ibn Ziyad Yezidin ölüm haberini azatlı kölesi Humrandan almıştı. Humran ibn Ziyadın Muaviye bin Ebi Süfyana gönderdiği elçisi idi. Muaviyeden sonra Onu Yezide göndermeğe başlamıştı. Humran bu haberi alınca bunu ibn Ziyada gizlice duyurmuş ve Şam bölgesinde insanların ihtilafından ve karışıklıklardan söz etmişti. Bunun üzerine ibn Ziyad, topluca namaza gelinmesi için seslenilmesini emretmiş ve halk da gelip toplanmıştı. ibn Ziyad minbere çıkarak Yezidin ölüm haberini bildirdi ve bazı konularda Onun ayıplarını sayıp döktü. Bunun üzerine el-Ahnef: “Gerçek şu ki, Yezidin bizim boyunlarımızda beyati bulunuyordu.” dedi. Ubeydullah bin Ziyad şöyle devam etti: “Ey Basralılar! Biz size hicret ettik ve burası bizim yurdumuz oldu. Ben de sizin aranızda doğdum. Ben sizin valiniz olduğum zaman savaşçılarınızın toplamı yetmiş binden ibaretken bugün yüz bindir. Ben sizin valiniz olduğum zaman amirlerinizin divanı doksan bin iken bugün yüz kırk bindir. Size zarar vermesinden çekindiğim her bir sanığı mutlaka yakalamış ve hapishanenize tıkmış bulunuyorum. Şimdi Yezid ölmüş ve Şamda insanlar farklı farklı görüşler etrafında bölünmüş durumdadır. Bu gün sizler sayıca herkesten çok, ovası herkesten geniş, herkesten daha zengin, yurdu hepsinden daha vüsatli durumdasınız. Bu bakımdan hem dininiz, hem de halkınız için hoşnut kalacağınız bir kimseyi seçiniz. Ben sizin razı olacağınız kimseyi kabul edecek ilk kişiyim. Şayet Şamlılar da sizin hem dininiz, hem de halkınız için razı olacağınız bir kişi etrafında toplanacak olurlarsa siz de bütün Müslümanların girmiş olduğu çerçevenin içerisine girersiniz. Bunu kabul etmeyip hoşlanmayacak olursanız, istediğiniz verilinceye kadar mücadelenize devam edersiniz, çünkü sizin hiç bir bölgenin insanlarına ihtiyacınız olmadığı gibi, hiç kimse de sizlerden müstağni kalamaz.”
Bu konuşma üzerine Basra halkının hatipleri kalkarak şunları söylediler:
“Senin söylediklerini işitmiş bulunuyoruz. Bu konuda senden daha yeterli hiç kimseyi de bilmiyoruz. Haydi, hep birlikte sana beyat edelim.” Fakat ibn Ziyad: “Hayır, benim böyle bir şeye ihtiyacım yoktur.” diye cevap vermiş, onlar bunu tekrarlayınca üç defa onların bu tekliflerini kabule yanaşmamış, ancak daha sonra elini vererek Ona beyatte bulunmalarını kabul etmişti. Arkasından yanından ayrılıp ellerini duvara sürttüler ve şöyle dediler:
“Mercanenin oğlu bizim kendisine hem birlikte, hem de birlikten kopmakta itaat edeceğimizi mi zannediyor?”
Basralılar ibn Ziyada beyat edince, ibn Ziyad Kufelilere Amr bin Misma ile Temimli Saad bin Karhayı göndererek onlara Basralıların yaptıklarını haber vermek ve onları da kendisine beyat etmeye çağırmak üzere görevlendirdi. Bu iki şahıs Kufeye vardılar. ibn Ziyadin Kufedeki vekili Amr bin Hureys idi. Amr halkı toplayınca bu iki elçi Kufelilere bir konuşma yaptılar ve kendilerini durumdan haberdar ettiler. Bunun üzerine Yezid bin Haris bin Yezid eş-Şeybani -ibn Ruveym diye bilinen de bu kimsedir- ayağa kalkarak şunları söyledi: “Bizleri Sümeyyenin oğlundan kurtararak rahata kavuşturan Allaha hamd olsun. Şimdi biz kendisine beyat mi edeceğiz? Kesinlikle hayır ve zaten böyle bir beyat yaparsak bundan dolayı bizim bir üstünlüğümüz de söz konusu olmaz.” Daha sonra halk peyderpey bu iki kişiyi terk edip gittiler. Yaptığı bu davranış da Yezid bin Ruveyme Kufede daha bir şeref kazandırdı ve şanını yüceltti.
