İsa cüzzamlı Simunun evinde akşam yemeği yerken, bakın ki, Lazarusun kız kardeşi Meryem eve girdi ve bir kabı kırıp, İsanın başına ve elbisesine yağ merhemi döktü. Bunu gören hain Yehuda, Meryemi böyle bir işi yapmaktan alıkoymaya çalışıp, dedi, Gidip merhemi sat ve parayı getir de onu yoksullara vereyim.” İsa dedi, “Ona neden engel olursun? Bırak yapsın, çünkü sizin bulacağınız yoksullar hep sizinledir. Ama beni her zaman bulamayacaksınız. ” Yehuda karşılık verdi, “Ey muallim; bu yağ merhemi üç yüz kuruşa satılabilir; kaç yoksulun yardım göreceğine bakın şimdi.” İsa cevap verdi, “Ey Yehuda, ben senin kalbini biliyorum; sabır et bakalım, sana her şeyi vereceğim.” Herkes korkuyla yemek yedi. Havariler ise üzgündü. Çünkü İsanın kendilerinden ayrılması gerektiğini biliyorlardı. Ama Yehuda kızgındı, çünkü İsaya verilen bütün şeylerin onda birini çaldığından, yağ satılmadığı için otuz kuruşu yitirdiğini biliyordu. Baş kahini bulmaya gitti; o, kahinleri, din adamlarını ve Ferisileri bir heyet halinde toplamış bulunuyordu; kendisine Yehuda dedi, “Bana ne vereceksin? Ben kendisini İsrail kralı yapmak isteyen İsayı elinize teslim edeceğim.” Cevap verdiler, “Şimdi, onu elimize nasıl vereceksin?” Yehuda dedi, “Şehir dışına ibadet etmeye gittiğini öğrendiğim zaman size söyleyecek ve sizi onun bulunduğu yere ileteceğim; çünkü onu şehrin içinde fitne çıkmadan yakalamak imkansız olacaktır.” Baş kahin karşılık verdi, “Eğer onu bizim elimize verirsen, sana otuz altın vereceğiz ve sana nasıl iyi davranacağımızı göreceksin.” Gün olunca, İsa halktan büyük bir kalabalıkla birlikte mabede vardı. Bu sırada baş kahin yaklaşıp dedi, “Söyle bana ey İsa, Allah olmadığını, Allahın oğlu veya Mesih bile olmadığını itiraf etmiştin, unuttun mu hep bunları?” İsa cevap verdi, “Hayır, asla unutmadım; çünkü bu, Hüküm Gününde, Allahın mahkemesi önünde yapacak olduğum itirafımdır. Musanın kitabında yazılı olan her şey doğruların doğrusudur. Öyle ki, Yaratıcımız Allah bir tek Allahtır ve ben Allahın kuluyum ve sizin Mesih dediğiniz Allahın Elçisine hizmet etmek arzu ediyorum.” Baş kahin dedi, “Öyleyse, mabede halktan bu kadar büyük bir kalabalıkla gelmenin yararı ne? Yoksa kendini İsrailin kralı mı yapmak istersin? Sakın ki, başına bir tehlike gelmesin!” İsa cevap verdi, “Eğer ben kendi ün ve şanım için çalışsam ve kendi payımı bu dünyada istemiş olsaydım, Nain halkı beni kral yapmak istediği zaman kaçmazdım. Bana gerçekten inan ki, bu dünyada hiç bir şeyin peşinde değilim.” O zaman, baş kahin dedi, “Mesihle ilgili olarak bir şeyi bilmek istiyoruz.” Ve hemen kahinler, din adamları ve Ferisiler İsanın çevresinde bir halka oluşturdular. İsa karşılık verdi, “Mesih hakkında bilmek istediğiniz bu şey nedir? Ne belli, yalan olmasın bu? Emin olun ki, size yalan söylemeyeceğim. Çünkü yalan söylemiş olsaydım, tüm İsraille birlikte siz, din adamları