"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Tulayha el-esedinin haberi

Esed bin Huzeymeoğullarından Esedli Tulayha bin Huveylid Resulallah hayatta iken peygamberlik iddiası ile ortaya çıkmıştı. Bu bakımdan Nebi; Onun üzerine Dırar bin el-Ezveri Esedoğullarına vali olarak tayin etmiş ve irtidat edenlere karşı durmalarını emretmiş idi. Bunun sonucunda Tulayha zayıf düşmüş, hatta neticede geriye sadece Onu yakalamak kalmıştı. Dırar bir kılıç darbesi vurduysa da Ona hiçbir şey yapamadı. Bu sefer insanlar arasında silahın Tulayhaya işlemediği haberi yayılınca etrafındakilerin kalabalığı arttı. Peygamber vefat ettiğinde durum bundan ibaretti. Tulayha: “Cebrail bana geliyor” diyerek kafiyeli bir takım yalanlar uyduruyordu. Onlara namaz kılarken secdeyi terk etmelerini emrederek: “Yüzlerinizi toprağa sürüp arkalarınızı da havaya kaldırmanız Allahın işine yaramaz. O bakımdan Allahı ayakta ve iffetli bir şekilde zikrediniz.” gibi şeyler söylüyordu. Araplardan pek çok kişi kabile taassubu etkisiyle Ona uymuştu. Bu bakımdan tabilerinin büyük çoğunluğu Esed, Gatafan ve Tayy kabilelerinden idi.
Fezare ve Gatfan kabileleri Taybanın güneyine yürürken Tayylılar ise, arazilerinin sınırlarında, Esed de Sümeyra denilen yerde konakladı. Abs, Salebe bin Saad ve Mürre kabileleri ise Rebezeninel-Ebrak denilen yerinde toplandılar. Onların etrafında Kinaneoğullarından bir grup kimse daha katıldı. Bölge onlara dar gelmeye başlayınca iki gruba ayrıldılar. Bunların birisi el-Ebrakda kalınca, diğeri de Zul-Kassa denilen yere gitti. Tulayha onlara kardeşi Habali de gönderdi. Habal onların ve onlarla birlikte bulunan Düelli, Leysli ve Müdlicli kimselerin başına geçmiş idi. Medineye elçiler göndererek namaz kılmayı kabul ettiklerini fakat zekat vermek istemediklerini bildirince Ebu Bekir: “Allaha yemin ederim, benden bir deve yularını bile esirgeyecek olsalar onu almak için onlarla cihad edeceğim” dedi. Zekat olarak verilen hayvanların yularları zekat verenlere ait idi. Bu şekilde cevap vererek onları geri çevirdi. Bunun üzerine heyetleri geri dönüp onlara Medinede bulunanların az olduklarını bildirdiler ve Medine üzerine yürümek konusunda iştahlandırdılar.
Heyetlerin ayrılmasından sonra Ebu Bekir Medinenin dağ yollarının başına Ali, Talha, Zübeyr ve ibn Mesud Hazretlerini yerleştirdi. Ayrıca düşmanların kendilerine yakınlığından dolayı baskın yapmaları korkusuyla Medine halkını Mescidde bulunmakla emretti. Üç gün geçmemişken geceleyin Medine üzerine yürüdüler. Zü Husada kendilerine destek olmak amacıyla da bazılarım bırakmış idiler. Geceleyin dağlardaki yollara ulaştılar. Fakat orada bulunan islam savaşçıları onları püskürttü. Ve Ebu Bekire haberini gönderdiler. Mescitte bulunanlar hücum edenlere karşılık vermek üzere su taşıyan bineklerine binerek çıktılar. Düşmanı Zü Husaya varıncaya kadar kovalayıp durdular. Orada bulunan yardımcı kuvvetler şişirip iplere bağladıkları tulumları onların bulundukları yerin üzerine yuvarladılar. Müslümanların develeri ürktü ve Medineye geri döndüler. Hiçbir Müslüman kayıp verilmedi.
