3803. Ebu Meryem el-Hanefi Adı, İyas b. Dubeyh b. el-Muharriş b. Abduamr b. Ubeyd b. Malik b. el-Muabbir b. Abdullah b. ed-Dul b. Hanife b. Lüceym b. Sab b. Ali b. Bekir b. Vaildir. Aslen Yemame ehlinden olup Müseylimenin arkadaşlarındandı. Yemame savaşında Zeyd b. el-Hattab b. Nüfeyli öldürmüştü. Sonra tövbe edip Müslüman oldu. Müslümanlığı güzel ve sağlamdı. Ömer b. el-Hattab zamanında İmran b. el-Husayndan sonra Basra valiliğine getirildi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan anlattı. O Muhammed b. Sirinden, o da Ebu Meryem el-Hanefiden rivayet ettiğine göre: Ömer b. el-Hattab kendisine ait bir deve ağılına girdi ve çıktı. Oradan çıkarken Kuran okumaya başladı. Ebu Meryem kendisine şöyle dedi: “Ya Emirül-Müminin! Sen heladan çıktın.” Ömer, “Müseylime mi sana bu şekilde fetva verdi?” dedi. Raviler dediler ki: Ebu Meryem, Ahvaz civarında Senbil denilen yerde vefat etti. Az sayıda hadis rivayet edenlerdendir.
3804. Kab b. Sur [Kab b. Sur] b. Bekir b. Abd b. Salebe b. Süleym b. Zühl b. Lakit b. el-Haris b. Malik b. Fehm b. Ganm b. Udsan b. Abdullah b. Zehran b. Kab b. Abdullah Malik b. Nasr. Ezd kabilesindendir. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Miğvel anlattı, dedi ki: eş-Şabiyi şöyle derken işittim: Bir kadın Ömer b. el-Hattaba gelip şöyle dedi: “Sana dünya ehlinin en hayırlısını şikayet ediyorum. Onun ameli gibi ameli olan bir adam yoktur. Gece kalkar sabah oluncaya kadar namaz kılar, akşam oluncaya kadar da gündüzleri oruç tutar.” Sonra utanarak şöyle dedi: “Ya Emirül-Müminin! Benim [Nikahımı feshetmek suretiyle] beni kurtar!” Bunun üzerine Ömer dedi ki: “Allah senin hayrını versin. Övgünü güzel yaptın. Biz de senin sıkıntını giderdik.” Kadın dönüp gidince Kab b. Sur, Ömere, “Ya Emirül-Müminin! Şikayetini sana çok özlü bir şekilde anlattı.” dedi. Ömer, “O neyi şikayet etti ki?” dedi. Kab, “Kocasını.” dedi. Ömer, “Kadını bana çağırın.” dedi. Sonra Kaba, “Kocasıyla arasında hüküm ver.” dedi. Kab, “Hükümü veriyorum. Sen de şahid ol!” dedi. Ömer, “Benim anlamadığım bir konuyu sen anladın.” dedi. Kab dedi ki: Allah, “Hoşunuza giden kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın.” buyuruyor. [Kocası gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kıldığı için kadının hakkını korumak maksadıyla ona şöyle dedi:] Üç gün oruç tut, bir gün hanımın yanında kal, oruç tutma. Hanımının yanında üç gece ibadet et, bir geceyi de onunla geçir.” Ömer, “Bu, birincisinden [kadının şikayetini anlamandan] daha çok hoşuma gitti!” dedi. Daha sonra Ömer, Kabı Basra ehline kadı olarak gönderdi. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler. Onlar Zekeriyya b. Ebu Zaideden, o da eşŞabiden şunu rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, Kab b. Suru Basraya kadı olarak gönderdi. Bize Abdullah b. İdris haber verdi. O Husayndan, o Ömer b. Cavandan, o da el-Ahnef b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Cemel vakasında iki ordu karşı karşıya gelince, Kab b. Sur mushafını çıkardı. Bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturup öğüt veriyordu. Bu esnada bir ok geldi ve onu öldürdü. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Eyyubdan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Sirini Ebu Maşere şöyle derken işittim: Sizin bazı arkadaşlarınızın Kab b. Sura uğradığı haberi bana ulaştı. O, iki saf arasında kalıp da yere yıkılıp öldürülendir. Mızrak gözüne isabet etmiş ve şöyle demişti: “Senden daha güzel hak ile hüküm veren bir kafir görmedim.” İlim ehlinden bazıları da şöyle demişlerdir: Talha, ez- Zübeyr ve Ayşe Basraya geldikleri zaman Kab b. Sur fitneden uzak kalmak için bir eve girdi. Sadece yiyeceğini ve içeceğini alacak kadar küçük bir delik bırakarak evin her tarafını kapattı ve çamurla sıvattı. Ayşeye, “Eğer Kab b. Sur seninle beraber çıkarsa Ezd kabilesinden hiç kimse geride kalmaz.” denildi. Ayşe gidip ona seslendi ve onunla konuştu; fakat o cevap vermedi. En sonunda Ayşe, “Ya Kab! Ben senin annen değil miyim? Benim senin üzerinde hakkım yok mu? Ben insanların arasını ıslah etmek istiyorum.” dedi. Bunun üzerine Kab bulunduğu yerden çıktı, Mushafı eline aldı ve açtı. İki taraf arasında yürüyerek onları Kuranda olan şeye davet etti. Bu esnada mızrak gibi bir ok kendisine isabet etti ve onu öldürdü. O, hayır ve iyilikle bilinen bir insandı. Hakkında hiçbir kötü söz söylenmemiştir.
3805. el-Ahnef b. Kays Adı, ed-Dahhak b. Kays b. Muaviye b. Husayn b. Hafs b. Ubade b. en-Nezzal b. Mürre b. Ubeyd b. Mukais b. Amr b. Kab b. Sad b. Zeydümenat b. Temimdir. Annesi Bahile kabilesinin Beni Kırad kolundandır. Annesi onu, ayağı içe doğru ahnef [topal] olarak doğurmuştu. Annesi onu oynatarak şöyle dedi: Allaha yemin olsun ki, ayağında eğrilik olmasaydı, Kabile içinde onun gibi [değerli] bir çocuk olmazdı. el-Ahnefin künyesi, Ebu Bahrdır. Az konuşan, güvenilir ve sika bir insandı. Ömer b. el-Hattab, Ali b. Ebu Talib ve Ebu Zerden hadis rivayetinde bulunmuştur. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Ali b. Zeydden, o el- Hasandan, o da el-Ahnef b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Osman b. Affan zamanında bir ara Kabeyi tavaf ediyordum. Beni Leysten bir adam bana yaklaştı, elimi tuttu ve şöyle dedi: “Sana bir müjde vereyim mi?” Ben, “Evet!” dedim. Bana dedi ki: “Hatırlamaya çalış! Hani Allah Resulü beni, senin kabilen olan Beni Sada göndermiş, ben de onlara İslamı anlatıp davet ediyordum. O zaman sen bana, Bizi hayırlı bir şeye çağırıyorsun. Ben güzellikten başka bir şey işitmiyorum. demiştin. Ben bu durumu Allah Resulüne anlattığımda, Allahım! Ahnefi bağışla. dedi.” Ahnef diyor ki: “Benim bundan başka arzuladığım bir şey yoktu.” Bize İsmail b. İbrahim haber verdi. O Eyyubdan, o Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Bana haber verildiğine göre Ömer, Beni Temim ile ilgili bir şeyler söyledi ve onları zemmetti. Bunun üzerine Ahnef, “Ey Müminlerin Emiri! İzin ver, ben konuşayım.” dedi. Ömer, “Konuş.” dedi. Ahnef, “Beni Temimden bahsettin ve onlar hakkında zemmi ve kötülemeyi genelleştirdin. Öncelikle onlar da insandır. Onların da iyileri var, kötüleri var.” dedi. Ömer, “Doğru söyledin!” dedi ve güzel sözü sebebiyle onu affetti. Uzakta duran el-Hutat kalktı ve şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! İzin ver, ben de konuşayım.” Ömer, “Otur. Reisiniz Ahnefin konuşması sizin için yeterlidir.” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Ebu Süveyd el-Muğireden, o da el- Hasandan şunu rivayet etti: Ahnef, Ömere geldi. Ömer onu tam bir sene hapsetti. Sonra, “Seni niçin hapsettiğimi anladın mı? Allah Resulü bizi her bilgili münafıktan korkuttu. İnşaallah sen onlardan değilsin.” dedi. Bize arim b. el-Fadl ve el-Hasan b. Musa haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Ali b. Zeyd anlattı. O el-Hasandan, o da el-Ahneften şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattabın yanına geldiğimde beni bir sene yanında hapsetti. Sonra, “Ya Ahnef! Ben seni imtihan ettim ve denedim. Sende hayırdan başka bir şey görmedim. Ben senin dış yüzünün güzel olduğunu gördüm. Ümid ederim ki, iç yüzün de dış yüzün gibidir. Biz aramızda şöyle konuşuyoruz: Bu ümmeti ancak bilgin olan münafıklar helak eder.” dedi. Sonra Ömer Ebu Musa el-Eşariye şöyle yazdı: Bundan sonra el-Ahnef b. Kaysa yaklaş, onunla istişare et ve onu dinle. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Kab Sahibül-Harir el-Ezdi anlattı; dedi ki: Bize Ebülasfar şunu anlattı: Ahnef, Horasan üzerine gidecek olan orduya komutan tayin edilmişti. İrana gelince soğuk bir gecede cünüp oldu. Hizmetçilerini ve askerlerini uyandırmadan tek başına su aramaya koyuldu. Dikenli bir ağaç [bitki] üzerine bastı ve ayakları kanamaya başladı. Sonunda [su yerine kar buldu. Karı eritti ve gusletti. Kalktığında elbisesinin üzerinde iki yeni ayakkabı buldu. Onları giydi. Sabah olunca olanları arkadaşlarına anlattı. Onlar da, “Allaha yemin olsun ki, biz senin bu durumundan bir şey anlamadık.” dediler. Bize Abdullah b. Cafer er-Rakki haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Amr anlattı. O Mamerden, o da el- Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Bir kavmin şerefi ve mertebesi yüksek olan kişisi [şerif] olarak, el-Ahneften daha üstün olanını görmedim. Bize Affan b. Müslim ve el-Hasan b. Musa haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Beni Temimden bir yaşlıdan [şeyh], o da el-Ahnef b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Cevap korkusu beni çok konuşmaktan menetti. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak ve Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdiler. Onlar İbn Avndan, o da el- Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyenin yanında bir konuyu anıp konuştular. Fakat el- Ahnef suskundu. Muaviye, “Konuş Ya Eba Bahr!” dedi. Ahnef, “Yalan söylersem Allahtan korkarım, doğru söylersem sizden korkarım.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Arara b. el-Berind anlattı. O İbn Avndan, o da el-Hasandan şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnef şöyle dedi: Ben halim değilim, fakat halim olmaya çalışıyorum. Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi. O da Yunus b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Bana el- Ahnefin mevlalarından biri dedi ki: el-Ahnefin Kuran okumadığı bir zaman çok azdı. Yunus dedi ki: Mushaflara bakmak önceki salih insanların ahlakıydı. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Rüzayk b. Rüdayh anlattı. O Seleme b. Mansurdan, o da babası Mansurun el-Ahneften satın aldığı bir köleden şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnef, bütün geceyi namazla geçirirdi. Lambayı yakınında tutar ve parmağını onun üstüne koyarak şöyle derdi: “Hisset.” Sonra şöyle devam ederdi: “Ya Ahnef! Falan gün falan işi şu şekilde yapmaya seni ne sevketti?” