"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Huzeyfenin el-baba yaptığı gaza ve mushaflar meselesi

Huzeyfe Reyde gazada bulunduğu bir sırada Abdurrahman bin Rabiaya yardım etmek üzere el-Baba gönderilmişti. Huzeyfe ile birlikte Said bin el-As da gazaya çıkmış, Huzeyfeyle birlikte Azerbaycana kadar varmıştı. Onlar buraya yardımcı kuvvet olarak gitmişlerdi. Huzeyfe dönünceye kadar burada ikamet etmiş ve birlikte geri dönmüşlerdi. Huzeyfe geri döndüğünde Said bin el-Asa şöyle demişti: “Ben bu seferimde değişik bir şeyle karşılaştım. Eğer-bu böyle kendi halinde bırakılacaksa ilerde insanlar Kuranı okuma konusunda ihtilafa düşecekler ve bir daha da bunun etrafında birleştirilmeleri mümkün olmayacaktır” Said: “Nedir bu gördüğün?” diye sorunca Huzeyfe: “Hums ehlinden bazı kimseler kendi okuyuşlarının diğer bütün insanlardan daha doğru ve isabetli olduğunu söylüyorlar. Bunlar da Mikdaddan Kuran-ı Kerim öğrenmişlerdi. Dimaşk halkı da şöyle diyordu: “Bizim okuyuşumuz diğer herkesin okumasından daha güzel ve daha doğrudur.” Küfeliler de aynı şekilde Abdullah bin Mesuddan almış oldukları okuma şeklinin daha doğru olduğunu söylüyorlar ve diğer yandan Basralılar da Ebu Musa el-Eşariden aldıkları okuma şeklini savunuyor ve bu mushaflarına dakalbIerin nüvesi adını veriyorlardı. ” diye söylemişti. Küfeye ulaştıklarında Huzeyfe Müslümanlara bu durumu bildirmiş, korktuğu şeyleri anlatmıştı. Resulallahın ashabı Ebu Huzeyfeyi tasdik etmiş ve tabiinden birçok kimse Ona uymuştu, ibn Mesudun arkadaşları Ona: “Neden bahsediyorsun? Biz ibn Mesudun okuduğu şekilde okumayalım mı?” demişler, Huzeyfe ve taraftarları da şöyle cevap vermişlerdi: “Sizler bedevi adamlarsınız, susunuz, hata içindesiniz.” Arkasından da Huzeyfe: “Vallahi ömrum vefa ederse müminlerin emirine gidip bu meseleyi anlatacağım ve mutlaka buna el koymasını isteyeceğim” demişti.
Onun bu sözü üzerine Abdullah bin Mesud ağır sözler söylemiş, Said de aynı şekilde son derece kızıp oradan ayrılmış ve oradakiler de bu münakaşayı kesip dağılmışlardı. Huzeyfe son derece kızmış olarak Osmana gidip gördüklerini anlatmış ve şöyle demişti: “Ben yalın ayak, başı kabak koşup gelen bir haberciyim. Ümmetin böyle bir durumdan kurtarılmasına çalışınız.” Bunun üzerine Osman ashabı toplayarak bu meseleyi onlara da anlatmış, onlar gerçekten bu meselenin önemini idrak ederek hepsi birden Huzeyfenin görüşüne katılmışlardı. Bunun üzerine Osman Ömerin kızı Hafsaya haber göndermiş: “Bize yanında bulunan mushafı gönder de onu çoğaltalım” demişti. Hafsanın yanında bulunan bu mushaf nüshası Ebu Bekir zamanında yazılmış olan nüsha idi. Yemame gününde birçok sahabenin öldürülmesi üzerine Ömer, Ebu Bekire:
“Yemame gününde birçok kimse öldürülmüş ve ölüm oranı bir hayli artıp Kuranın okunması tehlikeye düşmüştür. Bu şekilde Kuran okuyucularının gittikçe azalmasından ve Kuranın bir kısmının kaybolmasından korkuyorum. Bundan dolayı Kuran-ı Kerimin mushaf haline getirilip toplanmasını uygun görüyorum” demişti. Bunun üzerine Ebu Bekir, Zeyd bin Sabite Kuranı bez parçaları ve kemikler üzerinde yazılı olan metinlerinden ve Müslümanların hafızalarında olan şekliyle toplanıp bir araya getirilmesini emretti. Bir araya getirilen bu mushaf Ebu Bekirin yanındaydı. O vefat ettikten sonra Ömere teslim edildi. Onun da vefatından sonra bu mushaf nüshasını Hafsa alıp yanında muhafaza etmişti.
Osman bu nüshayı Hafsadan alıp Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Zübeyr, Said bin el-As, Abdurrahman bin el-Hars bin Hişama teslim ederek bu nüshayı çoğaltmalarını emretmiş ve onlara şöyle demişti: “Eğer bir hususta ihtilafa düşerseniz Kureyş şivesi üzerine yazınız, çünkü Kuran Kureyş şivesi üzerine nazil olmuştur.” Onlar da Osmanın emirlerine uydular. Bu nüshaları çoğalttıktan sonra Osman asıl nüshayı Hafsaya gönderip diğerlerini de islam devletinin muhtelif bölgelerine ulaştırmış ve bunların dışında kalan diğer yazıları yaktırmış ve yalnız bu istinsah edilen yeni nüshalara itimat edilmesini emretmişti. Küfelilerin dışında kalan herkes yapılan bu mushaf çoğaltmasına bir hayli sevinmiş ve bunun önemini takdir etmişti. Çoğaltılan mushaflardan biri Küfeye gönderildiğinde Resulallahın ashabı buna son derece sevinmiş, fakat Abdullah bin Mesud ve Ona tabi olan bazı kimseler bu işe katılmamışlar ve mushafın bu şekilde toplanmasına sevinenleri de ayıplamışlardı. ibn Mesud: “Bütün bunlara rağmen bu konuda siz geri kaldınız ve sizi geçenler önünüze geçmiştir. Bunun için de siz böyle olduğunuz gibi kalınız.” demişti. Ali Küfeye vardığında bu anlayışta olan adamlardan birisi kendisine şikayette bulunup Osmanı ve Müslümanları Kuranı bu şekilde çoğatmalarından dolayı ayıplamıştı. Bu sözleri duyan Ali ona bağırarak: “Sus! Bizden büyük bir cemaatin görüşü üzerine bu iş gerçekleştirilmiştir. Eğer ben de aynı durumla karşı karşıya kalsaydım aynı şeyi yapardım,” demişti.