Asıl adı Ayhele bin Kaab bin Avf el-Ansidir. Ans ise Mezhic Kabilesinin bir koludur. Onun lakabıZul-Himar yanipeçe sahibidir. Çünkü sürekli olarak sanklı ve yüzü örtülü idi.
Peygamber, Bazan Müslüman olunca ve Onunla birlikte Yemenliler de islama girince, bütün Yemeni Ona bağlamış ve kendisini tüm muhaliflerinin üzerine emir tayin etmiş idi. Bazan ölünceye kadar Yemen emiri olarak kaldı. Fakat Bazan öldükten sonra Resulallah Yemenin çeşitli bölgelerine emirlerini görevli olarak göndermişti. Bu şekilde Amr bin Hazmı Necranlılar üzerine, Halid bin Said bin el-Ası Necran ile Zebid arasındaki bölgeye, Amir bin Şehri Hemedan üzerine, Şehr bin Bazanı Sana üzerine, Tahir bin Ebi Haleyi Akk ile Eşariler üzerine, Ebu Musayı Merib üzerine, Yala bin Ümeyyeyi el-Cened üzerine tayin etmişti. Muaz ise, Yemen ile Hadramut arasında bulunan bütün emirler arasında gidip gelen bir öğretici idi. Hadramutun başına ise Ensardan Ziyad bin Lebidi, es-Sekasik ve es-Sekun üzerine Ukkaşe bin Sevri, Muaviye bin Kindeoğulları üzerine Abdullah ya da elMuhaciri tayin etmiş idi. Resulallah hastalandı ve Onun bu rahatsızlığı geçmedi. Sonunda Resulallah vefat etti. Ve adı geçenler vefatı sırasında Yemen ve Hadramut bölgelerinde emir (vali) olarak görev yapmakta idiler.
Yalancı Esvede karşı ilk çıkanlar Şehr, Feyruz ve Dazeveyh idi.
Resulallah, Veda Haccından dönüp vefatından önceki hastalığının dışında bir hastalığa yakalanmış ve Esvedul-Ansi de bunu haber almıştı. Bunun üzerine Peygamberlik iddiasında bulundu. Esved, eli çabuk birisi olduğu için, çevresindekilere şaşırtıcı bazı oyunlar gösteriyordu. Mezhidiler Ona tabi oldu. Böylelikle Esved ile başlayan irtidad hareketi Resulallahın hayatında ve islam tarihinde görülen ilk irtidad olmuş oluyordu. Esved, Necranlılar üzerine hücum etmiş oradan Amr bin Hazm ve Halid bin Saidi çıkartmıştı. Daha sonra Kays bin Abd Yeğus bin Mekşuh Murad emiri Ferve bin Müseykin üzerine hücum etti. Onu oradan sürüp Fervenin yerine geçti. Esved de Necrandan Sanaya geçti. Şehr bin Bazan karşı çıkıp Onunla çarpıştı. Şehr, Esvedin isyanının yirmi beşinci günü öldürüldü. Muaz, ise Meribde bulunan Ebu Musanın yanına kaçıp gitti. Her ikisi de Hadramuta vardılar. Ferveye ise Mezhicliler arasından islama girmiş ve irtidat etmeyen kimseler katıldılar.
Sonunda Yemen mülkü yalnızca Esvedin eline geçti. Yemendeki bütün emirler Tahir bin Ebi Haleye katıldılar. Yalnız Amr ve Halici, Medineye geri döndüler. Tahir ise, Akk ve Sana Dağlarında idi. Esved, Hadramilt tümsekliğinden Taife, oradan Bahreyne kadar olan bölgeyi eline geçirdiği gibi, el-Ahsadan Adene kadar olan bölgeyi de eline geçirdi. Onun bu durumu saman alevi gibi yayılıyordu. Şehr ile karşılaştığı günü yanındaki süvarilerin sayısı öbür binekliler dışında yedi yüz kişi idi. Gittikçe işleri daha bir tehlikeli durum arzediyordu. Onun Mezhic üzerindeki vekili Amr bin Madikerib, askerleri üzerindeki vekili ise, Kays bin Abd Yegus idi. el-Ebnanın durumu ise Feyruz ve Dazeveyhin elinde idi.
Esved, Şehr bin Bazanın öldürülmesinden sonra Onun hanımı ile evlenmiş idi. Bu kadın Feyruzun amcasının kızı idi. Hadramutta bulunan Müslümanlar üzerlerine bir ordu göndermesinden yahut da Esved gibi bir yalancı peygamberin türemesinden çekindikleri için Muaz, es-Sekunlulardan bir kadın ile evlenmiş, es-Sekunlular da Ona meyl etmiş idi.
