"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ebu rafinin öldürülmesi

Bu yılın Cumadelahire (19 Kasım – 17 Aralık) ayında Yahudi Ebu Rafii Sellam bin Ebıl-Hukayk öldürüldü. Resulallaha karşı Kaab bin elEşrefi destekliyordu. Kaab bin el-Eşref öldürülünce, -ki onu öldürenler Evstendi- Hazrecliler şöyle dedi: “Allaha yemin ederiz, Resulallahın katında onlar bizden ileri geçmemelidir.” Evs ve Hazrec iki erkek devenin hamle yapması gibi karşılıklı olarak yarışıyorlardı. Hazrecliler Resulallah e karşı İbn Eşref gibi düşmanlık besleyenlerin isimlerini hatırladılar. İbn Ebil Hukaykın sözünü ettiler. İbn Ebll-Hukayk, Hayberdeydi. Resulallahdan Onu öldürmek için izin istediler. Resulallah izin verdi. Hazrec Kabilesinden Abdullah bin Atik, Mesud bin Sinan, Abdullah bin Uneys, Ebu Katade, onların antlaşmalısı olan Huzai bin el-Esved, bu işe aday oldular. Onların başına Abdullah bin Atiki başkan tayin etti. Bu şahıslar Hayber Kalesine varıncaya kadar yola koyuldular. Gece Ebu Rafiin evine vardılar. Bu evde içindekiler üzerinde kilitlemedik kapı bırakmadılar. Ebu Rafi yerden yükseltilmiş bir odada kalıyordu. Ona seslenince, hanımı çıkıp, “Kimsiniz?” diye sordu. Onlar: “Biz, Araplardan birkaç kişiyiz, azığımız tükendi, biraz azık istiyoruz” deyince kadın onlara: “Arkadaşınız orada yatıyor, yanına gidin” deyince onlar da gittiler. Bulunduğu yerin kapısından girince kapıyı kapattılar ve yatağında bulunca üzerine atıldılar. Kadın, bağırdı. Onlardan birisi üstüne atılarak öldürmek istediyse de Peygamberin kadınların öldürülmesini ve çocukların öldürülmesini yasaklamasını hatırlayıp vazgeçti. Ebu Rafie kılıçlarıyla vurmaya başladılar. Üzerine bir hamle yapan Abdullah bin Uneys, kılıcını karmna sapladı ve sırtından çıkardı. Abdullah bin Atıkin gözleri zayıftı. Bu bakımdan merdivenden inerken düştü ve ayağı ekleminden çıktı. Onu taşımaya başladılar ve birlikte gizlendiler. Yahudiler onları her tarafta aradılarsa da hiçbirisini göremediler. Arkadaşlarının yani Ebu Rafiin yanına geri döndüler. Müslümanlar şöyle dedi: “Allahın düşmanının öldürülmüş olduğunu nasıl anlayacağız?” Bunun üzerine onlardan birisi ayrılıp bulundukları yere gitti. Herkes Ebu Rafiin etrafında toplanmış ve: “İbn Atiki sesinden tanıdım” diyordu. Ben: “İbn Atik nerede?” diye sorunca, karısı: “Allaha yemin ederim öldü” diye feryadı bastı. Sahabi anlatıyor: “Ruhuma bundan daha tatlı bir söz gelmedi.” Bu şekilde Ebu Rafiin öldürüldüğünü kesin öğrenen sahabi arkadaşlarının yanına dönerek, durumu onlara anlattı. Ağıtçının şöyle bağırdığını işittiler: “Hicaz halkının tüccarı Ebu Rafiin vefat ettiğini bildiriyorum.” Müslümanlar Nebiin yanına varıncaya kadar yollarına devam ettiler, öldürücü darbeyi kimin vurduğunda aralarında anlaşmazlık oldu. Resulallah onlara: “Kılıçlarınızı veriniz!” dedi. Onlar da kılıçlarını verdiler. Nebi, Abdullah bin Üneysin kılıcına dikkatle baktıktan sonra: “Onu öldüren budur, çünkü bu kılıç üzerinde kemiğin etkilerini görüyorum” dedi.
