"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

48. Hain Yahuda Çarmıha Geriliyor

Askerler Yehudayı tutup, alay ede ede bağladılar. Çünkü o, gerçekten İsa olduğunu inkar ediyordu; askerler kendisiyle alay edip dediler, “Efendi, korkma, çünkü biz seni İsrail kralı yapmaya geldik ve senin krallığı reddedeceğini bildiğimiz için de seni bağladık.” Yehuda karşılık verdi, “Siz aklınızı mı yitirdiniz? Siz, bir soyguncuya karşı gelir gibi silah ve fenerlerle Nasıralı İsayı almaya geldiniz ve size yol gösteren beni, kral yapmak için bağladınız!” O zaman askerler sabırlarını yitirip, yumruk ve tekmelerle Yehudaya vurmaya başladılar ve onu öfkeyle Kudüse getirdiler. Yuhanna ve Petrus uzaktan askerleri izliyorlardı ve İsayı idam etmek için toplanmış bulunan Ferisiler heyeti ve baş kahin tarafından Yehudaya yapılan tüm sorgulamayı gördüklerine dair bu satırları yazanı ikna ettiler. Bu arada Yehuda pek çok deli sözleri söyledi, o kadar ki, herkes katıla katıla gülüp, onun gerçekten İsa olduğuna ve ölüm korkusuyla deli numaraları yaptığına inandılar. Bunun üzerine, din adamları, gözlerini bir sargıyla bağlayıp, alay ederek dediler, “Nasıralıların peygamberi İsa, söyle bize, yüzüne vuran kimdir?” Ve onu yumruklayıp, yüzünü tokatladılar. Sabah olunca, halkın ileri gelenleri ve Ferisilerden oluşan büyük bir heyet toplandı ve baş kahin Ferisilerle birlikte Yehudaya karşı, İsa olduğuna inandıklarından yalancı şahit aradılar ve aradıklarını bulamadılar. Ve önde gelen kahinlerin Yehudanın İsa olduğuna inandıklarını neden söylüyorum? Hatta bunu yazanla birlikte tüm şakirtler buna inanıyordu ve hatta İsanın zavallı bakire annesi yakınları ve dostlarıyla birlikte buna inanıyordu. Öyle ki, herkesin üzüntüsü inanılmaz derecedeydi. Allah sağ ve diridir ki, yazan, İsanın söylemiş olduğu her şeyi, dünyadan nasıl çekilip alınacağını, üçüncü bir kişide nasıl işkence çekeceğini ve dünyanın sonuna kadar ölmeyeceğini unutmuştu. Bu nedenle, İsanın annesi ve Yuhanna ile birlikte çarmıhın yanına gitti. Baş kahin Yehudayı bağlı olarak önüne getirtti ve ona şakirtlerini ve akidesini sordu. Bunun üzerine Yehuda, kendinde değilmiş gibi konuyla ilgili hiç bir cevap vermedi. Baş kahin, İsrailin yaşayan Allahı üzerine, gerçeği söylemesini ondan rica etti. Yehuda cevap verdi, “Benim Nasıralı İsayı elinize vermeği vaat eden Yehuda İskariyot olduğumu söyledim size ve siz hangi sanatladır bilmiyorum, çıldırmışsınız, çünkü her bakımdan benim İsa olduğumu kabul ediyorsunuz.” Baş kahin karşılık verdi, “Ey sapık fitneci, akidenle ve sahte mucizelerinle Galileden başlayarak, buraya, Kudüse kadar tüm İsraili aldattın ve şimdi de deli numarası yapmakla sana yakışacak olan hak ettiğin cezadan kaçmayı mı düşünüyorsun? Allah sağ ve diridir ki, ondan kurtulamayacaksın!” Ve bunu dedikten sonra, hizmetçilerine, anlayışı geri başına gelsin diye yumruk ve tekmelerle ona vurmalarını emretti. Sonra, baş kahinin hizmetçilerinin elinde gördüğü alay inanılmayacak biçimdeydi. Çünkü heyete zevk vermek için aşkla ve şevkle yeni yeni yöntemler kullanıyorlardı. Bir hokkabaz gibi giydiriyorlar ve el ve ayaklarla o şekilde davranıyorlardı ki, Kenanileri bile bu manzarayı gördüklerinde merhamete getirebilirdi. Ama önde gelen kahinler, Ferisiler ve halkın ileri gelenleri, İsaya karşı öylesine çileden çıkmış kalplere