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Süleym b. Ahdar anlattı; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Muhammed b. Sirinden şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnef bir askeri birliğin içinde bulunuyordu. Gecenin ortasında bir ses işitti. Şu mısraları söyleyerek hemen o tarafa doğru koştu: Her reisin hakkıdır, Mızrakların sivriltilmesi veya inceltilmesi… Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da Davuddan şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam el-Ahnefe gelerek ona bir şey sordu, o da adama şöyle cevap verdi: “Benim onda bir payım var, bundan başka fazladan bir hakkım yok. Atımın da iki payı var, atımın o iki paydan başka fazladan bir hakkı yoktur.” Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Babamı şöyle derken işittim: el-Ahnef b. Kaysa, “Sen bir yaşlı adamsın, oruç seni zayıflatır.” denildiğinde şöyle dedi: “Ben onu uzun şer için hazırlıyorum.” Bize Affan b. Müslim ve Musa b. İsmail haber verdiler; dediler ki: Bize Abdullah b. Bekir b. Abdullah el-Müzeni anlattı. O da Mervan el-Asfardan şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnef b. Kaysı şöyle derken işittim: “Allahım! Eğer beni bağışlarsan, buna ehilsin; eğer beni cezalandırırsan, ben buna layıkım.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Eşheb anlattı; dedi ki: Bize Beni Avftan Amr b. Zabyan et-Teymi b. Ubeyd anlattı. O da Ebül- Muhayyisten şöyle dediğini rivayet etti: Abdülmelikten el-Ahnefe kendisinin yanına gelme davetini ihtiva eden bir mektup geldiği zaman onun yanında oturuyordum. [Mektubu okuyunca] şöyle dedi: “İbnüz-Zerka beni Şam halkına vali yapmak istiyor. Allaha yemin olsun ki, benimle onlar arasında ateşten bir dağ olsun; onlardan bize gelen o ateşte yansın; bizden de onlara giden o ateşte yansın isterdim.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Attaf b. Halid anlattı. O Abdülaziz b. Kureyr el-Basriden şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnefe, “Ya Ebu Bahr! Çok acelecisin.” denildi: el-Ahnef dedi ki: “Üç şeyde acelecilik yapmam gerektiğini anladım: Vakti girdiği zaman namazımı ilk vaktinde eda etmemde, öldüğüm zaman kabir çukurunda kayboluncaya kadar cenazemin gömülmesinde, kızımı dengi birisi istediği zaman onu evlendirmemde.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da el-Ezrak b. Kaystan şunu rivayet etti: el-Ahnef b. Kays, hükümdar için ayrılmış özel odada [hünkar mahfilinde] Cuma namazı kılmaktan hoşlanmazdı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da el-Ezrak b. Kaystan şunu rivayet etti: el-Ahnef b. Kays, Cuma günü imam minbere çıkmadan önce insanların omuzlarına basa basa ön tarafa gitmekten hoşlanmazdı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da İsmailin şöyle dediğini rivayet etti: el-Ahnefin üzerinde çevresi ipekli bir elbise gördüm. Bize Şihab b. Abbad el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Humeyd er-Rüasi anlattı. O da İsmail b. Ebu Halidin şöyle dediğini rivayet etti: İsmail, el-Ahnef b. Kaysı, bir katırın üzerinde etrafı ipekli ve yenleri kesik bir elbise ile ipekten bir sarıkla gördüğünü söyledi. el-Ahnef, Musab b. ez-Zübeyrin arkadaşı idi. Kufeye geldiğinde Musab b. ez-Zübeyr orada vali idi. Kufede onun yanında vefat etti. Musab b. ez-Zübeyrin onun cenazesinde ridasız [kalın üst şalı ve aba gibi üste giyilen bir elbisesi olmadan] yürüdüğü görüldü.
3806. Ebu Osman en-Nehdi Adı, Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adi b. Vehb b. Rebia b. Sad b. Cezime b. Kab b. Rifaa b. Malik b. Nehd b. Zeyd b. Leys b. Sud b. Eslem b. el-Haf b. Kudaadır. Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi. O -rivayet ettiği bir hadisinde- İmran b. Hudeyrden şunu rivayet etti: Ebu Osman en-Nehdinin ismi Abdurrahman b. Mül şeklinde geçer. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize el-Haccac b. Ebu Zeynep Ebu Yusuf haber verdi; dedi ki: Ebu Osman en-Nehdinin şöyle dediğini işittim: Biz Cahiliye devrinde taşa ibadet ederdik. Sonra bir adamın şöyle dediğini işittik: “Ey yolcular! Rabbiniz [taptığınız] kayboldu, onu arayın.” Bu söz üzerine her tepe ve her vadiyi aradık. Bu şekilde biz onu ararken birisinin şöyle seslendiğini duyduk: “Biz sizin Rabbinizi veya bir benzerini bulduk.” O tarafa doğru gittik, aradığımız putu karşımızda gördük. Sonra onu bulduğumuz için birçok deveyi kurban olarak kestik. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Sabit b. Yezid anlattı; dedi ki: Bize asım el-Ahvel anlattı; dedi ki: Ebu Osmana “Peygamberi gördün mü?” dedim. “Hayır!” dedi. “Ebu Bekiri gördün mü? “ dedim. “Hayır! Fakat Ömer bizden zekatı alıp Peygambere götürürken üç defa kendisinin arkasından gittim.” dedi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı; dedi ki: Bize asım anlattı. O da Ebu Osmanın şöyle dediğini rivayet etti: Selman ile on iki sene arkadaşlık yaptım. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Humeyd haber verdi; dedi ki: Ebu Osman en-Nehdi şöyle dedi: Üzerimden 130 sene geçti. Emelimden başka kınadığım bir şeyim olmadı. Emelimi bu yaşımda hala taptaze buluyorum. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabit el-Bünaniden, o da Ebu Osman en-Nehdiden şöyle dediğini rivayet etti: Allahın beni hatırladığı zamanı biliyorum. Kendisine, “Nereden biliyorsun?” denildi. Dedi ki: “Allah Tebareke ve Teala şöyle buyuruyor: Siz beni zikrediniz ki ben de sizi hatırlayayım. Buna göre ben Allahı zikredersem, Allah da beni hatırlar. Biz Allaha dua ettiğimiz zaman, Allah da bize cevap verir.” Sonra şu ayeti okudu: “Bana dua ediniz ki, size cevap vereyim.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Talut Abdüsselam b. Şeddad anlattı; dedi ki: Ben Ebu Osman en-Nehdiyi zabıta görevi yaparken gördüm. Gelip yankesicileri yakalardı. Bize Ebu Gassan Malik b. İsmail en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Ebu Osman en-Nehdi Kufe sakinlerindendir. Ancak Nehdoğulları için Kufede bir ev yoktu. el-Hüseyn b. Ali öldürülünce Kufeden ayrılıp Basraya gitti ve “Ben Resulallahın kızının oğlunun öldürüldüğü bir beldede ikamet etmem.” dedi. Ebu Osman, Peygamber zamanını idrak etmiş; fakat onu görmemişti. Sika bir insandı. Amr b. elastan, Abdullah b. Mesuddan, Ebu Musa el-Eşariden, Selmandan, Üsameden ve Ebu Hüreyreden hadis rivayetinde bulundu. Haccac b. Yusufun Irak valiliğinin ilk senesinde Basrada vefat etti.
3807. Ebül-Esved ed-Düeli Adı, Zalim b. Amr b. Süfyan b. Amr b. Hıls b. Yamer b. Nüfase b. Adi b. ed-Düel b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanedir. Şair bir zattı ve Şiilerdendi. İnşaallah hadiste sika idi. Abdullah b. Abbas Basradan çıkınca yerine Ebül-Esved ed-Düeliyi halef tayin etti. Ali b. Ebu Talib da bunu onayladı. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Katade anlattı; dedi ki: Ebül-Esved ed-Düeli şöyle dedi: Benim nazarımda insanların en çok buğzedileni, eğri büğrü her şeye diliyle küfreden kişidir.
3808. Ziyad b. Ebu Süfyan b. Harb [Ziyad b. Ebu Süfyan b. Harb] b. Ümeyye b. Abdüşems. Annesi, el-Haris b. Kelede es-Sekafinin cariyesi Sümeyyedir. Bazıları onun için Ziyad b. Ebih demişlerdir. Bazıları da Ziyad el-Emir derlerdi. Muaviye, onun kardeşi olduğunu ilan edince, onu Basra valisi olarak atadı ve ayrıca Kufeyi de ona bağladı. Ziyad kışı Basrada, yazı ise Kufede geçirirdi. Kufeden ayrıldığında oraya Amr b. Hureysi yerine vekil bırakırdı. Basradan ayrıldığında ise oraya Semüre b. Cündebi yerine vekil bırakırdı. Ziyad kurradan veya fukahadan değildi. Ancak Ebu Musa el-Eşariinin katibi olarak bilinirdi. Kendisi Ömerden hadis rivayetinde bulunduğu gibi, ondan da birçok hadis rivayet edilmiştir. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubdan, o da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Ziyadın yüzüğünün resmi tavus kuşu şeklindeydi. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize kendisine Muhammed b. el-Haris denilen Kureyşten bir adamın anlattığına göre: Mürre nehrinin sahibi olan Mürre, Abdurrahman b. Ebu Bekir es-Sıddıka geldi. Mürre, onların mevlası idi. Abdurrahmandan kendisi için Ziyada bir mektup yazmasını istedi. Abdurrahman da “Abdurrahmandan Ziyada…” diye yazdı. Onu Ebu Süfyandan başkasına nisbet etti. Adam, “Senin mektubunu Ziyada götürürsem, beni dövdürür.” dedi. Sonra Ayşeye geldi. Ayşe, ona “Müminlerin annesi Ayşeden Ziyad b. Ebu Süfyana…” diye yazdı. Adam mektubu Ziyada götürünce ona “Yarın mektupla birlikte bana gel.” dedi. Ertesi gün insanları topladı ve adama “Ey genç! Mektubu oku!” dedi. Adam mektubu “Müminlerin annesi Ayşeden Ziyad b. Ebu Süfyana…” diye başlayarak okudu. Sonra Ziyad, o adamın ihtiyacını gördü. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Ebu Hind haber verdi. O da amirin şöyle dediğini rivayet etti: Ziyada geride varis olarak bir hala ve bir teyze bırakan adamın miras durumu getirildiğinde şöyle dedi: “Bu konuda Ömer b. el-Hattabın nasıl hüküm verdiğini biliyor musunuz? Allaha yemin olsun ki, bu konuda Ömerin hükmünü insanlar arasında en iyi bilen kişi benim. Ömer, teyzeyi kız kardeş makamına, halayı da erkek kardeş makamına koydu. Halaya üçte iki, teyzeye ise üçte bir verdi.” Bize bir adam haber verdi; dedi ki: Bize Zekeriyya b. Ebu Zaide anlattı. O amirden, o da Ziyaddan Allahın “Ve Faslal-Hitab [güzel konuşma]” ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “Allaha hamdettikten sonra…” Ravi dedi ki: Ziyad b. Ebu Süfyan Fetih yılında Taifte doğdu. Hicretin 53. yılında, Muaviye b. Ebu Süfyanın valiliğini yaparken Kufede vefat etti.