Ebu Rafiin öldürülmesinde şu da söylenmiştir: Resulallah Hicaz bölgesinde bulunan Yahudi Ebu Rafia Ensardan bazı adamlar gönderir ve onların başına Abdullah bin Atiki tayin eder. Ebu Rafi Resulallahı çokça rahatsız ediyordu. Ona yaklaştıklarında güneş batmış ve herkes kandillerini yakmış bulunuyordu. Abdullah bin Atik arkadaşlarına: “Olduğunuz yerde durun, ben ileri gideceğim ve kapıcıya görünmeden varayım. Belki içeri girebilirim” diyerek yanlarından ayrıldı ve kapıya yaklaşıncaya kadar ilerledi. Defi hacette bulunuyormuş gibi elbisesiyle örtünmeye çalıştı. Kapıcı ona: “İçeri girmek istiyorsan haydi gir, çünkü ben kapıyı kapatacağım” diye bağırınca İbn Atik içeri girdi ve kapıcı da kapıyı kapattı. Anahtarları bir direğin üzerine bıraktı. Abdullah der ki: Olduğum yerden kalktım anahtarları aldım, kapıyı açtım. Ebu Rafiin odasında misafirleri gece sohbetine gelmişti. Uyumak isteyince, arkadaşları yanından gitti. Ben de bulunduğu odaya doğru çıktım. Her girdiğim kapıyı da kapatıyordum ve kendi kendime şöyle düşünmüştüm: “Bunlar benim burada olduğumu bilecek olsalar Onu öldürmedikçe yanıma gelemezler.” Abdullah anlatmasına devam ediyor: “Nihayet yanına vardım, fakat karanlıkta nerede olduğunu seçemiyordum.Ebu Rafi diye seslendim. O:Kim o? diye seslendi. Bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Şaşkın bir şekilde bir kılıç indirdim. Bana karşı hiçbir şey yapamadı ve feryadı bastı. Evden dışarıya çıktım. Fazla uzağa gitmeden geri dönüp bir daha yanına girdim:Ne bağırıyorsun dedim.Odamda birileri var, beni kılıçla vurdu deyince, bir daha kılıçla vurdum, fakat yine öldüremedim. Sonunda kılıcı karmna sapladım. Ve sırtından çıkıncaya kadar içeri doğru bastırdım. Kesin olarak öldürmüş olduğumu anlayınca kapıları açıp dışarıya çıktım. Bir basamağa varınca, ayağımı attığımda yere varmış olduğumu zannediyordum, ancak çok aydınlık bir gecede yere düştüm, bacağım kırıldı. Sarığımı çıkarıp bacağımı sardım. Kapının yanında oturarak:Onu öldürüp öldürmediğimi bilmedikçe, Allaha yemin ederim ayrılmayacağım diye karar verdim. Sabah olup horozlar ötmeye başlayınca şöyle bağırıldı:Hicaz halkının tüccarı Ebu Rafiin öldürüldüğünü bildiriyorum. Arkadaşlarıma:Kimseye görünmeyin, Ebu Rafi Allah tarafından öldürülmüş bulunuyor. dedim. Peygamberin yanına varıp durumu anlatınca, bana:Ayağını uzat, dedi. Eliyle onu sıvazladı ve ondan hiç rahatsızlanmamış gibi oldum. ”
Ebu Rafi hicretin 4. yılında Zilhicce (625 Mayıs) ayında öldürüldü, diyen de vardır. Doğrusunu Allah bilir.
Resulallah bu yılın Şaban (625-17 Ocak – 14 Şubat) ayında Ömer bin Hattabın kızı Hafsa ile evlendi. Hafsa daha önce Huneys ile evli idi. Huneys bin Huzafe Selimli olup aynı yılda vefat etmişti.