Nebiin tayin ettiği emirlere ve Yemende bulunan Müslümanlara Peygamberin gelen yazılı emirleri “Esved ile savaşmayı” öngörüyordu. Bunun üzerine Muaz bu işi üstlendi ve Müslümanların manevi güçleri yükseldi. Peygamberin mektubunu getiren Ezdlilerden Vebar bin Yuhannas idi. Cişnes ed-Deylemi dedi ki: “Peygamberin yazılı emirleri bizlere Onu ya çarpışmak suretiyle ya da suikast yoluyla öldürmek şeklinde geliyordu. (Cişnes burada kendisini, Feyruzu ve Dazeveyhi kastediyor.) Ayrıca, henüz dininde sebat edenlerle de yazışmamızı da emrediyordu. Biz de bu şekilde çalıştık. Başımızda kesif bir kalabalık gördük. Kays bin Abd Yegusun durumunda bir değişiklik olmuştu. Kendi aramızda: “Kays ölümden korkar. Bu bakımdan Ona yapacağımız ilk çağrıyı bile kesinlikle kabul eder.” dedik. Bunun üzerine çağırıp Peygamberden gelen haberleri, emirleri ona bildirdik. Bizi üzerine sanki gökten inmiş iz gibi karşıladı. çağrımızı kabul etti. Biz de diğer Müslümanlarla yazışmaya devam ettik. Şeytan Ona bazı şeylerin haberini götürdü. Bunun üzerine Esved, Kaysı çağırıp Şeytanının Kaysı düşmana meyletmesinin cezası olarak öldürülmesini emrettiğini söylüyor, deyince Kays: “Sen benim içimden böyle bir şey geçirmekten kesinlikle çok uzaksın, çok büyüksün” dedikten sonra bizim, yanımıza gelerek: “Ey Cişnes, Feyruz ve Dazeveyh” deyip Esvedin söylediklerini bildirdi. O, bizimle bu şekilde konuşmakta iken Esved haber gönderip bizi tehdit etti. Biz de ona karşı bir özür beyan ettik, ondan kurtulduk. Fakat o da bizden kuşkulanmaya devam ettiği gibi biz de ondan korkup duruyor idik. Tam bu durumda iken bizlere Amir bin Şehr, Zü Züa, Zü Mürran, Zul-Kela ve Zü Zuleym den haberler geldi ve bizleri desteklediklerini bildirdiler. Biz de bunlara mektuplar yazarak, işimizi bir raya oturtana kadar hiçbir şey yapmamalarını emredip bildirdik. Bütün bu topluluklar. Peygamber onlara mektup yazdığı için ayağa kalkmış ve coşmuşlardı. Aynı şekilde Necranlılara mektup yazmış ve dediğini kabul etmişlerdi. Bu durumun haberleri Esvede ulaştı ve sonunun yaklaştığını anladı.”
Cişnes ed-Deylemi anlatmasına devam ediyor: Bazanın oğlu Şehrin öldürülmesinden sonra Şehrin hanımı olup Esvedin kendisiyle evlendiği Azadın yanına girdim. Ona durumumuz ve kararımızı bildirip kocası Şehrin öldürülmesini, aşiretinin yok edilmesini, kadınların namusunun payimal edilmesini hatırlattım. Bana: “Allaha yemin ederim, Allahın yarattıkları arasında bundan daha çok nefret ettiğim hiçbir kimse yoktur.” diye cevap verdi ve şöyle devam etti: “Hiçbir zaman bu Allahın hakkıdır deyip hiçbir şey yapmaz ve hiçbir haramdan çekinmez. Siz bana durumunuzu bildirin ben de size bu işin yolunu göstereyim” diye bitirdi. Cişnes der ki: Bunun üzerine oradan çıktım ve Feyruz, Dazeveyh ve Kaysa durumu anlattım. Tam bu esnada bir adam gelerek Kaysı Esvedin yanına çağırdı. Kays Onun yanına girdiğinde Esvedin yanında Mezhiclilerden ve Hemedanlılardan on kişi bulunuyor idi. Bu bakımdan Onu öldüremedi. Esved, Kaysa: “Ben sana doğruyu haber vermiyor muyum? Ve senin bana söylediklerin yalan değil midir?” (Şeytanını kastederek): “O, bana: Eğer sen Kaysın elini kesmeyecek olursan, O, senin boynunu uçuracaktır” diye söylüyor, deyince Kays ona: “Sen Resulallah olduğun halde benim öldürülmem gerçek ve doğru bir şey olamaz. Bana neyi arzu ediyorsan emret yahut beni öldür. Çünkü bir defa ölmek defalarca ölmekten daha kolaydır. ”
Bunun üzerine Esved, Kaysa karşı yumuşadı ve ilişmedi. Kays, yanından çıkıp bizden tarafa geçince: “Yapacağınızı yapınız” dedi ve bizimle beraber oturmadı.
