Velid Hicaz Valisi olunca ibn ez-Zübeyr i gafil avlamak için yollar aramağa başladı, ancak onun sürekli olarak uyanık bulunduğunu ve koruma altında olduğunu görüyordu. Diğer taraftan Hüseyin öldürülünce Necde bin Amir en-Nehai Yemamede, ibn ez-Zübeyr de Hicazda ayaklandı. Bu ayaklanmaların devam ettiği süre içerisinde Velid Arafatta beklemeyip taraftarları ile birlikte dönüyor, öte yandan ibn ez-Zübeyr ve Necde ile taraftarları ise vakfelerine devam ediyorlar, daha sonra ve onlardan ayrı olarak dönüyorlardı. Necde, ibn ez-Zübeyrle karşılaştığı zaman Onu çok övüyor ve saygıda bulunuyordu. Öyle ki çoğu kimse Onun ibn ez-Zübeyre beyat edivereceğini sanmağa başlamışlardı. Daha sonra ibn ez-Zübeyr, Velide bir oyun oynayarak Yezide şöyle bir mektup yazdı: “Sen bize ahmak bir adam göndermiş bulunuyorsun. Doğru dürüst bir şey yapamıyor, hikmetle öğüt veren bir kimsenin öğüdünü kavrayamıyor. Şayet yumuşak huylu birisini gönderecek olursan şimdiye kadar zor görülen işlerin kolaylaşacağını ve dağılmış olanların da toplanıp bir araya geleceklerini umuyorum.”
Bunun üzerine Yezid Velidi görevden alarak yerine Osman bin Muhammed bin Ebi Süfyanı vali tayin etti. Osman oldukça genç, rahatlıkla aldatılabilen, tecrübesiz ve gençliği ölçüsünde toy bir kişi idi. O bakımdan ne işleri yürütüp otoritesini kullanabiliyor, ne de bunların gereği olan şeyleri yerine getirebiliyordu. AralarındaGasilul-Melaike diye bilinen Hanzalanın oğlu Abdullahın, Mahzumlu Abdullah bin Ebi Amr bin Hafs bin Muğirenin, Münzir bin ez-Zübeyrin ve Medine halkı eşrafından pek çok kimsenin bulunduğu bir heyeti Şama gönderdi. Bunlar Yezidin yanına vardılar. Yezid onlara oldukça ikram ve ihsanda bulundu, onlara hediyeler verdi. Şerefli, faziletli, adil ve efendi bir şahsiyet olan Abdullah bin Hanzalaya yüz bin dirhem verdi. Beraberinde sekiz oğlu da vardı. Onların her birisine de onar bin dirhem verdi.
Bunlar geri dönüp Medineye vardılar, ancak Münzir bin ez-Zübeyr Irakda ibn Ziyadın yanına gittiğinden geri dönmemişti. Yezid Ona da yüz bin dirhem hediye takdim etmişti. Bu heyet Medineye geri gelince Medineliler arasında herkesin gözü önünde Yezide hakaret ederek ayıplarını sayıp dökmeğe başladılar ve şöyle demeğe koyuldular: “Bizler hiç bir dindarlığı olmayan bir adamın yanından geldik. Bu adam şarap içiyor, tambur çalıyor, huzurunda cariyeler şarkı söylüyor, köpeklerle oynaşıyor, geceleyin hırsızlarla sohbet ediyor. Şahitlik ediniz ki bizler beyatimizi geri almış ve Onu azletmiş bulunuyoruz. ”
Daha sonrael-Gasil diye bilinen Hanzalanın oğlu Abdullah ayağa kalkıp şunları söyledi: “Öyle bir adamın yanından geliyorum ki, şu çocuklarımın dışında hiç kimseyi bulamayacak olsam bile, onları yanıma alır, Onunla cihat ederdim. O bana hediyeler verdi ve ikramda bulundu. Onun hediyelerini ancak bana, gerekli ve yetecek kadarıyla kabul ettim.” Bunun üzerine herkes Yezide olan beyatini bozarak Abdullah bin Hanzalaya Yezidi görevden almak üzere beyat ettiler ve Abdullahı başlarına geçirdiler.
Münzir bin ez-Zübeyre gelince; O ibn Ziyadın yanına gitmiş, ibn Ziyad da Ona ihsan ve ikramda bulunmuştu. Münzir, Ziyadın yakın arkadaşı idi. Bu arada ibn Ziyada Yezidin mektubu gelmişti. Mektupta Medinenin durumunu öğrenir öğrenmez Münziri hapsetmesini emrediyordu. Ancak ibn Ziyad Münzirin hem misafiri, hem de babasının arkadaşı olması dolayısıyla bunu hoş görmedi. Onu çağırarak kendisine gelen mektubu haber verdi ve şunları söyledi: “Herkes benim huzurumda toplanınca sen ayağa kalk ve bana şunları söyle:
“Yurduma geri dönmek için bana izin ver.” Ben sana: “Hayır yanımda kalmaya devam et, sana ihsan ve ikramda bulunacağım.” diyecek olsam bile, sen:
“Mutlaka gitmem gerekiyor, görmem gereken bazı işlerim var.” de. O takdirde sana izin veririm, sen de gider ailenin yanına varırsın.”
Halk ibn Ziyadın huzurunda toplanınca Münzir Onun söylediklerini yaptı, ibn Ziyad da gitmesi için izin verdi. Münzir böylece Medineye vardı ve Yezide karşı insanları kışkırtan kimselerden oldu. Şöyle derdi: “O bana yüz bin dirhem hediye verdi, ancak Onun bana yaptığı bu iyilik, benim sizlere durumunu anlatmamı engellemez. Allaha yemin ederim, O şarap içiyor ve namaz kılamayacak hale gelinceye kadar sarhoş oluyor.” Daha sonra da diğer arkadaşlarının Onu ayıpladığı ve kusurlarını sayıp döktüğü şekilde, hatta daha da şiddetli bir tonda ayıplayıp yermeğe başladı.
Bunun üzerine Yezid ensardan olan Numan bin Beşiri Medineye göndermek üzere çağırıp şunları söyledi: “Medinede bulunanların büyük çoğunluğu senin kavmindendir. Hiçbir şeyonları istediklerinden alıkoyamaz, ancak gerçek şu ki eğer onlar baş kaldırmayacak olurlarsa insanlardan hiçbir kimse bana muhalefet etmeğe cesaret edemeyecektir. ”
Bu sözler üzerine Numan kalkıp kavminin yanına geldi, onlara itaat etmelerini emredip karışıklıkların baş göstermesi ile korkutup şöyle dedi: “Sizler hiç bir zaman Şamlılara karşı koyamazsınız.” Buna karşılık Abdullah bin Muti el-Adevı şunları söyledi: “Ya Numan! Allahın düzelttiği işimizi bozmağa, birliğimizi dağıtmağa seni iten sebep nedir?” Numan şöyle cevap verdi:
“Allaha yemin ederim, etrafını topluluklar saracak ve atlılar dört bir yanını alıp herkesin, tepesine ve hanımlarına kılıçlarla vurulacak, ölüm her iki taraf arasında da kol gezecek olsa, bana öyle geliyor ki sen katırına binip Mekkeye doğru kaçarsın ve bu zavallıları (ensarı) yollarda, mescitlerde ve evlerinin kapıları önünde öldürülür halde bırakıp gidersin.” Fakat kimse dediğini dinlemedi, o da çekip gitti ve durum Onun dediği gibi oldu.