Ahvaz, Menazir ve Nehr Tiri bu yılda fethedildi. Bunların hicretin 20. yılında fethedildiği de söylenmiştir.
Buraların fethedilmesinin sebebi şuydu: Hürmüzan, Fars halkının yedi sülalesinden birisine mensuptu. Onun halkı arasında Mihircan Kazef ile Ahvaz bölgesinin insanları da akrabaları arasında idi. Hürmüzan, bozguna uğradıktan sonra Huzistan üzerine gitmiş, orayı ele geçirmiş ve Huzistanda kalarak üzerlerine gelenlerle çarpışmış idi. Hürmüzan ayrıca Menazir ile Nehr Tiriden Meysan ile Destmisan halkı üzerine baskınlar yapıyordu. Bunun üzerine Utbe bin Gazvan, Saaddan yardım istemiş, Saad de kendisine Nuaym bin Mukarrin ile Nuaym bin Mesudu yardımcı olarak göndermiş ve onlara Meysan ile Destmisanın üst tarafından gidip kendileri ile Nehr Tiri arasında bir yere varıncaya kadar yollarına devam etmelerini emretmişti. Ayrıca Utbe bin Gazvan, Sülma bin el-Kayn ile Harmele bin Muraytayı da yola çıkarmıştı. Bunların ikisi de Resulallah ile birlikte hicret edenlerden olup Hanzalaoğullarından olan Adeviyyeoğllarına mensup idiler. Sülma ile Harmele Meysan ile Destmisan arasından gitmiş ve kendileri ile Menazir arasında konaklayarak Malik bin Amir çocuklarını çağırmıştı. Galib el-Vaili, Küleyb bin Vail el-Küleybi onların yanına geldiler. Galib ile Küleyb iki Nuaymı da bırakıp Sülma ile Harmelenin yanına vararak şöyle demişlerdi: “Sizler aşiretten olduğunuz halde belirli bir mevkinin sahibi bulunmuyorsunuz. Filan gün olacağı zaman, ikiniz de Hürmüzan üzerine yürüyünüz. Bizim birimiz Menazir üzerine, diğerimiz ise Nehr Tiri üzerine gidecek, orada savaşçıları öldüreceğiz. Daha sonra sizin bulunduğunuz tarafa geleceğiz. Allahın izni ile Hürmüzan ile aramızda herhangi bir engel kalmayacaktır.” diyerek geri döndüler. Kendileri de bunu kabul ettikleri gibi onların kavimleri olan Amr bin Malikoğulları da bu daveti kabul etti. Amr bin Malikoğulları islamdan önce Hüzistanda otururdu. Bölge halkı da onlara eman verir, ilişmezdi. Sülma ve Hermele ile Galib ve Kuleybin sözleştikleri o gece gelince, Hürmüzan Nehr Tiri ile Dülüs arasında bir yerde idi. Sülma ile Harmele sabah vakti savaşa hazır halleriyle çıkmışlardı, Nuaym ile beraberindekileri de harekete getirerek Hürmüzan ile Dülüs ile Nehr Tiri arasında karşılaştılar. Sülma bin el-Kayn, Basra halkının komutam, Nuaym bin Mukarrin ise Küfelilerin komutanı idi. Her iki ordu arasında çarpışma oldu.
Onlar bu durumda iken Galib ve Küleyb tarafından yardımlar geldi.
Hürmüzan da Mehazır ile Nehr Tirinın alınmış olduğu haberini alınca, kendisinin de, beraberinde bulunanların da maneviyatı kırılmış, Allah hem Hürmüzanı hem de beraberinde bulunanları yenilgiye uğratmıştı. Müslümanlar onlardan diledikleri kimseleri öldürmüş, dilediklerini ganimet olarak almışlardı. Düceyl kıyısına varıncaya kadar onları takip ettiler. Dücel den beri olan her yeri ellerine geçirdiler ve Sükul-Ahvazda karargahlarını kurdular. Hürmüzan, Sükul-Ahvaz köprüsünü aşarak orada durdu. Böylece Düceyl, Hürmüzan ile Müslümanlar arasında kalmış oldu. Hürmüzan artık karşı koyamayacağını anlayınca barış istedi. Utbe ile istişare edince Utbe bu barış teklifini şu şartlarla kabul etti: Ahvazın tümü ile, Menazir ve Nehr Tiri hariç olmak üzere, Can Kazak bölgesi Hürmüzana verilecek, Menazir ile Nehr Tiri ve savaşta ele geçirdikleri yerler ise Müslümanların elinde kalacaktı.”
