1798. Ali b. Abdullah
[Ali b. Abdullah] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Züra bt. Mişrah b. Madikerib b. Velia b. Şürahbil b. Muaviye b. Hucr el-Kırd b. el-Haris el-Vellade b. Amr b. Muaviye b. el- Haris b. Muaviye b. Sevr b. Muratti b. Sevrdir. Mişrah b. Madikerib, Kinde kabilesine mensuptur. Ali b. Abdullahın künyesi Ebu Muhammeddir. Hicri 40 senesinde Ramazan ayında Ali b. Ebu Talibin öldürüldüğü gece dünyaya gelmiştir. Kendisine Alinin ismi verilmiş ve künyesi Ebül-Hasan ile de künyelenmiştir. Abdülmelik b. Mervan ona, “Vallahi ben senin ismini ve künyeni birlikte hazmedemiyorum. Onlardan birini değiştir.” demiştir. Bunun üzerine o, künyesini değiştirdi ve Ebu Muhammed yaptı. Ali b. Abdullahın Muhammed adında çocuğu olmuştur. Bunun annesi, elaliye bt. Ubeydullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaftır. Alinin diğer iki oğlu Davud ve İsanın anneleri ümmü veleddir. Alinin Ahmed, Bişr ve Mübeşşir adında çocukları olmuş bunların soyu devam etmemiştir. İsmail ve Abdüssamed adında çocukları olmuştur. Bunların hepsinin anneleri ümmü veleddir. Çocuklarından Abdullah el-Ekberin soyu devam etmemiştir. Annesi, ümmü Ebiha bt. Abdullah b. Cafer b. Ebu Talibdir. Ubeydullah adındaki çocuğunun soyu devam etmemiştir. Annesi Harişoğullarından bir kadındır. Abdülmelik, Osman, Abdurrahman, Şamda ayaklanan Abdullah el-Asğar es-Seffah, Yahya, İsa, Yakub, Abdülaziz, İsmail el-Asğar, Abdullah el- Evsat -o, Ahneftir; soyu devam etmemiştir.- anneleri farklı ümmü veledlerdir. Fatıma, Ümmü İsa el-Kübra, Ümmü İsa es-Suğra, Ümeyne, Lübabe, Büreyhe el-Kübra, Büreyhe es-Suğra, Meymune, Ümmü Ali ve el-aliyye farklı ümmü veledlerin çocuklarıdır. Kızlarından Ümmü Habib bt. Alinin annesi Ümmü Ebiha bt. Abdullah b. Cafer b. Ebu Talibdir. Ali b. Abdullah b. Abbasın kızı Ümmü İsa es-Suğra, Abdullah b. el- Hüseyn b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib ile evli idi. Ondan çocuğu olmadı. Onunla evli iken kocası vefat etti. Ümmü İsa es-Suğra asabesiyle birlikte ona varis oldu. Ümeyne bt. Ali, Yahya b. Cafer b. Temmam b. Abbas b. Abdülmuttalib ile evli idi. Ondan çocuğu olmadı. Lübabe bt. Ali b. Abdullah b. Abbas, Ubeydullah b. Kusem b. Abbas b. Ubeydullah b. Abbas b. Abdülmuttalib ile evli idi. Ondan küçükken vefat eden Muhammed ile Büreyhe adında çocukları olmuştur. Büreyhe bt. Ubeydullah b. Kusem, İbnül-Kürdiyye diye çağrılan Cafer el-Asğar ile yani Müminlerin Emiri Cafer b. Ebu Cafer el-Mansur ile evlenmiştir. Ali b. Abdullah b. Abbasın diğer kızlarının ne olduğu bilinmemektedir. Fatıma bt. Ali içlerinde en yaşlı ve faziletli olanı idi. Kız kardeşleri, Kız kardeşlerinin çocukları ve Ebu Cafer el-Mansur, Fatımanın görüşlerinin isabetli olması ve aklından dolayı ona ikram ederler, saygı duyarlar ve onu överlerdi. Ali b. Abdullah b. Abbas, yaşça evin en küçüğüydü. Yeryüzünde Kureyşlilerin yüzü en güzel olanıydı. En şerefli ve en çok namaz kılanıydı. Kendisine namaz ve ibadetinden dolayı Seccad [çok secde eden] denilmekteydi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym b. Hişam Ebu Sasan haber verdi. O da Ebül-Muğireden şöyle dediğini rivayet etti: Ali b. Abdullah b. Abbas için mest arardık. Ancak bulamaz ve kendimiz yapardık. Ayakkabı arar bulamaz; yine kendimiz yapardık. Şayet bir şeye kızmış olsaydı bu üç (gün) belli olurdu. Gece ve gündüz 1000 rekat namaz kılardı. Bize Ubeydullah b. Muhammed b. Ayşe el-Kureşi -sonra et-Teymihaber verdi; dedi ki: Bana babam haber verdi; dedi ki: Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib, oğlu Süleymana vasiyette bulundu. Kendisine, “Süleymana vasiyet ediyor, Muhammedi terk mi ediyorsun?” denildiğinde, “Onu vasiyetlerle kirletmekten hoşlanmıyorum.” demiştir. Bize Ubeydullah b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bana babam söyledi; dedi ki: Yaşlılardan işittim; şöyle diyorlardı: Vallahi hilafet, kendilerinden daha çok Kuran okuyan ve daha çok ibadet eden kimsenin olmadığı, onlardan daha çok samimi bir şekilde dinin emirlerine bağlı kimsenin bulunmadığı insanlara ulaşmıştır. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bana Attaf b. Halid el-Vabisi anlattı; dedi ki: Ali b. Abdullah b. Abbasın saçını ve sakalını siyah renkle boyadığını gördüm. Kendisinden Abdullah b. Tavus rivayette bulunmuştur. Sika biri olup az hadisi vardır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Ali b. Abdullah b. Abbas, 118 senesinde vefat etmiştir. Ebu Maşer ve başkaları onun 117 senesinde Şamda vefat ettiğini ifade etmişlerdir.
1799. Abbas b. Abdullah
[Abbas b. Abdullah] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, Kinde kabilesinden Züra bt. Mişrah b. Madikerib b. Veliadır. Bu kadın, Ali b. Abdullah b. Abbasın kardeşinin annesidir. Abbas b. Abdullah b. Abbas, İbn Abbasın en büyük oğlu idi. Abdullah bununla künyelenmişti. Abbas b. Abdullah b. Abbastan hadis rivayetinde bulunulmuştur. Abbas b. Abdullahın çocuklarından Abdullahın annesi, Meryem bt. Abbad b. Mesud b. Halid b. Malik b. Ribi b. Selma b. Cendel b. Nehşel b. Darim b. Malik b. Hanzale b. Malik b. Zeydümenat b. Temim b. Mürre b. Üd b. Tabiha b. İlyas b. Mudardır. Çocuklarından Avn b. el-Abbasın annesi, Habibe bt. ez-Zübeyr b. el- Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Çocuklarından Muhammed ve Karibenin annesi, Cade bt. el-Eşas b. Kays b. Madikerib b. Muaviye b. Cebele el-Kindidir. el-Hasan b. Ali b. Ebu Talibden sonra onu Abbas b. Abdullah b. Abbas almıştır. Abbas b. Abdullah b. el-Abbasın çocukları küçüklüğünde vefat etmişler; onlardan kimse kalmamıştır. Bugün Abbas b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalibin soyundan kimse kalmamıştır. Ancak Ali b. Abdullah b. Abbasın çocuklarının soyu devam etmiştir. İçlerinden bazıları da halife olmuşlardır.
1800. Abdullah b. Ubeydullah
[Abdullah b. Ubeydullah] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, ümmü veleddir. Abdullah b. Ubeydullahın el-Hasan ve el-Hüseyn adlı çocuklarının annesi, Esma bt. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. Abdullah b. Ubeydullah, Abdullah b. Abbastan hadis rivayet etmiştir. Ondan sema yolu ile hadis almış, kendisinden de oğlu Hüseyn ve dışındaki kimseler hadis rivayet etmişlerdir. Sika biri olup, hadis rivayetleri vardır. Abdullah b. Ubeydullahın da soyu devam etmemiştir.
1801. Kardeşi Abbas b. Ubeydullah
[Abbas b. Ubeydullah] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, ümmü veleddir. Abbas kardeşi Abdullah ile anne bir kardeş değildir. Abbas b. Ubeydullahın, Abbas adlı çocuğunun soyu devam etmemiştir. Diğer çocukları Süleyman, Davud, Kusem el-Ekber, çocuk iken vefat etmişlerdir. Kusem el-Asğar, Ebu Caferin Medine valisi idi. Çocuklarından Ümmü Cafer, Meymune- Muhammedin annesidir- Abde bt. el-Abbas, el-aliyye ve Ümmü Cafer farklı ümmü veledlerin çocuklarıdır. Abbas b. Ubeydullahın Bağdatta soyu devam etmiştir. Abbas b. Ubeydullahtan hadis rivayetinde bulunulmuştur.
1802. Cafer b. Temmam
[Cafer b. Temmam] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Hilal b. amir b. Sasaaoğullarından el-aliye bt. Nehik b. Kays b. Muaviyedir. Cafer b. Temmamın Yahya, Ahmed ve Uleyye adında çocukları olmuştur. Bunların annesi ümmü veleddir. Kızı Ümmü Habib bt. Caferin annesi Kinde kabilesinden er-Raun bt. Süleyman b. en-Numan b. Kays b. Madikeribdir. Diğer kızı Ümmü Caferin annesi, Ümmü Osman bt. Ebu Bekir b. Ebu Kaystır. O, Amr b. Hubeyyib b. Seyyar b. Nizar b. Mais b. amir b. Lüeydir. Cafer b. Temmamın çocukları vefat etmişler; onlardan kimse kalmamıştır. Cafer b. Temmamdan hadis rivayetinde bulunulmuştur.
1803. Abdullah b. Mabed
[Abdullah b. Mabed] b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf. Annesi, Ümmü Cemil bt. es-Saib b. el-Haris b. Hazn b. Büceyr b. el-Hüzem b. Rüveybe b. Abdullah b. Hilal b. amir b. Sasaadır. Abdullah b. Mabedin çocuklarından Mabed, Abbas el-Ekber, Abdullah b. Abdullah ve Ümmü Ebihanın anneleri, Ümmü Muhammed bt. Ubeydullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. Muhammed b. Abdullahın soyu devam etmemiştir. Annesi, Cemre bt. Abdullah b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Çocuklarından İbrahim, Abbas el-Evsat, Mekkede olan Abbas el-Asğar, Abdullah ve Lübabe ise farklı ümmü veledlerin çocuklarıdır. Abdullah b. Mabedden hadis rivayetinde bulunulmuştur. Sika biridir.
1804. Abdullah b. Abdullah
[Abdullah b. Abdullah] b. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, Halide bt. Muattib b. Ebu Leheb b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. Abdullah b. Abdullah b. el-Harisin çocuklarından Süleyman ve İsanın anneleri ümmü veleddir. atikenin annesi de ümmü veleddir. Hammadenin annesi ümmü veleddir. ez-Zühri, Abdullah b. Abdullah b. el- Haris b. Nevfelden hadis rivayetinde bulunmuştur. Sika biri olup, rivayeti azdır.
1805. İshak b. Abdullah
İshak b. Abdullah b. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, Ümmü Abdullah bt. Abbas b. Rebia b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. İshak b. Abdullah b. el-Haris çocuklarından Abdullah, Abdurrahman, Tallab ve Yakubun annesi, Ümmü Abdullah bt. Abdurrahman b. Abbas b. Rebia b. Abdülmuttalibdir. Çocuklarından Hind ve Ümmü Ömerin annesi ise ümmü veleddir.
1806. es-Salt b. Abdullah
[es-Salt b. Abdullah] b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, ümmü veleddir. es-Salt b. Abdullahın çocuklarından Abdullah ve Yahyanın annesi, Ümame bt. el-Muğire b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Çocuklarından Humeydin annesi, Zeynep bt. Abdullah b. Ebu Ahmed b. Cahş b. Riab el-Esedidir. Fatımanın annesi, ümmü veleddir. es-Salt, fakih ve abid bir insandı.
1807. Muhammed b. Abdullah
[Muhammed b. Abdullah] b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib. Annesi, Hinddir. Hind, Ümmü Halid olup, Halid b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusayın kızıdır. Muhammed b. Abdullahın çocuklarından el-Kasım ve Muaviyenin soyu devam etmemiştir. Bu ikisinin annesi, Duraybe bt. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Çocuklarından Cafer ve Kasimenin annesi, Hamide bt. Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. ez-Zühri, Muhammed b. Abdullah b. Nevfelden hadis rivayetinde bulunmuştur.
1808. Zeyd b. Hasan
[Zeyd b. Hasan] b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, Ümmü Beşir bt. Ebu Mesuddur. Ebu Mesud, Ukbe b. Amr b. Salebe b. Useyre b. Asire b. Atiye b. Cidare b. Avf b. el-Haris b. el-Hazrecdir. Zeyd b. Hasanın çocuklarından Muhammed vefat etmiş, soyu devam etmemiştir. Annesi de ümmü veleddir. Çocuklarından el-Hasan b. Zeyd, Ebu Cafer el-Mansurun Medine valisi olmuştur. Annesi ümmü veleddir. Kızlarından Nefise bt. Zeyd, el-Velid b. Abdülmelik b. Mervan ile evlenmiş ve onun yanında iken vefat etmiştir. Annesi, Lübabe bt. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebül-Meval haber verdi; dedi ki: Zeyd b. Hasanın bineğine binip ez-Zahr çarşısına geldiğini ve orada durduğunu görmüştüm. İnsanlar onun yaratılışının azamet ve güzelliğine bakıyor, hayret ediyor ve şöyle diyorlardı: “Onun dedesi Resulallahtır.” Muhammed b. Ömer, Zeydin Cabir b. Abdullahtan rivayette bulunduğunu söylemiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Ebu Ubeyde haber verdi; dedi ki: Zeyd b. Hasanın Medineye birkaç mil uzaklığında İbn Ezher Bathasında vefat etti ve Medineye taşındı. Ben de o gün babamın terkisinde gitmiştim. Seniyye tepesinin başını aştığımızda devenin üstünde Zeyd b. Hasan ölü olarak görüldü. Abdullah b. Hasan b. Hasan da önünde yürüyordu. Elbisesiyle ortasından bağlanmıştı. Sırtında bir şey yoktu. Babam bana, “Ey Oğlum! Ben iniyorum ve üzengiyi tutuyorum. Şayet ben biner de Abdullah yürürse, ondan bana ebediyen hayır gelmez.” dedi. Ben eşeğe bindim, babam indi ve Zeydin Beni Hudeyledeki evine varıncaya kadar yürüdü. Orada yıkandı ve bir serir üzerinde çıkarılıp el-Bakiye götürüldü.
1809. Hasan b. Hasan
[Hasan b. Hasan] b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim. Annesi, Havle bt. Manzur b. Zebban b. Seyyar b. Amr b. Cabir b. Ukayl b. Hilal b. Sümey b. Mazin b. Fezaredir. Hasan b. Hasanın Muhammed adında çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunun annesi, Remle bt. Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl b. Abdüluzza b. Riyah b. Abdullah b. Kurt b. Rezah b. Adi b. Kabdır. Hasanın diğer bir çocuğu Abdullah, Ebu Cafer el-Mansurun hapishanesinde vefat etmiştir. Hasanın Hasan adındaki çocuğu da yine aynı hapiste vefat etmiştir. Çocuklarından İbrahim de yine hapiste kardeşi ile birlikte vefat etmiştir. Hasanın kız çocuklarından Zeyneb, el-Velid b. Abdülmelik b. Mervan ile evlenmiştir. Ancak bir süre sonra onu boşamıştır. Hasanın Ümmü Külsum diye künyelenen bir kızı da vardır. Hepsinin annesi, Fatıma bt. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Fatımanın annesi de Ümmü İshak bt. Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Kab b. Sad b. Teym b. Mürredir. Hasanın çocuklarından Cafer, Davud, Ümmül-Kasım -o, Kuseymedirve Müleykenin annesi, ümmü veleddir. Anneleri “Habibe Farisiyye” diye çağrılırdı. Cedile kabilesinden olup Ebu Enes ailesindendir. Hasanın diğer bir kızı Ümmü Külsum b. Hasanın de annesi ümmü veleddir. Bize Şebabe b. Sevvar el-Fezari haber verdi; dedi ki: Bana el-Fudayl b. Merzuk haber verdi; dedi ki: Hasan b. Hasan kendileri hakkında aşırı giden birine şöyle dedi: “Allaha itaat ettiğimiz zaman, bizi Allah için seviniz. Allaha isyan ettiğimizde de, onun için bize buğz ediniz.” Ravi dedi ki: Adam ona şöyle dedi: “Siz, Peygamberin yakınlarısınız, onun Ehl-i Beytisiniz.” O da, “Ey adam! Sana yazıklar olsun, Resulallaha yakınlığı, eğer Allah, kendisine itaate engel kılsaydı, ona yakın olan bizim baba ve analarımızı faydalandırırdı. Vallahi ben, bizden günah işleyen asiye iki kat günah yazılacağını, iyi olana da iki kat sevap verileceğini ummaktayım. Yazıklar olsun size, Allahtan korkun, bizim hakkımızda gerçekçi olun. Bu, bizden istediğinizden daha güzeldir. Onunla sizden razı oluruz.” dedi. Sonra dedi ki: “Şayet bu söyledikleriniz Allahın dininden idiyse ve babalarımız bize bunu bildirmeyip teşvik etmedilerse bizlere kötülük etmişlerdir.” Bunun üzerine Rafızi şunu söyledi: “Allahın Resulu, Ben kimin dostu isem Ali de onun dostudur. demedi mi?” Hasan b. Hasan, “Allaha yemin olsun ki bununla imareti ve hükümranlığı kast etmiş olsaydı namaz kılmayı, zekat vermeyi, oruç tutmayı ve haccetmeyi emrettiği gibi, bunu da açıkça emreder ve şöyle derdi: Ey insanlar! Bu zat benim işlerimin velisidir Çünkü insanoğlundan insanlar için en iyi nasihat edici Resulallahtır. Durum sizin dediğiniz gibi olsaydı Allah ve Resulü, Aliyi Peygamberden sonra bu iş için seçmiş, ancak insanların büyük çoğunluğu bu konuda hata işlemiş, suç işlemiş; Allahın Resulünün emrini yerine getirmemiş; terk etmiş olurlardı. Yahut da bu konuda insanlara mazeret bildirirdi.”
1810. Ebu Cafer Muhammed
[Ebu Cafer Muhammed] b. Ali b. Hüseyn b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi, Ümmü Abdullah bt. Hasan b. Ali b. Ebu Talibdir. Ebu Caferin Cafer ve Abdullah adında çocukları olmuştur. Bu ikisinin annesi, Ümmü Ferve bt. el-Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddıktir. Muhammedin İbrahim adındaki oğlunun annesi Ümmü Hakim bt. Esid b. el-Muğire b. el- Ahnes b. Şerik es-Sekafidir. Ali ve Zeynep adındaki çocuklarının annesi, ümmü veleddir. Muhammedin Ümmü Seleme künyeli çocuğunun annesi ise yine ümmü veleddir. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Muhammed b. Ali şöyle dedi: “Ey Cabir! Düşmanlık yapma. Çünkü husumet Kuranı yalanlar.” Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Fudayl b. İyad anlattı. O Leysten, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: “Husumet ehli ile oturmayınız. Çünkü onlar Allahın ayetlerinde bile aşırı ve pervasızca davranırlar.” Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı. O da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Aliye: “Siz Ehl-i Beytten olan bir kimse günahlardan bir günahı şirk olarak kabul ediyor musunuz?” diye sordum. O da, “Hayır!” diye cevapladı. Ben, “Siz Ehl-i Beytten olan bir kimse ricat fikrini kabul ediyor mu?” diye sordum. Ona da, “Hayır!” diye cevap verdi. Ben, “Siz Ehl-i Beytten biri, Ebu Bekir ve Ömere sövüyor mu?” diye sordum. Dedi ki: “Hayır! Onları ve peşinde gidenleri seviyorum ve o ikisi için istiğfar ediyorum.” dedi. Bize Şihab b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Humeyd anlattı. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Ebüd-Dahhaktan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Cafer, “Allahım! Ben el-Muğire b. Saidden ve Beyan denen şahıstan sana sığınırım!” Bize Ubeydullah b. Abdülmecid el-Hanefi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri anlattı; dedi ki: Bana Cafer b. Muhammed anlattı. O da babasından şunu rivayet etti: Babam annesinin başındaki bitleri ayıklardı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Yusuf b. el-Muhacir el-Haddad anlattı; dedi ki: Ebu Caferi bir katıra binmiş, yanında da yürüyen bir çocuk olduğu halde gördüm. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Muaviye b. Abdülkerim anlattı; dedi ki: Ebu Cafer Muhammed b. Aliyi, üzerinde yün-ipek karışımı bir cübbe ve bir şal ile gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şerik anlattı. O Cabirden, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: Biz Muhammed ailesi yün-ipek karışımı muasfar [Aspur otuyla boyanmış], mumassar [hafif kırmızıya boyanmış elbise] ve el-Yümne (Yemen giysisi) giyeriz. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı. O Cabirden, o da Muhammed b. Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Biz Muhammed ailesi ipek, el-Yümne [Yemen giysisi], muasfar [Aspur otuyla boyanmış] ve mumassar [hafif kırmızıya boyanmış] elbise giyeriz. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Abdülmelik haber verdi; dedi ki: Ebu Caferin üzerinde bir alem [işaret] olduğunu gördüm ve bunu kendisine sordum. Elbise üzerinde ibrişimden iki parmak kalınlığındaki alemde bir beis olmadığını söyledi. Bize Ubeydullah b. Musa ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize Amr b. Osman anlattı; O da Mevhebden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Caferin üzerinde kırmızı bir milhafe [örtü] gördüm. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi. O İsrailden, o da Abdulaladan şunu rivayet etti: Muhammed b. Aliyi, sarığını arkaya sarkıtmış olarak gördüm. Bize Ubeydullah b. Musa bize haber verdi. O İsrailden, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Aliyi, üzerinde bir alemli sarık ve alemli bir elbise ile gördüm. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak haber verdi; dedi ki: Ben Ebu Caferi, arkasından bağlamış olduğu bir elbise ile namaz kılarken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Abdülaziz haber verdi. O da Hakim b. Hakim b. Abbad b. Huneyften şöyle dediğini rivayet etti: Ben Ebu Caferi, üzerinde katlanmış bir başörtüsü-şal (taylesan) olduğu halde Mescidde yaslanmış olarak gördüm. Muhammed b. Ömer şunu demiştir: Bu bizde eşraf ve değerli insanların yapmış oldukları bir durum olmaya devam etmiştir. Şöyle ki: Onlar Mescide, üzerlerinde ridaları ve şalları olmaksızın dürülü bir başörtü ile gelmeye devam ederlerdi. Bize Ubeydullah b. Musa ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail anlattı. O da Abdul-aladan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Aliye -ravi Ubeydullah, el-Vesmeyi [çivit yaprağı ile boyamayı]; ravi el-Fadl b. Dükeyn ise es-Sevadı [siyaha boyamayı] söyledi- sordum. O da bana onun Ehl-i Beytin boyası olduğunu söyledi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Nusayr b. Ebül- Eşas el-Kuradi anlattı. O da Süveyrden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Cafer: “Ey Ebül-Cehm! Ne ile boyanıyorsun?” diye sordu. O da kına ve el-Ketim ile boyandığını belirtti. Ebu Cafer de, “İşte bu bizim Ehl-i Beytin boyasıdır.” dedi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Urve b. Abdullah b. Kuşeyr el-Cufi anlattı; dedi ki: Bana Ebu Cafer, el-Vesme (çivit yaprağı) ile boyandığını söyledi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bana Harun b. Abdullah b. el- Velid el-Maisi anlattı; dedi ki: Muhammed b. Alinin burnunda ve alnında secde izi gördüm; çok değildi. Bize Malik b. İsmail haber verdi. O el-Fudayl b. Merzuktan, o bir adamdan, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: Gülmekten kaçının. Yahut da çok gülmekten kaçının. Çünkü o ilmi yok eder. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı. O Cabirden, o da Muhammed b. Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Yüzüğümde ismim yazılı idi. Cima ettiğim zaman onu ağzıma alıyordum. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Müslim b. Banek Ebu Musab anlattı; dedi ki: Muhammed b. Alinin üzerinde bir elbise görmüştüm. Abdullah b. Ali b. Hüseynin mevlası Salim, bana Muhammedin onunla kefenlenmeyi tavsiye ettiğini söyledi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O Cabirden, o da Muhammed b. Aliden şunu rivayet etti: O, namaz kılmış olduğu gömleği ile kefenlenmeyi tavsiye etti. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Urve b. Abdullah b. Kuşeyr anlattı; dedi ki: Cafere, babasının hangi şey ile kefenlendiğini sordum. O da bana şu şekilde cevap verdi: Babam bana düğmelerini kesmem suretiyle gömleği, giymiş olduğu ridası ve bir de Yemen giysisi satın almamı vasiyet etti. Çünkü Peygamber üç elbise içinde kefenlenmişti. Onlardan birisi de Yemen giysisi idi. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Müslim b. Banek haber verdi; dedi ki: Ben Muhammed b. Alinin naşı üzerinde ipek bir şal gördüm. Bize Abdurrahman b. Yunus haber verdi. O Süfyan b. Uyeyneden, o da Cafer b. Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Aliyi Fatıma bt. Hüseyn ile Peygamberin zekatı hakkında müzakere ettiklerini ve şöyle dediğini işittim: “Bu sene artık 58 yaşındayım.” Muhammed b. Ali “Babam bu sene içinde vefat etti.” dedi. Muhammed b. Ömer şöyle demiştir: Ancak bizim rivayetimizde o, 117 senesinde, 73 yaşında iken vefat etmiştir. Başka biri, onun 118 senesinde vefat ettiğini söylemiştir. Ebu Nuaym el-Fadl b. Dükeyn onun Medinede, 114 senesinde vefat ettiğini söylemiştir. İlmi ve hadis rivayeti çok olan sika biridir. Ancak ondan, kendisiyle ihticac edilebilecek bir kimse rivayette bulunmamıştır.