sahiptiler ki, Yehudanın gerçekten İsa olduğuna inanarak, ona bu şekilde davranıldığını görmekten zevk duyuyorlardı. Ardından, onu bağlı olarak İsayı gizliden gizliye seven valiye götürdüler. Bunun üzerine o, Yehudanın İsa olduğunu sanıp, kendisini odasına aldı ve onunla konuşarak, hangi nedenle önde gelen kahinlerin ve halkın onu eline verdiklerini sordu. Yehuda cevap verdi, “Sana gerçeği söylesem de bana inanmazsın; çünkü belki sen de kahinler ve Ferisilerin aldatıldığı gibi aldatılmışsındır.” Vali, onun kanunla ilgili olarak konuşmak arzusunda olduğunu düşünerek karşılık verdi, “Şimdi sen benim bir Yahudi olmadığımı bilmiyor musun? Önde gelen kahinler ve halkının ileri gelenleri seni benim elime verdiler; bu nedenle, bana gerçeği söyle de, adaletli olanı yapayım. Çünkü benim seni serbest bırakacak veya seni idam edecek gücüm vardır.” Yehuda karşılık verdi, “Efendim, inan bana eğer beni idam edersen büyük bir yanlışlık yapmış olacaksın; çünkü suçsuz bir kişiyi öldüreceksin; ben Yehuda iskoriyotum, bir büyücü olan ve sanatıyla beni bu şekle çeviren İsa değilim.” Vali, bunu duyunca şaştı kaldı, öyle ki, onu serbest bırakmak istedi. Bu nedenle de dışarı çıkıp, gülümseyerek, “Hiç olmazsa bir konuda bu adam ölümü değil, bilakis merhameti hak etmektedir” dedi ve ilave etti, “Bu adam İsa olmadığını, aksine, İsayı yakalamaları için askerlere yol gösteren bilinen bir Yehuda olduğunu söylüyor ve Galileli İsanın büyücü sanatıyla kendisini bu şekle koyduğunu belirtiyor. Bu nedenle, eğer bu doğruysa, onu öldürmek, suçsuz olduğundan büyük bir haksızlık olacaktır. Ama eğer İsa ise ve kendisini inkar ediyorsa, o zaman mutlaka anlayışını yitirmiştir. Ve bir deliyi öldürmek de dinsizce bir davranış olur.” O zaman, önde gelen kahinler ve halkın ileri gelenleri, yazıcı ve Ferisilerle birlikte bağıra çağıra dediler, “O Nasıralı İsadır, biz onu tanırız; çünkü eğer suçlu olmamış olsaydı onu senin eline vermezdik. O deli de değildir, bilakis habistir. Çünkü bu yolla elimizden kurtulmaya çalışıyor. Ve onun karıştırdığı fitne, kurtulacak olursa öncekinden daha kötü olacaktır.” Pilatus yani vali böyle bir durumdan kendisini sıyırmak için dedi. “O Galilelidir ve Hirodes Galile kralıdır; bu nedenle böyle bir davaya bakmak bana düşmez, bu yüzden onu Hirodese götürün.” Bunun üzerine, Yehudayı Hirodese götürdüler. O, uzun bir süre İsanın evine gitmesini arzulamıştı. Ama İsa onun evine gitmeği hiç istememişti. Çünkü Hirodes, bir Centili olup, sahte ve yalancı tanrılara tapar, necis Centililerin usulü üzere yaşardı. Şimdi, Yehuda oraya getirilince, Hirodes, kendisine pek çok sorular sordu; Yehuda, İsa olduğunu inkar ederek bunlara, amaca uymayan cevaplar verdi. O zaman, Hirodes, tüm sarayıyla birlikte onunla alay etti ve soytarılara giydirildiği gibi ona da beyazlar giydirip, geri Pilatusa gönderdi ve dedi, “İsrail kavmine adalette başarısızlığa düşme!” Ve Hirodes bunu yazdı, çünkü önde gelen kahinler, din adamları ve Ferisiler kendisine çok miktarda para vermişlerdi. Vali, bunu Hirodesin bir hizmetçisinden duyunca, o da biraz para elde edebilmek için Yehudayı serbest bırakmak istermiş gibi yaptı. Bunun üzerine, kamçılayarak öldürmeleri için kendilerine din adamlarının ödemede bulunduğu kölelerine onu kamçılattı. Ama bu konuda fermanını vermiş bulunan Allah, bir başkasını