ve Ferisiler tarafından göklere çıkarılacaktım; ama size gerçeği söylediğim için benden nefret ediyor ve beni öldürmenin yollarını arıyorsunuz?” Baş kahin dedi, “Şimdi biliyoruz ki, senin sırtında cinin var; çünkü sen bir Samirisin ve Allahın kahinine saygı duymazsın.” İsa cevap verdi, “Allah sağ ve diridir ki, benim sırtımda cinim yok, bilakis ben cini fırlatıp atmaya çalışıyorum, dolayısıyla, bu sebepten cin dünyayı bana karşı ayaklandırıyor. Çünkü ben bu dünyadan değilim. Ben, beni dünyaya gönderen Allahın yüceltilmesi için çalışıyorum. Bu bakımdan, bana kulak verin, size kimin sırtında cini bulunduğunu söyleyeceğim. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, cinin iradesiyle çalışanın sırtında cin vardır, o kendisine iradesinin yularını takmış, onu istediği gibi yönetip, her kötülüğe koşturuyor. Bir elbise nasıl sahibini değiştirince, aynı kumaş olduğu halde, adını da değiştirirse, insanlar da tek bir maddeden olmalarına rağmen, insanın içinde çalışanın yaptıkları nedeniyle farklılaşırlar. Eğer ben bildiğim kadarıyla günah işlemişsem, bir düşman olarak benden nefret etmek yerine, niye bir kardeş olarak beni uyarmazsınız? Gerçekten, bir bedenin azaları başla birleştikleri zaman birbirlerinin imdadına koşarlar ve baştan kopuk olanlar ise ona hiç yardım etmezler. Çünkü bir vücudun elleri bir başka vücudun değil, birlikte oldukları vücudun ayaklarının acısını duyarlar, Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, Yaratıcısı Allahı seven ve Ondan korkan, başının merhamet duyduğu kişiye karşı merhamet duygusu besler. Allahın günahkarın ölmesini dilemeyip, her birinin tövbe etmesini beklediğini görerek, eğer siz benim de birlikte olduğum şu bedendenseniz, Allah sağ ve diridir ki, kendi başıma göre hareket etmem için bana yardım edersiniz. Eğer kötülük yaparsam, beni uyarın, Allah da sizi sevsin, çünkü Onun istediğini yapmış olursunuz. Ama kimse günahtan dolayı beni uyarmazsa, bu, sizin dediğiniz gibi İbrahimin çocukları olmadığınızın ve İbrahimin bulunduğu başla bir arada bulunmadığınızın işaretidir. Allah sağ ve diridir ki, İbrahim Allahı o kadar çok severdi ki, sahte putları parçalayıp, anne ve babasını terk etmekle kalmamış, aynı zamanda Allaha itaat etmek için kendi oğlunu da öldürmek istemiştir.” Baş kahin karşılık verdi, “Sana sorduğum bu ve seni öldürmenin yollarını aramıyorum, o halde söyle bize, İbrahimin bu oğlu kimdi?” İsa cevap verdi, “Senin şanının ateşi ey Allah, beni tutuşturuyor ve konuşmadan edemiyorum. Bakın diyorum, İbrahimin oğlu İsmaildi. Ondan, kendisiyle yeryüzünün tüm kabilelerinin kutsanacağı İbrahime, vaat edilen Mesih gelecektir.” O zaman, bunu duyan baş kahin kızdı ve bağırdı, “Şu dinsiz herifi gelin taşlayalım. Çünkü o bir İsmailidir. Musaya karşı, Allahın kanununa karşı küfretmiştir.” Bunun üzerine, her yazıcı ve Ferisi halkın önde gelenleriyle birlikte