"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Sofranın inmesi

İsanın büyük mucizelerinden birisi de sofranın inmesi idi. Sofranın inmesinin sebebi şu idi: Havariler, İsaya: Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? dediler. İsa da: Allahım! Rabbimiz! Bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki bizim için, önce ve sonra gelenler için (o gün) bir bayram olsun ve (bu hadise), senden bir mucize olsun .. (Maide 114) diyerek dua etti. Bunun üzerine Allah, üzerinde et ve ekmek bulunan bir sofra indirdi ve onlar bunu yiyip bitiremediler. İsa onlara: “Bu sofradan saklamak ve biriktirmek maksadıyla bir şeyler almadığınız müddetçe, böyle devam edecektir.” dedi. Fakat ne yazık ki, bir gün bile geçmeden onlar sofradan bir şeyler alıp biriktirme hareketine giriştiler. Rivayet edildiğine göre, meleklerin taşıyarak getirdikleri sofranın üzerinde yedi yufka ekmek ve yedi balık vardı. Melekler, sofrayı getirip Havarilerin önlerine koydular ve baştan sona kadar hepsi yiyip karınlarını doyurdular. Bir rivayette sofranın üzerinde cennet meyveleri olduğu, diğer rivayette et hariç her türlü yiyeceğin bulunduğu, bir başka rivayette ise her türlü yiyeceğin tadını taşıyan bir balık bulunduğu söylenir. Yemek yiyenlerin sayısı ise beş bin kişi idi. Onlar yedikçe yemekler artıp diz boyuna ulaşmıştı. Bunun üzerine İsaya: “Biz, senin gerçekten Allahın elçisi olduğuna şehadet ederiz.” dediler. Buradan ayrılıp gittikten sonra hep sofra konusunu konuştular. Sofranın yanında hazır bulunmayanlar ise onlara: “İsa, gözlerinizi büyüledi.” dediler. Böylece onların bir kısmı fitneye tutulup inkara saptılar. Neticede küfür ve inkara sapan bu kişiler, domuz şekline sokuldular. Hilkati değişen bu kimselerin arasında kadın ve çocuk bulunmuyordu. Onlar, bu halleri üzerinde üç gün kaldıktan sonra helak oldular ve üreyip çoğalamadılar.

Bir rivayete göre, bu sofra, kırmızı bir sofra olup altında ve üstünde birer bulut olduğu halde onların gözlerinin önünde önlerine inmişti. Bu durum karşısında İsa ağlayarak: “Allahım! Beni şükredenlerden kıl! Allahım! Bu sofrayı bir azap ve ukubet vesilesi değil, onu bir rahmet kıl!” demişti. Bu sırada Yahudiler de hayatları boyunca bir benzerini görmedikleri ve kokusundan daha hoş bir koku koklamadıkları bu sofranın inişini seyrediyorlardı. Şemün, İsaya: “Ey Allahın Ruhu! Bu sofradakiler, dünya yiyeceklerinden mi, yoksa ahiret yiyeceklerinden mi?” diye sordu. Mesih: “Bu sofradakiler, ne dünya yiyeceklerinden, ne de ahiret yiyeceklerindendir. Bu, Allahın kudretiyle yarattığı bir sofradır.” diye cevap verdi. Sonra onlara: “Buyurun, istediğinizden yiyin!” dedi. Onlar da İsaya: “Ey Allahın Ruhu! Önce siz buyurun, yiyin” dediler. İsanın: “Bu sofradan, yemek yemekten Allaha sığınırım” demesi üzerine ne İsa ve ne de onlar bu sofradan yemek yediler. Sonra İsa, sayıları bin üç yüz olan hastaları, kötürümler ve fakirleri sofraya çağırdı. Bu sofradan yiyip karınlarını doyurdular; fakat buna rağmen sofradan hiçbir şey eksilmemişti. Hulasa bu sofradan yiyen hastalar ve kötürümler sağlıklarına kavuştular, fakirler de zengin oldular. Bundan sonra sofra, onların gözlerinin önünde yükselip kayboldu. Havariler ise, sofradan yemediklerine pişman oldular.

Diğer bir rivayete göre, sofra birer gün aralıkla kırk gün inmişti. Allah, İsaya, sofraya fakirleri çağırmasını, zenginleri çağırmamasını emretti, O da Allahın bu emrine uydu. Fakat bu durum zenginlerin ağırına gitti. Bu yüzden sofranın indiğini inkar ettiler ve şüpheye düştüler; bu arada başkalarını da şüpheye düşürdüler. Bunun üzerine Allah İsaya: Ben sofrayı yalanlayanları, dünyada hiçbir kimseye yapmayacağım azapla azaplandırmaya ahdettim. diye vahyetti. Bu sebeple Allah, onlardan üç yüz otuz üç kişinin hilkatini değiştirip domuz şekline soktu. Halk bu manzarayı görünce feryat ederek İsaya koştular ve ağlamağa başladılar. İsa da hilkati değiştirilen bu kişilerin hallerine bakıp ağladı. Domuz şekline dönen bu kimseler İsayı görünce, etrafında dönüp ağladılar. İsa ise onları teker teker isimleriyle çağırıyor, fakat onlar konuşamadıkları için başlarını sallayarak işaret ediyorlardı. Böylece onlar, bu halleri üzerine üç gün yaşadılar, sonra helak olup gittiler.