Esved bizim yanımıza büyük bir kalabalıkla çıkıp geldi. Biz, Onun önünde kalktık. Kapıda yüz kadar sığır ile deve vardı. Bunları kestikten sonra bıraktı. Arkasından da: “Ey Feyruz, senin hakkında bana ulaşan haberler doğru mudur?” diyerek harbesini ona karşı çevirdi ve: “Seni kesmek geldi içimden” diye ekleyince, Feyruz: “Sen bize hısım olmayı seçtin ve bizi başkalarına üstün tuttun. Eğer sen bir peygamber olmasaydın senden payımızı başka bir şeye değişmez miydik? Nasıl öyle bir şey yaparız ki senin sayende biz dünyanın da amretin de iyiliğini kazanmış bulunuyoruz?” demesi üzerine, Esved: “O halde al bunu paylaştır” dedi, Feyruz da paylaştırıp arkasından yetişti. Bu sırada Esvedin kulağına bir adamın Feyruzdan nakledip: “Yarın ben Onu arkadaşlarıyla birlikte öldüreceğim” diye bir ses işitiyordu. Dönüp baktığında, Feyruzu gördü. Feyruz da kendisine paylaştırma işini yapıp bitirdiğini bildirdi. Daha sonra Esved içeri girdi. Feyruz da geri dönüp bizi durumdan haberdar etti. Bu sefer Kaysa haber gönderip yanımıza gelmesini söyledik. O da gelince toplanıp benim bir daha Azadın yanına giderek kararımızı bildirmek ve görüşünü almak konusunda görüş birliği ettik. Bunun üzerine Onun yanına gittim ve durumu bildirince, bana şunları söyledi: “O, çok sıkı bir koruma altındadır. Köşkün etrafında bekçi ve koruyucu bulunmayan tek yer burasıdır, buranın da arka tarafı şu şu yere bakıyor. Akşam olduğu zaman, burayı alttan kazınız. Orada gözetleyici ve koruyucu yoktur. Bu şekilde onu öldürmek çok kolay olacaktır. Ayrıca, orada bir kandil ve silah da bulacaksınız.”
Bu sırada evlerinden birisinden çıkmakta olan Esved beni gördü ve: “Benim bulunduğum yere ne diye girdin?” diye sorup başıma vurarak yere düşürdü. Oldukça güçlü ve kuvvetli idi. Tam bu sırada hanımı kendisini şaşırtacak şekilde bağırdı ve: “Benim amcamın oğlu beni ziyarete geliyor ve sen Ona bunu yapıyorsun ha?” demesi üzerine beni bıraktı, ben de arkadaşlarımın yanına giderek onlara: “Kaçalım kurtulalım” deyip olanları anlattım.
Bizler bu şekilde şaşkınlık içerisinde iken, Azadın bir elçisi gelerek: “Senden ayrıldığımızda anlaştığımız, görüş birliğine vardığımız konuyu sakın bırakmayasınız.” Bu konuda tatmin oluncaya kadar elçi ile birlikte oldum. Feyruza: “Git ve Azaddan durumun kesinliğini öğren” dedik. Feyruz dediğimizi yaptı. Durumu haber edince, Feyruz: “Gizlice bizler tünelimizi kazarız.” dedi. Bu sırada Esved içeri girdi. O da üzerindeki örtüyü kaldırıp bir ziyaretçi imiş gibi Azadın yanında oturdu. Esved, Azadın yanına girince, karısını kıskandı. Azad, aralarında süt emme ve kendisine göre haram sayılan bir akrabalık bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine Esved, Feyruzu yanından çıkarttı. Akşam olduğu zaman işimize başladık ve taraftarlarımıza durumu bildirip alelacele Hemdaniler ile Himyerlilerle yazışıp ondan sonra kazma işimize başladık. Sonunda eve girdik. Orada bir kalkan altında kandil bulduk. Bizim en güçlümüz olan Feyruzun arkasına geçip Ona: “Bak bakalım ne görüyorsun?” dedik. Feyruz yanımızdan ayrıldı. Bizler, Onun ile koruyucular arasında bulunuyorduk. Feyruz, evin kapısına yanaştığında şiddetli bir horultu sesi işitti. Kadın ise, uyumuyordu. Kapının yanında dikildiğinde, Şeytan Onu oturtup onun dili üzere şunları söyledi: “Ne oluyor benimle senin aranda ne var? Ey Feyruz?” Feyruz, geri dönecek olursa, kendisinin de kadının da ölümüyle sonuçlanacağı korkusuyla alelacele üzerine atıldı ve onunla sarmaş dolaş oldu. Deve gibi birisi idi. Feyruz, Esvedin kafasını yakalayıp