3809. Abdullah b. el-Haris [Abdullah b. el-Haris] b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib b. Haşim. Künyesi Ebu Muhammeddir. Annesi Hind bt. Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyyedir. Peygamber zamanında dünyaya geldi. Ömer b. el-Hattabın el-Cabiyedeki hutbesini dinledi. Osman b. Affan, Übey b. Kab, Huzeyfe b. el-Yeman, Abdullah b. Abbas ve babası el-Haris b. Nevfelden hadis dinledi. Abdullah b. el-Haris babasıyla birlikte Basraya gidip orada kendileri için bir ev edindiler. Mesud b. Amrın isyan hareketi ortaya çıkınca Ubeydullah b. Ziyad Basradan çıktı. İnsanlar kendi aralarında ihtilaf halindeydi. Kabileler ve aşiretler birbirlerini davet edip toplandılar. Kendi aralarında birleşip Abdullah b. el-Haris b. Nevfeli kendilerine imam tayin edip, namazda onu öne geçirdiler ve vergilerini ona verdiler. Abdullah b. ez-Zübeyre bir mektup yazıp “Biz ondan razıyız” dediler. Abdullah b. ez-Zübeyr de onun Basra valiliğini onayladı. Abdullah b. el-Haris b. Nevfel minbere çıkıp Abdullah b. ez-Zübeyr adına biat aldı. Öyle ki kendisini uyku iyice bastırdığı halde bir nevi uyku halinde elini uzatarak biat almaya devam etti. Sühaym b. Vüseyl el- Yerbui bu biatla ilgili olarak şöyle demiştir: Ben, uyanık olarak biatta bulundum, biatımı tastamam yaptım. O, uyurken ben ona biatta bulundum, bu da onun için yeni bir yol oldu. Abdullah b. el-Haris b. Nevfel, Abdullah b. ez-Zübeyr kendisini azledinceye kadar Basra valiliğine devam etti. İbnüz-Zübeyr, el-Haris b. Abdullah b. Ebu Rebia el- Mahzumiyi vali tayin edince, Abdullah b. el-Haris b. Nevfel Basradan çıkıp Umana gitti ve orada vefat etti.
3810. Ebu Sufre el-Ateki Adı, Zalim b. Serrak b. Subh b. Kindi b. Amr b. Adi b. Vail b. el-Haris b. el-Atik b. el-Esed b. İmran b. Amr Müzeykıya b. amir Maüssema b. Harise el-Gıtrif b. İmruülkays b. Salebe b. Mazin b. el-Ezddir. Ebu Sufre, Debanın Ezd kabilesindendir. Deba, Uman ile Bahreyn arasında bir yerdir. Ahalisi Müslüman olup bu hususu bildirmek üzeri Peygambere bir heyet göndermişlerdi. Peygamber de onlara zekat memuru olarak Deba halkından olan Huzeyfe b. el-Yeman el- Ezdiyi göndermiş ve bir mektup yazarak burada zekat için farz olan hususları belirtmiştir. Huzeyfe bu mektup doğrultusunda onların mallarından zekatlarını alıyor ve fakirlerine veriyordu. Allah Resulü vefat edince irtidat ettiler ve zekat vermediler. Huzeyfe bu durumu Ebu Bekire yazdı. Ebu Bekir de onlarla savaşmak için üzerlerine İkrime b. Ebu Cehili gönderdi. Onlar yine zekat vermeyi reddettiler. Bunun üzerine savaş oldu ve Allah İkrimeyi zaferle rızıklandırıp, onları hezimete uğrattı. Savaş çetin geçmişti. Deba kalesine sığınmak mecburiyetinde kaldılar. Müslümanlar kalelerini de muhasara altında tutunca, sonuçta Huzeyfe b. el-Yeman el- Ezdinin hükmünü kabul ettiler. Onların eşrafından 100 kişi öldürüldü ve zürriyetleri köleleştirildi. Bu köleler Medineye Ebu Bekire gönderildi. O zaman aralarında, henüz büluğ çağına girmemiş bir çocuk olan Ebu Sufre de vardı. Ebu Bekir onu öldürmek isteyince Ömer kendisine, “Ey Allah Resulünün halifesi! Bu topluluk malları hakkında cimrilik yapmış olan bir kavimdir.” dedi. Ölünceye kadar Ebu Bekir, onları serbest bırakmayıp Remle bt. el-Harisin evinde hapsetti. Ömer b. el-Hattab halife olunca onları çağırdı ve kendilerine, “Nihayet, sizin durumunuz bana kaldı. Artık hürsünüz. Sizden fidye de istemiyorum. İstediğiniz memlekete gidebilirsiniz.” dedi. Onlar da Medineden çıkıp Basraya gittiler. Bazıları kendi memleketlerine döndü. Ebu Sufre -o, Ebül-Mühellebdir- Basrada kalıp oraya yerleşenlerdendir. Orada kendisinin ve çocuklarının şerefi ve mertebesi yüceldi.
3811. Ebül-Acfa es-Sülemi Adı, Herimdir. Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu.
3812. es-Saib b. el-Akra es-Sekafi Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Az sayıda hadis rivayet edenlerdendir.
3813. Huceyr b. er-Rebi el-Adevi Adi b. Abdümenat b. Üd b. Tabiha b. İlyas İbn Mudaroğullarındandır. Ömerden hadis rivayetinde bulundu. Az sayıda hadis rivayet edenlerdendir.
3814. Kardeşi Hureys b. er-Rebi el-Adevi Ömerden hadis rivayetinde bulundu. O da az sayıda hadis rivayet edenlerdendir.
3815. el-Akra Ömerin müezzinidir. Ömerin üskufu [yüksek dereceli papaz] çağırıp “Kitaplarınızda falan ibareyi buluyormusunuz?” dediğini rivayet etti. Abdullah b. Şakik el-Ukayli de kendisinden rivayette bulunmuştur.
3816. Dabbe b. Mihsan el-Anezi Aneze b. Esed b. Rebia b. Nizardandır. Ömer b. el- Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Az sayıda hadis rivayet edenlerdendir.
3817. amir b. Abdullah b. Abdülkays [amir b. Abdullah b. Abdülkays] el-Anberi. Künyesi Ebu Amrdır. Künyesinin Ebu Abdullah olduğu da söylenmiştir. Temimoğullarındandır. Ömerden hadis rivayetinde bulunmuştur. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Amr anlattı. O Muhammed b. Vasiden, o da amir b. Abdükaystan şunu rivayet etti: amir Ömerden 2.000 [dirhem] ata alıyordu. Ömer, amirin istemesine fırsat vermeden hemen onun atasını verirdi. amir ehline dönünce aldığı atayı onların üzerine atar; onlar sayarlar ve atada hiçbir eksiklik olmadığını görürlerdi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ayyaş anlattı. O Hişamdan, o da İbn Hassandan şöyle dediğini rivayet etti: İbn Sirinin şöyle dediğini zannediyorum: amir b. Abdükays atasını çıkardı; bir adamı çağırıp onu taksim etmesini emretti. Adam da onu taksim etti. Adam “Bu kadar yeter!” dedi. Ancak amir arttırmaya devam etti. Adam, “Bu kadarı fazladır. Öyle zannediyorum ki Emir senin ne yapacağını bildiği için sana fazla fazla vermiş.” dedi. O da, “Emirden daha güçlü veya daha haklı birisi mi var zannediyorsun?” dedi. amire, “Falan kadın, Cennette senin hanımındır.” denildi. Sonra o kadını araştırmaya koyuldu. Onun, kötü bir Arap ailesinin koyun güden cariyesi olduğunu gördü. Cariye onların yanına geldiği zaman ona küfrediyorlar, ona kötü davranıyorlar ve ona iki adet çörek atıyorlardı. O da bu çöreklerden birisini ailesine götürüp onlara veriyordu. Bu cariye onlardan kendisine sabah yiyeceği vermelerini istediği zaman, yine ona iki çörek atarlardı, o da her ikisini de alıp ev halkına götürüp onlara veriyordu. Bu cariye oruç tutar ve tek bir çörekle iftar ederdi. amir diyor ki: Ben onu takip ettim. Uygun bir yere geldi, koyunları orada bıraktı, sonra kalkıp namaz kıldı. Namazı bitirince kendisine “Bir ihtiyacın var mı, bana söyle.” dedim. Cevaben, “Hayır, yok.” dedi. Ben ısrar edince dedi ki: “İki beyaz kefenim olup da yanımda bulunmalarını çok arzu ederdim.” Ona, “Sana niçin küfrediyorlar?” diye sordum. Bana, “Bunda benim için bir sevap olduğunu ümit ediyorum.” dedi. Sonra amir, o cariyenin sahiplerinin yanına gidip onlara, “Şu cariyenize niçin küfrediyorsunuz?” diye sordu. Onlar, “Bize bir kötülük yapmasından korkuyoruz.” dediler. Sonra oraya, o ailenin başka bir cariyesi geldi. O, çoban olan cariye gibi değildi ve ona küfretmiyorlardı. amir, “Onu bana satmaz mısınız?” dedi. Onlar, “Bize şu kadar para versen de biz onu satmayız.” dediler. Sonra amir gidip iki bez aldı. Çoban olan cariyenin yanına geldiğinde, o henüz yeni vefat etmişti. amir, “Onun defin işlerini bana bırakın.” dedi. Onlar “Evet [bıraktık]!” dediler. amir de, cenaze namazını kılıp onu defnetti. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman rivayet etti; dedi ki: Bana Malik b. Dinar haber verdi; dedi ki: Bana falan kişi şunu rivayet etti: amir b. Abdükays geniş bir yerden geçiyordu. Aniden kendisine zulmedilen bir zimmi ile karşılaştı. amir ridasını çıkarıp attı. Sonra “Ben hayatta iken Allahın zimmetinin korunduğunu görmeyecek miyim?” dedi ve zimmiyi kurtardı. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari anlattı; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Makıl b. Yesarı tanıyan ilk kişi amir idi. Tanışma yeri olarak Rahbede bir yerden bahsetti. amir, başkaları tarafından yakalanmış zimmi bir adamla karşılaştı. Yakalayanlarla zimmi hakkında konuşmak istedi, fakat onlar konuşmayı kabul etmediler. Bir daha onlarla konuşmayı denedi, fakat yine kabul etmediler. Sonra onlara şöyle dedi: “Siz yalan söylüyorsunuz. Allaha yemin olsun ki, bugün siz, Allahın zimmetine [veya Allah Resulünün zimmetine] zulmedemeyeceksiniz. Ben buna şahidim.” Sonra inip zimmiyi onlardan kurtardı. İnsanlar şöyle diyorlardı: “amir et ve yağ yemez, mescitlerde namaz kılmaz, kadınlarla evlenmez, derisi başka bir insanın derisine temas etmez ve Ben İbrahim gibiyim. der.” Ben yanına geldim, huzuruna çıktım, üzerinde kapşonlu aba türü bir elbise vardı. Kendisine şöyle dedim: “İnsanlar senin et yemediğini söylüyorlar veya iddia ediyorlar.” Fakat o, acıktığımız zaman bize bir koyun getirilmesini emretti. Koyun kesildi ve biz hep beraber etinden yedik. Ona, “İnsanlar bir şeyler konuşuyorlar, bunlar hakkında ne diyorsun?” dedim. Bana dedi ki: Yağa gelince, “Ben şuradan geleni yiyorum.” Ebu Avn elini çöle doğru uzattı ve şöyle dedi: “Dağdan alınıp getirileni yemiyorum. İnsanların mescitlerde namaz kılmadığımı