Bu yıl içinde Muaviye Ziyad bin Sümeyyeyi kendisine ilhak etmişti. Bazı tarihçiler bu olayın şöyle cereyan ettiğini kaydederler: Ziyad Muaviyenin yanına vardığında Onunla birlikte Abdi Kaysoğullarından bir adam bulunmaktadır. Bu adam Ziyada: “ibn Amirin yanına varıp Onunla görüşmek istiyorum. Buna müsaade eder misin?” diye sorar. Ziyad da: “Eğer aranızda geçecek konuşmaları bana anlatırsan buna müsaade ederim.” diye cevap verir. Adam “Olur.” der ve Ziyad ibn Amirin yanına gitmesine izin verir. ibn Amir bu adama şöyle der: “Haydi, haydi! Sümeyyenin oğlu benim yaptığım uygulamalara karşı çıkıyor ve görevlilerimi de kötüleyip duruyor. Ben Kureyşten öyle adamlar götürdüm ki Ebu Süfyanın Sümeyyeyi asla görmediğine yemin etmelerini sağlayabilirim.”
Adam geri döndüğünde Ziyad aralarında geçen konuşmaları ona sorar, fakat o Ziyada bir şey anlatmak istemez. Ancak Ziyadın ısrarları üzerine aralarında geçen konuşmaları aktarır. Bunun üzerine de Ziyad durumu ve aralarında geçen bu konuşmaları Muaviyeye bildirir. Muaviye kapıcısına şöyle der: “Eğer ibn Amir gelecek olursa atının yüzüne vur ve onu şehrin en dış kapılarına kadar kovala, gitsin.” Gerçekten ibn Amir geldiğinde Muaviyenin kapıcısı Onu geriye kovmuştu. Bu durumla karşılaşan ibn Amir Muaviyenin oğlu Yezide varıp şikayette bulunmuş ve Yezid ibn Amirle birlikte gelip Onu Muaviyenin yanına sokmuştu. Muaviye ibn Amiri gördüğünde hemen kalkıp içeriye girmiş ve iltifat etmemişti. Yezid bunun üzerine ibn Amire: “Otur, burada oturabildiğin kadar.” demiş, ibn Amirin böyle oturup durduğunu gören Muaviye de çıkıp Ona şöyle seslenmişti: “Ey Amirin oğlu! Sen Ziyad hakkında bazı şeyler söylemişsin. Gerçekten bu sözleri sen mi söyledin? Araplar çok iyi bilir ki ben cahiliye döneminde bir hayli üstün ve şerefli bir kimse idim. islama girince islam benim bu izzet ve şerefimi daha da artırdı. Ancak ben Ziyad ile adamlarımı çoğaltmak istemediğim gibi şerefimi de Onunla arttırmak istiyor değilim. Ne var ki Ziyadın bir hakkı olduğunu öğrendim ve bu hakkını korumak istedim.” ibn Amir Onun bu sözlerine: “Ey Müminlerin emiri! Biz Ziyadın dediğine bakalım, acaba o ne der?” diye karşılık vermiş, Muaviye: “Şimdi sen ne istiyorsun, asıl ona bakalım.” deyince de kalkıp Ziyadın yanına gitmiş ve onu razı etmişti.
Ziyad Küfeye vardığında Küfelilere: “Ben sizin yararınız için bir işi sizden istemeye geldim.” demiş, onlar: “Ne istiyorsun?” diye sorduklarında: “Benim nesebimi Muaviyeye ilhak etmenizi istiyorum.” diye karşılık vermiş, onların: “Eğer yalan yere bir şahitlikle olacaksa asla yapamayız.” demeleri üzerine de kalkıp Basraya gitmiş, orada bir adam kendisini Muaviyeye ilhak etmek üzere şahitlik yapmıştı.
Bütün bu anlattıklarımız Muaviyenin Ziyadı kendi nesebine bağlaması konusunda Ebu Cafer et-Taberinin naklettiklerinden ibarettir. Ancak Taberi işin asıl gerçek yönünü zikretmiş değildir. Onun bu anlattıkları Ziyadın Muaviyeye ilhak edilmesinden sonra meydana gelmiş bir hikayeyi nakl etmekten ibarettir. Ben ise burada islam tarihinde asla ihmal edilmemesi gereken işlerden birisi olan bu ilhak meselesinin asıl sebeplerini ve gerçek yönünü zikretmeye çalışacağım.
Sümeyye iranda Keskere bağlı Zendeverd Dihkanının bir cariyesi idi. Bu Dihkan bir ara hastalanınca Sakif Kabilesine mensup meşhur tabip el-Haris bin Keledeyi tedavi için yanına çağırmıştı. el-Haris Dihkanı tedavi edip iyileştirmiş ve bundan dolayı Dihkan el-Harise hediye olarak Sümeyyeyi vermişti. Sümeyye el-Harise ismi Nüfey olan Ebu Bekre adında bir çocuk doğurur. Ancak el-Haris bu çocuğa pek sevinmez. Arkasından Nafi adında bir oğul daha doğurur. Ancak bununla da pek gözü aydın olmaz. Resulallahın Taifi muhasarası sırasında Sümeyyenin bu çocuklarından olan Ebu Bekre gelip Resulallaha katılmış, Müslüman olmuştu. Bunun üzerine babası el-Haris diğer oğlu Nafie yakınlık duyup: “Benim oğlum sensin” der. Ancak daha sonra el-Haris Sümeyyeyi aslen Rum olan Ubeyd adındaki bir kölesiyle evlendirmiş ve ondan Ziyad doğmuştu.