1811. Abdullah b. Ali
[Abdullah b. Ali] b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi, Ümmü Abdullah bt. Hasan b. Ali b. Ebu Talibdir. O, Caferin de annesidir. Abdullah b. Ali b. Hüseynin Muhammed el-Erkat adında çocuğu olmuştur. O kambur bir kişidir. İshak el-Ebyad adında çocuğu olmuştur. Ümmü Külsum denilen bir kızı olmuştur. Bu kız “Sağır Külsum” olarak bilinmektedir. Yine Ümmü Ali künyeli Uleyye adında diğer bir kızı daha olmuştur. Bütün bu çocukların annesi ümmü veleddir. Abdullah b. Alinin Kasım adında bir oğlu ve el-aliye adında bir kızı da olmuştur. Bunların annesi de ümmü veleddir.
1812. Ömer b. Ali
[Ömer b. Ali] b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi ümmü veleddir. Ömer b. Alinin Ali, İbrahim ve Hatice adında çocukları olmuştur. Bunların annesi ümmü veleddir. Cafer adında çocuğu olmuştur. O, Beşirdir. Annesi de Ümmü İshak bt. Muhammed b. Abdullah b. el-Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdülmuttalibdir. Ömer b. Alinin Muhammed, kısa ve şişman bir kimse olan Musa, Hatice, Habbe, Muhabbe ve Abde adında çocukları olmuştur. Bunların annesi Ümmü Musa bt. Ömer b. Ali b. Ebu Talibdir. Bize Şebbabe b. Sevvar haber verdi; dedi ki: Bize Fudayl b. Merzuk haber verdi; dedi ki: Caferin amcaları olan Ömer b. Ali ve Hüseyn b. Aliye şöyle bir soru sordum: “Siz Ehl-i Beyt içerisinde kendisine itaat edilmesi farz olan bir kişi var olup da onu tanımayan kimsenin Cahiliye ölümü ile ölmüş olacağını söylüyorsunuz; öyle mi?” Her ikisi de, “Hayır, vallahi böyle bir şey yoktur. Kim bunu bizim hakkımızda söylemişse yalancıdır.” dediler. Bunun üzerine ben Ömer b. Aliye, “Allah sana merhamet etsin. Bu bir makamdır ve bu makamın Alie ait olduğunu söylüyorsunuz. Buna göre, Peygamber, Aliye vasiyette bulunmuştur. Ali, Hasana vasiyette bulunmuştur. Hasan Hüseyne vasiyette bulunmuştur. Hüseyn oğlu Aliye vasiyette bulunmuştur. Ali de oğlu Muhammede vasiyette bulunmuştur.” dedim. Bunun üzerine Ömer b. Ali, “Vallahi babam vefat etti ve bana hiçbir vasiyette bulunmadı. Allah bunu söyleyenleri kahretsin! Vallahi onlar bizimle ekmeklerini yiyorlar. Bu pislik Huneystir. Pislik Huneys nedir?” dedi. Ben de, “Herhalde el-Mualla b. Huneystir.” dedim. O da, “Evet, o el-Mualla b. Huneystir. Vallahi yatağımda uzun uzun düşündüm. Allahın, el-Mualla b. Huneysin sapıttığı adamların akıllarını nasıl örttüğüne hayret ettim.” dedi.
1813. Zeyd b. Ali
[Zeyd b. Ali] b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi ümmü veleddir. Zeyd b. Alinin dört çocuğu vardı. Horasanda öldürülmüş olan Yahya b. Zeyd: Onu, Nasr b. Seyyarın kendisini öldürmek üzere gönderdiği Selm b. Ahvez öldürmüştü. Yahyanın annesi Rayta bt. Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Ebu Talib idi. Diğer çocukları İsa b. Zeyd, Hüseyn b. Zeyd el-Mekfuf ve Muhammed b. Zeyddir. Bunların annesi ümmü veleddir. Bize Muhammed b. Ömer rivayet etti; dedi ki: Bize Abdullah b. Cafer rivayet etti; dedi ki: Zeyd b. Ali, Hişam b. Abdülmelikin huzuruna çıktı. Ona borcunun ve ihtiyaçlarının çok olduğunu arzetti. Fakat Hişam, onun hiçbir ihtiyacını karşılamadığı gibi, onu asık suratla karşıladı ve ona ağır sözler söyledi. Abdullah b. Cafer dedi ki: Hişamın mevlası ve hacibi olan Salimin bana haber verdiğine göre Zeyd b. Ali, Hişamın yanından çıktığında eliyle bıyıklarını sıvazlayarak şöyle diyordu: “Ancak zelil olan kişi hayatı sever.” Sonra kalkıp Kufeye gitti ve orada isyan etti. Yusuf b. Ömer es-Sekafi Hişam b. Abdülmelikin Irak valisi idi. Zeyd b. Aliye kendisiyle savaşacak bir ordu gönderdi. Aralarında savaş vuku buldu. Zeyd ile birlikte ayaklananlar ondan ayrıldılar. Zeyd öldürüldü ve asıldı. Salim dedi ki: Ben Hişama, Zeydin isyan ettiği gün, onun huzurundan çıktığı zaman söylediği sözü ona haber verdiğimde Hişam şöyle dedi: “Annen yok olasıca! Daha önce bunu bana neden söylemedin! Onu 5.000 dirhem razı ederdi. Bu da bizim için onun başına gelen şu olaydan daha hafiftir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sahbel b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Halifeler içinde kandan en çok hoşlanmayan ve kana en çok karşı olan kişi Hişam b. Abdülmelik idi. Zeyd b. Ali ve Yahya b. Zeydin kesilen başları getirildiği zaman bu ona çok ağır gelmiş ve şöyle demişti: “Ben kendimi o ikisinin yerine feda etmeyi daha çok isterdim.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Abdurrahman b. Ebüz-Zinadın, babasından rivayetle şöyle dediğini işittim: Halifeler arasında Hişam b. Abdülmelik kadar kandan nefret eden başka bir kimse yoktu. Zeyd b. Alinin isyanı kendisine çok ağır geldi. Abdülmelik b. Hişamın halifeliği zamanında Zeydin kesik başı kendisine getirilinceye ve Kufede bedeni asılıncaya kadar hiçbir olay meydana gelmemişti. Bu işi de Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Yusuf b. Ömer yapmıştı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Abbasiler, Emevilere karşı galip geldikleri zaman Abdullah b. Ali b. Abdullah b. Abbas, Hişam b. Abdülmelikin kabrinden çıkarılıp asılmasını emretti. Hişam asıldığında, “Bu onun Zeyd b. Aliye yaptığının karşılığıdır.” dedi. Zeyd b. Ali 120. senenin Safer ayının 2. günü olan Pazartesi günü öldürüldü. 122 yılında öldürüldüğü de söylenmiştir. Öldürüldüğü gün kırk iki yaşında idi. Zeyd b. Ali babasından hadis dinlemiş; ondan Abdurrahman b. el-Haris b. Abdullah b. Ayyaş b. Ebu Rebia hadis rivayet etmiş. Ondan da Bessam es-Sayrefi, Abdurrahman b. Ebüz-Zinad ve başkaları hadis rivayetinde bulunmuşlardır.
1814. Hüseyn el-Asğar
[Hüseyn el-Asğar] b. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi ümmü veleddir. Hüseyn b. Alinin çocukları şunlardır: Abdullah, Ubeydullah, Ali ve Hüşeyme: Bunların annesi Ümmü Halid bt. Hamza b. Musab b. ez-Zübeyr b. el-Avvamdır. Muhammed b. Hüseyn: Bunun annesi ümmü veleddir. Hasan el-Ahvel ve bir kız: Bu ikisinin annesi ümmü veleddir. Ümeyne bt. Hüseyn: Bunun annesi Ensardan Hariseoğullarından bir kadındır. İbrahim ve Fatıma: Bu ikisinin annesi ümmü veleddir. Hüseyn b. Ali b. Hüseyn babasının en küçük çocuğu idi. Muhammed b. Ömerin kendisini göreceği zamana kadar yaşamış ve Muhammed ondan hadis rivayetinde bulunmuştur. Fakat biz onu kardeşleriyle aynı tabakaya dahil ettik. Gerçekte o, yaşı ve onlarla karşılaşması bakımından kardeşleriyle aynı tabakada değildir.
1815. Abdullah b. Muhammed
[Abdullah b. Muhammed] b. el-Hanefiyye. İbnül-Hanefiyye, Ali b. Ebu Talibin oğludur. Abdullahın künyesi Ebu Haşimdir. Annesi ümmü veleddir. Abdullah b. Muhammedin çocukları şunlardır: Haşim: Abdullah künyesini ondan almıştır. Muhammed el-Asğar: Abdullah ve Muhammedin nesilleri devam etmemiştir. Bunların annesi, Bintü Halid b. Alkame b. el-Huveyris b. Abdullah b. Ebül-Lahm b. Malik b. Abdullah b. Gıfar b. Müleyl b. Damre b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanedir. Muhammed el-Ekber b. Abdullah ve Lübabe bt. Abdullah: Bu ikisinin annesi Fatıma bt. Muhammed b. Abdullah b. el-Abbas b. Abdülmuttalibdir. Ali b. Abdullah ve ismi bize söylenmeyen bir adam: Bu ikisinin annesi Ümmü Osman bt. Ebu Hudeyrdir. Ebu Hudeyr de Kudaanın Beli kolundan Ayyaş b. Abde b. Muğis b. el-Ced b. el-Aclandır. Talib, Avn ve Ubeydullah: Bunların annesi ümmü veleddir. Rayta: Bu, Horasanda öldürülen Yahya b. Zeyd b. Alinin annesidir. Raytanın da annesi, Raytadır ki adı Ümmül-Haris bt. el-Haris b. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Ümmü Seleme: Annesi ümmü veleddir. Ebu Haşim, az hadis rivayet etmiş olan alim, sika bir ravi idi. Şia onun sözünü dinler ve onu severdi. Ebu Haşim, çocuklarıyla birlikte Şamda iken vefat edeceğini anladı ve Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalibe şöyle vasiyette bulundu: “Sen bu emirlik işinin sahibisin. Bu iş senin çocuklarında olacaktır. Şiayı ona yönlendir.” Kitaplarını ona verdi ve rivayetlerini de ona yaptı. Süleyman b. Abdülmelik b. Mervanın halifeliği zamanında Humeymede vefat etti.
1816. el-Hasan b. Muhammed
[el-Hasan b. Muhammed] b. el-Hanefiyyedir. İbnül-Hanefiyye, Ali b. Ebu Talibin oğludur. el-Hasanın annesi Cemal bt. Kays b. Mahreme b. el- Muttalib b. Abdümenaf b. Kusaydır. el-Hasanın künyesi Ebu Muhammeddir. Haşimoğullarının zarif ve akıllı kişilerinden biri idi. Fazilet ve genel durum bakımından kardeşi Ebu Haşimden üstün tutulurdu. İrca hakkında ilk söz söyleyen odur. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ata b. es-Saibden, o da Zadan ve Meysereden şunu rivayet etti: İkisi el-Hasan b. Muhammed b. Alinin huzuruna çıktılar ve irca hakkında yazdıklarından dolayı onu kötülediler. el-Hasan da Zadana şöyle dedi: “Ey Ebu Ömer! Keşke ölseydim de bunu yazmamış olsaydım.” Bize İsmail b. İbrahim b. Uleyye haber verdi. O da Üneys Ebül- Uryandan şunu rivayet etti: el-Hasan b. Muhammedın üzerinde ince bir gömlek ve ince bir sarık gördüm. Muhammed b. Ömer dedi ki: el-Hasan b. Muhammed, Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında vefat etti. Soyu devam etmemiştir.
1817. Muhammed b. Ömer
[Muhammed b. Ömer] b. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi, Esma bt. Akil b. Ebu Talib b. Abdülmuttlibdir. Muhammed b. Ömerin çocukları şunlardır: Ömer, Abdullah ve Ubeydullah: Bunların hepsinden hadis rivayet edilmiştir. Bunların annesi Hatice bt. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Cafer b. Muhammed: Bunun annesi Ümmü Haşim bt. Cafer b. Cafer b. Cade b. Hübeyre b. Ebu Vehb b. Amr b. aiz b. İmran b. Mahzumdur.
1818. Muaviye b. Abdullah
[Muaviye b. Abdullah] b. Cafer b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib. Annesi ümmü veleddir. Muaviye b. Abdullahın çocukları şunlardır: Mervan b. Muhammedin hilafetinin son zamanlarında Kufede isyan eden birisi ve Cafer b. Muaviye: Caferin nesli devam etmemiştir. Muhammed: Bu üç çocuğun annesi Ümmü Avn bt. el-Abbas b. Rabia b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Süleyman b. Muaviye: Annesi ümmü veleddir. el-Hasan, Yezid, Salih, Hammade ve Übeyye: Bunların annesi Fatıma bt. Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebu Talibdir. Ali b. Muaviye: Aliyi amir b. Dubare öldürmüştür. Bunun annesi ümmü veleddir. Yezid b. Abdullah b. el-Had, Muaviye b. Abdullah b. Caferden hadis rivayetinde bulunmuştur.
1819. İsmail b. Abdullah
[İsmail b. Abdullah] b. Cafer b. Ebu Talib. Annesi, ümmü veleddir. İsmail b. Abdullahın çocukları şunlardır: Abdullah, Ebu Bekir ve Muhammed: Bunların annesi ümmü veleddir. Ümmü Külsum ve Cafer: Bu ikisinin annesi ümmü veleddir. Zeyd: Annesi ümmü veleddir. İsmail babasından, ondan da Abdullah b. Musab b. Sabit hadis rivayetinde bulunmuştur.
1820. Ömer b. Abdülaziz
[Ömer b. Abdülaziz] b. Mervan b. el-Hakem b. Ebül-as b. Ümeyye b. Abdüşems. Annesi Beni Adi b. Kabdan Ümmü asım bt. asım b. Ömer b. el-Hattab b. Nüfeyldir. Künyesi Ebu Hafstır. Ömer b. Abdülazizin çocukları şunlardır: Abdullah, Bekir ve Ümmü Ammar: Bunların annesi Lemis bt. Ali b. el- Haris b. Abdullah b. el-Husayn Zül-Gussa b. Yezid b. Şeddad b. Kanan el- Harisidir. İbrahim b. Ömer: Bunun annesi Ümmü Osman bt. Şuayb b. Zebban b. el- Asbağ b. Amr b. Salebe b. el-Haris b. Hısn b. Damdam b. Adi b. Cenabdır. İshak b. Ömer, Yakup ve Musa: Bunlar küçük iken ölmüşlerdir. Bunların annesi Fatıma bt. Abdülmelik b. Mervandır. Abdülmelik b. Ömer, el-Velid, asım, Yezid, Abdullah, Abdülaziz, Zebban ve Ümmü Abdullah: Bunların annesi ümmü veleddir. [Raviler] dediler ki: Ömer, Peygamberin zevcesi Meymunenin vefat yılı olan 63 senesinde doğdu. Bize Ubeydullah b. Muhammed b. Ayşe el-Kureşi et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ömer b. Ebu Şümeyle anlattı. O Cüveyriye b. Esmadan, o da Nafiden şöyle rivayet etti: Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: “Keşke, yeryüzü zulümle doldurulduğu gibi benim neslimden gelip de onu adaletle dolduran oğlumun kusurları hakkında bilgi sahibi olsaydım.” Bize Abdullah b. Cafer er-Rakki haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Melih anlattı. O da Husayftan şöyle dediğini rivayet etti: Rüyamda oturur vaziyette bir adam gördüm. Sağında bir adam, solunda bir adam bulunuyordu. Ömer b. Abdülaziz gelip bu adam ile sağındaki adam arasına oturmak istedi, fakat sağdaki adam ortadakine yapıştı. Bunun üzerine dönüp ortadaki adam ile solundaki adam arasına oturmak istedi. O da ortadakine yapıştı. Bunu üzerine ortadaki adam onu çekip kucağına oturttu. Ben, “Bunlar kimlerdir?” diye sordum. Dediler ki: Bu [ortada oturan] Resulallahtır. Bu Ebu Bekirdir. Bu da Ömerdir. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize el-Mübarek b. Fedale anlattı. O Abdullah b. Ömerden, o Nafiden, o da İbn Ömerden rivayet etti: Ben İbn Ömeri çok kere şöyle derken işittim: “Keşke, yeryüzü zulümle doldurulduğu gibi benim neslimden gelip de onu adaletle dolduran oğlumun kusurları hakkında bilgi sahibi olsaydım.” Bize Yezid b. Harun haber verdi. O el-Macişundan, o da Abdullah b. Dinardan şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer dedi ki: Biz şöyle konuşurduk: “Bu ümmetin başına Ömerin soyundan gelen, idare işinde onun yolunu takip eden ve yüzünde ben (işaret) olan bir kişi bu ümmetin başına geçmedikçe bu emirlik işi sona ermeyecektir.” [Ravi] dedi ki: Allah Ömer b. Abdülazizi ve annesi Ümmü asım bt. asım b. Ömer b. el-Hattabı gönderinceye kadar biz aramızda onun Bilal b. Abdullah b. Ömer olduğunu konuşurduk. Çünkü onun da yüzünde bir ben vardı. Yezid dedi ki: Babasının develerinden bir deve ona çarpmış ve onun yüzünü yaralamıştı. Babası onun kanını silerken şöyle diyordu: “Sen Beni Ümeyyenin en yaralısı olursan, tecrübe kazanır, bahtiyar olursun.” Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Ayyaş anlattı; dedi ki: Bana Damre anlattı. O da Şevzebden şöyle dediğini rivayet etti: Abdülaziz b. Mervan, Ömer b. Abdülazizin annesiyle evlenmek istediği zaman vekiline şöyle dedi: “Benim için en temiz malımdan 400 dinar hazırla. Çünkü ben takva ehli bir ailenin kızıyla evlenmek istiyorum.” [Ravi] dedi ki: Sonra Ömer b. Abdülazizin annesiyle evlendi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Abdurrahman b. Ebüz- Zinaddan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: el-Velid b. Abdülmelik halife olduğu zaman Ömer b. Abdülaziz daha yirmi beş yaşında iken onu 87 senesinin Rebiülevvel ayında Medine valisi olarak atamıştı. Ömer de Medine kadılığına Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmı tayin etmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdüssamed b. Muhammed es-Sadi anlattı; dedi ki: Bana Hafs b. Ömer b. Talha el- Ensari haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz Medineden hacca gitmek istediği zaman -ki o zaman el-Velid b. Abdülmelikin Medine valisi idi- Medinede olduğu sırada Enes b. Malik onun huzuruna çıktı. Ona, “Ey Ebu Hamza! Bize Peygamberin okuduğu hutbeleri hakkında rivayette bulunur musun?” dedi. Enes dedi ki: Allah Resulü terviye gününden bir gün önce Mekkede bir hutbe okudu. Arafatta bir hutbe okudu. Kurban bayramının birinci günü Minada kuşluk vaktinde bir hutbe okudu. Nefir günü [Minadan ayrılık günü] kuşluk vaktinde bir hutbe okudu. Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi. O ed-Dahhak b. Osmandan, o Yahya b. Said veya Şerik b. Ebu Nemirden -ravi bunlardan hangisinin kendisine rivayette bulunduğunu hatırlamıyor-, o da Enes b. Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi kastederek “Ben, bu gençten başka, namazı Allah Resulünün namazına daha çok benzeyen herhangi bir kişinin arkasında namaz kılmış değilim.” ed-Dahhak dedi ki: Ben onun arkasında namaz kılıyordum. Öğle namazının ilk iki rekatını uzatır, son iki rekatını ise hafif kıldırırdı. İkindiyi hafif kıldırırdı. Akşam namazında kısar-ı mufassaldan [uzun surelerin daha kısa olanlarından] okurdu. Yatsı namazında uzun surelerin orta uzunlukta olanlarını okurdu. Sabah namazında ise uzun surelerin daha uzun olanlarını okurdu. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ben, ed-Dahhakın bu hadisi Şerik b. Ebu Nemirden rivayet ettiğini ve bunu ondan rivayet ettiği hakkında şüphe etmediğini işittim. Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi. O ed- Dahhaktan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi minberde sözünü bitirdikten sonra dönüp “Estağfirullah! Estağfirullah!” derken gördüm. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el- Mübarek anlattı; dedi ki: Bize Abdülhakim b. Abdullah b. Ebu Ferve rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi bayram namazını kıldırmak üzere giderken gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize -Ömer b. Abdülzazizden söz ederek- Ebu İsrail haber verdi; dedi ki: Bana Ali b. Bezime anlattı; dedi ki: Onu Medinede gördüm. O, insanların en iyi giyineni, en güzel koku sürüneni ve yürüyüşünde en vakarlı olanıydı. Ben onu, insanların kendisine saygı duyacağı bir şekilde yürürken gördüm. Kim sana yürümenin bir karakter (seciye) olduğunu söylerse, Ömerden başka hiç kimse hakkında bu sözün doğru olduğunu kabul etme. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, kadısı olan Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazma şöyle dedi: Benim için, görüşüme uygun düşen haktan daha lezzetli bir şey yoktur. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Bize Yahya şunu anlattı. Ömer b. Abdülaziz Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı. Bize Ubeydullah b. Abdülmecid el-Hanefi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülcebbar b. Man rivayet etti; dedi ki: Bir adamın gelip Said b. el-Müseyyeb ile olan konuşmasını işittim: Adam kendisine “Ey Ebu Muhammed! Mehdi kimdir?” diye sordu. Said ona, “Hiç Mervanın evine gittin mi?” dedi. Adam, “Hayır!” dedi. Said, “Mervanın evine git! Orada Mehdiyi görürsün.” dedi. [Ravi] dedi ki: Ömer b. Abdülaziz insanların Mervanın evine girmelerine izin verdi. Bu adam da koşup Mervanın evine gitti. İnsanlar orada toplu halde bulunurken Emiri gördü. Sonra dönüp Said b. el-Müseyyebin yanına geldi ve ona, “Ey Ebu Muhammed! Mervanın evine gittim. Fakat orada “Bu Mehdidir.” diyebileceğim birisini görmedim.” dedi. Said b. el-Müseyyeb adama, “Orada divan üzerinde oturan el-Eşec Ömer b. Abdülazizi görmedin mi?” dedi. Adam “Evet, gördüm. Said dedi: İşte o Mehdidir.” dedi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Mesleme Ebu Said anlattı; dedi ki: el-Arzemiyi şöyle derken işittim: Muhammed b. Aliyi şöyle derken işittim: Peygamber bizden, Mehdi Beni Abdüşemstendir. Biz Mehdinin Ömer b. Abdülazizden başka birisi olmadığını biliyoruz. [Ravi] dedi ki: Bu söz, Ömer b. Abdülazizin halifeliği döneminde söylenmişti. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. el- Fadl b. el-Mütemir el-Ateki anlattı; dedi ki: Bana Ebu Yafur anlattı. O Hind bt. Esmanın bir mevlasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben Muhammed b. Aliye, “İnsanlar Mehdinin sizin içinizden çıkacağını düşünüyorlar.” diye sordum. Muhammed, “Bu, böyledir. Fakat o, Beni Abdüşemstendir.” dedi. [Ravi] dedi ki: Sanki o, Ömer b. Abdülazizi kastetmişti. Bize Malik b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyriye bt. Esma anlattı; dedi ki: Fatıma bt. Ali b. Ebu Talib, Ömer b. Abdülazizden bahsetti. Allahtan onun için çokça bağışlama dileyerek şöyle dedi: O Medine valisi iken bir gün huzuruna çıktım. Bütün hizmetçileri ve bekçileri huzurundan çıkardı. Odada sadece ben ve o kalmıştık. Sonra bana dedi ki: “Ey Alinin kızı! Allaha yemin olsun ki, yeryüzünde sizin ev halkınız kadar sevdiğim başka hiçbir ev halkı yoktur. Ben sizi, kendi ev halkımdan daha fazla seviyorum.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Medineye vali olarak tayin edilince, hacibi bu durumu halka duyurdu. İnsanlar da evine gelip ona selam verdiler ve bağlılıklarını bildirdiler. Öğle namazını kıldırdıktan sonra fukahadan şu on kişiyi çağırdı: Urve b. ez-Zübeyr, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Ebu Bekir b. Abdurrahman b. el-Haris, Ebu Bekir b. Süleyman b. Ebu Hasme, Süleyman b. Yesar, el-Kasım b. Muhammed, Salim b. Abdullah, Abdullah b. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. amir b. Rebia ve Harice b. Zeyd b. Sabit. Allaha hamd ve senada bulunduktan sonra onlara şöyle dedi: “Ben sizi, yaptığınız zaman sevap kazanacağınız ve hakka yardımcı olacağınız bir iş için davet ettim. Ben bir işi ancak sizin veya sizden burada hazır bulunanlarınızın görüşleri doğrultusunda sonuçlandırmak istiyorum. Birisinin sınırı aştığını görürseniz veya size bir memurun zulmettiği haberi ulaşırsa, Allaha yemin olsun ki, bu bilgi kime ulaşmışsa onu bana bir an önce ulaştırmasını şiddetle talep ediyorum.” Sonra onlar Ömere hayır duasında bulunarak yanından ayrıldılar. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Fadl es-Serracdan, o da Haccac es-Savvaftan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Medine valisi iken kendisi için bir kumaş satın almamı istedi. Ben de onun için bir kumaş satın aldım. Bu, 400 dirhemlik bir kumaştı. Ondan bir gömlek yaptı. Sonra eliyle ona dokundu ve “Ne sert ve kalın bir elbise!” dedi. Daha sonra halife olduğunda yine kendisi için bir elbise alınmasını istedi. Onun için on dört dirhemlik bir elbise aldılar. Ona eliyle dokundu ve şöyle dedi: “Sübhanallah! Ne kadar yumuşak ve ince bir elbise!” