"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nisar vakası

Nisar, yanyana bulunan dağların adıdır. Bu vaka bu dağların yanında meydana gelmiştir ve Araplarca bilinen bir yerdir.
Bu savaşın sebebi şudur: Temim bin Mürr bin Üddoğulları, amcaları Dabbe bin Üdd ile Abd Menat bin Üddoğullarını yiyip bitiriyorlardı. Bir gün Dabbeoğulları Temim Kabilesinden bir gruba saldırmış ve bu grup isabet almıştı. Bunun üzerine Temimoğulları onların peşine takılıp aramağa başladılar. Bu sırada Teym, Adiyy Sevr-Athal, Ukl -yani Abd Menat bin Üddoğulları- ve Dabbe bin Üdd kabilelerinden meydana gelen Ribab topluluğu ayrılıp Esedoğullarına iltihak etmişti. Bu topluluğa Ribab adı, ittifak anlaşması için yemin ettikleri sırada elleri rub (hurma veya üzüm usaresi) içerisine daldırmalarından dolayı verilmiştir. O günlerde Esedoğulları Zübyan bin Bağıdoğullarının müttefiki idiler. Nihayet Dabbeoğulları için yardım çağrısına gelen kişinin: “Ey Hındıfoğulları!” diye seslenip onları yardıma çağırması üzerine Esedoğulları onların imdadına koştular. Bu, Dabbeoğullarının ilk defa darda kalıp Hındifoğulları ndan yardım istediği ve müttefikleri olan Gatafan ve Zabi kabilerinden imdat talebinde bulunduğu gündür. Nisar savaşında Esedoğullarının reisi, Avf bin Abdullah bin Amir bin Cezime bin Nasr bin Kain idi. Bir rivayete göre, Nisar vakasında Esedoğullarının başındaki reisin Halid bin Nadle, Ribab Topluluğunun başındaki reisin Numanın kardeşi Esved bin Münzir olduğu söylenir; fakat bu doğru değildir. Bütün bu toplulukların başında Hısn bin Huzeyfe bin Bedr bulunuyordu. Züheyr bin Ebü Sülmanın şu mealdeki mısraları bunun doğru olduğunu gösteriyor:
“Zu-Neceb denilen yerde karışık seslerden meydana gelen gürültü ve atlarla çevresini müttefik kabileler sardığı zaman, zulmü parçalayıp yok etmek ve yahut başladığı hususunda ve savaşlar konusunda Hıns gibisi var mıdır?”
Temimoğulları bu durumdan haberder olunca, Amir bin Sasaaoğullarından yardım istediler. Bunun üzerine Amir bin Sasaaoğulları onların yardımına koştular. Bu sırada Temimoğullarımn başında Hacib bin Zürare bulunuyordu. Amir bin Sasaa cevvab (gezgin) bir kişi idi (yani eski yerleşim yerlerini gezip dolaşan bir kimse idi). Aslında Cevvab, Ebu Bekir bin Kilaboğullarından Malik bin Kaabın lakabı idi. Cevvab lakabıyla bilinen Malik bin Kaab, Caferoğullarını alıp Haris bin Kaab oğullarına götürmüş, bu sebeple onlar Haris bin Kaab oğullarıyla ittifak anlaşması yapmışlardı. Bir rivayete göre, Amiroğullarının başında reis olarak Şurayh bin Malik el-Kuşeyri bulunuyordu. Nihayet harekete geçen taraflar Nisar denilen yerde karşılaştılar ve savaşa tutuştular. Savaş ise Amiroğulları tarafından kızıştı ve onlar savaşa karşı direnip sabır gösterdiler. Bu arada Temimoğulları dağılıp kurtuldular ve bu yüzden pek çok zayiat vermediler. Bu savaşta Amiroğullarımn reisi Şurayh bin Malik ile Ubeyd bin Muaviye bin Abdullah bin Kilab ve diğerleri öldürüldüler. Ayrıca Amiroğullarının ileri gelen kadınlarından bir kısmı yakalanıp ele geçirildi. Bu yakalanan kadınların arasında Muhallefin kızı Selma ile Hemmamın kızı Anka ve diğerleri de vardı. Hatta Selma, Cevvab ve Tufeyli yererek şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Tanrı Kunbül-Ayr Cevvab (yani Malik bin Kaab) ile Ebu Leylayı Nisar günü kaçtıkları için lanet edip yerdi. Nisar Günü savaş alanında Zübyanoğulları efendi ve hakim durumda iken nasıl övünülebilir? Onlar, otlayan hayvanlarınızı, develerinizi ve kadınlarınızı alıp götürdüler ve siz buna engelolmadınız. ”
Cevvab ile iki karısını bırakıp kaçan Tufeyli ayıplayan birisi de şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Tufeyl kötü bir halde iki karısını bırakıp kaçtı. Bu arada KunbülAyr ve Cevvab lakabıyla bilinen Malik bin Kaab da kaçtı. ”
Kunb, at ve eşek gibi hayvanların zekerlerini örten kılıf demektir. Cevvab ise Malik bin Kaabın lakabıdır ve eski yerleşim yerlerini gezip dolaştığı için kendisine bu lakap verilmiştir.
Bişr bin Hazim de Hacib bin Zürarenin hezimeti hakkında şu mealdeki

mısraları söylemiştir:
“Hadb bin Zürare serap içerisinde parlayan kızıl bir at üzerinde olduğu halde Hicaz bölgesinden çekip gitti ve kurtuldu. Eğer karşı taraf Temim oğullarının reisi olan Hadbe yetişseydi, mutlaka yakalandığında yüzü gözü toprağa belenmiş olacaktı. ”
Nisar vakası, Cebele vakasından ve Lakit bin Zürarenin öldürülmesinden sonra meydana gelmiştir.