Başka bir kavle göre ise Ebu Süfyan bin Harb cahiliye döneminde Taife yaptığı bir seyahat sırasında Ebu Meryem es-Selüli adındaki bir meyhaneciye misafir olur. Bu Ebu Meryem es-Seluli daha sonra Müslüman olup Resulallahın ashabı arasına katılmış idi. Ebu Süfyan bu ziyareti sırasında Ebu Meryeme: “Ey Eba Meryem: Ben bir kadınla yatmayı arzu ediyorum. Bana şöyle iyi birini bul.” demiş. Ebu Meryem de Ona: “Sümeyyeye ne dersin?” diye sorunca, Ebu Süfyan da: “Olur, getir. O sarkık memelerine, koltuk altlarının ve kasıklarının pis pis kokmasına rağmen getir.” diye karşılık vermiş, o da Sümeyyeyi getirmişti. Ebu Süfyan Onunla yatmış ve Sümeyye hamile kalmıştı. Onun bu hamileliği sonunda, Hicretin birinci yılında Ziyad dünyaya gelmişti. Ziyad büyüyüp de delikanlılık çağına gelince Ebu Musa el-Eşari Basra Valiliği sırasında Onu katip edinmiş, daha sonra da Ömer bin elHattab Ziyadı gayet beğenip memnun olacağı görevlere getirmişti. Bir gün gittiği bu görevlerinden Ömerin yanına dönen Ziyad muhacir ve ensarın da hazır bulunduğu bir yerde gayet mükemmel bir hitapta bulunmuştu. Onun bu güzel konuşması üzerine Amr bin el-As şöyle demişti: “Vallahi eğer bu çocuğun babası Kureyşden olsaydı bütün Arapları önüne katar, onları yönetirdi.” O sırada orada bulunan ve Amrın bu sözünü duyan Ebu Süfyan da: “Vallahi, ben Onun babasını ve annesinin rahmine koyanı iyi biliyorum.” şeklinde konuşmuş, Ali ise: “Sus ey Ebu Süfyan! Sen çok iyi biliyorsun ki eğer Ömer senin bu sözlerini işitecek olursa sana zina haddi uygulama hususunda hiç de tereddüt etmez.” demiş ve Ebu Süfyanı ikaz etmişti.
Ali hilafete geçince Ziyadı Fars illerine vali tayin etmişti. Ziyad bütün buraları hakimiyeti altına geçirip kalelerini gayet mükemmel şekilde korumuş, ancak onun bu faaliyetlerini işiten Muaviyenin canı sıkılıp, Ziyada bir mektup yazarak tehdit etmiş ve babasının Ebu Süfyan olduğunu hatırlatıp durmuştu. Mektubu okuyan Ziyad Müslümanların huzuruna çıkıp şöyle konuşmuştu: “Hayretler doğrusu! Şu ciğerleri çiğneyen kadının oğluna ve nifakın başına hayret ediyorum. Beni tehdit edip duruyor, üzerime geleceğini söylüyor. Halbuki benimle onun arasında Resulallahın amcasının oğulları, muhacirlerle ensar vardır. Ama Vallahi, eğer onunla karşı karşıya gelmem hususunda bana izin verilecek olursa beni karşısında son derece heybetli, gayet sert, haşin ve kılıçla kelle uçuran birisi olarak görecek. ”
Bu durumlar Aliye ulaşınca Ziyada bir mektup yazarak şöyle demişti: “Ben seni asla onun akrabası olduğundan dolayı oraya tayin etmedim. Ebu Süfyanın ağzından kaçırdığı ve boş olan bu sözden dolayı sen ne ondan miras alabilirsin, ne de alacağın bu miras sana helal olur. Seni Onun nesebine ilhak etmek de caiz değildir. Muaviye önünden arkasından girip, sağından solundan kuşatarak insanı kandırmağa çalışır. Ondan kendini sakın ve korumağa çalış, vesselam.”
