Daha sonra Müsenna, Hirede Beşir bin el-Hasasiyyeyi bırakarak Sevadı aşıp geçmeye başladı. Meysan ve DestmiSana da silahlılarını gönderip Ulleyste konakladı. Ulleys, Enbara ait bir kasabadır. Bu gazve aynı zamandaSon Enbar ileSon Ulleys Gazvesi adlarıyla da bilinmektedir.
Müsennaya biri Enbarlı öbürü de Hireli olmak üzere iki kişi geldi. Enbarlı ona Sükul-HanMisi, Hireli de Bağdadı hedef gösterdi. Müsenna onlara: “Bunların hangisi öbüründen daha önce gelir?” diye sorunca, gelenler: “Aralarında birkaç günlük yol vardır” diye cevap verdiler. Bu sefer Müsenna: “Hangisinin işi daha erken bitirilmelidir?” diye sorunca, ikisi de: “SükulHanafısin” dediler ve şöyle devam ettiler: “Orada Medain, Kisra, Sevad, Rabia ve Kuzaalıların tacirleri toplanır. iranlı olmayanlara da eman vererek gelirler. ”
Bunun üzerine Müsenna atlıları ile birlikte, pazarının kurulduğu gün HanMis çarşısına hücum etti. Orada Rabia ve Kuza alılardan atlılar da vardı. Kuzaalıların başında Vebere oğlu Romanus, Rabialıların başında ise Kays oğlu Selil vardı. Müsenna, pazarı ve içindekileri yerle bir etti. Eman ile pazara gelmiş olanların da bütün eşyalarını aldı. Daha sonra Enbara geçti. Enbar halkı kendilerini koruyup kalelerine sığındılar. Fakat onu tanıyınca, kapıları açıp yanına gittiler ve hayvanlarına yem, askerlerine de azık götürdüler. Müsenna onlardan Suk-Bağdaza götürecek kılavuzlar istedi. Enbar Dihkanına Medaine gitmek istediği hissini verdi. Oradan Bağdaz üzerine geceleyin yürüdü ve yanlarına vardı. Sabahleyin pazarlarına baskın yaptı. Önüne geleni kılıçtan geçirdi ve istediği her şeyi aldı. Müsenna, askerlerine: “Sadece altın, gümüş ve değerli şeyler alınız” diye talimat verdi.
Daha sonra oradan geri dönerek Enbara ait bulunan Nehr es-Salihinde konakladı. Arkadaşlarının: “Bunların bizi takip etmeye başlamaları ne de çabuk oldu?” dediklerini işitince, onlara konuşma yaparak şunları söyledi:
“Allaha hamdediniz ve Ondan esenlik dileyiniz. Gizlice konuştuğunuz zaman iyilik ve takvadan söz ediniz, günahtan ve düşmanlıktan asla söz etmeyiniz. işleri iyice ölçüp biçiniz, değerlendiriniz, ondan sonra konuşunuz. Şunu bilin ki, tehlikeyi haber verecek olan kişi henüz onların şehirlerine varmış değildir. Bu haber onlara varmış bile olsa onların kalbIerindeki korku sizi takip etmelerini önleyecektir. Şunu bilin ki yapılan baskınlar öyle dehşet verir ki kaş ile göz arasında kalbIeri zayıflatır. Eğer koruyucular sizleri görülebilecek bir mesafeden izleyecek olsalar bile sizler, bu değerli deve ve atlar üzerinde olduğunuzdan dolayı karargahınıza varmadan önce sizlere yetişemezler. Yetişecek bile olsalar, ecir umarak ve zafer kazanmayı ümit ederek onlarla çarpışırım. O bakımdan Allaha güveniniz ve ondan iyilik bekleyiniz. Çünkü sizleri pek çok cephede muzaffer kılmıştır. ”
Daha sonra onları alıp Enbara gitti. Arkasında kalan Müslümanlar ise Sevadın altını üstüne getiriyorlar, Keskerin alt tarafı ile Fıratın aşağı bölgeleri arasındaki yerlerde istedikleri gibi talanlar yapıyorlardı. Miskabı Aynut-Temr ve Felalic bölgesine casus olarak gönderdiler. O sırada Müsenna Enbarda bulunuyordu.