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Tume b. Gaylan ve Muhammed b. Halidden şöyle dediklerini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Kureyşin en güzel koku sürünen ve en güzel giyinenlerindendi. Ancak halife olunca onların en ucuz elbise giyenlerinden, ekmeği katıksız yiyenlerinden ve bütün faziletli işleri ilk önce yapanlarından oldu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Ammar b. Sad el-Karaz haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Biz Ömer b. Abdülazizin evinde namaz için şöyle müezzinlik yapar, şöyle derdik: “es-Selamü aleyke eyyühel-emiru ve rahmetüllahi ve berekatühu, hayye ales-salah, hayye alel-felah, es-sala, rahimekellahü.” İnsanlar arasında fakihler de vardı; fakat onlardan kimse bunu kötü bir şey olarak görmezdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Muhammed anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Medine valisi iken [müezzine] şöyle dedi: “Öğle vakti veya yatsı vakti için ezan okuduktan sonra iki rekat namaz kıl. Sonra şehrin en uzak tarafında bulunup da senin sesini işiten bir adam def-i hacetini görecek, abdestini alacak, elbisesini giyecek ve mutedil bir şekilde yürüyerek mescide geldikten sonra dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra kamet getir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Abdülhakim b. Abdullah b. Ebu Fervenin şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülaziz bize Medinede imamlık yaptığında besmeleyi açıktan okumazdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muaz b. Muhammed haber verdi. O İmran b. Ebu Enesten, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, “es-Selamü aleyküm” diyerek kıbleye doğru bir defa selam verirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Halid Ebu Süleyman haber verdi. O da Süheyl b. Ebu Süheylden rivayet etti; dedi ki: Reca b. Hayveyi şöyle derken işittim: Cuma günü geldiğinde Süleyman b. Abdülmelik ipek ve yünden dokunmuş yeşil bir elbise giydi; aynaya baktı ve şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, ben genç bir idareciyim.” İnsanlara Cuma namazını kıldırmak üzere mescide çıktı. Hastalığı şiddetlenmeden geri dönmedi. Hastalığı ağırlaşınca henüz buluğ çağına gelmemiş olan oğlu Eyyubun hilafete getirilmesini tavsiye eden bir mektup yazdı. “Ey Müminlerin Emiri! Siz ne yapıyorsunuz? Halifenin kendisinden sonra yerine salih bir kimseyi halife tayin etmesi, kabirde azaptan korunmasını sağlayacak şeylerdendir.” dedi. Süleyman, “Bu, konu hakkında Allaha istiharede bulunduğum bir mektuptur. Konu üzerinde daha düşüneceğim. Henüz bu konuda kesin bir karar vermiş değilim.” dedi. Bir veya iki gün geçtikten sonra o mektubu yırttı. Sonra beni çağırarak, “Davud b. Süleyman hakkında görüşün nedir?” diye sordu. Ben, “O şimdi Kostantiniyyede gözden uzak bir yerde bulunuyor. Siz onun ölü mü, diri mi olduğunu dahi bilmiyorsunuz.” dedim. Süleyman, “Ey Reca! Öyleyse bu konuda kimi düşünüyorsun?” dedi. Ben, “Ey Müminlerin Emiri! Benim görüşüm sizin görüşünüzdür. Ben de sözü edilen kişi hakkında düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedim. Süleyman, “Ömer b. Abdülaziz hakkındaki görüşün nedir?” dedi. Ben, “Allaha yemin olsun ki, onu faziletli ve hayırlı bir Müslüman olarak bilirim.” dedim. Süleyman, “Bana göre de öyledir. Allaha yemin olsun ki, Ömeri veliaht tayin edip Abdülmelikin çocuklarından birisini veliaht tayin etmezsem fitne çıkar. Onlardan birisini ondan sonra veliaht tayin etmezsem, hiçbir zaman ona yöneticilik yapmasına izin vermezler.” dedi. O sıralarda Abdülmelikin oğlu Yezid hac emiri olduğu için orada değildi. Süleyman, “Yezid b. Abdülmeliki de ondan sonra veliaht tayin ediyorum. Çünkü bu durum onları sükunete kavuşturur ve razı eder.” dedi. Ben, “Görüşünüz doğrudur.” dedim. Sonra kendi eliyle şöyle yazdı: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Allahın kulu Müminlerin Emiri Süleymandan Ömer b. Abdülaziz için yazılmış bir mektuptur. Onu dinleyiniz ve ona itaat ediniz. Allahtan korkunuz ve ihtilaf etmeyiniz ki o da size rağbet göstersin.” Mektubu mühürledi. Kendi ev halkını toplanması için zaptiye şefi olan Kab b. Hamize haber gönderdi. Kab Süleymanın ev halkına haber gönderip onları topladı. Ailenin toplanmasından sonra Süleyman, Recaya, “Mektubumu al, onlara götür ve bunun benim mektubum olduğunu onlara söyle. Onlara mektupta tayin ettiğim kişiye biat etmelerini emret.” dedi. Reca da kendisine emredileni yaptı. Durumu onlara söyleyince, onlar da “İşittik ve orada yazılan kişiye itaat ettik.” dediler ve eklediler: “Şimdi biz gidip Emirül-Mümininin huzuruna çıkıp kendisine selam vereceğiz ve bağlılığımızı bildireceğiz.” Reca, “Evet!” dedi. Huzura çıkınca -onlar Reca b. Hayvenin elindeki mektuba bakarken Süleyman da bu mektuba işaret ederek- onlara şöyle dedi: “İşte bu mektup size olan vasiyetimdir. İşitin, dinleyin ve bu mektupta ismini yazdığım kişiye biat edin.” Sonra teker teker biat ettiler. Daha sonra mektup Recanın elinde kapalı olduğu halde çıkıp gitti. Reca dedi ki: Topluluk dağılınca Ömer b. Abdülaziz bana gelip şöyle dedi: “Ey Ebül-Mikdam! Süleymana karşı hürmet ve sevgim var. Bana iyiliği ve ihsanı var. Bundan dolayı bana hilafet işinden bir şey isnad etmesinden korkarım. Allah için sana hürmet ve sevgimi arzediyorum ve böyle bir şey meydana gelmişse bildirmeni rica ediyorum. Eğer böyle bir şey varsa, şimdi muktedir olduğum şeyi yapamayacağım bir durum meydana gelmeden ondan beni muaf tutmasını rica edeyim.” Reca dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, sana o mesele ile ilgili tek bir harfini bile söylemeyeceğim.” Ömer kızarak gitti. Reca dedi ki: Hişam b. Abdülmelik benimle karşılaşınca şöyle dedi: “Ey Reca! Benim sana eskiden beri karşı saygım, sevgim ve şükran duygularım vardır. Bana söyle! Bu iş bana mı tevdi edildi? Eğer bana tevdi edildiyse bunu bilmiş olurum. Eğer başkasına tevdi edildiyse ileri-geri konuşurum. Benim gibi bir adam göz ardı edilemez; ve bu iş ondan uzaklaştırılamaz. Bana söyle. Allaha yemin olsun ki, senin adını sonsuza kadar gizli tutacağım.” Reca dedi ki: Kaçındım ve “Allaha yemin olsun ki, bana tevdi etmiş olduğu sırdan sana bir harf dahi söylemem.” dedim. Hişam üzüntülü bir şekilde geri dönüp gitti. Giderken bir eliyle diğerine vuruyor ve şöyle diyordu: “Öyleyse bu iş benden uzaklaştırılıp da kime verildi? Halifelik Abdülmelikoğullarından çıkacak mı? Allaha yemin olsun ki, ben, Abdülmelikoğullarının gözüyüm.” Reca dedi ki: Süleyman b. Abdülmelikin huzuruna girdim. Baktım ki o ölmek üzeredir. Ölüm sekeratı kendisini tuttuğu zaman kendisini kıbleye doğru çevirmeye çalıştım. Uyanık iken bana şöyle dedi: “Bunun için henüz vakit gelmedi. Daha sonra, Ey Reca!” Ben kendisini iki defa daha kıbleye çevirmeye çalıştım. Üçüncü seferki deneyişimde bana, “Ey Reca! Şu andan itibaren bir şey istiyorsan, onu yap. Şehadet ederim ki, Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed de Onun kulu ve Resulüdür.” dedi. Ben de onu kıbleye doğru çevirdim. Öldüğünde gözlerini kapadım. Yeşil renkli bir kadife örtü ile üstünü örttüm ve kapıyı iyice kapadım. Hanımı birisini gönderip durumunun nasıl olduğunu sordurmuştu. Ben de uyuduğunu ve örtündüğünü söyledim. Gönderilen kişi de onun kadife örtüyle örtülmüş olduğunu görünce, geri dönüp hanımına durumu bu şekilde haber verdi. Hanımı da bu durumu kabul etmiş, onun uyuduğunu zannetmişti. Reca dedi ki: Kapıya güvendiğim birisini oturttum. Kendisine ben gelinceye kadar buradan ayrılmamasını ve halifenin huzuruna da kimseyi sokmamasını sıkıca tenbihledim. Çıkıp Kab b. Hamiz el-Anbesiye bir adam gönderdim. O da Dabık Mescidinde Emirül-Mümininin ev halkını topladı. Ben onlara, “Biat edin.” dedim. Onlar, “Bir kere biat ettik. Neden ikinci kez biat ediyoruz?” dediler. Ben, “Bu, Emirül-Mümininin emridir. Bu mühürlü mektupta kimin ismi yazılı ise ve kime biat etmeniz emredildiyse ona biat edin.” dedim. Teker teker ikinci kez biat ettiler. Reca dedi ki: Süleymanın ölümünden sonra hepsi biat edince işin sağlama bağlandığını anladım. Onlara “Haydi kalkın! Adamınızın yanına gidin; çünkü o ölmüştür.” dedim. Onlar, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allaha aidiz ve şüphesiz Ona döneceğiz.” dediler. Sonra mektubu onlara okudum. Ömer b. Abdülazizin ismini okuyup mektubu okumayı bitirince Hişam, “Ona asla biat etmeyiz.” diye bağırdı. Ben, “Allaha yemin olsun ki, boynunu vururum. Kalk ve biat et.” dedim. Ayaklarını sürüyerek kalkıp biat etti. Reca dedi ki: Ömerin iki kolundan tutup kendisini minbere oturttum. O, Süleymanın ölümünden dolayı hala “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okumaya devam ediyordu. Hişam ise yapmış olduğu hatadan dolayı “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okumaya devam ediyordu. Hişam, Ömere doğru yaklaşarak, “Abdülmelikin çocukları dururken bu iş senin olduğu için İnna lillah ve inna ileyhi raciun” dedi. Ömer “Evet. Bu iş bana, ondan hoşlanmadığım halde İnna lillah ve inna ileyhi raciun.” dedi. Sonra Süleyman gasledilip kefenlendi. Cenaze namazını da Ömer b. Abdülaziz kıldırdı. Reca dedi ki: Defin işlemi tamamlanınca halifeliğin yük beygirleri, atlar ve katırlar gibi hayvanları getirildi. Her hayvanın bir seyisi vardı. Ömer, “Bu nedir?” dedi. Onlar, “Bunlar hilafet binekleridir.” dediler. Ömer, “Benim bineğim bana en uygun olanıdır.” dedi. Katırına bindi. Diğer binekler götürüldü. Sonra karşılandı ve kendisine, “Hilafet konağında konaklayacaksınız.” denildi. Ömer, “Orada Ebu Eyyubun çoluk-çocuğu vardır. Onlar taşınıncaya kadar benim çadırım bana kafidir.” dedi. Onlar hilafet konağını boşaltıncaya kadar kendi evinde kalmaya devam etti. Reca dedi ki: Bu günün akşamı olunca Ömer bana “Ey Reca! Bana bir katip çağır.” dedi. Ben de bir katip çağırdım. O gün onda beni sevindiren her şeyi gördüm: Binekler ve Süleymanın konağı hakkında yapılması gerekeni yapmıştı. Kendi kendime, “Şimdi katipler hakkında ne yapacak?” diye düşünüyordum. Bir yazı mı yazdıracak yoksa başka bir şey mi yapacak? Katip oturunca ona tek bir mektup yazdırdı. Onu yazdırırken Ömerin elinde örnek bir nüsha da yoktu, şifahen yazdırdı. En açık ve en veciz bir şekilde mektubu yazdırdı. Sonra çoğaltılıp bunun bir nüshasının her beldeye gönderilmesini emretti. Süleyman b. Abdülmelikin ölüm haberi orada olmayan Abdülaziz b. el- Velide de ulaştı. Fakat ona bu haber ulaştığında halifelik için Süleymanın Ömer b. Abdülazizi veliaht tayine ettiğini ve insanların ona biat ettiklerini bilmiyordu. Kendisinin yanında bulunanlar ona biat ettiler. Dımaşkı almak niyetiyle o tarafa doğru yöneldi. Oraya yaklaştığında Süleymandan sonra onun ahdiyle insanların Ömer b. Abdülazize biat ettiklerini öğrendi. Bununla birlikte Dımaşka girdi ve doğruca Ömer b. Abdülazizin huzuruna çıktı. Ömer ona, “Bana, senin biat aldığına ve Dımaşka girmek istediğine dair bilgi verildi.” dedi. Abdülaziz “Evet, durum böyledir. Fakat bana herhangi birisini veliaht tayin ettiği haberi ulaşmamıştı. Bu nedenle mallarımızın yağma edileceğinden korktum.” dedi. Ömer, “Allaha yemin olsun ki, eğer sana biat edilseydi ve sen de bu işi sürdürmeye devam etseydin, bu konuda seninle münakaşa etmezdim ve evimde otururdum.” dedi. Abdülaziz “Ben de bu işin senden başkasına verilmesini istemezdim.” dedi ve Ömer b. Abdülazize biat etti. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Cerir b. Hazimden, o da Hizzan b. Saidden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Reca b. Hayve anlattı; dedi ki: Süleyman b. Abdülmelikin hastalığı ağırlaştığı sırada Ömer beni Süleymanın evinde endişeli bir şekilde girip çıkarken gördü. Beni çağırıp, “Ey Reca! Eğer Müminlerin Emiri seninle istişare ederse, Allah ve İslam hakkı için senden beni ona tavsiye etmeni veya beni ona hatırlatmanı istiyorum. Allaha yemin olsun ki, halifeliğe en uygun kişi benim. Allah için senden bunu yapmanı istiyorum. Aksi takdirde Müminlerin Emirini benden çevirmiş olursun.” dedi. Bu söz üzerine ben onu azarladım ve kendisine, “Seni ona tavsiye etmemi istemekle halifelik konusunda fazla hırs gösteriyorsun.” dedim. Yaptığından utandı. Ben de Halifenin yanına girdim. Süleyman bana, “Ey Reca! Bu iş için kimi uygun bulursun? Kimi veliaht tayin edeyim?” diye sordu. Ben, “Ya Emirül-Müminin! Allahtan kork. Sen Allaha kavuşmak üzeresin. Allah seni bu işten dolayı sorguya çekecek ve bu konuda ne yaptığını senden soracak.” dedim. “Öyleyse kimi uygun görüyorsun?” diye sordu. “Ömer b. Abdülazizi!” dedim. Süleyman, “Müminlerin Emiri Abdülmelikin el-Velide ve bana atikenin iki oğlundan hayatta kalanı veliaht tayin etmemize dair ahdini ne yapacağım?” dedi. “O ikisini Ömerden sonra veliaht yaparsın.” dedim. Süleyman, “Doğru söyledin ve çok uygun olanı ortaya koydun. Bana bir kağıt getir.” dedi. Ben de ona bir kağıt getirdim. Önce Ömeri, onun arkasından da Yezidi veliaht tayin ettiğini yazdı ve mektubu bitirdi. Sonra aile mensubu erkekleri çağırdım. Onlar Halifenin huzuruna çıktılar. O da onlara, “Ben bu mektupta veliahtımın kim olduğunu yazdım ve onu Recaya veriyorum. Bu konuyla ilgili gerekli emirleri ona verdim. O da bu mektupta yazılıdır. Şahid olun ve mektubu mühürleyip kapatın.” dedi. Mektubu mühürleyip kapattılar ve çıkıp gittiler. Biraz sonra Süleyman vefat etti. Bağırıp çağırmalarını engellemek için kadınların onun yanına girmelerini engelledim ve insanların [Halifenin erkek akrabalarının] içine daldım. Onlar bana, “Ey Reca! Emirül-Mümininin durumu nasıl?” diye soruyorlardı. Ben de “Şikayet edilecek bir durum yok, şu anda son derece sakin bulunuyor.” diyordum. Onlar, “Allaha hamdolsun” diyorlardı. Ben onlara, “Biliyor musunuz! Bu, Müminlerin Emirinin veliahtını tayin ettiği mektubudur. Siz buna şahitlik yapar mısınız?” dedim. Onlar, “Evet!” dediler. Ben, “Bu mektupta olana razı mısınız?” dedim. Hişam, “Eğer orada Abdülmelikin çocuklarından birisi yazılıysa evet! Eğer başkası yazılıysa hayır!” dedi. Ben, “Onda Abdülmelikin çocuklarından bir adam var.” dedim. Hişam, “O zaman evet!” dedi. Sonra Halifenin odasına girip bir müddet bekledim. Daha sonra Halifenin öldüğünü kadınlara söyledim. Onlar bağırıp çağırmaya başladılar. Ben de çıkıp insanlar orada toplu halde bulunurken mektubu açıp kendilerine okudum. Ömer bu sırada kapının karşı tarafında oturuyordu. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Yakup b. Davud es-Sekafiden, o Sakif kabilesinin bazı ihtiyarlarından şöyle dediğini rivayet etti: Süleymanın vefatından sonra Ömerin halifelik için veliaht tayin edildiği okunduğunda Dabık Mescidinin bir köşesinde bulunuyordum. Ömerin dayılarından Salim isimli bir adam hemen kalkıp onu pazılarından tuttu ve onu minbere oturttu. Ömer dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, bu hareketinle Allah rızasını amaçlamış değilsin. Bu davranışın sebebiyle benden dünyevi bir menfaat da elde edecek değilsin.” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Halid b. Bişrden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife olunca insanlara hutbe okudu. Minberden indikten sonra oturması için özel yaygılar hazırlandı. Ancak o, bunları bırakıp bir köşede oturmayı tercih etti. Ona, “Süleymanın evine [halifelik evi] gitseniz iyi olur.” denildi. O ise cevaben şu şiiri okudu: Önce Allah korkusu, sonra da rezil olma korkusundan kaynaklanan çekince olmasaydı, Lehviyat sevgisi uğruna bana engel olan herkesi sopayla döverdim. Geçmişte olan oldu. Sonra göremezsin, Geçmiş gecelerde onun başka bir arzusunu… Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Yunus es- Sekafi haber verdi. O da Seyyar Ebül-Hakemden rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin ilk olarak hoş karşılanmayan davranışı, Süleymanı defnettikten sonra ona getirilen Süleyman b. Abdülmelikin hayattayken bindiği bineğine binmeyip daha önce bindiği kendi bineğine binmesi oldu. Sonra Halifelik sarayına girdi. Daha önce Süleymanın üzerinde oturduğu mefruşat kendisi için hazırlanmış bulunuyordu. Fakat o bunlar üzerine de oturmadı. Sonra mescide gitti, minbere çıktı. Allaha hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle dedi: “Peygamberinizden sonra başka bir Peygamber, Allahın ona indirdiği Kitabdan sonra başka bir Kitap yoktur. Biliniz ki! Allahın helal kıldığı şeyler kıyamete kadar helaldir, haram kıldığı şeyler de kıyamete kadar haramdır. İyi dinleyin! Ben bir kadı değilim; fakat bir icraatçıyım. Ben, yeni şeyler ortaya çıkaran bir bidatçi de değilim; fakat ben Sünnete tabi olan bir kişiyim. Biliniz ki, Allaha isyanın olduğu bir konuda kimseye itaat edilmez. Yine biliniz ki, ben sizin en hayırlınız da değilim, ben sizden bir adamım. Sizden farkım, Allahın bana daha çok yük yüklemiş olmasıdır.” Daha sonra bazı ihtiyaçlarını dile getirdi. Bize Muhammed b. Man el-Gıfari el-Medini haber verdi; dedi ki: Bize Ziyad b. Ubeydullahın katibi olan İsmail b. İbrahim haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Süleymanın defninden sonra dönüşte onun hayvanları Ömere getirildi, fakat o surat asarak kendi katırının getirilmesini istedi ve ona bindi. Sonra dönüşte evine gitmek istediğinde Süleymanın mefruşatının kendi evine getirilmiş olduğunu gördü. Onlara “Çok acele ettiniz!” dedi. Sonra Ermeniyye işi bir minder aldı, onu yere sererek dedi ki: “Eğer Müslümanların ihtiyaçlarını gideren bir kişi olmasaydım, senin üzerine de oturmazdım.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Cuma namazından sonra halife olmuştu. Ben onun ikindi namazındaki durumunu garip karşılamıştım. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Süleyman b. Abdülmelik, Ebu Bekir b. Muhammed b. Hazmı Medine valiliğine tayin etmişti. Süleyman vefat edip yerine Ömer b. Abdülaziz halife olunca, yine onu Medine valisi olarak görevlendirdi. Medineye Ebu Tuvaleyi kadı olarak tayin etti. Kufeye Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattabı vali olarak tayin etti. Ebüz-Zinadı ona katip olarak görevlendirdi. O, -Ömer vefat edinceye kadar- devletin gelir ve haraç işlerine bakardı. amir eş-Şabiyi ise kadı olarak tayin etti. Basraya vali olarak Adi b. Ertatı, kadı olarak da el-Hasan b. Ebül-Hasanı [Hasan-ı Basri] tayin etti. Sonra Hasan bu görevden affını talep etti, Ömer de kabul etti. Yemene Urve b. Muhammed b. Atiye es-Sadiyi, el-Cezireye Adi b. Adi el-Kindiyi, İfrikıyyeye İsmail b. Ubeydullah b. Ebül-Muhaciri görevlendirdi. İsmail b. Ubeydullah, Ömer b. Abdülaziz ölünceye kadar bu görevde kaldı. Dımaşka Muhammed b. Süveyd el-Fihriyi, Horasana el- Cerrah b. Abdullah el-Hakemiyi görevlendirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Abdülaziz anlattı. O da Süleyman b. Musadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, halifeliğe geldiği günden ölünceye kadar bütün haksızlıkları ortadan kaldırmak için çalıştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre haber verdi. O da Abdülmecid b. Süheylden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin önce kendi evinden başlamak üzere bütün haksızlıkları ortadan kaldırdığını, sonra da insanların böyle yaptığını gördüm. Ömer b. el-Velid şöyle diyordu: “Ömer b. el-Hattabın çocuklarından bir adamı getirip onu üzerinize emir yaptınız, o da size bu şekilde davrandı.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Bekir b. Ebu Sebre dedi ki: Ömer b. Abdülaziz bütün zulüm ve kötülükleri ortadan kaldırmaya karar verince “Önce nefsimden başlamam gerekir.” dedi. Sonra yerde ve çevresinde bulunan eşyalara baktı. Onları dışarı çıkardı. Daha sonra parmağındaki kaşlı yüzüğe baktı. “Bu, el-Velid b. Abdülmelikin kendisine Mağrib tarafından getirilen eşyalardan olup bana verdiği bir şeydir.” dedi ve onu da çıkardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Şebib haber verdi. O da İshak b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Muaviye zamanından kendisinin halife olmasına kadar geçen süre içinde meydana gelen bütün haksızlıkları ortadan kaldırmaya çalıştı. Muaviye ve Yezid b. Muaviyenin varislerinin elinde bulunan başkalarına ait malları onlardan aldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Malik b. Enes anlattı. O da Eyyub es-Sahtiyaniden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, beytülmalla ilgili bütün haksızlıkları ortadan kaldırmaya karar verdi ve senelerden beri sahiplerinin elinde olmayan malların sahiplerine verilmesi suretiyle beytülmalin temizlenmesini emretti. Arkasından şöyle bir yazı çıkardı: “Ben duruma baktım. Çözülmesi zor olan gizli-kapaklı işler var. Beytülmal bir seneden önce temizlenmez.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Irakta bulunan bizlere bir mektup yazarak bütün haksızlıkların ortadan kaldırılıp herkese hakkının verilmesini bildirdi. Biz de hakları sahiplerine iade ettik. Bu işlemi yaparken Irak beytülmalindeki mallar tükendi. Ömer bize Şamdan mal gönderdi. Ebüz-Zinad dedi ki: Ömer kesin belge olmasa bile yenildiği iddia edilen hakların hak sahiplerine iade edilmesini istiyordu. Haksızlığa uğramışlık konusunda en küçük bir delalet yeterli görülüyordu. Ömer iddia sahiplerinin belgelerini ispatlamalarını istemez, bir adamın bir şekilde haksızlığa uğradığı biliniyorsa, ona hakkı iade edilirdi. Çünkü idarecilerin dikkatsiz oldukları biliniyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbrahim b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ne zaman Ömerden Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazma bir mektup gelse içinde, ya bir haksızlığın ortadan kaldırılıp hakkın hak sahibine verilmesi, ya bir sünnetin ihyası, ya bir bidatın ortadan kaldırılması, ya bir bağış yapılması, ya birine beytülmalden maaş bağlanması veya başka bir hayır bulunurdu. Dünyadan göçüp gidinceye kadar bu, böyleydi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Halid b. Dinar anlattı. O da Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bana divanları temizlememi istediği bir mektubunda şöyle yazmıştı: “İster Müslümana, ister zimmiye ait olsun benden önce yapılmış olan bütün haksızlıkları araştır ve her hak sahibine hakkını iade et. Eğer haksızlığa uğramış olan kişiler vefat etmişlerse, onların haklarını varislerine ver.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Ubeyde anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazma yazdığı bir mektupta şunların olduğunu işittim: “Sakın evinde oturma. İnsanların arasına çık, onların meclislerine katıl. Senin yanında insanlardan hiçbiri başkasına tercih edilmiş olmasın. Bunlar, Emirül-Mümininin ev halkındandır. deme. Çünkü bugün benim nezdimde Emirül-Mümininin ev halkı ile başkaları eşittir. Hatta ben, Emirül-Mümininin ev halkının kendileriyle tartışanlar karşısında geri çekilmelerini daha uygun görüyorum. Bir problemi çözmekte zorlandığın zaman onu bana yaz.” Bize Said b. amir haber verdi. O da Hazm b. Ebu Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bir konuşmasında şöyle dedi: “Allahın benim elimle öldürdüğü her bidat ve yine benim elimle yaşattığı her sünnet, etimden bir parça olsa ve sonra bu işin sonu nefsime dayansa, bu durumda hesabım Allah katında kolay olur.” Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdiler. Onlar Muhammed b. Talhadan, o da Hammad b. Ebu Süleymandan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Dımaşk Mescidine geldi ve yüksek sesle şöyle dedi: “Allaha isyan olan bir konuda bize itaat etmek yoktur.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Yunus haber verdi. O da Seyyardan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz insanlara şöyle diyordu: “Memleketlerinize gidin! Ben sizi kendi şehirlerinizde hatırlıyorum, yanımda ise unutuyorum. Ancak kime bir görevli zulmederse, bilsin ki: Benim bu konuda onun için bir iznim yoktur. Haksızlığa uğrayan bana gelsin.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme rivayet etti; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Ömer haber verdi. O da Abdullah b. Vakıddan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin okuduğu son hutbelerden biri şöyleydi: Allaha hamd ve senadan sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Memleketlerinize gidin! Ben sizi kendi şehirlerinizde hatırlıyorum, yanımda ise unutuyorum. Ancak ben sizin üzerinize bazı adamları görevlendiriyorum. Ben onların sizin en hayırlınız olduğunu söylemiyorum. Fakat onlar, şerlilerinden daha hayırlıdır. Kimin üzerine gönderdiğim görevli bir haksızlık yaparsa, biliniz ki, bu konuda ona benim tarafımdan verilmiş bir izin yoktur. Allaha yemin olsun ki, bu malı kendimden ve ailemden meneder, sonra size karşı da cimrilik yaparsam, işte o zaman ben gerçek cimri olmuş sayılırım. Allaha yemin olsun ki, ben bir sünneti ihya etmezsem veya hakla beraber yürümezsem, iki sağım arasındaki süre kadar yaşamak istemem.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Cüveyriye b. Esma anlattı. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Mervanoğullarından olan bazı kişilerden Ömer b. Abdülazize mektup gelmişti. Bu mektup onu çılgına çevirdi. Sonra dedi ki: “Mervanoğullarında Allahın bir kurban hakkı vardır. Allaha yemin olsun ki, bu kurban benim ellerimle olabilir!” Ömerin bu sözü onlara ulaşınca ondan çekindiler. Çünkü onlar, Ömerin çok keskin olduğunu ve bir şeyi kafaya takmışsa onu yapacağını biliyorlardı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Ebu Amr el-Bahiliden şöyle dediğini rivayet etti: Mervanoğulları Ömere gelip “Senden öncekilerin bize verdiklerine nisbetle, sen bize çok az veriyorsun.” dediler ve onu ayıpladılar. O da onlara şöyle dedi: “Bir daha bu konuyu gündeme getirirseniz, devemi bağlar; Medineye döner, onlarla bu hususu istişare ederim. Fakat ben biliyorum ki, bunun [Halifeliğin] sahibi el-Uaymiştir.” Bununla el-Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddıki kastediyor. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Eflah b. Humeyd anlattı; dedi ki: el-Kasım b. Muhammedi şöyle derken işittim: “Konuşmayanların da konuştuğu bir gündü. O gün biz Süleymanın Ömer b. Abdülazizi veliaht tayin etmesini umuyorduk. Ömer b. Abdülaziz ölümü sırasında şöyle demişti: “[Hilafet] konusunda bir şey yapmaya gücüm olsaydı, onun için el- Kasım b. Muhammede düşmanlık yapmazdım.” Bu söz el-Kasım b. Muhammedin kulağına gidince ona rahmet okudu ve dedi ki: “el-Kasım, aileciğinin ihtiyacını giderme konusunda zayıf kalıyor, Muhammed ümmetinin işinin üstesinden nasıl gelecek?” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Müslim b. Halid anlattı. O da İsmail b. Ümeyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Eğer o konuda bir şey yapmaya gücüm yetseydi, el-Kasım b. Muhammede ve el-Avasta oturan İsmail b. Amr b. Said b. el-asa karşı düşmanlık yapmazdım.” Muhammed b. Ömer dedi ki: İsmail b. Amr abid ve zahid bir insandı. İnsanlardan ayrılıp el-Avas denilen yere çekildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Zib rivayet etti: anlattı. O da Muhacir b. Yezidden rivayet etti; dedi ki: Salim b. Abdullahı şöyle derken işittim: “Biz Süleymanın kendisinden sonra halifeliğe Ömer b. Abdülazizi tavsiye edeceğini umardık.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Osman rivayet etti; dedi ki: Harice b. Zeyd b. Sabiti de böyle derken işittim. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Seleme b. Osman el- Kureşiden şöyle dediğini rivayet etti: Bana haber verildiğine göre, Ömer b. Abdülaziz halife olduğu zaman sahip olduğu kölelerine, elbiselerine, kokularına ve fazla olan eşyalarına bakmış; kendisine göre fazla olan her şeyi satmış, bunun parası 23.000 dinara ulaşmış, sonra da bu paraları Allah için dağıtmış. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı; dedi ki: Bana Ömer b. Abdülazizin bir oğlu şunu haber verdi: Ömer b. Abdülazizin hizmetçisinin bana haber verdiğine göre Ömer, halife olduğu günden itibaren ölünceye kadar hiçbir gün karnı doyacak kadar yemedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Davud b. Halid anlattı. O da Muhammed b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife olunca bütün arazilerden vergiyi ve bütün Müslümanlardan cizyeyi düşürdü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Züfer b. Muhammed anlattı. O İsmail b. Ebu Hakimden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Kendisi halifeliğe getirildiği zaman naki hariç, bütün şerbetleri (ahma) helal kıldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Vadıh anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz bir yazıyla Horasan yolunda hanlar yapılmasını emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Osman b. Hani anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin iki [atıyye] taksiminde hazır bulundum; insanlar arasında ayırım yapmadan hepsine eşit olarak verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Osman ve Muhammed b. Hilal anlattılar; dediler ki: Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazma tüccarları hariç tutarak herkese bir pay vermesini mektupla bildirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Amr anlattı. O da Siba el-Huzainin mevlası Rebia b. Ata b. Yakubdan rivayet etti; dedi ki: Süleyman b. Yesarın yanında oturmuştum. Ona, Ömer b. Abdülazizin Ebu Bekir b. Hazma yazdığı mektupta belirttiği tüccara pay ayrılmaması meselesini hatırlattım. Bana dedi ki: “Ömer doğru yaptı. Tacirler müslümanların halini düzeltme işinden uzak durup kendi işleriyle meşguldürler.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Hilal anlattı. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, ata şerefi [en yüksek orandan atıyye[ olarak erkeklere ikişer bin [dirhem] verilmesini emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Gassan b. Abdülhamid haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz iki sene beş ay içinde -on gece eksik olmak üzere- Medineliler için üç Atiye çıkarırdı. Allah ona rahmet eylesin. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülhakim b. Abdullah b. Ebu Ferve rivayet etti; dedi ki: İbrahim b. Muhammed b. Talha b. Ubeydullahı şöyle derken işittim: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında benim önümde kavmime üç Atiye ve ammeten bütün insanlara da iki pay verildi. Allah ona rahmet eylesin. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Müslim b. Banek rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi halife iken şöyle derken işittim: “Sizin ölüleriniz için bir şey almanız helal olmaz. Onları bize bildiriniz. Doğan çocukları da bize bildirin ki, onlar için de bir pay takdir edelim.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Sabit b. Kays anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin bize yazılıp da okunan bir mektubunda şunları işittim: “Her doğan çocuğu bize bildirin ki, onun için bir pay takdir edelim. Ölülerinizi pay alma listesinden silin. Dağıttığımız mal sizin malınızdır, onu yine size iade ediyoruz.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı; dedi ki: Bakıcım beni çocuk iken Ebu Bekir b. Hazma götürdü. O da bana bir dinar verdi. Ben yüz senesinde doğmuştum. Ertesi sene olunca yine bize bir dinar verdi. Böylece iki dinarımız oldu. Ben de bu şekilde [dinareyn] diye isimlendirildim. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana amcam el- Heysem b. Vakıd anlattı; dedi ki: 97 senesinde doğdum. Ömer halife olduğu zaman ben on üç yaşında idim. Onun yaptığı taksimattan bana üç dinar düşmüştü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Hilal anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz insanlara dağıttığı yiyecek yardımını herkese eşit olarak dağıttı. Yardım olarak dağıtılan yiyecekten kişi başına en çok dört buçuk irdeb düşmüştü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Eflah b. Humeyd anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz yardım olarak dağıttığı yiyeceği herkese eşit olarak dağıtırdı. Bu yardımın dışında bir kişi daha önce başka bir şey almışsa, onu geri alırdı. Ömer b. el-Hattab yiyecek yardımını insanlara farklı miktarlarda vermişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da İbrahim b. Yahyadan şöyle dediğini rivayet etti: Bizim yiyecek yardımından aldığımız miktar yirmi irdeb idi. Ömer halife olduğu zaman bu miktarı vermeye devam etti ve benim ailemden yiyecek yardımı alanlara eşit davrandı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömerin kendisini teşvik etmesi sebebiyle Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmın gece de gündüz çalıştığı gibi çalıştığını gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Davud b. Halid anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Kays anlattı; dedi ki: Ömeri şu durumda gördüm: Yatsı namazını kıldırdıktan sonra, Müslümanlarla ilgili işleri ve daha önce yapılmış olan haksızlıkların bertaraf edilip nerede olursa olsun her hak sahibine hakkının verilmesi hususunu yazmak için beytülmaldan kendisine bir mum getirilmesini isterdi. Sabah olunca da yine oturur haksızlıkların ortadan kaldırılması ve zekatların ehline dağıtılması işiyle meşgul olurdu. Ben zekat alacak durumdaki bazı kimselerin, bir yıl sonra, zekat vermesi gereken develere sahip olduğunu gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Zib rivayet etti: anlattı. O da Muhacir b. Yezidden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bizi zekat develerini dağıtmak üzere gönderdi. Bir yıl önce zekat verdiğimiz bazı kimselerden bir yıl sonra zekat aldığımızı gördüm. Ben mum yakarken onun şöyle davrandığını görürdüm: Kendi ailesi ve ihtiyacı için bir şey yazacağı zaman, devlete ait mumun uzaklaştırılarak, kendisine ait şahsi mumun getirilmesini emrederdi. Ben onu kendi elbisesini yıkarken gördüm. O zaman bizim yanımıza çıkmazdı. Çünkü kendisinin başka elbisesi yoktu. Biz de bu durumu yadırgamazdık. Kendisinin iyice eskimiş bir evi vardı, birisi onun tamir edilmesi gerektiğini kendisine söyledi. Ömer dedi: “Ey Müzahim! Onu bu haliyle bırakıp onunla ilgili olarak hiçbir şey yapmadan bu dünyadan çekip gitsek nasıl olur?” Ravi dedi ki: Ömer ülkenin her tarafta tılaı haram kıldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Muhammed haber verdi. O da Abdullah b. el-Ala b. Zebrden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazize dedim ki: “Ey Müminlerin Emiri! asilerden biri olduğum için yıllarca atam verilmedi.” [Abdullah] dedi ki: Sonra bana o senenin atası verildiği gibi, geçmiş yıllara ait atamın da verilmesini emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Huleyd b. Dalec anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz halife olduğu zaman, Hasan [el-Basri] ve İbn Sirine bir adam gönderip, daha önce kendilerine verilmeyen ataları vermek istediğini söyledi. İbn Sirin dedi ki: Eğer bütün Basra ahalisine önceden verilmeyen atalar verilirse ben de alırım, aksi takdirde almam. Ömer şöyle yazdı: “Herkese yetecek kadar mal yok.” [Ravi] dedi ki: Hasan [el-Basri] atayı kabul etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Nüceyh haber verdi. O da İbrahim b. Yahyadan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Harice b. Zeydden divandan kesilen atasının verilmesini yazı ile bildirdi. Harice, Ebu Bekir b. Hazmın yanına giderek şöyle dedi: “Emirül-Mümininin sadece bana ata verilmesini yazmış olmasını iyi karşılamadım. Eğer o herkese geçmişte verilmeyen atanın verilmesini isteseydi, ben bu atayı alırdım. Fakat sadece bana verilmesini istemesi benim hoşuma gitmedi. Bunun üzerine Ömer şöyle yazdı: “Beytülmalda mevcut olan mal, herkese geçmiş atıyyesini verecek kadar çok değil. Eğer beytülmal bunun için yeterli olsaydı, herkese verirdim.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Halid b. Dinar anlattı. O da Ebu Bekir b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yazılı emir vermesi üzerine biz, hapishane kayıtlarını inceliyor ve onlara atalarını veriyorduk. Ömer bana şöyle yazmıştı: “Yakın zamanda kayıp olan kimselerin paylarını yakınlarına ver. Uzun zamandan beri kayıp olanların atasını, kendisi veya ölüm haberi gelinceye kadar ayır. Yahut hayatta olduğuna dair delil getiren vekiline bu payı ver.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Sahbel b. Muhammed anlattı. O da İsa b. Ebu Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin borçlular için ayrılan paydan, bir borçlunun yetmiş beş dinar borcunu ödediğine şahit oldum. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yakup b. Muhammed b. Enes anlattı. O da Yakup b. Ömer b. Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında asım b. Ömer b. Katade ve Beşir b. Muhammed b. Abdullah b. Zeyd b. Abdürabbih gidip onun huzuruna mahcubiyetle çıkıp borçlu olduklarını söylediler. O da onlardan her birinin 400 dinarlık borcunu ödedi. Ödeme emri, Kelb kabilesinin beytülmalda ayrılan zekatlarından yerine getirildi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bu tahsisat daha önce yapılmış; ancak onlardan borcu ödenecek kimse bulunamamıştı. Dolayısıyla fazla kalan mal yine bu iş için ayrılmış olarak beytülmala dahil edildi. Bu pay borçlulara ödeniyordu, burada da öyle yapıldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana el-Mufaddal b. el-Fadl el-Kayni anlattı. O da Abdurrahman b. Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: el-Kasım b. Muhaymire, Ömer b. Abdülazizin yanına giderek kendisinden borcunun ödenmesini istedi. Ömer ona “Borcun ne kadar?” diye sordu. “Doksan dinar.” dedi. Ömer, “Biz onu borçlular için ayrılan fasıldan ödedik.” O, “Ey Müminlerin Emiri! Beni ticarete muhtaç etme.” dedi. Ömer, “Bu nasıl olur?” dedi. el-Kasım, “Maaş bağlayarak!” dedi. Ömer, “Senin için altmış (dinar?) maaş takdir ettim ve sana bir mesken ile bir hizmetçi verilmesini emrettim.” dedi. el-Kasım b. Muhaymere dedi ki: “Allaha hamdolsun ki, o beni ticarete muhtaç olmaktan kurtardı. Kapımı kapadığım gibi artık arkamda bana üzüntü verecek bir şey bulunmuyor.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. İmran el-Harisi anlattı; dedi ki: Bana Ebu Ufeyr Muhammed b. Sehl b. Ebu Hasme anlattı, dedi ki: Ömer b. Abdülaziz halife iken Kelb kabilesinin zekatlarından bana 250 dinar ödenmesini yazı ile emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Talha anlattı. O da Talha b. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Bekir es- Sıddıkten bir gün şunu söylediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, halife olmadan önce kim bu işe getirilecekse onun, humustan ailesine verilen payın arttırılması gerektiğini düşünüyordu. Fakat bunu kimse yapmıyordu. Halife olduktan sonra konuyu inceledi ve daha önce verildiği beş sınıfa aynen verilmesine devam etti. Nerede olurlarsa olsunlar ihtiyaç sahiplerinin paylarını arttırmayı tercih etti. Eğer ihtiyaç miktarı eşit ise, humusun ulaştığı seviyeye göre herkese eşit pay verirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Talha anlattı; dedi ki: Bana el-Muhacir b. Yezid şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülazize [savaş sonunda ganimetlerin] beşte bir hissesi olarak esirler geldiği zaman onları tek sınıf olarak mütalaa ederdi. Bir gün Ömere yola sadaka olarak konulan sudan içip içemeyeceğimi sordu. “Evet, içebilirsin. Bunda bir sakınca yok. Beni Medinede vali iken görmüş olmalısın, Mescidde sadaka olarak konulmuş sular vardı. Fıkıh ehlinden hiç kimseyi bu sudan içmeyi meneder ve yasaklarken görmedim.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Sehbal b. Muhammed anlattı. O Şam halkından bir adam olan Medine divanının sorumlusu İsa b. Ebu Atadan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O bazen zekatı kalbi İslama ısındırılmak istenen kişilere (müellefe-i kulub) verirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Sebre anlattı. O bir adamdan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, kalbi İslama ısındırılmak için Bıtrika (Patrik) zekat malından vermişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana ess-Sevri anlattı. O da asım b. Küleyb ve Ebül-Cüveyriyye el-Cermiden şöyle dediklerini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz 1.000 dirhem vermek suretiyle düşmandan bir adamı kurtardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Muhammed el-Eslemi anlattı. O Amr b. el-Muhacirden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti. O [Ömer] şehirlerin ahalisine misafiri ağırlama yükümlülüğü getirmedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman anlattı. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti. O, şöyle bir emir yayınladı: “İmam üçte birden fazla ganimet (nefl) dağıtmasın.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize es-Sevri haber verdi. O Amr b. Meymundan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Ömer şöyle yazmıştı: “Yük beygirlerini atlara katın.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Maşer haber verdi. O da Nafiden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife iken uzaktaki valilerine şöyle yazdı: “Savaşta on dört yaşındaki çocuğa pay ayırmayın, on beş yaşında olana ayırın.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Bişr b. Humeyd anlattı; dedi ki: Babamın şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülaziz ata verme zamanında valilerine şöyle yazmış: “100 dinar parası olandan bir Arap atı, bir zırh, bir kılıç, bir mızrak ve bir ok dışında bir şey kabul edilmeyecektir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ebu Ubeyde anlattı. O Rebia b. Atatan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: “Mürtedden üç gün tövbe etmesi istenir. Tevbe ederse mesele yok. Tevbe etmezse boynu vurulur.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebüz-Zinad anlattı. O babasından, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Devlet başkanı, “Allaha ve Resulüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.” ayetinde belirtilen hükümlerden birini uygulama konusunda muhayyerdir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman haber verdi. O da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Şehirde savaş olmaz. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Muhammed haber verdi. O da Osman b. Süleymandan şöyle dediğini rivayet etti: Halife iken Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini işittim: “İki şey vardır ki, ne aile ve ne de vali için onları affetme yetkisi yoktur. O iki hak Allaha mahsustur. Bunları vali Allahadına yerine getirir. Birincisi yeryüzünde fesat ve düşmanlık sebebiyle öldürülen, ikincisi ise suikastla öldürülen.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebüz-Zinad haber verdi. O babasından, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti. Yine bize Mahreme b. Bükeyr haber verdi. O babasından, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Bir kişi esir olarak kaldığı müddetçe bu kişinin eşiyle evlenilmez. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Muhammed el-Bersemi anlattı. O Ebu Amrdan, o da Süleyman b. Habibden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: Esirin kendi malında yaptığı tasarrufuna izin ver. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muğire b. Habib anlattı. O Amr b. el-Muhacirden, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Bir adamın savaşta atının sırtında savaşırken malı üzerinde yaptığı tasarrufu caizdir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Muhammed anlattı. O el-Münzir b. Ubeydden, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Zimminin eman vermesi caiz değildir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre haber verdi. O da Süheyl el-Aşadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin mektubu bize Rum diyarında okundu. Bize kalenin üzerinde mancınık dikmemizi emrediyordu. Salim b. Abdullah da yanımda durup okunanı işitiyor; fakat bunu inkar etmiyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O da Salih b. Muhammed b. Zaideden şunu rivayet etti: O, Ömer b. Abdülazizin kalelerdeki düşmana karşı [onları kalelerinden çıkarmak için] duman kullanmada bir sakınca görmediğini söylediğini işitti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Utbe haber verdi. O Amr b. el-Muhacirden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Kendisine Rum toprağında casusluk yaparken yakalanan biri Müslüman diğeri zimmi iki kişi getirilmişti. Zimmiyi öldürdü, Müslüman olanı cezalandırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Makıl b. Ubeydullah anlattı. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: [Savaşta] kendiliğinden ayağa kalkan hayvanın öldürülmesini nehyetti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize es-Sevri ve Malik b. Enes haber verdiler. Onlar Abdullah b. Ebu Bekir b. Hazmdan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Halifeliği sırasında şöyle yazmıştı: “Madenlerden humus (beşte bir) alınmayacak, fakat zekat alınacaktır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Osman anlattı; dedi ki: el-Kasım b. Muhammedi şöyle derken işittim: Ömer b. Abdülaziz madenlere zekat koydu. Bu durum, konuyla ilgili ilk uygulama idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Bakıyye b. el- Velid anlattı. O Mübeşşir b. Ubeydden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O suyun dibine dalmayı mübah kıldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize es-Sevri haber verdi. O Leys b. Ebu Süleymden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, güzel kokudan (anber), humus (beşte bir) alınmasını yazıyla emretmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Cariye b. Ebu İmran anlattı. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Ömrünün sonlarına doğru Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini işittim: Güzel kokuda (anberde) bir şey [zekat] yoktur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Bişr b. Humeyd anlattı. O babasından, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Elçi, postacı ve vekil, askerler arasından gönderilir ve Müslümanlarla birlikte bunlara da payları verilir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muaviye b. Salih anlattı. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, ganimetlerin daha fazla fiyat verenlere satılmasını emrederdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ahmed b. Hazim anlattı. O da Amr b. Şerahilden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: Serbest dolaşan hayvanların yakalanıp kesilmesinde bir sakınca yoktur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sadaka b. Nafi anlattı. O da Salih b. Muhammed b. Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini işittim: “(Savaşta) iki ata pay verilir; bundan ötesi için pay yoktur.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el- Haccac et-Taifi anlattı. O Abdülaziz b. Ömerden, o da babasından şunu rivayet etti: O halifeliği sırasında atlardan yüz çevirmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Halid b. Rebia anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: “Yaz seferleri [zamanı] girdiğinde, adamlardan, atlardan ve savaş hazırlığına tamamlamış [askeri] bir birlikten oluşan bir ordu ve topluluk olmadan, kimsenin [düşmanın] peşinden gitmesine izin verme.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hazim b. Hüseyn, o da Rebia b. Atadan rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz benimle birlikte yazılı emir verdi ve erkek, kadın, köle ve zimminin fidye mukabilinde kurtarılması için Aden sahiline mal gönderdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hazim b. Hüseyn anlattı. O Rebia b. Atadan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O Müslümanlardan bir adam karşılığında Rumlardan on adamı verdi ve Müslümanı kurtardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Abdullah b. Ebu Ferve anlattı. O Beni amir b. Lüey mensuplarından Abdullah b. Amr b. el-Haristen, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Kendisine Mesleme b. Abdülmelikin esir ettiği bir kişi getirildi. Ailesi onun 100 miskal karşılığında serbest bırakılmasını istedi. Ömer de bu esiri 100 miskal karşılığında serbest bıraktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Rebia b. Osman anlattı. O da Rebia b. Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Halife iken Ömer b. Abdülazizi işittim: “Esirlerin öldürülmesini kerih görüyor; onların köleleştirilmesini veya azad edilmelerini istiyordu.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Mahreme b. Bükeyr haber verdi. O babasından, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Kim düşman toprağında hırsızlık yapar, sonra İslam ülkesine gelirse, eli kesilir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Utbe b. Abdullah anlattı. O Hüseyn el-Eyliden, o da Yezid b. Ebu Sümeyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam dar-ı harpte bir Müslümana zina iftirası ettikten sonra İslam ülkesine geldiğinde Ömer b. Abdülazizin ona seksen sopa had cezası uyguladığına şahid oldum. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hazim b. Hüseyn rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi Hunasırada gördüm. Bir adam hakkında düşman topraklarında iken içki içtiğine dair şahitlik yapıldı. Bu adama seksen sopa vurdu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O da Sahrdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazize henüz taksim edilmemiş ganimet mallarından hırsızlık yapmış olan bir adam getirildi. Onun ganimet mallarında bir hakkı olup olmadığını sordu. “Hayır!” denildi. Adamın eli kesildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Muhammed anlattı. O da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi Dabıkta gördüm. Namazı tamamladıktan sonra Cuma namazı için insanları toplardı. İki rekat namaz kıldıktan sonra -Cuma namazı kılınan bir şehre gitmesi hariç- insanları toplamazdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O Bişr b. Humeydden, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Ribatta kalınacak sürenin tamamı kırk gündür. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. amir anlattı; dedi ki: Eban b. Salihin şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülaziz Dabıkta şöyle diyordu: “Biz ribattayız.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Abdullah b. Ebül-Ebyad anlattı. O da Abdullah b. Ubeydeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi şöyle derken işittim: “İnsanlar düşmanlığın olduğu yerlerde helak oluyorlar. Sonra yazı ile emretti: Kimse tek başına düşmanlığın olduğu yere gitmesin. Gittiklerinde topluluk ve kuvvet halinde gitsinler. Herkes birbirini tutsun ki ya topluca geri dönsünler ya da topluca ölsünler.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Ebu Utbeden, o da Safvan b. Amrdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife iken valisine yazılı bir emir gelmişti. Onları İslama davet etmedikçe, Rum kalelerinden herhangi bir kale ile savaşa kalkışmayınız ve sizden bir topluluk onlardan bir toplulukla savaşa tutuşmasın. Eğer İslamı kabul ederlerse üzerlerine saldırmaktan sakının. Müslüman olmazlarsa cizye vermelerini teklif edin. Cizye vermekten kaçınırlarsa ayırım yapmadan üzerlerine saldırın. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Muhammed b. Ebu Zeyd anlattı. O da Abdülaziz b. Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Babamın kılıcı gümüş ile süslü idi. Onu çıkardı, demirden bir süs yaptı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Halid b. el- Kasım anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi siyah ve beyaz renkleri olan bir ata binmiş olarak gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O Amr b. el-Haristen, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Namaza başlarken iftitah tekbirini açıktan okurdu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Muhammed anlattı. O İsa b. Ebu Atadan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Hangi lisanla olursa olsun biri bizden eman talep ederse, emana kavuşmuş olur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Muhammed anlattı. O da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bize, Müslümanlarla birlikte savaşan zimmilerin düşmana karşı korunacaklarını, fakat onların eman vermesinin caiz olmadığını yazdı ve şöyle dedi: Allah Resulü şöyle buyurdu: “Müslümanlar üzerine kendilerinden olanın en düşüğü dahi eman verebilir. Fakat bu kişi (zimmi), Müslüman değildir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. Yahya anlattı. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife iken İshak, onun, ordunun savaş meydanlarında yapacağı kötülüklerden uzak olduğunu söylediğini ve şöyle dediğini işitmiş: “Ömer b. el-Hattab, ordunun savaş meydanlarında yapacağı kötülüklerden uzak olduğunu söylerdi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. el-Kasım anlattı. O Ayyaş b. Süleymden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: “Bir zimmi, malını Hristiyanlar veya Yahudiler için vakıf olmak üzere kiliseye veya havraya vasiyet etse bu caiz olur mu?” diye soruldu, Ömer de caiz olduğunu söyledi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Süveyd anlattı. O Husayndan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle yazdığını rivayet etti: Eğer bir kişi Müslüman olursa, cizyesi terazinin kefesinde olsa bile artık bu cizye ondan alınmaz. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Muhammed anlattı. O Amr b. el-Muhacirden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Eğer bir zimmi cizye senesi dolmadan bir gün önce Müslüman olursa, “Ondan bu cizye alınmaz.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Ubeyde anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz mahpuslara iyi bakılmasını, insanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimselerin kontrol altında tutulmasını, onlara yaz ve kış yiyeceklerinin verilmesini yazılı emirle bildirdi. Musa dedi ki: Ben onları gördüm. Yiyecekleri kendilerine aydan aya, giyecekleri de kış ve yaz olmak üzere senede iki defa verilirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana el-Mehrinin mevlası Yahya b. Said anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz kendisinin yardımcıları olan yetkili görevlilere şöyle yazmıştı: “Hapiste olanların durumlarına iyi bakın. İnsanları haksızlıkları ortaya çıkıncaya kadar hapsetme. Kimin durumu şüpheli ise onları bana bildir. İnsanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimseleri kontrol altında tut. Onlar için hapis ibret verici bir ceza sayılır. Ceza vermede aşırı gitme. Kimsesi ve malı olmayan hastaları gözet. Borç sebebiyle bir topluluğu hapsettiğin zaman, bunlarla insanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimseleri aynı odada ve aynı hapishanede bir arada bulundurma. Kadınlar için tek başına ayrı bir hapishane yap. Hapishanede görevlendirdiklerinizden kimin güvenilir ve rüşvet almayan kişiler olduklarına dikkat et. Çünkü kim rüşvet alırsa o, kendisinden istenilen şeyi yapar.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Abdullah anlattı. O da Abdullah b. Ebu Bekirden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Ömer b. Amr b. Hazma, her Cumartesi günü hapishaneye gitmesini ve insanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimseleri kontrol altında tutmasını emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Kays b. el- Haccac anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, Abdülhamide şöyle yazmıştı: “Hapishanede insanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimseleri kontrol altında tut. Kışın onlara bir tak [şal benzeri giysi], yazın da iki elbise giydir. Şu şu ihtiyaçlarını gider.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Muhammed anlattı. O da Ebu Bekir b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer bana şöyle yazmıştı: “İnsanların kendilerinden korktukları ve çekindikleri kimseleri ve katilleri zincire vur.” Ona yazıyla sordum: “Bu durumda zincire bağlı iken nasıl namaz kılacaklar?” Cevaben şöyle yazdı: “Eğer Allah dileseydi, zincire bağlı olmaktan daha ağır bir şeye de onları mübtela ederdi. Kendilerine nasıl kolay gelirse öyle namaz kılsınlar. Bu hal onlar için bir özürdür. Zincire vurulmaya gelince, ben Ebu Bekirin -Allah rahmet eylesin- bazı adamların zincire bağlı olarak kendisine getirilmesini emrettiğini tespit ettim. O kişiler Kays b. Mekşuh el-Muradi ile başka bir kimseydi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Üsame b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Ömer b. Abdülazizin mektubu geldi ve okundu; orada şöyle yazıyordu: “İnsanlar hamama izarla girsinler.” [Bu kurala uyulmaması sebebiyle] ben onu, hamam sahibine ve hamama girene ceza uygularken gördüm. Ömerin mektubunda bir de şöyle yazılıydı: “Hayvanları keserken onları kıbleye çevirin.” Mektup okunurken yanımda Nafi b. Cübeyr vardı, ona baktım. Şöyle dedi: “Bunu kim bilmiyor ki!” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Makıl b. Ubeydullah anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazmıştı: “Erkekler hamama izarla girsinler. Kadınlar da tek başına hamama gönderilmesin.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında Haruriyye fırkası isyan etmişti. Ben de o günlerde Irak valisi olan Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd ile birlikteydim. Onların durumu Ömer b. Abdülazize bildirilince, o da Abdülhamide yazı ile şöyle emir verdi: “Onları Allahın Kitabı ve Nebisinin Sünneti ile amel etmeye davet et.” Onları bu şekilde davetten bir netice çıkmayınca Ömer bu sefer şöyle yazdı: “Onlarla savaş. Bize karşı ileri sürecekleri delil noktasında, Allah -hamd onun içindironları üstün kılmamıştır.” Bu emre uyarak Abdülhamid, Haruriyye üzerine bir ordu gönderdi. Fakat Haruriyye bu orduyu mağlup etti. Bu haber kendisine ulaşınca Ömer, ordusu Şam ahalisinden oluşan bir komutan olan Mesleme b. Abdülmeliki onların üzerine gönderdi ve Abdülhamide de şöyle yazdı: “O kötülük ordusunun senin orduna ne yaptığı haberi bana ulaştı. Sana Mesleme b. Abdülmeliki gönderiyorum. Sen onların arasından çekil, onları karşı karşıya bırak.” Şamlılardan oluşan ordunun komutanı olan Mesleme onlarla karşılaştı. Bu ordu onları bozguna uğratıncaya kadar ellerinden gelen her şeyi yaptı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülhamid b. İmran anlattı. O da Avn b. Abdullah b. Utbeden şöyle dediğini rivayet etti: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülaziz, beni isyan eden Hariciler üzerine gönderdi. Onlarla konuşup, “Onda olan hangi şeyi yadırgayıp onu cezalandırmak istiyorsunuz?” dedim. “O, kendi ailesinden ve kabilesinden olup da kendinden önce gelenlere lanet etmiyor. Bu ikiyüzlülüktür. Bu şekilde bizi aldatıyor.” dediler. Ravi diyor ki: Ömer, onlar insanların mallarını yağma etmeye başlayıp yol kesinceye kadar, onlarla savaşmaktan kaçındı. Abdülhamid ona Haricilerin yaptıklarını haber verince Ömer de ona şöyle yazdı: “Eğer insanların mallarını alır, yoldan geçerken onları korkuturlarsa, onlarla savaş. Çünkü onlar pisliktir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülhamid b. Cafer anlattı. O da Avn b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Haricilerin Allahın Kitabı ve Resulünün Sünnetine davet edilmesini yazmıştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hazim b. Hüseyn rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin valisine gönderdiği Hariciler hakkındaki yazılı emrini okudum; orada şöyle yazıyordu: “Eğer Allah seni onlara karşı galip kılar ve onların üzerinde hakimiyet kurma imkanı sağlarsa, onların mallarından ele geçirdiklerini ailelerine ver.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Muhammed anlattı. O Ebu Bekir b. Hazmdan, o da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyde gönderdiği mektup okunurken ben de oradaydım. Mektupta şöyle yazıyordu: “Haricilerden kimi esir alırsan onu hayırlı bir hale dönüşünceye kadar hapset.” Ömer b. Abdülaziz vefat ettiğinde onlardan bir grup hala hapiste bulunuyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Kesir b. Zeyd rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında Hunasıraya geldim. Onun beytülmalden müezzinlere yiyecek verdiğini gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi müezzinine şöyle derken işittim: “Kamet getirirken süratli söyle (hadr) ve sesini yükseltme.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Abdullah b. Müslim haber verdi. O da Süleyman b. Musadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife iken onun müezzinini Hunasırada gördüm. Onun kapısının önünde kendisine “Esselamü aleyke Emirül-müminin ve rahmetüllahi” şeklinde selam veriyordu. Ömer namaza çıkıncaya kadar müezzin selamını kesmiyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Halid b. Dinar haber verdi. O da Süleymanın mevlası Ebu Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Hunasırada müezzinini Ömerin kapısında durmuş şöyle derken gördüm: “Esselamü aleyke Emirül-müminin ve rahmetüllahi ve berekatühu, Hayye ales-sala, Hayye ales-sala, Yerhamükellah.” [Ravi] dedi ki: Ben onu hiçbir zaman ikinci defa beklerken görmedim. Biz bazen mescidde Ömer ile birlikte otururduk. Müezzin “Kad kametis-sala” dediği zaman bize “Kalkın!” derdi. Ömer b. Abdülaziz halifeliği zamanında yüzünü kıbleye dönmüş veya dönmemiş herhangi bir halka ile birlikte otururken, müezzin ezan okumayı tamamladığı gibi namaz kılmak için hemen ayağa kalkarlar, kamet getirilinceye kadar ayakta dururlardı. Ben bu durumu akşam namazında görmüştüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Peygamberin zevcesi Ümmü Habibenin mevlası Müslim b. Ziyaddan işiten birisi rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, [odasından] çıkmadan önce ezanın kesilmemesi için on üç müezzin görev yapıyordu. Müslim dedi ki: Ben onları sadece bir kere ezan okurken gördüm. Ömer bazen birinci ezan okunduğunda, bazen ikinci ezan okunduğunda, bazen de üçüncü ezan okunduğunda çıkardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ayyaş haber verdi. O da Amr b. el-Muhacirden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi şöyle derken işittim: “Ezan ikişer ikişerdir; kamet birer birerdir.” Amr dedi ki: Salim b. Abdullah ve Ebu Kılabeyi Ömer b. Abdülaziz ile birlikte gördüm. Onun ezanı ikişer ikişer, kameti birer birerdi. Onlar bunu gördükleri halde kötü karşılamadılar. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd haber verdi. O da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, evinde izarı üstünde olduğu halde yıkanırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Abdülaziz anlattı. O da Yezid b. Ebu Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi bakır kap içinde bulunan suyu bir diğer bakır kapla alarak abdest aldığını gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O da el-Münzir b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi abdest aldıktan sonra yüzünü mendille silerken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O Ömer b. Atadan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, eli zekerine değdiğinden dolayı abdest alırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre, o Ömer b. Atadan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, ateşin pişirdiği yemekten, hatta şeker yemekten dolayı abdest alırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebüz- Zirivayet etti: anlattı. O da ez-Zühriden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, sıcak su ile abdest alır ve onu içerdi. Fakat sıcak suyu içtiğinden dolayı abdest almazdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Mesleme anlattı. O da Ömer b. Abdülazizin hanım mevlasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin tuvalete giderken başını örttüğünü gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İshak b. Yahya anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi kardeşi Süheyl b. Abdülazizin cenaze namazını kıldırırken gördüm. Her tekbirde ellerini iki omuz hizasına kadar kaldırdı. Namazın sonunda sağ tarafa doğru hafif bir şekilde selam verdi. Onu, cenazenin önünde yürürken, tabutun her iki tarafındaki direkleri arasında cenazeyi taşırken gördüm. Hunasırada namazı kıldırırken onun arkasındaydım. İlk tekbirde sesini yükselttiğini, Fatihayı yavaş ve yumuşak bir şekilde okuduğunu işittim. Onun okuyuşunu ilk saftakiler duyabiliyordu. Ancak Fatihayı okurken besmeleyi okumadı. İshak dedi ki: Dönüşte kendisine sordum: “Ey Müminlerin Emiri! Besmeleyi gizli mi okudun?” Bana, “Eğer onu gizli okusaydım, açıktan da okurdum.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman b. Hani haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, Cuma günü hutbesini, öğütlerini ihtiyarların da duyabileceği şekilde yüksek sesle okurdu. Fakat bu bir bağırma değildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Abdülaziz anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, Dımaşktaki valisi Osman b. Sada şöyle yazdı: “Onlara namaz kıldırdığın zaman kıraatini duyur. Hutbe okuduğun zaman senin öğütlerini anlamış olsunlar.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. O da Amr b. Muhacirden şöyle dediğini rivayet etti: Bir Cuma günü Ömer b. Abdülazizi iki hutbe okurken gördüm. Oturuyor ve her ikisinde de bir miktar konuşmadan duruyordu. İlk hutbeyi oturarak okudu. Elinde asa vardı. Onu enlemesine iki uyluğunun üzerine koymuştu. İnsanlar onu, Allah Resulünün asası zannediyordu. Birinci hutbeyi bitirdikten sonra bir miktar sükut etti. Sonra kalktı asasına dayanarak ikinci hutbeyi okudu. Hutbeyi bitirdikten sonra asasına dayanmadı, onu taşıdı. Namaza başladığında onu yan tarafına koydu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana, konuyu Muhammed b. Muhacirden duyan birisi anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz Cuma günü teşehhüde oturduğunda selam verinceye kadar asasını uyluğu üzerine enlemesine koyardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sevr b. Yezid haber verdi. O da Amr b. el-Muhacirden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Cuma namazını kıldırdıktan sonra evine gidinceye kadar asasını yanında taşır, ona dayanmazdı. Evinden çıktıktan sonra da ona dayanmadan yanında taşırdı. Hutbe okurken ona dayanırdı. Hutbesini bitirip namaza başlarken onu yan tarafına koyardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O el-Münzir b. Ubeydden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, kırmızı şafakta bir sergi üzerinde namaz kılardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Beşir b. Humeyd anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Halife iken Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini işittim: “Beyaz şafak, kırmızılıktan sonradır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. Yahya anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi Hunasırada gördüm. Arafat akşamı ikindi namazından sonra ayrılarak konağına girdi ve akşam namazına kadar oradan çıkıp mescide gelmedi. Kurban bayramının birinci günü güneş doğduğu zaman konağından çıktı ve kısa bir hutbe okudu. Ramazan bayramında bundan daha uzun bir hutbe okumuştu. Onun, bayram namazına yürüyerek gittiğini gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana es-Sevri anlattı. O da Cafer b. Bürkandan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halifeliğinde şöyle emretmişti: “Cuma namazı ile iki bayram namazına binekle gitmeyin.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Süveyd b. Abdülaziz anlattı. O Abdullah b. el-Aladan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, Arafe günü öğle namazından teşrik günlerinin en son günü ikindi namazına kadar tekbir getirirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Süveyd b. Abdülaziz haber verdi. O da Abdullah b. el-Aladan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi her namazın sonunda “Allahüekber ve-lillahilhamd” şeklinde üç defa tekbir getirirken işittim. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Süveyd anlattı. O Ata el-Horasaniden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O, sabahleyin bayram namazını kıldırmaya çıkmadan önce bir şeyler yerdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman haber verdi; dedi ki: Hunasırada Ömer b. Abdülazizi gördüm; namazgaha yürüyerek gidiyordu. Sonra minbere çıktı. Arka arkaya yedi tekbir getirdi. Sonra kısa bir hutbe okudu. Sonra ikinci kez beş defa tekbir getirdi. Birincisinden daha kısa olmak üzere ikinci hutbeyi okudu. Yine daha musallada iken kendisine bir koç getirildiğini gördüm. Onu kendi eliyle kesti, sonra etinin taksim edilerek dağıtılmasını emretti. Ondan kendisinin evine bir şey götürülmedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman b. Hani anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi işittim: Birinci hutbede en sondaki insanın işiteceği şekilde yedi defa tekbir getirdi. Sonra hutbeyi okudu. İkinci hutbenin başında beş tekbir getirdi. Bayram namazının birinci rekatında Kaf suresini, ikinci rekatında ise Kamer suresini okudu. Her iki tekbir arasında dua ediyor, Allaha hamdediyor, tekbir getiriyor ve Peygambere salavat getiriyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman b. Hani anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi gördüm: Bayram günü minbere çıktığı zaman selam verirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Muhammed b. İbrahim anlattı. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Ramazan bayramının birinci gününde halife iken Ömer b. Abdülazizi gördüm. Şöyle diyerek bizi Allah Resulünün bir sadakası olan hurma yemeye davet etti: “Sabahleyin bayram namazına çıkmadan önce bir şey yeyin.” Ben Ömere, “Bu konuda bir rivayet var mı?” dedim. “Evet! Bana İbrahim b. Abdullah b. Kariz, Ebu Said el-Hudriden rivayetle şunu haber verdi: “Allah Resulü , bir şey yemedikçe bayram namazına çıkmazdı.” Veya şöyle dedi: “Bir şey yemedikçe bayram namazına çıkmamamızı emretti.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman b. Hani rivayet etti; dedi ki: Halife iken Ömer b. Abdülazizi Hunasırada işittim: Ramazan bayramından bir gün önce insanlara hutbe okudu. Bu, Cuma günüydü. Hutbede zekattan bahsetti ve insanları buna teşvik etti ve “Her insan üzerine hurmadan bir sa, buğdaydan iki müd gereklidir. Şüphesiz, kimin zekatı yoksa namazı da yoktur.” dedi. Sonra sadaka-i fıtrın nelerden ne kadar verileceğinden bahsetti ve “Undan ve kavuttan ikişer müd verilecek, fakir de onu teslim almış olacak.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sevr b. Yezid anlattı. O da Yezid b. Ebu Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülaziz, sadaka-i fıtrı verme konusunda insanların en çok acele edenlerindendi. Sahurun, son vakitlerine doğru geciktirilerek yapılmasını müstehap görürdü. Fecrin doğup doğmadığı hususunda şüpheye düştüğü anda yemeyi, içmeyi keserdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebu Tuvale anlattı. O Yahya b. Saidden, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: İnsanları, katilin kim olduğunu bilmediklerine dair kasame yemini yapmaları konusunda istekli görünce, onlara yemin ettirir; böylece kısas düşer, ceza diyete dönüşürdü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Adi b. el-Fadl ve Said b. Beşir haber verdiler. Onlar da Eyyubden şunu rivayet ettiler: Bir kişi Basrada öldürülmüştü. Süleyman b. Abdülmelik, “Elli adama yemin ettiririn. Eğer yemin ederlerse kısası uygula.” diye yazdı. Süleyman ölünceye kadar o adamlar yemin etmediler, sanık olan adamı da kısasen öldürmediler. Ömer b. Abdülaziz halife olunca konu ona yazıldı. O da yazı ile şunu bildirdi: “Eğer iki adil kişi maktulü falan kişinin öldürdüğüne dair şahitlik ederlerse, o adamı kısasen öldür. Aksi takdirde kasame yoluyla onu öldürme yoluna gitme.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Basralı yaşlılardan biri olan Ebu Muaviye anlattı. O da Osman el-Bettiden şöyle dediğini rivayet etti: Bize halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazizin kasamede yemin eden kişiye on küsur kamçı vurulmasını emreden mektubu geldi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Kesir b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir Muhammed b. Amr b. Hazm rivayet etti; dedi ki: Halifeliği sırasında Ömer b. Abdülaziz bana şöyle yazmıştı: “Harem sınırlarını belirleyen taşları yenile.