Peygamberle alayedip ona eziyet verenler Kureyş Kabilesinden bir grup kimse idi.
Bunlar arasında amcası, Abdülmuttalibin oğlu Ebu Leheb Abduluzza başta gelirdi. Hazreti Peygambere ve Müslümanlara karşı çok katı ve sertti. Peygamber Efendimizi şiddetli bir şekilde yalanlar, ona daima eziyet verirdi. Peygamberin kapısının önüne pislikleri ve kokmuş şeyleri atardı. Çünkü Peygamber Efendimizin komşusuydu. Resulallah de buna karşılık: “Ey Abdülmuttaliboğulları, bu ne biçim komşuluktur?” diye üzüntüsünü belirtirdi.
Birgün Hamza bunu görür, pislikleri alır, Ebu Lehebin başının üstüne bırakır. O da bu pislikleri başından atarak: “Benim bu adamım ahmaktır, daha önce böyle şeyler yapmazdı, fakat şimdi gördüğünüz şeyleri yapıyor” diye söylenmeye başladı.
Ebu Leheb Mekkede müşriklerin Bedirde yenilgiye uğradıkları haberi ulaşıncaAdese diye bilinen bir hastalıktan öldü.
Esved bin Abd Yeğus da bunlardandır. Esvedin dedesi Vehb, onun babası Abdu Menaf, onun da babası Zühredir. Peygamberin dayısının oğludur. Peygamber Efendimizle ve Müslümanlarla alay edenlerdendi. Müslümanlardan fakir kimseleri gördüğü zaman arkadaşlarına: “Bunlar, yeryüzünün krallarıymışlar: Kisranın mülküne konacaklarmış” deyip alay ederdi. Peygambere de: “Ya Muhammed, bugün gökten kimse seninle konuşmadı mı?” benzeri sözler söylerdi.
Bir gün evinden çıkıp gitmiş, sam yeli üzerine esmiş ve yüzü kararmıştı.
Ailesinin yanına döndüğü zaman, Onu tanımadılar ve kapılarım yüzüne kapadılar. Şaşkın bir şekilde geri dönmüş ve susuzluktan ölmüştür. Kimisine güre Cebrail göğe bir işaret yaparak derisi soyulmaya başlamış, irin toplamış ve sonunda ölmüştür.
Haris bin Kays da bunlardandır. Harisin dedesi Adiyy Onun babası Saad, Onun babası Sehmdir. Selim Kabilesine mensuptur. Resulallaha eziyet eden ve alayedenlerden birisi idi. İbnül-Gaylata diye bilinir. Gaylata Onun annesinin adıdır. Bir taş alır ona ibadet eder, ondan daha güzel bir taş bulduğu zaman bu sefer birincisini atar, ikincisine ibadet ederdi. Şöyle derdi: “Muhammed arkadaşlarını aldatıyor, öldükten sonra dirileceklerini onlara vaat ediyor, Allaha yemin ederim ki bizi öldüren ancak geçip giden şu zamandır.” İşteSen kendi nefsinin hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü? (Casiye 45/23) mealindeki buyruk onun hakkında nazil olmuştur. Oldukça tuzlu bir balık yemiş ve ölünceye kadar su içip durmuştu. Kimisine göre kesilen bir hayvanın kanı onu tutmuş ve bundan dolayı ölmüş, kimisine göre de kafası irinle dolarak ölmüştür.
Velid bin Muğire bin Abdullah bin Mahzum da bunlardandır. Velidin künyesi Ebu Abd Şemsdir. el-İdi diye bilinen de olur. Çünkü o, tek başına bütün Kureyşin yaptığına denk bir iş yapardı. Bütün Kureyş bir araya gelir, Kabeyi örtüyle kapatırdı. Buna karşılık Velid tek başına aynı işi yapardı. Kureyşi toplayıp şu sözleri söyleyen odur: “İnsanlar Hac günlerinde sizin yanınıza gelir ve Muhammed hakkında size soru sorarlar. Siz de Onun hakkında farklı şeyler söylersiniz, kimisi O bir sihirbazdır, kimisi O bir kahindir, bir başkası O bir şairdir, berikisi bir delidir der. Fakat Onun durumu bu söylediklerinizin hiçbirisine benzemez. Bununla birlikte onun hakkında söylenen en uygun söz sihirbaz olduğudur. Çünkü O, kişi ile kardeşini ve karısının arasını ayırmaktadır. ”
Ebu Cehil bunun üzerine şöyle der: “Eğer Muhammed bizim ilahlarımıza küfrediyorsa biz de Onun ilahına küfrederiz.”