İsayı taşlamak için taş kaptılar. İsa ise gözlerinden kaybolup mabetten çıktı. Ve o zaman, İsayı öldürmek için duydukları dehşetli arzuyla, öfke ve nefretten gözleri dönmüş şekilde birbirlerine öylesine vurdular ki, orada bin kişi öldü ve kutsal mabedi kirlettiler. İsanın mabetten çıktığını gören havariler ve müminler kendisini Simunun evine kadar izlediler. Bu arada Nikodemus oraya geldi ve İsaya, Kudüsten çıkıp, Sidrun çayı ötesine gitmesini tavsiye ederek dedi, “Rab, benim Sidrun çayı gerisinde evle birlikte bahçem var, bu bakımdan sana rica ediyorum, şakirtlerinden bazılarıyla oraya git ve kahinlerimizin bu nefreti geçinceye kadar orada kal. Sana gerekli olan her şeyi sağlayacağım. Ve şakirtlerin çoğunu burada Simunun evinde ve benim evimde bırak, Allah bize her şeyi verecektir.” Ve İsa yanına, ilk olarak havariler denilen yalnızca on iki kişiyi almak arzu ederek, böyle yaptı. Bu sırada, İsanın annesi bakire Meryem ibadet ediyordu ki, melek Cebrail kendisini ziyaret edip, oğluna yapılan eziyeti naklederek, dedi, “Korkma Meryem, çünkü Allah Onu dünyadakilerden koruyacaktır. Bunun üzerine, Meryem ağlayarak Nasıradan ayrıldı ve oğlunu aramak için Kudüse, kız kardeşi Meryem Selamenin evine geldi. Fakat İsa gizlice Sidrun çayının ötesine çekilmiş olduğundan, onu bu dünyada bir daha göremedi; ancak utanç işinden sonra melek Cebrail, Mikail, İsrafil ve Urielle birlikte Allahın emriyle onu kendisine getirdiler. Mabetteki karışıklık İsanın ayrılmasıyla dinince, baş kahin yüksek bir yere çıkıp, elleriyle sus işareti yaparak dedi, “Kardeşler! Biz ne yapıyoruz? Onun Şeytanca sanaıyla tüm dünyayı aldattığını görmüyor musunuz? Şimdi, eğer o bir büyücü değilse, nasıl oldu da kaybolup gitti? Emin olun ki, o kutsal biri ve bir peygamber olmuş olsaydı, Allaha karşı, kulu Musaya karşı ve İsrailin ümidi Mesihe karşı küfürde bulunmazdı! Ve ne diyeyim ben? O, tüm kahinlerimize küfretti. Bu bakımdan, bakın size diyorum ki, eğer o dünyadan ayrılmazsa, İsrail kirlenecek ve Allahımız bizi milletlere teslim edecektir. Dikkat edin şimdi, onun yüzünden bu kutsal mabet nasıl da kirlenmiş bulunuyor!” Ve baş kahin o şekilde konuştu ki, pek çokları İsayı terk etti. Bunun üzerine, gizli tutulan öldürme işi açığa vuruldu. O kadar ki, baş kahin bizzat Hirodese ve Roma valisine gidip, İsayı, kendisini İsraile kral yapmak arzusunda olmakla suçladı ve bu konuda yalancı şahitler de buldular. Sonra, İsa aleyhinde genel bir toplantı yapıldı. Çünkü Romalıların fermanı herkesi korkutuyordu. Öyle ki, Roma senatosu İsa ile ilgili olarak iki kez ferman yayınlamıştı. Fermanın birinde, Yahudilerin peygamberi Nasıralı İsaya Allah veya Allahın oğlu denilmesi ölüm cezasıyla men ediliyor; diğerinde ise, Yahudilerin peygamberi Nasıralı İsa hakkında tartışmak para cezasıyla yasaklanıyordu. Bu nedenle, aralarında büyük bir ayrılık vardı. Bazıları, İsa