Bunların hepsi Ömer b. el-Hattab zamanında meydana gelen çeşitli savaşlara katılmışlardır
3841. el-Fudayl b. Zeyd er-Rekaşi Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O Süfyandan, o da asımdan şöyle dediğini rivayet etti: el-Fudayl b. Zeyd, Ömer b. el-Hattabın emirliğinde yedi gazada savaştı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Sabit b. Zeyd Ebu Zeyd anlattı; dedi ki: Bize asım el-Ahvel anlattı. O da el-Fudayl b. Zeyd er-Rekaşiden şöyle dediğini rivayet etti: el-Fudayl, Ömer b. el-Hattabın emirliğinde yedi gazada savaşmıştı. el-Fudayl şöyle diyordu: “Ömer b. el-Hattab bize yazdı.” O, Abdullah b. Muğaffel ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulundu.
3842. el-Mühelleb b. Ebu Sufre el-Ateki Ebu Sufrenın ismi, Zalim b. Serrak idi. el-Mühellebin künyesi ise Ebu Saiddir. Ömer zamanına yetişti, fakat ondan hiçbir şey rivayet etmedi. Semüre b. Cündeb ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulundu. Horasanda valilik yaptı. Abdülmelik b. Mervanın halifeliği zamanında 83 senesinde Mervürruzda vefat etti. Kendisinden sonra Horasanda yerine oğlu Yezid b. el-Mühelleb b. Ebu Sufrenin vali olmasını istedi. el-Haccac b. Yusuf da bunu onayladı.
3843. Becale b. Abede Cez b. Muaviyenin katibidir. el-Ahnef b. Kaysın amcasıdır. [Becale] dedi ki: Bize Ömerin, “Sihir yapan kadın ve erkeği öldürün.” şeklinde emri ve Mecusileri kapsayan mektubu geldi.
3844. Ebu Katade el-Adevi Adı, Temim b. Nezirdir. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3845. Ebüd-Dehma el-Adevi Adı, Kırfe b. Beyhestir. Az hadis rivayet eden sika bir zattı. İmran b. Husayndan hadis rivayetinde bulundu. Bazı hadislerde ismi Malik b. Sehm olarak geçer.
3846. Ebu Zeynep Bize Abdülmelik b. Amr Ebu amir el-Gakadi haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O da asımdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer zamanında gazaya iştirak eden Ebu Zeynebin şöyle dediğini işittim: Biz gaza yaparken, Ebu Bekre, Ebu Berze ve Abdurrahman b. Semüre ile birlikte meyve ağaçlarından yerdik.
3847. Ebu Kinane el-Kureşi Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Ziyad b. Ebu Ziyad el-Cessas haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Kinane el-Kureşi anlattı; dedi ki: Ömer bir mektup yazıp onu [Ebu Musa] el-Eşari ile el- Muğire b. Şubeye gönderdi. Mektupta şöyle yazıyordu: “Bana, ondan önce ölmüş olmanın senin için daha hayırlı olduğu işler yaptığın haberi ulaştı.” Yine Ebu Kinane el- Kureşi dedi ki: Ömer, Ebu Musa [el-Eşari]ye de bir mektup yazdı ve ondan, Kuranı zahiren [ezberden] okuyanların isimlerini kendisine bildirmesini istedi.
3848. Kays b. Ubad el-Kaysi Bize Veki b. el-Cerrah ve Abdüssamed b. Abdülvaris b. Said anlattılar. Onlar İyas b. Dağfelden, o Abdullah b. Kays b. Ubaddan, o da babasından şunu rivayet etti: Kays şöyle bir vasiyette bulundu: “Beni sarı çevrimli olan bürdemle kefenleyin. Tabutumu, üzerinde namaz kıldığım beyaz elbise ile örtün. Beni mezarın yanına koyduğunuz zaman, kefenin cesedimden sarkan kısmını kesin. Sonra mezara emanet edin.” Veki dedi ki: Kefenden yere sarkan kısmının kesilmesini kastediyor. O, az hadis divayet eden sika bir raviydi.
3849. Herim b. Hayyan el-Abdi İbadete düşkün, faziletli ve sika bir zattı. el-Hasan el-Basri kendisinden hadis rivayetinde bulunmuştur. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Hişamdan, o el-Hasandan, o da Herim b. Hayyandan şunu rivayet etti: Öyle bir zamandan Allaha sığınırım ki, o zaman insanların küçükleri azar, büyükleri de uzun yaşayacağını ümid eder. Halbuki günbegün ecelleri yaklaşmaktadır. Ona “Bize bir tavsiyede bulun.” dediler. O da “Bakara suresinin sonlarını okumanızı tavsiye ederim.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Seyf b. Harun el-Bürcümi anlattı. O da Mansur b. Müslim b. Saburdan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Beni Haramdan yaşlı bir zat, o da Herim b. Hayyan el-Abdiden rivayet etti; dedi ki: Basraya geldim. Orada Fırat nehrinin kenarında Üveys el-Karani ile karşılaştım, ayakkabısı yoktu. Ona “Ey Kardeşim! Nasılsın? Ey Üveys! Nasılsın?” dedim. O da bana “Ey Kardeşim! Nasılsın?” dedi. Ona, “Bana hadis rivayet et.” dedim. Bana, “Bir muhaddis, bir kıssacı veya bir müftü olmak suretiyle nefsime bu kapıyı açmaktan hoşlanmıyorum.” dedi. Sonra elimi tuttu ve ağladı. Ona, “Bana [Kurandan bir şeyler] oku.” dedim. O da “Euzü bis-Semiil-Alimi mineş-şeytanir-racim. [Kovulmuş şeytandan her şeyi bilen ve işiten Allaha sığınırım.]” diyerek okumaya başladı: “Ha, Mim. Apaçık olan Kitaba andolsun ki, Biz onu (Kuranı) mubarek bir gecede indirdik. Kuskusuz biz uyarıcıyızdır. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir. (Yani) katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz. Senin Rabbinin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi bir bir açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu o işitendir, bilendir.” Sonra bayıldı; kendine geldiğinde “Yalnızlık benim için daha sevimlidir.” dedi. Bize Yusuf b. el-Garik haber verdi; dedi ki: Bize Eyyub b. Hut haber verdi. O Humeyd b. Hilalden, o da Herim b. Hayyandan şöyle dediğini rivayet etti: Ondan kaçanın uyuduğu Cehennem gibisini; talibinin uyuduğu Cennet gibisini görmedim. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Ebu İmran el-Cevni şunu anlattı: Herim b. Hayyan bir dolunay gecesinde yanımıza çıkageldi. O anda bekçisi tahric oyunu oynuyordu. Onu çağırdı ve “Yarın oruç tut.” dedi. Üç gece aynı şekilde yaptı. Sonra, “Şimdi git, tahric oyna.” dedi. Ebu İmran el-Cevni dedi ki: Herim, Ömer b. el-Hattabın zekat memuru idi. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi. O da Katadeden şunu rivayet etti: Katadeye ulaştığına göre Herim b. Hayyana “Bize vasiyette bulun.” denmiş; o da “Ben nasıl vasiyet edeceğimi bilmiyorum. Fakat siz zırhımı satıp, onun parasıyla borcumu ödeyin. Eğer [borcumun ödenmesi için] bu para yetmezse, atımı satıp borcumu ödeyin. Eğer bu da yetmezse kölemi satın. Ben size Nahl suresinin son ayetlerini okumanızı tavsiye ederim” dedi ve Nahl suresinin 125. ayetinden “[Resulüm!] Sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır…”, surenin son ayeti olan “Şüphesiz ki Allah, [kötülükten] sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir.” ayetine kadar olan ayetleri okudu. Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Hişam haber verdi. O da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: “İmam hutbe okurken bir adamın ihtiyacı ağır bassa; adam burnunu tutsun, imam da onun çıkması için işaret etsin.” Yine dedi ki: Bir adam ailesine dönmek istiyordu. Kalkıp Herim b. Hayyanın yanına gitti. Herim o esnada hutbe okuyordu. Hutbe esnasında bu adam burnunu tuttu. Herim de ona çıkıp gitmesi için işaret etti. Adam çıkıp ailesinin yanına gitti ve onlarla birlikte kaldı. Sonra geldi. Herim ona, “Neredeydin?” diye sordu. Adam, “Ailemin yanındaydım.” dedi. Herim, “Peki, izinli olarak mı gittin?” diye sordu. Adam, “Evet. Senden izin istemeye geldiğimde hutbe okuyordun. Ben de burnumu tuttum. Bunun üzerine bana çıkıp gitmem için işaret ettin.” Herim “Demek, sen bunu bahane yaptın?” veya “bunu def-i hacet ihtiyacına benzettin?” dedi ve sözüne şöyle devam etti: “Allahım! Kötü adamları kötü zamanlara tehir et. Allahım! Öyle bir zamandan sana sığınırım ki, o zaman, insanların küçükleri azar, büyükleri de [gelecek hakkında] ümid içindedir. Halbuki günbegün ecelleri yaklaşmaktadır.” Bize Ebu Abdullah el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Sehl b. Mahmud anlattı; dedi ki: Bize Abdülaziz el-Ammi anlattı. O Ebu İmran el-Cevniden, o da Herim b. Hayyandan şunu rivayet etti: Herim, “Fasık olan alimden sakının.” demişti. Onun bu sözü Ömer b. el-Hattaba ulaştığında, Ömer bu sözden endişeye kapıldı ve ona “fasık alim” sözüyle neyi kastettiğini sordu. Herim de Ömere bir mektup yazarak şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Ben bu sözle sadece hayırlı bir şeyi kastettim. Bazen imam bir şeyi doğru söyler, fakat tersini yapar. Böylece insanların doğru ile yanlışı karıştırmalarına sebebiyet verir. İnsanlar da bu sebeple dalalete sürüklenirler.” Bize Ebu Abdullah el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Seyyar anlattı. O Cafer b. Süleymandan, o da Malik b. Dinardan şöyle dediğini rivayet etti: Herim b. Hayyan bir yere vali tayin edildi. O yer halkının kendisini karşılamaya geleceklerini biliyordu. [O yerin girişinde] kendisi ile karşılamaya gelenler arasında büyük bir ateş yakılmasını emretti. İnsanlar gelip uzaktan kendisine selam verdiler. Herim onlara, “ Merhaba, yaklaşın!” dedi. Onlar da, “Allaha yemin olsun ki, sana yaklaşmaya gücümüz yetmez. Bizimle senin aranda ateş engel oluşturmuştur.” dediler. Herim de onlara, “Siz beni bundan daha yakıcı bir ateşi olan Cehennem ateşine atmak istiyorsunuz.” dedi. Sonra halk arkasını dönüp gitti. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Muhalled b. Hüseynden şöyle dediğini rivayet etti: Hişamın, el- Hasandan şunu rivayet ettiğini işittim: Herim b. Hayyan bir gazada vefat etti. O bir yaz günüydü. Defin işi bittikten sonra bir bulut parçası zuhur etti. Bu buluttan kabrin üzerine yağmur yağdı. Fakat bu yağmur kabrin dışına taşmadı, kabrin dışına bir damla dahi düşmedi. Sonra bulut çıktığı yere gidip geri döndü. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Nuh b. Kaysdan şöyle dediğini rivayet etti: Bize Avn b. Ebu Şeddad anlattı. O bir adamdan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bir yaz gününde Herim b. Hayyanın cenazesini defin için çıkmıştık. Kabrin başından ayrıldığımız zaman bir bulut zuhur etti ve bu buluttan sadece kabrin üstüne ve çevresine yağmur yağdı. Sonra bulut ayrılıp gitti. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Damre b. Rebiadan, o es-Seri b. Yahyadan, o da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Herim b. Hayyanın vefat ettiği gün kabri üstüne yağmur yağdı ve aynı gün üzerinde otlar yeşerdi.
3850. Sıla b. Eşyem el-Adevi Beni Adi b. Abdümenat b. Üd b. Tabiha b. İlyas b. Mudardandır. Künyesi Ebüs-Sahbadır. Sika bir ravi idi. Fazilet ve vera sahibi bir zattı. Bize Attab b. Ziyad haber verdi. O da Abdullah b. Abdülmelikten şöyle dediğini rivayet etti: Bize Abdurrahman b. Yezid b. Cabirin haber verdiğine göre kendisine Allah Resulünün şöyle dediği ulaştı: “Ümmetimin içinde kendisine Sıla denilen bir adam olacak. Onun şefaati sebebiyle şu kadar adam Cennete girecektir.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Zürayk b. Ebu Zürayk anlattı; dedi ki: Bize Ebüs-Selil el-Kaysi anlattı; dedi ki: Sıla el-Adevinin yanına gidip kendisine, “Ey Sıla! Allahın sana öğrettiği şeyden bana da öğret.” dedim. Bana, “Sen de benim gibisin, veya bana benzersin. Allah Resulünün ashabının yanına geldiğim gün, onlardan ilim öğreniyordum.” dedi. Ben, “Allahın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedim. Bana, “Samimi olarak Kurana inan. Müslümanlara doğru yolu göster. Mümkün olduğu kadar çokça Allaha dua et. Sakın Cahiliye körlüğü üzere öldürülenlerden olma. Çünkü ben [böyle] bir adamın ayağını mı, yoksa bir domuzun ayağını mı çekip koparıyorum, aldırış etmem. Biz müminiz. deyip de kalplerinde imandan bir şey olmayan ve hepsi de Haruri olan bir topluluktan kaçının.” dedi. Bu sözü üç kere söyledi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Sabit b. Yezid anlattı; dedi ki: Bize asım el-Ahvel anlattı. O da el- Fudayl b. Yezidden şöyle dediğini rivayet etti: Sıla b. el- Eşyem yanıma geldi ve şöyle dedi: İnsanlar arasında dilleriyle şehadet getirenlerin sayısı arttı. Sen, Allahın ve insanlar arasında ilim sahibi olanların seni tasdik edeceği şekilde şehadet et: Yani “Allah birdir, Samedtir, doğmamış ve doğurmamıştır. Onun bir benzeri yoktur” şeklinde şehadet et. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Sıla şöyle dedi: “Ben hangi günümde daha sevinçli olduğumu, hangi günümde daha güneş doğmadan Allahı zikretmeye başladığımı veya hangi günümde bazı ihtiyaçlarım için çıkıp da Allahı zikretmenin bana sevimli geldiğini bilmiyorum.