Bunun üzerine Yüce Allah şu mealdeki buyruğunu indirir:Allahı bırakıp başkalarına tapanlara küfretmeyin. Onlar da bilgisizce bir şekilde Allaha küfrederler. (Enam 108).
Velid bin Muğire hicretten üç ay sonra 95 yaşında ölmüştür. el-Cahun diye bilinen yerde gömülmüştür. Okunun tüylerini yerleştirmekle uğraşan bir Huzaalının yanından geçerken bu oklardan birisine basmış ve ok ayağına batmıştı. Daha sonra Cebrail bu yere eliyle işaret etmiş, ok oradan çıkmış ve bundan dolayı ölmüştür. Çocuklarına diyetini Huzaa Kabilesinden almalarını vasiyet ederek ölür. Huzaa Kabilesi de diyetini öder.
İki oğlu Umeyye ve Ubeyy de bu alayedenler arasındadır. Bu ikisi Resulallaha en çok kötülük yapan ve onu en şiddetli şekilde yalanlayanlar arasındadır. Birgün Ubey, Resulallaha elinde çürümüş bir kemik alarak gelir ve eliyle onu ufaladıktan sonra “Sen, Rabbinin bu çürümüş kemiği dirilteceğini mi ileri sürüyorsun?” diye sorar. Bunun üzerineVe o bu çürümüş kemikleri diriltecek kimdir diye sorar (Yasin 78) mealindeki ayet-i kerime iner.
Ukbe bin Ebi Muayt bir ziyafet hazırlayarak Resulallahı de çağırır. Peygamber: “Sen La ilahe ilalah diye şahadet getirinceye kadar bu ziyafetine gelmeyeceğim” diye söyleyince bu sefer Ukbe şahadet getirir. Böylece Peygamber ziyafetine gider. Umeyye bin Selef, Ukbeye: “Sen şöyle şöyle mi söyledin?” diye sorunca Ukbe: “Biz bunu sadece ziyafetimizin hatırı için söyledik” diye cevap verir. İşteo gün zalim pişmanlığından ellerini ısıracaktır. (Furkan 27), mealindeki ayet bunu anlatmaktadır.
Umeyye, Bedir savaşında kafir olarak öldürüldü. Onu Hubeyb ve Bilal öldürdüler. Rifaa bin Rafi el-Ensari tarafından öldürüldüğü de söylenir. Kardeşi Ubeyye gelince, Onu bizzat Resulallah Uhud savaşında attığı bir harbe ile öldürmüştür.
Ebu Kays bin Fakiha bin Muğire de Resulallaha eziyet verirdi. Ebu Cehile verdiği eziyetlerde yardımcı olan birisi idi. Onu Hamza Bedir Savaşında öldürmüştür.
Amr bin Asın babası olan Selimli As bin Vflil de Peygamber Efendimizle ve Müslümanlarla alayedenlerdendi. Peygamber Efendimizin oğlu Kasım vefat ettiği zaman: “Muhammed soyu kesik birisidir onun erkek evladı asla yaşamıyor” diyen odur. İşteMuhakkak seni ebter (soyu kesik) diye yerenin kendisi ebterdir. (Kevser 3) ayeti bunun üzerine nazil olmuştur.
As bin Vail bir eşeğin sırtında Mekke sokaklarının birisinden geçerken eşeği olduğu yerde durur. Bu sırada zehirli bir hayvan tarafından ısırılır, ayağı bir deve boynu kadar oluncaya kadar şişer. Ve bundan dolayı Peygamber Efendimizin hicretinden sonra, Medineye vardığımn ikinci ayında ve seksen beş yaşında iken ölür.
Peygamber Efendimizle alayedenlerden bir başkası da Nadr bin el-Haristir. Dedesinin adı Alkame, Onun babasının adı Kelede, Onun babası Abdu Menaf, Onun babası Abdud-Dardır. Nadrın künyesi Ebu Kflidtir. Peygamberi Kureyş arasında en şiddetli bir şekilde yalanlayan, Ona ve ashabına en çok eziyet veren kişidir. İranlıların kitaplarını okur, Yahudi ve hristiyanlarla birlikte oturur, kalkardı. Peygamber den söz edildiğini ve peygamber olarak gönderilmesinin yaklaştığını onlardan işitmişti. Bunun üzerine şöyle diyordu: “Şayet bizi Allahın azabıyla korkutan birisi gelecek olursa mutlaka Yahudi veya hristiyan ümmetlerden daha çok hidayet üzere oluruz.” diyordu. İşte buna işaret etmek üzere:Onlar olanca yeminleriyle yemin ettiler. (Enam 109) ayeti kerimesi nazil olur.