aleyhinde Romaya yeniden yazı yazılmasını istiyordu; bazıları, bir serserinin sözleriymişçesine ne derse desin, İsanın kendi başına bırakılması gerektiğini söylüyor; diğerleri ise, gösterdiği büyük mucizeleri delil olarak ileri sürüyorlardı. Bu yüzden baş kahin, afaroz acısını göze almadan kimsenin İsayı savunur bir tek kelime bile konuşmamasını söyledi ve Herod ve valiyle konuşup dedi, “Her halukarda elimizde kötü bir risk var. Çünkü bu günahkarı öldürsek, Kayserin fermanına karşı davranmış olacağız, yok yaşamasına ve kendisini İsraile kral yapmasına izin versek, o zaman durum ne olacaktır?” Bunun üzerine Hirodes kalktı ve valiyi tehdit ederek dedi, “Sakın ki, bu adamı tutman yüzünden bu ülke ayaklanmaya kalkmasın; o zaman seni Kayserin önünde bir asi olarak suçlarım.” Bu durum karşısında vali, senatodan korkup, Hirodesle dost oldu ve İsanın öldürülmesi üzerinde anlaşıp, baş kahine dediler, “Ne zaman bu suçlu adamın nerede olduğunu öğrenirsen, kendini bize gönder, biz sana asker vereceğiz. Bu, yeryüzünün reisleri ve kralları İsrailin mukaddesine karşı birleşirler. Çünkü o, dünyanın kurtuluş yolunu ilan eder” diyerek, İsrailin peygamberi İsayı önceden haber veren Davudun peygamberi sözünün gerçekleşmesi için oldu. Bunun üzerine, o gün Kudüsün her yanında İsa için genel bir arama yapıldı. Sidrun çayı ötesinde, Nikodemusun evinde bulunan İsa havarilerini rahatlatıp, dedi, “Dünyadan ayrılma vaktim yaklaşmış bulunuyor; kendinizi teselli edin ve üzülmeyin, çünkü ben gittiğim yerde hiç bir ıstırap duymayacağım. Şimdi, benim hayrıma üzülürseniz, benim dostlarım olmuş olur musunuz? Emin olun ki hayır, bilakis düşmanlarım olmuş olursunuz. Dünya neşeleneceği zaman siz üzülün, çünkü dünyanın neşelenmesi ağlamaya dönüşür; ama sizin üzüntünüz sevince dönüşür ve sizin sevincinizi kimse sizden alamaz; çünkü kalbin yaratıcısı Allahta duyduğu sevinci tüm dünya çekip alamaz. Allahın benim ağzımla size söylediği sözleri unutmamaya bakın. Dünyaya karşı ve dünyayı sevenlere karşı incilimle yaptığım şahitliği tahrif edecek herkese karşı, benim şahitlerim olun.” Sonra, ellerini Rabbe kaldırıp, dua ederek dedi, “İbrahimin Allahı, İsmail ve İshakın Allahı, babalarımızın Allahı, Allahımız Rab, bana verdiklerine merhamet et ve onları dünyadan koru. Onları dünyadan al demiyorum, çünkü benim İncilimi tahrif edeceklere karşı onların şahitlik etmesi gerekiyor. Bunun yerine, onları şerden koruman için dua ediyorum ki, Senin Hüküm Gününde, benimle birlikte senin ahdini bozan İsrail ailesine karşı ve dünyaya karşı şahitlik etmek için gelsinler. Puta tapıcı babaların oğullarına karşı, tam dördüncü soya kadar puta tapıcılıktan intikam alan kadir ve gayyur Rab Allah, benim Senin oğlun olduğumu yazdıkları zaman, bana verdiğin İncilimi tahrif edecek olan herkesi Sen ebediyen lanetle. Çünkü çamur ve toprak olan ben, Senin kullarının hizmetçisiyim