Kisra Emlşirvan taç giyip hükümdar olunca halka bir konuşma yaparak Allaha hamd edip Onu sena etti ve işlerinde, dinlerinde ve nesillerinde meydana gelen bozulmaları dile getirip anlattıktan sonra bunları düzelteceğini bildirdi. Daha sonra Mazdek mezhebine mensup olanların ileri gelen reisIerini emir verip öldürttü ve bunların mallarını İhtiyaç sahipleri arasında dağıttı.
Enuşirvanın onları öldürmesinin sebebi, daha önce de zikrettiğimiz gibi, Kubadın Mazdeke uyarak onun davet ettiği hususlara ve mezhebine tabi olması, ayrıca zındıklık ve Kubad döneminde zikrettiğimiz diğer hususlarda olduğu gibi onun emrettiği her şeye itaat etmiş olmasıydı. Kubadın döneminde ise Münzir bin Maüssema Rire ve civar bölgelerin valiliğinde bulunuyordu ve Kubad onu Mazdek mezhebine girmeye davet etmişti; fakat o bunu reddetti. Bu defa Kubad Haris bin Amr el-Kindiyi davet etti ve o Kubadın çağrısını kabul edip Münzir bin Maüssemayı Kubadın ülkesinden uzaklaştırarak tahtını kuvvetlendirdi. Bir gün Enuşirvanın annesi kocası Kubadın yanında bulunduğu bir sırada Mazdek onun yanına gelmişti. Mazdek Enuşirvanın annesini görünce Kubada: “Bu hanımını bana ver, nefsimi tatmin edeyim.” dedi, Kubad da: “Buyur, al.” diye karşılık verdi; fakat Enuşirvan yerinden fırlayıp Mazdekin ayaklarına kapandı ve annesini kendisine bağışlaması için yalvarıp yakardı. Bunun üzerine Mazdek Enuşirvanın annesine dokunmadı, fakat bu Enuşirvanın gururuna dokunup nefsinde yer etmişti. Kubad bu hal üzere öldü ve oğlu Enuşirvan hükümdar olup tahta oturdu.
Münzir bin Maüssema, Kubadın öldüğünü haber alınca Enuşirvanin yanına geldi. Enuşirvanın Mazdeke ve mezhebine tabi olma konusunda babasına muhalif olduğunu biliyordu. Gerçekten de Enuşirvan Mazdekin mezhebini sevmiyor ve reddediyordu. Sonra Enuşirvan umumi bir izin çıkararak herkesin huzuruna girmelerine müsaade etti. Bunun üzerine önce Mazdek, sonra Münzir bin Maüssema huzuruna girdiler. Bu sırada Enuşirvan: “İki şeyi arzu ettim, umarım ki Allah bunları bana nasip etmiştir.” deyince, Mazdek: “Ey hükümdar! Bu iki şey nedir?” diye sordu. Enuşirvan: “Hükümdar olup -Münzir bin Maüssemayı kasdederek- şu şerefli adamı idari hizmetimde kullanmak ve şu zındıkları öldürmek.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Mazdek: “Acaba bütün insanları öldürebilecek misin?” deyince, Enuşirvan: “İşte sen buradasın ya, ey kahbe çocuğu! Allaha yemin ederim ki, ayağını öptüğümden beri hala çorabının pis kokusu burnumdan gitmedi.” dedi ve Mazdekin öldürülmesini emretti. Nihayet Mazdek emriyle öldürüldü ve cesedi asıldı. Bu arada bir kuşluk vakti içerisinde Cazer ile Nehrevan ve Medain arasında yüz bin zındıkı öldürüp cesetlerini astırdı. İşte o gün Enuşirvan adını aldı.
