allahın bekçileri, yanıma geliniz!” diye seslendi. Bozguna uğrayanların büyük çoğunluğu Onun yanına geldi. Abdullah bin Verka onlara şöyle dedi: “işte sizin komutanınız ibn Ziyad ile çarpışıyor. Haydi, hep birlikte Onun yanına dönüp gidelim.” Bunun üzerine geri döndüler. ibrahimin başını açmış ve şöyle seslenmekte olduğunu gördüler: “Ey Allahın koruyucuları! Ben ibnul-Eşterim. Sizin en hayırlı kaçkınlarınız geriye dönüp hamle yapanlarınızdır. Serzenişte bulunan da kötülük yapmış olmaz.” Bunun üzerine ibrahimin arkadaşları geri dönüp yanına gelmiş, ibrahimin sağ kanadı ibn Ziyadın sol kanadı üzerine hamle yapmıştı. Umeyr bin Huhabın bozguna uğrayacağını ümit ederken Umeyr onlarla şiddetli bir çarpışmaya tutuştu, geri kaçmayı kendisine yediremedi. Bunu gören ibrahim arkadaşlarına şunları söyledi: “Sizler bu büyük kalabalığın üzerine gidiniz. Allaha yemin ederim, onları bozguna uğratacak olursak, şu gördüğünüz kimseler ürken kuşlar gibi fuküp sağa sola kaçışacaklardır.” Bunun üzerine ibrahimin etrafında bulunanlar onların üzerine yürü-düler, karşılıklı olarak mızraklarla vuruştular. Daha sonra ellerine kılıç-larını ve sopalarını aldılar, bir süre bu şekilde vuruşup durdular. Öyle ki demirlerden çıkan sesler kasapların palalarından çıkan sesleri andırıyordu. ibrahim sancağını tutana: “Haydi sancağınla birlikte onların arasına daL.” diye sesleniyor, ancak sancaktar: “ilerlemek imkanını bulamıyorum.” diye cevap veriyor, ibrahim ise: “Hayır, ilerleyebilirsin.” diyordu. Sancak ilerleyince ibrahim de kılıcıyla birlikte arkasından gidiyor ve kimi vuruyorsa yere düşürüyordu. ibrahim önüne gelen piyadeleri adeta kuzu kovalar gibi geri geri püskürtüyordu. ibrahimle birlikte bulunanlar tek bir kişi imişcesine hamle yaptılar. çarpışma oldukça şiddetlendi, sonunda ibn Ziyad ile birlikte bulunanlar bozguna uğradı. iki taraftan da çok sayıda kimse öldürüldü.
Denildiğine göre, Umeyr bin Huhab ilk bozguna uğrayan kişi oldu. Ancak Onun ilk çarpışması kendisini mazur göstermek içindi.
ibn Ziyadın askerleri bozguna uğradıktan sonra ibrahim şöyle dedi:
“Ben Hazir Nehri kıyısında tek başına bir sancak altında bulunan bir adamı öldürdüm. Onu arayıp bulunuz. Ben ondan misk kokusu aldım. iki eli doğuya, ayakları da batıya gitti. ”
ibrahimin dediği bu adamı aradılar ve ibn Ziyadın ibrahimin darbesiyle öldürülmüş olduğunu gördüler. ibrahimin darbesi Onu ikiye biçmiş ve ibrahimin dediği şekilde düşmüştü. Başı alındıktan sonra cesedi yakıldı.
Tağlibli Şerik bin Cedir, Sekunlu Husayn bin Numeyr üzerine ibn Ziyad zannederek bir hamle yaptı. Biri diğerinin boynuna dolandı. Tağlibli Şerikin:
“Beni de, şu Zaniyenin oğlunu da öldürünüz.” demesi üzerine Husaynı öldürdüler.

Denildiğine göre ibn Ziyadı Şerik bin Cedir öldürmüştü. Sözü geçen bu Şerik, Sıffin Savaşına Ali ile birlikte katılmış ve gözü isabet almıştı. Alinin dönemi bittikten sonra Şerik Beytul-Makdise gitmiş ve orada ikamet etmeye başlamıştı. Hüseyin öldürülünce Allahu Tealaya: “Şayet Hüseyinin kanını talep eden birisi zuhur edecek olursa mutlaka ya ibn Ziyadı öldürecek veyahut da bu uğurda öleceğim.” diye söz vermişti. Muhtar Hüseyinin intikamını almak için ortaya çıkınca Şerik de Onun yanına gitmiş ve ibrahim bin Eşter ile birlikte yola koyulmuştu. Her iki ordu karşı karşıya gelince Şerik Şamlıların süvarileri üzerine yaptığı hamlelerle beraberindeki Rabialı arkadaşlarıyla birlikte saf saf onları dağıtmağa başladı. Sonunda ibn Ziyadın yanına kadar vardı. Etraf oldukça karıştı ve ancak demir şakırtıları işitiliyordu. Herkes birbirinden ayrıldığında Şerik de, ibn Ziyad da ölü olarak bulundu. Ancak birinci rivayet daha sahihtir.