Bu iki elçi Basraya geri dönerek ibn Ziyada durumu bildirince Basralılar: “Kufe halkı Onu görevden alırken, biz mi göreve getireceğiz?” demeye başladılar ve Basralılar üzerindeki otoritesi gittikçe zayıfladı. Öyle ki ibn Ziyad bir emir veriyor, fakat bu emir yerine getirilmiyor, bir görüş ortaya koyuyor, bu görüş reddediliyordu. Hata işleyen birisinin hapsedilmesini emrediyor, yardımcıları onun hapsedilmesini engelliyorlardı.
Daha sonra Basraya Temimli Selime bin Züeyb el-Hanzali geldi. Çarşının ortasında elinde bir sancakla dikildi ve şunları söyledi: “Ey insanlar, yanıma geliniz! Ben sizleri hiç kimsenin çağırmadığı bir şeye davet ediyorum. Ben sizleri Mescid-ül Harama sığınmış olan kimseye davet ediyorum.” Bununla Abdullah bin ez-Zübeyr i kast ediyordu.
Bunun üzerine Basra halkı Onun etrafında toplandı ve ellerini ellerine vererek beyat etmeye koyuldu. ibn Ziyad durumu haber alınca Basra halkını toplayıp onlara bir konuşma yaptı. Kendisinin onlara karşı takındığı tavrı anlattı ve kendilerini razı olacakları kimseye davet ettiğini hatırlattı. Basra halkından bir takım kimselerin ibn ez-Zübeyre beyat etmekle birlikte, diğerlerinin de başkasını kabul etmediklerini söyleyerek şöyle devam etti: “Şimdi ben sizlerin ellerinizi duvarlara ve evin kapısına sürttüğünüzü ve bir takım şeyler söylediğinizi haber almış bulunuyorum. Öğrendim ki vermiş olduğum emir uygulanmayıp geri çevriliyor, görüşüm kabul edilmiyor, benimle yardımcılarım ve istediğim şeyler arasına giriliyor. Diğer taraftan şu Selime bin Züeyb bölücülüğe çağırıyor, topluluğunuzu dağıtmak, sizi birbirinize düşürerek birbirinizin boynunu kılıçla uçurtmak istiyor.”
Bunun üzerine Ahnef ve diğerleri: “Biz sana Selimeyi getiririz.” dediler. Selimeyi alıp getirdiklerinde etrafındaki kalabalığın oldukça artmış olduğunu, gediğin genişlemiş bulunduğunu gördüler ve durum üzerine ibn Ziyadın yanına gitmekten vazgeçtiler. Bu sefer Ubeydullah askerlerin ileri gelen komutanlarını çağırarak kendisi ile birlikte çarpışmalarını istedi. Onlar şu cevabı verdiler: “Biz kalbimizin bize vermiş olduğu emri yerine getiririz.” Kardeşleri de Ona şöyle söyledi: “Şu anda uğrunda çarpışacağın, yenilecek olursan da kendisine başvurup yardımcı kuvvet göndermesini isteyeceğin bir halife yoktur. Savaşın senin aleyhine sonuçlanması da muhtemeldir. Bizler ise bu kavim arasında mal mülk sahibi olmuş bulunuyoruz. Bunlar bize karşı zafer elde edecek olurlarsa bizi helak, bu malları da telef ederler ve geriye hiç bir şey kalmaz. ”
ibn Ziyad bu görüşü uygun görünce Ezdli Haris bin Kays bin Sahba el-Cahdamiye haber gönderdi ve Onu huzuruna getirterek şunları söyledi: “Ey Haris! Babam bir gün kaçmak gereğini duyacak olursam sizi seçmemi tavsiye etmişti.” Haris Ona şu cevabı verdi: “Benim kavmim senin babanı denediler. Onun yanında herhangi bir yer bulmadıkları gibi senden de herhangi bir mükafat görmediler. Bununla birlikte sen bizi seçecek olursan ben seni reddetmeyeceğim. Ancak, sana nasıl eman vereceğimi bilemiyorum. Seni gündüzün çıkartacak olursam hem kendimin hem de senin öldürülmenden korkarım. Seninle birlikte gece oluncaya kadar kalayım, daha sonra kimsenin seni tanımaması için seni terkime bindireyim.” Ubeydullah Ona: “Senin bu görüşün gerçekten çok güzel!” diye takdirlerini bildirdi. Haris akşama kadar Onun yanında kaldı, gece olunca terkisine alıp götürdü.
