Bu yıl içerisinde Abdullah bin Hazim, oğlu Muhammedi öldürmeleri sebebiyle Horasanda bulunan Temimoğullarına mensup kimseleri muhasara etti. Daha önce bunun sözü geçmişti. Temimoğulları yine sözünü ettiğimiz şekilde Horasanda dağılınca Fertena Kasrı diye bilinen yere yetmiş ila seksen arasındaki bir atlı grup geldi. Bunlar başlarına Mazinli Osman bin Bişr bin Muhtefizi geçirdiler. Osman ile birlikte ayrıca Nehşelli Şube bin Zahir, Anberli Verd bin Felak, Züheyr bin Züeyb el-Adevi, Dablı Ceyhan bin Meşcea, Haccac bin Naşib el-Adevi, Rukayne bin Hur gibi kimseler vardı. Bunlar hem Temimoğullarına mensup, hem de onların kahramanlıkta ileri gelen kimseleri idi. ibn Hazim bunları muhasara altına aldı. Bunlar zaman zaman bulundukları yerden çıkıyor, ibn Hazim ile çarpışıyor ve daha sonra Kasra geri dönüyorlardı.
Bir gün ibn Hazim onlara karşı altı bin kişi ile birlikte çıktı. Kasr da bulunanlar da ibn Hazime karşı çıkınca Osman bin Bişr: “Geri dönünüz, Onunla baş edemezsiniz.” dediyse de Zübeyr bin Züeyb onların saflarını ortadan ayırmadıkça hanımının kendisinden boş olacağına dair yemin etti ve geri dönmeyi kabul etmedi. Züheyr kurumuş bir nehir yatağının iç tarafından geçti, Abdullahın arkadaşlarından hiç kimse farkına varmadı. Sonunda Züheyr onların üzerine öyle bir hamle yaptı ki, başlarını ortalarına kattı, bir daha geri dönüp ikinci bir hamle yaptı. Bağırıp çağırarak arkasına takılıp Onu takip etmeğe başladılar. Ancak kimse Onun arkasından, nehrin yatağına inmeğe cesaret edemedi. Sonunda Züheyr kendi yerine geri döndü. Dönerken de bir hamle yaptı ve onlar yol açmak zorunda kaldılar.
ibn Hazim arkadaşlarına şöyle dedi: “Sizler Züheyr ile mızrakla çarpışacak olursanız mızraklarınızın ucuna kancalar yerleştiriniz ve bu kancalı mızraklarınızı silahlarına atınız.” Bir gün Züheyr yine onlara karşı çıkmıştı. Mızrakla çarpışmakta iken kancalı dört tane mızrağı ona taktılar. Züheyr onlara doğru dönüp hamle yapmak isteyince elleri sarsıldı ve mızraklarını bırakmak zorunda kaldılar. Züheyr kendisine takılı dört mızrak ile birlikte Kasra dönünceye kadar mızrakları sürükledi.
ibn Hazim Züheyre haber gönderip karşılıklı olarak vazgeçmek üzere yüz bin dirhem ile Meysanı vermeyi teklif ettiyse de Züheyr kabul etmedi. Kasrda bulunanların muhasarası uzun sürünce ibn Hazime haber göndererek kendilerine çıkıp dağılmak üzere imkan vermesini istediler. Ancak ibn Hazim kabul etmeyerek: “Hayır, ancak sizin hakkınızda vereceğim hükmü kabul etmeniz halinde muhasarayı kaldırabilirim.” dedi, onlar da bunu kabul ettiler. Fakat bu sefer Züheyr onlara şöyle dedi: “Hay anneleri kaybedesiceler! Allaha yemin ederim, son kişiye kadar hepinizi öldürecektir. Eğer sizler ölümü istiyor iseniz hiç olmazsa şerefinizle ölünüz. Kalkın hep birlikte çıkalım; ya şerefinizle ölürsünüz yahut da kiminiz kurtulursunuz. Allaha yemin ederim, sizler onların üzerine samimi ve kararlı bir hamle yapıp ilerleyecek olursanız size yol vermek zorunda kalacaklardır. Arzu ederseniz ben önünüzde yer alırım veya arkanızda kalırım.” Fakat Züheyrin teklifini kabul etmediler. Bunun üzerine Züheyr onlara: “Ben size gösteririm.” dedi. Daha sonra kendisi, Rukayne bin el-Hur, Türk bir köle ve ibn Zahir birlikte çıktılar. Görülmemiş bir şekilde üzerlerine hamle yaptılar. ibn Hazimin askerleri onlara saflarını açmak zorunda kaldılar, onlar da geçip gittiler. Züheyre