Farslılar Müslümanların Sevad bölgesinde yaptıklarını görünce, o zaman başlarında bulunan Rüstem ile Firuzana şöyle dediler: “Sizin aranızdaki ayrılıklar, sonunda Farsları güçsüz düşürdü ve düşmanları onların her şeylerine göz dikmeye başladı. Artık bu görüşlerinizde devam etmenize ve Fars halkını helake götürmenize müsaade etmeyeceğiz. Bağdad, Sabat ve Tekritden sonra Medainin dışında bir yer kalmıyor. Allaha yemin ederiz ki, ya bir görüş etrafında birleşirsiniz, yahut da işe sizden başlarız, sonra da sizden yana rahatlamış olarak ölür gideriz.” Bunun üzerine Firuzan ile Rüstem Kisranın kızı Burana: “Bize Kisranın ve Kisra soyundan olanların hanımlarının ve cariyelerinin isimlerini yaz.” dediler. Buran onların istediklerini yaptı. Bu sefer bütün bu kadın ve cariyeleri huzura getirerek, Kisranın soyundan bir erkek evladı kendilerine göstermeleri için onlara işkenceye başladılar. Fakat hiç birisinin Kisradan çocuğu yoktu. Aralarından bir tanesi: “Kisranın oğlu Şehriyarın Yezdecird diye bilinen bir çocuğu dışında kimse kalmış değildir. Onun annesi ise Baduriya halkındandır” dedi. Bunun üzerine bu kadına haber gönderip bu çocuğu kendisinden istediler. Annesi Şiranın döneminde bütün kadınları toplayıp erkek çocuklarını öldürdüğü sırada saklamış ve onu dayılarının yanına göndermişti. Bu kadına bu çocuğunun şimdi nerede olduğunu sorunca, onlara yerini de söyledi. çocuğu getirip, henüz yirmi bir yaşında iken krallığa geçirdiler ve etrafında toplandılar. Böylelikle Farslılar da rahatlamış ve bu konuda kendilerince işi sağlama bağlamış oldular. Merzubanlar ona itaat edip yardımcı oldular. Yezdicürd de her bir silahlı birliğe ve sınır bölgesine gerekli tayin ve tespitleri yaptı. Hire, Übülle, Bnbar ile başka yerlerin askerlerini belirleyip tayin etti.
Onların bu durumunu Müsenna ve Müslümanlar haber alınca, Ömer bin Hattab a Sevad bölgesi halkından neler beklediklerini umduklarını yazdılar. Fakat bu mektupları Ömere vardığında, Sevad bölgesinin halkı ahdi olanlar ve olmayanlar dahil olmak üzere küfre girdiler. Bunun üzerine Müsenna Zu-Kara, diğer kimseler deet-Taff denilen yerde ve tek bir askeri karargah halinde konakladılar. Müsennanın mektubu Ömere vardığında: “Allaha yemin ederim, Acem krallarını Arap krallarıyla vuracağım.” diye söyledi. Daha sonra reis, görüş sahibi, soylu, cömert, hatip, şair bırakmaksızın hepsini bu iş için göreve çağırdı. Böylece Ömer onları ileri gelen ve başı çekenlerle karşı karşıya getirmiş ve onları vurmuş oldu.
Ömer Müsennaya ve onunla birlikte olanlara mektup yazarak Acemler arasından çıkıp onlara yakın suların bulunduğu bölgelere dağılmalarını, Rabia, Mudar ve onlarla antlaşmalı olan kimseler arasında yardımcı olabilecek, atlı hiçbir kimseyi bırakmaksızın, ister istemez yardıma getirmelerini emretti. Bunun üzerine, Müsenna ile birlikte bulunanlar Hail, Şirafve Basrada bir dağ olan Gudda ve Selmana kadar olan bütün bölgelere dağıldılar. Her biri diğerine bakarak biri ötekisine yardımcı olmaya başladı. Bu, olay, Hicretin 3. yılının Zilkade ayında (27 Aralık 634 – 25 Ocak 635) olmuştu.
Ömer aynı yılın Zilhicce (26 Ocak – 24 Şubat 635) ayında hacca gideceğini bütün bölgelerdeki valilerine bildirerek yardımcı kuvveti, atı, silahı, ya da görüşü olabilen hiçbir kimseyi bırakmaksızın hepsini yanına göndermelerini emretti. Medine ile Irak yolunun ortasına kadar olan kimseler hacdan döndükten sonra Medinede Onun huzuruna çıktılar. Fakat Iraka daha yakın olan kimseler ise Müsenna bin Hariseye katıldılar. Arapların bütün yardım ve destekleri Ömere gelmiş oldu.
Ömer bin Hattab bu sene ve halifeliğinin bütün senelerinde hep hac etti ve hac emirliğini bizzat kendisi yaptı.
Bu sene Ömerin Mekkedeki valisi bazılarının söylediklerine göre Attab bin Esid, Taifteki valisi Osman bin Ebil-As, Yemendeki valisi Yala bin Münye,Umman ve Yemame Valisi Huzeyfe bin Mihsan, Bahreyn Valisi el-Ala bin el-Hadrami, Şam bölgesi Valisi Ebu Ubeyde bin el-Cerrah, Ktife ve çevresinden fethedilen bölge üzerinde de Müsenna bin Harise idi. Kadılık görevi ise zikredildiğine göre Ali bin Ebi Talibin uhdesinde bulunuyordu.
Resulallahın Mevlası Ebu Kebşe bu yıl vefat etti. Bundan sonra vefat ettiği de söylenmiştir. Ebu Bekirin halifeliği döneminde ise Süheylin kardeşi Sehl bin Amr vefat etmişti. Sehl Fetih Günü islama girenler arasında idi. Leysli Sab bin Cessame de Ebu Bekirin halifeliği döneminde vefat etmiştir. Onun halifeliğinin ilk dönemlerinde oğlu Abdullah da vefat etmiştir. Abdullah Taif muhasarası sırasında yara almış, daha sonra bu yarası yeniden azmış ve ölümüyle neticelenmişti.
Bu yıl Erkam bin Ebil-Erkam Ebu Bekirin vefat ettiği günde vefat etmiştir. Erkamın evi, Resulallahın Mekkede risaletinin ilk günlerinde gizli olarak davasını yaymak için toplandığı yerdir.