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit el-Bünani şunu haber verdi: Sıla b. Eşyem ve arkadaşlarına uğrayan bir genç, elbisesini aşağıya çekmişti. Sılanın arkadaşları sözleriyle onu sert bir şekilde eleştirmeye başladılar. Sıla, “Onu bırakın. Onun yaptığının cevabını ben verebilirim.” dedi. Sonra gence, “Ey kardeşimin oğlu! Benim senden bir ricam var.” dedi. Genç, “Rican nedir?” dedi. Sıla, “İzarını yerden kaldırmanı istiyorum.” dedi. Genç, “Evet. Başım gözüm üstüne!” dedi. Genç izarını kaldırdı, Sıla da arkadaşlarına şöyle dedi: “Bu durum sizin yapmayı istediğiniz şeyden daha iyidir. Eğer ona eziyet edip sövseydiniz; o da size söverdi.” Bize Abdullah b. Amr Ebu Muammer el-Minkari haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvaris b. Said anlattı; dedi ki: Bize İshak b. Süveyd anlattı; dedi ki: Bana Muaze el- Adeviyye şunu anlattı: Sıla, halkın Ramehürmüz ve civarına sürgün edildiği sıralarda yola çıktı. Muaze dedi ki: Sılanın yiyeceği tükenmiş, çok acıkmıştı. Sonunda yük taşıyan bir Mecusiye rastladı ve ona “Yanında yiyecek var mı?” diye sordu. Adam “Evet.” deyince, Sıla “Yükünü indir ve bana yiyecek ver.” dedi. Adam, “Ey Allahın kulu! Ben yoksul bir adamım, falan köye gidiyorum. Sadece bana yetecek kadar yiyecek var.” dedi. Sıla, o adamdan ümidini kesip gitti. Ondan bir miktar ayrıldıktan sonra pişman oldu ve “[Bununla birlikte] ondan bir şey alsaydım, o bana helal olurdu.” dedi. Muaze dedi ki: Sonra yük taşıyan başka bir Mecusiye rastladı. Ona da “Yanında yiyecek var mı?” diye sordu. O da “Var!” dedi. Sıla, “Öyleyse yükünü indir ve bana yiyecek ver.” dedi. Bu adam da diğeri gibi, “Ey Allahın kulu! Ben yoksul bir adamım, falan köye gidiyorum. Sadece bana yetecek kadar yiyecek var.” dedi. Sıla, “Bundan bana, ancak evvelki adamın yiyeceğinden helal olan miktar helal olur.” dedi ve ondan da ayrıldı. Muaze dedi ki: Sonra yük taşıyan üçüncü bir adama rastladı. Ona da aynı şeyleri söyledi. Ondan da ümidini kesip ayrıldı ve şöyle dedi: “Bundan bana ancak evvelki iki adamın yiyeceğinden helal olan miktar helal olur.” Muaze dedi ki: Sıla o adamı da terk etti. Sonra o, sağa ve sola dönülemeyecek kadar dar bir yerden geçerken gökten bir ses işitti. Bineği bu sesten ürktü. Geriye doğru baktığında, arkada oraya nasıl geldiğini bilmediği dürülü bir örtü gördü. Eğer o örtü, önünde olsaydı, bunun ne olduğunu ve oraya nasıl geldiğini görebilirdi. Bineğinden inip onu geri çevirmek istedi, fakat yerin darlığı sebebiyle hayvanı çeviremedi. Hayvanın ayaklarının yanından uzanıp onu aldı. Dürülü bezi açıp baktığında içinde bir miktar yaş hurma olduğunu gördü. Doyuncaya kadar ondan yedi. Daha sonra bir rahibin yanına inip konakladı. Rahip ona misafirlere ikram edilen yemekten getirdi, fakat o bunu yemedi. Rahip, “Ey Allahın kulu! Neden benim verdiğim yemeği yemekten çekiniyorsun? Görüyorum ki yanında bir ağırlık ve yiyecek bulunmuyor.” dedi. Sıla, “Evet, öyle. Fakat benim başımdan şöyle şöyle bir olay geçti.” dedi. Rahip, “Ondan geriye kalan bir şey var mı?” diye sordu. Sıla, “Evet, var.” dedi. Rahip, “Ondan bana biraz ver.” dedi. Sıla, rahibe ondan bir parça verdi. Rahip, “Ey Allahın kulu! Sen Allah tarafından doyurulmuşsun. Görmüyor musun, hurmalar soyulmuş, üzerlerinde hiçbir şey bulunmuyor. Ayrıca şimdi yaş hurma zamanı değil.” dedi. Muaze dedi ki: Sıla, bize de o yiyecekten bir parça getirmişti. Bir müddet öylece yanımızda kaldı. Fakat sonradan nasıl kaybolup gittiğini bilmiyorum. İshak dedi ki: [Metinde geçen] es-Sib [ince bez, elbise], es- Sebibeden gelir. Abdullah b. Amr da şairin şöyle dediğini naklediyor: Dikkat et ey Ümmül-Esved [siyahlığın annesi]! Kapladı… Başımın rengini yeni bir örtü [sib]. Eğer gençlik satılan bir şey olsaydı, Verirdim, istediğin fiyatı… Fakat yuvarlanınca, gençlik bir uçurumun kenarından, Mümkün değildir artık onu geri istemek. Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi. O Yunusdan, o da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebüs-Sahba Sıla b. Eşyem şöyle dedi: Helal zannederek dünyayı istedim; ancak bir avuç helal lokmadan başka dünya namına bir şey bulamadım. Ben dünyaya yar olmadım; o da bana karışmadı. Durum böyle olunca nefsime dedim ki: “Ey nefsim! Sana kafi miktarda rızık verildi, yaşamana bak.” O da yaşadı ve bana tuzak kurmadı. Bize Affan ve bir başkası haber verdi. Onlar Cafer b. Süleymandan, o Yezid er-Rişkten, o da Muazeden şöyle dediğini rivayet etti: Ebüs-Sahba yatağına emekleyerek ve sürüklenerek gidecek hale düşünceye kadar namaz kılardı veya namazı bitirdiğinde yatağına ancak emekleyerek ve sürüklenerek gidebilirdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit şunu haber verdi: Sıla b. Eşyemin bir erkek kardeşi vefat etmişti. Bir adam Sılanın yanına geldiğinde onu yemek yerken gördü ve “Ey Ebüs-Sahba! Kardeşin öldü” dedi. Sıla ona, “Gel sen de ye. Heyhat! Önceden bize ölüm haberi verildi. Yaklaş, sen de ye. Heyhat! Önceden bize ölüm haberi verildi. Yaklaş, ye.” dedi. Adam, “Benden önce ölüm haberini sana kim verdi?” diye sordu. Sıla dedi ki: Şanı yüce olan Allah şöyle buyuruyor: “Muhakkak, sen de öleceksin, onlar da ölecekler!” Bize Affan b. Müslim ve Amr b. asım el-Kilabi haber verdiler; dediler ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı. O da Humeyd b. Hilalden şöyle dediğini rivayet etti: Sıla b. Eşyem şöyle dedi: Rüyada gördüm ki, sanki bir topluluk içinde bulunuyorum. Bir adam kılıcını sıyırmış, arkamızdan geliyordu. Bizden kime yetişirse, onun başını kesiyor ve baş yere düşüyordu. Sonra başı kesilen kişi, başını alıp yerine koyuyor ve o kişi eski haline geliyordu. Hep, ne zaman beni yakalayıp bana da aynı şeyi yapacağını gözledim durdum. Nitekim beni de yakalayıp başımı kesti, başım yere düştü. Başımı elime aldığım zaman, ona bakıp saçlarımdan topraklarını silkeliyordum. Sonra başımı yerine koydum. Durum eskisi gibi oldu. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı; dedi ki: Bize Humeyd b. Hilal anlattı; dedi ki: Sıla b. Eşyem beraberinde oğlu ve kabilesinden bir Arabi olduğu halde bir ordu ile birlikte çıktı. Arabi ona dedi ki: “Ey Ebüs-Sahba! Seni rüyamda gördüm. Sanki koyu gölgeli bir ağacın altına gittin. Orada üç adet petek bal buldun. Onlardan birisini bana verdin, ikisini yanında tuttun. Onlardan birini de neden aramızda taksim etmiyor diye içimden geçirdim.” Sonra düşman bize kadar geldi. Sıla oğluna “Öne çık.” dedi. O da öne çıktı ve öldürüldü. Sonra Sıla ve Arabi de öldürüldü. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Sabitten şunu rivayet etti: Sıla b. Eşyem oğluyla birlikte bir savaşta bulunuyordu. Oğluna “Ey oğlum! İleri çık ve savaş; ben seni koruyacağım!” dedi. Oğlu öldürülünceye kadar savaştı. Sonra Sıla önce çıktı ve savaştı. O da öldürüldü. Kadınlar, hanımı Muazenin etrafında toplandığında onlara şöyle dedi: “Eğer siz beni kutlamak için geldiyseniz, hepinize merhaba, hoş geldiniz! Eğer bundan başka bir maksatla geldiyseniz, haydi geri dönüp gidin.” Dediler ki: “Sıla, el-Haccac b. Yusufun Irak valiliğinin ilk senelerinde meydana gelen bir gazada şehid edilmişti.”