söylemelerine gelince; ben Cuma günü insanlarla birlikte namaz kılıyorum, sonra burada [evi işaret ederek] namaz kılmayı tercih ediyorum. Kadınlarla evlenmediğimi söylemelerine gelince; benim bir tek nefsim var, onun bana galip geleceğinden korktum. Kendimi İbrahim gibi zannettiğimi söylemelerine gelince ben böyle bir şey söylemedim. Dedim ki: Allahtan, beni peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle, salih insanlarla birlikte kılmasını umuyorum. Onlar ne güzel arkadaştır.” Bize Amr b. Kilabi haber verdi; dedi ki: Bana dedem es- Sabbah b. Ebu Abde el-Anberi anlattı; dedi ki: Bana kabileden ismini unuttuğum doğru ve güvenilir bir adam anlattı; dedi ki: Bir gazvede amir ile birlikteydim. Gaydanın yanına indiğimizde, eşyasını topladı, atının ipini bıraktı ve onu uzaklaştırdı. Sonra Gayda geldi. “Gece [amirin] ne yapacağına bakacağım.” dedim. [amir] tepede bir köşeye çekilip namaz kılmaya başladı. Sabahı dua ile karşıladı. Duasında şöyle diyordu: “Allahım! Senden üç şey istedim, bana ikisini verdin, birini vermedin. Allahım! Seni sevdiğim ve arzu ettiğim gibi sana ibadet edebilmem için onu da bana ver.” Sonra fecrin aydınlığı ortalığı kapladı. Beni görünce şöyle dedi: “Demek bütün gece beni gözetledin, bu hareketinden dolayı beni rahatsız ettin ve beni üzdün.” Bana karşı sesini yükseltti. Ben de yaptığım şeyden dolayı üzüldüm. Ona, “Bu tutumunu bırak. Allaha yemin olsun ki, Rabbinden istediğin üç şeyi bana söyleyeceksin, yoksa gece olanları insanlara anlatırım. Bundan da hoşlanmazsın.” dedim. Bana, “Yazıklar olsun sana, böyle yapma,” dedi. Ben sözümün üzerinde olduğumu söyledim. Benim rahat durmayacağımı görünce, kendisi hayatta olduğu müddetçe kimseye söylememek şartıyla bunları söyleyebileceğini söyledi. Ben de “Senin için Allah şahidim olsun” dedim. Bunun üzerine durumu şöyle açıkladı: “Ben Rabbimden benden kadın sevgisini gidermesini istedim. Benim için dinim hakkında onlardan daha çok korktuğum bir şey yoktur. Allaha yemin olsun ki, bir kadın mı gördüm yoksa bir duvar mı; beni pek ilgilendirmiyor. Yine Rabbimden kendisinden başka kimseden korkmamayı istedim. Allaha yemin olsun ki, şu anda Allahtan başka kimseden korkmuyorum. Rabbimden, gece ve gündüz istediğim gibi kendisine ibadet edebilmem için benden uykuyu alıp gidermesini istedim, fakat bu isteğimi kabul etmedi.” Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam anlattı. O da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: amir b. Abdullah Rabbinden kış mevsiminde temizliği kendisinden hafifletmesini istedi. Abdest suyu kendisine ısıtılmış olarak getirilirdi. Kalbinden kadınlara karşı olan isteği çıkarıp atmasını istedi. Bundan sonra bir erkekle veya bir kadınla karşılaşması arasında fark görmüyordu. Namazda iken şeytan ile kalbi arasına bir engel koymasını istedi, fakat o namazda iken buna muktedir olamıyordu. Bir gazaya katıldığı zaman şöyle denmişti: “Burası arslan yatağıdır. Bir arslanın çıkıp sana saldırmasından korkuyoruz.” O şöyle dedi: “Rabbimden, başkasından korkmaktan haya ederim.” Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam anlattı; dedi ki: Katade şöyle dedi: amir dedi ki: Allahın kendi Kitabındaki bir cümle, bana dünyanın tümünden sevimlidir. Kendisine, “Ey Ebu Amr! Bu cümle nedir?” diye soruldu. Dedi ki: Allahın beni müttakilerden kılmasını istiyorum. Zira O şöyle buyuruyor: “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan rivayet etti; dedi ki: Bana bir muhaddis, el- Hasandan şunu rivayet etti: amir b. Abdülkays dedi ki: Allaha yemin olsun ki, eğer gücüm yetseydi, kederi tek bir keder yapardım. [Bütün gayesinin Allah rızası olmasını kastediyor.] el-Hasan dedi ki: Vallahi, öyle yaptı. Bize Abdullah b. Muhammed el-Kureşi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülcebbar b. en-Nadr es-Sülemi, kendisinin şeyhlerinden birinin şöyle dediğini rivayet etti: amir b. Abdullaha şöyle denildi: “Nefsine eziyet mi ettin?” Kolunun derisini tutarak dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, eğer gücüm yetseydi yeryüzü, et yağının pis kokusunu çok az görürdü.” Bize Abdullah b. Muhammed el-Kureşi haber verdi; dedi ki: Bize Ukbe b. Fedale, tahminime göre adı Sükeyn el- Heceri olan bir şeyhinden rivayet etti; dedi ki: amir b. Abdullah bir meyve ağacının yanından geçtiği zaman şöyle derdi: “Onunla aramız kesilmiş ve yasaklanmış bir şey.” Bize Affan b. Müslim ve Amr b. asım haber verdiler; dediler ki: Hammad b. Seleme, Sabit el-Bünaniden rivayet etti; dedi ki: amir b. Abdullah dedi ki: -Affan, “amcasının iki oğluna dedi:” derken, Amr da “erkek kardeşinin iki oğluna dedi:” şeklinde rivayet etti.- İşlerinizi Allaha bırakın, rahat edin. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman rivayet etti; dedi ki: Bize Malik b. Dinar rivayet etti; dedi ki: Bana Amr b. Abdükaysı gören birisi şöyle dedi: Kendisine zeytinyağı getirilmesini istedi, onu eline döktü. Cafer bu şekilde anlattı. Birini diğerine sürttü ve şu ayeti okudu: “Tur-i Sinada yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri [zeytinyağı] verir.” Sonra başını ve sakalını yağladı. Bize Hammad b. Mesade haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: amir b. Abdullah el-Anberi ile bir adam arasında bir konuşma vardı. amir, annesinde olan bir şey sebebiyle adamı ayıpladı. Daha sonra da sözüne devam etti. Kendisine “Senin güzel bir şey yapmadığını görüyoruz.” denildi. Bunun üzerine şöyle dedi: Sizin iyi yapmadığımı gördüğünüz o kadar çok şey var ki, ben onları sizden daha iyi biliyorum. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Şube b. Haccac anlattı. O Habib b. eş-Şehidden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bişrin, Sehm b. Şakiktan rivayetle şöyle dediğini işittim: amir b. Abdullahın yanına gittim. Şube dedi ki: Bazıları Abdükays demeyi hoş görmüyorlar. Ben amirin kapısında oturdum. Gusletmiş olduğu halde çıktı. Kendisine, “Kanaatimce sen gusül abdesti almaktan çok hoşlanıyorsun.” dedim. Bana, “[Evet.] Çokça guslederim. Sen ne demek istiyorsun?” dedi. “Bu konuda hadis olduğu için mi böyle yapıyorsun?” dedim. “[Evet.] Hadisi sevmiş olmam, beni böyle yapmaya sevketti.” dedi. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Sirin anlattı; dedi ki: amir b. Abdullaha “Niçin evlenmedin?” diye soruldu. “Benim malım, kabiliyet ve maharetim yok; Müslüman bir kadını yanıltamam.” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubdan, o da Ebu Kılabeden şunu rivayet etti: Bir adam amir b. Abdükaysın yanına gelip kendisine şöyle dedi: “Nedir bu yaptığın? Allah “Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik.” buyurmuyor mu?” amir dedi ki: Allah “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyurmuyor mu? Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan anlattı; dedi ki: Bize Meymun b. Mihran şunu rivayet etti: Basra valisi ona birisini göndererek, “Emirül-müminin sana neden kadınlarla evlenmediğini sormamı istedi.” dedi. amir, “Ben onları terk etmedim; ancak kadınlara evlenme teklif etmede çok zayıfım.” dedi. Adam, “Peki, peynir yememenin sebebi nedir?” diye sordu. amir, “Ben Mecusilerin bulunduğu bir yerde bulunuyorum. Hiçbir Müslüman, burada, peynirde ölmüş hayvandan bir parça bulunmadığına şahitlik etmiyor ki onu yiyeyim.” dedi. Adam, “Peki, emirlerin yanına gelmekten seni alıkoyan şey nedir?” diye sordu. amir, “Sizin kapılarınızın önünde hacetlerini arzedenler çok. Onları çağırıp ihtiyaçlarını görün. Emirlere ihtiyacı olmayanları bırakın.” dedi. Bize Attab b. Ziyad haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Yezid b. Cabir haber verdi; dedi ki: Bilal b. Sad bana şunu anlattı: amir b. Abdükays ile ilgili olarak Ziyada bazı şeyler söylendi. Birisi şöyle dedi: Şurada bir adam var; kendisine “İbrahim [Peygamber] senden daha hayırlı değildir.” denildiğinde susuyor ve kadınlarla evlenmiyor. Ziyad, Osmana yazdığı bir mektupta, sözü edilen adamın bir deveye bağlanıp kerhen de olsa kendisine gönderilmesini istedi. Mektup Osmana gelince, amire bir adam görderip dedi ki: “İbrahim senden daha hayırlı değildir.” denildiğinde, sen sükut ediyormuşsun? amir, “Allaha yemin olsun ki, benim sükutum sadece şaşkınlıktandır. Ben onu o kadar çok seviyorum ki, Cennete girerken ben onun ayaklarının tozu olurum.” dedi. “Kadınlarla evlenmeyi neden terk ettin?” diye sordu. amir, “Allaha yemin olsun ki, ben onları terketmedim. Fakat ben biliyorum ki, ne zaman benim bir hanımım olsa, muhtemelen çocuk da olur. Çocuk olunca, kalbim dünyaya meyleder. Bunun için kadınlardan uzak kalmayı tercih ettim.” dedi. Adam onu bir devenin üzerine bağlayarak Şama gönderdi. Şama geldiğinde, Muaviye onu el-Hadra sarayında misafir etti ve ona bir cariye gönderdi. Cariyeden de onun durumunu kendisine bildirmesini istedi. amir sahur vakti çıkar, hava aydınlanıncaya kadar kimse onu göremezdi. Muaviye ona yemeğini de gönderdi. Ondan gelen hiçbir şeye itiraz etmezdi. Kendisine getirilen ekmek parçalarını suya koyar, onları yer ve suyu da içerdi. Sonra kalkar sabah ezanını işitinceye kadar ibadet