Nisar vakasının üzerinden bir yıl geçip senesi tamamlandıktan sonra, bu savaşa katılan Arap kabileleri tekrar toplanıp bir araya geldiler. Bu kabilelerin Nisar Savaşındaki reisleri, Amiroğullarının reisi hariç, Cifar vakasında da reis olarak kaldılar. Bir rivayete göre, Amiroğullarının reisi Abdullah bin Cade bin Kaab bin Rabla idi. Nihayet taraflar Cifarda karşılaştılar ve savaşa tutuştular. Temimoğulları bu savaşta sabır ve sebat gösterdiler, fakat buna rağmen Temimoğullarından, bilhassa Amr bin Temimoğullarından pek çok kişi öldürüldü. Öldürülen kişilerin sayısı pek çok olduğu için bu güne Saylem ismi de verilmiştir.
Bişr bin Ebu Hazim, Amiroğulları lehine Temimoğullarından bir cemaat hakkında şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Temim oğulları Amirin Nisar Günü öldürülmesi için toplandılar, fakat durum tersine dönüp kendileri ukubet ve felakete uğradılar. Savaşa çıktıklarında, biz onların baş ağrılarını aslan başıyla tedavi ederek iyileştirirdik. Biz kılıçlarımızla atlar üzerindeki süvarilere uzanır, mensup olduğumuz kabileyi söylerdik; halbuki bu esnada akan kanlardan atların gerdanları parlardı. Bu atlar ki, toz duman arasından, ısırgan aslanlara doğru koşan yırtıcı hayvanlar gibi koşarak ve asık bir çehre ile çıkarlardı. ”
Bu şiir daha birkaç beyitle devam etmektedir. Bişr bin Ebu Hazim şu mealdeki mısraları da söylemiştir:
“Cifar ve Nisar vakaları hem bir azap, hem de bir meşakkat ve sıkıntı oldu. Temim Kabilesi nden Temim bin Mürroğulları na gelince, karşı kabile onları bitkin bir vaziyette iken uykuda yakaladı. Cifar ve Nisar vakalarında, Amiroğulları da deve kuşları gibi olmuşlardı. ”
Bişrin Temimoğullarımn aleyhine şiirlerini sürdürmesi üzerine kendisine: “Sana ne oluyor, Temimoğullarından ne alıp veremeyeceğin var? Halbuki onlar akrabalık bakımından sana en yakın kimselerdir.” denilince, o: “Temimoğullarından elimi çektiğim zaman bütün insanlardan elimi çekmiş olacağım ve başka hiç bir kimse kalmamış olacak.” diye karşılık verdi.