Kafirler ise, Müslümanların güçsüz bulunduklarını sanarak, durumu Zul-Kassada bulunanlara ilettiler. Onlar da yanlarına gelip katıldılar. Ebu Bekir ise, insanları savaşa hazırlamakla geceyi geçirdi. Hazırlığını bitirip yola koyuldu. Sağ kanadın başında Numan bin Mukarrin, sol kanadın başında Abdullah bin Mukarrin, piyadelerin başında ise, Süveyd bin Mukarrin bulunuyordu. Tan yeri ağardığında Müslümanlarla düşmanlar aynı düzlüğe varmışlardı. Düşmanlar Müslümanların geldiğini kılıç darbelerini yiyinceye kadar fark etmedi. Güneş görülmeye başladığında geri dönüp kaçmaya başlamışlardı bile… Bineklerinin çokluğuna rağmen onlerı yenik düşürdüler ve pek çok kimse de öldürüldü. Ebu Bekir de Zul-Kassada konaklayıncaya kadar onların peşini takip etti. Bu fetih için bir başlangıç idi. Zul-Kassada Numan bin Mukarrini bir grup asker ile bırakarak Medineye geri döndü. Böylelikle müşrikler Ona boyun eğmiş oldu. Fakat diğer taraftan Absoğulları ile Zübyanlılar aralarında bulunan Müslümanlara hücum edip onları öldürdüler. Bunun üzerine Ebu Bekir öldürdükleri müslümanlar sayısınca hatta daha da fazla müşrik öldüreceğine dair yemin etti. Bu ise Müslümanların güçlerini ve sebatlarını arttırdı.
Bu sırada Medineye Müslümanlardan zekat toplayan bazı kimselerin topladıkları zekatlar ulaşmış bulunuyordu. Bunlar arasında Safvan, ez-Zibrikan bin Bedr, Adiyy bin Hatim de vardı. Bu Üsamenin Medineden çıkışının altmışıncı gününde olmuştu. Üsame de bundan bir kaç gün sonra Medineye geri döndü. Üsamenin gidiş ve gelişinin kırk gün olduğu da söylenmiştir.
Üsame Medineye vardığında Ebu Bekir, Onu Medinede yerine vekil bıraktı ve askerini de hem kendileri, hem de binekleri dinlenmek üzere orada bıraktıktan sonra beraberinde bulunanlarla birlikte savaşmak üzere yola koyuldu. Müslümanlar Onun gitmemesi için ısrar ettilerse de kabul etmeyip: “Ben, sizleri bizzat kendim koruyacağım” diyerek, ZU Husa ile ZulKassaya doğru yürüdü. Sonundael-Ebrak denilen yerde konakladı. Orada bulunanlarla savaştı. Yüce Allah müşrikleri hezimete uğrattı ve müşriklerden pek çok esir alındı. Abs ile Bekroğulları darmadağın oldu. Ebu Bekir, Ebrakda bir kaç gün kaldı. Zübyanoğullarını yenip onların yurtlarını eline geçirdi ve oralarını Müslümanların atları ve zekat hayvanları için bir otlak olarak çevirip tahsis etti.
Abs ve Zübyanlılar bozguna uğrayıp Buzahada bulunan Tulayhanın yanına vardıklarında – Tulayha Sümeyra dan oraya gelmiş ve ikamet etmeye başlamıştı- Ebu Bekir de Medineye dönmüş oldu. Bu sırada Üsame ve askerleri de dinlenmiş bulunuyor ayrıca, kendilerine ihtiyaçlarını karşılayıp artacak şekilde pek çok sadaka (zekat) da gelmiş bulunuyordu. Ebu Bekir çeşitli yörelere göndereceği kıt aları belirleyip onlara sancaklar verdi. Bu amaçla on bir ayrı sancak teşkil etti. Halid bin Velide bir sancak verip Tulayha bin Huveylid üzerine gitmesini, işini bitirdikten sonra imkan bulacak olursa el-Butahda Malik bin Nüveyre üzerine yürümesini emretti.
Ebu Cehilin oğlu ikrimeye de bir sancak verip, Müseylimenin üzerine gönderdi.
Muhacir bin Ebi Umeyyeye de bir sancak verdi ve onu EsvedulAnsinin askerleri üzerine gönderdi ve ayrıca, Kays bin Mekşuha karşı Ebnaya yardımcı olmasını daha sonra da Hadramuta Kindeye gitmesini emretti.
Halid bin Saidi de bir sancakla Şam taraflarına gönderdi.
Amr bin el-Asa da bir sancak verip Kuzaalılar üzerine gönderdi.
Huzeyfe bin Mihsan el-Gilfaniye bir sancak verip Deba halkı üzerine gönderdi.
Arfece bin Hersemeye de bir sancak verip Mehre üzerine gönderdi. Ayrıca Huzeyfe ile Arfeceye bir araya gelip her birisinin diğerine işlerinde yardımcı olmasını emretti.
Şurahbil bin Haseneyi Ebu Cehilin oğlu ikrimenin peşinden gönderip: “ikrime Yemamede işleri bitirdikten sonra sen Riddet Ehliyle atlıların ile birlikte savaşarak Kuzaaya git” diye emir verdi.
Maan bin Hacize de bir sancak verip, Süleymoğulları ile ve onlarla birlikte olan Hevazinliler üzerine gönderdi.
