"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Afrikanın isyani ve ikinci kez fethi

O sıralarda Bizans imparatoru Herakleios olup, bütün dünya hristiyan hükümdarları Ona bağlı olarak muntazamca haraç öderlerdi. Bu haraçlar genellikle Mısır, Afrika, Endülüs ve diğer yerlerden gelmekteydi. Abdullah bin Saad Afrikayı fethettiği zaman Herakleios, Müslümanlara ödedikleri haraç ve cizye kadar kendisine de haraç vermelerini talep etmek üzere buraya bir patrik göndermişti. Patrik, Kartaca Şehrine yerleşip bütün Afrikanın ileri gelenlerine haber göndererek onları toplamış ve imparatorun emrini bildirmişti. Onlarsa böyle bir teklif e yanaşmayıp şöyle demişlerdi: “Biz daha önce ödediklerimizi şu anda da ödüyoruz. Müslümanların bizden aldıkları bu cizyeyi kendisi normal karşılayıp bizi sıkıştırmaması gerekir.” Georgun öldürülmesinden sonra Afrikadaki Rumların başına başka biri getirilmişti. Fakat Bizans Patriği karışıklık ve fitnelerden sonra onu buradan kovmuş ve bu yeni vali, Muaviyenin yanına giderek Şamda yerleşmişti. Alinin ölümünden sonra Muaviye Şama iyice hakim olmuştu. Bundan sonra Şamda ikamet eden bu Rum vali Muaviye ile görüşüp birlikte Afrika üzerine askerler göndererek buranın fethini ona teklif ve tavsiye etmişti. Bu teklif üzerine Muaviye Onunla birlikte Muaviye bin Hudeye es-Sekuniyi gönderdi, iskenderiyeye vardıklarında Rum Patrik ölmüş, ibn Hudeye yoluna devam ederek Tunusa kadar ilerlemişti. Burası sıcaktan yanıyordu. ibn Hudeyein yanında bir hayli askeri vardı. Bu askerlerle Kamuniyede konaklamışken bölgenin patriği Müslümanlar üzerine otuz bin civarında asker göndermişti. Düşman askerlerinin geldiğini gören Muaviye bin Hudeye Müslümanlardan bir miktar askeri onların üzerine göndermiş ve aralarında meydana gelen çarpışmalarda Rumlar hezimete uğrayarak Celula Kalesi muhasaraya alınmıştı. Kale bir türlü fethedilememiş, ancak bir ara kalenin sur duvarlarından bir kısmı yıkılarak Müslümanlar şehrin içine girebilmiş ve burada ne varsa hepsini ganimet olarak ele geçirmişlerdi. Müslümanların bir kısmı etrafa dağılmış ve buralarda ikamet edenler yeniden onlara itaat etmişlerdi.
Buranın halkı Hişam bin Abdülmelik zamanına kadar son derece itaatkar bir durumda kalmış, islam Devletine karşı asla isyan etmemişti. Ancak Hişam bin Abdülmelik döneminde Iraktan buraya gelen bazı kimselerin teşvikiyle baş kaldırmış ve aralarında bugüne kadar süren büyük bir tefrika ve görüş ayrılığı olmuştur. Onlar şöyle diyorlardı: “Biz komutanların davranışlarına göre imamlara ve devlet başkanına muhalefet etmeyiz.” Kendilerine: “Bu kumandanlar imamların emirlerine göre hareket ederler.” denildiğinde ise şöyle cevap veriyorlardı: “Onlarla irtibatımızı sağlamadan ve görüşmeden bu konuda fikir beyan etmeyiz.” Ve arkasından Meysere isminde birisi yanında bulunan yirmi küsur adamla Şama gelip Hişam ile görüşmek istemiş, fakat Hişam Onu yanına kabul etmemişti.
Bunun üzerine onlar da el-Ebraşın yanına varıp durumlarını şikayet etmek üzere: “Bizim kumandanımızın bizimle ve askerlerimizle birlikte cihada çıktığını ve elde ettiği ganimetieri onlara payettiğini müminlerin emirine bildirmeni istiyoruz,” demişler. el-Ebraş da onlara: “Bu bizim cihadımızın en uygun olanıdır. Bir şehri muhasara ettiğimizde bazen başarı elde eder, bazen de etmeyebiliriz,” diye cevap vermişti. Meysere buna karşılık şöyle demişti: “Bu normal ücret değildir, fazladır. Kardeşlerimize ne verilirse bize de aynısı yeter. Fakat onlar bazı konularda ileri giderek bir yandan keçilerimizin karınlarını yarıp içinden oğlaklarını çıkarıyorlar, bir yandan müminlerin emirinin koyunları üzerine saldırmak için beyaz yaban eşeklerini salıyorlar ve bu eşekler bir sürü koyunumuzu öldürüyorlardı. Buna da katlandık. Fakat daha da ileri giderek kızlarımızın en güzellerini seçip almaya başladılar. Onlara şöyle dedik: “Biz Müslümanız ve sizin bu yaptıklarınıza kitapta ve sünnette bir yer bulamıyoruz. Biz de müminlerin emirinin bu konudaki görüşünü almak istedik. Bu yapılanlar Onun bilgisi altında mı yapılıyor, yoksa o bunlardan habersiz midir?” Onlar Şamda bir hayli durmuş, yanlarında getirdikleri iaşeleri ve nafakaları tükenmiş, nihayet kendi isimlerini bir kağıda yazarak vezirlerinden birine vermiş ve müminlerin emiri bizi soracak olursa Ona durumumuzu bildiriniz,” diye rica etmişlerdi. Tunus a geri döndüklerinde Hişamın valisine karşı isyan etmiş, Onu öldürmüş ve bölgeyi istila etmişlerdi. Nihayet olaylar Hişama ulaşmış, kimlerin bunu yaptığını sorunca, Ona isimlerini yazdırdıkları kimseler oldukları söylenmişti.