ederdi. Sonra çıkıp gider, önceki çıkışı gibi artık kimse onu görmezdi. Muaviye, Osmana durumunu anlatan bir mektup yazdı. Osman da Muaviyeye bir mektup yazıp şöyle dedi: “Onu senin yanına ilk giren ve son çıkan kişi yap. Ona, on köle ve on tane de binek hayvanı ver.” Muaviyeye bu mektup ulaşıtığında amire bir adam gönderdi ve şöyle dedi: “Emirül-Müminin, bana sana on köle vermemi emretti.” amir “Benim üzerimde bir şeytan var. O bana galip gelmiş; ben on taneyi nasıl bir arada tutayım?” dedi. Muaviye, “Sana on tane de binek hayvanı vermemi emretti.” dedi. amir, “Benim tek bir katırım var. Kıyamet gününde ona bile fazla yük yüklediğimden dolayı Allahın beni sorguya çekeceğinden korkuyorum.” dedi. Muaviye, “Bana, seni huzuruma ilk giren ve son çıkan kişi yapmamı emretti.” dedi. amir, “Benim böyle bir şeyde gönlüm yok.” dedi. Bize Bilal b. Sad, amirin Rum toprağında gece gündüz bu katırına bindiğini ve gece gündüz mücahitleri taşıdığını gördüğünü rivayet etti. Yine Bilalin rivayet ettiğine göre o, gazi olarak ayrıldığı zaman durup arkadaşları izler, kendisine uygun bir sohbet gördüğü zaman onlara, “Efendiler! Ben sizinle, kendinizden bana üç haslet vermeniz şartıyla arkadaşlık yapmak istiyorum.” derdi. Onlar, “Nedir onlar?” diye sorunca amir, “Sizin hizmetçiniz olacağım, fakat hiç kimse hizmet konusunda benimle münakaşa etmeyecek. Ben müezzin olacağım; fakat içinizden hiç kimse müezzinlik konusunda benimle münakaşa etmeyecek. Gücümün yettiği kadar size infakta bulunacağım.” derdi. Onlar, “Evet!” deyince aralarına girerdi. İçlerinden biri bu konularda onunla münakaşa etmeye kalkışırsa, o topluluğu terkeder, başkasına katılırdı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman anlattı; dedi ki: Bize Said el-Cüreyri anlattı; dedi ki: amir b. Abdullah bir yere gönderildiği zaman kardeşleri de ona tabi olurdu. Hurma harmanına çıktığında onlara şöyle derdi: “Ben bir davetçiyim; bana dokunmayacağınıza dair söz verin!” “Ne diyorsan söyle. Biz senden bunu bekliyorduk.” derlerdi. amir, “Allahm! Kim beni jurnal ederse ve bana yalan söylerse, beni bulunduğum şehirden çıkarırsa ve beni kardeşlerimden ayırırsa… Allahım! Onların mallarını ve çocuklarını çoğalt, kendilerini sağlıklı kıl ve ömürlerini uzat.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Man en-Nehşeli anlattı; dedi ki: Bize Muaz b. Muaz el-Anberi el-Kadinin dedesi Nasr b. Hassan el-Anberi anlattı. O Ubeydullah b. el-Hasan el- Kadinin dedesi Husayn b. Ebül-Hur el-Anberiden şöyle dediğini rivayet etti: Şama geldim, amir b. Abdükaysı sordum. “İşte o şuradaki ihtiyar kadının himayesinde bulunuyor.” denildi. Kadının yanına gittim, ona amiri sorduğumda şöyle dedi: “O şu dağın eteğinde gece-gündüz namaz kılmaktadır. Eğer onunla görüşmek istersen iftar vaktini gözle.” Sonra yanına gittim, kendisine selam verdim. Bana, dün akşam birlikte olduğum adamın durumunu sordu. Kendi kabilesinden, ölenleri ve geride kalanları sormadı; akşam yemeğinden bahsetmedi. amire, “Ben sende farklı bir durum görüyorum.” dedim. “Nedir o?” dedi. “Bizim gözümüzden şu zamandan beri kayboldun. Akşam benimle buluşan adamı sordun.” dedim. “Seni salih bir insan olarak gördüm. Senin hangi halini sorayım?” dedi. “Kabilenden ölenleri ve geride kalanları sormadın! Benim onlarla ilişkili olduğumu biliyorsun.” dedim. “Senden bir kavmin halini neden sorayım ki: Ölenler ölmüş, ölmeyenler de ölecektir.” dedi. “Bana akşam yemeğinden söz etmedin?” dedim. “Biliyorum ki, sen emirlerin yemeğini yersin, benim yemeğim ise sert ve katıksızdır.” dedi. Sonra mescide girdim, bir baktım ki o Kabın yanında oturuyor. Aralarında Tevrattan bir bölüm vardı. Kab onu okuyordu. Hoşuna giden bir şeye rastlayınca Kab onu amire açıklardı. “ra” veya “za” harfine benzeyen bir şekil üzerine geldiklerinde, “Ya Ebu Abdullah! Biliyor musun bu nedir?” diye sordu. “Hayır.” dedi. Kab, “Bu, Allahın kitabında bulduğum bir rüşvettir ki, gözü kör eder, kalbi kitler.” dedi. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman anlattı. O da Malik b. Dinardan şöyle dediğini rivayet etti: Kab, amiri Şamda görünce, “Bu kimdir?” diye sordu. “amir b. Abdükays el-Anberi el-Basridir.” dediler. Kab, “O bu ümmetin rahibidir.” dedi. Bize İshak b. Ebu İsrail haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı; dedi ki: Bize Eyyub es-Sahtiyani anlattı; dedi ki: Bu topluluk Şama sürgün edildiği zaman aralarında Mezur, amir b. Abdükays ve Sasaa b. Suhan vardı. Onların suçsuz oldukları öğrenilince, Şamdan ayrılmaları emredildi. Bazıları ayrılıp gitti, bazıları kaldı. Şamda kalanlar arasında Mezur ve amir de vardı. Sasaa b. Suhan ise yer değiştirenlerdendi. Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Velid eş-Şeybani anlattı; dedi ki: Bize Muhalled anlattı; dedi ki: Vasılı şunu anlatırken işittim: amir insanlarla beraber gazaya çıktı. Müslümanlar bir yere gelip konakladılar, amir ise onlardan ayrılıp kiliseye gitti. Kilise kapısındaki ihtiyaç sahibi bir adama “Kimse içeri girip yanıma gelmesin.” dedi. Bir adam geldi ve “Emir içeri girmek için izin istiyor.” dedi. Adam emire izin verdi; o da içeri girdi. Emir, amire yaklaşınca amir ona şöyle dedi: “Bak, Allahaşkına! Allahı sana hatırlatarak söylüyorum ki; Allahtan, dünyada benden vazgeçmeni, ahirette ise benden uzak olmanı istiyorum.” Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Said b. amir anlattı. O da Esma b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: amir el-Anberi bir orduda bulunuyordu. Düşmanın büyüklerinden birinin cariyesi onun hissesine düştü. amire o cariyenin özellikleri söylenince, arkadaşlarına “Onu bana getirin, ben de bir adamım.” dedi. Dediği gibi yaptılar. amirin bu talebinden dolayı da sevindiler. Cariye, amire getirilince “Git! Sen Allahın yüzü hürmetine hürsün!” dedi. Ona, “Ya amir! Allaha yemin olsun ki, eğer isteseydin, sen onu şu veya şu şartlarda azat edebilirdin. “Ben mükafatı Rabbimden bekliyorum.” dedi. Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Esved b. Salim anlattı; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Said el-Cüreyriden şunu rivayet etti: Bir adam rüyasında Peygamberi gördü ve “Benim için istiğfarda bulun.” dedi. Peygamber ona “amir senin için istiğfarda bulunsun.” dedi. Adam, “amire gidip durumu anlattım. Öylesine duygulandı ki hıçkırarak ağladı.” dedi. Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi. O Ubeydullah b. Sevrden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Said b. Zeyd anlattı. O Said el-Cüreyriden, o da Mudarib b. Hazn et-Teymiden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyeye, “Size gelen topluluklardan kendilerini ibadete adamış olanları nasıl buldunuz?” diye sorduk. “Büyükleniyorlar ve tevazu kisvesi altında gizleniyor. Yalanla girip, aldatmayla çıkıyorlar. Ancak bir adam hariç. İşte o, adamdır!” dedi. “Ey Müminlerin Emiri! Kim o?” diye sorduk. “amir b. Abdükays.” dedi. Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Sehl b. Mahmud anlattı; dedi ki: Bize Süfyan anlattı; dedi ki: O da Ebu Musadan şöyle dediğini rivayet etti: amir şehirden çıkmak isteyince selam vermek için Mutarrife geldi, kapısını çaldı. Mutarrif hizmetçisine, “Bak, kim o?” dedi. Hizmetçi, “amir.” dedi. amir, Mutarrifin yanına gidip selam verdi, sonra ayrılıp gitti. Gecenin bir kısmı geçmişti ki, geri döndü, bir daha kapıyı çaldı. Mutarrif hizmetçisine, “Bak, kim o?” dedi. Hizmetçi, “amir.” dedi. [Hizmetçi] dedi ki: amir, Mutarrifin yanına gitti ve “Anam babam sana feda olsun, senin benden yüz çevirmen nedendir?” diye sordu. Mutarrif, “Allaha yemin olsun ki, beni senden ancak senin sevgin yüz çevirtti.” dedi. amir, Mutarrifi selamladı ve ona veda etti. Sonra gitti. Gecenin bir kısmı geçince yine döndü ve kapıyı çaldı. Mutarrif hizmetçisine, “Bak, kim o?” dedi. Hizmetçi, “amir.” dedi. Mutarrif çıkıp onun yanına gitti, önceden söylediği şeyleri yine ona söyledi; bu fiili üç kere tekrarladı. Bize Ahmed b. İbrahim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Beşir b. Ömer ez-Zehrani anlattı; dedi ki: Bize Hemmam anlattı. O da Katadeden şunu rivayet etti: amir b. Abdullahın huzuruna çıkılınca ağlamaya başladı. Kendisine, “Seni ağlatan nedir?” diye soruldu. “Ben ölümün aniden geleceğinden veya dünya hırsından dolayı ağlamıyorum. Öğle sıcağının susuzluğu ve kış gecelerinde ibadet üzerine ağlıyorum.” dedi. Bize Ahmed b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Abdüssamed b. Abdülvaris anlattı; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Humeyd b. Hilal anlattı; dedi ki: amir dedi ki: “Dünyada dört haslet vardır: Uyku, mal, kadın ve yemek. İkisinden nefsim tamamen vazgeçti. Benim mala ihtiyacım yok. Allaha yemin olsun ki, bir kadın gördüğümde kadın mı gördüm, duvar mı gördüm, benim için fark etmiyor. Fakat yemek ve uyku ihtiyacı hasıl olduğu zaman bunlardan uzaklaşamıyorum. Allaha yemin olsun ki, mücadelemle onlara zarar veriyorum.” Ravi dedi ki: Gece olduğu zaman onu kendine gündüz yapar, gündüz olduğu zaman onu kendine gece yapar, gündüzleyin uyur ve oruç tutardı.
