Resulallah Mekkeyi fethedip Sakifliler İslama girip Tebük seferini bitirince her bir yandan Arapların elçileri gelmeye başladılar. Araplar Müslüman olmak için KureyŞi bekliyorlardı. Çünkü, Kureyşliler insanların önderleri, Harem çevresinin halkı, İbrahimin oğlu İsmailin torunları idiler. Araplar bunu inkar etmiyorlardı. Resulallaha karşı savaş açanlar ve Ona muhalefet edenler de Kureyşliler idi. Fakat Mekke fethedilip Kureyşliler Müslüman olunca diğer Araplar artık Resulallaha karşı savaşamayacaklarını ve düşmanlıklarını sürdüremeyeceklerini anladıklarından fevc fevc (büyük gruplar halinde) dine girmeye başladılar. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:Allahın yardımı ve fetih geldiğinde, insanların da Allahın dinine fevc fevc girdiklerini gördüğünde Rabbini hamd ile tesbih edip Ondan mağfıret dile. Çünkü muhakkak O, tövbeleri çok kabul edendir. (Nasr 1-3).
Arapların temsilci heyetleri bu yıl Nebiin yanına geldiler. Esedoğullarının heyeti, Resulallahın huzuruna gelerek: “Sen bize bir elçi göndermeden biz sana geldik.” dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:Onlar bana İslama girdiler diye minnet ederler (Hucurat 17) buyruğunu indirdi.
Bu yılın Rebiyülevvel (18 Haziran – 16 Temmuz 630) ayında Bellilerin heyeti de geldi. Yine ez-Zarilerin on kişilik heyeti de bu yıl geldi. Temimoğullarının Heyeti, Hacib bin Zürare bin Udes ile birlikte Resulallahın huzuruna aynı şekilde bu yıl geldiler. Onlar arasında Akra bin Habis, ezZibrikan bin Bedr, Amr bin el-Ehtem, Kays bin Asım, el-Hattat, Mutemir bin Zeyd büyük bir heyet ile birlikte geldiler. Onlarla birlikte Fezareli Uyeyne bin Hısn da vardı. Mescide girdiklerinde Resulallaha odalarının arkasından: “Ya Muhammed, yanımıza gel” diye seslendiler. Resulallah bundan rahatsız olmakla birlikte onların yanına çıkıp gitti. Bunlar: “Biz yanına geldik. Seninle karşılıklı olarak mufaharede(2) bulunalım. Bunun için şairimize ve hatibimize izin ver.” dediler. Nebi onlara izin verdi. Utarid ayağa kalkarak: “Bizleri fazlü keremiyle melikler yapan, bizlere büyük mallar ihsan ederek onlarla maruf işlemeyi müyesser kılan ve bizleri doğu taraflarının en aziz ve en kalabalık halkı yapan Allaha hamd ederim. Kim bize karşı müfaharette bulunmak istiyorsa saydığımızın benzerlerini saysın” dedi.
(2not) Mufahare: Karşılıklı olarak öğünülecek şeyleri sayıp dökmek.
Resulallah Sabit bin Kaysa: “Adama cevap ver” deyince Sabit ayağa kalkıp şunları söyledi: “Gökleri ve yeri yaratan, onlarda hüküm ve emirlerini yürüten, ilmi Kürsisini kuşatan ve her şey kendisinin fazlu kereminden olan Allaha hamdolsun. Onun kudretinin bir tecellisi olarak O, bizleri melikler kıldı. Yaratıklarının en hayırlısı arasından bir Resul seçti. Bu onların soy itibariyle en şereflileri, en doğru sözlüleri, mevki itibariyle de en üstünleri idi. Allah, Kitabını Onun üzerine indirmiş, Onu yaratıklarının emini kılmıştır. Böylelikle O, Allahın alemler arasından seçtiği kimsedir. Bu peygamber daha sonra insanları imana davet etti. Onun kavminden ve akrabalarından muhacirler Ona iman etti. Bunlar da nesep itibariyle insanların en keremlileri, en üstünleri, davranışları da en hayırlı olan kimselerdi. Onlardan sonra Allahın çağrısım ilk kabul edenler bizler olduk. Bu bakımdan bizler Allahın dininin Ensarı (yardımcıları), Resulünün destekleyicileri olduk. İman edinceye kadar insanlarla savaşırız. Kim Allaha ve Resulüne iman ederse malını ve kanını korumuş olur. Kim de kafir olursa ebediyen Allah yolunda onunla cihad ederiz. Onu öldürmek bizim için kolay bir iştir. Vesselamü aleyküm.”
Bu sefer Heyettekiler: “Ey Allahın Resulü, şairimize izin ver” deyince, Hazreti Peygamber ona da izin verdi. ez-Zibrikan bin Bedr ayağa kalkarak şu beyitleri okudu:
Bizler öyle kimseleriz ki dengimiz bir kabile yok.
Krallar bizdendir! Mabetler bizdedir.
Nice kabileleri ta landa tümden yok ettik,
Arapların faziletlerine uyulur
Kıtlıkta yemek yediririz bizler
Yağmur yağmayıp fakirlik olunca
Gördüğün gibi halkın ileri gelenleri bize gelir
Her taraftan alelacele; biz de ikram ederiz.