3851. Ebu Reca el-Utaridi Beni Temimdendir. İsmi konusunda bize farklı rivayetler gelmiştir. Yezid b. Harun, isminin İmran b. Teym olduğunu söylüyor. Bir başkası, İmran b. Milhan; bir diğeri ise Utarid b. Berz olduğunu söylemiştir. Bize Abdülmelik b. Kureyb haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Amr b. el-Ala haber verdi; dedi ki: Ebu Reca el-Utaridiye ne düşündüğünü sordum. “Bestam b. Kays öldürüldü.” dedi. Sonra şu beyti okudu ve onunla ölünün iyi tarafını anmış oldu: Elinden gelen çabayı gösterdi, mağlup edilmedi. Sanki alnı parlak bir kılıç gibiydi. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Haris el-Kirmani anlattı; dedi ki: Ebu Reca el-Utaridinin şöyle dediğini işittim: Peygambere yetiştim. O zaman, bıyıkları yeni terlemiş bir gençtim. Bize Haccac b. Nusayr haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebu Recaya “Hz. Muhammed peygamber olarak gönderildiği zaman sen ne yapıyordun?” diye sordum. O da bana, ailesinin develerini güttüğünü söyledi. Ona “Sizi ondan ne uzaklaştırdı?” dedim. “Bize denildi ki, Araplar arasından bir adam, bize peygamber olarak gönderilmiş; fakat o, kendisine itaat edenlerin dışındaki insanları öldürüyormuş. Ona nasıl itaat edileceğini bilmiyordum. Biz de, Beni Sad kabilesinin kumluğunu geçinceye kadar kaçtık.” dedi. Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: Ebu Reca el-Utaridiyi şöyle derken işittim: Kendisine Sened denilen bize ait bir suyun başında iken, bize Peygamberin emri ulaştı. Biz de develerimizle birlikte ağaçların bulunduğu tarafa doğru koşarak çıktık. Rivayet edildiğine göre Ebu Reca kan içmişti. Kendisine “Tadı nasıldı?” diye sorulduğunda “Tatlı ve lezzetli idi.” diye cevap vermişti. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Selm b. Zerir rivayet etti; dedi ki: Ebu Recayı şöyle derken işittim: Allah Resulü peygamber olarak gönderildiğinde ailemin develerini güdüyor; onların sıkıntılarının üstesinden geliyordum. Allah Resulü peygamber olarak gönderilince, yerimizden ayrılıp kaçtık ve çölde bir yere geldik. Akşam olduğu zaman aynı şekilde yapardık. Sonra şeyhimiz, “Gece vakti cinlerin şerrinden bu vadinin azizine sığınırız.” dedi. Biz de onun söylediklerini tekrar ettik. [Ravi] dedi ki: Bize uzun bir hadis anlattı. Ebu Reca dedi ki: Sonra bize denildi ki o zatın yolu, “Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve Resulüdür”, şeklindeki şehadet etmektir. Kim bu şekilde şehadette bulunursa kanından ve malından emin olur. Biz de dönüp İslama girdik. Selm dedi ki: Ebu Reca bazen şöyle derdi: Bana göre şu ayet, benim ve arkadaşlarım hakkında nazil oldu: “Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.” Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: Ebu Recayı saçı ve sakalı beyazlamış olarak gördüm. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebu Recayı, sakalını sarıya boyamış olarak gördüm. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Eşheb şunu anlattı: Ebu Reca, Ramazan ayının her on gecesinde Kuranı bir kere hatmederdi. Dediler ki: Ebu Reca, Osman, Ali ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulundu. Hadiste sika bir ravi idi. Ayrıca o, hadis rivayetinde de bulunmuştur. Kuranı iyi bilirdi. Kırk sene boyunca kavminin mescidinde onlara imamlık yaptı. Onun vefatından sonra yine kırk sene boyunca Ebül-Eşheb Cafer b. Hayyan kavmine imamlık yaptı. Bazı rivayetlere göre Ebu Reca, Ömer b. Abdülazizih halifeliği zamanında vefat etti. Muhammed b. Ömer ise şöyle dedi: O, 117 senesinde vefat etti. Bana göre bu, hatadır. Bize Muaz b. Muaz ve Müslim b. İbrahim haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: el-Hasanı, merkebinin üzerinde Ebu Reca el-Utaridinin cenaze namazını kılarken gördüm. Müslim “İmam tekbir getirirken” sözünü ilave etti. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ben, el-Hasanı, merkebe binmiş ve oğlu da merkebi tutar vaziyette iken, Ebu Recanın cenaze namazını kılarken gördüm. Ebu Haldeye, “Bir rahatsızlığı mı vardı?” diye sordum. “Hayır! Fakat yaşlıydı.” dedi. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Bekkar b. es-Sakr anlattı; dedi ki: el-Hasanı, Ebu Reca el-Utaridinin kabrinin etrafında otururken gördüm. Kabrin üzerine beyaz bir bez örtülmüştü. Kabirden ayrılıncaya kadar o bezi değiştirmedi. el-Ferezdak da önünde oturuyordu. el-Ferezdak dedi ki: “Ey Ebu Said! Bunlar ne diyor, biliyor musun? Bugün kabrin başında Basralıların en hayırlısı ve en şerlisi oturdu. diyorlar.” el- Hasan, “Bununla kimi kastediyorlar?” diye sordu. el- Ferezdak, “Benimle seni kastediyorlar.” dedi. el-Hasan, “Ey Ebu Firas! Ben Basralıların en hayırlısı değilim, sen de en şerlisi değilsin. Fakat sen bana söyle; bu yatak için ne hazırladın?” dedi. -Bunu söylerken kabri işaret ediyordu-. el- Ferezdak, “Ey Ebu Said! Çok hayır hazırladım.” dedi. el- Hasan, “Nedir o?” diye sordu. el-Ferezdak, “Seksen yıldan beri Allahtan başka ilah olmadığına şehadet etmek.” dedi. el-Hasan, “Ey Ebu Firas! Çok hayır hazırlamışsın.” dedi. Bize Said b. amir haber verdi; dedi ki: Ebu Reca el-Utaridi vefat ettiğinde el-Ferezdak şöyle demişti: Görmez misin ki, insanların büyüğü vefat etti. O, Muhammmedin peygamber olarak gönderilmesinden önce yaşamıştı.
3852. Dağfel b. Hanzale es-Sedusi Peygambere ulaştı, fakat ondan herhangi bir hadis rivayet etmedi. Muaviye b. Ebu Süfyana elçi olarak gönderildi. Hadis ve neseb konularında bilgisi ve konuyla ilgili rivayetleri vardı.
3853. Şihab el-Anberi O, Ebu Habib b. Şihabdır. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Said el-Kattan anlattı; dedi ki: Bana Habib b. Şihab anlattı; dedi ki: Bana babam anlattı; dedi ki: Ben Tüster kapısında ilk ateş yakan kişiyim.
