"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Rakam vakası

Ebu Ubeyde anlatıyor: “Amiroğulları Gatafan Kabilesine savaş açmışlardI. Bu sırada Amiroğullarının beraberinde bulunan Amir bin Tufeyl genç yaşta bir delikanlı idi ve henüz kabilesinin reisi değildi. Nihayet Amiroğulları harekete geçip Rakam Vadisine geldiler. Bu sırada Rakam Vadisinde, Mürre bin Avf bin Saad oğulları ve onlarla birlikte Eşca bin Zib bin Gatafan Kabilesinden bir kavim ile Fezare bin Zübyanoğullarından bir topluluk bulunuyordu. Onlar, Amiroğullarının gelişinden haberdar oldular ve uyandılar, fakat Amiroğulları Tedru yakınında bulunan Rakam Vadisinde üzerlerine saldırıp hücuma geçti. Taraflar karşı karşıya geldiler ve çok şiddetli bir şekilde savaştılar. Bir ara Amir bin Tufeyl yüzünü çevirdiğinde Fezareoğullarından bir kadın gördü ve kim olduğunu sordu. Kadın: Ben, Fezareoğullarından Nevfelin kızı Esmayım. diye cevap verdi. Bir rivayete göre bu kadının, Hısn bin Huzeyfenin kızı Esma olduğu söylenir. Amir bin Tufeylin bu kadına ismini sorduğu bir sırada peşlerinde Mürreoğulları olduğu halde kendi kavminden hezimete uğrayan kimseler, üzerine çıkageldiler. Amir bu durumu görünce zırhıru Esmaya atıp hezimete uğramış olarak geri döndü, fakat daha sonra Esma bu zırhı kendisine iade etti, ancak Mürreoğulları, başlarında Sinan bin Harise el-Mürri olduğu halde onların peşlerine düştüler. Eşca bin Zib Kabilesinden olanlar ise, Amiroğullarının daha önce kendilerine yapmış oldukları bir sindirme ve öldürme hareketinden dolayı onlardan yakalayıp esir aldıkları kimseleri boğazlayıp kestiler. Eşca bin Ziboğullarından olan bu topluluğa, Mezhicoğulları deniyordu. Nihayet bu Mezhicoğulları, Amiroğullarından yetmiş kişiyi boğazlayarak öldürdüler.”
“Amir bin Tufeyl, Gatafan Kabilesinden bahsedip Esmaya tarizde bulunarak şu mealdeki mısraları söylemiştir:

Esma gizlice beni kuşluk yemeğine istedi; acaba ben kovuldum mu, yoksa kovulmadım mı? Başınıza doğan burunlu kimseleri, kahraman ve cesur kişileri musallat edeceğim ve süvarileri dargad denilen kara taşlığın tepesine doğru yöneiteceğim. Malik, yine Malik ve dayanacak hiçbir şeyi bulunmayan ıssız çöllerin kardeşiyle birlikte bir gün ortaya çıkacağım.”
Bu mısraların gerisi beyitler halinde uzayıp gitmektedir.
Amir bin Tufeylin söylediği bu şiir, Gatafan Kabilesine ulaşınca onlardan bir grup kimse hicviyeler söyleyip Onu kötülediler. Bu sırada Zübyanoğullarından şair Nabiğa, Numan bin Münzirin yanından kaçtığından Gassan hükümdarlarımn yanında bulunuyordu. Daha sonra Numanın Nabigaya eman vermesi üzerine, Nabiğa kavminin yanına geri döndü ve kavminden Amir bin Tufeyl hakkında söylemiş oldukları hicviyeleri sordu; bunun üzerine Amirin kendileri hakkında söylediği hicviye ile kendilerinin Amir hakkında söylemiş oldukları hicviyeleri baştan sona kadar ona inşad edip okudular. Şair Nabiğa: “Hiciv hususunda çok taşkın hareket etmişsiniz; Amir gibi birisi bu tür hicivlerle yerilmemeliydi.” dedi, sonra Gatafan Kabilesinin seçkin hanımlarından birisi olan Esmayı hicviyesinde konu edinip ondan bahsettiği için Amiri hata yapmakla suçladı ve hakkında şu mealde mısralarla başlayan bir şiir söyledi:
“Eğer Amir cahillikle böyle bir şey söylediyse, bu genç oluşundan ileri gelmiştir; zira cehaletin bineği gençliktir. Yaşlanıp saçın başın ağardığında veya kara karga beyazlaştığında, sen de akıllanıp olgunlaşacaksın veya iftihar edip övüneceksin. Sen, baban gibi veya Ebu Bera gibi ol ki, hüküm vermek ve hükümde isabet edip doğruyu bulmak sana uygun düşsün. Gidecek bir ka-pıları bulunmayan ve kendilerini beğenip kocalarına isyan eden kadınlar da senin yumuşaklığından yüz bulup gitmesinler .. ” Amir bin Tufeyl bu şiiri duyunca: “Demek ben, bundan önceki şiirlerle hicvedilmemişim.” diyerek bu hicviyenin ağırlığını dile getirdi.