Hiç özürsüz genç develer keserek
Misafirleri yedirip doyururuz
Hangi kabileyle öğünüşmeye kalkarsak
Hepsi peşimizden gelir ve bize boyun eğerler.
Diz yüz çevirdik fakat kimse bizden çevirmedi
İşte böylelikle övünürken yükseliriz.
Bu konuda bize karşı övünenler bilir bizi
Sözler döner dolaşır ve herkes ona kulak verir.
O sırada Hassan bin Sabit oralarda değildi. Resulallah onların şairine cevap vermek üzere çağırttı. Hassan der ki: “Ben, Onun söylediklerini işitince kendi vezin ve kafiyesiyle ona şöyle cevap verdim:
Fihr ve kardeşlerinin ileri gelenleri
Uyulacak bir yol açıkladılar
Öyle ki bizler savaşınca düşmanlarımıza zarar,
Taraftarlarımıza da isteyince fayda veririz
İçten içe Allahtan korkan herkes
Razıdır buna, her bir iyilik yapılır.
Bu onların karakteridir, yeni çıkmadı
Şunu bil ki en kötü şey bidatlerdir.
Onlardan sonra onlarla yarışan olursa
Onların en gerisinin arkasından gelir
Pençelerinin yıktığını kaldıramaz kimse
Bir yer savunduklarında da gevşek çıkmazlar
Bir gün yarışırlarsa başkalarıyla, ileri geçerler
Ya da başkalarıyla boy ölçüşürlerse üstün gelirler
Onlar iffetlidir, vahiy de söz etmiştir bundan
Tamahkar değiller, tamah edip alçalmazlar
İhsanlarıyla komşuları na cimri değiller
Asla tamaha da yanaşmazlar
Bir kabileye savaş açarsak gizli tutmayız,
Yaban sığırın gizlice yürümesi gibi
Onlar savaştayken yakınlarındaki ölüm
Ayakları yana kaymış Hilyedeki aslandır sanki
Resulallahın taraf olduğu kimseler ne şereflidir!
Herkes bir tarafa çekip giderken
Onlar tüm kabilelerin faziletlisidir
İster ciddi olunsun ve isterse mizah yapılsın.”
Hassan bu şekilde şiirini bitirdikten sonra Akra bin Habis şunları söyledi: “Bu adam gerçekten muvaffak kılınmış bir kimsedir. Onların hatipleri bizimkinden daha hatib, şairleri de bizim şairlerimizden daha şairdir.” dedi. Daha sonra Müslüman oldular. Resulallah da onlara hediyeler verdi. Yüce Allah:Muhakkak odalarının arka tarafından sana seslenenlerin pek çoğu akıl etmezler. (Hucurat 4) buyruğunu onlar hakkında inzal buyurmuştur.
Yine bu yıl içerisinde Himyer hükümdarlarının İslamı kabul ettiklerini bildiren mektupları Resulallaha ulaştı. Himyer hükümdarlarının elçileri el-H aris bin Abd Külal, en-Numan Kayl Zü-Ruayn ile Hemdan idi. Züra Zü Yezen de Malik bin Mürre er-Ruhaviyi elçi olarak gönderip Müslüman olduklarını bildirdiler. Resulallah da onlara mektup yazarak üzerlerindeki İslami görevlerini yerine getirmelerini emrediyor, kendilerine haram kılınan şeylerden de onları yasaklıyordu.
Behra Heyeti de Resulallahın huzuruna bu yıl içerisinde gelerek el-Mikdad bin Amrın yanında misafir kaldılar.
el-Bekkaoğuları Heyeti, aralarında Harice bin Hısnın da bulunduğu Fezareoğuları Heyeti, Salebe bin Münkiz Heyeti, Dimam bin Salebenin temsilcileri olduğu Saad bin Bekir Heyeti de hep bu yıl içerisinde gelmişlerdi. Dimam, Resulallaha İslamın emir ve hükümlerini sormuş, daha sonra da İslama girmişti. Kavminin yanına döndüğünde Resulallah: “Eğer söylediklerinde doğru ise mutlaka cennete girecektir” diye buyurdu. Dimam kavminin yanına vardığında Onun etrafında toplandılar. İlk sözü: “Şu Lat ve Uzza ne kadar da pis ve çirkin şeylerdir” oldu. Etrafında bulunanlar: “Sen baras, cüzzam ve delilikten korkmuyor musun?” deyince, Dimam: “Yazıklar olsun sizlere.! Bu iki put ne fayda verir, ne de zarar, muhakkak Allah bir Resul göndermiş ve Ona bir kitap indirmiş bulunuyor ve böylelikle sizleri içinde bulunduğunuz sapıklıktan kurtarmıştır.” diyerek Müslüman olduğunu açıkladı. Akşam olduğu zaman huzurunda müşrik ne bir erkek, ne de bir kadın kalmıştı. Bu bakımdan Dimam bin Salebeden daha üstün hiçbir elçinin varlığını kimse işitmedi.