3854. İyas b. Katade b. Evfa Beni Abşems b. Sad b. Zeydümenat b. Temimdendir. Annesi, el-Faria bt. Himyeri b. Ubade b. Nezzal b. Mürredir. Katade b. Evfanın Resulallah ile sohbeti olmuştur. İyas, kavminin önde gelenlerindendi. Bana Mutemir b. Süleymandan haber verildi. O da Seleme b. Alkameden şöyle dediğini rivayet etti: İyas b. Katade sarık sarar ve Bişr b. Mervan gibi olmayı arzu ederdi. Aynaya baktı, çenesinde sakalının beyazlığını gördü. “Ey cariye! Şunu yol!” dedi. Cariye de onu yoldu. Bu sefer başka bir beyaz kıl gördü. Sonra, “Bakın kapıda kavmimden kim var?” dedi. Onun yanına getirildiler. Onlara, “Ey Temimoğulları! Size gençliğimi verdim. Siz de bana yaşlılığımı verin. Bana ihtiyaçların yükleneceği şeyi gösteriniz. Ölüm bana yaklaşıyor.” [Ravi] dedi ki: Sonra sarığını çözdü, insanlardan uzaklaştı. Kavmine ezan okur, Rabbine ibadet ederdi. Ölünceye kadar hiçbir sultana hıyanet etmedi. Ravi dedi ki: Ziyad b. Melihten el-Cüşemiden işittim. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bir Cuma günü İyas b. Katade mescitten çıktı, ona binmesi için kendi merkebini yaklaştırdılar. Binmekte zorlanınca, beyaz saçlarına baktı ve “Sana merhaba! Uzun zamandır seni bekliyordum!” dedi. Sonra oradan ayrıldı, sağ tarafına uzandı. Abdülmelik b. Mervanın hilafeti zamanında vefat etti.
Osman, ali, talha, ez-zübeyr, übey b. Kab, ebu musa el-eşari ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulunanlardan: 2. Tabaka
3855. Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şıhhir [Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şıhhir] b. Avf b. Kab b. Vakdan b. el-Hariş b. Kab b. Rebia b. amir b. Sasaa. Künyesi Ebu Abdullahtır. Osman, Ali, Übey, Ebu Zer ve babasından hadis rivayetinde bulundu. Sika bir ravi olup, vera ve fazilet sahibi, hadis rivayetini seven, akıllı ve edepli bir zattı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Gaylan b. Cerir anlattı. O da Mutarriften şöyle dediğini rivayet etti: Ben cemaate, elbisesinin eteği üzerine oturan ihtiyaç sahibi bir yetimden daha çok muhtacım. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Mutarrif şöyle dedi: İşlerin hayırlı olanı orta olanlarıdır. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme ve Bükeyr b. Ebüs-Sümayt anlattılar; dediler ki: Bize Katade anlattı. O da Mutarriften şöyle dediğini rivayet etti: Bana ilmin fazileti, ibadetin faziletinden daha sevimli geliyor. Dininiz bakımından en hayırlı olanınız ise vera sahibi olanınızdır. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabitten, o da Mutarriften şöyle dediğini rivayet etti: Sen hidayette olmak istediğin müddetçe fitne sana gelmez. Fakat bazen mümin nefsiyle mücadele etsin diye fitneler üzerine gelebilir. Bize Affan b. Müslim ve Ravh b. Ubade haber verdiler; dediler ki: Bize Hemmam b. Yahya anlattı; dedi ki: Katadenin şöyle dediğini işittim: Fitne ortaya çıktığı zaman Mutarrif insanları ondan yasaklar, kendisi de kaçardı. el-Hasan da insanları fitneye karışmaktan meneder ve fitne zamanında ortaya çıkmazdı. Mutarrif dedi ki: “el-Hasanı insanları selden dolayı uyaran ve selin önünde duran bir adama benzetirim.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Şeddad anlattı; dedi ki: Bize Sabit el- Bünani şunu anlattı: Mutarrif b. Abdullah şöyle dedi: Dokuz veya yedi sene İbnüz-Zübeyr fitnesinin olduğu günlerde yaşadım. O süre içinde ne bir haber aldım, ne de bir haber sordum. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Ukayl Beşir b. Ukbe anlattı; dedi ki: Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir Ebül-Alaya, “İnsanlar ayaklandığı zaman Mutarrif ne yapardı?” diye sordum. “Evine çekilir, ortalık yatışıncaya kadar Cuma ve cemaate dahi çıkıp aralarına karışmazdı.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb anlattı; dedi ki: Bize Eyyub anlattı; dedi ki: Mutarrif şöyle dedi: “Akitlerde bir güvence almam, kayırılmamdan daha güzeldir.” Bir de şöyle dedi: “Fazla meşakkat çekmeyi, aldatılmaya tercih ediyorum.” Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi; dedi ki: Bize babam rivayet etti; dedi ki: Humeyd b. Hilali şöyle derken işittim: İbnül-Eşas zamanında bazı insanlar Mutarrif b. Abdullaha gelip kendisini el-Haccac ile savaşmaya davet ettiler. Bu hususta fazla ısrar edince onlara şöyle dedi: “Beni davet ettiğiniz şeyin Allah yolunda cihattan daha fazla bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?” “Hayır.” dediler. Mutarrif dedi: “Ben kendimi, içine düşüp helak olacağım şey ile bana gelecek olan fazilet arasında tehlikeye atmam.” Bize Vehb b. Cerir rivayet etti; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: Humeyd b. Hilali şöyle derken işittim: el- Haruriyye, Mutarrif b. Abdullahı kendi görüşlerine davet ediyorlardı. Mutarrif onlara dedi: “Ey falan kişiler! Benim iki canım olsaydı, birisiyle size tabi olur, diğerini yanımda tutardım. Eğer sizin dediğiniz şey hidayet ise, birisiyle ona uyardım; eğer dediğiniz şey dalalet ise, bir can helak olurdu, elimde bir can kalırdı. Fakat benim tek bir canım var. Onu da tehlikeye sokmaktan hoşlanmıyorum. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O el-Cüreyriden, o da Mutarriften şöyle dediğini rivayet etti: İmran b. Husayn bana şöyle dedi: “Dikkat et! Öyle bir söz söyleyeceğim ki, Allahtan ümid ederim o söz, toplum içinde fayda verir. Ben seni, toplumu seven bir kişi olarak görüyorum.” Ben, “Elbette ben tek başına oturmayı değil, cemaat içinde bulunmayı şiddetle arzu ediyorum. Çünkü cemaat olduğu zaman kendimi buluyorum.” dedim. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı. O da Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Mutarrif b. Abdullah şöyle dedi: İnsanlara akıldan daha üstün bir şey verilmemiştir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Gaylan b. Cerir anlattı. O da Mutarriften şöyle dediğini rivayet etti: İnsanların akılları zamanlarının takdir ve hükmüne göredir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Gaylandan Mutarrifin şöyle dediğini işittim: Sanki insanların kalpleri bizimle birlikte değil, sözler de bizden başkasını kastediyor. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit haber verdi. O da Mutarriften şunu söylediğini rivayet etti: Sağlık ve afiyet üzere olmam, benim için, bir belaya giriftar olup da sabretmemden daha sevimlidir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Gaylandan Mutarrifin şöyle dediğini işittim: Eğer nefsimi övmüş olsaydım, bu hareketim insanlara ulaşırdı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane haber verdi. O da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Mutarrif, Ziyadın veya İbn Ziyadın huzuruna girdi. -Ravi Ebu Avane ikisi arasında şüpheye düştü.- Ziyad [veya İbn Ziyad] onu kapıda bekletti. Mutarrif, “Emirden ayrıldığımdan beri, Allahın beni kaldırması hariç, kimseye yan tarafımı kaldırmadım.” dedi. [Ravi] dedi ki: Mutarrif şöyle diyordu: “Kinayeli sözler arasında, yalandan daha geniş sözler vardır.” Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Akil anlattı; dedi ki: Bize Yezid anlattı; dedi ki: Mutarrif bazen evden çıkardı. Cuma günleri Cuma namazı kılmak üzere mescide giderdi. Bir gece çıkıp yürümüş; sabah aydınlığı ortaya çıkmaya başladığı zaman kamçısının başından bir nur yayılmıştı. O nur iki kısımdan oluşuyordu. Oğlu Abdullaha -oğlu onun arkasındaydışöyle dedi: “Ey Abdullah! Sabah olduğunda insanlara bunu anlatsam, insanlar beni tasdik ederler mi, ne dersin?” Fakat sabah olunca o nur gitti. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı. O da Gaylandan şunu rivayet etti: Mutarrif sürekli eşyasını toplardı, sürekli göçe hazırdı. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun haber verdi. O da Gaylandan şöyle dediğini rivayet etti: Taun hastalığı çıktığı zaman Mutarrif uzaklaşıp bir köşeye çekilirdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Gaylan b. Cerir anlattı; dedi ki: Mutarrif kapşonlu dış elbise ve kenarları ipekli elbise giyerdi. Ata biner, Sultanı ziyaret ederdi. Fakat sen ona baktığın zaman, gönlünü aydınlatan bir şeye bakmış olurdun. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Mutarrifin torunu Safiye bt. Abdullah anlattı; dedi ki: Mutarrif b. Abdullahın üzerinde bir Katari hırka gördüm. Yine onu, saçını ve sakalını kına ve ketemle boyarken, yuvarlak kazan şeklinde veya biraz daha büyük tunçtan yapılmış su kabından abdest alırken gördüm. Bununla birlikte her zaman yolculuğa hazırdı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Gaylan anlattı. O da Mutarrifin şöyle dediğini rivayet etti: “Yemeğini, ona karşı iştahı olmayan kişiye yedirme.” Mehdi dedi ki: Bu sözle o hadis rivayet etmeyi kastediyordu. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Bişr b. Kesir Ebu Talha el-Esedi anlattı; dedi ki: Bize Mutarrif b. Abdullah eş-Şıhhirin hanımı şunu anlattı: Mutarrif, onu 30.000 dirhem, bir katır, bir kadife elbise, bir kayne ve bir eğer mihr karşılığında nikahladı. Bişr, “Kayne nedir?” diye sordu. Mutarrifin hanımı, “Kuaför olan cariye.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Gaylanın kanaatine göre Mutarrif, peşin olarak teslim edilen 20.000 dirhem mihr karşılığında bir hanımla evlenmişti. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Mutarrif b. eş-Şıhhirin mevlası Hukeyme bt. Mesud anlattı; dedi ki: Bana Mutarrifin mevlası olan annem Dürre anlattı. Mutarrif her zaman göçe hazırdı. [Ravi] dedi ki: Mutarrifi üsr tutmuştu. Üsr, bevl edememe hastalığıdır. Mutarrif, “Oğlumu bana çağırın” dedi. Oğlunu çağırdılar, o da üzerine vasiyet ayetini okudu: “Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma.” Sonra oğlu çıkıp bir doktor getirdi. Mutarrif, “Oğlum, bu nedir?” diye sordu. Oğlu, “Doktor.” dedi. Mutarrif ona, “Üzerime bir muska veya boncuk takmak sana zor mu geliyor?” diye sordu. [Dürre] dedi ki: Mutarrif iki oğluna, “Gidip benim için kabir kazın.” dedi. Onlar da gidip bir kabir kazdılar. Sonra, “Beni kabrime götürün.” dedi. Çocukları onu kabrine götürdüler. Mutarrif orada dua etti, sonra onu evine getirdiler. Bize Süleyman b. Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O Ebüt-Teyyahtan, o da Yezid b. Abdullah eş-Şıhhirden şunu rivayet etti: Kardeşi [Mutarrif] kendisine “cenazesinde hiç kimse ezan okumasın” diye vasiyette bulunmuştu. Bize el-Fadl b. Dükeyn, Amr b. el-Heysem ve Yahya b. Huleyf b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Mutarrifi sakalını safranla sarıya boyarken gördüm. Dediler ki: Mutarrif, insanları helak eden taun hastalığından sonra el-Haccac b. Yusufun Irak valiliği zamanında vefat etti. Taun, 87 senesinde el-Velid b. Abdülmelik b. Mervan zamanında ortaya çıkmıştı. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Melih anlattı; dedi ki: Bana Basralılardan bir adam anlattı. O da Sabit el-Bünani ile -ismini zikrettiği- başka bir adamdan şunu rivayet etti: Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şıhhir baygın vaziyette iken, onun yanına girdiler. [Ravi] dedi ki: Kendisinden üç nur ortaya çıkıp yayılmıştı. Bir nur başından, bir nur ortasından, bir nur da ayaklarından. O nur bizi dehşete düşürdü. Ayıldığında kendisine “Ey Abdullah! Kendini nasıl hissediyorsun?” dedik. “İyi.” dedi. Biz, “Sende bizi şaşırtan bir şey gördük.” dedik. “O nedir?” dedi. “Senden çıkıp yayılan nurlar.” dedik. “Gerçekten bunu gördünüz mü?” diye sordu. “Evet.” dedik. “Bu Secde suresidir. O, yirmi dokuz ayettir. Surenin baş kısmı, başımdan çıkıp yayılır, ortası bedenimin ortasından, son kısmı da ayaklarımdan. O nurlar bana şefaat etmek için yükseldi. Bu Allahın bir lütfudur ki, beni koruyor.” dedi.
3856. Utey b. Zeyd b. Damre [Utey b. Zeyd b. Damre] b. Yezid b. Şibl b. Hayyan b. el- Haris b. Amr b. Kab b. Abdüşems b. Said b. Zeydümenat b. Temim. O el-Münakka b. el-Husaynın ve Müslim b. Nezir b. Yezid b. Şiblin amcasının oğludur. Utey, az hadis rivayet eden sika bir ravi idi. Übey b. Kab ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulundu.
3857. Ukbe b. Suhban er-Rasibi Ezd kabilesinin eşrafındandır. el-Haccacın Irak valiliğinin ilk senelerinde vefat etti. Sika bir ravi idi. Kendisinden rivayet edilen bazı hadisler vardır.
3858. Humeyd b. Abdurrahman el-Himyeri Sika bir ravi idi. Kendisinden rivayet edilen bazı hadisler vardır. Aliden hadis rivayetinde bulundu. Bize Haccac b. Muhammed el-Aver haber verdi. O Şubeden, o Mansur b. Zazandan, o da İbn Sirinden şöyle dediğini rivayet etti: Humeyd b. Abdurrahman, ölümünden on sene önce Basralıların, fıkhı en çok bilen alimi idi.