Ali şehit edildikten sonra Muaviye ile Ziyad arasında meydana gelen barış ile ilgili daha evvel bilgi vermiştik. Ziyad, Maskala bin Hubeyre eş-Şeybani ile anlaşarak yirmi bin dirhem vermiş, Muaviyeye gidip şöyle söylemesini istemişti. “Ziyad Fars illerinin karasını da denizini de yiyip bitirdi. Seninle de iki bin dirhem üzerinde anlaşma yaptı. Vallahi bu söylenenlerin doğru olduğuna inanıyorum.” Sonra da: “Eğer sana neler söyleniyor diye soracak olursa Ona de ki: “Ziyadın Ebu Süfyanın oğlu olduğu söyleniyor.” Maskala bin Hubeyre gidip kendisine söylenenleri aynen Muaviyeye söylemiş, Muaviyenin de Ziyadı kendisine meylettirmek istediğini görmüş, bu şekilde Muaviyenin Ziyadı ilhak etmesi hususunda yakınlaşmanın daha çok artmasını sağlamıştı. Her ikisi bu konuda anlaşarak Ziyada şahitlik edecek kimselerin çağrılmasına karar vermişlerdi. Bu çağırılanlar arasında Ebu Meryem es-Sehlli de bulunuyordu. Muaviye Ona sormuştu: “Ey Ebu Meryem! Bu konuda nasıl bir şahitlik edersin?” Ebu Meryem bu soruya şöyle cevap vermişti: “Bir gün Ebu Süfyan yanıma gelip benden bir kadın istemiş, ben de ona Sümeyyeden başka bir kadın olmadığını bildirmiştim. Ebu Süfyan: “Olsun, pisliğine ve pis kokulu oluşuna rağmen onu getir,” deyince ben de Sümeyyeyi getirdim, Onunla yattı. Sümeyye Ebu Süfyanın yanından çıktığında topuklarından meni damlıyordu.” Onun bu sözleri üzerine Ziyad: “Yavaş ol ey Eba Meryem! Biz seni şahit olarak çağırdık, hakaret etmek için buraya gelmedin.” diye çıkışmıştı.
Nihayet Muaviye Ziyadı nesebine ilhak etti. Onun Ziyadı bu şekilde kendisine ilhak etmesi islam şeriatının hükümlerinin aleni olarak ilk defa çiğnenmiş olduğu bir hadise idi; çünkü Resulallah bir çocuk için kimin yatağında doğmuşsa onun nesebine bağlı olduğu hükmünü getirmiş ve zina edenin de recmedilmesini emretmişti.
Ziyad Ayşeye bir mektup yazıp Ona: “Ziyad bin Ebi Süfyandan… ” diye hitap ta bulunmuş ve delil olarak kullanması için Ayşenin kendisine “Ziyad bin Ebi Süfyana… ” şeklinde bir mektup yazmasını beklemişti. Ayşe ise Ona bir mektup yazıp: “Müminlerin annesi Ayşeden oğlu Ziyada… ” şeklinde hitap etmişti.
Muaviyenin Ziyadı ilhak etmesi Müslümanların hepsini bir hayli üzmüş ve özellikle bu Ümeyyeoğullarına çok ağır gelmişti. Bu konuda sözün uzamasına yol açıp kitabı kabartacak bir sürü hikaye anlatılır. Bundan dolayı biz onları burada zikretmedik.
Muaviyenin mazur olduğunu göstermek isteyenler şöyle demişlerdi:
Muaviye Ziyadı cahiliye döneminde nikahtan birine dayanarak ilhak etmiştir. Cahiliye dönemindeki bu bir sürü nikah çeşitlerini burada zikretmeğe gerek yoktur. Bunlardan biri şu idi: Bir sürü adam bir fahişe ile yatar ve bu kötü kadın bir çocuk doğurduğunda kendisiyle birleşmiş olan erkeklerden istediği birisine çocuğu ilhak edip onu baba olarak ilan ederdi. Ancak islam geldiğinde bu çeşit nikahı haram kılmıştı. Bundan dolayı da Muaviye o cahiliye dönemindeki nikahlardan her hangi birisiyle bir babaya nispet edilen bir çocuğun onun oğlu olduğunu kararlaştırmış ve bu nikah çeşitleri arasında bir fark görmemişti. Muaviye bunun caiz olduğu hususunda yanılmış, cahiliyenin kabul ettiği nikah ile islamın kabul ettiği nikah arasında bir fark gözetmemişti. Bu ise bütün Müslümanların ittifak ile reddettiği bir nikahtır. Aynı şekilde her hangi bir hususta buna benzer bir ilhak kesinlikle vaki olmuş değildir. Bundan dolayı da Muaviyenin elinde bu hususta hiç bir delil yoktur.
Anlatıldığına göre Ziyad bin Ebih, Muaviyenin kendisini ilhak etmesinden sonra hacca gitmek istemiş, onun hacca gitmek istediğini kardeşi Ebu Bekre işitmişti. Ebu Bekre Muğire bin Şubenin şehadet etme konusunda Ziyadın farklı davranmasından beri Ona dargındı. Ziyadın hacca gitmek istediğini duyması üzerine evine gelmiş ve oğullarından birine şöyle demişti:
“Yavrum! Babanın hacca gitmek istediğini duydum. Ona söyle, Medineye vardığında mutlaka Resulallahın zevcesi ve Ebu Süfyanın kızı olan Ümmü Habibeyi ziyaret etmek isteyecektir. Eğer Ümmü Habibe bu ziyaret için izin verirse bu Resulallaha karşı yapılabilecek en büyük saygısızlık olacaktır. Görüşmeyi kabul etmezse dünyada en büyük rezalet ve düşmanları için de sevinç kaynağı olacaktır.” Onun bu sözleri üzerine Ziyad haccetmekten vazgeçip Ona: “Allah senden razı olsun, nasihatların en büyüğünü yaptın!” demişti.