gelince; o geri döndü, arkadaşları da kurtuldu. Züheyr Kasrda bulunanların yanına geri dönünce şöyle dedi: “işte durumu gördünüz, bana itaat ediniz.” Ancak oradakiler: “Bizim böyle bir şey yapmağa gücümüz yok, biz hayatta kalmak istiyoruz.” dediler. Bunun üzerine Züheyr onlara: “O halde ben ölüm esnasında aranızda en aciz kişi olmayacağım.” diye karşılık verdi. Daha sonra ibn Hazimin hükmünü kabul ederek Kasrdan aşağıya indirdiler. ibn Hazim adam gönderip onların ellerini, kollarını zincire vurdurdu, teker teker yanına getirildiler. ibn Hazim onları serbest bırakıp bağışlamak istediyse de oğlu Musa kabul etmeyerek şöyle dedi: “Bunları affedecek olursan kendimi öldürürüm.” Bu bakımdan ibn Hazim üç kişi dışında hepsini öldürdü. Öldürmediği bu üç kişinin biri Haccac bin Naşib idi. ibn Hazim ile birlikte bulunanlardan birisi Haccaca şefaatte bulundu, O da onu serbest bıraktı. Diğeri Dablı Ceyhan bin Meşceadır ki, kendisini Muhammed bin Abdullah üzerine atmış ve daha önce sözünü ettiğimiz şekilde kurtarmak istemişti. Üçüncü şahıs Temimin Saadoğullarına mensuptu. işte bu kişi ibn Hazime yetiştikleri gün yetişenleri geri çevirmiş ve: “Mudarın atlısını bırakıp gidiniz!” deyip Onu kurtarmıştı.
Taberi der ki: Züheyr bin Züeybi elleri kolları bağlı olarak götürmek istediklerinde O bunu kabul etmedi ve mızrağına dayanarak hendeğe atladı. Daha sonra ibn Hazimin yanına zincirlerini sürüyerek geldi ve önünde otur- du. ibn Hazim kendisine şöyle sordu: “Seni serbest bıraksam ve sana Meysanı versem, bana nasıl teşekkür edeceksin.” Züheyr şöyle dedi: “Sen bana hayatımı bağışlamaktan başka hiç bir şey yapmasan bile sana müteşekkir olurum.” Ancak oğlu Musa babasına Züheyri serbest bırakmak imkanını vermeyince ibn Hazim oğluna şöyle çıkıştı: “Yazıklar olsun sana! Züheyr gibi birisini nasıl öldürürüz? Müslümanların düşmanlarıyla kim savaşacak, Arapların kadınlarını kim koruyacak?” Oğlu şöyle dedi: “Allaha yemin ederim, kardeşimin kanına ortak olacak olursan seni de öldürürüm. ” Bunun üzerine ibn Hazim öldürülmesini emretti. Bu sefer Züheyr şöyle dedi: “Benim bir isteğim var. Beni, kanım şu alçak heriflerin kanıyla karışacak şekilde öldürme. Ben onları yaptıklarından alıkoymağa çalıştım, şerefleriyle ölmelerini, benimle kılıçlarını çekmiş olarak çıkmalarını istedim. Allaha yemin ederim, dediğimi yapmış olsaydılar senin bu oğlunu dehşete düşürecekler ve canını kurtarmaya bakacağından kardeşinin intikamını istemeyi hatırına getirmeyecekti. Fakat benim bu isteğimi kabul etmediler. Benim dediğimi yapmış olsaydılar hiç biri birkaç kişi öldürmeden öldürülmeyecekti.” Bunun üzerine ibn Hazim emir verdi ve o bir kenarda tek başına öldürüldü.
Haris onların öldürüldüklerini haber alınca şunları söyledi:
Ey kınayıcı! Ben onlarla savaşılmasını kınamıyorum, Çünkü benim kılıcım onların koçunu ısırmış geçmiştir. Ey kınayıcı! Ben adamlar dağılmadıkça geri dönmedim, Ve ilerlemeğe hiç bir imkan kalmadıkça… Ey kınayıcı! Yok etti beni silahlar ve zaten Kahramanlarla uzun boylu savaşan yaralı döner. Ey gözlerim! Ağlarsanız kan dökünüz, işime yarayan bir kan… kanınız dökülmeden. Peşpeşe dÜşen Züheyrden, ibn Bişrden ve Verdden Sonra Horasandan bir hayır mı beklerim! Ey kınayıcı! Ben nice savaşlarda bulundum, Kötü atlılar ileri gidemeyince hamle yapardım.
Burada geçen Züheyr, Züheyr bin Züeybdir. ibn Bişr Osmandır, Verd ise Verd bin Felaktır.