Bu yıl içinde Müslümanlar Abdurrahman bin Halid bin el-Velid ile birlikte Bizansa doğru gazaya çıkmış ve Rum illerine girip kışı orada geçirmişlerdi. Diğer taraftan Busr bin Ebi Ertat denizde bir sefere çıkmıştı.
Bu yıl içinde Abdullah bin Amir Basra Valiliğinden azledilmişti. Bunun sebebi ise şöyle anlatılır: Abdullah bin Amir son derece yumuşak huylu, cömert ve halim selim bir insan idi. Sefih ve kargaşalık çıkaran kimselere karşı pek tedbirli davranmıyordu. Bundan dolayı Basrada Onun valiliği sırasında bir hayli karışıklık çıkmış ve kargaşa meydana gelmişti. Bu durumu Ziyada arzettiğinde Ziyad Ona: “Kılıcı kınından çek.” diye tavsiyede bulunmuş, O ise şöyle demişti: “Ben bizzat sebep olduğum bir fesat ile onları ıslah etmek istemiyorum.” Bunun arkasından ibn Amir Basradan Muaviyeye bir heyet göndermiş, giden heyet Muaviyenin yanında Kufeden gelmiş bir heyetle karşılaşmıştı. Kufeden gelen bu heyetin içinde ibn el-Kevva diye bilinen Abdullah bin Ebi Evfa el-Yeşkeri adında birisi bulunuyordu. Muaviye bu heyetlere Irakın durumunu ve özellikle Basrayı sormuş, ibn el-Kevva şöyle konuşmuştu: “Ey Müminlerin emiri! Basra halkını onların içinden çıkan kötü kimseler yiyip bitirmiş, kendi otoriteleri de sarsılmıştır.” Bu sözleriyle Abdullah bin Amirin acizliğini ve zayıflığını söz konusu etmiş. Muaviye de şöyle karşılık vermişti: “Sen Basra halkından söz edip onları kötüleyip duruyorsun, ama onlar da şurada karşında duruyorlar.”
Bu heyet Basraya geri geldiğinde bu konuşmaları ibn Amire haber vermiş, o da bir hayli kızmış ve onlara: “Irak halkından ibn el-Kevvaa en çok düşman olan birini tanıyor musunuz?” diye sormuştu: “Onun en büyük düşmanı Abdullah bin Ebi Şeyh el-Yeşkeridir.” demeleri üzerine Abdullah bin Amir de çıkıp bu adamı Horasana vali olarak göndermişti. ibn el-Kevva bunları işitince şöyle der: “Şu tavuğun oğlu (bununla ibn.Amiri kasteder) benim hakkımda pek iyi bir bilgiye sahip değildir. O Abdullah bin Ebi Şeyhi Horasana tayin etmekle bana bir kötülük yapacağını zannetmiştir. Ümit ederdim ki bana karşı düşmanlık besleyen bütün Yeşkerilileri çeşitli yerlere tayin etsin. ”
Abdullah bin Amirin Horasana tayin ettiği adamın Tufeyl bin Avf el-Yeşkeri olduğu da rivayet edilir.
Muaviye Basranın durumunu öğrenince Abdullah bin Amire haber gönderip kendisini ziyarete gelmesini ister. Ziyarete gelen ibn Amiri Muaviye tekrar geri gönderir. ibn Amir Muaviye ile vedalaşırken şöyle der: “Senden üç şey isteyeceğim. Bana: “Bunları sana verdim. ” de. Muaviye de: “Evet istediklerini sana verdim, ben Ummü Hakimin oğluyum!” diye karşılık verir. Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma olur:
ibn Amir: “Bana görevimi geri verecek ve kızmayacaksın.” Muaviye: “Tamam, bu dediğini zaten yapacaktım. ”
ibn Amir: “Arafattaki malını, mülkünü bağışlamanı istiyorum.” Muaviye: “Peki, onları da sana verdim.”
ibn Amir: “Mekkedeki evlerini bana vermeni istiyorum.” Muaviye: “Peki, onları da sana verdim.”
ibn Amir: “işte bu yaptıklarınla akrabanı gözetmiş oldun. Ey Müminlerin emiri! Ben senden üç şey daha isteyeceğim ve onları da bana vereceğine söz ver.”
Muaviye: “Evet ben Hindin oğluyum, sana söz veriyorum.” ibn Amir: “Arafattaki malımı bana vermeni istiyorum.” Muaviye: “Tamam, onu sana verdim.”
ibn Amir: “Benim tayin ettiğim valileri hiç hesaba çekmeyecek ve yaptığım uygulamaları izleyip durmayacaksın. ”
Muaviye: “Peki bu dediklerini de yerine getirdim.” ibn.Amir: “Bana kızın Hindi nikahlayacaksın.” Muaviye: “Peki onu da sana verdim.”
Anlatıldığına göre Muaviye Ona şöyle demişti: “Yaptıklarından dolayı seni hesaba çekip gerektiğinde hakkında ceza uygulamamı ve sonra görevine göndermemi mi, yoksa görevinden azledip de bazı mükafatlar vermemi mi istersin? Bunlardan birini seç.” ibn Amir azledilmeyi tercih edip kendisine hak ettiklerini de vermesini ister. Bunun üzerine de Muaviye ibn Amiri Basradan azledip yerine el-Haris bin Abdullah el-Ezdiyi tayin eder.