Sülma Menazırde silahlı askerler bırakarak onların başına Galibi getirdi. Hermeleyi ise Nehr Tiride bırakmış, komutan olarak da Kuleybi tayin etmişti. Bunların ikisi de Basra tarafının silahlı askerlerinin başında bulunuyordu. Ayrıca Amroğullarından çeşitli kimseler Basraya hicret edip oraya yerleşmişlerdi.
Utbe Basra halkından bir topluluk ile birlikte aralarında Sülmanın da bulunduğu bir heyeti Ömerin yanına göndermişti. Ömer bu heyete ihtiyaçlarını kendisine bildirmesini emredince hepsi: “Ammenin işlerini görüp gözetecek sensin” diyerek kendileri için isteklerde bulundular. Ancak Ahnef bin Kays söz alarak şunları söyledi: “Ey müminlerin emiri! Sen onların söz ettikleri gibisin. Bununla birlikte bizim sana ulaştırmamız gereken bazı hususlar senin gözünden kaçmış olabilir ve bu hususlar herkesin faydasına olabilir. Gerçek şu ki yönetici bizzat kendisinin göremediği şeyleri haber verenlerin gözleriyle görür, onların kulaklarıyla işitir. Bizim Kufeli kardeşlerimiz deve gözü gibi bir yerde yerleştiler. Orada tatlı pınarlar ve verimli bahçeler vardır. Meyveler gelir, fakat onları toplamazlar. Biz Basra halkı ise tuzlu, gevşek ve verimsiz bir yere konakladık. Onun bir tarafı düzlükte iken, diğer tarafı ise tuzlu ve acı denize karışıyor. Buraya akan su deve kuşunun boğazından akan acı bir suyu andırıyor. Ev lerimiz kalabalık, geçimliğimiz dar, sayımız çok, şereflilerimiz az, sıkıntı çekenlerimiz fazla, dirhemimiz büyük, ölçeğimiz küçüktür. Yüce Allah bize genişlik vermiş, arazimizi artırmıştır. Sen de ey Müminlerin emiri, bizi daha bir rahata kavuştur, bizim geçim kaynağımızı artır ki bunlardan yararlanabilelim ve yaşayabilelim.” Ömer onun bu söylediklerini işitince onlara iyilikte bulunur, Kisra ailesinin elinde bulunan toprakları onlara ikta olarak verdiği gibi daha fazla iyiliklerde de bulunur. Daha sonra: “Bu genç Basra halkının efendisidir” diyerek onun hakkında Utbeye mektup yazmış, onun sözlerine kulak vermesini, görüşlerini kabul etmesini tavsiye ederek onları yurtlarına geri göndermiştir.
Müslümanlar bu şekilde Hürmüzan ile antlaşmak üzereyken Hürmüzan, Galib ve Küleyb arasında arazilerinin sınırı konusunda anlaşmazlık çıktı. Bunun üzerine Sülma ile Harmele anlaşmazlığı çözmek üzere aralarına girdiler ve Galib ile Küleybin haklı, Hürmüzanın haksız olduğunu gördüler. Fakat Hürmüzan karşı çıkarak daha önceki şartlara da riayet etmeyip Kürtlerden yardım istedi. yalnız kendi askerleri ona yardımcı olmadı. Sülma ve beraberindekiler konuyu Utbeye yazdılar. Utbe de Ömere yazdı. Ömer Utbeye yazdığı cevabında, Hürmüzanın üzerine gitmeyi emrederek Müslümanlara yardımcı olmak üzere Saadoğullarından Hurkus bin Züheyri gönderdi. Hurkus Resulallahın sahabeleri arasındadır. Onu hem Hürmüzan ile savaşmak için komutan yapmış, hem de ele geçireceği yerin komutanı olarak tayin etmişti. Hürmüzan ve beraberindekiler yola koyulurken, Müslümanlar da Sükul-Ahvaz köprüsüne doğru yola koyuldular ve Hürmüzana şöyle haber gönderdiler: “Ya sen köprüyü geçip bizim tarafa gel, yahut biz geçip senin tarafına gelelim.” Hürmüzanın: “Siz köprüyü aşıp bize geliniz” diye haber göndermesi üzerine onlar da köprüyü geçtiler ve Sukul-Ahvaz taraflarında onlarla çarpıştılar. Hürmüzan bozguna uğrayıp Ramahurmuza doğru yürüdü. Hurrus, Sukul-Ahvazı fethederek orada yerleşti ve Tüstere kadar olan bölgeyi genişletip eline geçirdi, halkından cizye aldı. Ömere zafer haberini ve ganimetIerden alınan beşte birleri gönderdi.