"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

33. Kutsamak

Fısıh bayramı yaklaştı ve İsa havarileriyle birlikte Kudüse gitti. Ve “Probatika” denilen havuza vardı. Her gün Allahın meleği havuzu bulandırdığından ve suya ilk giren, suyun hareketinden sonra her türlü noksanlıktan kurtulduğu için banyoya böyle denirdi. Bu nedenle, beş çatılı bölmesi olan havuzun yanında çok sayıda hasta kalırdı. Ve İsa orada otuz sekiz yıl bulunan, azap verici bir sakatlıkla malul güçsüz bir adam gördü. Bunun üzerine, durumu İlahi ilhamla bilen İsa hasta adama acıdı ve şöyle dedi, “İyi olmak ister misin?” Güçsüz adam cevap verdi, “Rab, melek suyu bulatınca beni içine itecek kimsem olmuyor, fakat ben gelirken de, bir başkası benden önce inip oraya giriyor.” Sonra, İsa gözlerini gökyüzüne kaldırıp, dedi, “Allahımız Rab, babalarımızın Allahı, bu güçsüz adama merhamet et.” Ve bunu dedikten sonra İsa dedi, “Allahın adıyla kardeş, bütün ol; kalk ve yatağını al.” Sonra, güçsüz adam kalktı, Allaha hamd ederek yatağını omuzlarına koydu ve Allaha hamd ederek evine gitti. Onu görenler bağırdılar, “Bugün yedinci gündür; yatağını taşıma meşru değildir.” Sonra, kendisine sordular, “Kimdir o?” O cevap verdi, “Adını bilmiyorum.” Bunun üzerine, aralarında söyleştiler. “Nasıralı İsa olmalı.” Diğerleri dedi, “Hayır, çünkü o Allahın kutsal bir kuludur, halbuki bunu yapan kötü bir adamdır, çünkü yedinci günün yasağını çiğnemiştir.” Ve İsa mabede girdi ve sözlerini duymak için büyük bir kalabalık yanına yaklaştı, bu durum karşısında, Ferisiler kıskançlıktan yanıp tutuşuyorlardı. İçlerinden biri öne gelip dedi, “İyi muallim, doğru ve güzel öğretirsin; bu bakımdan söyle bana, Cennette Allah bize nasıl bir mükafat verecektir?” İsa cevap verdi, “Sen bana iyi dersin ve yalnızca Allahın iyi olduğunu bilmezsin. Allahın dostu Eyüpün sözüne bakın, “Bir günlük çocuk temiz değildir; Allahın melekleri bile Allahın huzurunda hatasız değildirler.” Daha da dedi, “Beden günahı çeker ve toprağın suyu emdiği gibi kötülükleri emer.” Bunun üzerine kafası karışan Ferisi sustu. Ve İsa dedi, “Bakın, size söylüyorum ki, hiç bir şey konuşmaktan daha feci değildir. Süleymanın sözüne dikkat edin, “Hayat ve ölüm dilin kudreti içindedir.” Ve havarilerine dönüp, dedi, “Sizi kutsayanlara karşı dikkatli olun, çünkü onlar sizi aldatmaktadırlar. Dille şeytan ilk anne babamızı kutsadı, ama sözlerinin sonu kötü oldu. Mısırın önde gelenleri de aynı şekilde Firavunu kutsadılar, Calut Filistinlileri kutsadı. Yine, dört yüz sahte peygamber Ahabı kutsadı; ama övgüleri yalancıktandı ki, övülen övenlerle birlikte helak olup gitti. Bu bakımdan Allah İşaya Peygamber aracılığıyla boşuna, “İnsanlarım, sizi kutsayanlar sizi aldatırlar” dememiştir. Yazıklar olsun size din adamları ve Ferisiler; yazıklar olsun size kahinler ve Levililer çünkü siz, Kurban kesmeye gelenleri Allahın bir insan gibi et yediğine inandırarak, Rabbin kurbanını berbat ettiniz. Çünkü onlara dersiniz, “Koyun, sığır ve kuzularınızı Allahın mabedine getirin ve hiç yemeyip, bunları size vermiş olan Allaha bir pay ayırınız.” Babamız İbrahimin inancı ve itikatlıyla