Beytülmalde on dokuz milyon dirhem bulunuyordu. ibn Ziyad bunun bir kısmını kendisine bağlı olanlara dağıttı, geri kalanını da sakladı. Daha sonra bu, Ziyad ailesine kalmış oldu.
Haris Ubeydullah bin Ziyad ile yoluna devam etti. Halkın arasında ibn Ziyad ile birlikte geçerken halk da Hamralılardan korktuğu için etrafı koruma altına almışlardı. Her bir yerden geçtikçe Ubeydullah Harise, şimdi neredeyiz diye soruyor, Haris de ona söylüyordu.
Süleymoğullarının yurduna geldiklerinde: “Neredeyiz?” diye soran ibn Ziyada Haris: “Süleymoğulları arasındayız. ” diye cevap vermiş, buna karşılık ibn Ziyad: “inşaallah selamete eriştik.” diyerek karşılıkta bulumnuştu. Naciyeoğullarının bulundukları yere vardıklarında yine ibn Ziyad: “Neredeyiz?” diye sormuş, Haris Ona:
“Naciyeoğulları arasındayız,” diye haber vermiş, ibn Ziyad da: “inşaallah kurtulduk.” diye karşılık vermişti. Naciyeoğulları: “Sen kimsin?” diye sormuşlar, Haris: “Ben Haris bin Kaysım” diye cevap vermişti. Naciyeoğullarından birisi Ubeydulahı tanıyordu. Bu kişi: “Vay Mercanenin oğlu ha!” demiş ve attığı bir ok Ubeydullahın sarığına düşmüştü.
Haris Ubeydullah ile birlikte yoluna devam etmiş, sonunda Onu Cahdamoğullarının olduğu yerde bizzat kendi evine götürmüştü. Harisin evine vardıklarında ibn Ziyad Ona şöyle dedi: “Ey Haris! Sen gerçekten büyük bir iyilik yaptın. Şimdi sana söyleyeceğimi yap. Sen Mesüd bin Amrın kavmi arasındaki yerini, şereflni, yaşını ve kavminin Ona ne derece itaat ettiklerini iyi biliyorsun. Ne dersin, beni alıp götürsen de ben Onun evinde kalsam? ÇÜnkü Onun evi Ezdlilerin tam ortasındadır. Şayet sen bunu yapmayacak olursan kavmin senin hakkında farklı farklı tavır alabilirler.” Bunun üzerine Haris, ibn Ziyadı yanına aldı ve Mesudun yanına gittiler. Mesüd oturmuş, ayakkabısını tamir etmekle meşguldü, onların girdiklerini fark etmedi. Onları görünce her ikisini de tanıdı ve Harise şunları söyledi: “Beraberinde getirmiş olduğun bir kötülükten Allaha sığınırım.” Bunun üzerine Haris Mesuda dedi ki: “Ben hayırdan başka bir şeyle senin yanına gelmedim. Sen de bilirsin ki senin kavmin Ziyadı kurtarmış ve Ona vefakarlıkla bağlı kalmışlardı. Bu bakımdan onların bu yaptıkları kendileri için Araplara karşı bir övünç vesileleri olmuştu. Daha sonra istişare sonucu ve kendi rızanızla Ubeydullaha beyat ettiniz. Bundan önce de bir beyatiniz olmuştu.” Bununla da cemaat beyatini kastediyordu.
