"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Mercu halime vakası ve münzir bin münzir bin maüssemanın öldürülmesi

Yukarıda da geçtiği üzere, Münzir bin Maüssema öldürülünce yerine elEsved lakabıyla bilinen oğlu Münzir hükümdar oldu. Nihayet Münzir yerini sağlamlaştırıp işlerini yoluna koyduktan sonra askerlerini toplayıp babasının intikamını almak üzere Haris el-Arecin üzerine yürüdü ve Ona bir elçi göndererek: “Sana karşı atlar üzerinde orta yaşlı cengaverler hazırladım.” dedi, Haris da Ona: “Ben de sana karşı güzel koşan hafif tüylü atlar üzerinde bıyığı yeni terlemiş yiğitler hazırladım.” diye karşılık verdi. Nihayet Münzir harekete geçerek Mercu Halimeye gelip konakladı ve burada bulunan Gassanlılar burasını Ona bıraktılar. Bu yere Mercu Haliıne adının verilmesi, Haris el-Gassaninin kızı Halimeden ileri gelmektedir. Biz Halime ile ilgili bilgileri bu vakayı bitirdikten hemen sonra zikredeceğiz.

Bundan sonra Haris de harekete geçip Mercu Halimeye geldi ve burada konakladı. Sonra Mercu Halimede yerleşmiş olan köylerin halkına askerleri için yemek yapmalarını emretti, bunun üzerine köylüler yemekler hazırladılar ve yaptıkları yemekleri büyük kaplara doldurdular, sonra bunları getirip askeri karargaha bıraktılar. Askerler karşı tarafla savaşır, canları yemek istediği zaman bu kapların yanına gelip karınlarını doyururlardı. İşte böylece Haris ile Münzir arasındaki savaş günlerce sürdü, fakat taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamadılar. Bu durumu gören Haris sarayına çekildi ve kızı Hind i yanına çağırıp, büyük kaplar içerisinde bol miktarda güzel koku hazırlamasını emretti. Hind hazırladığı bu kokulardan babasının adamlarına sürdü, sonra babası Haris yüksek sesle: “Ey Gassan yiğitleri! Hire hükümdarını (Münziri) kim öldürürse, kızım Hindi onunla evlendireceğim.” diye seslendi. Bu sırada Lebid bin Amr el-Gassani, babasına: “Babacığım! Ben ya Hire hükümdarını öldüreceğim, ya da bu uğurda öldürüleceğim, bunun üçüncü bir şıkkı yok. Kendi atımdan pek memnun değilim, Zeytiyye isimli atını bana ver.” dedi, bunun üzerine babası atını ona verdi. Taraflar karşılaşıp bir müddet savaştıktan sonra Lebid bin Amr Münzirin üzerine saldırdı ve vurduğu bir darbe ile onu atından aşağıya düşürdü, böylece Münzirin her taraftaki askerleri hezimete uğradı. Bundan sonra Lebid atından inip Münzirin başını gövdesinden kopardı ve getirip Harisin önüne bıraktı. Bu sırada Haris sarayından onları seyrediyordu. Bu durum karşısında Haris Lebide: “Amcanın kızıyla olan durumuna gelince, seni onunla evlendiriyorum.” dedi. Lebid: “Ben şimdi geri döneceğim ve arkadaşlarıma yardım edeceğim, onlar geri döndüğü zaman ben de dönerim.” diyerek karşılık verdi. Sonra Lebid geri döndü ve kardeşi el-Esved ile karşılaştı. Bu sırada askerler el-Esvedin çevresinde toplanmışlardı ve o şiddetli bir şekilde savaşıyordu. Karşı tarafa baskın çıkıp zayiat verdirmişti. İşte bu sırada Lebid gelip öne geçti ve savaşmağa başladı, fakat çok geçmeden öldürüldü. Bu hezimetten sonra bu savaşta Lebidden başkası öldürülmedi. Bu arada Lahmiler ikinci defa hezimete uğradı ve bütün cephelerdeki adamları öldürüldü. İşte böylece Gassanlılar çok güzel bir zaferle geri döndüler.

