"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İkinci akabe beyatı

İslam Ensar arasında yayılınca onlardan bir grup kimseye farkettirmeden gizlice Peygamberin yanına gitmeyi kararlaştırdılar. Zilhicce ayında hac mevsiminde kavimlerinin kafirleriyle birlikte Mekke yoluna koyuldular. Mekkede Hazreti Peygamberle görüşüp, teşrik günlerinin ikincisinde Akabe denilen yerde buluşmak üzere sözleştiler.
Kararlaştırılan günün gecesinin üçte ikisi geçtikten sonra gizlice teker teker ayrılıp Akabede toplandılar. Burada toplananların sayısı yetmiş erkek ve iki tane de kadındı. Bu kadınlar Nuseyb bint Kab Umm Umare ile Selimeoğullarından Esma Um Amr bint Adiy idiler. Resulallah yanında Abdülmuttalibin oğlu amcası Abbas olduğu halde onların yanına geldi. Abbas henüz Müslüman olmamıştı. Fakat kardeşinin oğlunun işinin sağlam tutulmasını arzu ediyordu. Bu konuda sözü ilk açan Abbas oldu ve şöyle dedi: “Ey Hazrecliler, (Araplar o sırada Hazreclilere de Evslilere de Hazrecliler, diye söz ederdi) Muhammed bizim aramızda sizin gördüğünüz şekilde şeref ve kuvvete sahiptir. Fakat O, mutlaka bizden kopup size gelmek istedi. Sizler Ona verdiğiniz sözü yerine getireceğinizi ve koruyacağınızı kesinlikle biliyor iseniz, bu işle sizi baş başa bırakıyorum. Fakat eğer sizler Onu başkalarına teslim edecek iseniz, şu andan itibaren içinde bulunduğu şeref, üstünlük ve himayesinde bırakınız.”
Ensar şöyle dedi: “Ne dediğini işittik, Ey Allahın Resulü, konuş, kendin için de Rabbin adına da nasıl bir teminat almak istiyorsan söyleyebilirsin. ”
Resulallah onlara konuşma yaptı, Kuran okudu ve İslama teşvik ettikten sonra şöyle dedi: “Beni hanımlarınızı ve çocuklarınızı koruduğunuz gibi koruyacaksınız.”
Sonra el-Bera bin Marur Nebiin elini tutarak dedi ki: “Seni hak ile gönderene yemin olsun, çoluğumuzu çocuğumuzu koruduğumuz gibi seni de koruyacağız. Ey Allahın Resulü, bize beyat et, çünkü biz Allaha yemin ederim ki savaşçı bir topluluğuz.”
Daha sonra Ebu Heysem bin et- Teyyihan söze karışarak şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü, bizimle insanlar arasında bir takım bağlar vardır. Biz bunları koparmış oluyoruz. (Bununla Yahudileri kastediyordu.) Eğer Allah sana zafer ihsan edecek olursa bizi bırakıp kendi kavmine geri dönecek misin?” diye sorunca, Nebi gülümseyerek şöyle dedi: “Sizin kanınız benim kanım, sizin zararınız benim zararımdır. Ben sizdenim, siz bendensiniz. Siz kiminle barışırsanız ben onunla barış yaparım, kiminle savaşırsanız onunla ben de savaşırım.” Resulallah ayrıca şöyle dedi: “Bana aranızdan on iki temsilci seçiniz ve onlar kavminin temsilcisi olsun.” Hazrecden dokuz kişi Evsten de üç kişi çıkardılar.
Ensardan Abbas bin Ubade bin Nadla şöyle dedi: “Ey Hazrecliler, siz bu adama neye söz verdiğinizi, beyat ettiğinizi biliyor musunuz? Siz, bununla kırmızı ve siyah renklilerle savaşmak üzere beyat veriyorsunuz. Eğer mallarınıza bir musibet gelip, şereflileriniz öldürülünce Onu teslim edecekseniz şu andan itibaren Allaha yemin ederim ki, dünyanın da ahiretin de rezilliği olur. Ona vermiş olduğunuz bu sözü yerine getireceğinizi umuyorsanız bunu alınız. Allaha yemin ederim bu, hem dünya için, hem ahiret için hayırlı bir şeydir.”

Hep birlikte ona şöyle cevap verdiler: “Biz, bunu mallarımıza gelecek musibete ve şereflilerimizin öldürülmesine rağmen kabul ediyoruz, bunun karşılığında bize ne var?” diye sorunca, Resulallah: “Cennet” dedi. Bunun üzerine Ona: “Elini uzat” deyip beyatte bulundular.
Abbas bin Ubade bu sözleri onların giriştikleri akdin, beyatin ehemmiyetini daha da pekiştirici ifadelerle anlatmak için söylemişti. Bunun sebebi hakkında: “Hayır, O bu sözleri Abdullah bin Ubey bin Selul da hazır bulunup işi daha da güçlü bir noktaya getirmek için ertelemek amacıyla söylemiştir” şeklinde de yorum yapılmıştır.