3818. Ebül-aliye er-Riyahi Adı, Rufeytir. Riyahoğullarından bir kadın onu saibe olarak azat etmiştir. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Şuayb b. el-Habhabdan şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-aliye şöyle dedi: Bir kadın beni azat etmek niyetiyle satın aldı. Amcasının çocukları ona, “Sen onu azat edersen Kufeye gider, bir daha ilişkiniz kesilir.” dediler. Kadın beni mescitte bir yere getirdi, istiyorsan o yeri sana göstereyim. Kadın, “Sen saibesin.” dedi. Ravi dedi ki: Ebül-aliye bütün malını vasiyet etti. Bize Haccac b. Nusayr haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: “Altın, gümüş ve maldan neyi geride bıraktıysam onun üçte biri Allah yolundadır, üçte biri Peygamberin ehline harcanacaktır, üçte biri de Müslümanların fakirleri içindir. Hanımımın hakkını verin.” Ebu Halde dedi ki: Ona, “Buna gücün yeter. Mevlaların nerede?” diye sordum. Dedi ki: Sana söyleyeceğimi söylüyorum. Ben, hatırı sayılır Arabi bir kadının kölesi idim. Cuma günü beni karşıladı ve bana “Ey Lüka! Nereye gidiyorsun?” dedi. Ben “Mescide gidiyorum.” dedim. “Hangi mescide?” dedi. “Büyük Camiye gidiyorum.” dedim. “Koş, ey Lüka” dedi. O önden, ben de arkadan onu takip ederek yürüdük ve Mescide girdik. İmam minberde iken onunla karşı karşıya geldik. İmam elimi tuttu. Kadın, “Allahım! Onu kendi yanında benim için zahire yap. Şahid olun, ey mescid ehli! O Allah için bir saibedir. Kimsenin onun üzerinde, maruf dışında bir hakkı yoktur.” dedi. Sonra kadın beni bırakıp gitti. Bundan sonra bir daha hiç görüşmedik. Ebül-aliye dedi ki: Saibe; dilediği gibi hareket etme hakkına sahip olan kimsedir. Bize Amr b. el-Hüşeym ve Yahya b. Huleyf haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebülaliyeyi şöyle derken işittim: Biz bir köle grubuyduk. Bizden [çalışarak] sahibine ücret ödeyenler de vardı, ehline hizmet edenler de. Her gece Kuranı bir defa hatmediyorduk. Bir müddet sonra bu bize ağır gelmeye başladı ve iki gecede bir hatim yapmaya başladık. Bu da bize zor gelince üç gecede bir hatim yapar olduk. Bu da bize zor gelmeye başladı ve bazımız durumdan şikayet etti. Biz de Allah Resulünün ashabına gittik. Onlar bize her Cuma [haftada bir] veya yedi günde bir hatim indirmemizi öğrettiler. Bundan sonra namazımızı kıldık, uyuduk, bu bize zor gelmedi. Bize Abdüssamed b. Abdülvaris haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam anlattı; dedi ki: Bize Katade anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Peygamberinizin vefatından sonra on sene kadar el- Muhkemi okudum. Allah bana öyle iki nimet ihsan etti ki, hangisi daha üstündür bilmiyorum: İslama hidayet etmesi mi, beni Haruri kılmaması mı? Bize Yahya b. Huleyf b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde haber verdi; dedi ki: Ebül-aliye şöyle dedi: Ben sahibeme hizmet eden bir köle idim. O bana Kuranı açıktan okumayı ve Arapça yazmayı öğretti. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulünün ashabından Basrada hadis dinliyorduk. Bineklerine binip Medineye dönünceye kadar onların ağızlarından hadis işittik. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Bana Ebül-aliye anlattı; dedi ki: Ömerden en çok işittiğim söz şuydu: Allahım! Bize sıhhat ve afiyet ver ve bizi affet. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye kendisine ait bir köleyi azat etti ve şunu yazdı: Bu, benim Müslümanlardan azat ettiğim bir adamdır. Allah rızası için bu genç köleyi saibe olarak azat ediyorum. Herkesin bildiği iyi işlerin dışında kimsenin ona bir şey yaptırmaya hakkı yoktur. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Altmış veya yetmiş senedir sağ elimle zekerime dokunmuş değilim. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane anlattı. O Katadeden, o da Ebülaliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Bana verilen iki nimetten hangisinin daha üstün olduğunu anlayamıyorum: Allahın bana hidayeti nasip etmesi mi, yoksa beni Harurilerden kılmaması mı? Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Sellam b. Miskin anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Vasi anlattı. O da Ebül-aliye er-Riyahiden şöyle dediğini rivayet etti: İki nimetten hangisinin daha üstün olduğunu anlayamıyorum: Birincisi Allahın beni şerden kurtarıp İslama hidayet etmesi, ikincisi Haruri olmaktan kurtarması. Bize Yahya b. Huleyf anlattı; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Ali ve Muaviye zamanında tam savaşacak bir gençtim. Savaş bana en güzel yemeklerden daha sevimliydi. Hazırladığım en güzel savaş aletlerini kuşanıp yanlarına gittim. Baktım ki, birbirlerine karşı iki saf olmuşlar. O kadar çoklardı ki, safların uçları görünmüyordu. Bir grup tekbir getirdiği zaman diğeri de getiriyordu. Bir grup “La ilahe illallah” dediği zaman diğeri de söylüyordu. Sonra kendi kendime düşündüm ve “Hangi grubu kafir, hangi grubu mümin yerine koyacağım? Beni buna zorlayan şey nedir?” dedim. Akşam olmadan dönüp onları terk ettim. Bize Yahya b. Huleyf rivayet etti; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: Basra emiri iken İbn Abbasın huzuruna girdim. Eliyle beni tutup kendine doğru çekti. Öyle ki, tahtın üzerinde onun yanında oturdum. Beni Temimden bir adam “O bir mevladır.” dedi. O zaman benim üzerimde on beş dirhem değerinde bir gömlek, bir rida ve bir sarık vardı. “Bunu nasıl yapıyorsun?” diye sordu. “On iki dirheme ham kumaşı satın alıp, ondan gömlek ve sarık yapıyorum. Gömleğin altında üç dirhem değerinde bir izar bana kafi geliyor. Yirmi otuz dirhem değerinde bir de rida elde ediyorum. Böylece elbisem tamam oluyor.” dedim. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyenin üzerinde bir pantolon gördüm. Kendisine, “Evde sana pantolon giymek yakışık alıyor mu?” diye sordum. “O erkek elbisesidir, o tesettürdür.” dedi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyeyi şöyle derken işittim: Bir sarrafın veya bir aşarın [vergi toplayan] kapısı önünden geçersem, onların suyunu içmiyorum. Bize Affan b. Müslim ve arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Şuayb b. el-Habhabdan şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-aliye gelir ve “Bize evde ne varsa onu yedirin. Bize ikram etmek için bir şeyi satın alma hususunda kendinizi zorlamayın.” derdi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde haber verdi; dedi ki: Ebül-aliyeyi şöyle derken işittim: Abdülkerim Ebu Ümeyye beni ziyaret etti. Üzerinde yünden bir elbise vardı. Ona, “Bu ruhban elbisesidir. Müslümanlar ziyarette bulundukları zaman güzel elbise giyerler.” dedim. Bize arim b. el-Fadl haber vedi, dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize el-Muhacir Ebu Mahled anlattı. O da Ebül-aliyeden şöyle dediğini rivayet etti: İlk günkü namazı hacıların kıldığı gibi -yani Cumayı tehir ederek- onun karşısında oturarak kıldım. Beni görmemesi için Allah onu kör etti. [Cuma namazı gibi cemaatla kılınması gereken namazları] Allahtan korktuğum için onun arkasında kıldım, Fakat [cemaatla kılınması gerekmeyen namazları da] yine Allahtan da korktuğum için onun arkasında namaz kılmadım. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da el-Muhacir Ebu Mahledden şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-aliyeyi şöyle derken işittim: Bir adam, “Ben Allah için seviyorum, Allah için buğzediyorum.” derse, ona uymayın. Bize el-Minhal b. Bahr el-Kuşeyri haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyenin yanında oturuyordum. Kendisinin bir kölesi, bize, içi şeker dolu ve boğazı bağlı bir kese getirdi. Ebülaliye kesenin düğümünü çözdü; köleye on adet şeker verdi ve “Eğer bana ihanet ederse, bundan daha fazlasıyla ihanet etmiş olmaz. Elçilere ve hizmetçilere karşı su-i zan etmemek için işi baştan bağlamamız emredildi.” Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye için bir köle satın aldım. Ebül-aliye onu, benzerlerine verilen paradan iki dirhem daha fazla vermeyi şart koşmadan satın almadı. O da böyle yaptı. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye şöyle dedi: Biz, en büyük günah olarak, bir kişinin Kuranı öğrendikten sonra onu unutup hiçbir şey hatırlayamayacak kadar uyumasını görürdük. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyenin yanına girdiğim zaman bana bakla yemeği verdi ve “Ye! Bu, içinde bir şey olduğundan korktuğumuz bir bakla değildir. Onu kardeşim Enes b. Malik kendi bahçesinden toplayıp bana getirdi.” dedi. Ben, “Bu baklanın özelliği nedir?” diye sordum. “Kötü yerde biten baklanın ne durumda olduğunu sen biliyorsun.” dedi. “Nedir o?” diye sordum. “Pislik, dışkı, idrar, hayız kanı.” dedi. Bize Yahya b. Huleyf ve Affan b. Müslim b. İbrahim haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye kendisine ait bir cariyeyi azat etti, sonra da onunla evlendi. O cariyeye Ebül-aliyenin fıtır sadakasını nasıl verdiğini sordum. Cariye, “Kendisi bir kafiz ve bizim için de ikişer mekkuk verirdi.” dedi. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye malının sadakasını Medineye gönderir, Peygamberin ev halkına verir, onlar da sarfedilmesi gereken yerlere verirlerdi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyenin kefeni, Bekir b. Abdullahın yanında dürülmüş olarak duran düğmeli bir gömlekti. Onu her Ramazanın 24. gecesinde ve gününde giyer, sonra geri verirdi. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyeyi hasta iken yatağının üzerine oturmuş bir yastık üzerine secde ederken gördüm. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliyenin hasta iken vasiyette bulunduğuna şahit oldum. el-Hasan denilen bir adamda dirhem cinsinden alacağı vardı. “O dirhemlerle bir deve satın alın. Ben onu dirhem olarak geride bırakmayı mekruh görüyorum.” dedi. Bize Yahya b. Huleyf haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde anlattı; dedi ki: Ebül-aliye sağlıklı iken on yedi defa vasiyette bulundu ve bunun için bir zaman tayin etti. O zaman gelince, durumuna göre bazen tehir eder, bazen de hemen vasiyetin yerine getirilmesini isterdi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Şuayb b. el-Habhabdan şöyle dediğini rivayet etti: Ebül-aliyenin içi tilki derisiyle astarlanmış bir abası vardı. Namaz kıldığı zaman onun yenini ters çevirirdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize asım el-Ahvel anlattı; dedi ki: Ebül-aliye, Müverrik el-İcliye kabrine yaprakları soyulmuş bir veya iki hurma dalı konulmasını vasiyet etti. Bize Abdullah b. Muhammed b. Hafs et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da asım el-Ahvelden şunu rivayet etti: Ebül-aliye, vasiyetini yerine getirme görevini Müverrik elİcliye tevdi etti ve kabrine iki adet yaprakları soyulmuş hurma dalı koymasını emretti. Müverrik dedi ki: Büreyde el- Eslemi de kabrine yaprakları soyulmuş iki hurma dalı konmasını vasiyet etmişti. Horasan yakınlarında vefat etti. Hurma dalları ancak Cevaliku Hammarda bulunabildi ve kabrine konuldu. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan dedi ki: Bize Ebu Haldenin rivayet ettiğine göre: Ebül-aliye 90 yılında Şevval ayında bir Pazartesi günü vefat etti. Haccac dedi ki: Şube şöyle dedi: Rüfey [Ebül-aliye], Aliye yetişti; fakat ondan hadis dinlemedi. Başkaları şöyle dedi: “Ömer, Übey b. Kab ve Allah Resulünün diğer sahabilerinden hadis dinledi.” Sika ve çok hadis rivayet eden bir kişiydi.
