Rivayet edildiğine göre, Zu-Nuvas, hristiyanlık dininden döndürmek maksadıyla kazdırdığı çukurlarda ateşe atarak Yemen halkından pek çok kimseyi öldürdüğü zaman, Devs Zu-Salebiın adında birisi kaçıp kurtulmuş, onu yakalayamamışlardı. Bu kişi Kaysara gidip Zu-Nuvas ve askerlerinin kendilerine yaptıklarını anlatarak onlara karşı kendisinden yardım talebinde bulundu. Bunun üzerine Kaysar ona: “Ülkeniz bize çok uzak; Habeşistan hükümdarı Necaşiye bir mektup yazayım, bu dinden olup memleketi ülkenize yakın olduğundan size o yardım eder.” dedi ve Habeşistan hükümdarına bir mektup yazarak Devse yardım etmesini istedi. Nihayet Devs Zu-Salebiın Kaysarın yazdığı mektubu getirip Habeşistan hükümdarına sundu, bunun üzerine Habeşistan hükümdarı onunla birlikte ve Eryat adında birisinin komutasında yetmiş bin kişilik bir ordu gönderdi. Bu ordunun içerisinde Ebrehe el-Eşrem de bulunuyordu. Bu ordu deniz yoluyla hareket ederek Yemen sahiline gelip konakladı. Bu sırada Zu-Nuvas da hazırlanıp askerlerini topladı; fakat bir kuvvet denemesi dışında her hangi bir savaş meydana gelmedi ve sonunda Zü-Nuvas askerleriyle birlikte hezimete uğrayıp geri çekildi. Bundan sonra Eryat ordusuyla Yemene girdi. Zu-Nuvas, kendisinin ve kavminin başına gelen bu faciayı görünce atını denize sürdü ve boğularak öldü. Eryat ise Yemen ülkesini çiğneyip erkeklerinin üçte birini öldürdü ve aldığı esirlerin üçte birini hükümdar Necaşiye gönderdi. Bundan sonra Eryat Yemende kaldı ve halkı zillet içerisinde yaşatıp kendisine boyun eğdirdi.
Rivayet edildiğine göre, Habeşliler Yemen topraklarında bulunan el-Mendeb sahiline çıkınca Zu-Nuvas Yemenin ileri gelen asil beylerine birer mektup yazarak düşmanlarına karşı birleşmeye çağırdı, fakat onlar ZUNuvasın bu teklifini kabul etmediler ve her beyin Habeşlilere karşı kendi bölgesinde savaşmasını ileri sürdüler. Zu-Nuvas teklifinin kabul edilmediğini görünce birçok anahtar yaptırıp bir kaç deveye yükledikten sonra Habeşli askerleri karşıladı ve onlara: “İşte bunlar Yemende bulunan hazinelerin anahtarlarıdır, alın bunlar sizin olsun, fakat adamlarımızı ve çocuklarımızı öldürmeyin.” dedi. Onlar, Zu-Nuvasın bu teklifini kabul ettiler ve onunla birlikte Sanaya hareket ettiler. Sanaya geldiklerinde Zu-Nuvas onların büyüğüne: “Hazineleri teslim almaları için adamlarını gönder.” dedi. Habeşli askerlerin başında bulunan kumandan, güvendiği adamlarına hazinelerin anahtarlarını verip her birini bir tarafa gönderdi. Bu sırada Zu-Nuvas Yemen beylerine birer mektup göndererek: “Memleketinize gelen her siyah öküzü (Habeşlileri) öldürün.” dedi. Bunun üzerine Yemen şehirlerine dağılan Habeşliler öldürüldü, ancak kaçabilenler kurtuldu.
Necaşi, Zu-Nuvasın bu yaptıklarını duyunca, Eryat ve Ebrehe el-Eşrem komutasında yetmiş bin kişilik bir ordu daha gönderdi ve Eryat ülkeyi ele geçirip yıllarca burada kaldı; fakat orduda bulunan Ebrehe el-Eşrem Eryat ile anlaşmazlığa düştü ve askerin bir grubu Ebrehenin yanında yer aldı, diğer grubu ise Eryatın yanında kaldı. Nihayet iki taraf birbirlerinin üzerlerine yürümeğe başladılar. Bu sırada Ebrehe birisini göndererek ona: “Sen Habeşli askerleri karşı karşıya getirmekle ancak helak olmalarına fırsat vermiş olursun. En iyisi meydana çık, mübareze (düello) edelim; hangimiz öldürüp galip gelirsek ölenin askerlerine sahip olsun.” dedi.
