Peygamberin Üsame bin Zeydi bir ordunun başına geçirerek Şama doğru gitmeyi emretmiş olduğundan daha önce söz etmiş idik. Nebi Medine ve civarı halkına Onunla gitmeyi emretmişti ve bunlar arasında Ömer bin el-Hattab da bulunuyor idi. Peygamber, Üsame Ordusu yola çıkmadan vefat etmiş, diğer taraftan Araplar ya genel olarak, ya da her bir kabileden kısmen olmak üzere irtidad etmişler, nifak baş göstermiş, Yahudiler ile hristiyanlar kafalarını kaldırrınş idi. Müslümanlar peygamberlerini yitirdikleri, az oldukları ve buna karşılık düşmanlarının fazlalığı dolayısıyla geceleyin sağanak bir yağmura tutulmuş koyunlar durumuna düşmüşlerdi. Bunun üzerine Müslümanlar Ebu Bekire -Üsame ordusunu kastederek-: “Bunlar Müslümanların askerleridir. Araplar ise görmüş olduğun gibi teker teker elinden çıkmış bulunuyor. O halde senin, etrafından Müslümanların cemaatini dağıtmaman gerekmektedir.” deyince, Ebu Bekir: “Nefsim elinde olana yemin ederim ki, eğer vahşi hayvanların beni kapıp götüreceklerini bilsem, yine de Peygamberin emrettiği şekilde Üsame Ordusunu kesinlikle yola çıkartırın.” dedi. Daha sonra Müslümanlara bir hutbe okuyup savaşa hazırlıklı olmayı emretti. Üsame Ordusu arasında yer alan herkesin de el-Curfdaki kamp yerine gitmelerini emretti. Onlar da Ebu Bekirin onlara emrettiği şekilde yola çıktılar. Diğer taraftan Ebu Bekir, bulundukları yerde hicret etmiş oldukları kabul edilen kabilelerden askerler hazırladı. Böylelikle bunlar kendi kabileleri etrafında silahlı kıtalar haline gelmiş oldular. Ancak bunlar sayıca çok azdı.
Askerlerel-Curf denilen yerdeki kamplarına varıp tamam olunca, Üsame askerleri arasında bulunan Ömer bin el-Hattabı Ebu Bekire göndererek, beraberindekilerle birlikte dönmek üzere ondan izin istedi ve şunları söyledi: “İnsanların ileri gelenleri ve söz sahibi kimseleri benimle beraber bulunuyor. Ben, Resulallahın halifesi, Resulallahın haremi ve Müslümanlar için endişeleniyor ve müşriklerin hücumuna uğramalarından korkuyorum.” Üsame ile beraber bulunan Ensar ise, Ömer bin el-Hattaba şunları söyledi: “Resulallahın halifesi Ebu Bekire eğer bizim geri dönmemizi kabul etmeyecek olursa, Ona bizden şunu bildir ve iste ki, bizim üzerimize Üsameden daha yaşlı bir adamı komutan tayin etsin.”
Ömer Üsamenin emrini alıp Ebu Bekire götürdü. Üsamenin dediklerini bildirince: “Eğer köpekler ve kurtlar beni parçalayacak olsalar da yine Resulallahın emrini yerine getiririm ve Resulallahın kestirip attığı bir konudaki hükmünü yeryüzünde benden başka hiçbir kimse kalmayacak olsa bile mutlaka uygularım.” dedi. Bu sefer Ömer: “Ensar, Üsameden daha yaşlı bir adam istiyor” deyince, Ebu Bekir oturmakta olduğu yerden kalkıp Ömeri sakalından yakalayarak: “Heyannesi acı haberini alasıca! Ey Hattabın oğlu, Onu Resulallah komutan tayin etmiş bulunuyor. Şimdi sen kalkıp Onu görevden almamı istersin ha?”
Daha sonra Ebu Bekir çıkıp toplanma yerine vardı, onları yola çıkardı.
Üsame bineğinin üstünde olduğu halde (Halife) Onunla yanya-na yaya olarak yürüdü. Üsame: “Ey Allahın Resulünün halifesi, ya sen de binersin yahut ben de inerim” deyince Ebu Bekir: “Allaha yemin ederim ne sen inersin, ne de ben binerim. Hem Allah yolunda kısa bir süre iki ayağımı ne diye tozlandırmayayım ki? Çünkü gaziye attığı her bir adım karşılığında yedi yüz sevap yazılır, yedi yüz derece yükseltilir ve yedi yüz günahı silinir.”
Geri dönmeyi arzu edince de Üsameye: “Eğer Ömeri geri vermekle bana yardımcı olmayı uygun görüyorsan Onu bana ver” dedi. Üsame de Ömerin geri dönmesine izin verdi. Ebu Bekir daha sonra onlara tavsiyede bulundu ve şunları söyledi: “Hainlik etmeyiniz. Sözünüzde durmamazlık etmeyiniz. Ganimetten çalmayınız, öldürülmüş olanların ağız burun kulak gibi organlarını kesmeyiniz. Çocukları öldürmeyiniz. Yaşlıları ve kadınları da öldürmeyiniz. Hurma ağaçlarını kesip yakmayınız; meyve veren hiçbir ağacı kesmeyiniz. Yemek için müstesna ne bir koyun ne bir sığır, ne de bir deve kesiniz. Manastırlara çekilmiş ve kendilerine dünyadan el-etek çektirmiş bir takım kimselere rastlayacaksınız. Onları ve kendilerini kendisine adadıkları şeylerle baş-başa bırakınız. Yine kafalarının ortasını tıraş ettirmiş ve etrafım bırakıp sarık gibi bağlamış kimseler de göreceksiniz. Onların kafalarını kılıçla uçurunuz. Haydi Allahın adıyla ileri atılınız.”
Daha sonra Üsameye Resulallahın kendisine verdiği emirleri yerine getirmesini vasiyet etti. Üsame irtidad etmiş bulunan Kuzaalılardan bir grup kabileyi vurarak onlardan ganimetler alıp geri döndü. Onun gidiş gelişi kırk gün sürmüştü. Yetmiş gün olduğu da söylenmiştir.
Üsame Ordusunun gönderilmesi Müslümanlara en çok faydası dokunan işlerden biri olmuştur. Çünkü Araplar: “Eğer onların güçleri yerinde olmasaydı bu orduyu göndermezdi.” diyerek yapmak istedikleri pek çok şeyden geri kalmışlardı.