3819. Ebu Ümeyye Ömer b. el-Hattabın kitabet yoluyla azat ettiği mevlasıdır. İsmi Abdurrahmandır. el-Mübarek b. Fedale b. Ebu Ümeyyenin dedesidir. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O da Abdülmelik b. Ebu Beşirden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Fedale b. Ebu Ümeyye anlattı. O da Ömerin kölesi olan babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, miktarını ve taksidini belirlediği bir miktar ukıyye karşılığında beni mükatebe yoluyla azat etti. Mükatebe işlemi bitince Ömer birisini Hafsaya gönderip ondan 200 dirhem borç istedi. Sonra o dirhemleri bana verdi. Ben Ömere, “Taksitlerimin yerine onu al.” dedim. Fakat o, almaktan kaçındı. Aradan iki veya üç sene kadar geçti. Sonra ben izarlık bir kumaş alıp yanına gittim. “Al, bundan kendine yatak yap.” dedim. Bunu da kabul etmedi ve bana “Taksitlerini ödeme konusunda ondan faydalan.” dedi. Sonra kendisinden beni zekat memuru olarak görevlendirmesini istedim. Bunu da kabul etmedi ve “Haydi git! Diğer insanlar için kafi gelen şey sana da kafi gelir.” dedi. Ben de gittim ve Ömerin söylediği sözü İkrimeye anlattım. İkrime, “Allaha yemin olsun ki, bu durum, Allahın Kitabında “Allahın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.” ayetinin bir gereğidir.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da Abdülmelik b. Ebu Beşirden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Fedale b. Ebu Ümeyye anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab beni mükatebe yoluyla azad etti. Sonra ihsanda bulunmak üzere Hafsadan 200 dirhem borç istedi ve onu da bana verdi. Bu durumu İkrimeye anlattığımda bana şöyle dedi: Bu söz, “Allahın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.” ayetinin bir gereğidir. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsa b. Yahya el-Huzai anlattı; dedi ki: İkrimeyi şöyle derken işittim: Ömer b. el-Hattab kendisine Ebu Ümeyye denilen kölesini mükatebe yoluyla azad etti. Fakat taksidi ödeme zamanı yaklaşıp Ebu Ümeyye kendisinin yanına geldiğinde şöyle dedi: “Ey Ebu Ümeyye! Bu taksidi al ve ondan faydalan. Bunun senin taksidine yetmemesinden korkarım.” Ebu Ümeyye taksidi aldı ve Ömer şu ayeti okudu: “Allahın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.” İkrimenin kanaatine göre bu, İslamda ödenen ilk mükatebe taksididir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize el- Mübarek b. Fedale haber verdi; dedi ki: Bana annem anlattı. O babamdan, o da dedemden rivayet etti. Yine bana Ubeydullah el-Cahderi anlattı. O babamdan, o da dedemden rivayet etti. Yine bana Meymun b. Caban anlattı. O amcamdan, o da dedemden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattaba mükatebe talebinde bulundum. Bana Ne kadar teklif ediyorsun?” dedi. Ben “Yüz ukıyye” dedim. Mükatebe ücretini fazlalaştırmadı ve benimle bu para üzerinden mükatebe yaptı. Bunun bir taksidini hemen kendi malından vermek istedi. Ancak o sırada yanında malı yoktu. Müminlerin Annesi Hafsaya bir adam gönderip, “Ben kölemle mükatebe yaptım; malımdan onun ilk taksidini kendisine vermek istiyorum. Elimize bir şey geçince ödemek üzere iki yüz dirhem bana gönder.” dedi. Hafsa parayı kendisine gönderdi. Ömer b. el-Hattab o parayı sağ eliyle alırken şu ayeti okudu: “Ellerinizin altında bulunanlardan [köleler ve cariyelerden] mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır [kabiliyet ve güvenilirlik] görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allahın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.” Bana, “Onu al. O para sebebiyle Allah sana hayır ve bereket versin. O para sebebiyle Allah bana da hayır ve bereket versin.” dedi. Ben o para ile azad oldum ve o paradan çok mal edindim. Sonra kendisinden Iraka gitmek için izin istedim. Bana, “Ben seni mükatebe yoluyla azad ettim. Haydi, istediğin yere git.” dedi. Efendileriyle mükatebe yapan bazı insanlar bana, “Emirül-Müminine söyle; Irak emirine bizim için bir mektup yazsın, ta ki o mektup sebebiyle ikram görelim.” dediler. Esasen bunun uygun olmadığı kanaatindeydim. Fakat arkadaşlarımdan utandım ve Ömere gidip, “Ey Müminlerin Emiri! Iraktaki valinize bizim için bir mektup yazın, ta ki ondan bir ikram görelim.” dedim. Bu söz üzerine Ömer kızdı ve beni şiddetle azarladı. Asla küfretmedi ama daha önce beni hiçbir zaman bu kadar şiddetli azarlamamıştı. Bana, “İnsanlara zulüm mü yapmak istiyorsun?” diye sordu. “Hayır.” dedim. “Artık sen Müslümanlardan [hür] bir adamsın. Diğer insanlar için kafi gelen şey sana da kafi gelir.” dedi. Sonra Iraka geldim. Orada çok mal kazandım ve kar ettim. Sonra Ömere bir keçe ve yaygı hediye ettim. Bana iyi davrandı ve “Bu güzel bir şey.” dedi. Ben, “Ey Müminlerin Emiri! O sana hediyedir.” dedim. Hediyeyi kabul etmedi ve bana, “Mükatebeden dolayı şu kadar borcun kaldı. Onu sat. Mükateben konusunda ondan faydalan.” dedi.
3820. Sirin Enes b. Malik el-Ensarinin mükatebe yoluyla mevlasıdır. Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi. O Katadeden, o da Enes b. Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Sirin benimle mükatebe yapmak istedi. Ben kabul etmedim. Sonra Ömer b. el-Hattaba gidip durumu ona anlattı. Ömer beni huzuruna çağırdı ve bana “Onunla mükatebe yap.” dedi. Ben de mükatebe yaptım. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi, o Mamerden, o da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Sirin, Ebu Muhammed Enes b. Malikten kitabet anlaşması yapmasını istedi, fakat Enes buna yanaşmadı. Ömer b. el- Hattab kamçısını kaldırdı ve “Evet! Onlarla mükatebe yapın.” dedi. Enes de Sirin ile mükatebe yaptı. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr anlattı; dedi ki: Muhammed İbn Sirini şöyle derken işittim: Enes b. Malik babamla 40.000 dirhem üzerine mükatebe yaptı ve babam onu ödedi. Bize arim b. Fadl ve Affan b. Müslim haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enesten şöyle dediğini rivayet etti: Bizim yanımızda bu, Sirinin mükatebesidir. Bu, Enes b. Malikin şu kadar bin dirhem üzerine kölesi Sirin ile yaptığı mükatebedir. O köle iken, iki kişinin yaptığı işi yapardı. Bize Bekkar b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Enes b. Malikin Sirin ile yaptığı mükatebe belgesi, kırmızı bir sayfaya yazılmış şöyle bir vesika idi: “Bu, Enes b. Malikin kölesi Sirin ile yaptığı mükatebedir.” Vesikada mükatebenin 10.000 dirhem ve on hizmetçi üzerine yapıldığı yazılıydı. Her sene bin dirhem verilecek ve bir hizmetçi çalışacaktı. Bekkar dedi ki: Vesikada mühür, sahifenin ortasında, yazı ise etrafında yer alıyordu. Bize Muaz b. Muaz el-Anberi haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Süveyd b. Mencuf anlattı; dedi ki: Bize Enes b. Sirin anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Enes b. Malik benimle 20.000 dirhem üzerine mükatebe antlaşması yaptı. Ben Tüsterin giriş kısmında oturuyordum. Orada önce bir elbise alıp onun ticaretini yapmaya başladım ve iyi kazanç sağladım. Enese gelip bütün mükatebe bedelini vermek istedim. O alacağını toptan kabul etmedi; taksit taksit getirmemi söyledi. Ömer b. el-Hattaba gelip durumu anlattım. Yanımda bir miktar elbise vardı, onları görünce bana bereketle dua etti. Bana “Sen o musun?” dedi. Ben “Evet!” dedim. Enes mükatebe bedellerini taksit taksit almak suretiyle bana mirasçı olmak istiyordu. Sonra Ömer bir mektup yazarak mükatebe bedelinin hepsini peşin olarak almasını istedi. Enes de kabul etti. Bize Bekkar b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı; dedi ki: Sirin, Enes b. Malike kendisinin topal olduğunu ve yanında üç hanımı bulunduğunu yazdı. Enes b. Malik de ona Medineye gelmesini, kardeşi el-Bera b. Malikin kızını kendisiyle evlendireceğini, kızın da yanında olduğunu yazdı. Sirin kızı Hafsaya, “Sevgili kızım! Bu adamın yazdığı şeye ne diyorsun? Görüşün nedir?” diye sordu. Hafsa, “Babacığım! Onun dediğini kabul et. Allah senin şerefine şeref katacaktır.” dedi. Hafsanın annesi de orada oturuyordu. Hemen kalkıp kızını pataklamaya başladı ve ona şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, senin boynuzlarını kıracağım. Babana bunları söylüyorsun ha!” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb anlattı; dedi ki: Bize Eyyub anlattı. O da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Ümmü Hafsa anlattı; dedi ki: Sirin benimle evlendiğinde Medineliler yedi gün dua ettiler. Dua edenler arasında Übey b. Kab da vardı. Oruçlu iken insanların yanına geldi ve herkes için dua etti. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Eyyub, Hişam ve Habib b. eşŞehidden, onlar da Muhammed b. Sirinden şunu rivayet ettiler: Babası Sirin Medinede yedi gün velime yemeği verdi. Peygamberin ashabı dua ettiler. Übey b. Kab da çağırıldı, oruçlu olduğu halde davete icabet etti, yola koyuldu ve hayır duasında bulundu. Bize Bekkar b. Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Sirin haber verdi; dedi ki: Sirinin farklı ümmü veledlerden 23 çocuğu dünyaya geldi. Muhammed b. Sad dedi ki: Muhammed b. Abdullah el- Ensariye Muhammed b. Sirinnin aslının nereden geldiğini sordum. Dedi ki: Aynüttemr esirlerindendir. Enes b. Malikin mevlası idi. Muhammed b. Sad dedi ki: Birisinin şöyle dediğini duydum: O Cerceraya ahalisinden idi. Öyle zannediyorum, bunu diyen kişi onların Cercerayada toprakları bulunması sebebiyle konuyu karıştırmış ve hata etmiştir. Bize Bekkar b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bana babam şunu haber verdi: Sirin, Cerceraya şehrinde bir arazi satın aldı. Sonra o arazi, Muhammedin ve erkek kardeşi Yahyanın ellerine geçti. Sirin de o arazinin gelirinden pay alıyordu. O arazide üzüm bağı vardı. Onun üzümünü sıkmak istediler. Muhammed, “Sıkmayın; üzümünü yaş olarak satın.” dedi. “Bu şekilde bize fazla gelir getirmez.” dediler. “Onu pekmez yapın.” dedi. “Ondan pekmez olmuyor.” dediler. Muhammed de bağı kökledi, suya attı ve araziyi sürdü. Dediler ki: Sirin maruf bir kişiydi. Ancak az sayıda hadis rivayet etmiştir. Bekkar b. Muhammed şöyle dedi: Sirinin oturduğu ve hurma ektiği yeri gördüm. Her dal bir dinar olmak üzere oradan kırk dal aldım.
3821. Ertaban Abdullah b. Dürre b. Serrak el-Müzeninin mevlasıdır. O, Abdullah b. Avn b. Ertabanın dedesidir. Ömer b. el- Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da İbn Avndan şöyle dediğini rivayet etti: Bana babam anlattı. O da dedem Ertabandan şöyle dediğini rivayet etti: Azad edilir edilmez mal kazanmaya başladım. Zekatını vermek üzere Ömer b. el-Hattabın yanına vardığımda bana, “Bu nedir?” diye sordu. Ben de “Malımın zekatı.” dedim. “Senin malın mı var?” diye sordu. “Evet.” dedim. “Allah malının bereketini arttırsın.” dedi. “Ey Müminlerin Emiri! Çocuğum hakkında da dua etseniz!” dedim. “Senin çocuğun var mı?” diye sordu. “Olacak.” dedim. “Allah malını ve çocuklarını senin hakkında hayırlı ve bereketli kılsın.” dedi.
3822. Ebu Rafi es-Saiğ Medinelidir. Sonra Basraya yerleşti. Ailesi ondan hadis rivayetinde bulundu. Medineliler ondan hiçbir şey rivayet etmediler. Çünkü o erken zamanda Medineden çıkmış bulunuyordu. Kendisi Ömer b. el-Hattabdan ve diğerlerinden rivayette bulundu. Sika bir zattı. Bize İshak b. Yusuf b. el-Ezrak haber verdi. O Hişamdan, o da el-Hasandan şunu rivayet etti: Ebu Rafi şöyle dedi: Ömer b. el-Hattab ile birlikte iki sene namaz kıldım. Namazdan sonra hep onlarla birlikte oldum. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ebu Bekir Ebu Gadıra el-Anezi anlattı; dedi ki: Bir ara Mescid-i Haramda idim. [Yatsı namazına gelmek için] gecikmiş olan, beyaz sarıklı, hurma dalından yapılmış asasına dayanan yaşlı bir zat yanımdan geçti. Mescittekiler, “Bu Ebu Rafidir.” dediler. Yanına gittim ve kendisine, “Ey Ebu Rafi! Rivayet ettiğin hadislerden bir kaçını bana söyle.” dedim. “Ayşe dedi ki: Allah Resulü şöyle buyurdu: “Allah, ümmetimin hasta ve yolcu olanlarına, Ramazan ayında oruç tutmamayı tasadduk etti.” dedi.