Süveyd bin Mukarrine de bir sancak verip Yemende Tihame üzerine gönderdi.
el-Ala bin el-Hadramiye de bir sancak verip Bahreyne gönderdi. Komutanlar Zül-kassadan ayrılıp her bir komutana da askerleri katıldı.
Her bir komutanın yanına yazılı bir ahidname ile birlikte bütün mürtetlere aynı anlamda birer yazı göndererek onları tekrar islama dönmeyi emrediyor ve korkutuyordu. Bu mektupları da mürtetlere elçileri ile birlikte yola çıkardı.
Abs ve Zübyan bozguna uğrayıp Buzahada Tulayhanın yanına dönünce Cedileye ve Tayylılardan Gavslılara haber gönderip kendilerine katılmalarını emretti. Onlardan bir kısmı Tulayhaya katılıp kendi kavimlerine de kendileriyle birlikte gelmelerini emrettiler. Bunların hepsi Tulayhanın yanına gittiler.
Ebu Bekir Adiyy bin Hatimi, Halidden önce Tayylılara göndermiş daha sonra arkasından Halidi gönderip Tayylılardan başlamak üzere oradan Buzaha üzerine yürümeyi daha sonra el-Butaha varmayı ve bir tarafın işini bitirdiği takdirde kendisine başka yere gitmek üzere izin verene kadar, vakit kaybetmeyip dediği şekilde yoluna devam etmesini emretmişti. Ebu Bekirin kendisi de Haybere doğru çıkıp Halid ile buluşmak gibi bir durum izhar etti. Bununla düşmanı korkutmak amacında idi.
Adiyy, Tayylılara varıp onları islama çağırıp korkuttu. Onlar da bu çağrıyı kabul ederek Adiyye: “Sen de bu orduyu karşıla ve bizim kabilemizden olup da Tulayha yanında bulunanları öldürmemeleri için Tulayhanın yanından kurtarıncaya kadar onu geciktir” teklifini yaptılar. Bunun üzerine Adiyy de Halidi karşıladı ve durumu haber verince, Halid kendisini bir süre geciktirdi. Tayylılar da Tulayha ile birlikte bulunan kardeşlerine haber gönderdiler. Onlar da gelip Tayylılara tekrar katıldılar. Böylelikle Tayylılar islama dönmüş olarak Halidi karşıladılar. Bu sefer Halid, Cedile üzerine yürümek gayesiyle yola çıktı. Fakat Adiyy pek acele etmemesini isteyip bizzat kendisi onların yanına giderek islama davet etti. Onlar da Onun bu davetini kabul ettiler. Böylece Adiyy, Halide onların islama döndüklerini haberini getirmiş olarak geri döndü. Ayrıca onlardan bin süvari Müslümanlara katıldı. Bu şekilde Adiyy, Tayylılar arasında en hayırlı bir kişi ve onlara en çok bereketli olan bir şahıs olmuş oldu.
Halid bin Velid, Ukkaşe bin Mihsan ile Ensardan Sabit bin Akramı öncü olarak gönderdi. Tulayhanın kardeşi Haba onlarla karşılaşınca, Onu öldürdüler. Tulayha bu haberi alınca, kendisi ve diğer kardeşi Seleme ile birlikte yola çıktı. Tulayha Ukkaşeyi, kardeşi de Sabiti şehit edip geri döndüler.
Halid beraberindeki askerlerle geldiğinde Ukaşe ve Sabitin şehit edilmiş olduklarını görünce, Müslümanlar sabırsızlık göstermeye başladılar. Halid askerlerini alıp Tayylılara doğru gitti. Tayylılar kendisine: “Biz, senin yerine Kayslıların işini hallederiz. Çünkü Esedoğulları bizim antlaşmalılarımızdır” dediler. Halid de onlara: “Bu iki gruptan hangisiyle arzu ederseniz çarpışabilirsiniz” deyince, Adiyy bin Hatim: “Eğer bu durum benim en yakın ailem üzerine bile olmuş olsaydı buna karşılık onlarla cihad ederim. Allaha yemin ederim, Esedoğullarıyla bizimle olan antlaşmaları dolayısıyla cihad etmekten geri kalmayacağım” deyince, Halid: “Her iki grup ile yapılan cihad da aynı şekilde cihaddır. O bakımdan sen arkadaşlarının görüşlerine muhalefet etmeyip daha çok savaşmayı arzu ettikleri kimseler üzerine onlarla beraber git” dedikten sonra onlara karşı savaşmak için gerekli takviyesini yaptı. Daha sonra her ikisi de Buzahada bir araya gelinceye kadar yollarına devam ettiler. Bu sırada Amiroğulları yakında bulunuyor ve savaşın kimin aleyhine neticeleneceğini bekliyorlardı. Sonunda her iki taraf Buzahada çarpışmaya başladılar.