Nadr: “Muhammed bize geçmişlerin masallarını anlatıyor.” dediği için onun hakkında pek çok ayet-i kerime nazil olmuştur. Bedir Günü el-Mikdad adındaki sahabi tarafından esir alındı. Resulallah Onun boynunun uçurulmasını emretmişti. Hazreti Ali el-Esil diye bilinen yerde Onu öldürmüştür.
Mahzumlulardan Ebu Cehil bin Hişam da insanlar arasında Peygambere en çok düşmanlık eden, Ona ve ashabına en çok eziyet veren birisi idi. Adı Amr, künyesi Ebul-Hakemdir. Ebu Cehil ismine, gelince, bu ismi Ona Müslümanlar vermiştir. Ammar bin Yasirin annesi Sümeyyeyi şehit eden Odur. Yaptığı kötülükler meşhurdur. Bedir Savaşında Afranın iki oğlu tarafından öldürülmüş, ölmek üzere iken Abdullah bin Mesud işini bitirmiştir.
Sehmli Haccacın iki oğlu Nübeyh ve Münebbih de daha önce adı geçen kimselerin gittikleri yolda giderek Resulallaha eziyetler eder ve Onun hakkında olmadık şeyler söylerdi. Onunla karşılaştıklarında: “Allah peygamber olarak göndermek için senden başkasını bulamadı mı? Burada senden daha yaşlı ve senden daha zengin kimseler var” diye alayederdi. Münebbihi Ali bin Ebu Talib Bedir Savaşında öldürmüştür. As bin Münebbih bin Haccacı da aynı şekilde Ali Bedirde öldürmüştür. İşte Zülfikar isimli kılıcın sahibi de budur. Bu kılıcın asıl sahibi Münebbih bin Haccactır denildiği gibi Nübeyhtir de denilmiştir.
Umm Selemenin baba bir kardeşi Züheyr bin Ebi Ümeyye de bunlardandır. Annesi Abdülmuttalibin kızı Atikeydi. Züheyr Resulallahı açık açık yalanlayan, getirdiklerini reddeden ve yaptıklarını yeren bir kimse idi. Ancak, Mekkelilerin Müslümanları boykot ettiklerini belirten, antlaşmanın yazıldığı sahifenin hükümlerinin bozulmasına yardımcı olanlardan birisidir. Onun ölümü konusunda farklı şeyler söylenmiştir. Bedir Savaşına giderken ölmüştür, diyenler olduğu gibi Bedirde esir alındıktan sonra Resulallah serbest bırakmış, Mekkeye vardığında ölmüştür de denilmiştir. Ayrıca Uhud Savaşına katılmış, kendisine isabet eden bir okla ölmüştür de denilmekle birlikte, Mekke fethedildikten sonra Yemene gitmiş ve orada kafir olarak ölmüştür diyenler de vardır.
Ebu Muaytın oğlu Ukbe de bunlardan birisidir. Babası Ebu Muaytın adı Ebandır. Onun babası Ebu Amr, Onun babası Umeyye, Onun babası da Abduş-Şemstir. Ukbenin künyesi EbuI-Velid idi. Peygambere en çok eziyet veren, Ona ve Müslümanlara en fazla düşmanlık eden birisidir. Bir gün bir zembil alır, içine türlü pislikler doldurur ve onu Peygamberin kapısının önüne bırakır. Onun bu yaptığını Tulayb bin Umeyr bin Vehb bin Abd Menat D. Kusayy görür. Tulaybın annesi Abdülmuttalibin kızı Ervadır. Tulayb, bu zembili alır ve onu kafasına vurur, kulaklarını çeker. Ukbe Onun bu yaptığını gidip annesine anlatır. Ve “Senin oğlun da artık Muhammede yardım etmeye başladı” diye söyleyince Erva: “Bizden daha öncelikle Ona yardım etmesi gereken kimdir? Bizim mallarımız da canlarımız da Muhammede feda olsun” diye cevap verir.
Ukbe Bedirde esir alınır ve kafası kesilerek öldürülür. Onu Ensardan Asım bin Sabit öldürmüştür. Öldürmek isteyince “Ya Muhammed, çolukçocuğum ne olacak?” diye sorar. Peygamber: “Onlar için ateş vardır” diye cevap verir. es-Safra diye bilinen yerde öldürülür. Irk ez-Zabye diye bilinen yerde öldürüldüğü de söylemniştir. Ayrıca asılmıştır, İslam tarihinde ilk olarak asılan kişi odur.