3859. Safvan b. Muhriz el-Mazini Beni Temimdendir. Sika bir ravi idi. Vera sahibi faziletli bir zattı. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize el-Hişam anlattı. O da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Safvan b. Muhrizin bir delhizi vardı. Oradan sadece namaz için çıkardı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Gaylan b. Cerir anlattı. O da Safvan b. Muhrizden şöyle dediğini rivayet etti: Kendisi ve kardeşleri toplanıp sohbet ediyorlardı. Ancak bu sohbette kalplerde bir incelik oluşmuyordu. Nihayet kardeşleri Safvana, “Ey Safvan! Arkadaşlarından bize bahset.” dediklerinde o “el-Hamdü lillahi” diye söze başladığında cemaatin kalpleri incelmeye, gözlerinden akan yaş, kırbadan çıkıp akan su gibi akmaya başladı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Cafer b. Süleyman rivayet etti; dedi ki: el-Mualla b. Ziyadı şöyle derken işittim: Safvan b. Muhrizin bir delhizi vardı. Orada ağlardı. Safvan şöyle derdi: “Şehadet mekanını görüyorum. Keşke nefsim de beni izlese.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Cafer b. Süleyman anlattı; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan anlattı. O da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Safvan b. Muhriz şöyle dedi: Ekmek yediğim zaman neslimden gelecek olanlara yardım ediyorum, bir bardak su içtiğim zaman da dünya ve ehline afiyet olsun. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Sabitten şunu rivayet etti: Safvan b. Muhrizin kendisine ait bir asası vardı. Bir gün bu asa kırıldı. Ona, “Asayı tamir etmeyecek misin?” diye soruldu. Safvan, “Onu bırakın; yarın ben öleceğim.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit haber verdi; dedi ki: Ben ve el-Hasan, hasta ziyaretinde bulunmak için Safvan b. Muhrize gittik. Karşımıza oğlu çıktı ve şöyle dedi: “Şimdi o, şiddetli karın sancısı çekiyor; bu durumda yanına giremezsiniz.” el-Hasan, “Allahın babanın etinden ve kanından bir şey alarak hatalarını affetmesi, sevap almadan bir bütün olarak kabre girip yerin onu yemesinden daha hayırlıdır.” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Muhammed b. Vasiden, o da Safvan b. Muhrizden şunu rivayet etti: Muhriz mescitte birbirleriyle düşmanca münakaşa eden bir topluluk gördü. Kalktı, elbisesini silkeledi ve “Siz ne kavgacı insanlarsınız!” dedi. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Avf b. Halid el-Ahdeb haber verdi; dedi ki: Safvan b. Muhriz ölüm esnasında ailesine şöyle dedi: Biliyorsunuz ki, bizim inancımız ve görüşümüz, Allah Resulünün inanç ve görüşüdür. Bizden, bağırıp çağıran ve sözle inciten, başkasına zarar veren ve her şeyi kırıp döken hiç kimse olmasın. Dediler ki: Safvan, Bişr b. Mervanın valiliği sırasında Basrada vefat etti.
3860. Humran b. Eban Osman b. Affanın mevlasıdır. Halid b. el-Velidin Medineye gönderdiği Aynüttemr esirlerinden idi. Nesli en-Nemr b. Kasita kadar uzanır. Hadis rivayetinde bulundu. Onun Basraya geliş sebebi, Osmanın bazı sırlarını ifşa etmiş olmasıdır. Bu durum Osmana ulaşınca, ona “Artık bu beldede kalamazsın.” demişti. O da Basraya göçtü ve orada kendisi için mülk edindi. Orada kendi neslinden gelen çocukları yaşamaya devam etmektedir.
3861. Ebül-Helal el-Ateki Adı, Zürare b. Rebiadır. Ezd kabilesindendir. Osmandan hadis rivayetinde bulundu. İnşaallah, sika bir ravi idi.
3862. Amire b. Yesribi Kab b. Sur el-Ezdiden sonra Basra kadılığı yaptı. Az hadis rivayet etmekle bilinirdi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Eban b. Yezid anlattı; dedi ki: Bize Enes b. Sirin şunu anlattı: Amire b. Yesribi, Basra kadısı idi.
3863. Hılas b. Amr el-Heceri Ali ve Ammar b. Yasirden hadis rivayetinde bulundu. Önceleri çok hadis rivayet ediyordu. Kendisinin bir hadis sayfası [kitabı] olup ondan rivayet ederdi. Bize Abdullah b. Musa haber verdi. O İsrailden, o Abdullah b. el-Muhtardan, o Malik b. Dinardan, o da Hılas b. Amrdan şunu rivayet etti: [Hılas,] Ammar b. Yasire, “Gecenin başında veya sonunda vitir namazını nasıl kılıyorsun?” diye sordu. Ammar, “Ben gecenin ilk bölümünde vitir namazını kılıyorum. Sonra uyuyorum. Uyandıktan sonra da Allahın dilediği kadar iki rekat namaz kılıyorum.” dedi.
3864. el-Heyyac b. İmran el-Bürcümi Beni Temimdendir. el-Hasan el-Basri, İmran b. Husayn yoluyla kendisinden müsle hadisini rivayet etmiştir. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3865. Zürare b. Evfa el-Hareşi el-Hariş b. Kab b. Rebia b. amir b. Sasaaoğullarındandır. Künyesi Ebu Hacibdir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam anlattı. O da Katadeden şunu rivayet etti: Zürare b. Evfa, Basra kadısı idi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan anlattı. O da Ayşe bt. Damreden şunu rivayet etti: Zürare b. Evfa, kendi evinde öğle ve ikindi namazını kılar; sonra Cuma namazını kılmak için el-Haccacın yanına giderdi. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Zürare b. Evfanın sakalını sarıya boyadığını gördüm. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Eyyubdan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammedi Zürare b. Evfanın cenazesinde ayakta iken gördüm. Mezara konuncaya kadar gölgeyi takip etti. Eyyub, kendisine aslı üzere olmayan bir hadis ulaştığını söyledi. Dediler ki: Zürare b. Evfa, el-Velid b. Abdülmekin hilafeti zamanında 73. senede aniden vefat etti. Sika bir ravi idi. Bazı hadisleri rivayet etmiştir. Bize İshak b. Ebu İsrail haber verdi; dedi ki: Bize Attab b. el-Müsenna el-Kuşeyri anlattı. O da Behz b. Hakimden şunu rivayet etti: Zürare b. Evfa, bir sabah namazında Beni Kuşeyr Mescidinde kendilerine imamlık yaptı. Namazda kıraatta bulunurken “O sura üfürüldüğü zaman var ya! İşte o gün zorlu bir gündür. Kafirler için [hiç de] kolay değildir.” ayetine geldiği zaman aniden ölüp yere düştü. Behz dedi ki: Ben onu taşıyanlardandım.
3866. Hişam b. Hübeyre ed-Dabbi Basrada kadılık yaptı. Hadisi az rivayet etmekle bilinirdi. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb anlattı. O Davuddan, o da amirden şöyle dediğini rivayet etti: Hişam b. Hübeyrenin Şüreyhe yazdığı mektubu okudum. Orada şöyle yazıyordu: “Yaşım genç ve bilgim sizden çok az olduğu halde kadı olarak tayin edildim. Sizin gibi birisiyle müşavere etme ihtiyacım var.” [Ravi] dedi ki: Hişam b. Hübeyre, Abdülmelik b. Mervanın halifeliği zamanında el-Haccac b. Yusufun Irak valiliğinin başlarında vefat etti.
3867. Ebüs-Sevvar el-Adevi Adi b. Zeydümenat b. Üd b. Tabiha b. İlyas b. Mudaroğullarındandır. Ebüs-Sevvar el-Adevinin ismi, Hassan b. Hureystir. Sika bir zattı. Ali, İmran b. Husayn ve başkalarından hadis rivayetinde bulundu. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Kurre b. Halid anlattı; dedi ki: Ebüs-Sevar, el-Haccac zamanında önde gelen alimlerdendi. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Müslim b. İbrahim haber verdiler. Onlar Kurreden, o da Humeyd b. Hilalden şöyle dediğini rivayet etti: Ebüs-Sevvar şöyle dedi: Allaha yemin olsun ki, bu falcı kadının bana bir şeyler söylemesi yerine keşke göz bebeklerim avucuma düşseydi. Müslim rivayetinde şöyle dedi: Bu kadını emirin kapısına kadar götürdü, sonra orada bıraktı. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebüs-Sevvarın üzerinde demir bir yüzük gördüm. Bize Amr b. el-Heysem, Yahya b. Huleyf b. Ukbe ve Ebu Nuaym el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebüs-Sevvarın sakalını sarıya boyadığını gördüm.