Anlatıldığına göre, bu savaşa Münzir bütün Irak Araplarıyla, Haris de tüm Suriye Araplarıyla katılmıştı. Bu şekilde asker sayısının artması dolayısıyla bu savaşta gökyüzüne toz bulutları yükselip güneşi örtmüş, güneşin doğuş yerinden uzakta kalan yıldızlar bile görünür hale gelmiştir. Bu vaka, Eyyamül-Arab denilen savaş günlerinin en meşhurudur. Gassanlı bir şair bu savaşla iftihar ederek şu mealdeki mısraları söylemiştir: “Halime Vadisi vakasında susamış mızraklar ve güzel yürüyüşlü atlarla ilerledik. Avuçlarunızı ise köle ve cariyelerle doldurduk … Hükümdarın kızı Hind, şecaat ve kudret sahibi birisine güzel koku getirmişti, biz de bu koku dolu kapları Mercu Halime alanına koymuş ve bu dolu kaplara meyletmiştik. ” Münzirin öldürülmesi ile ilgili olarak daha başka hadiseler de rivayet edilmektedir. Biz şimdi bunları zikrediyoruz.

Bazı alimler onun öldürülmesi hususunda şunu anlatırlar: Münzirin öldürülme sebebine gelince, Haris bin Ebu Şimr Cebele bin Haris el-Arec elGassani, Münzir bin Münzir el-Lahmiden kızını istedi ve bu vesile ile Lahmilerle Gassaniler arasındaki savaşı sona erdirmeyi düşündü. Münzir bin Münzir de kızı Hindi Haris ile evlendirmeyi kabul etti, fakat Hind kim olursa olsun evlenmek istemiyordu, bu yüzden vücuduna alacalık (baras) hastalığını andıran işaretler koyarak babasına: “Ben bu haldeyken beni Gassan Hükümdarına hediye mi etmek istiyorsun?” dedi. Bunun üzerine Münzir pişman oldu ve evlendirmekten vazgeçti. Daha sonra Haris birisini gönderip kızını istedi, fakat Münzir kızını vermedi ve engeloldu.

Ancak daha sonraları Münzirin savaşa çıktığı bir sırada Haris bin Ebu Şimr, Hireye bir ordu gönderip burasını talan ettirip yaktırdı. Münzir Hirenin talan edilip yakıldığını öğrenir öğrenmez çıkmış olduğu savaşı yarıda bırakıp geri döndü ve GasSana gitmek üzere harekete geçti. Haris, Münzirin hareket ettiğini öğrenince, adamlarını ve kavmini toplayıp onlarla birlikte hareket etti. Nihayet taraflar Ayn-ı Ubağda karşılaştılar ve savaşmak için yerlerini aldılar. Taraflar savaşa tutuştular ve savaş gittikçe kızıştı. Münzirin sağ kanadı Harisin sol kanadına saldırdı ve Harisin oğlu bu sırada öldürüldü, böylece Harisin sol kanadı hezimete uğratıldı. Bu arada Harisin sağ kanadı da Münzirin sol kanadına saldırdı. Münzirin sol kanadı da hezimete uğradı ve bu kanadın başındaki kumandan Ferve bin Mesud bin Amr bin Ebu Rabia bin Zühl bin Şeyban öldürüldü. Sonra Gassan Ordusu merkezden Münzirin üzerine saldırdı ve bu saldırıda Münzir öldürüldü. Neticede Münzirin adamları her tarafta hezimete uğratıldı. Bu arada Münzirin adamlarından pek çoğu öldürüldü ve birçoğu da esir edildi. Esir edilenlerin arasında Temimoğullarından olanlar bulunduğu gibi, Hanzalaoğullarından da yüz kişi bulunmaktaydı. Bu arada esir alınanların arasında Şes bin Abede de vardı. Bu zatm şair kardeşi Alkame bin Abede, Harisin yanına gelip kardeşini serbest bırakmasını istedi ve Onu şu mealdeki mısralarla başlayan meşhur kasidesiyle övdü: “Gençliğin uzaklaşıp, yaşlılığın yaklaştığı bir sırada güzellere karşı coşan gönül, senin yüzünden kararsız oldu. Aramıza nice felaket ve zorlukların girmesine ve ailesinin uzaklaşıp gitmesine rağmen bana Leylanın visalini teklif ediyor. Eğer bana kadınları sorarsanız, onların hastalıklarını çok iyi bilen bir tabibim. Eğer adamın saçı ağarmış veya malı azalmış ise, onun kadınların sevgisinden nasibi yoktur. Nerede bulurlarsa bulsunlar, çok mal isterler; onlara göre gençliğin ilk yılları çok hoştur. Gassanlılardan gayretli ve hamiyetli olanlar savaştılar, bir de Hinb, Kas ve Şebib kabileleri vuruştular. Onların üzerlerindeki demir elbiseler ise, tıpkı güney rüzgarının kuru hasattan çıkardığı ses gibi ses veriyordu. Bu savaştan ancak dizginiyle birlikte bir at ile soylu, uzun ayaklı, iyi koşan mızrak gibi bir at kurtulabildi, bir de kılıcın keskinliğinden ıslanıp boyanmış gibi hamiyet sahibi bir zırhlı yiğit. Senin her kabileye karşılık beklemeksizin birçok iyiliğin dokunmuştur. O halde senin ihsan ve cömertliğinden Şesin de bir nasibi olmalıdır. Gariplik ve uzaklıktan dolayı beni Lutfuna nail olmaktan mahrum bırakma; zira ben çadırlar arasında dolaşan garip birisiyim.”