Bir başkası Esved bin Muttalibtir. Esvedin dedesi Esed, Onun babası Abduluzza, Onun da babası Kusayydır. Müslümanlarla alayedenlerdendi. Künyesi Ebu Zemeadır. O ve arkadaşları Peygamber ve ashabına birbirleriyle işaretleşir ve şöyle derlerdi: “Yeryüzünün kralları yanımızdan geçiyor, bunlar Kisranın ve Kayserin hazinelerini ele geçireceklermiş.” Bunu söylemekle birlikte ıslık çalar ve alkış tutarlardı. Peygamber Onun gözlerinin kör olması, çocuklarını yitirmesi için beddua etmiştir.
Esved, bir ağacın gölgesinde oturmuşken Cebrail Onun yüzüne ve gözlerine, gölgesinde oturduğu bu ağacın yaprağı ve dikeniyle vurmaya başladı ve kör oluncaya kadar aynı şeye devam etti. Ayrıca Cebrail Onun gözlerine bir işarette bulumnuş ve böylece Resulallahle uğraşamaz hale gelmiştir de denilmiştir. Onun oğlu Bedirde onunla birlikte kafir olarak öldürülmüştür. Onu Ebu Dücane öldürmüştür. Oğlunun oğlu Uteyb Hamza ve Hazreti Ali tarafından öldürülmüştür. Yine oğlunun oğlu olan Haris bin Zemea bin Esved de Ali tarafından öldürülmüştür. “Haris bin Esved odur” diyenler de vardır, fakat birinci görüş daha doğrudur. Şu beyit Onundur:
Bir devesi kayboldu diye ağlar mı
Ve uykusuzluk onun gözlerini uykudan alıkoyar mı ?
Mekkeliler Uhud Savaşı için hazırlanmaktayken ölmüştür. Kafirleri hasta olmasına rağmen savaşa katılmaya teşvik etmiştir.
Tuayma bin Adiyy de bunlardandır. Tuaymanın dedesi Nevfel, onun da babası Abdu Menaftır. Künyesi Ebur-Reyyandır. Resulallaha çeşitli eziyetler yapar, hakaretlerde bulunur, ağır laflar işittirir ve yalanlardı. Bedirde esir alımnış, Hamza tarafından kafası kesilerek öldürülmüştür.
Malik bin Talatile de bunlardandır. Malikin dedesinin adı Amr, Onun babası Gubşandır. Bu da Peygamber Efendimizle alayedenlerdendi. Malik çok ahlaksız biriydi. Resulallah Ona beddua etmiş, bunun üzerine Cebrail kafasına bir işarette bulunmuş, kafası da irinle dolmuş ve bundan ölmüştür.
Rükane bin Abdullah Yezid de bunlardandır. Rükanenin dedesi Haşim, babası da Muttalibtir. Nebie ve Müslümanlara karşı büyük düşmanlık beslerdi. Bir gün Peygamber ile karşılaşmış ve ona şöyle demişti: “Kardeşimin oğlu, senin hakkında bana bir söz ulaştı, ben onu yalanlamıyorum, benim sırtımı yere yıkacak olursan senin söylediğinin doğru olduğunu bileceğim”. O zamana kadar Rükaneyi hiç kimse yenememişti. Peygamber üç defa üst üste Onun sırtını yere getirmiş ve daha sonra da İslama girmeye davet etmişti. Buna karşılık Rükane “Şu ağacı yanımıza gelmesi için çağırmadıkça inanmayacağım.” diye diretmişti. Resulallah, ağaca: “Gel,” demesi üzerine ağaç yeri yara yara geldi, fakat, Rükane: “Ben bundan daha büyük bir büyü görmedim. Hadi emret, yerine geri dönsün” diye söyler. Peygamber de ağaca emreder ve ağaç geri gider. Rükane: “Bu çok büyük bir sihirdir” diye söyler.
İşte bunlar Resulallaha en fazla düşmanlık besleyenlerdir.
Bunların dışında kalan Kureyşin ileri gelenleri ise daha az düşmanlık beslerlerdi. Utbe, Şeybe ve benzerleri bunlardandır. Yine Kureyş arasında düşmanlıkta çok ileri derecede olan bir topluluk vardır ki bunlar daha sonra İslam dinine girmişlerdi. İşte bundan dolayı onların sözünü etmedik. Bunlar arasında Ebu Süfyan bin Haris bin Abdülmuttalib ile Abdullah bin Ebi Umeyye elMahzumi de vardır. Bu Abdullah Umm Selemenin baba bir kardeşidir. Onun annesi Abdülmuttalibin kızı Atike Resulallahın halası idi. Yine düşmanlık besleyip fetih günü Müslüman olanlar arasında Ebu Süfyan bin Harb ile Mervanın babası Hakem bin Ebil-As da vardır.