Bundan sonra Enuşirvan Haris bin Amrı aramağa başladı. Enharda bulunan Haris bin Amr kendisinin Enuşirvan tarafından arandığını öğrenince adamlarını, mallarını ve çocuklarını alarak, Enhardan kaçtı ve giderken Seviyyeye uğradı. Münzir bin Maüssema ise Tağlib, İyad ve Behra kabilelerinden meydana gelen bir süvari birliğiyle onun peşine düştü. Kelb Kabilesinin topraklarına giren Haris bin Amr kurtuldu, ancak malları ve he cin develeri (veya cariyeden doğma çocukları) Münzir tarafından yağma edildi. Bu arada Tağliboğulları, Akikül-Muraroğullarından kırk sekiz kişiyi yakalayıp Münzirİn yanına getirdiler. Münzir, Küfe ile Benu-Hind (Hintoğulları) manastırı arasında bulunan Benu Merina (Merinaoğulları) diyarındaki Haferul-emyal mevkiinde onların boyunlarını vurdurdu. Şair Amr bin Külsum: “Onlar ganimet ve esirler alarak döndüler, biz ise zincire vurulmuş hükümdarlar alarak döndük. ” mealindeki mısralarıyla bu hadiseyi dile getirmiştir.
Şair İmruül-Kays da onlar hakkında şu mealdeki mısraları söylemiştir: “Hucr bin Amr oğullarından nice hükümdarlar akşama doğru getirilip öldürüldüler. Eğer onlar bir savaş meydanında öldürülmüş olsalardı, belki hoş görülebilirdi; fakat onlar Benu Merina diyarında öldürülmüşlerdir. Onların başları hıtmi (hamm çiçeği) ile yıkanmamış, aksine kanlara bulanmış olarak kalmıştır. Kuşlar başlarına üşüşmüş, kaşlarını ve gözlerini oyup çıkarmışlardır.”
Enuşirvan, Mazdek ve adamlarını öldürdükten sonra, halkın mallarına el uzatan bir grup kişinin öldürülmesini ve bu malların sahiplerine geri verilmesini, ayrıca nesepleri şüpheli olup babaları bilinmeyen çocukların mensup oldukları ailelerde bırakılmalarını, çocuğu kabullenen kimsenin ise, ona kendi malından bir pay ayırmasını emretti. Diğer taraftan nikahsız bir şekilde zorla kendisiyle yaşamağa mecbur edilen her hangi bir kadının zorlayan kişiden mehri alındıktan sonra o kimse ile yaşayıp yaşamamak veya başkasıyla evlenmek hususunun kendi ihtiyarına bırakılmasını, ancak daha önce evlendiği bir kocası varsa tekrar kocasına iade edilmesini istedi.
Yine Enuşirvan, asil aileden olan, fakat aile reisIeri ölenlerin kızlarının denkleriyle evlendirilmelerini emretti ve bunların evlenme masrafları hazineden karşılandı. Ayrıca asil aileye mensup olup da dul kalan kadınları eşraftan ileri gelen asilzade kimselerle evlendirdi ve bunlardan doğan oğlan çocuklarını devlet hizmetlerinde kullandı. Sonra tahribata uğrayan büyük küçük, taş ve ağaçtan yapılmış olan köprüleri tamir edip düzeltti; harabe haline gelmiş olan kasabaları tekrar imar edip eski hallerine getirdi ve tımarlı sipahileri araştırıp darlık içerisinde bulunanları maddi yardımlarla destekleyip durumlarını takviye etti. Diğer taraftan yollar üzerinde saraylar (hanlar) ve kaleler inşa ettirdi; valiler, hakimler ve amiller seçip görevlendirdi. Enuşirvan, kendisine Erdeşiri örnek seçip onun yolundan yürüdü, ayrıca babası Kubadın döneminde ellerinden çıkmış olan Sind, Sindost, Ruhhac, Zabulistan ve Toharistanı tekrar Fars ülkesine kattı. Bu arada Bariz milletinden pek çok kimseyi öldürdü, geri kalanları ise memleketlerinden sürüp çıkardı.