Müsenna, Bağdaddan Enbara dönünce Mudarib el-icliyi bir topluluk ile birlikte Kebas üzerine gönderdi. O sırada Kebasın başında Tağlibli Paris el-Unnab bulunuyordu. Daha sonra Müsennanın kendisi de onlara yetişip onlarla birlikte yola devam etti. Kebasa vardıklarında orada bulunanların Faris el-Unnab ile birlikte gitmiş olduklarını gördüler. Bunun üzerine Müslümanlar Onun peşine takıldılar, Kebasdan ayrıldıktan sonra Ona yetiştiler. Onunla beraber olanlardan geride kalanları öldürdüler ve bu konuda oldukça ileriye gittiler. Enhara geri döndüklerinde Müsenna, Tağlibli Furat bin Hayyan ile Uteybe bin en-Nahhası serbest bırakıp Sıffinde bulunan Tağlibin kollarına baskın yapmalarını emretti. Daha sonra Müsenna da onların arkasından giderek geride kalan Müslümanların başına Hüceymli Amr bin Ebi Selmayı bıraktı. Sıffine yaklaştıklarında orada bulunanlar kaçtılar ve Fırafı aşıp Cezireye vardılar. Bu sırada Müsenna ve arkadaşları ile birlikte bulunan azıklar tükendiğinden son derece lazım olanların dışında kalan develerini yediler. Yiyecek bir şeyleri kalmadığı bir sırada Deha ile Havranlılardan bir kervana rastladılar. Kervanda bulunanları öldürdüler ve eman sahibi Tağlibli üç kişiyi esir aldıkları gibi kervanı da aldılar. Müsenna onlara: “Haydi bana kılavuzluk ediniz” deyince, onlardan bir tanesi: “Benim aileme ve malıma eman verecek olursanız sizlere Tağlibden bir kabileyi gösteririm” dedi. Müsenna ona; istediği emanı verdi ve gün boyunca bu kişi onlarla beraber yola devam etti. Müsenna Tağlibliler üzerine akşam üzeri davarlar sudan gelip sahipleri de evlerin avlularında oturmuş dinlendikleri bir sırada hücum etti. Savaşçıları öldürdü, çoluk çocuğu esir aldı, malları da önüne katıp götürdü. Tağlibliler Zur-Ruveyhileoğullarından idiler. Müsenna ile birlikte bulunan Rebialılar paylarına düşen ganimetlerle esirler satın alıp onları hürriyetlerine kavuşturdular. Araplar Cahiliye Döneminde esir aldıkları zamanlarda, Rebialılar esir almazdı.
Müsennaya çoğu kimsenin Dicle kıyısını yiyip bitirdiği haberi verilince, sağ ve sol kanatlarında ikisi de Şeybanlı olan Numan bin Avf ile Matar, ileri kuvvetlerinin başında Gilfanlı Huzeyfe bin Mihsan olduğu halde yola koyuldu. Dicle kıyılarını yiyip bitiren kimseleri takip etmeye başladılar ve onları Tekrifde yakaladılar. Diledikleri gibi davar ganimet aldılar ve ondan sonra Enbara geri döndüler. Uteybe ile Furat beraberindekilerle birlikte Sıffin üzerine baskın yapıncaya kadar yollarına devam ettiler. Sıffinde Nemrlilerle Tağlibliler dayanışma halinde bulunuyorlardı. Onlara yaptıkları baskında bir kısmını suya attılar. Suya atılanlar “Boğuluyoruz, boğuluyoruz” diye bağırınca, Utbe ile Furat askerleri teşvik ederek: “Bu boğulmak yakmanın bir karşılığıdır” diyerek sesleniyorlardı. Bununla Cahiliye Dönemindeki bir olayı onlara hatırlatmak istiyorlardı. Bu olayda Bekir bin Vailden bir grup kimseyi bir korulukta yakmışlardı.
Daha sonra hepsini suda boğmuş olarak Müsennanın yanına vardılar.
Ömer bunun haberini alınca, Uteybe ile Furafı yanına çağırarak bu sözleri ne maksatla söylediklerini sordu. Her ikisi de bunu intikam almak gayesiyle değil de bir deyim olarak söylediklerini bildirince, Ömer bu konuda onlardan yemin istedi ve arkasından her ikisini de Müsennanın yanına gönderdi.