birlikte, Allahın kendisine yaptığı vaat ve verdiği nimetler hiç bir zaman unutulmasın diye babamız İbrahimin oğluna bahşedilen hayata bir şahitlik olan kurbanın menşeini onlara anlatmazsınız. Fakat peygamber Hezekiel aracılığıyla Allah der, “Kurbanlarınızı benden uzaklaştırın, sizin kurbanlıklarınız bana kerih geliyor.” Allahın Hoşea Peygambere söylediği sözün olacağı vakit yaklaşıyor, “İnsanların seçmediğine seçilmişler diyeceğim.” Ve Hezekiel Peygambere de der; “Allah insanlarıyla, babalarınıza verip de gözetmedikleri ahde göre olmayan yeni bir ahit yapacak ve onlardan taş yüreklerini alıp, yeni bir yürek verecek ve bütün bunlar olacaktır, çünkü siz Onun kanununda yürümüyorsunuz. Ve elinizde anahtar varken açmıyorsunuz; tersine üstünde yürümek isteyenler için yolu kapatıyorsunuz.” Kahin her şeyi mabedin yanında duran baş kahine bildirmek için gidiyordu ki, İsa dedi, “Kal, çünkü soruna cevap vereceğim.” “Allahın bize Cennette ne vereceğini size anlatmamı istersin. Bakın, size diyorum ki, ücretleri düşünenler patronu sevmezler. Önünde bir koyun sürüsü bulunan bir çoban kurdun geldiğini görünce onları korumaya hazırlanır; ama tersine, ücretli kurdu görünce koyunları ve sürüyü terk eder. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, eğer babalarımızın Allahı sizin Allahınız olmuş olsaydı, “Allah bize ne verecek” diye aklınızdan geçirmezdiniz. Tersine, Davud Peygamberin dediği gibi derdiniz, “Bana verdiği bunca şeye karşılık ben Allaha ne vereceğim?” Anlayasınız diye, sözlerimi bir temsille anlatacağım. Kralın biri, yol kenarında hırsızlar tarafından soyulup, ölme derecesinde yaralanan bir adam gördü. Ve ona acıyıp, bu adamı şehre götürerek bakımını yapmalarını kölelerine emretti ve onlar da bunu tüm dikkatleriyle yerine getirdiler. Ve kral hasta adama karşı büyük bir sevgi duyup, kızını ona verdi ve varisi yaptı. Şimdi, bu kral mutlaka en merhametli bir kraldı; fakat adam köleleri dövdü, ilaçları küçümsedi, karısına kötü davrandı, kral hakkında ileri geri konuştu ve sipahilerini ona karşı ayaklandırdı. Ve kral herhangi bir hizmet istediğinde, “Kral bana ödül olarak ne verecek” der dururdu. Şimdi, kral bunu işitince, böylesine dinsiz bir adama ne yapsın?” Hepsi birden cevap verdiler. “Yazıklar olsun ona, kral onu her şeyden yoksun bırakır ve şiddetli bir biçimde cezalandırır.” O zaman İsa dedi, “Ey kahinler, din adamları, Farisiler ve siz, benim sözümü dinleyen baş kahin. Size Allahın, peygamberi İşaya aracılığıyla söylediğini bildiriyorum, “Ben köleleri besledim ve yücelttim, fakat onlar beni küçümsediler.” Kral, İsrail kavmini bu dünyada acılarla dolu bularak, onlara kulları Yusuf, Musa ve Harunu verip, bakımlarını yaptıran Allahımızdır. Ve Allahımız onlara karşı öylesine bir sevgi duymuştur ki, İsrail kavmi uğruna Mısırı vurmuş, Firavunu boğmuş ve Kenanilerle Medyenlilerin yüz yirmi kralını darmadağın etmiştir; İsrail Kavmine kanununu vermiştir. Onları insanlarımızın oturduğu toprakların tümüne varis kılmıştır. Fakat İsrail Kavminin yaptığı nedir? Ne kadar peygamberi öldürmüş, ne kadar peygamberliği bozup lekelemiştir; nasıl da Allahın kanununu