Şair Alkame bin Abede: “Senin ihsan ve cömertliğinden Şesin de bir nasibi olmalıdır. mısrama gelince, hükümdar Haris: Evet, Allaha and olsun ki, hem de pek çok nasibi vardır. dedi ve Şesi serbest bıraktı. Sonra Şese dönüp: İster kendin için bahşiş dile, ister kavminin esirlerinin salıverilmesini dile, bu iki isteğinden birisi yerine getirilecektir. dedi. Bu arada yanında oturan yakın arkadaşlarına: Eğer Şes bahşiş ve hediyeyi kavminin esirlerine tercih ederse, onda hiç hayır yoktur, diye fısıldadı, bunun üzerine Şes: Ey Hükümdar! Ben kavmime hiç bir şeyi tercih etmem. dedi. Bu durum karşısında Hükümdar Haris Şesin hatırına Temim kabilesinden olan esirleri serbest bıraktı ve kendisine elbise giydirip hediyeler verdi, ayrıca bütün esirlere elbiseler giydirip hediyeler dağıttı ve yolcu ederken onlara bol miktarda azık verdi. Nihayet bu esirler ülkelerine varınca Haris tarafından kendilerine verilen bütün şeyleri Şese verdiler ve: Biz senin sayende esaretten kurtulduk, bunları zor durumlarda kaldığın zaman kullanırsın. dediler. İşte böylece Şes deve, elbise ve benzeri diğer şeylerden pek çok servete sahip olup zengin oldu. ”
Münzirin öldürülmesi hakkında zikredilen rivayetlerden birisi de şudur:

