"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kureyşin kabeyi yıkması ve yeniden yapılması

Resulallah otuz beş yaşında iken Kureyş, Kabeyi yıktı. Onların Kabeyi yıkmalarının sebebi şuydu: Kabe, bir adam boyundan biraz daha yüksekte, iri taşlarla dizilmişti. Onlarsa, yükseltmek ve bir çatı eklemek istemişlerdi. Çünkü Kureyşten olan ve olmayan bazı kimseler, Kabe içerisindeki değerli eşyaları çalmıştı. Çalınan bu eşyalar arasında altın geyikler de vardı. Bu geyikler ise, Kabenin içerisinde yer alan bir kuyuda bulunuyorlardı.
Kabedeki bu iki geyik heykelinin durumu şu idi: Yüce Allah, İbrahim ve İsmail a Kabeyi inşa etmek emrini verdiğinde, onlar bu emri yerine getirmişlerdi. Bundan daha önce söz edilmişti. İsmail, Mekkede ikamet edip Kabenin işlerini hayatı boyunca görmeye devam etti. Ondan sonra oğlu Nebt bu görevi yüklendi. Nebt ölünce ve İsmailin soyu çoğalmayınca, bu sefer Cürhüm Kabilesi Kabenin işlerini görme görevini eline aldı. Cürhümlüler arasında Kabenin işlerini üzerine alan ilk kişi Mudad idi. Ondan sonra da oğulları bu göreve devam ettiler. Sonunda Cürhümlüler, işi azıttılar ve Beytullahın itibarını hiçe sayarak, Mekkeye girenlere zulme koyuldular. O kadar ki, İsaf ve Nailenin Kabede zina ettikleri ve ceza olmak üzere taş yapıldıkları da söylenmiştir.
Amr bin Amiroğulları Yemenden dağıldıktan sonra Huzaalılar Tihamede yerleşmişlerdi. Allah, Cürhümlüler üzerine burun kanaması hastalığını musallat ederek, onları yok etti. Onların geri kalanlarına karşı da Huzaalılar hücum edip oradan sürmeye koyuldular. O sıralarda Huzaalıların başkanı Amr bin Rabia bin Harise idi. Cürhümlülerin geri kalanlarıyla Huzaalılar arasında böylece çarpışmalar oldu. Cürhümlü.Amir bin el-Haris, yenileceklerini anlayınca, Kabede bulunan iki geyik heykelini ve Hacerul-Esvedi alarak, tövbe etmenin yollarını aramaya koyuldu ve şöyle diyordu:Allahım, Cürhüm halkı senin kullarındır, Diğer insanlar yabancın, onlarsa evinde yetişti Eskiden beri ülken onlarla şendir.
Fakat tövbesi kabul edilmedi. Bunun üzerine geyik heykellerini, Kabede Zemzem kuyusuna gömerek üzerlerini kapattı. Geri kalan Cürhümlüleri de yanına alarak Cüheyne Diyarına gitti. Bir sel gelip onların hepsini götürdü. Amr bin el-Haris dedi ki:
Hacandan Safdya kadar bir dost yok gibi, Mekkede kimse gece sohbet etmemiş sanki. Evet, bizler ora halkıydık da bizi yok etti. Geçip giden gecelerle, işlediğimiz günahlar.
Cürhümden sonra, Amr bin Rabia, Beytin işlerini üzerine aldı. Denildiğine göre, önce Amr bin el-Haris el-Gassani, bu işleri üzerine aldı, ondan sonra da Huzaa. Ancak Mudara mensup kabileIerin uhdesinde üç ayrı görev vardı: Biri; hacıları Arafattan geçirmekti. Bu görev Gavs bin Murd bin Üddün elinde idi. Sufe diye bilinen de bu kişidir. İkincisi; Minaya götürmekti. Bu görev, Zeyd bin Advanoğunarı elinde idi. Onlardan olup son olarak bu görevi ifa eden kişi, Ebu Seyyare Umeyle bin el-Azel bin Haliddir. Üçüncüsü; haram aylara Nesi uygulaması yapmaktı. Bu görev, Kalammesin uhdesinde idi. Asıl adı: Huzeyfe bin Fukaym bin Kinanedir. Ondan sonra bu görev çocuklarına geçmiştir. Sonra bu vazife Ebu Semameye geçti. Adı ise: Cünade bin Avf bin Kala bin Huzeyfedir. İslam, hakim duruma gelince haram aylar da asli hallerine dönmüş oldu ve Allah Nesii iptal etti.
Huzaadan sonra Beytin işlerini Kureyş Kabilesi üstlendi. Bunu Kusayy bin Kilabdan söz ederken anlatmış idik. Ondan sonra da Abdülmuttalib (daha önceden belirtildiği şekilde) Zemzem Kuyusunu kazıp temizledi ve oradaki iki geyik heykelini çıkarttı.

