Bu vaka Tay kabilelerinden iki kabile arasında cereyan etmiştir.
Sebebi ise şudur: Haris bin Cebele el-Gassani; sağlığında Tay kabilelerinin aralarını bulup düzeltmişti, fakat Haris bin Cebelenin ölmesiyle birlikte onlar tekrar kendi aralarında savaşmağa başladılar. Neticede Cedileoğullarıyla Gavsoğulları Garsan denilen yerde karşılaştılar ve bu karşılaşmada Cedileoğullarının kumandanı ve Evs bin Halid bin Harise bin Lemin amcası Esba bin Amr bin Lem öldürüldü. Sinbisoğullarından Musab adında birisi ise Esbaın kulaklarını alıp bunları ayakkabılarına dikti. Bu hususta Ebu Serve es-Sinbisi şu mealdeki beyti söylemiştir:
“Biz sizin kulaklarınızia ayakkabllarınıızı dikeriz,
istemeyerek de olsa kafa taslarınızdan su içeriz. ”
Her iki kabile kendi aralarında karşılıklı olarak bu hususta pek çok şiirler söylemişlerdir. Gavsoğullarının bu yaptıkları Evs bin Halid bin Lemin ağırına gitti ve bizzat kendisi de savaşa katılmağa karar verdi. Halbuki daha önceki savaşlara ne Evs ve ne de Hatim bin Abdullah ve Zeyd el-Hayl gibi Tay Kabilesinin ileri gelen reis ve büyüklerinden hiç bir kimse katılmamıştı. Nihayet Evs bin Halid savaş için hazırlığa geçip Cedileoğullarını toplamağa başladığı bir sırada Ebu Cabir şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Ey Tay Kabilesi mensupları! Haydi, Üzerimize gelin; aksi halde gerçek hesaplaşma günü ortaya çıkacaktır. Savaşın başlayıp kızıştığı gün kim bizim gibi olabilir? Zaten savaş ve hesaplaşmağa katılmasak da bizim emsalimiz yoktur. Eğer beni bırakmak veya bana kötÜlük etmek istersen, zaten korkunç korku bineklerimi dizginlemiştir. ”
Gavsoğulları, Evs bin Halidin kendilerine karşı hazırlığa giriştiğini öğrendiler. Bu arada Ece Dağının zirvesinde bulunan Mena adındaki tepeye ateş yakıldı. Adı geçen tepeye bu ateş ilk defa bu gün yakılmıştı. Nihayet bütün Gavs kabileleri başlarında kabile reisIeri olduğu halde harekete geçtiler. Bu kabile reisIerinin arasında Hatim bin Abdullah ile Zeyd el-Hayl de bulunuyordu. Diğer taraftan Cedileoğulları, Evs bin Halid bin Harise bin Lemin başkanlığında toplanarak onlar da harekete geçtiler. Hatta Evs bin Halid Cedileoğullarıyla birlikte Tay Dağlarından Ece ve Selma adlarındaki iki dağa gelip konaklamadıkça ve buraların halkı vergilerini kendisine getirmedikçe Tay topraklarından geri dönmeyeceğine dair yemin etti. Nihayet taraflar karşılıklı olarak yürüyüşe geçtiler ve Kaaratu Huk denilen yerde her iki taraf kendi sancakları altında olmak üzere karşılaştılar. Taraflar savaşa tutuştular ve çok şiddetli bir şekilde savaştılar. Savaş ise Kibad bin Cündeboğullarının aleyhine neticelendi ve bu savaşta onlar helak olup mahvoldular.
Adiyy bin Hatim anlatıyor: “Yehamim vakasında halk savaşırken ben bekliyordum. Tam bu sırada Zeyd el-Haylin, çıkışı olmayan bir dağ yolunda iki oğlu Müknif ile Hureysin yanında bulunduğunu ve onlara: Ey oğullarım! Kavminize karşı merhametli olun, zira bu gün tarafların birbirlerini yiyip bitirme günüdür. Şayet bu taraftakiler amcalarımız ise, diğer taraftakiler de dayılarımızdır. dediğini duydum. Bunun üzerine ona: Dayılarına karşı pek savaşmak istemediğinizi görüyorum. dedim. Bu sözümden sonra öfkesinden Zeyd el-Haylin gözleri kızardı ve başını kaldırıp bana bakmağa başladı. Korkumdan altındaki eğere bakmak mecburiyetinde kaldım, sonra atımı mahmuzlayıp ondan uzaklaştım. Öyle ki, Zeyd el-Hayloğullarını bırakıp bakışlarıyla bir hayli beni süzdü. Bundan sonra iki oğlu Müknif ve Hureys, tıpkı iki şahin kuşu gibi çevikçe babalarının yanından ayrıldılar. Kays bin Azib ise Bahir bin Zeyd el-Hayl bin Harise bin Lemin üzerine saldırdı ve başına öyle bir darbe indirdi ki, Bahir atının boynuna sarılıp geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Bu savaşta büyük bir katliam oldu ve neticede Cedileoğulları hezimete uğradı. ”
Zeyd el-Hayl, bu hususta şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Hafif yağmurlu ve çok rüzgarlı bir gündeki kuş sürüleri gibi seçkin atlardan meydana gelen süvariler Le moğulları nın üzerine geldiler. Eğer bunlardan kurtulursan, mutlaka sende göğüs tahtasıyla boğazının arasında kemik kalmış canlı kişinin uğursuzluğu vardır. İbn Lem savaş meydanından kaçarak sırtını bize verip korundu ve mızrağıyla kendisini Kays bin lzibe karşı savundu. Manoğulları ise, kılıçları tavanda asılı duran ve hiç sönmeyen kandiller gibi oldukları halde geldiler. İbn Lem de, kesici parlak kılıcın tesiriyle İbn Humaris teslim oluncaya kadar savaş meydanından kaçmadı. ” Artık Yehamim vakasından sonra Cedileoğullarından savaşacak kimse kalmadı. Bundan sonra Cedileoğulları Kelb Kabilesinin yurtlarına girip onlarla ittifak yaparak beraber yaşamağa başladılar.