"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İsanın peygamberliği ve bazı mucizeleri

Meryem Mısırda iken bir köy ağasına (dihkan) misafir olarak inmişti. Bu ağanın evi fakir ve miskinlerin barınak yeriydi. Bir gün ağanın bir malı (parası ) çalındı; ancak o, evinde bulunan miskinleri itham etmemişti. Meryem de ağanın başına gelen bu hırsızlık hadisesine çok üzülmüştü. (On iki yaşlarında) bulunan İsa, annesinin bu üzüntüsünü görünce Ona: “Ağaya, çalınan malının bulunmasına kılavuzluk etmemi ister misin?” diye sordu. Annesi Meryem: “Evet, isterim.” diye cevap verdi. Bunun üzerine İsa: “Onun malını ama ile kötürüm olan adamlar çaldı. Hırsızlık konusunda her ikisi işbirliği yaparak, ama olan kötürüm olanı taşıdı, o da bu malı aldı.” dedi. Bunun üzerine ama olana, kötürüm olanı yüklenip kaldırması söylendi, fakat o aczini izhar edip kaldıramayacağını bildirdi. Bu durum karşısında Mesih İsa ona: “Pek iyi, dün gece malı aldığınızda onu nasıl kaldırıp taşımıştın?” dedi. Bunun üzerine suçlarını itiraf ettiler ve çaldıklarım da iade ettiler.
Bir gün yine ağanın evine misafirler gelmişti; fakat yanında misafırlerine ikram edebilmesi için içecek bir şeyleri yoktu. İsa, ağanın bunun üzerinde ihtimamla durduğunu görünce, ağaya ait olan bir odaya girdi ve orada iki sıra halinde sıralanmış testiler buldu. İsa, ellerini testilerin ağızlarına dokundurarak hepsinin yanından geçti ve arkasından testiler içecekle doldu. O sırada İsa on iki yaşlarında bulunuyordu.

İsa, ilk mektep sıralarında bulunduğu zamanlarda, çocuklara, ailelerinin ne yaptıklarını ve ne yediklerini söylerdi.
Vehb anlatıyor: “Bir ara İsa çocuklarla oynadığı bir sırada, genç birisi, bir çocuğun üzerine atılıp onu ay ağıyla tekmeleyerek öldürmüş, sonra öldürdüğü çocuğu kana bulanmış vaziyette Mesih İsanın ayaklarının arasına fırlatıp atmıştı. Bunun üzerine İsayı yakalayıp bulundukları beldenin hakiminin huzuruna getirdiler ve çocuğu onun öldürdüğünü söylediler. Hakim, İsaya durumu sorunca, O: çocuğu ben öldürmedim dedi, fakat onlar İsayı sert bir şekilde tutup götürmek istediler. Bunun üzerine O: Bana öldürülen çocuğu getirin, ona kendisini öldürenin kim olduğunu sorayım. dedi. İsanın bu sözüne hayret ettiler ve öldürülen çocuğu yanına getirdiler. İsa, Allaha dua etti ve duasını müteakip Allah tarafından öldürülen çocuk diriltildi. İsa çocuğa: Seni kim öldürdü? diye sordu, o da kendisini öldüren kimsenin adını vererek: Beni falan kişi öldürdü. dedi. Bunun üzerine İsrailOğulları diriltilen çocuğa, İsayı göstererek: Bu kimdir? diye sordular, o da: Bu, Meryem oğlu İsadır dedi ve hemen öldü.”

Ata anlatıyor: “Meryem İsayı boyacılık öğrenmesi için bir boyacıya çırak olarak vermişti. Boyacının yanına bir hayli elbise birikmiş, bu sırada da bir işi çıkmıştı. Boyacı, İsaya: Bunlar, çeşitli renklere boyanacak elbiselerdir. Onların her birisinin üzerine boyanacağı rengi gösteren bir iplik koydum. İşimi görüp dönünceye kadar bunları boyarsın. dedi. İsa onların hepsini bir boya küpüne doldurdu. Boyacı işini görüp geri dönünce, İsaya boyanacak elbiseleri sordu, O da elbiseleri boyadığını söyledi. Boyacı: Hani, elbiseler nerede? Bir göreyim. deyince İsa: Şu küpün içerisinde diye cevap verdi. Boyacı: Hepsi mi? diye sorunca da İsa: Evet, hepsi onun içindedir dedi. Bunun üzerine boyacı: Eyvah! Tüm elbiseleri berbat ettin diyerek kızdı. Mesih İsanın: Acele etme, onları önce bir gör. demesi üzerine boyacı küpten elbiseleri çıkardı ve her birinin renginin sahipleri tarafından istenen renklerde olduğunu gördü. Nihayet boyacı bu durumu görünce hayretler içinde kaldı ve bunun Allahtan olduğunu anladı.”

