"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Amiroğulları, hevazın ve süleymin irtidat etmesi

Amiroğulları irtidat etmek konusunda oldukça mütereddit davranıyor ve Esed ile Gatfanlıların ne yapacaklarına bakıyordu. Etrafları irtidat etmiş olanlarla çevrilmiş olduğu bir sırada.Amiroğulları lider ve ileri gelenlerinin itaati altında idiler. Kurra bin Hübeyre, Kaaboğulları ile onlara karışanlar arasında bulunuyordu. Alkame bin Ulase de Kilaboğulları ile onları sarmış olanlar arasında idi. Alkame daha önce islama girmiş ve Peygamberin döneminde irtidat etmiş, Taifin fethinden sonra da Şama gitmiş idi. Peygamber vefat edince, alelacele gelerek, Kaaboğulları arasında etrafına bir grup asker topladı. Ebu Bekir Onun bu durumunu haber alınca, başında el-Kaka bin Amrın, bir başka görüşe göre de Kaka bin Surun bulunduğu bir askeri birlik göndererek, Alkame üzerine -onu öldürür ya da esir alır ihtimaliyle- hücum etmesi talimatını verdi. Kaka Alkamenin konaklamış olduğu su kenarına hücum tertipleyinceye kadar yola devam etti. Alkame ise, devamlı bir hazırlık içerisinde idi. Daha erken davranarak atına binip onlardan önce kaçtı. Diğer taraftan hanımı ve çocukları islama girdiler.
Kaka onları alıp Ebu Bekirin yanına getirdi. Ailesi ve çocukları Alkamenin durumu üzere kafir-mürted olmayı kabul etmediler. Ayrıca Ebu Bekire de onların asli yuvalarından yurtlarından ayrıldıkları haberi de ulaşmamış bulunuyordu. Ebu Bekire: “Alkamenin yaptığından bizim günahımız ne olabilir ki?” deyince, Ebu Bekir onları serbest bıraktı, Alkame daha sonra islama girdi ve tekrar islama dönınesi kabul edildi.

Buzahalıların yenilgiye uğramasından sonra Amiroğulları gelerek: “Daha önce kendisinden çıktığımız şeye yeniden giriyoruz ve Allaha ve Resulüne iman ediyoruz” deyip Halidin yanına vardılar. Halid de onlarla Buzahalılara yaptığı beyatin aynısı üzere beyatleşti ve islama destek olmayı kararlaştırıp kabul ettiler. Onun beyati, yani onlara verdiği sözler şu şekilde idi: “Allahın ahdi ve misakı üzere söz veriyorsunuz ki Allaha ve Resulüne iman edecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Bu esaslar üzerine kadınlarınız ve çocuklarınızIa da beyatleşeceksiniz.” diyor, onlar da: “Evet” diye cevap veriyorlardı. Esed, Gatfan, Tayy, Süleym ve Amiroğullarından irtidat ettikleri sırada etrafı yakanlar, başkalarının organlarını keserek müsle yapanlar ve islama saldırıda bulunanların getirilmesinden başka hiçbir tekliflerini kabul etmiyordu. Bunun üzerine bu gibi davranışlarda bulunan kimseleri Halidin yanına getirdiler. O da ceza olmak üzere onların organlarını kesti, yaktı, onlara taş attırdı, onları dağların tepelerinden bıraktı ve kuyulara attı. Ebu Bekire yaptıklarını bildirmek üzere elçi de gönderdi. Ayrıca Ebu Bekire, Kurra bin Hübeyreyi ve Onunla birlikte zincirlere vurulmuş bir grup kimseyi gönderdiği gibi Züheyri de birlikte aynı şekilde göndermiş idi.
Um Zimie gelince: Gatfan, Tayy, Süleym, Hevazin ve diğer kabilelerden kaçan kimseler Malik bin Huzeyfe bin Bedrin kızı olan Um Zimi Selmanın etrafında toplandılar. Onun annesi Rabia bin Bedrin kızı olan Um Kirfa idi. Um Zimi, annesi Um Kirfa hayatta iken, esir alınmış idi. Onun esir alındığı gazveden daha önce söz etmiştik. Ayşenin payına düşünce Ayşe azat etti, O da kavminin yanına gidip orada irtidat etti. Bilahare kaçan askerler etrafında toplanınca onlarla savaşmaya devam etmek emrini verdi. Etrafındakilerin sayısı arttı ve oldukça güçlendi. Halid, Onun durumunu haber alınca, üzerine yürüdü. ilk günde oldukça çetin bir çarpışma oldu. Um Zimiin kendisi ise son derece metekebbirane bir tavır ile annesine ait bir devenin üzerinde duruyor idi. Bir grup atlı devesinin etrafında toplanıp devesini kestiler ve Onu da öldürdüler. Devesinin etrafında yüz kişi kadar öldürüldü.