3868. Ebu Temime el-Hüceymi Temimoğullarındandır. İsmi, Tarif b. Mücaliddir. İnşaallah sika bir zattı. Kendisinin rivayet ettiği bazı hadisler vardır. Muhammed b. Ömer şöyle dedi: Süleyman b. Abdülmelikin halifeliği zamanında 97 senesinde vefat etti.
3869. Kasame b. Züheyr el-Mazini Temimoğullarındandır. İnşaallah sika bir zattı. Irakta Haccac b. Yusufun valiliği zamanında vefat etti.
3870. el-Kasım b. Rebia Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Harun b. Temim anlattı. O da el- Hasandan şunu rivayet etti: Kasıma nesebiyle ilgili bir şey sorulduğu zaman “el-Kasım b. Rebia olarak bilmeniz size kafidir.” derdi.
3871. Meymun b. Siyah Bize İsmail b. Abdullah b. Halid el-Yeşküri haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Süleym anlattı. O da Kehmes b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Meymun b. Siyahı işittim. el-Hasandan yaşça daha büyüktü. el- Hasanın ulaşmadığı pek çok kimseye ulaşmıştı. Onun şöyle dediğini duydum: “Benim yanımda içine düştükleri şey sebebiyle şu halifelerden falan kişiyi tenkid edip duruyorsunuz. Ben de onlar hakkında ne iyi, ne de kötü bir şey söylemeyip evime dönüp gidiyorum. Evimde uykuda iken şöyle bir rüya gördüm: Sanki benim önümde dağılmaya yüz tutmuş, kokuşmuş, simsiyah bir ölü eti vardı. Bir adam o leşi başımın hizasına kadar kaldırıyor ve bana “Ye!” diyordu. Ben de “Ey Allahın kulu! Onu neden yiyeyim?” diyordum. Bana, “Falan kişi senin yanında gıybet edildiği için.” dedi. O adama, “Ben onun hakkında hayır veya şer, bir şey söylemedim ki!” dedim. O da bana “Fakat sen, yanında söylenen sözleri işittin ve buna razı oldun.” dedi.
3872. Ebu Gallab Yunus b. Cübeyr el-Bahili Sika bir zattı. Enes b. Malikten önce vefat etti ve cenaze namazını Enesin kıldırmasını vasiyet etti.
3873. Asas b. Selame Künyesi Ebu Sufredir. el-Haris b. Kaboğullarındandır. Bize Abdullah b. Muhammed et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize künyesi Ebül-Halil olan yaşlı bir zat şunu anlattı: Asas b. Selamenin künyesi Ebu Sufredir. O, el-Haris b. Kaboğullarından bir adamdır. Bir gün çıkıp Beyt-i Şerife gitti. Orada arkadaşlarından hiç kimseyi göremedi ve “Arkadaşlarımı göremiyorum. Halbuki ben onlar için Vakıa suresini hazırlamıştım.” dedi. Kendisine, “Ey Ebu Sufre! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” diye soruldu. “Evet! Fakat kardeşten kardeşe fark var.” dedi. Bize el-Hasan b. Musa el-Eşyeb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabit el-Bünaniden, o da Asas b. Selameden şunu rivayet etti: Asas, “Gelin, bugün zor bir iş yaparak tecrübe kazanalım.” dedi. Zor bir iş ile “nabb”ı kastetmişti. [Ravi] dedi ki: Tek olan şeye “nab” denir. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabit el-Bünaniden şunu rivayet etti: Asas b. Selame bir kabrin başında oturmuş şöyle diyordu: “Bir beyit şiir okuyacağım.” Kendisine, “Ey Ebu Sufre! Sen kabrin başında şiir mi okuyorsun?” diye soruldu. “Ben, onu söyleyeceğim.” dedi ve şu beyiti okudu. Eğer kabirden kurtulursan büyük bir yükten kurtulmuş olursun. Aksi takdirde, seni kurtarma işinin altından kalkamayacağım.
3874. Ziyad b. Matar b. Şüreyh el-Adevi Adi b. Abdümenat b. Üd b. Tabihaoğullarındandır. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O İshak b. Süveydden, o da el-Ala b. Ziyaddan şunu rivayet etti: Babası Ziyad b. Matar şöyle bir vasiyette bulunmuştu: “Başıma bir şey gelirse, Basralı fakihlerin size neyi emrettiklerine bakın ve onu yapın.” Biz de sorduk. Onlar, beşte bir [humus] üzerinde ittifak ettiler.
3875. Valan b. Kırfe el-Adevi Huzeyfe b. el-Yemandan hadis rivayetinde bulundu. Ondan da Ebu Hüneyde el-Adevi hadis rivayet etti.
3876. Abdullah b. Ebu Utbe Ebüd-Derda, Ebu Said el-Hudri, Cabir b. Abdullah ve Peygamberin ashabından diğer kişilerle yolculuk yaptı.
3877. Ukbe b. Evs es-Sedusi Muhammed b. Sirin ondan hadis rivayet etti. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3878. Amr b. Vehb es-Sekafi Muhammed b. Sirin ondan hadis rivayet etti. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3879. Ebu Şeyh el-Hünai Ezd kabilesindendir. İsmi Hayvan b. Haliddir. Sika bir zattı. Rivayet ettiği bazı hadisler vardır. el-Hasandan önce vefat etti. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı. O da Muhammed b. Sirinden şunu rivayet etti: İbn Ziyad unutkanlık hastalığına tutulmuştu. Ebu Şeyh el-Hünaiye namazda kendisini uyarmasını emretmiştir.
3880. Hudayn b. el-Münzir er-Rekaşi
3881. İmran b. Hıttan es-Sedusi Şair idi. Ebu Musa el-Eşari, Ayşe ve diğerlerinden hadis rivayetinde bulundu.
3882. Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir [Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir] b. Avf b. Kab b. Vakdan b. el-Hariş. Künyesi Ebül-Aladır. Bize İbrahim b. Muhammed b. Arara b. el-Birind haber verdi. O Yahya b. Said el-Kattandan, o da Ebu Akilden şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-Ala şöyle dedi: Ben el-Hasandan on yaş büyüğüm. Mutarrif de benden on yaş büyüktür. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Ebu Salih el-Ukayli anlattı; dedi ki: Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir kendinden geçinceye kadar Kuranı okumaya devam ederdi. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Said el-Cüreyriden şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-Ala Yezid b. Abdullah b. eşŞıhhir, Mushafı okuyordu. Mutarrif ona, “Bu günden sonra bize Mushafını okuma.” dedi. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan ve Yahya b. Huleyf b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-Alayı sakalını sarıya boyamış olarak gördüm. Bize arim b. el-Fadl ve Müslim b. İbrahim haber verdiler; dediler ki: Bize Ayen b. Abdullah Ebu Hafs el-Ukayli anlattı; dedi ki: Ebül-Melih el-Hüzeli bana uğradı. O zaman ben, Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir Ebül-Alanın kefenini dikiyordum. “Ona, dirilerin elbiselerinde olduğu gibi düğmeler dik.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebül-Ala, Basrada 111 senesinde vefat etti. Başkaları şöyle dedi: Ömer b. Hübeyrenin valiliği zamanında vefat etti. Sika bir zattı. Kendisinden sahih olarak rivayet edilen hadisler vardır.