Onu öldürdü, boynunu kırdı. Ayrıca dizini sırtına koyup onu da kırdıktan sonra çıkmak üzere kalktığında kadın, onu henüz öldürmemiş olduğu düşüncesiyle elbisesinden yakaladı. Feyruz kendisine: “Onu öldürdüm ve seni de ondan kurtardım” dedi. Daha sonra yanımıza gelip bizi durumdan haberdar etti. Onunla birlikte Esvedin üzerine girdik. Öküz gibi böğürüyordu. Ben elimdeki bıçakla kafasını kestim. Bekçiler geldiğinde, “Ne oluyor?” diye sordular. Kadın: “Peygambere vahiy geliyor” diye cevap verince, hepsi rahatladılar. Biz de yani, Feyruz, Dazeveyh ve Kays ile birlikte taraftarlarımıza durumu nasıl haber vereceğimizi görüştük. Sonunda ilan etmek konusunda görüş birliğine vardık. Tan yeri ağardığında bizimle taraftarlarımız arasındaki parola ile seslendik. Müslümanlar ve kafirler hep birlikte korkuya kapıldılar. Daha sonra ezan okuduk. Ben de: “Şahitlik ederim ki Muhammed Allahın Resulü, Ayhele de yalancıdır” derken Onun başını önlerine attık. Arkadaşları ve bekçileri çevremizi sardılar ve talana başladılar. Bunun üzerine: “Ey Sanalılar, kimin yanında Esved taraftarlarından kimse var ise, onu yakalasın!” dedik. Onlar da dediğimizi yaptılar. Arkadaşları dışarıya çıktıklarında yetmiş kişi kaybetmiş idiler. Karşılıklı olarak yazıştık. Sonunda onların ellerindekilerini, bizim de ellerimizdekileri karşılıklı olarak bırakmayı kararlaştırdık. Biz de bunu yaptık. Fakat onlar bizden hiçbir şeyalmadılar, alamadılar. Sana ile Necran arasındaki bölgeye dağıldılar. Peygamberin ashabı da görevlerinin başına döndüler. Bize Muaz bin Cebel namaz kıldırdı. Resulallaha O henüz hayatta iken, Esvedin haberini bildirdik.
Resulallah olayın olduğu gece haberini almıştı. Fakat bizim elçilerimiz Medineye vardığında Resulallah vefat etmiş bulunuyordu. Bu nedenle bize Ebu Bekir cevap verdi. ibn Ömer der ki: “Esvedin öldürüldüğü gece, Peygambere semadan haber gelmişti. Bunun üzerine Nebi: “el-Ansı öldürüldü. Onu mübarek bir aileden mübarek birisi öldürdü” deyince, “Onu kim öldürdü?” diye soruldu, O da:
“Onu Feyruz öldürdü” diye buyurdu.
Denildiğine göre, Ansinin başından sonuna kadar durumu üç ay sürmüştür. Dört ay dolaylarında da söylenmiştir. Onun öldürüldüğü müjdesini getiren, Peygamberin vefatından sonra Rabiülevvel ayının sonlarında gelmiştir. Böylece bu Medinede Ebu Bekirin aldığı ilk müjde oldu.
Feyruz der ki: “Esvedi öldürdükten sonra işimiz eski durumuna geldi.
Muaz bin Cebele haber gönderdik, O da gelip bize namaz kıldırmaya başladı. O sırada bizler Esvedin taraftarları olan O atlıların dışında hoşumuza gitmeyecek bir şey kalmadığını umuyorken, Peygamberin vefatı haberi geldi. Böylece işler daha çözüldü ve yer yerinden oynadı. ”
Bu yıl içerisinde Peygamberin kızı Fatıma Ramazanın üçüncü (22 Kasım 632) günü yirmi dokuz ya da o civar yaşlarda vefat etti. Onun Peygamberden üç ay sonra vefat ettiği söylendiği gibi, altı ay sonra vefat ettiği de söylenmiştir. Onu Ali ile Esma binti Umeys yıkadı, Abbas bin Abdülmuttalib cenaze namazını kıldırdı. Cenazeyi kab re indirmek için Abbas, Ali ve Abbasın oğlu el-Fadl hazretleri indi.
Yine bu yıl içerisinde Ebu Bekir es-Sıddıkin oğlu Abdullah vefat etti. Abdullah Taifte Peygamber ile birlikte iken Ebu Mihcenin kendisine attığı bir okla isabet almış, daha sonra bu ok yarası nüksetmiş, Şevval (20 Aralık 632 – 17 Ocak 633) ayında vefat etmiş idi.
Ebu Bekire biat edilen bu yılda Yezdicürd Fars ülkesinin hükümdarı oldu.
Yine bu yıl yani Hicretin 11. yılında Ömer bin el-Hattab Eşarilerden bir grup kişiden kölesi Eslemi Mekkede satın almıştır.