Halid zafer müjdesini Ebu Bekire bildirdi.
el-Fücae es-Süleminin haberine gelince: Onun asıl adı iyas bin Abdullah yalildir. Kendisi Ebu Bekirin yanına gelerek: “Bana silah yardımında bulunursan o silahlarla irtidat edenlere karşı savaşırım” demesi üzerine Ebu Bekir silah verdi ve bir grup kişinin başına geçirdi. Fakat Müslümanlara aykırı hareket edipel-Ceva denilen yerde konakladı. Ayrıca, eş-Şeridoğullarından Nuhbe bin Ebi Meysayı gönderip Müslümanlara hücum etmesini emretti. O da Süleym, Amir-oğulları ve Hevazinliler arasında bulunan bütün Müslümanlar üzerine bir baskın yaptı. Bunun haberi Ebu Bekire ulaşınca, Turayfa bin Hacizi göndererek Ona karşı asker toplayıp üzerine yürümesini emretti. Ona yardımcı olmak üzere de Abdullah bin Kays el-Haşiyi gönderdi. Her ikisi de yola koyulup iyasın peşine takıldılar. Fakat saklandığı için göremediler. Daha sonra Onunla el-Ceva denilen yerde karşılaştılar. Bir grup kişi öldürülmekle birlikte iyas, el-Fücaeye kaçmayı başardı. Turayfe yetişti ve esir alarak Ebu Bekire gönderdi. Medineye geldiğinde Ebu Bekir, Medine namazgahında bir ateşin yakılmasını, daha sonra da elleri ve ayakları bağlı olarak Onun bu ateşe atılmasını emretti.
Süleymoğullarından Abduluzzanın oğlu Ebu Şecrenin haberine gelince: el-Hansanın oğlu olup Süleymoğullarından irtidat edenlerle birlikte irtidat etmiş idi. Fakat Süleymoğullarından bazısı ise Ebu Bekirin emir olarak tayin ettiği Man bin Haciz ile birlikte islam dini üzere sebat etmişlerdi. Halid, Tulayha üzerine giderken Mana bir mektup yazarak Süleymoğullarından Müslüman olarak beraberinde bulunanları alıp kendisine katılmasını emretmiş idi. Man da yola çıktı ve görevine vekil olarak kardeşi Turayfa bin Hacizi bıraktı.
Ebü Şecre irtidat ettiğinde şu beyitleri söylemişti:
Kalbim artık ayıkmış bulunuyor,
Sevdiklerini ve kınayanlarını görüyor artık
Ey kavminin, çokluğundan söz eden
Senin onlardan payın yenilmek ve kötülük görmektir.
Sen bizleri her zorlu günde başkalarından sor
Düşmanlarla karşılaştığımızda nasılız diye!
Bizler serkeşlere yular takanlar,
Ölüm aramızda gezinirken vuranlar değil miyiz?
Ben Halidin askerlerine mızrağımı çektim,
Bundan sonra da çok yaşayacağımı umarım.
Daha sonra Ebü Şecre islama girdi. Ömer zamanında Medineye geldiğinde Onun fakirlere bazı malları paylaştırdığını görüp, “Bana da ver, ben ihtiyaç sahibi bir kimseyim” deyince, Ömer: “Sen kimsin?” diye sordu, O da: “Ben Abdulüzza es-Süleminin oğlu Ebü Şecreyim” diye cevap verdi. Bu sefer Ömer: “Ey Allahın düşmanı! Allaha yemin olsun sana bir şey vermeyeceğim. Çünkü:Ben Halidin askerlerine mızrağımı çektim Bundan sonra da çok yaşayacağımı umarım diyen sen değil misin?” diyerek, elindeki kamçısıyla başına vurmaya başladı. Sonunda Ebu Secre erken davranıp devesinin bulunduğu yere koştu, devesine binip kavminin yanına gitti. Bu arada:
Ebu Hafs (Ömer) elindekinden bize cimrilik etti Her bir hareketin ise bir pazarlığı olur
şeklindeki beyitin yer aldığı bir şiir ile olayı dile getirdi.