Ebhaz (Abaza), Bencer, Belencer ve Lan adlı kavimler, Enuşirvanın ülkesine yürümek için birleştiler ve yolları düzgün olduğu için önce baskın yapmak maksadıyla Ermeniyye (Armenia)ye geldiler. Enuşirvan ise, ülkesinin iç kısımlarına gelinceye kadar onlara zaman tanıdı, ancak bundan sonra onların üzerine askerler gönderdi. Onlarla savaşan bu askerler esir aldıkları on bin kişi hariç hepsini öldürüp yok ettiler. Esir edilen bu on bin kişi ise Azerbaycana yerleştirildiler.
Kisra Enuşirvanın Enuşzad adında bir oğlu vardı ve bu oğlu çocuklarının yaşça en büyüğü idi. Enuşirvan zındık olduğu haberini alınca, onu Cündeysabura gönderdi, ayrıca dinini ve terbiyesini düzeltsinler diye, dindarlıklarına güvendiği bir grup kimseyi de yanına kattı. Nihayet Enuşzadın bu kişilerle beraber bulunduğu bir sırada Bizans ülkesine giren babası Enuşirvanın hastalandığı haberi geldi. Bunun üzerine Enuşzad yanında bulunan bu kişilerin üzerine saldırıp onları öldürdü, hapishaneleri boşaltıp mahkumlardan faydalandı ve çevresine şirret kişilerden büyük bir kalabalık topladı. Bu sırada Medainde bulunan babası Enuşirvanın naibi onların üzerine bir askeri kuvvet gönderdi. Bu askeri birlik onu Cündeysaburda muhasara altına aldı. Bu naip sonra Kisra Enuşirvana da bir haber gönderdi. Enuşirvan ise naibine bir mektup yazarak oğlu Enuşzad hususunda işi sıkı tutmasını ve onu esir almasını emretti. Bunun üzerine muhasaranın şiddeti artırıldı, askerler zorla şehre girip halktan pek çok kimseyi öldürdü ve Enuşzadı da esir aldı. Enuşzadın annesinden dedesi olan Daver er-Razi bunu duyunca Sicistan amili (valisi) ne saldırdı ve savaşa tutuştu; fakat aril tarafından hezimete uğratılınca Ruhhac şehrine sığınıp kendisini buradan savunmağa başladı. Sonra Kisra Enuşirvana bir mektup yazarak özür diledi ve kendisine şehri teslim edeceği birini göndermesini istedi. Bunun üzerine Enuşirvan şehri teslim alması için birisini gönderdi ve ona eman verdi.
Hükümdar Firüz, ülkesini tahkim edip korumak için Sul ve Lan tarafında büyük taşlarla bir bina (sur) inşa ettirmiş, sonra yerine hükümdar olan oğlu Kubad ise bu binaların sayısını artırmıştı. Kisra Enuşirvan hükümdar olunca Sul ve Cürcan taraflarında pek çok bina ve kale inşa ettirdi. Böylelikle bütün ülkesini koruma altına almış oldu.
Diğer taraftan Sicyur (Sencebu ) Hakan da Enuşirvanın ülkesine saldırmak istedi. O Türklerin en büyüğü idi ve Ebhaz, Hazar ve Belencerleri kendi tarafına çekmeyi başarmış, onlar da itaati altına girmişlerdi. Nihayet Sicyur Hakan büyük bir ordu (yüz on bin asker) ile harekete geçti ve Kisra Enuşirvana bir mektup yazarak kendisine vergi ödemesini istedi, göndermediği takdirde ülkesini çiğnemekle tehdit etti; fakat Kisra Enuşirvan onun bu tehdidine aldırış etmedi, çünkü ülkesini ve Ermeniyye hudut boyunu tahkim edip koruma altına almıştı ve bu yüzden az sayıda asker kendisine yetiyordu. Sicyur Hakan onun ülkesine geldiyse de hiç bir şey yapamadan meyus bir şekilde memleketine geri döndü. Akhunların (Heyatıla) hükümdarı Verd (Vezr)i öldüren ve ülkelerinden birçok yeri ele geçirip alan kişi bu Sicyur Hakan idi.