Münzir, toplamış olduğu kalabalık bir askeri kuvvetle Suriye topraklarına gelip konakladı. Diğer taraftan Suriye hükümdarı olan Haris bin Ebü Şimr -ki çoğunluğun görüşüne göre hükümdar olan bu zattır- de harekete geçip kendi kızı Halimeye nispet edilen Mercu Halimeye geldi. Bu sırada Lahmilerin hükümdarı, yani Münzir de Mercus-Suffere geldi. İşte bu anda Haris iki süvariyi gözcü olarak gönderdi. Bu süvarilerden birisi Hasaf isimli ata binmişti. Bindiği bu at dörtnala koşar ve kendisine hiç bir suretle yetişilemezdi. Nihayet bu iki süvari gelip karşı kavmin arasına girdiler ve hükümdarın yanına kadar sokuldular . Bu arada hükümdarın önünde şamdan tutan adamı öldürdüler. Bunun üzerine karşı kavimin adamları paniğe kapılıp kılıçlarına sarıldılar ve sabaha kadar birbirlerini öldürüp kırdılar. İşte bu sırada Gassan hükümdarı Haris in elçileri gelip onlara sulh ve vergi ödemeyi teklif ettiler. Bu arada Haris elçileri vasıtasıyla: “Durumu tespit edip kararlaştırmak için size kabile reisIerini gönderiyorum.” dedi. Sonra adamlarını çağırdı ve onun bu çağrısına yüz, bir rivayette ise seksen genç icabet edip yanına geldi. Haris onları silahlandırdıktan sonra kızı Halimeye emir vererek onları giydirip kuşatmasını ve onlara güzel kokular sürmesini söyledi, Halime de babasının bu isteklerini yerine getirdi. Bu sırada Zeytiyye adındaki atın binicisi olan Lebid bin Amr, Halimenin yanından geçerken tutup onu öptü. Halime de ağlayarak babasının yanına geldi ve babası ona: “Lebid bu gençlerin aslanıdır; eğer sağ salim geri dönerse seni onunla evlendireceğim.” dedi ve onu bunların başına reis tayin etti. Nihayet harekete geçip yola çıktılar. Irak askerlerinin karargahına yaklaştıklarında hükümdar (Münzir) adamlarının ileri gelen reisIerini bir araya topladı. Gassaniler, yani bu yüz kişilik grup üzerlerindeki silahlarla geldiler, fakat silahlarını göstermemek için üzerilerine başka elbiseler giyerek durumlarını kamufle ettiler. Hep birlikte hükümdarın huzuruna geldiklerinde hemen silahlarını çıkardılar ve orada bulunanları öldürdüler. Bu arada Lebid bin Amr Iraklıların hükümdarım (Münziri) öldürdü, ancak daha sonra çepçevre kuşatılan bu yüz kişilik Gassaniler grubu, Lebid bin Amr hariç, hepsi öldürüldüler. Lebidin bindiği Zeytiyye adındaki at bırakıldığı yerden ayrılmamıştı, ölümden kurtulan Lebid ise hemen ata binip hükümdar Harisin yanına geldi ve durumu kendisine haber verdi. Bunun üzerine Haris: “Kızım Halimeyi sana nikahladım.” dedi, fakat Lebid: “Halkın arkamdan hezimete uğramış yüz kişinin artığı demesine firsat vermem.” dedi ve tekrar geri dönüp karşı tarafla savaşmağa başladı, fakat öldürüldü. Iraklılar ise ileri gelen adamlarını araştırdılar, fakat onların öldürülmüş olduklarını öğrenince manen sarsılıp zayıfladılar. Bunu fırsat bilen Gassanlılar hemen onların üzerine yürüdüler ve hezimete uğratıp darmadağın ettiler.

Ben derim ki, nesep ve siyer alimleri bu savaş günlerinin müddeti hakkında, hangisinin önce, hangisinin sonra vuku bulduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Ayrıca bu savaşlarda öldürülen kişinin kim olduğu hususunda da ihtilafa düşmüşlerdir. Bu alimlerden bazıları Halime vakasında Münzir bin Maüssemanın, Ayn-ı Ubağ vakasında ise onun oğlu Münzir bin Münzirin öldürüldüğünü söylüyor. Diğer bazıları ise tam bunun aksini ileri sürüyor. Bir kısmı da bu iki vakanın aynı olduğunu kabul ediyor ve öldürülen kişinin Münzir bin Maüssema olduğunu, oğlu Münzir bin Münzirin ise Hirede öldüğünü söylüyor. Bir rivayete göre de öldürülen Hire hükümdarlarının bunlar olmadığı söylenmektedir, fakat doğru olan ise Hire hükümdarlarından öldürülen kişinin Münzir bin Maüssema olduğudur ve bunda şüphe yoktur. Oğlu Münzir bin Münzire gelince, onun öldürüldüğü hakkında pek çok ihtilaf vardır. Doğru olan ise onun öldürülmediğidir. Onun öldürüldüğünü kabul edenler ise, yukarıda zikrettiğimiz üzere, öldürülüş sebebi hakkında ihtilafa düşmüşlerdir.
Burada ben hadise bir olmakla birlikte bu alimlerin ihtilaflarını zikrettim, çünkü bu hadisenin bütün sebeplerini bir kısım alimler zikretmişlerdir. Eğer biz bunlardan birisini terk etmiş olsaydık, bu konuda bilgisi olmayanlar bir olan hadisenin her sebebini müstakil bir hadise zannedip, bu hadiseyi bizim ihmal ettiğimizi sanacaktı. Bunun için biz her iki hadiseyi birlikte zikrettik ve buna dikkati çektik.