ve hiç bir zaman kendimi senin iyi bir kulun olarak düşünmedim; şundan ki, ben Sana bana verdiklerin karşısında hiç bir şey veremem. Çünkü her şey Senindir. Bin nesilde Senden korkanlar üzerinde merhametini gösteren Rahim Rab Allah, bana verdiğin Kelamına inananlara merhamet et. Çünkü nasıl Sen gerçek Allahsan, benim söylediğim söz de öyle gerçektir. Çünkü, o Senindir. Görüyorsun ki, okuduğu kitapla yazılı olandan başkasını okuyamayan bir okuyucu gibi konuştum; bana verdiğini işte bu şekilde anlattım. Koruyucu Rab Allah, Şeytanın kendilerine karşı hiç bir şey yapmaması için bana verdiklerini koru; yalnız onları değil, onlara inanacak her şeyi koru. Merhameti bol ve zengin Rab, Hüküm Gününde Elçinin cemaati içinde bulunmasını kuluna bahşet; yalnızca bana değil, bana verdiğin herkese, onlarla birlikte, tebliğleri sonucu bana inanacak herkese. Ve Kendin için bunu yap ki Rab, şeytan Sen Rabbe karşı böbürlenmesin. Nimetinden kavmim İsrail için gerekli olan her şeyi sağlayan Rab Allah, dünyayı kendisi için yarattığını Elçinle kutsamayı vaat ettiğin yeryüzünün tüm kabilelerini hatırdan çıkarma. Dünyaya merhamet et ve Elçini çabucak gönder ki, düşmanın olan şeytan, imparatorluğunu yitirsin.” Ve İsa bunu söyledikten sonra üç kez, “amin, yüce ve rahim olan Rab!” dedi. Ve ağlayarak karşılık verdiler. “amin!”; Yehuda hariç, çünkü o hiç bir şeye inanmıyordu. Kuzuyu yeme günü gelince, Nikodemus kuzuyu İsa ve şakirtleri için gizlice bahçeye gönderdi ve vali ve Baş kahin birlikte Hirodesin ferman ettiği her şeyi bilirdi. Bunun üzerine İsa ruhen sevinip dedi, “Kutsal adını tesbih ve takdis ederim ey Rab, çünkü beni, dünyanın işkence edip öldürdüğü kullarının sayısından ayırdın. Şükürler olsun sana Allahım, çünkü Senin işini yerine getirdim.” Ve Yehudaya dönerek, ona dedi, “Arkadaş, neye beklersin? Benim vaktim yakın, o halde git de, yapman gerekeni yap.” Şakirtler, İsanın Yehudayı Fısıh günü için bir şeyler almaya gönderdiğini sandılar; ama İsa, Yehudanın kendisine ihanet edeceğini biliyordu; bu nedenle, dünyadan ayrılmak arzusuyla böyle konuştu. Yehuda karşılık verdi, “Rab, yememe izin ver sonra giderim,” “Yiyelim” dedi İsa, “Çünkü sizden ayrılmadan bu kuzuyu yemeği çok arzu ettim.” Ve kalkıp, bir havlu aldı ve beline doladı, sonra bir leğene su koyup, şakirtlerinin ayaklarını yıkamaya başladı. Yehudadan başlayıp, Petrusa geldi. Petrus dedi, “Rab, benim ayaklarımı yıkamayacak mısın?” İsa cevap verdi, “Benim ne yaptığımı sen şimdi bilmiyorsun, ama daha sonra bileceksin.” Petrus karşılık verdi, “Benim ayaklarımı hiç yıkamayacaksın. ” O zaman, İsa kalktı ve dedi, “Sen de Hüküm Gününde benim bölüğüme katılmayacaksın.” Petrus karşılık verdi, “Yalnız ayaklarımı değil Rab, ellerimi ve başımı da yıka.” Şakirtler yıkanıp da, yemek için sofraya oturduklarında İsa dedi, “Ben sizi yıkadım, yine de tamamen temiz değilsiniz; öyle