sattığı bu korkunç ölümü çekmesi için, Yehudayı çarmıha saklıyordu. Her ne kadar askerler onu, vücudu kan revan içinde kalıncaya kadar kırbaçlamışlarsa da, Yehudanın kırbaç altında ölmesine izin vermedi. Sonra, alay ederek, üzerine eski mor bir elbise giydirip, dediler, “Yeni kralımızı giydirmek ve taçlandırmak gerek.” Böyle deyip, dikenler topladılar ve kralların başlarına giydikleri altın ve kıymetli taşlardan oluşan taçlar gibi bir taç yaptılar ve bu dikenli tacı Yehudanın başına koydular. Asa yerine eline bir kamış verdiler ve yüksek bir yere oturttular. Ve askerler önüne gelip, alaylı alaylı baş eğerek, onu Yahudilerin kralı olarak selamladılar. Ve yeni kralların vermeye alışık oldukları hediyeleri almak için ellerini açtılar ve hiç bir şey almayınca da Yehudayı tokatlayıp dediler, “Askerlerine ve hizmetçilerine ödemede bulunmayacaktın da, ne diye taç giydin aptal kral?” Din adamları ve Ferisilerle birlikte önde gelen kahinler, Yehudanın kırbaçlarla ölmemiş olduğunu görünce, Pilatusun onu serbest bırakmasından korkarak, valiye para hediyesinde bulundular. O da bunu alıp. Yehudayı ölüm suçlusu olarak din adamlarına ve Ferisilere verdi. Bunun üzerine, onun yanısıra iki hırsızı da çarmıhta ölüm cezasına çarptırdılar. Sonra onu, suçluları astıkları Kalveri dağına götürdüler ve orada, daha çok rezil olsun diye çıplak olarak çarmıha gerdiler. Yehuda, bağırmaktan başka gerçekte bir şey yapmadı , “Allah, suçlunun kurtulup gittiğini ve benim de haksız yere öldüğümü göre göre, beni neden terk ettin?” Cidden diyorum ki, Yehudanın sesi, yüzü ve şekli İsaya o kadar benziyordu ki, şakirtleri ve müminleri onun İsa olduğuna tamamen inandılar; bu yüzden bazıları, İsanın sahte bir peygamber olduğuna ve gösterdiği mucizeleri büyü sanatıyla gerçekleştirdiğine inanarak, İsanın doktrininden ayrıldılar; çünkü İsa dünyanın sonunun yaklaştığı zamana kadar ölmeyeceğini söylemişti. Çünkü o zaman dünyadan alınmalıydı. Öte yandan, İsanın akidesinde sapasağlam devam edenler, ölenin tümüyle İsaya benzediğini görüp, İsanın demiş olduğu şeyleri de hatırlamadıklarından üzüntüye kapıldılar. Ve İsanın annesinin eşliğinde Kalveri dağına gidip, İsanın ölümünde sürekli ağlayarak bulunmakla kalmadılar, aynı zamanda Nikademus ve Aberimetyalı Yusufun aracılığıyla İsanın vücudunu, gömmek için validen aldılar. Ve kesinlikle kimsenin inanmayacağı ağlamalarda onu çarmıhtan indirip, yüz liralık çok kıymetli merhemlerle sararak, Yusufun yeni mezarına gömdüler. Sonra, herkes kendi evine döndü. Bunu yazan, Yuhanna ve kardeşi Yakupla birlikte, İsanın annesiyle beraber Nasıraya gitti. Allahtan korkmayan şakirtler geceleyin gidip, Yehudanın cesedini çalarak sakladılar ve İsanın yeniden dirildiğini yaydılar; bu yüzden büyük karışıklık doğdu. O zaman, baş kahin, afaroz cezasını göze almadan, kimsenin Nasıralı İsadan söz etmemesini emretti. Ve büyük bir işkence başladı; pek çokları taşlandı, pek çokları dövüldü ve pek çokları ülkeden sürüldü; çünkü bu konuda ağızlarını tutamıyorlardı. Nasıraya, çarmıhta ölmüş bulunan hemşerileri İsanın yeniden dirildiği haberi geldi. Bunun üzerine, bu satırları yazan İsanın annesinden ağlamayı bırakıp, sevinmesini rica etti. Çünkü oğlu yeniden dirilmişti. Bunu duyan bakire Meryem ağlayarak dedi, “Kudüse gidip oğlumu bulalım. Onu gördüğüm zaman rahat ölebilirim.”