3823. el-Akra Ömer b. el-Hattabın müezzinidir. Ömerden şu rivayette bulundu: Ömer, Üskufu çağırdı ve kendisine şöyle dedi: “Kitaplarınızda bizimle ilgili bir haber bulabiliyor musunuz?” Abdullah b. Şakik, el-Akradan rivayette bulundu.
3824. Ebu Firas Dedi ki: Ömer b. el-Hattab bize hutbe irad ederek şöyle dedi: “Biz sizi tanıyoruz. Çünkü Peygamber aramızda idi ve vahiy bize nazil oluyordu.” Ebu Firas az hadis rivayet eden yaşlı bir zattı.
3825. Guneym b. Kays el-Kabi Amr b. Temimoğullarındandır. Künyesi Ebül-Anberdir. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Ziyad b. Ebu Ziyad el-Cessas haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Musa el-Eşarinin el-Muğire b. Şubeden sonra Basraya gelişiyle ilgili rivayet ettiği bir hadiste Ebu Kinane el- Kureşi anlattı; dedi ki: Üzerimizden iki ay geçmeden bizden yedi kişi Kuranı hatmederdi. Onlardan biri de Guneym b. Kaystır. el-Eşari onları Ömer b. el-Hattaba gönderdi. Ömerin yanına gelince onlardan her birine 2.000er [dirhem] tahsis etti. Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O asımdan, o da Guneym b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Ben, babamın Peygambere söylediği birkaç kelimeyi ezberledim: Muhammed konusunda bana yazıklar olsun. Ben, o hayatta iken oturup duruyordum. Geceleri sabaha kadar emniyet içinde uyuyordum. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3826. Sinan b. Seleme b. el-Muhabbık el-Hüzeli Bize Haccac b. Nusayr haber verdi; dedi ki: Bize Kurre b. Halid anlattı. O Harun b. Riab el-Esediden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Bahreyn Emiri olan Sinan b. Seleme anlattı; dedi ki: Biz henüz büluğ çağına erişmemiş çocuklar olarak Medinede hurma ağaçlarının altından Hılal [bozuk, zayıf] ismini verdikleri yaş hurmaları topluyorduk. Ömer ansızın yanımıza çıkageldi. Diğer çocuklar dağılıp kaçtılar. Ben ise bir yere kaçmayıp yerimde kaldım. Bana doğru geldiğinde kendisine, “Ey Müminlerin Emiri! Bunlar rüzgarın koparıp attıklarıdır.” dedim. “Göster, bakayım! Bana durum gizli kalmaz.” dedi. Sonra kucağıma baktı ve “Doğru söyledin.” dedi. “Ey Müminlerin Emiri! Şimdi onları görüyorsunuz. Allaha yemin olsun ki, ben tek başıma çekip gidersem, üzerime çullanırlar ve yanımdakileri alıp götürürler.” dedim. Sonra Ömer, güvenilir bir yere gelinceye kadar benimle geldi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebür- Rebi es-Semman anlattı. O Harun b. Riabdan, o da Sinan b. Seleme el-Hüzeliden şöyle dediğini rivayet etti: Çocuklarla beraber Medinede yaş hurma toplamaya çıktık. Bir de baktım ki, Ömer b. el-Hattab kamçısıyla geliyor. Çocuklar onu görünce etrafa dağılıp hurma ağaçlarının altına sığındılar. İzarımda yerden topladığım bir miktar yaş hurma olduğu halde yerimde kaldım. “Ey Müminlerin Emiri! Bunlar, rüzgarın koparıp attığı hurmalardır.” dedim. İzarımdaki hurmalara baktı ve beni dövmedi. Yine “Ey Müminlerin Emiri! Etrafımızdaki çocuklar bendeki hurmaları zorla alacaklar.” dedim. “Asla. Hadi, yürü.” dedi ve benimle evime kadar geldi.
3827. Umeyr b. Atiye el-Leysi Bize Ahmed b. İshak el-Hadrami haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvahid b. Ziyad anlattı; dedi ki: Bize asım el- Ahvel anlattı; dedi ki: Bize Umeyr b. Atiye el-Leysi anlattı; dedi ki: Ömer b. el-Hattaba gidip, “Ey Müminlerin Emiri! Elini uzat. Allah onları yükseltti. Sana, Allah ve Resulünün sünneti üzerine biat ediyorum.” dedim. Gülerek ellerini uzattı ve “O, bizim size, sizin de bize karşı sorumluluğudur.” dedi.
3828. Abbad el-Asari Asar, Abdülkaysın bir boyudur. Ömerden hadis rivayetinde bulundu. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. el-Velid eş-Şenni haber verdi. O da Şihab b. Abbad el- Asariden şöyle dediğini rivayet etti: Babam bana anlattı; dedi ki: Biz Arafatta iken Ömer b. el-Hattab bizim önümüzde vakfe yaptı ve “Bu çadır kimin?” diye sordu. “Abdülkaysındır.” dediler. Ömer onlar için istiğfarda bulundu ve sonra şöyle dedi: “Bu, hacc-ı ekber günüdür. Kimse oruç tutmasın.”
3829. Husayn b. Ebül-Hur b. Malik [Husayn b. Ebül-Hur b. Malik] b. el-Haşhaş b. Gıyas b. el- Haris b. Huleyf b. el-Haris b. Mücfir b. Kab b. el-Anber b. Amr b. Temim. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Husayn b. Ebül-Hurr, Ömer b. el-Hattabın Meysana görevlendirdiği amiliydi. Haccac dönemine kadar bu görevini sürdürdü. Haccac önce onu öldürmeyi düşündü, fakat sonra, “Öldürüp de onu halkın nazarında büyütmeyin. Ölünceye kadar hapse atın.” dedi. Sonuçta ölünceye kadar onu hapiste tuttu. Husayn, Basralıların kadısı Ubeydullah b. el- Hasanın dedesidir.
3830. Ebül-Mühelleb el-Cermi O, Abdurrahman b. Muaviyedir. Ebu Kılabe el-Cerminin amcasıdır. Ömer ve Osmandan hadis rivayetinde bulundu. Rivayeti az olan sika bir zattır.
3831. Gadıra b. Urve b. Semüre Gadıra b. Urve b. Semüre b. Amr el-Anberidir. Adi b. Cündeboğullarından bir adamdır. Ömerden hadis rivayetinde bulundu. Bize arim b. Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Ebu Kılabenin bazı kitaplarında şunu okudum: “Ömer b. el- Hattabdan Ebu Musaya… Gadıra b. Urve b. Semüre b. Amr el-Anberi ile birlikte sana birkaç mektup gönderdim. Şu zamana kadar sana gelirse ona 200 dirhem ver. Şu zamandan sonra gelirse, ona hiçbir şey verme. Yanınıza hangi gün geldiğini bana yaz.”
3832. Abdullah b. Şakik el-Ukayli Şöyle diyerek Ömer b. el-Hattabdan rivayette bulundu: Biz Ömerin kapısında oturuyorduk. Bizimle birlikte Ebu Zer de vardı. O, “Ben oruçluyum” dedi; sonra Ömerden izin isterek ayrıldı ve akşam olunca gelip yemeğini yedi. Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi anlattı; dedi ki: O da Halid el-Hazzadan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Kılabe, Abdullah b. Şakikten söz ederek, “O ne güzel adamdır! Keşke kökeni de Arap olsaydı.” dedi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Bişr b. Kesir el-Esedi anlattı; dedi ki: Abdullah b. Şakikin üzerinde çevresi ipekli bir elbise gördüm. Dediler ki: “Abdullah b. Şakik, Osman taraftarı idi.” Hadis konusunda sika bir zattı. Birçok sahih hadis rivayet etmiştir. Haccac b. Yusufun Irakta vali olduğu sırada vefat etti.
3833. el-Müseyyeb b. Darim Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Basralılar da kendisinden hadis rivayet etti. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde haber verdi; dedi ki: Bize el-Müseyyeb b. Darim anlattı; dedi ki: Ömeri elinde bir kamçı varken gördüm. Başındaki örtü düşünceye kadar kamçıyla bir cariyenin başına vurdu ve “Neden cariye hür kadına benzesin?” dedi. Bize Süleyman Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Halde haber verdi; dedi ki: Bize el-Müseyyeb b. Darim rivayet etti; dedi ki: Ben Ömeri, “Neden devene güç yetiremeyeceği yükü yüklüyorsun?” deyip deveciyi döverken gördüm.
3834. Şüveys b. Hayyaş [Şüveys b. Hayyaş] Ebür-Rukad el-Adevi. Adi b. Abdümenat b. Üd b. Tabihaoğullarındandır. Ömerden hadis rivayetinde bulundu ve onun hilafeti zamanında yapılan savaşlara katıldı. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. Osman el-Kureşi anlattı; dedi ki: Bize Şüveyş el-Adevi anlattı; dedi ki: Biz Ömer b. el-Hattab ile birlikte öğle namazını kıldıktan sonra biraz yolumuza devam edip kaylule yapıyorduk. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Keysan haber verdi; dedi ki: Bize Şüveys b. Ebür-Rukad el-Adevi anlattı; dedi ki: Ömer zamanında Meysan vaşına katıldım. 2002 dirhem aldım ve bir cariye esir ettim. “Elinizde bulunan Meysan esirlerini serbest bırakın.” talimatını ihtiva eden Ömerin mektubu bize ulaşıncaya kadar o cariye ile cimada bulundum. Ben de elimdeki cariyeyi geri verdim. Allaha yemin olsun ki, o cariyeyi hamile olarak mı, yoksa hamile olmaksızın mı bıraktım, bilmiyorum. Allaha yemin olsun ki, bilmiyorum! Benim sulbümden Meysanlı kadın ve erkeklerin olmasından korkuyorum. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize asım el- Ahvel haber verdi. O da Şüveys Ebür-Rukaddan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer zamanında bir-iki dirhem [atıyye] verilirdi, biz de onu alırdık. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Said el-Cüreyriyi şöyle derken işittim: İkindi namazını Adioğullarının mescidinde Şüveysin yanında kıldım. O, Ömer b. el-Hattab zamanında iki dirhem [atıyye] alanlardandı.
3835. Husayn b. Hudeyr Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Husayn [b. Hudeyr], az hadis rivayet eden bir zattı.
3836. Ebu Said Ebu Esid el-Ensarinin mevlasıdır. Ömer ve Aliden hadis rivayetinde bulundu.
3837. Hıttan b. Abdullah er-Rekaşi Ömer ve Aliden hadis rivayetinde bulundu. Bişr b. Mervanın Irakta vali olduğu sırada Abdülmelik b. Mervanın halifeliği zamanında vefat etti. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3838. İyas b. Katade b. Evfa [İyas b. Katade b. Evfa] b. Mevele b. Utbe b. Müladis b. Abşems b. Sad b. Zeydümenat b. Temim. Annesi el-Faria bt. Himyeri b. Ubade b. en-Nezzal b. Mürredir. Babası Katade b. Evfanın Peygamber ile sohbeti vardı. İyas, Ömerdan hadis rivayetinde bulundu. Az hadis rivayet eden sika bir zattı.
3839. Cabir veya Cüveybir el-Abdi Ömer b. el-Hattabdan hadis rivayetinde bulundu. Az hadis rivayet eden bir zattı.
3840. Cerad b. Şübayt