Çalınan bu geyik heykelleri, Düveyk diye bilinen Muleyn bin Huzaa oğullarının mevlası olan birisinin yanında bulunmuş; Kureyş de onun elini kesmiş idi. Bu hırsızlığı yapanlar olarak itham edilenler arasında: Amir bin el-Haris bin Nevfel, Ebu Harib bin Aziz ve Ebu Leheb bin Abdülmuttalib de bulunmaktaydı.
Rum bir tacire ait bir gemiyi, deniz Cudde taraflarında karaya vurdurmuş ve gemi parçalanmıştı. Bu geminin kerestelerini alıp Kabenin tavanı için hazırladılar. Böylelikle, tamirat için ellerine nispeten malzeme geçmiş bulunuyordu. Kabede bulunan ve Kabeye yapılan hediyelerin atıldığı kuyudan her gün çıkan bir yılan vardı. Bu yılan gelip Kabenin duvarı üzerinde durur, yanına kim yaklaşırsa, tıslar ve ağzını açardı. Onlar da bu yılandan çekinirlerdi. Yine bu yılan birgün Kabenin duvarı üzerinde bulunmakta iken, bir kuş gelip yılanı kaldırıp gitti. Bunu gören Kureyşliler: “Allahnun yapmak istediğimizden razı olduğunu umarız.” diye düşündüler.
Bunlar olunca Resulallah, otuz beş yaşında idi ve Ficar Savaşı üzerinden de on beş yıl geçmiş idi.
Kureyşliler Kabeyi yıkmak istediklerinde Ebu Vehb bin Amr bin Aiz bin İmran bin Mahzum Kabeden bir taş alarak kaldırdı, fakat taş elinden kayıp yerine düştü. Bunu görünce şöyle dedi: “Kureyş topluluğu, bunun yapımına yalnız helal şeyler katın. Bir zinakarın parasını, faiz parasını ve bir başkasından haksızca alınmış bir malı bunun yapısına sokmayın.”
Bunu söyleyenin, Velid bin Muğire olduğu da söylenilmiştir.
Sonra, Kabeyi yıkmaktan dolayı herkesi bir korku aldı. Velid bin Muğire onlara: “Hepinizden önce ben girişeceğim.” diyerek kazmayı aldı ve bir miktar yıktı. Herkes onun geceyi geçirmesini bekledi ve: “Bakalım, başına birşey gelirse, hiçbir tarafını yıkmayız.” diye düşündüler. Velid, sağlıklı bir şekilde sabahı etti ve normal olarak işine gitti. Diğerleriyle birlikte Kabeyi yıkmaya başladılar. Böylelikle temeline varıncaya kadar yıkmaya devam ettiler. Temelde birbirine geçmiş yeşil taşlar buldular. Onlardan birisi, iki taşın arasına bir çubuğu soktu ve taşların birisini yerinden oynatmak istedi. Taş yerinden sarsılınca, tüm Mekke de yerinden oynadı. Daha sonra Kabe inşaatına girişmek için taşları topladılar. Sonra da, Rükn diye bilinen Hacerul-Esvedin konulacağı yere gelinceye kadar, bina işini sürdürdüler. Her bir kabile, taşı kaldırıp kendisi yerine koymak istedi. Nihayet, bir birlerine savaş açmak üzere kendi aralarında sözleştiler. Abduddaroğulları kan dolu bir çanak getirip Adiyyoğulları ile ölünceye kadar savaşmak üzere antlaştılar ve ellerini kana batırdılar. Bunun üzerine onlaraKan İçiciler adı verildi. Bu şekilde dört gün geçti. Daha sonra durumu danıştılar. Kureyşin en yaşlısı olan Ebu Umeyye bin Muğire şöyle dedi: “Mescid kapısından yanınıza ilk girecek kimseyi aranızda hüküm vermek üzere hakem kabul edin.” Denilen kapıdan ilk giren Resulallah oldu. Onun girdiğini görünce hep birlikte: “Bu el-Emin dir. Onun hakemliğini kabul ediyoruz.” dediler ve onu durumdan haberdar ettiler. Resulallah, onlara: “Bana bir örtü verin” dedi. Ona istediği örtüyü getirdiler. Hacerul-Esvedi alıp örtünün üzerine yerleştirdi ve: “Her bir kabile örtünün bir tarafını tutuversin, sonra da hep birlikte kaldırın.” dedi. Onlar da denileni yaptı. Taşı, konulacağı yere getirdiklerinde, eliyle taşı alıp yerine yerleştirdi. Sonra da bu taşın üzerinde binaya devam ettiler.