ki, denizin tüm suyu bana inanmayanı yıkamayacaktır. ” İsa bunu, kendisine kimin ihanet etmekte olduğunu bildiği için dedi. Şakirtler bu sözlere üzülmüşlerdi ki, İsa yine dedi, “Bakın size diyorum ki, sizden biriniz bana ihanet edecek, öyle ki, bir koyun gibi satılacağım; ama yazıklar olsun ona, çünkü babamız Davutun böyle biri hakkında söylediği, “O, başkaları için hazırladığı çukura düşecektir” sözünü tümüyle yerine getirecek.” Bunun üzerine şakirtler birbirlerine bakıp, üzüntü içinde dediler, “Hain kim olacak?” Sonra Yehuda dedi, “Ben mi olacağım o, ey muallim?” İsa cevap verdi, “Bana ihanet edecek olanın kim olduğunu söyledim.” Ve on bir havari bunu duymadı. Kuzu yenilince, cin Yehudanın sırtına bindi ve o da evden çıkarken, İsa kendisine yeniden dedi, “Yapman gereken şeyi çabuk yap.” İsa evden çıkıp, ibadet etme adeti üzere, yüz kez dizlerini büküp, secdeye vararak ibadet etmek için bahçeye çekildi. Bu sırada, İsanın şakirtleriyle birlikte bulunduğu yeri bilen Yehuda baş kahine vardı ve dedi, “Bana vaat olunanı verirseniz, bu gece aradığınız İsayı elinize vereceğim; çünkü o on bir ashabıyla birlikte yalnızdır.” Baş kahin karşılık verdi, “Ne kadar istersin?” Yehuda dedi, “Otuz altın.” O zaman, baş kahin hemen kendisine parayı saydı ve asker getirmesi için vali ve Hirodese bir Ferisi gönderdi ve bir lejyon asker verdiler, çünkü halktan korkuyorlardı; bu nedenle, silahlarını alarak değnekler üzerindeki meşale ve fenerlerle Kudüsten çıktılar. Askerler Yehudayla birlikte İsanın bulunduğu yere yaklaştıklarında, İsa çok sayıda kişinin yaklaştıklarını işitip, geri eve çekildi. Ve on bir havari uyumakta idiler. O zaman kuluna gelen tehlikeyi gören Allah, elçileri Cebrail, Mikail, İsrafil ve Uriele İsayı dünyadan almalarını emretti. Kutsal melekler gelip, İsayı güneye bakan pencereden çıkardılar. Onu götürüp, üçüncü göğe, daima Allahı tesbih ve takdis etmekte olan meleklerin yanına bıraktılar. Yehuda herkesin önünden hızlı hızlı İsanın yukarı alındığı odaya daldı. Ve şakirtler uyuyorlardı. Bunun üzerine, mucizeler yaratan Allah yeni bir mucize daha yarattı. Öyle ki, Yehuda konuşma ve yüz bakımından İsaya o şekilde benzetildi ki, Onun İsa olduğuna inandık. Ve o bizi uyandırdı. Muallimin bulunduğu yeri arıyordu. Bunun üzerine, biz hayret ettik ve cevap verdik , “Sen Rab, bizim muallimimizsin; bizi unuttun mu?” O, gülümseyerek dedi, “Şimdi, benim Yehuda iskariyot olduğumu bilmeyecek kadar budalalaştınız!” Ve o bunu derken askerler girdiler, ellerini Yehudanın üzerine koydular, çünkü o, her bakımdan İsaya benziyordu. Biz, Yehudanın dediklerini duyup, yığınla askeri de görünce, delirmiş gibi kaçtık. Ve keten beze dolanmış olan Yuhanna da uyanıp kaçtı ve askerin biri kendisini keten bezden yakalayınca, keten bezi bırakıp, çıplak olarak kaçtı. Çünkü Allah, İsanın duasını duymuş ve on bir havariyi şerden korumuştu.