Uyeyne bin Hısn, Fezareoğullarından yedi yüz kişi ile birlikte Tulayhanın yanında idi. Şiddetli bir şekilde çarpıştılar. Tulayha ise, elbisesine sarılıp örtünmüş onlara peygamberlik taslıyordu. Savaşın kızıştığı bir sırada Uyeyne, Tulayhanın yanına hızlıca gidip: “Sana hala Cebrail gelmedi mi?” diye sorunca, Tulayha: “Hayır,” dedi. Uyeyne geri dönüp savaşmaya başladı. Daha sonra tekrar Tulayhanın yanına gelerek: “Hay babası geberesice, Cebrail gelmedi mi?” diye sorunca, Tulayha: “Hayır” cevabını verince, bu sefer Uyeyne: “Peki ne zamana kadar gelmeyecek? Allaha yemin ederim, biz çok zor duruma düştük” dedi. Sonra geri dönüp yine çetin bir savaşa tutuştu. Arkasından tekrar Tulayha üzerine yürüyüp: “Cebrail hala gelmedi mi?” diye sorunca, bu sefer Tulayha: “Evet geldi.” diye cevap verince, Uyeyne, “Peki ne dedi?” diye sordu. Tulayha: “Bana senin de Onun değirmeni gibi bir değirmenin var ve unutmayacağın bir sözün var, diye söyledi.” şeklinde cevap verince, Uyeyne: “Evet, Allah da biliyor ki senin hiç unutamayacağın bir şey olacak! Ey Fezareoğulları, çekip gidiniz! Çünkü bu bir yalancıdır.” deyince, Fezareliler çekildiler ve diğerleri de bozguna uğradı.
Tulayha atını ve bineğini hanımı Nevvar için hazırlamış idi. Etrafı sarılınca atına binip karısını da yanına alarak birlikte kurtuldular. Daha sonra: “Ey Fezareliler, kim bu şekilde yapıp karısı ile birlikte kurtulabilecekse yapsın” diyerek kaçıp gitti ve Şama sığındı. Daha sonra Kelb kabilesinin yanında misafir oldu ve Esed ile Gatfanlıların islama girmiş oldukları haberini alınca o da Müslüman oldu. Ebu Bekirin vefatına kadar Kelbliler arasında kalmaya devam etti.
Tulayha, Ebu Bekirin halifeliği döneminde umre yapmak üzere yola çıkmış, Medine yakınlarından geçtiği sırada Ebu Bekire: “işte Tulayha” dedilerse de Ebu Bekir: “Ne yapayım Onu? Artık islama girmiş bulunuyor” diye cevap verdi. Daha sonra Ömerin yanına gelip Halife seçildiğinde beyat etti. Ömer Ona: “Sen Ukkaşe ve Sabitin katilisin. Allaha yemin olsun seni ebediyen sevmeyeceğim” deyince, Tulayha: “Ey müminlerin emiri, Allahın ellerimle ikramda bulunduğu ve onların elleriyle de beni rüsvay etmediği iki adamı ne diye bu kadar düşünürsün?” dedi. Ömer, “Peki kehanetinden geriye ne kaldı?” diye sorunca, Tulayha: “Bir ya da iki üfürükten başka bir şey kalmadı” diye cevap verdi. Tulayha daha sonra kavminin yanına gitti ve Iraka gitmek üzere ayrılıncaya kadar orada kaldı.

Tulayhanın etrafında bulunanlar bozguna uğrayınca Uyeyne bin Hısn esir alınıp Ebu Bekirin yanına getirildi. Medine çocukları eli-kolu bağlanmış olan Uyeyneye: “Ey Allahın düşmanı, sen iman ettikten sonra kafir mi oldun?” diyorlar O da: “Allaha yemin ederim bir an olsun Allaha inanmamazlık etmedim” diye cevap verdi. Bu sebeple Ebu Bekir onu affedip hayatını bağışladı.
Tulayhanın arkadaşlarından durumunu iyi bilen birisi ele geçirilmişti.
Halid Ona Tulayhanın ne söyledikleri konusunda sorunca, adam şunları söyledi: “Onun bize bildirdiklerinden birisi şudur: Kuşlar ve güvercinler, halisane oruç tutanlar ve bizler sizlerden yıllarca önce oruç tuttuk. Bizim mülkümüz Irakı da Şamı da içine alacaktır.”

Ravi der ki: Onlardan, kadın ve çocukları arasından kimse esir alınamadı. Çünkü ailelerini korunacak bir yerde bırakmışlardı, yenilgiye uğrayınca da korktukları için islama girdiklerini belirttiler. Bunun üzerine Halid de onlara ilişmedi.