"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Şakika vakası ve bistam bin kaysın öldürülmesi

Bu savaş, Şeybanoğulları ile Dabbe bin Üddoğulları arasında cereyan etmiş. Şeybanoğullarının efendi ve reisi olan Bistam bin Kays bu savaşta öldürülmüştür.
Bu savaşın sebebi şu idi: Bistam bin Kays bin Mesud bin Halid bin Abdullah Zül-Ceddeyn, beraberinde kardeşi Selil bin Kays ve Esed bin Huzeymeoğullarından kuş uçurarak kehanette bulunan Nakid adında birisi olduğu halde Dabbeoğulları ile savaşmak üzere yola çıkmıştı. Yolda giderken Bistam rüyasında birisinin kendisine gelip: “Kova kaygan ve yalçın yere gelecek.” dediğini gördü ve rüyasını Nakide anlattı. Nakid ise bunu uğursuzluk sayıp ona: “Keşke sen de: Bu kova nemli çöle dönecek. deseydin de uğursuzluk senden uzaklaşsaydı.” dedi. Bundan sonra Bistam yoluna devam etti, fakat Dabbeoğulları topraklarında bulunan ve Hasen denilen kum uzantısına gelince çevreyi iyice görebilmek için bu kum tepesinin üzerine çıkınca araziyi dolduran bir deve sürüsü gördü. Bu sürü Salebe bin Saad bin Dabbeoğullarından Malik bin elMüntefika aitti ve bin tane deve vardı. Damızlık olan erkek devenin gözleri ise oyulmuş vaziyetteydi; çünkü cahiliye dönemindeki Araplarda bir kimsenin develerinin sayısı bine ulaştığında göz değmesin diye bu develer için damızlık bırakılan erkek devenin gözlerini oyma adeti vardı. Bu develer ise burada otluyordu, Malik bin el-Münefık da güzel yürüyen soylu bir atın üzerinde olduğu halde develerin arasında dolaşıyordu.

Bistam bin Kays kum yığınının üzerine çıkınca kendisini görüp haberdar olmalarından korktuğu için yan yatıp yuvarlanarak arkadaşlarının yanına geldi ve: “Ey Şeybanoğulları! Ben bu günkü kadar gaflete ve deve bolluğuna hiç rastlamadım.” dedi. Bu sırada Nakid, Bistamın kum tepesinden aşağıya yuvarlanması sebebiyle tozlanmış sakalına bakıp onun için tekrar fal tuttu ve: “Eğer kuş doğru ise ilk önce Bistam öldürülecektir.” dedi. Bundan sonra Nakid Bistamın yanından ayrılmağa karar verdi, fakat Bistamdan ayrılıp gitmeğe korktuğundan kendisini bir titreme aldı ve Bistama son defa olmak üzere: “Ey Ebus-Sehha! Geri dön, senin öldürülmenden korkuyorum.” dedi; ne var ki, Bistam sözünü dinlemedi, bunun üzerine Nakid de Onu terk edip ayrıldı.
Bistam ve adamları hemen harekete geçerek develere baskın yaptılar ve onları sürüp götürdüler. Bu develerin arasında Malikin Ebu Şair adında tek gözü kör erkek bir devesi vardı. Atının üzerinde bulunan Malik ise hemen acele olarak kendi kavmi olan Dabbeoğullarına geldi ve Tişar denilen yerin üzerine çıkıp: “Ey kavmim! Haberiniz olsun baskın var.” dedi ve geri döndü. Dabbeoğullarının süvarileri develeri götürmekte olan Bistam ve adamlarına yetiştiler. Bu sırada Malikin Ebu Şair adındaki tek gözlü erkek devesi diğer develeri peşine takıp geri dönmek için develerin arasından ayrılıyordu, fakat Bistam onun peşine takılan her deveyi boğazlayıp kesiyordu. Malik, Bistam ve adamlarının bu hareketini görünce: “Ey Bistam! Bu ne beyinsizliktir? Onları boğazlama; çünkü onlar ya senin, ya da benim olacaktır.” dedi, fakat Bistam onun bu sözüne kulak asmadı. Bistam, Zaferan denilen yağız bir atın üzerinde ve adamlarının arkasında bulunuyor, onları himaye ediyordu. Nihayet Dabbeoğullarının süvarileri Bistam ve adamlarına yetişince, Malik bu süvarilere: Önce onların su tulumlarını nişan alıp atın. dedi, onlar da su tulumlarını nişan aldılar ve attıkları oklarla tulumları parçaladılar. Bu arada Salebeoğulları da yetiştiler. Onların önlerinde ise Asım bin Halife es-Sabahi adında kıt akıllı birisi bulunuyordu. Daha önce Asım mızrağına sırım bağlarken kendisine: “Ey Asım! Bununla ne yapacaksın?” diye sorulduğunda, “Bununla Bistamı öldüreceğim.” diye cevap vermiş ve Dabbeoğulları Onu hafife alarak alayetmişlerdi. Nihayet imdatçı kişi gelip tehlikeyi haber verince izin almadan babasının atına binip süvarilere yetişti ve Dabbeoğullarından birisine: “Bu adamların reisi hangisidir?” diye sordu, o da: “Şu yağız atın üzerindeki kişidir.” diye cevap verdi; bunun üzerine Asım bin Halife Bistamın karşısına geçip tam hizasına gelince saldırdı ve mızrağını bir kulağının deliğine vurup öbür kulağından çıkarttı, Bistam ise elae denilen (hoş kokulu, devamlı yeşil kalan) bir ağaç üzerine düşüp yığıldı. Şeybanoğulları bu durumu görünce develeri bıraktılar ve geri dönüp kaçmağa başladılar. Dabbeoğulları ise onların peşine düşüp bir kısmını öldürdüler ve bir kısmını da esir aldılar. Bu arada Salebeoğulları Bistamın kardeşi Nicad bin Kaysı ve Şeybanoğullarından yetmiş kişiyi esir ettiler.