Mesüd Ona şunları söyledi: “Ubeydullah uğruna kendi halkımıza düşmanlık etmemizi uygun görür müsün? Kaldı ki biz Ona yapmış olduğumuz iyiliklere rağmen, babasından ne bir mükafat, ne de bir teşekkür gördük.” Haris şu cevabı verdi: “Gerçek şu ki bunu emin olabileceği bir yere ulaştırıncaya kadar kendi beyatine vefakarlık göstermenden dolayı sana hiç bir kimse düşmanlık edemez. Artık senin evine girmiş olduktan sonra sen Onu dışarı mı çıkartacaksın?”
Daha sonra Mesudun emri üzerine kardeşi Abdulgafır bin Amrın evine girdi. Arkasından Mesud ile Haris ve kavminden bir grup kişi aynı gece atlarına binerek, Ezd Kabilesini dolaştılar ve şunları söylediler: “ibn Ziyad kaybolmuş bulunuyor, Onu göreceğinizden emin değiliz.” Bunun üzerine hepsi silahlandılar, herkes ibn Ziyadı kaybetmiş olduğu düşüncesiyle: “O, olsa olsa Ezdliler arasında olabilir.” diyordu.
Denildiğine göre Haris Mesüdla konuşmamış, aksine Ubeydullaha emir vererek yanına yüz bin dirhem almasını söylemiş, aldığı bu parayı Mesüdun hanımı olan Um Bistama getirip vermişti. Mesüdun hanımı Amf bin Harisin kızı idi. Haris beraberinde Ubey-dullah ile birlikte gelerek Mesudun hanımının yanına girmek için izin istemiş, O da izin vermişti. Mesud kadına: “Ben sana öyle bir iş teklifi ile geldim ki, sen bunu kabul edecek olursan hem bütün Arap kadınlarının efendisi olur, hem de çabucak zengin olursun.” dedikten sonra durumu anlatmış. ibn Ziyadı eve alarak Mesudun elbiselerinden birisini Ona giydirmesini söylemiş, kadın da Harisin bu istediklerini yapmıştı. Mesüd eve geldiği zaman Onu kafasından yakalayarak dövmeye başlamış, bunun üzerine Ubeydullah ile Haris yanlarına çıkarak Mesuda şunları söylemişti: “Bu kadın beni himayesine almış bulunuyor, bu da senin elbisendir. Senin yemeğin de şu anda karnımda bulunuyor.” Haris de aynı şeylere tanıklık etti ve Onu hoşnut edinceye kadar kendisiyle latife yaptılar. ibn Ziyad Onun evinde Mesudun öldürülüşüne ve Şama gidinceye kadar kaldı.
ibn Ziyad kayıplara karıştıktan sonra Basralılar emirsiz kaldılar ve kimi emir yapacakları konusunda anlaşmazlığa düştüler. Sonunda Kays bin Heysem es-Sülemi ile Numan bin Süfyan er-Rasibi el-Hareminin razı olacakları bir kimseyi kendilerine aday göstermek üzere anlaştılar. Kays Ümeyyeoğullarına taraftar iken Numan Haşimoğullarına taraftardı. Numan Kaysa: “Ben bu işe filandan daha layık kimseyi göremiyorum,” diyerek Ümeyyeoğullarından birisinin adını vermişti. Onun Abdullah bin Esved ez-Zührinin ismini verdiği de söylenmiştir. Kays da bunun emir olmasını arzu ediyordu. Numan ise bu sözlerini Kaysı aldatmak ve oyuna getirmek amacıyla söylemişti. Numanın bu sözleri üzerine Kays şöyle demişti: “Ben kendi görevimi sana devrediyorum ve senin razı olacağın kimseyi ben de kabul ediyorum.” Daha sonra her ikisi de halkın huzuruna çıktılar ve Kays halka: “Ben Numanın seçeceği kimseyi kabul ediyorum.” dedi.