Şu beyit Şerikindir:
Her yaşayış anlamsızdır bence, Atın gölgesinde mızrak saplamanın dışında.
Taberi der ki:
Himyerli Şurahbil bin Zül-Kela öldürülmüş ve Ezdli Süfyan bin Yezid, Esedli Verka bin Azib ve Süleymli Ubeydullah bin Züheyr Onu öldürdüğünü iddia etmişlerdi. Uyeyne bin Esma da ibn Ziyad ile birlikte bulunuyordu. Arkadaşları bozguna uğrayınca kendisi, kız kardeşi ve Ubeydullah bin Ziyadın zevcesi olan Esma kızı Hindi atına bindirdi ve Recez vezninden olan şu beyti okuyarak gitti:
Sen iplerimizi koparacak olursan, belki de Savaşta zırhlara bürülü işaretli kişiyi öldürürüm.
ibn Ziyadın arkadaşları bozguna uğrayıp geri kaçınca ibrahimin askerleri onları takip edip peşlerine takıldı. Nehirde boğulanların sayısı öldürülenlerin sayısından fazlaydı. Onların karargahlarını ellerine geçirdiler. Bu karargahta her şey vardı.
ibrahim Medainde bulunan Muhtara zafer müjdesini gönderdikten sonra etrafa amil (zekat toplayıcı ve yönetici) lerini gönderdi. Kardeşi Abdurrahman bin Abdullahı Nasibine gönderdi. Ayrıca Sincar, Dara ve Cezire arazisinden olup bunlara yakın olan yerleri de ele geçirdi. Züfer bin Harisi Karkisiyaya; Hatim bin Numan el-Bahiliyi Harran, Ruha, Sümeysat ve çevresine; Umeyr bin Huhab es-Sülemiyi Kefer Tüsa ve Tür Abdine gönderdi.
ibrahimin kendisi Musulda ikamet etti. Ubeydullah bin Ziyadın ve onun komutanlarının başlarını ise Muhtara gönderdi. Bu başlar sarayda bırakıldı. Oldukça ince bir yılan geldi ve bu başların içinden teker teker girdi. Sonunda Ubeydullah bin Ziyadın ağzından girip burnundan çıktı, burnundan girdi ve ağzından çıktı. Aynı işi defalarca tekrarladı. Bu hadise Tirmizi Camiinde (Süneninde) tahric edilmiştir.
Muğire der ki: “islam tarihinde züyuf (kalp) parayı ilk basan Ubeydullah bin Ziyaddır.”
ibn Ziyadın hatiplerinden birisi de şunu demiştir: “Hüseyin öldürüldüğünde saraya Onunla birlikte girdim. Yüzüne bir alev hücum etti. Koluyla yüzünü bu şekilde kapattı ve:Bundan hiç bir kimseye söz etme. dedi.”
Yine Muğire der ki: “Hüseyinin öldürülmesinden sonra Mercane, oğlu Ubeydullaha:Eyadi herif, sen Resulallahın oğlunu öldürdün. Ebediyyen cenneti göremeyeceksin. dedi.”
ibn Ziyad öldürülünce ibn Muferriğ şu beyitleri söyledi:
Ölüm bir azgını ziyaret edince, Yırtar perdedarların perdelerini, kırar kapıları. Ölünce: “Gitsin, uzak olsun” derim, O adi kadının oğluna, o katır oğluna. Kimse mülk konusunda seni sıkıştırmadı ki onu vermemezlik edesin, Senin zaten bunlarla bir ilişkin yok. Sen ne Nizarlısın, ne de Yemenden Cezmlisin, Alevler arasından alınıp bu kayaya atıldın. Fakat arz gömüldüklerinde kabul etmez ölülerini, Bezlere bürünmüş bir pisliği nasıl kabul etsin kil
Barikli Süraka, ibrahim bin Eşteri övmek üzere şunları söyler:
Mezhicliler! En yiğitlerden biri geldi size, Düşman üzerine atılır gider, korkusu yok. Ey ibn Ziyad! işte onunla karşı karşıya kal, Keskin ve derine işleyen kılıcın tadını al. iyiliklerini versin Allah o koruyucuların, Çünkü onlar Ubeydullahtan yana içimi soğuttular.
Umeyr bin Huhab es-Sülemi, ibn Ziyadın ordusunu kötülemek, sadedinde de şunları söylemiştir:
Zina ve şarabı helal kılan bir ordunun Düşmanla karşılaşınca zafer kazanması düşünülemez.