Neticede Ebrehe ve Eryat düelloya tutuştular. Eryat elindeki mızrağı kaldırıp Ebreheye vurdu ve mızrak başına isabet edip burnunu ve gözünü yardı. Bu yüzden ona burnu yarık manasına gelen el-Eşrem ismi verildi. Bu sırada Ebrehenin Eryatın arkasında pusuda bıraktığı Atvede adındaki kölesi Eryatın üzerine atıldı ve onu öldürdü. Bundan sonra Ebrehe el-Eşrem hem orduyu ve hem de ülkeyi ele geçirdi. Bu arada Atvedeye: “Dilediğini söyle!” dedi. Bunun üzerine Atvede: “Yemen ülkesinde hiç bir gelin benim elimden geçmedikçe kocasıyla zifafa girmesin.” dedi, Ebrehe de onun bu isteğini kabul etti. Atvede bir müddet bu çirkin hareketini sürdürdü, sonra Yemenli birisi üzerine saldırıp onu öldürdü. Ebrehe onun öldürülmesine çok sevindi ve: “Eğer onun böyle bir istekte bulunacağını bilseydim, ona dilek hakkı tanımazdım.” dedi.
Eryatın öldürüldüğü haberini alınca Necaşi buna çok öfkelendi ve ülkesini çiğneyip perçemini kesmedikçe Ebrehenin peşini bırakmayacağına dair yemin etti. Ebrehe bunu duyunca bir miktar Yemen toprağı ile perçemini kesip gönderdi, ayrıca bir de mektup yazarak itaatinden çıkmadığını, bir miktar Yemen toprağı ile perçemini kesip gönderdiğini ve gönderdiği toprağı ayağının altına alıp çiğnediği takdirde yeminini yerine getirmiş olacağım, bildirdi. Necaşi onun bu davranışından memnun kaldı ve Yemen topraklarındaki görev ve hakimiyetini sürdürmesini istedi.
Ebrehe, Yemen ülkesinde istikrarını sağlayınca, Ebu Murra Zu-Yezene birini gönderip Zu-Cedenin kızı olan hanımı Reyhaneyi zorla çekip elinden aldı ve kendisine nikahladı. Bu kadından Mesruk adında bir oğlu oldu. Daha önce Reyhanenin Zu-Yezenden Madi Kerib (Seyf) adında bir oğlu daha olmuştu. Bu durum karşısında Zu-Yezen Yemenden ayrılıp Hireye geldi ve Amr bin Hindden Kisraya kendisinin mevkiini, şerefini ve ihtiyacını bildiren bir mektup yazmasını istedi. Fakat Amr bin Hind: “Ben her yıl Kisranın yanına giderim, şu anda ona gitme zamanım yaklaşmıştır.” dedi. Bunun üzerine Zu-Yezen birlikte Kisranın yanına gitmek için bir müddet onun yanında kaldı. Nihayet bir gün Zu-Yezen Amr bin Hind ile birlikte Kisranın yanına gittiler. Huzuruna girdiklerinde Kisra Enuşirvan, Zu-Yezene ikramda bulunup ona hürmet gösterdi. Bu sırada ZU-Yezen ihtiyacını dile getirip Habeşlilerden çektiklerini şikayet edip anlattı ve onlara karşı koymak için kendisinden yardım istedi, ayrıca Yemenin zenginliklerinden ve mallarının çokluğundan bahsederek onu Yemen üzerine yürümeğe tahrik etti; fakat Kisra Enuşirvan ona:
“İstek ve ihtiyacını derhal karşılamak ve yerine getirmek isterdim, ama Yemene giden yollar çok sarptır, ileride bir şeyler düşünürüz.” dedi ve yanında kalmasını teklif etti. Bunun üzerine Zu-Yezen ölünceye kadar onun yanında kaldı. Zu-Yezenin oğlu Madi Kerib ise Ebrehenin himayesinde büyüdü. Babasının Ebrehe olduğunu sanıyordu. Bir gün Ebrehenin bir oğlu Madi Keribe ve babasına sövmüştü. Bunun üzerine Madi Kerib annesine babasını sordu, o da oğluna doğruyu söyleyip gerçek babasının Zu-Yezen olduğunu haber verdi. Madi Kerib, Ebrehe ve oğlu Yeksum ölünceye kadar Yemende kaldı, sonra buradan ayrıldı ve ileride bahsedeceğimiz şeyleri yaptı.