Dabbeoğullarından Abdullah bin Aneme, Şeybanoğullarının komşusu idi ve öldürülmekten korktuğu için Bistam hakkında mersiye olarak şu mealdeki mısraları söyledi:
“Yazıklar olsun Ümmü l-arza ki, Hasen denilen yerde kuşluk vakti yol zorluk çıkardığında onu örtüp gizlememişti. O (Bistam), malını aramızda taksim eder, biz de güneş batarken onu Ebus-Sehba diye çağırırdık. Ey ÜmmüI-arz! Sana ciddi olarak söylüyorum ki, artık Bistamı ne sen görebileceksin, ne de biz göreceğiz. İri cüsseli, seri ve güzel yürüyen, sırtındaki yükü bir palan ile insan bedeni olan ve boynunun altı tüyle kaplı bulunan bir deve çevresi süvarilerle donatılmış olduğu halde çirkin çehreli, hayasız, ne söylediğini bilmez ahmak birisinin vaadine doğru götürüyor. Ganimetin dörtte biri, ganimetin taksiminden önce seçilip alınanlar, savaş yerine varılmazdan önce elde edilen ganimetIer, artan fazlalıklar ve arzuna göre aldıkların senindi. Zeyd bin Amiroğulları nın kulakları sağır oldu; hiç bir maktul Bistama denk değildir. Bistam bir yastığa yatırılmadan ela e adındaki ağacın üzerine yığılmıştı. Bu sırada alnı sanki parlak bir kılıç gibiydi. Eğer babasının oğulları ona karşı teessür duyup üzülüyorlarsa, zaten başlarına felaket gelmiştir ve bir büyüklerini kaybetmişlerdir Bistam öyle bir kişiydi ki, yavruları kendilerinden ayrıldıktan sonra sütleri çekilen develer ağıllarına çekildileri zaman o bol bol yedirir, ikramda bulunurdu. ”
Bekr bin Vail Kabilesinden olan her hane, Bistamın sahip olduğu üstünlük ve itibarden dolayı onun öldürülmesiyle evlerinden çıkıp sokağa dökülmüşlerdi.
Dabbeoğullarından Şemale bin Ahdar bin Hübeyre, Bistamı anıp onun hakkında şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Şakikatü l-Hasenan (iki kum yığını) vakasında Şeybanoğulları ömürlerini kısaltan eceller ile karşılaştılar. Biz, Şeybanoğulları eğlence halinde iken, başbuğları ve efendileri Bistamın kulak içlerine mızraklarla dürttüğümüzde, o kıvrana kalmıştı. Biz ona uzunluğu sağlam örülmüş bir ip ve life benzeyen boğumlu bir mızrakla vurmuştuk. ”
Bistam bin Kaysın annesi de oğlu Bistam için şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Zül-Ceddeyn in oğluna (yani torunu Bistam a) Bekir bin Vailoğulları ağlasın; zira kendilerinden ziynet ve güzelliklerini temsil eden Bistam ortaya çıktı. Bistam onların aralarına çıktığında, onlar tıpkı hilali ortalarında kalan gök yıldızları gibi olurlardı. Onun gibi birisini gören in gözleri ne kadar mutludur? Savaş günü vuruşmak için develerinden inip atlarına bindikleri zaman o bir yiğitti. O, savaş yerinin ulusu ve şereflisi idi, asla kolunu kanadını bırakıp indirmezdi. Yiğitlerin ayağı kaydığı (sarsıldığı) zaman, aslan kesilirdi. Senin ölümüne, kendisini esaretten kurtaracak birisini bulamayan esir kişi ağlayacak, bir de savaşın erleri ve süvarileri ağlayacak. Ayrıca kendilerini esaretten kurtardığın kişilerle aileleri zayi olup kendileri perişan olan dullar ağlayacak. Musibet ve felaket bulutlarını dağıtan, en ağır savaş hamlelerinde savaşlara yetişen O idi. Böylece O, savaşlar sebebiyle helak ve öldürme işlerine karışmıştı; ne var ki, Temimlilerin ok ve mızrakları Onu fadaya sürükleyip öldürdü. Temim oğulları bizim bir gafiet ve hatamızı (Bistamın öldürülmesi) yakaladı ki, ömrüm hakkı için söylüyorum, bu gaflet ve hatanın bağışlanması asla mümkün değildir. İşte bu hata sebebiyle Şeybanoğulları isabet aldılar … “