“İsa ve annesi Meryem Şama döndüklerinde, Nasıra denilen bir kasabaya indiler. Nasara adı buradan gelmektedir. İsa otuz yaşına kadar burada kaldı. Allah ona, halkın arasına girip onları Allaha kulluğa davet etmesini, hastaları, kötürümleri, anadan doğma körleri, alacalı tenlileri ve diğer hastaları tedavi etmesini vahyetti. O da vahiy yoluyla aldığı bu emirleri yerine getirdi. Bu sebeple halk onu sevmeğe başladı, kendisine tabi olanların sayısı çoğaldı ve yüksek bir üne ulaştı. ”
“İsa bir gün, hükümdarlardan birinin ziyafetinde hazır bulunmuştu.
Hükümdar, bu ziyafete halkı da çağırmıştı. İsanın yemek yediği kap hiç eksilmiyordu. Bunun üzerine hükümdar Ona: Sen kimsin? diye sordu, O da: Ben, Meryem oğlu İsayım dedi. Hükümdar, hemen tahtını bırakıp bir grup adamıyla birlikte Ona tabi oldu. İşte bunlar Havariler dir.”
“Bir rivayette Havarilerin, yukarıda bahsi geçen boyacı ile adamları olduğu, diğer bir rivayette Havarilerin, (balık) avcıları olduğu söylenmiştir. Başka bir rivayette onların, elbise temizleyicileri (çamaşırcılar) oldukları, bir diğer rivayette ise denizcilerden meydana gelen bir grup kimse olduğu söylenir. Doğrusunu ise Allah bilir.”
“Havarilerin sayısı on iki kişi idi. Onlar, acıktıkları veya susadıkları zaman: Ey Allahın Ruhu (İsa)! Biz acıktık ve susadık derler; o da elini yere vurur, her biri için iki yufka ekmek ve içecekleri şeyleri yerden çıkarırdı. Bir defasında İsaya: Bizden daha faziletli kim olabilir? Dilediğimiz zaman sen bize yedirip içiriyorsun dediler. Bunun üzerine İsa onlara: Kendi elinin emeğinden yiyen kimseler sizden daha faziletlidir. dedi. Bundan sonra onlar, ücret karşılığında elbise yıkamağa başladılar.”
“Allah, İsayı peygamber (elçi) olarak gönderdiği zaman, o, bir takım mucizeler gösterdi. Bunlardan biri de şu idi: O, çamurdan bir kuş modeli yapar, sonra ona üfler, o da Allahın izniyle uçan bir kuş olurdu. Bir rivayette bunun yarasa kuşu olduğu söylenir.”

“İsanın zamanında tıp ilmi ilerlemişti. Bu sebeple O, anadan doğma körlerin gözlerini açmak, alaca tenlileri iyileştirmek ve ölüleri diriltmek gibi tıpçıları aciz bırakan mucizelerle onlara gelmişti. Onun dirilttiği kimselerden birisi, kendi dost ve arkadaşı olan .Azir hastalandığı zaman, kız kardeşi İsaya haber göndererek onun ölmek üzere olduğunu bildirdi. Bunun üzerine İsa yanına gitmek üzere yola çıktı. Aralarında ise üç günlük bir mesafe vardı. İsa yanına vardığında öleli üç gün olmuştu. Bu durum karşısında İsa onun kabrine geldi ve dirilmesi için dua etti. .Azir, hemen dirildi ve çocukları oluncaya kadar bir müddet daha yaşadı. Yine İsa bir kadını diriltmişti, bu kadın da dirildikten sonra çocuk sahibi olup bir müddet yaşamıştı. Ayrıca O, Nuhun oğlu Samı da diriltmişti. Bir gün İsa Havarileri ile beraber otururken, Nuhtan, Tufan hadisesinden ve Nuhun gemisinden söz etti. Bunun üzerine Havariler Ona: Keşke bize, bu hadiseleri yaşayıp görmüş birisini diriltsen! dediler İsa hemen bir tepeye geldi ve: İşte burası Nuhun oğlu Samın kabridir dedi, sonra Allaha dua etti ve Sam dirildi. Sam, dirilir dirilmez: Kıyamet mi koptu? diye sordu. Mesih Ona: Hayır, ben Allaha dua ettim, O da seni diriltti dedi. Sonra Havariler ona bir takım sorular sordular, O da onlara, sormuş oldukları şeylerin cevaplarını verdi, sonra da öldü. Ayrıca İsa, Peygamber Üzeyri de diriltti. İsrailoğulları ona: Bize Üzeyri dirilt, aksi takdirde ateşe atıp seni yakarız. dediler. Bunun üzerine İsa Allaha dua etti, Üzeyr de dirildi. İsrailoğulları Üzeyre: (İsayı göstererek), bu adam hakkında ne dersin? diye sordular, Üzeyr de: Onun Allahın kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim. diyerek cevap verdi. İsanın dirilttiği bir peygamber de Yahya bin Zekeriyya idi. İsa su üzerinde yürürdü.”