çiğnemiştir; bu nedenle kaç tanesi Allahtan kopup, sizin suçlarınız yüzünden ey kahinler, putlara kulluğa koşmuştur! Ve yaşama biçiminizle Allahın şanını nasıl da hiçe sayarsınız! Ve sonra da gelip bana sorarsınız; “Allah bize Cennette ne verecek” diye. Bana şöyle sormalıydınız, “Allahın bize Cehennem de vereceği ceza ne olacaktır?” Ve sonra da Allahın kendinize merhamet etmesi amacıyla gerçek tövbe için ne yapmanız gerektiğini. Size bunu söyleyebilirim ve sizi bu hedefe yöneltiyorum. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, benden göklere çıkarma değil, gerçeği alacaksınız. Bu bakımdan size diyorum ki, babalarımızın günah işledikten sonra yaptığı gibi tövbe edip, Allaha dönün ve kalbinizi sertleştirmeyin.” Kahinler bu konuşma üzerine kızgınlıktan bitip tükeniyorlardı ama halktan korkularına tek bir ses çıkaramıyorlardı. Ve İsa sözlerini şöyle sürdürdü, “Ey fakihler, ey din adamları, ey Ferisiler, ey kahinler, söyleyin bana, şövalyeler gibi atlar arzular, fakat savaşa gitmeği arzu etmezsiniz; kadınlar gibi güzel giysiler arzular, fakat eğirme ve çocuk beslemeği arzu etmezsiniz. Tarlaların meyvelerini arzular, fakat toprağı işlemeği arzu etmezsiniz; denizin balıklarını arzular, fakat balığa gitmeyi arzu etmezsiniz; şehirliler gibi şeref arzular, fakat cumhuriyetin yükünü arzu etmezsiniz ve kahinler olarak onda birleri aşarı ve ilk toplanan meyveleri arzular, fakat Allaha gerçek kulluk etmeği arzu etmezsiniz. Böyleyken, burada şersiz, kötülüksüz her iyiliği arzuladığınızı gören Allah ne yapacaktır size? Bakın, size diyorum ki, Allah size, tüm iyiliklerden yoksun her türlü şerri bulacağınız bir yer verecektir.” Ve İsa bunları deyince, konuşup göremeyen ve işitme gücünden yoksun bir cin çarpmışı getirdiler kendisine. Bunun üzerine, inançlarını gören İsa gözlerini göğe kaldırdı ve dedi, “Babalarımızın Allahı Rab, bu hasta adama merhamet et ve ona sıhhat ver ki, bu insanlar beni Senin gönderdiğini bilsinler.” Ve İsa böyle söyleyip, ruha ayrılmasını emrederek, dedi, “Rabbimiz Allahın adının gücüyle adamdan ayrıl ey şerli olan!” Ruh ayrıldı ve dilsiz adam konuştu, gözleriyle de gördü. Bunun üzerine herkes korkuya kapıldı, fakat din adamları dediler, “Cinlerin reisi Beelzebunun gücüyle cinleri çıkarıp atıyor.” O zaman İsa dedi, “İçinde ayrılık olan her ülke yok olur, ev ev üstüne yıkılır; eğer, Şeytanın gücüyle şeytan çıkarılıp atılıyorsa, bu ülke nasıl ayakta duracak? Eğer, sizin oğullarınız Süleyman Peygamberin kendilerine verdiği kitapla Şeytanı çıkarıp atıyorlarsa, benim Şeytanı Allahın gücüyle çıkarıp attığımı doğruluyorlar demektir. Allah sağ ve diridir ki, Kutsal Ruha karşı küfür, dünya ve Ahirette bağışlanmayacaktır. Çünkü kendi kendine kötülük eden insan, günahını bile kendini günaha sokacaktır.” Ve İsa bunları deyip, mabetten çıktı. Ve halk, toplayabildikleri tüm hastaları getirdikleri ve İsa da dua ederek, hepsine sıhhat verdiği için, ona tazimde bulundular. Bunun üzerine, o gün Kudüsteki Romalı askerler Şeytanın dürtmesiyle, İsanın, halkını ziyarete gelen İsrail Kavminin Allahı olduğunu söyleyerek halk arasında fitne yaymaya başladılar.