Nebie ilk beyat eden Ebu Ümame Esad bin Zürare oldu. EbuI-Heysem bin et-Teyyihandır, denildiği gibi, el-Bera bin Marurdur da denilmiştir. Ondan sonra geri kalanlar da peşpeşe bey atte bulundular.
Bu şekilde onlar beyat edince şeytan Akabe yokuşunun üst tarafından şöyle bağırdı: “Ey buranın halkı, başkalarını zimmet altına sokan kimsenin haberini duydunuz mu? Çoluk-çocuk da size karşı savaşmak için Onun başına toplanmış bulunuyorlar. ”
Resulallah şöyle buyurdu: “Allaha yemin ederim ki, ey Allahın düşmanı, senin için de münasip bir fırsat bulacağım.” dedikten sonra: “Şimdi artık yerlerinize geri dönünüz” diye Ensara emir verdi. Abbas bin Ubade Peygamber Efendimize: “Seni hak ile peygamber olarak gönderene yemin ederim ki isteyecek olursan yarın Mina halkına kılıçlarımızla hücum ederiz.” demekle birlikte Peygamber Efendimiz: “Bununla henüz emrolunmadık.” cevabını verdi ve onlar da geri döndüler.
Sabah olduğunda Kureyşin ileri gelenleri onların yanına varıp şöyle dediler: “Sizin bizim adamımıza varıp onu kendi şehrinize çıkartacağınız ve bize karşı savaşmak üzere Ona beyatte bulunduğunuz haberi ulaştı. Allaha yemin olsun bütün Arap kabileleri arasında en çok savaşmayı arzu etmediğimiz kimseler sizlersiniz.”
Orada bulunan Ensar kabilelerinden olan müşrikler böyle bir şey olmadığına dair yemin ettiler.
Ensar Mekkeden ayrılınca Bera bin Marur şöyle dedi: “Ey Hazrec topluluğu! Namaz kıldığım zaman Kabeyi arkama almak istemiyorum.” Fakat öbürleri ona: “Resulallah Şama doğru yöneliyor, biz ona muhalefet etmeyiz.” cevabını vermekle birlikte el-Bed, Kabeye dönerek namaz kılıyordu. Bera Mekkeye vardığında Resulallaha bu konu hakkında soru sordu. Bunun üzerine Nebi: “Sen zaten bir kıble üzerinde bulunuyordun, keşke sabretseydin.” cevabını verdi. Bunun üzerine Resulallahın döndüğü yöne dönerek namazını kılmaya başladı.
Ensar, Peygamber Efendimize Zilhicce ayında beyat edip geri döndüler. Resulallah da Mekkede Zilhiccenin geri kalan kısmını Muharrem ve Safer aylarını geçirdikten sonra Rebiyülevvel ayında Medineye hicret etti, Medineye Rebiyülevvel ayının l2nci günü vardı.
Kureyşliler, Ensardan Müslüman olanların haberini alınca Mekkede bulunan Müslümanlara baskılarını daha da arttırdı ve onları dinlerinden geri çevirmek için oldukça gayret gösterdiler. Bu bakımdan Müslümanlar çok büyük sıkıntılarla karşılaştılar. Bu, onların karşı karşıya kaldıkları son imtihandı. Bu şekildeki ilk imtihan ise Habeşistan a hicretten daha önce başlamıştı.
İkinci Akabe de ileri sürülen şartlar, Birinci Akabe biatının şartlarından farklıydı. Çünkü Birinci Akabe biatında kadınlar beyatinin muhtevası işlenmişken bu beyatte: “Kırmızı renkli ve siyah renkli herkese karşı savaş açmak” söz konusu edilmişti.
Daha sonra Peygamber ashabına Medineye hicret etmek emrini verdi. Oraya ilk olarak varan kişi Ebu Seleme bin Abd el-Esed oldu. Onun hicreti beyatten bir sene önce gerçekleşmişti. Ondan sonra Adiyyoğullarımn antlaşmalısı Amir bin Rabia, hanımı Ebu Haşmenin kızı Leyla ile birlikte hicret ettiler. Amirden sonra Abdullah bin Cahş, kardeşi Ebu Ahmed ve ailesinin diğer fertleri ile birlikte hicret etti. Evlerinde kimse kalmamıştı. Sahabeler de peşpeşe hicret ediyordu. Arkasından Ömer bin Hattab, Ayyaş bin Ebi Rabia hicret ederek Amr bin Avfoğullarının mahallesine yerleştiler. Ebu Cehil bin Hişam ve Haris bin Hişam Medinede Ayyaş bin Ebi Rabianın yanına gittiler. Ayyaş, onların anne bir kardeşi idi. Ona: “Senin annen gölgede kalmamaya ve saçlarını taramamaya söz verdi.” deyince Ayyaşın bundan dolayı kalbi incindi ve geri döndü. Sahabiler ise, Resulallah hicret edinceye kadar peşpeşe hicretlerine devam etti.