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O da Abdurrahman b. Yezid b. Ukayleden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Hazmı mektup yazarak onu hac işleriyle görevlendirdi ve ona şöyle yazdı: Yapman gereken ilk işin, Terviye gününden [Zilhiccenin 8. Günü] bir gün önce insanlara öğle namazını kıldırmaktır. Son işin ise, Mina günlerinin en sonunda güneşin iyice eğilmesinden sonra orasını terk etmendir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Durum bize göre de böyledir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ebu Revvad haber verdi; dedi ki: 100 senesinde Ömer b. Abdülazizin Mekkeye bir mektubu gelmişti. O mektubunda Mekke evlerinin kiraya verilmesini ve Minada bina yapılmasını yasaklamıştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize es-Sevri haber verdi. O da İsmail b. Ümeyyeden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Mekke evlerinin kiraya verilmesini yasaklamıştı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini işittim: Kaynatılarak yarısı gitmiş olan üzüm şırası (el-Munassaf) içkidir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Muhammed, o da babasından rivayet etti; dedi ki: Hunasırada Ömer b. Abdülazizi gördüm; içki tulumlarının kesilip parçalanmasını, içki çömleklerinin de kırılmasını emretmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. el-Gaz ve Said b. Abdülazid haber verdiler; dediler ki: Ömer b. Abdülaziz halifeliği zamanında şöyle yazdı: “Zimmiler Müslüman şehirlerine içkileriyle gelmeyecekler ve oraya içki sokmayacaklardır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da Abdülmecid b. Süheylden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında Hunasıraya geldim. Baktım ki, bir evde içkicilerden ve sefahet ehlinden bazı kimseler bulunuyor. Bu durumu Ömerin polisine haber vererek şöyle dedim: “Onlar içki içmek üzere toplanmışlar. Halbuki orası bir evdir.” Polis, “Ben durumu Ömer b. Abdülazize haber verdim, o da bana dedi ki: “Kim bu işi evlerde gizlice yaparsa onu bırak.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. el-Gaz anlattı. O da Ubade b. Nüseyden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi içki içen bir adama had uygularken gördüm. Adamın elbisesini çıkardı ve ona seksen değnek vurdu. Değneklerin bir kısmı yaralıyordu, bir kısmı iz bırakmıyordu. Sonra, “Eğer ikinci sefer içersen yine sana seksen sopa vururum ve hapse atarım. Ancak seni içki içmeyeceğin kanaatine vardığımız zaman salıveririz.” dedi. Adam, “Ya Emirül-Müminin! Bu şeye dönmekten ebediyen Allaha tövbe ediyorum.” dedi. Ömer de onu bıraktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Halid anlattı. O da Muhammed b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, halifeliği sırasında Mısıra şöyle yazmıştı: “Had olmadığı müddetçe herhangi bir suçun cezası için otuz değnekten fazla vurmayın.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sahbel b. Muhammed haber verdi. O da Sahr el-Müdliciden şunu rivayet etti: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazize bir hayvana tecavüz etmiş olan bir adamı getirdiler. Ona had vurmadı; haddin aşağısında olan bir miktarla onu cezalandırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Seleme b. Ubeydullah haber verdi; dedi ki: Hunasırada Ömer b. Abdülazize tek temizlik müddeti içinde bir cariyeye tecavüz etmiş birkaç adam getirdiler. Ömer onlara ceza uyguladı ve çocuğun nesebinin kime ait olduğunu tespit için de bir kaif çağırdı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Cüreyc anlattı. O ez-Zübeyr b. Musadan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Şufadan söz edildiğinde, sınırlar belirlenmiş ve yollar ayrılmışsa şufa yoktur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Zirivayet etti: anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halifeliği zamanında Abdülhamide şöyle yazmıştı: “Komşuluk sebebiyle şufa ile hükmedilmez.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Kays anlattı. O da Halid el-Hazzadan, o da Ömer b. Abdülazizden şunu rivayet etti: O zimmi lehine şufa hakkıyla hüküm verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Bekir b. Ebül-Furat haber verdi. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazizi gördüm. Gaibte olan şufadara şufa sebebi olan malın satıldığı haberinin kendisine ulaşmadığına dair yemin ettirilir. Yemin etmekten kaçınırsa şufa hakkına sahip olmaz, yemin ederse bu hakka sahip olur; şufa sebebiyle satılan mal kendisine verilirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Muhammed b. Ebu Bekir anlattı. O babasından, o da dedesinden şunu rivayet etti: Kendisi [Ebu Bekir], Ömer b. Abdülaziz halife iken, ona, bir mektup yazmıştı. Bu mektubun içinde ayrıca başka bir mektup ve bazı dava konuları bulunuyordu. Ebu Bekir mektubu mühürledi. Mektubun sahibi onu Ömere getirdi. Fakat adamın bu mektubu kendisine Ebu Bekirin verdiğine dair şahidi yoktu. Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekirin bu şekilde mektup yazmasını onaylamıştı. Bize Said b. amir rivayet etti; dedi ki: Bize Cüveyriye b. Esma haber verdi. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, bazen sabahleyin Mushafa bakar, fakat uzun uzun bakmazdı. Bize Said b. amir, o da Cüveyriye b. Esmadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer dedi ki: “Ey Müzahim! Mushafımı koymak için bana bir rahle satın al.” Müzahim ona bir rahle getirdi. Rahle Ömerin hoşuna gitmişti. Ömeri “Bunu nereden aldın?” diye sordu. Adam, “Ey Müminlerin Emiri! Hazineye girdim. Orada bir tahta gördüm. Ondan bu rahleyi yaptım.” dedi. Ömer, “Doğruca çarşıya git. Bunun kıymetini öğren.” dedi. Müzahim hemen çarşıya gitti. Orada kendisine bu rahlenin yarım dinar kıymetinde olduğunu söylediler. Geri dönüp durumu Ömere haber verdi. Ömer, “Beytülmale bir dinar koyarsak bunun sorumluluğundan kurtulacağımızı düşünüyor musun?” dedi. Müzahim, “Bunun için yarım dinar takdir ettiler.” dedi. Ömer, “Beytülmale iki dinar koy.” dedi. Bize Said b. amir haber verdi. O da Cüveyriye b. Esmadan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bir katibini azletti. Bu katip Bismillahirrahmanirrahimi yazarken, be harfinden sonra gelen sin harfini yazmamıştı. Bize Vehb b. Cerir b. Hazim rivayet etti; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: el-Muğire b. Hakimin şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülazizin hanımı Fatıma bt. Abdülmelik bana dedi ki: İnsanlar arasında en çok namaz kılan ve en çok oruç tutan kişinin Ömer olduğu kanaatindeyim. Ömerin Rabbinden ayrıldığını hiç görmedim: Günün son namazı olan yatsıyı kıldıktan sonra kendisini mescide atar, uyku gözüne galip gelinceye kadar dua eder, ağlar. Sonra kendine gelir, yine uyku kendisine galip gelinceye kadar dua eder, ağlar. Sabah oluncaya kadar o böyleydi. Bize Muhammed b. Man el-Gıfari haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ulase haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin birlikte oturduğu arkadaşları vardı. Görüşleriyle ona yardım ederler, o da onları dinlerdi. Birlikte oldukları bir gün sohbet uzadı. Aralarından biri diğerine, halifenin bugün değişmiş olduğu endişesine kapıldığını söyledi. Bu sözü Müzahim duydu, yanlarına girdi ve birisinin halifeyi uyandırmasını istedi. Sonra Müzahim halifeye kendisi hakkında arkadaşlarının söylediği sözü ve durumu anlattı. Daha sonra halife izin verdiği için onlar huzuruna girdiler. Halife, “Bu gece ben nohut ve mercimek yedim. Onlar bende bir şişkinlik yaptı.” Topluluktan biri, “Ey Müminlerin Emiri! Allah Kitabında şöyle buyuruyor: “Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yeyiniz.” dedi. Ömer, “Heyhat! Orada kastedilmeyen bir görüşe gittin. Allah bu ayetle güzel kazancı murad ediyor, güzel yiyeceği değil.” dedi. Bize Ubeydullah b. Muhammed b. Ayşe et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ömer b. Ebu Şümeyle haber verdi. O babasından, o da -yaşlı olan- Muhammed b. Ebu Sidreden rivayet etti; dedi ki: Bir gün Ömer b. Abdülazizin huzuruna çıktım. Karın sancısından dönüp duruyordu. Ona, “Ya Emirül-Müminin! Neyin var?” dedim. Bana, “Mercimek yedim. Onun için böyle eziyet çekiyorum.” dedi. Sonra ilave etti: “Günahlarla pislenmiş olan karnım, karnım!” İbn Ebu Sidre dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, müezzin kamet getirmeye başladığı zaman insanların kıbleye dönmelerini emretmişti. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan anlattı. O da Meymun b. Mihrandan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz alimlerin de muallimiydi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ömer haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz günün son namazı olan yatsı namazını kıldıktan sonra vitir namazını kılmadan önce insanlarla gece sohbeti yapardı. Fakat vitir namazını kıldıktan sonra kimseyle konuşmazdı. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Mesade anlattı; dedi ki: Bize Riyah b. Ubeyde anlattı; dedi ki: Devlet hazinesinden bir misk [güzel koku] çıkarılmıştı. Ömerin önüne konulunca -kokusunu alır korkusuyla- burnunu tuttu. Arkadaşlarından bir adam ona, “Ey Müminlerin Emiri! Kokusunu almanın sana ne zararı var?” dedi. Ömer, “Bundan kokusu dışında bir şey arzu edilir mi?” dedi. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb rivayet etti; dedi ki: Bize Malik b. Enes rivayet etti; dedi ki: Bize Ömer b. Abdülaziz rivayet etti; dedi ki: “Ben kadı değilim, fakat bir icraatçıyım. Herhangi bir kişiden daha hayırlı değilim; fakat içinizde yükü en ağır olanınız olduğum kanaatindeyim. Ben bidat koyan birisi değilim, fakat ben sünnete tabi olan biriyim.” Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, kadısı olan Ebu Bekir b. Hazma şöyle dedi: “Bana en çok lezzet veren şey, görüşüme uygun düşen haktır.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Reca Ebül-Mikdam haber verdi. O da Nuaym b. Abdullahtan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, “İki yüzlülük ve yağcılıktan korktuğum için çok konuşmayı terk ettim.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ali anlattı. O da Abdullah b. Ebu Hilalden şöyle dediğini rivayet etti: Mahpuslar hakkında Ömer b. Abdülaziz şöyle yazmıştı: “Hiçbir mahpusu, namazını usulüne uygun şekilde kılmaktan engelleyecek tarzda bağlamayın.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ali anlattı; dedi ki: Sakif kabilesinin mevlası Ebu Saidden işittim; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin yazıp da Abdülhamidin okuduğu ilk mektup içinde şu satırlar yazılıydı: “Şeytanın vesvesesi ve sultanın zulmünden sonra insanların durumu normal devam etmez. Sana bu mektubum geldikten sonra, her hak sahibine hakkını ver. Vesselam.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Reca Ebül-Mikdam haber verdi. O da Amr b. Kaystan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz beni es-Saifeye göndermiş ve bana şöyle demişti: “Ey Amr! Savaşta ilk öldürülen sen olmayasın! Aksi takdirde arkadaşların hezimete uğrar. En son öldürülen de sen olmayasın! Aksi takdirde onları durgunlaştırmış, cesaretlerini kırmış ve kendinden uzaklaştırmış olursun. Onların ortasında ol. Öyle ki, senin yerini görsünler ve sesini işitsinler. Gücün yettiği nisbette esir edilmiş olan Müslümanları, onların kölelerini ve ehl-i zimmeyi fidye vererek kurtar.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Bişr b. el-Mufaddal anlattı; dedi ki: Bize Halid el-Hazza anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz umuma ait mallara el uzatıp onları hususi işler için kullanmıyor, yine umuma ait olan lambayı hususi işler için yakmıyordu. Yine o şahıslara ait yemekten de yemiyordu. Kendisine, “Eğer sen elini geri çekersen, diğer insanlar da elini geri çekerler.” denildi. O zaman üç veya dört dirhem getirilmesini emretti. Bu para yemek masrafına harcandı. O da onlarla beraber yemeye başladı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Yahya b. Said haber verdi; dedi ki: Abdülhamid b. Abdurrahman, Ömer b. Abdülazize şöyle yazmıştı: “Bana, sana küfreden (sebb) -Hammad dedi ki: Söven (şetm)- bir adam getirildi. Önce onun boynunu uçurmayı düşündüm, fakat sonra hapsettim. Bu konuda senin görüşüne uygun bir şey yapmak istediğim için sana bunu yazdım.” Ömer ona [cevaben] şöyle yazdı:“Eğer o adamı öldürmüş olsaydın, seni kısasen öldürürdüm. Peygambere sövmenin dışında herhangi bir kimseye sövme sebebiyle kimse öldürülmez. Dilersen sen de ona söv, dilersen serbest bırak.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Abbad b. Abbad anlattı; dedi ki: Bana Müzahim b. Züfer anlattı; dedi ki: Kufeli bir heyetle birlikte Ömer b. Abdülazizin huzuruna çıktık. O bize memleketimiz, valimiz ve kadımız hakkında sorular sordu. Sonra “Eğer kadıda şu beş haslet bulunuyorsa, hata etse de bu onun için kusur sayılmaz: Anlayışlı olması, Yumuşak huylu olması, namuslu olması, hak ve doğruluk konusunda katı olması ve bilmediğini başkasına soran bir alim olması.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Yahya b. Saidden, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Kendisinde beş haslet olmadığı müddetçe bir kişinin kadi olması uygun değildir. Bunlar iffetli olmak, yumuşak huylu olmak (halim), kendisinden önce olanları bilen bir alim olmak, görüş sahipleriyle istişare eder olmak, insanların kınamalarına aldırmamak. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Mikdam Hişam anlattı; dedi ki: Bize Yahya b. Fulan anlattı; dedi ki: Muhammed b. Kab el-Kurazi, Ömer b. Abdülazizin yanına geldi. Ömer, vücudu güzel olan bir adamdı. Muhammed gözünü kırpmadan uzun uzun ona baktı. Ömer ona, “Ey İbn Kab! Ne oluyor? Bundan önce hiç bakmadığın bir şekilde bana baktığını görüyorum!” dedi. İbn Kab, “Ey Müminlerin Emiri! Seninle son buluşmamızda sen vücudu güzel bir adamdın. Fakat şimdi görüyorum ki, rengin sararmış, bedenin incelmiş, saçların gitmiş.” dedi. Ömer ona, “Ey İbn Kab! Ne oluyor sana? Demek, üç gün sonra beni kabrimde, gözlerimin yanaklarımın üstüne düştüğünü, burun deliklerimin içinin boşaldığını, dudaklarımın irinli ve kurtlu olduğunu gördüğünde, o zaman benden daha da hoşlanmayacaksın!” dedi. Bize Şebabe b. Sevvar rivayet etti; dedi ki: Bize Muhammed b. Kab el-Kurazi haber verdi; dedi ki: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazizin yanına uğradım. Bakışlarımı üzerine diktim. Bana, “Ey İbn Kab! Bundan önce bana Medinede baktığın gibi bakmıyorsun.” dedi. Ben, “Evet, Ey Müminlerin Emiri! Sende gördüğüm hal beni hayrete düşürdü: Bedenin incelmiş, saçların dökülmüş, rengin değişmiş.” dedim. Ömer, “Beni üç gün sonra kabirde, burun deliklerimden kurtların çıktığını, gözlerimin yanaklarımın üzerine aktığını gördüğünde, demek o zaman benden hiç hoşlanmayacaksın!” dedi. Sonra şöyle devam etti: “Hani senin İbn Abbastan rivayetle bana anlattığın hadis vardı ya, onu bana tekrar anlat.” Ben, “Bize Abdullah b. Abbas Allah Resulünün şöyle dediğini rivayet etti: “Her şeyin bir şerefi vardır. Meclislerin en şereflisi, kıbleye dönülen yerdir (mescit). Siz emniyet ve güven içinde oturuyorsunuz. Uyumak ve konuşmak için mescitlere gitmeyin. Bulaşıcı hastalıklarınızı gizlemeyin. Namaz kılarken yılan ve akrebi öldürün.” Bize Muhammed b. Yezid b. Huneys el-Mekki haber verdi. O da Vüheyb b. el-Verdden rivayet etti; dedi ki: Haberi bize ulaştığına göre, Muhammed b. Kab el-Kurazi, Ömer b. Abdülazizi ziyarete gitti. Ömer onun kendisine keskin bir şekilde baktığını görünce ona, “Ey İbn Kab! Görüyorum ki bana bundan önce hiç bakmadığın şekilde keskin keskin bakıyorsun.” dedi. Muhammed, “Ey Müminlerin Emiri! Hayret! Hayret! Bizden ayrıldıktan sonra halin neden böyle değişti?” dedi. Ömer, “Bunları bende gördün diye şaşırdın mı?” dedi. Muhammed, “Durum gerçekten çok hayret verici! Bunu açıklaman lazım.” dedi. Ömer, “Ey İbn Kab! Üç gün sonra kabrime konulduğumda göz bebeklerim yerinden çıkıp yanaklarımın üstüne doğru aktığında, dudaklar çekilip dişler ortaya çıktığında, ağız açıldığında, karın şişip göğsün üzerinden yükseldiğinde, bağırsaklar dübürden çıktığında, beni bu halde görsen nasıl olacak?” dedi. Muhammed, “Ey Allahın kulu! Sen bu durumu nefsine özümsetmiş isen, diğer Allah kullarının sana göre üç mertebede olduklarını düşün: Senden büyük olanları baban makamında kabul et. Senin yaşında olanları kardeşin makamında kabul et. Senden küçük olanları oğlun makamında kabul et. Bunlardan hangisi sende bir kötülük olmasını veya sende hoşuna gitmeyen bir şey bulunmasını ister?” dedi. Ömer, “Ey Allahın kulu, onlardan hiçbiri istemez.” diye cevap verdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. o da Yahya b. Saidden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Kim dinini kavga ve münakaşalarda kalkan olarak kullanırsa, tartışmada çok ileri gitmiş olur.” Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ali b. Mukaddem anlattı. O Abdürabbihten, o da Meymun b. Mihrandan şöyle dediğini rivayet etti: Bir gece Ömer b. Abdülaziz ile birlikte gece sohbetindeydim. Konuştu ve öğüt verdi. Bir adama dikkat etti; ağlamasını kesti. Sonra sükut etti. Ben, “Ey Müminlerin Emiri! Konuşmaya devam et! Umulur ki Allah senin vasıtanla onun ulaştığı ve onu işiten kişiye fayda verir.” dedim. Ömer, “Ey Meymun! Söz (çok konuşmak) fitnedir. Kişinin bir işi yapması, onu konuşmasından daha iyidir.” dedi. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ali b. Mukaddem anlattı. O Abdürabbihten, o da Meymun b. Mihrandan şöyle dediğini rivayet etti: Bir gece Ömer b. Abdülaziz ile birlikte gece sohbetindeydim. “Ey Müminlerin Emiri! Gördüğüm bu hale sen nasıl dayanıyorsun? Gündüzleri insanların ihtiyaçlarını gidermek ve işlerini görmekle meşgulsün, şimdi (gece) de bizimle berabersin. Allah daha iyi bilir ki, sen Onunla baş başa kalmak için zaman ayıramıyorsun.” dedim. Önce bana cevap vermek istemedi, fakat sonra, “Ey Meymun! İnsanların gönüllerini kazanmaya daha çok dikkat ediyorum.” dedi. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Sellam şunu anlattı: Ömer b. Abdülaziz minbere çıkıp şöyle dedi: “Ey insanlar! Allahtan korkun! Her şeyin kendisinden sonra onun yerine kaim olacak bir şey vardır. Fakat Allahtan korkmanın ve takvanın yerine kaim olacak bir şey yoktur. Ey insanlar! Allahtan korkun. Allaha itaat edene itaat edin, Allaha isyan edene itaat etmeyin.” Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Süfyan b. Saidden, o Mekkeli bir adamdan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Kim, bilgisi olmadan bir iş yaparsa, bu kişinin ifsad edip bozduğu şey, ıslah edip düzelttiği şeyden daha fazla olur. Kimin sözü ameline uymazsa, onun hataları çok olur. İnsanlarda rıza azdır. Fakat müminin asıl dayanağı sabırdır. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O da Yahya b. Saidden Ömer b. Abdülazizin şöyle dediğini rivayet etti: Bugün işler benim arzuma uygun olarak cereyan etmişse, bu durum o konuda Allahın bir takdirinin bulunduğunu gösterir. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr şunu anlattı: Anbese b. Said, Ömer b. Abdülazize, “Senden önceki halifeler bize ihsanda (ata) bulunuyorlardı. Halbuki ben görüyorum ki, şimdi sen, bu malı kendinden de, ehlinden de menettin. Bizim de çoluk-çocuğumuz var. Bize izin ver, çiftliklerimize ve evlerimize dönelim.” dedi. Ömer, “Bana en sevimli geleniniz bunu yapandır.” dedi. Anbese arkasını dönüp gitme teşebbüsünde bulununca Ömer onu çağırıp “Ey Anbese! Ölümü çokça hatırla ki, işlerinde ve geçiminde bir darlık içinde olmayasın. Ölümü çokça anarsan, bu durum sana genişlik verir. Yine ölümü hatırlarsan, işinde sevinçli olmazsın. Ölümü hatırlamaya devam et; aksi takdirde sana darlık gelir.” dedi. Bize Ubeydullah b. Muhammed el-Kureşi et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize Umare b. Raşid anlattı; dedi ki: Muhammed b. ez-Zübeyr el- Hanzalinin şöyle dediğini işittim: Bir gece Ömer b. Abdülazizin huzuruna çıktım. Birkaç parça kuru ekmekle zeytinyağı yiyordu. Bana, “Yaklaş ve sen de ye!” dedi. Ben, “Soğuk yemek hoş değildir!” dedim. O da bana şu beyitleri okudu: Temimden bir kişi ölmediğinde, onun yaşaması seni sevindiriyorsa, Ekmek, et ve hurma gibi azık veya çizgili bir beze sarılmış olan diğer bir şeyi getir. Bir üçüncü beyit daha okudu. O da şöyleydi: ad oğlu Lokmanın başını yesin diye. Ben, “Ey Müminlerin Emiri: Ben bu beyti o şiirde bilmiyorum.” dedim. Ömer, “Bilakis, o oradadır.” dedi. [Ravi] Ubeydullah dedi ki: O beytin başı şöyledir: Onu görürsün; Bathaya gitmek için bir aylık yola katlanır, ad oğlu Lokmanın başını yesin diye. Bize Ubeydullah b. Muhammed et-Teymi haber verdi; dedi ki: Babam ve başkalarının şöyle anlattıklarını duydum: Ömer b. Abdülaziz halife olunca akrabalarına daha önce verilenleri vermediği gibi ellerinde bulunan iktaları da aldı. Onlar bu durumu Ömerin halası olan Ümmü Ömere şikayet ettiler. Ümmü Ömer, Ömerin huzuruna çıkıp, “Akrabaların senden şikayet ediyorlar ve senden öncekilerinin dahi onlara verdiklerini onlardan aldığını söylüyorlar.” dedi. Ömer, “Ben onların kendilerine ait herhangi bir hakkı veya bir malı almalarına engel olmuş değilim. Yine onlara ait olan herhangi bir hakkı ve malı da onlardan almış değilim.” dedi. Ümmü Ömer, “Ben onları böyle konuşurlarken gördüm. Bir gün kızarak sana karşı ayaklanmalarından korkuyorum.” dedi. Ömer, “Korktuğum her gün kıyamet gününün şiddetinden daha aşağıdır. Allah beni o günün şerrinden korusun.” dedi. Sonra Ömer kendisine bir dinar, mangal ve et parçası getirilmesini emretti. Getirilen dinarı ateşe attı, kıpkırmızı oluncaya kadar ateşi üfledi. Sonra onu bir şeyle aldı ve et parçasının üzerine attı. Et parçası cızıldadı ve kavruldu. Sonra “Ey Halacığım! Böyle bir şeyden sen kardeşinin oğlunu koruyabilir misin?” dedi. Bundan sonra halası kalkıp dışarı çıktı, akrabalarının yanına giderek onlara, “Ömerden bir şeyler bekliyorsunuz. Size bekledikleriniz verilmezse sadece bağırıp çağırmış olacaksınız. Bu yüzden sabretmesini bilin.” dedi. Bize Ubeydullah b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bana babam haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülazize şöyle denildi: “Yürüyüşün dahil her şeyini değiştirdin.” Dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, ben onu ancak bir cinnet olarak görüyorum.” Yürüdüğü zaman iki elini sallardı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Ömer b. Mücaşiden şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Ömer b. Abdülaziz çıkmış mescide gidiyordu. Giderken elini sallıyor, sonra biraz durup ağlıyordu. Ona, “Ey Müminlerin Emiri! Seni böyle ağlatan nedir?” dediler. “Elimi şöyle bir salladım; Allahın ona kıyamet gününde kelepçe vurmasından korktum.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan, o da Cafer b. Bürkandan rivayet etti; dedi ki: Bir adam Ömer b. Abdülazize gelip ona hevaya uymakla ilgili bazı şeyler sordu. Ömer dedi ki: “Küttabdaki çocuğun ve Arabinin dini üzere ol. Bundan başkasını terk et.” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da Amr b. Meymundan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanında alimler talebe gibiydi. Bize Kabisa haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam Ömer b. Abdülazizden bir hak elde etti. Ona, “Gidip bu hakkını ondan almaktan seni ne engelliyor?” denildi. Adam, “Takva sahibi insan kendini tutmasını bilir.” dedi. Bize Kabisa haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Beni Sedusa mensup bir yaşlıdan, o da Ebu Miclezden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Nevruz ve Mihrican denilen bayram günlerinde kendisine hediye getirilmesini yasaklamıştı. Bize Malik b. İsmail el-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bana Sehl b. Şuayb şunu anlattı: Rebia eş-Şivezi bize şunu anlattı: Ömer b. Abdülazizin yanına gitmek için berid (hayvanın)e bindim. Şam topraklarında berid kesildi. Sonra etraftaki çiftçilerden aldığım bir hayvana bindim. Öylece Ömerin yanına geldim. Ömer Hunasırada idi. Bana, “Müslümanların kanadı ne yaptı? diye sordu. Ben, “Ey Müminlerin Emiri! Müslümanların kanadı nedir?” dedim. “Berid!” dedi. Ben, “Şöyle şöyle bir yer ya da mekanda kesildi” dedim. “Peki, sonra ne ile geldin?” dedi. “Suhre hayvanı üstünde. Çiftçilerin hayvanlarını aldım.” dedim. Bana, “Demek benim yönetimimde, insanların hayvanlarını zorla alıyorsunuz!” dedi. Sonra emretti; bana kırk kamçı vuruldu. Allah ona rahmet eylesin. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Ebül-Ala Beyyaul-Meşacib anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin mektubu bize Kufe mescidinde okundu, ben de dinledim: “Kimin üzerinde bir emanet var da onu ödeyemiyorsa, ona Allahın malından (beytülmal) verin. Kim bir kadınla evlenmiş olup da ona mihrini vermeye güç yetiremiyorsa Allahın malından ona mihrini verin. Nebiz helaldır.” Onu kırbalara koyup içebilirsiniz. [Ravi] dedi ki: İnsanlar da onu topluca içtiler. Ebül-Ala dedi ki: Düğün olunca on su kupası hacminde nebiz yaptılar. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana dedem Yunus b. Abdullah et-Temimi el-Yerbui anlattı; dedi ki: Abdülhamid b. Abdurrahman, Ömer b. Abdülazize şöyle yazmıştı: “Burada el-Haccaca ait olan veya el-Haccacın yanında bulunan 1.000 baş hayvan var.” Ömer ona, “Onları sat. Paralarını Kufelilere dağıt.” diye yazdı. Abdülhamid insanlara, “Alacağınız miktarı yazın.” dedi. Ravi dedi ki: Kufeliler alacaklarında abartı yaptılar ve yalan-yanlış şeyler yazdılar. Bunun üzerine Abdülhamid, Ömere tekrar, “İnsanlar alacaklarında abartı yaptılar.” diye yazdı. Ömer ona cevaben, “Allah bizi yönetici kıldığı müddetçe, biz onları onlardan faydalandırırız. Yazdıkları şekilde onlara ver.” diye yazdı. [Ravi] dedi ki: Bu dağıtımdan herkese yedişer dirhem düştü. [Ravi] dedi ki: Her gün Ömer b. Abdülazizden bir hayır (mal, ata) gelirdi. Bize el-Velid b. Müslim haber verdi. O el-Evzai ve Said b. Abdülazizden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Dımaşktaki darbhane görevlisine şöyle yazmıştı: “Sana Müslümanların fakirlerinden eksik bir dinarla gelen olursa, onun dinarını ölçüsü tam olan dinarla değiştir.” Bize el-Velid b. Müslim haber verdi. O da İbn Sevbandan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz zekatı hakkıyla alır ve hak edenlere verirdi. Zekat memurlarına da, topladıkları şeyden çalışmaları oranında verirdi. [Ömer b. Abdülaziz], “Allaha hamd olsun ki, onun farzlarından bir farzı eda etmeden beni öldürmedi.” derdi. Bize el-Velid b. Müslim haber verdi. O da el-Evzaiden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Amr b. Muhacir şunu anlattı: Ömer b. Abdülaziz şöyle demişti: “Her nasihatçi bir kıbledir.” Bize Muhammed b. Musab el-Karkasani haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ebu Meryem şunu haber verdi: Ömer b. Abdülaziz, Arap olanla Arap olmayanı (mevali) yiyecekte, giyside, yardım ve atada eşit yaptı. Bir istisnası şuydu: O azad edilmiş olan köleye yirmi beş dinar olarak belirledi. Bize Muhammed b. Musab haber verdi; dedi ki: Bize el-Evzai haber verdi. O da Amr b. Muhacir Ebu Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi şöyle derken işittim: “Eğer bir şey sebebiyle insanları tedib edecek olsaydım, müezzin daha kamet getirmeye başlarken, sağındaki ve solundakini aynı hizaya sokmaya kalkışanları döverdim.” Bize Muhammed b. Musab haber verdi; dedi ki: Bize el-Evzai anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz ordu komutanlarına şöyle yazdı: “Savaş esnasında en zayıf olan hayvana binin. Ta ki ordu onun hızıyla yoluna devam etsin.” Bize Ömer b. Said haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Abdülaziz şunu anlattı: Ömer b. Abdülazize görevlilerden hesap sorulması hususu soruldu. “Onların hıyanetleriyle Allaha kavuşmaları, benim onları öldürmemden daha hayırlıdır.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer er-Rakki haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Melih haber verdi. O da Meymundan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz valisine şöyle yazmıştı: “Ellerinde haraç arazisi bulunan kimselerin, bu arazileri o bölgedeki halka satmalarına izin verme. Zira onlar Müslümanlara ait feyi ve ratib olan cizyeyi satmış oluyorlar.” Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih haber verdi. O da Meymundan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, bir valisi huzuruna çıktığında ona, “Ne kadar zekat topladın?” diye sordu. “Şu kadar.” dedi. “Senden önceki ne kadar toplamıştı?” diye sordu. Vali, “Şu kadar.” diye cevap verdi. Kendisinin topladığı öncekinden daha fazlaydı. Ömer, “Bu fazlalık nereden?” dedi. Vali, “Ey Müminlerin Emiri! Bunlar, attan bir dinar, hizmetçiden dolayı bir dinar, feddandan beş dirhem şeklinde alındı. Bunların hepsini siz tarhettiniz.” dedi. Ömer, “Vallahi, hayır! Onları ben koymadım, Allah koydu.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, kesilmeye elverişli develerin kesilmesinin mübah olduğunu yazdı ve “O Allahın bitirdiği bir şeydir. Hiç kimse onu başka bir kimseden daha fazla hak etmiş değildir.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin bize Sünnetin ihyası ve bidatların yok edilmesiyle ilgili pek çok mektubu geldi. Onlarda şöyle yazıyordu: “Gerek benim elimde, gerek sizin elinizde olsun, sizin mallarınıza ihtiyacım olmadığını bilmeniz gerekir.” O, Allahın haramlarını çiğneyen kimseyi cezalandırma konusunda hırslıydı. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih haber verdi. O da Furat b. Müslimden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin canı elma yemek istedi. Beni evine gönderdi, fakat evde o elmayı satın alacak para yoktu. O ve biz, bineklerimize binip bir kiliseye uğradık. Onu kilisede bulunan bir genç karşıladı. Kilisede bulunanların yanında tabaklar ve bu tabakların içinde de elmalar vardı. Bir tabağın yanında durdu, ondan bir elma aldı, onu kokladı, sonra yine tabağa koydu. Sonra onlara, “Kilisenize giriniz. Benim arkadaşlarımdan herhangi bir kişiye bir şey gönderdiğinizi bilmiyorum.” dedi. [Furat] dedi ki: Katırımı hareket ettirerek onun yanına geldim ve “Ya Emirül-Müminin! Elma yemeyi arzu ettin, fakat onu sizin için bulup getiremediler. Nihayet elma sana hediye edildi, bunu da reddettin.” dedim. Ömer, “Benim ona ihtiyacım yok.” dedi. Ben, “Allah Resulü , Ebu Bekir ve Ömer hediyeyi kabul etmiyorlar mıydı?” dedim. Ömer, “Onlara verilen şey hediyeydi, fakat onlardan sonraki görevlilere verilenler rüşvettir.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih haber verdi. O da Furat b. Müslimden şöyle dediğini rivayet etti: Her Cuma günü yazdıklarımı Ömer b. Abdülazize arz ederdim. Bir Cuma günü yine onları ona arzettim. İçinde bir karış veya dört parmak genişliğinde bir kağıt aldı. Kendi ihtiyacını o kağıda yazdı. Ben kendi kendime, “Emirül-Müminin kağıdın karşılığını vermeyi unuttu.” dedim. Ertesi gün olunca bana gelmemi ve yazdıklarımı getirmemi isteyen bir adam gönderdi. Ben de onlarla birlikte yanına gittim. Beni ihtiyaç için bir yere gönderdi. Geri döndüğümde bana, “Bizim senin yadıklarına bakma imkanımız olmadı.” dedi. Ben, “Hayır! Dün onlara bakmıştınız.” dedim. “Yadıklarını götür, ihtiyaç olursa birisini gönderip onları tekrar isteyebilirim.” dedi. Sonra yazdıklarımı açtım. Arasında benden aldığı kağıt kadar bir kağıdın olduğunu gördüm. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize İbnül-Mübarek haber verdi. O da Mamerden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: “Görevlilerden hiç kimseye hem özel, hem de genel bütçeden bir şey vermeyin. Bir kişinin hem özel, hem de genel bütçeden olmak üzere iki yerden ödeme alması hakkı değildir. Hangi görevli beytülmalden bir şey alırsa onu ondan geri alırım ve onu daha önce bulunduğu yere iade ederim.” Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize İbnül-Mübarek haber verdi. O da Mamerden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şunu yazdı: “Onlara bir sıkıntı ve eksiklik isabet etmemesi senin bölgende ve senin hapishanende bulunanların hayır ve iyiliği için çalış. Onlara yetecek miktarda yiyecek ve katık ver.” Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Amr anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazmıştı: “Bana özel dua etme. Bütün mümin kadın ve erkeklere dua et. Eğer ben onlardan isem, onlara dahil edilirim.” Bize İsmail b. Abdullah b. Halid es-Sükkeri haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz [görevlilerine şöyle] yazdı: “Suçların cezalandırılması, namazı kılmak ve zekatı vermek gibidir.” Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan haber verdi; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: “Eğer idareciler köprü ve geçit geçişleri için bir ücret alıyorlarsa, onlar yetkilerini aşıp kötü idareci olmuşlardır. Onlara böyle bir emir verilmemiştir. Ben her şehre, ahalisinden zekat almak üzere bir adam görevlendirdim. İnsanların köprü ve geçitlerden serbestçe geçişine izin verin.” Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan haber verdi; dedi ki: Bana Yezid b. el-Asam anlattı; dedi ki: Ben Süleyman b. Abdülmelikin yanında oturuyordum. Eyyub isimli bir adam geldi. O Menbic köprüsü üzerinde görevliydi. Köprüden geçirilen mallardan vergi alıyordu. Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Bu, kötü mal taşıyan ve bolluk içinde yüzen bir adamdır.” Ömer halife olunca, insanların köprü ve geçitlerden serbestçe geçmelerine izin verdi. Bize Muhammed b. Yezid b. Huneys el-Mekki haber verdi; dedi ki: Vüheyb b. el-Verdin şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülaziz miskinler, fakirler ve yolda kalmışlar için aşevi yaptırmıştı. [Ravi] dedi ki: Ömer kendi ailesinin karşısına geçip onlara, “Aşevinden yiyecek bir şey almanızı yasaklıyorum. Çünkü o fakirlere, miskinlere ve yolda kalmışlara mahsustur.” dedi. Ömer bir gün aşevine gitti. Orada bir cariyesini gördü. Yanında bir yemek tabağı vardı. Tabağın içinde de bir avuç kadar süt bulunuyordu. Ona, “Bu nedir?” dedi. Cariye, “Bildiğin gibi falan hanımın hamiledir. Canı bir avuç süt istedi. Kadın hamile olur, canı bir şey çeker, o şey de ona getirilmezse; karnındaki çocuğun düşeceğinden korkulur. Ben de bu bir avuç sütü buradan aldım.” dedi. Ömer o cariyenin elini tuttu; onunla birlikte hanımının bulunduğu yere doğru yöneldi. Bir taraftan da yüksek sesle şöyle diyordu: “Eğer onun karnındakini ancak fakir ve miskinlerin yiyeceği tutacaksa, Allah onu tutmasın.” Hanımının yanına girdi. Hanımı ona, “Ne oluyor sana?” dedi. Ömer, “Sen karnındakini ancak fakir ve miskinlerin yiyeceğinin mi tutacağını zannediyorsun? Eğer onu sadece bu tutacaksa, Allah onu tutmasın.” dedi. Hanımı ona, “Yazıklar olsun sana! Geri ver onu. Allaha yemin olsun ki, ben onu içmem.” dedi. Ömer de o sütü geri verdi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı. O da Süheyl b. Ebu Salihten şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Peygambere sövmenin dışında hiç kimse herhangi bir kişiye sövmesi sebebiyle öldürülmez.” Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. Ona Ömer b. Abdülazizin şöyle dediği ulaşmış: “Kimin bundan başka bir beklentisi varsa, bilsin ki benim bu yaptığım, Allahın benim için yapmayı takdir ettiği şeydir. Kusur edersem bu da Allahın benim için takdir ettiği şeydir. Yaptığım şey hayırlı bir işse, o Allahın yardımı ve delaleti neticesindedir. O işte hayır ve bereketi Allahtan istiyorum. Hayrın dışında bir şey olursa, günahlarımdan dolayı büyük olan Allahın beni affetmesini istiyorum.” Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Ebu Sinandan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Kudüse geldiği zaman benim bulunduğum eve geldi ve “Ey Sinan! Bu ev halkından kimse ben buradan çıkıp gidinceye kadar tencerede yemek pişirmesin.” dedi. Yatağına girdiği zaman gayet güzel ve hazin bir sesle “Sizin Rabbiniz gökleri ve yeri yaratan Allahtır…” ayetini sonuna kadar okudu. Sonra “(Yoksa o) memleketlerin (inkarcı) halkı geceleyin kendileri uyurken, azabımızın onlara gelmesinden emin mi oldular?” ayetini, Araf 98. ayetin sonu olan “ve hüm yelabun/Onlar oynayıp eğlenirken”e kadar okudu. Bundan sonra bu manalara gelen başka ayetleri okumaya devam etti. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ebu Uyeyne el-Mühellebi anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin Yezid b. el- Mühellebe yazdığı mektubu okudum; orada şöyle yazıyordu: Selam üzerine olsun. Allaha hamdediyorum ki, ondan başka ilah yoktur. Süleyman b. Abdülmelik Allahın kullarından bir kul idi. Allah onun ruhunu en güzel zamanında ve durumunda kabzetti. Allah ona rahmet eylesin. Beni yerine halef bıraktı. Bana biat et. Eğer sağ kalırsa benden sonra da Yezid b. Abdülmeliki tavsiye etti. Dolayısıyla benden sonra ona biat et. Eğer benim içinde bulunduğum durum eşler edinme ve mal toplama imkanını sağlıyorsa, şu anda ben Allahın yarattıklarından herhangi birisine ihsan ettiği şeyin en güzeline ulaşmış sayılırım. Fakat ben şiddetli hesaptan ve en küçük ayrıntıdan sorguya çekilmekten korkuyorum. Ancak Allah yardım ederse o başka. Allahın selamı ve rahmeti üzerine olsun. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Behram es- Sarraf anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin mektubu bize okundu: Mektup şöyleydi: “Bismillahirrahmanirrahim. Emirul-Müminin Allahın kulu Ömerden Adi b. Ertata ve o canibte bulunan bütün mümin ve Müslümanlara. Selamün aleyküm! Allaha hamdediyorum ki, ondan başka ilah yoktur. Ehl-i zimmeye dikkat et ve onlara yumuşak davran. Onlardan bir adamın yaşı büyük olur, fakat malı olmazsa, ona infakta bulun. Eğer onun bir dostu bulunursa, ona emret bu kişiye infak etsin ve derdine çare olsun. Tıpkı senin bir kölen bulunur, yaşı ilerler, bu durumda ölünceye veya azad edilinceye kadar ona infak etmen gerektiği gibi… Bana ulaştığına göre sen, içkiden öşür alıp, Allahın malının evine (beytülmal) koyuyormuşsun. Allahın malının evine sadece güzel olan malları koy. Kötü malları koymaktan sakın. es-Selamü aleyküm.” Bize Kabisa haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O el-Evzaiden, o bir adamdan, o da Ömer b. Abdülazizden bir valisine şunu yazdığını rivayet etti: Müsleden, başı ve sakalı çekmekten sakın. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi. O Harun el-Berberiden, o da Abdurrahman et-Tavilden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Meymun b. Mihrana şöyle yazdı: “Bana bir mektup yazdın. O mektupta idarecilik ve vergi toplamanın zor bir iş olduğunu söylüyorsun. Bıkkınlık duyarsan, bu konuda sana sıkıntı çıkarmam. Alman gereken vergiyi güzel bir şekilde al. Sana açık olan hak ile hükmet. Sana karışık gelen durumları bana bildir. İnsanların terk ettikleri bir iş sana ağır gelirse, dine zarar vermediği müddetçe onların dünyevi işlerine aldırış etme.” Meymun dedi ki: “O zaman Dımaşk divanına bakıyordum. Divanda müzmin hasta bir adam için bir pay takdir ettiler.” Ben, “Müzmin hastaya daha çok ihsanda bulunmak lazım. Sağlam adamın payını alması onun için yeterli olmaz.” dedim. Sonra beni Ömer b. Abdülazize şikayet edip şöyle dediler: “O bizi üzüyor, bize güçlük çıkarıyor ve bizi zora sokuyor.” Ömer bana yazdı: “Bu mektubum sana geldikten sonra insanları üzme, onları zora sokma, onları zorlama. Çünkü ben bu gibi şeylerden hoşlanmıyorum.” Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. el-Hasan anlattı. O da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz madenler hakkında şöyle yazdı: “Ben konuyu araştırdım. Onun faydasının kişisel, zararının ise genel olduğunu gördüm. İnsanları bu işle meşgul olmaktan menet. İnsanlara ikta (hıma) olarak verilen arazilere gelince, bu yerler koruma altındadır. Ancak katranlı yerlere insanların girmesine engel olunmasın. Buraları hakkındaki koruma talebini kaldır; ta ki insanlar o katranlı araziden istifade etsinler.” Bize Ahmed b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan anlattı. O da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: “Cariyeye başörtü giydirilmesin. Onlar hür kadınlara benzemeye kalkmasınlar.” Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan anlattı. O da Eyyub b. Musadan rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, Yemendeki valisi Urveye şöyle yazdı: “Sana yazıyor ve emrediyorum: Zulmen alınan şeyleri Müslümanlara iade et ve sonra bana müracaat et. Benimle senin arandaki mesafeyi bilmiyorsun. Ölümün yadırganan işlerini de bilmiyorsun. Eğer sana bir Müslüman bir koyun kadar zulme uğramışsa onu geri ver diye yazıyorsam o, toprak beyaz renginde de olsa, siyah da olsa onu geri ver diye yazmam lazım. Müslümanlardan haksızlığa uğrayanların hakkını geri vermekte dikkatli ol, bana müracaat etme.” Bize Ali b. Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Süfyan dedi ki: Abdülmelik b. Abdülaziz b. Ömer b. Abdülazize, “Baban kendi aşiretine muhalefet etti ve bildiği gibi hareket etti.” dediler. Abdülmelik, “Babam daima şöyle derdi: “Kul: İnni ehafu in asaytü Rabbi azabe yevmin azim [De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.”].” Sonra babasının yanına girdi, durumu ona söyledi. Babası şöyle dedi: “Sen ne dedin? Babam her zaman “İnni ehafu in asaytü Rabbi azabe yevmin azim [De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.”].” diyor, demedin mi?” Abdülmelik, “Ben de böyle yaptım.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O bir adamdan, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam ona, “Allah seni baki kılsın.” dedi. Ömer, “Bu boş bir sözdür. Duanda iyilik ve sevap iste.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan, o İsmail b. Abdülmelikten, o Avndan, o da Ömer b. Abdülazizden rivayet etti; dedi ki: Peygamberin ashabının ihtilafı karşısında kızıl develerden oluşan büyük servet dahi beni sevindirmez. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da Cafer b. Bürkandan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bir mektubunda şöyle yazdı: “Allah Resulü mektubunda Emma bad diye yazmıştı.” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz kendi hanımlarından veya kızlarından birinin sırtüstü uyuduğunu gördü ve bu şekilde yatmayı ona yasakladı. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O da Ömer b. Said b. Ebu Hüseynden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin bir müezzini ezan okuduğu zaman gök gürlemesi gibi yüksek bir sesle okurdu. Onun bir cariyesi bu müezzinin ezan okuduğunu işittiği zaman “Çoban ezan okudu.” derdi. Ömer ona şöyle haber gönderdi: “Ezanı yumuşak oku ve teganni yapma. Aksi takdirde git, evinde otur.” Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Ayyaş anlattı; dedi ki: Bana Talha b. Yahya rivayet etti; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, yemini karşılayamadığı kendisine ait bir katırı otlamaya gönderdi. Sonra onu sattı. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Şihab anlattı. O da Muhammed b. en-Nadrdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanında, Muhammed ashabının ihtilafından söz edilince, “Bu, Allahın sizin elinizi oradan çektiği bir iştir. Siz de dillerinizi o işe bulaştırmayın.” dedi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Avane anlattı. O da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, divana kayıtlı olanlardan sadaka-i fıtrı yarım dirhem olarak alıyordu. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi. O Yahya b. Saidden, o İsmail b. Ebu Hakimden, o da Ömer b. Abdülazizden şöyle dediğini rivayet etti: Allah, bir kişinin ameli sebebiyle topluluğa azap etmez. Günahlar açıkça işlenmeye başlandığı zaman, topluca cezayı hak etmişlerdir. Bize Mutarrif b. Abdullah el-Yesari haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ebu Hazim haber verdi. O da Üsameden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Cuma namazını kıldığı zaman bekçileri gönderir, onlara mescidin kapılarında durmalarını emrederdi. Onlar da saçı dalga dalga olup saçını ortadan ayırmayan kişilerin saçlarını çekerlerdi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize İsa b. Yunus anlattı. O Abdullah b. Müslim b. Hürmüzden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Ömer b. Abdülazizin dadısı Humeydeden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz kızlarının sırtüstü yatarak uyumalarını yasaklamış ve şöyle demişti: “Sizden birinizin Şeytanın arzu ettiği şekilde sırtüstü yatarak uyumasından, Şeytan çok hoşlanır.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Halef b. Halife anlattı. O da Ebu Haşimden şunu rivayet etti: Adi b. Ertat, Ömer b. Abdülazize şöyle yazdı: “Basralıların ellerine çok mal geçti, bu yüzden onların şımarmalarından korktum.” Ömer ona şöyle yazdı: “Allah Cennet ehlini Cennete soktuğunda onların “elhamdü lillah” demelerinden razı olur. Orada bulunan insanların Allaha hamdetmelerini emret.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Cerir anlattı. O da Muğireden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin insanların durumlarına bakan gece sohbet arkadaşları vardı. Meclisten kalkmak istediği zaman onunla sohbet arkadaşları arasındaki işareti “Dilediğiniz zaman” demesiydi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Abdurrahman anlattı. O da Musa b. Ukbeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Hak üzere yaşatılmaya devam ettirilmeseydim, yaşama konusunda bana mühlet verilmesine sevinmezdim.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Abdurrahman anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Adi b. Ertata şunu yazdı: “İnsanların üzerinden sofra, nöbet ve vergiyi (meks) kaldır. Allaha yemin olsun ki, o gerçek bir vergi (meks) değil; Allahın …İnsanların eşyalarını (ölçüde) eksik vermeyin (bahs). Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın… ayetindeki bahs (eksik verme)tır. Kim malının zekatını verirse ondan al. Kim de vermezse, Allah hasibtir, onu hesaba çekecektir.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Abdurrahman anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, bir valisine şöyle yazdı: “Senden öncekilerin güçleri haksızlığa, düşmanlığa ve zulme yettiği gibi, senin gücün adaletli olmaya, ihsanda bulunmaya ve durumu düzeltmeye yeterse, sen de bunları yap. Güç ve kudret sadece Allaha mahsustur.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Abdurrahman haber verdi. O da babasından şunu rivayet etti: Bir adam Ömer b. Abdülazize “Esselamü aleyke (Selam senin üzerine olsun) Ya Emirül-Müminin!” dedi. Ömer, “Selamını umumi yap (Esselamü aleyküm de).” dedi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Abdurrahman anlattı. O da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin Mısır valisi olan Hayyan b. Şüreyh ona şunu yazdı: “Zimmiler çabucak Müslüman oluyorlar. Böylece onlardan alınacak olan cizye kesilmiş oluyor.” Ömer ona [cevaben] şunu yazdı: “Allah, Muhammedi davetçi olarak gönderdi, vergi toplayıcısı olarak değil! Bu mektubum sana geldikten sonra da zimmiler çabucak Müslüman olmaya devam eder ve bu yüzden cizye vergisi kesilmiş olursa, cizye defterini dür ve onların Müslüman olmalarını iyi niyetle karşıla.” Bize Said b. Mansur anlattı; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O da Ebu Süheyl Nafi b. Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şu ayetleri okudu: “Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, Cehenneme gidecek kimseden başkasını Allaha karşı azdırıp saptıramazsınız.” Sonra bana, “Ey Ebu Süheyl! Bu ayet, Kaderiyyeye bir delil bırakmadı. Onlar hakkındaki görüşün nedir?” dedi. Ben, “Kendilerinden tövbe etmeleri istenmeli. Eğer tövbe ederlerse mesele yok. Fakat tövbe etmezlerse boyunları vurulmalıdır.” dedim. Ömer, “İşte görüş budur! İşte görüş budur!” dedi. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Ömer b. Abdullah, Muhammed b. Süleyman ve Muhammed b. Dinardan oluşan bir grup arkadaşlarımız haber verdiler. Onlar Muhammed b. Müslim et-Taifiden, o da İbrahim b. Meysereden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında bir adam hariç hiç kimseyi darb etttiğini görmedim. O adam da Muaviyeye küfretmişti. Ona üç sopa vurdu. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid haber verdi. O Abdurrahman b. Hasandan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanında hazır bulundum. Kureyşten bazı insanların davasını görüyordu. Birileri diğerlerine yardım etmeye çalışıyordu. Ömer, “Ben buradayken yardımlaşmayı bırakın. Eğer sizin bazınızı diğerlerinin önüne geçirirsem, bunu benim hakkımda hoş görmezsiniz.” dedi. Sonra şahitler gelip şahitlik ettiler. Aleyhinde şahitlik yapılan kişi gözünü şahide dikti. Ömer, “Ey İbn Süraka! Neredeyse insanlar aralarında hak ile şahitlikte bulunmayacaklar. Görüyorum ki, sanıklar gözlerini şahitlere dikiyorlar. Kim adil şahide eziyet ederse ona otuz sopa vur ve insanlara da bu adamın böyle yaptığını bildir.” dedi. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Attaf b. Halid anlattı. O bir adamdan, o da İbn Şihabdan şunu rivayet etti: İbn Şihab, Ömer b. Abdülazizin yanına girip onunla konuştu ve sözü uzattı. Ömer ona, “Konuştuğumuz ve anlattığımız her şeyi biz işittik. Fakat sen söyleyip unutuyorsun.” dedi. Bize Muhammed b. Muaviye haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Halid anlattı. O da Muhammed b. Kaystan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Mısırdaki valisine şöyle yazdı: “Allahın hadlerinin dışında tazir cezası olarak otuz sopadan fazla vurma.” Bize Muhammed b. Muaviye haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Halid anlattı. O da Muhammed b. Kaystan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, kendisinin abdest aldığı ve guslettiği suyun ammeye ait mutfakta ısıtılmamasını emretti. Bize Muhammed b. Rebia el-Kilabi haber verdi. O da Cafer b. Bürkandan şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle yazdı: “Kimin bayram namazına yaya olarak gitmeye gücü yeterse, yaya olarak gitsin.” Bize Muhammed b. Rebia haber verdi. O da Talha b. Yahyadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, cenaze tabuttan çıkarılıncaya kadar tekbir getirmezdi. Bize Muhammed b. Rebia haber verdi. O da İsmail b. Rafiden rivayet etti; dedi ki: Halife olduktan sonra Ömer b. Abdülaziz bize bir kilisede imam oldu. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Osman b. Abdülhamid b. Lahik anlattı; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin yanında bir topluluk varken bir adam onun yanında Kuran okudu. O topluluktan bir adam da “Yanlış okudu” dedi. Ömer, “Senin ilgini, yanlışın dışında işittiğin başka bir şey çekmedi mi?” dedi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Osman b. Abdülhamid anlattı; dedi ki: Bize Musa b. Riyah b. Ubeyde haber verdi. O da kardeşi olan el-Hıyardan şöyle dediğini rivayet etti: Ben bir mecliste bulunuyorken Ömer b. Abdülaziz geldi, oturdu ve selam vermedi. Bu olay kendisi halife olmadan önce meydana gelmişti. Sonra [selam vermediğini] hatırladı. Kalkıp selam verdi ve ardından oturdu. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bana el-Haris b. Ubeyd anlattı; dedi ki: Bize Matar el-Verrak anlattı. O Reca b. Hayveden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Mekhule şöyle dedi: “Kader hakkında şunların dediği gibi demeyesin.” Şunlar ifadesiyle Gaylan (ed-Dımeşki) ve arkadaşlarını kastediyordu. Bize Abdülaziz b. Abdullah el-Üveysi haber verdi; dedi ki: Bana İbn Lehia anlattı; dedi ki: er-Rebi b. Sebreyi şöyle derken işittim: Ömer b. Abdülaziz bir valisine şöyle yazmıştı: “Boğazlanmış yılan hariç [yılandan] ilaç yapmayın.” Bize Ahmed b. Muhammed el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan b. el-Kasım el-Evzai anlattı. O da babasından rivayet etti. Abdurrahmanın babasının dayısı el-Cerrah b. Abdullah el-Hakemi idi. O, Ömer b. Abdülazizin yanında iken, Kureyşten bir topluluğun davasını görüyordu. Nihayet aralarında hüküm verdi. Aleyhinde hüküm verilen adam, “Allah seni ıslah etsin! Benim burada hazır olmayan bir şahidim var.” dedi. Ömer “Hak sahibinin kim olduğunu gördükten sonra hüküm vermeyi geciktirmiyorum. Hemen git, şahidini getir. Şahid getirip haklı olduğunu ortaya koyarsan, onlardan daha haklı olursun. Böylece ben de kendi hükmünü kendisi bozmuş olan bir kişi olurum.” dedi. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan anlattı. o da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz halife iken Horasandaki valisi el-Cerrah b. Abdullah el-Hakemiye şöyle emir verdi: “Cizye ehlini İslama davet et. Eğer Müslüman olurlarsa onların Müslümanlıklarını kabul et ve onlardan cizye almaktan vazgeç. Müslüman oldukları takdirde Müslümanların lehine ne varsa, onların lenine de o vardır. Müslümanların aleyhine ne varsa, onların aleyhine de o vardır.” Horasan ahalisinin eşrafından olan birisi, “Allaha yemin olsun ki, sen onları İslama davet etmiş olmuyorsun, onlardan cizyeyi kaldırmış oluyorsun. Sünnet olup olmadığıyla onları imtihan et.” dedi. el-Cerrah, “Yani ben sünnet sebebiyle onları İslamdan mı uzaklaştırayım? Onlar Müslüman olup samimi Müslüman olurlarsa temizliğe daha çabuk yönelirler.” Bu şekilde onun eliyle 4.000 dolayında insan Müslüman olmuştu. Bize Ahmed b. Ebu İshak el-Abdi haber verdi. O da Seyyardan şöyle dediğini rivayet etti: Bize Cafer anlattı; dedi ki: Bize Malik b. Dinar anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz halife olunca dağ başlarındaki koyun çobanları, “İnsanların başına geçen bu salih insan kimdir?” dediler. Onlara, “Siz onun salih bir kişi olduğunu nereden biliyorsunuz?” denildi. Onlar, “O adaletli halife, insanların başına geçtikten sonra kurtlar koyunlarımızdan uzak durmaya başladı.” dediler. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Hammad b. Zeydden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Muhammed b. Ebu Uyeynenin çobanı olan Musa b. Ayen anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin halifeliği zamanında Kirmanda koyun güderdik. Koyunlar, kurtlar ve vahşi hayvanlar aynı mekanda yaşarlardı. Bir gece bir kurt bir koyunu alıp götürünce, “Muhakkak ki o salih insan vefat etti.” dedik. Hammad dedi ki: Bana o veya başkaları anlattı. Onlar durumu araştırmışlar. Ömerin o gece vefat ettiğini tespit etmişler. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. İsa anlattı; dedi ki: Bana gönül ehlinden olan İbrahim b. Bekkar anlattı; dedi ki: Bana Yunus b. Ebu Şebib anlattı; dedi ki: Halife olmadan önce Ömer b. Abdülazizi Kabeyi tavaf ederken gördüm. İzarının uçkuru göbek kıvrımında kaybolmuştu. Halife olduktan sonra da onu gördüm: Eğer hiç ellemeden onun kaburga kemiklerini saymak isteseydim bunu yapabilirdim. Bize Ahmed b. Ebu İshak, o da Hammad b. Zeydden rivayet etti; dedi ki: Bana Muhammed b. İsa rivayet etti; dedi ki: Bana İbrahim b. Bekkar rivayet etti; dedi ki: Bana Yunus b. Ebu Şebib rivayet etti; dedi ki: Bir bayramda Ömer b. Abdülazizi gördüm. İnsanların ileri gelenleri gelip minberin etrafında halka oluşturuyorlardı. İnsanlar arasında küçük bir aralık bulunurdu. Ömer geldi, minbere çıktı ve insanlara selam verdi. İnsanlar arasında küçük boşluklar olduğunu görünce onlara öne doğru gelmelerini işaret etti. Onlar da tamamen karışıp öne doğru geldiler. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Hammad b. Zeydden, o da Ebu Haşim Sahibür-rummandan [nar sahibi] şunu rivayet etti: Bir adam Ömer b. Abdülazize gelip, “Rüyada gördüm. Sanki Beni Haşim Peygambere bir ihtiyaçlarını arzetmişlerdi. Onlara Ömer b. Abdülaziz nerede? diye sordu.” dedi. Bize Malik b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyriye b. Esma anlattı; dedi ki: Fatıma bt. Ali b. Ebu Talibin Ömer b. Abdülazizi şefkat ve merhametle andığını işittim. Şöyle diyordu: “Medine valisi iken Ömer b. Abdülazizin huzuruna çıktım. Bütün hizmetçileri ve bekçileri yanımdan çıkardı. Odada sadece ben ve o kaldık. Bana “Ey Alinin kızı! Allaha yemin olsun ki, yeryüzünde benim için Ehl-i Beytten daha sevimli bir aile yoktur. Sizi, kendi ev halkımdan daha çok seviyorum.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Cafer b. Muhammed el-Ensari anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Fedek, Allah Resulü için safi idi. Önceden orası İbnüs-Sebilin [yolcunun] idi. Kızı (Fatıma), Fedeki kendisine hibe etmesini istedi. Allah Resulü bunu ona vermekten kaçındı. Bundan sonra orasını isteyen biri olmadı. Allah Resulü vefat ettiği zaman durum böyleydi. Ebu Bekir halife olunca, bu konuda Peygamberin yolunu izledi. Sonra Ebu Bekir vefat etti; Ömer halife oldu. Ömer de Peygamberin takip ettiği yolu izledi. Osman da böyle yaptı. Kırk yılında çoğunluk kendisine biat edince Muaviye halife oldu ve Mervan b. el-Hakemi Medineye vali yaptı. Mervan, Muaviyeye mektup yazıp Fedeki kendisine vermesini istedi. Muaviye de Fedeki ona verdi. Fedek Mervanın elinde iken her sene meyveleri 10.000 dinara satılırdı. Sonra Muaviye, Mervana kızdığı için onu Medine valiliğinden aldı. Fedek arazisini de ondan aldı. Fedek arazisi ile [Muaviyenin] Medinedeki vekili ilgileniyordu. Onu el-Velid b. Utbe b. Ebu Süfyan, Muaviyeden istedi. Muaviye, Fedeki ona vermekten kaçındı. Sonra onu Said b. el-as istedi. Muaviye onu, ona da vermekten kaçındı. Muaviye, Mervanı ikinci defa Medine valisi yapınca Mervan tarafından bir talep gelmediği halde Muaviye Fedeki ona verdi. Ayrıca geçmiş gelirlerini de ona iade etti. Fedek, Mervanın elinde iken, yarısını Abdülmelike, diğer yarısını ise Abdülaziz b. Mervana verdi. Abdülaziz, kendi elindekinin yarısını Ömer b. Abdülazize verdi. Abdülmelik vefat edince Ömer b. Abdülaziz, el-Velidden elinde bulunan payını kendisine vermesini istedi. Velid de bunu ona hibe etti. Süleymandan da payını kendisine vermesini istedi; o da bunu Ömere hibe etti. Böylece Abdülmelikoğullarına geçen kısımlar tamamen Ömer b. Abdülazize geçmiş oldu. Cafer dedi ki: Ömer b. Abdülaziz halife olunca Fedek arazisi ve ona bakanlarla ilgilendi. Bu arazi her sene 10.000 dinardan biraz az veya biraz fazla gelir getirirdi. Halife olunca Fedek arazisinin durumunu sordu ve onun hakkında bir inceleme yaptı. Allah Resulü , Ebu Bekir, Ömer ve Osman zamanından ta Muaviyeye gelinceye kadarki durumu kendisine bildirildi. Ömer, Medine valisi Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazma bir mektup gönderdi. Orada şöyle yazıyordu: “Bismillahirrahmanirrahim. Müminlerin emiri Allahın kulu Ömerden Ebu Bekir b. Muhammede… Selam senin üzerine olsun. Sana, Kendisinden başka İlah olmayan Allaha hamd etmeyi hatırlatırım. Ben Fedek arazisi hakkında inceleme ve araştırma yaptım. Şimdiki durumu bana uygun gelmedi. Onu, Allah Resulü , Ebu Bekir, Ömer ve Osman zamanlarındaki durumuna çevirmek istiyorum. Ondan sonra meydana gelenleri yok say. Bu mektubum sana ulaştığı zaman o araziyi devral ve arazinin işlerini hakkıyla yürütecek bir adamı oraya kayyum teyin et. Selam üzerine olsun.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Kudame b. Musa anlattı. O da Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülaziz bana şöyle bir mektup yazdı: “Benim için el-Ketibenin durumunu araştır: Orası, Hayber ganimetleri çerçevesinde mütalaa edilen Allah Resulünün hakkı olan beşte bir (humus) midir, yoksa sadece Allah Resulüne mahsus bir hisse midir?” Ebu Bekir dedi ki: Amre bt. Abdurrahmana sordum şöyle dedi: Allah Resulü Beni Ebül-Hukayk ile sulh yapınca Neta ve Şak bölgelerini beş parçaya ayırdı. Ketibe de onlardan biriydi. O parçaların beşte biri Allah Resulü için ayrıldı. Bil ki, o parçalardan biri de farz olarak Allah içindir. Sonra Allah Resulü şöyle buyurdu: “Allahım! Senin payın el- Ketibeden olsun.” Böylece Allahın hissesi olarak farz olan ilk pay çıkarılmış oldu. O da Ketibeden idi. Ketibe [aynı zamanda] Allah Resulünün beşte biridir (hums). Diğer iki pay bilinmiyor. Onlar hakkında herhangi bir işaret ve delil yok. On sekiz pay da eşit olarak müslümanlar için ayrılmıştır. Ebu Bekir dedi ki: Bunu Ömer b. Abdülazize yazdım. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Bişr b. Humeyd el-Müzeni anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz beni çağırarak şöyle dedi: “Bu 4.000 dinar veya 5.000 dinar malı al. Onu Ebu Bekir b. Hazma teslim et ve ona, bu paraya bir 5.000 dinar veya 6.000 dinar eklemesini söyle. Tamamı 10.000 dinar olsun. Bu [eklenecek] dinarlar Ketibeden alınsın. Sonra bunlar Haşimoğullarına paylaştırılsın. Onların kadın, erkek, küçük ve büyüğü eşit tutulsun. Ebu Bekir bunu yaptı. Zeyd b. Hasan bu dağıtım şekline kızdı. Ebu Bekire, içinde Ömere sövmenin de var olduğu bir söz söyledi. Onun söylediği söz içinde “Benimle çocukları eşit tutuyor.” cümlesi de vardı. Ebu Bekir, “Bu söz Emirül-Müminine ulaşmasın, yoksa onu kızdırır. Onun sizin hakkınızda yaptığı bu şey, en güzel görüştür.” dedi. Zeyd, “Allaha yemin olsun ki, senden bu söylediklerimi ona haber vermemeni istiyorum.” dedi. Ebu Bekir, Zeyd b. Hasanın, içinde ağır ifadelerin de olduğu bu sözünü Ömere bildirdi. Ben, “Ya Emirül-Müminin! O bizim akrabamızdır.” dedim. Ömer onunla ilgilenmedi ve aldırış etmedi. Fatıma bt. Hüseyn ise bir mektup yazarak yaptığı yardımlardan dolayı ona teşekkür etti ve Allaha kasem ederek şöyle dedi: “Ya Emirül-müminin! Sen hizmetçisi olmayanlara hizmet ettin ve onlardan çıplak olanları giydirdin.” Ömer bundan dolayı çok sevindi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Abdülmelik anlattı. O da Yahya b. Ebu Yaladan şöyle dediğini rivayet etti: Mal (para) Ebu Bekir b. Hazma gelince, her insana elli dinar vermek suretiyle onu dağıttı. Sonra Fatıma bt. Hüseyn beni çağırarak “Yaz.” dedi. Ben de yazdım: “Bismillahirrahmanirrahim. Fatıma bt. Hüseynden Emirül-Müminin Allahın kulu Ömere. Selam üzerine olsun. Kendisinden başka ilah olmayan Allahın sana olan nimetinden dolayı mesrurum. Allah, Emirul-Mümininin salahını arttırsın, idaresini verdiği işte ona yardım etsin ve onun vasıtasıyla dinini korusun. Emirul-müminin, Ketibeden hasıl olan malı bize dağıtması için Ebu Bekir b. Hazma emir vermiş ve bundan önce Raşid Halifelerin nasıl bir uygulama yaptıklarını araştırmış. Bu haber bize geldi ve mal bize taksim edildi. Allah da Emirül-Müminine iyilik etsin. Şimdiye kadar idarecilerden hiç kimseyi mükafatlandırmadığı bir şekilde, onu en hayırlı idarecilerden yapmak suretiyle mükafatlandırsın. Bize bu yardımdan yüklü miktarda mal isabet etmiş ve bize hak ettiğimiz şekilde muamele edilmiştir. Allaha yemin olsun ki, ya Emirül-Müminin! Allah Resulünün ailesinden hizmetçisi olmayan hizmet görmüş, aç olan giydirilmiş, nafaka bulamayan kişiler nafakalandırılmıştır.” Fatıma, Ömere bir elçi gönderdi. [Ravi] dedi ki: O elçi bana şunu anlattı: Ömere gidip onun mektubunu verdim. Mektubu okudu. Allaha hamd ve şükrettikten sonra, bana on dinar verilmesini emretti. Fatımaya da benimle 500 dinar gönderdi ve ona “Bununla kime yardım etmek istiyorsan ona yardım et.” dedi. Ona bir mektup yazdı. Bu mektupta Fatımanın ve Ehl-i Beytin faziletinden, Allahın kendileri için vacib kıldığı şeylerden bahsetti. [Elçi] dedi ki: Bu mektubu bu malla birlikte getirip kendisine verdim. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Muhammed anlattı. O da Cafer b. Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Zül-Kurba [Allah Resulünün akrabası olma] payını Abdülmuttaliboğulları arasında taksim etti. Abdülmuttaliboğullarından olmayıp Abdülmuttaliboğulları arasında [evli] olan kadınlara vermedi. Fakat Abdülmuttaliboğullarının kadınlarına verdi. Abdülmuttaliboğullarından başkasına vermedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İsmail b. Abdülmelik anlattı. O da Yahya b. Şiblden şöyle dediğini rivayet etti: Ali b. Abdullah b. Abbas ve Ebu Cafer Muhammed b. Ali ile birlikte oturuyordum. Yanlarına birisi geldi ve Ömer b. Abdülazizi ayıpladı. Onlar da bu kişiyi böyle konuşmaktan menederek “Muaviye zamanından bu güne kadar bize humustan pay verilmedi. Ömer b. Abdülaziz ise onu Abdülmuttaliboğullarına verdi.” dediler. Ben, “Muttaliboğullarına da verdi mi?” diye sordum. Onlar, “Abdülmuttaliboğulları sınırını aşmadı.” dediler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yezid b. Abdülmelik en-Nevfeli anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz tarafından gönderilen humus malı bize taksim edildi. Onun yanında olan mal paylaştırıldı. Fakat Ketibenin geliri olan malı Beni Haşimin erkek ve kadınlarına dağıttı. Ona, Beni Muttalibe verilip verilmeyeceği soruldu. O, Muttaliboğullarının da Beni Haşimden olduklarını söyleyip onlara da pay verilmesini yazdı. Abdülmelik b. el-Muğire dedi ki: Beni Haşimden bir grup toplandı. Bir mektup yazdılar ve onu bir elçi ile Ömer b. Abdülazize gönderdiler. Bu mektupta yapmış olduğu uygulamadan ve akrabalık bağlarını gözettiğinden dolayı ona teşekkür ediyorlardı. Ayrıca onlar Muaviye zamanından beri susturulduklarını ve haktan mahrum edildiklerini yazmışlardı. Ömer b. Abdülaziz onlara [cevaben şöyle] yazdı: “Bundan önce de benim görüşüm böyleydi. Bu konuyu el-Velid b. Abdülmelik ve Süleyman ile konuştum. Fakat onlar benim görüşümü kabul etmediler. İdare işi bana tevdi edilince, – inşaallah- bana göre en uygun olanı araştırdım.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana, el- Muttaliboğullarından Hakim b. Muhammed anlattı; dedi ki: Ömerin, humusun Beni Haşime dağıtılmasını emreden mektubu gelince, Ebu Bekir b. Hazm bizi uzaklaştırmak, bize pay vermemek istedi. Abdülmuttaliboğulları, “Onlar almadıkça biz bir dirhem dahi almayız.” dediler. Ebu Bekir bizi günlerce geri çevirdi. Sonra Ömer b. Abdülazize bir mektup yazdı. Yirmi küsur gün sonra mektubun cevabı geldi. Mektupta şöyle yazıyordu: “Ömrüme yemin olsun ki, onları birbirinden ayırmadım. Onlar eski, kadim ittifaka göre ancak Beni Abdülmuttalibdendirler. Onları da Beni Abdülmuttalib gibi kabul et.” Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih anlattı. O İbn Akilden, yani Abdullah b. Muhammed b. Akil b. Ebu Talibden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin taksim edip dağıttığı ilk mal, biz Ehl-i Beyte gönderdiği maldır. Bize verdiğinde erkeğe ne kadar verdiyse, kadına da o kadar verdi; kadına ne kadar verdiyse çocuğa da o kadar verdi. Ehl-i Beyt olarak bize 3.000 dinar dağıtılmıştı. Bizim hakkımızdaki yazılı emri şöyleydi: “Eğer sizin hakkınız olan şey elime geçmeye devam ederse, bütün haklarınızı size vereceğim.” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O İsmail b. Ebül-Muhacirden, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Adi b. Ertata şöyle yazmıştı: Bana ulaştığına göre, senin İrandaki zekat memurların, meyvelerin miktarlarını tahminen belirliyorlar; sonra bunlara, insanların çarşıda sattıklarından farklı bir kıymet biçiyor ve bu kıymetlendirme üzerinden gümüş para olarak zekatlarını alıyorlarmış. Kürtlerden bir grup da yolda bunlardan öşür alıyormuş. Eğer, böyle yapmalarını senin emrettiğini veya onların böyle yapmalarını öğrendikten sonra bu durumdan razı olduğunu bilsem, hoş görmediğin bir şey sebebiyle inşaallah seninle tartışmam. Ben, Bişr b. Safvanı, Abdullah b. Aclanı ve Halid b. Salimi sana gönderiyorum. Onlar bu konuyu araştıracaklar. Eğer onlar, insanların alınmış bir hakkı olduğunu tespit ederlerse, bu hak çerçevesinde kendilerinden alınan meyveleri ve kendilerinin sattıkları fiyattan daha yüksek fiyat belirlenmesi sebebiyle alınan fazlalıkları onlara iade edecekler. Bana ulaşan ne varsa hepsini hakkında araştıracaklar. Onlara, karşı duruş sergileme. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Hammad b. Selemeden, o da Yunus b. Ubeydden şunu rivayet etti: Ensardan bir adam Ömer b. Abdülazize gelip şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Ben falan oğlu filanım. Dedem Bedir savaşında, babam da Uhud savaşında öldürüldü.” Sonra babalarının bazı menkıbelerinden bahsetmeye başladı. Ömer b. Abdülaziz, o sırada yanında bulunan Anbese b. Saide bakıp, “Allaha yemin olsun ki, bunlar bilinen menkıbelerdir. Sizin menkıbeleriniz olan Meskin ve Deyrülcemacimdeğildir” dedi. Bu ikramlar, suyun beyazlaşıp da sondan bevle dönüşen iki süt kasesi değildir. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Bişr b. Abdullah b. Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Humeyd b. Selemeye şöyle yazmıştı: Allah ile kendi arandaki durumunu düzelt. Bilesin ki, büyük bir emanet konusunda seni kendime ortak ettim. Allahın haklarından herhangi bir hakkı kaybedersen, onu önemsememiş sayılırsın. Ömer, Allah tarafından gelecek şey konusunda sana yardımcı olamaz. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Halid b. Yezidden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz [ölünün arkasından] ağıt yakma ve lehviyat konularında valilerine şöyle yazdı: “Bana haber verildiğine göre, hakkı tanımayan bazı kadınlar, bir kişi öldüğü zaman ortaya çıkıp Cahiliye ehlinin yaptığı gibi ağıt yakıyorlarmış. Onlar, duyguları itaatsiz olan kadınlardır. “Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.” ayeti nazil olduğundan beri, kadınlar için başörtülerini çıkarmaları konusunda onlara ruhsat verilmemiştir. Bu bağırıp-çağırmalar konusunda şiddetli bir şekilde tedbir alınız. Bu Acem kadınları Şeytanın kendilerine süslü ve güzel göstermesi sebebiyle bu tür lehviyatı işliyorlar. Senin bölgende bulunan müslümanları bundan menet. Ömrüme yemin olsun ki, Allahın Kitabını okuyan kişilerin bu gibi şeyleri terk etmelerinin gerekli olduğu görüşündeyim. Şarkı ve benzeri şeylerde olduğu gibi bu tür batıl ve lehviyat işlerinden onları menet. Eğer bu işlerden vazgeçmezlerse, cezalandırmada aşırı gitmemek kaydıyla, bu işleri yapanları ibret olacak şekilde cezalandır.” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Ebu Eyyubden, o da Huleyd b. Aclandan şöyle dediğini rivayet etti: Fatıma bt. Abdülmelikin yanında bir mücevher vardı. Ömer ona, “Bu sana nereden geldi?” dedi. Fatıma, “Onu bana Emirül-Müminin verdi.” dedi. Ömer, “Ya onu beytülmale geri verirsin ya da senden ayrılmama müsaade edersin. Çünkü ben, benim ve senin beytülmalden bir şey kullanmamızı kötü buluyorum.” dedi. Fatıma, “Benim bile olsa, ben seni, onun kat kat fazlasına tercih ediyorum.” dedi. Sonra o mücevheri beytülmale koydu. Yezid b. Abdülmelik halife olunca Fatımaya, “İstersen onu veya onun bedelini sana geri vereyim.” dedi. Fatıma, “Hayır! Onu istemiyorum. O mücevheri bırakmak Ömer hayatta iken şahsen benim hoşuma gitmiş, bu durum bana güzel gelmişti. Onun ölümünden sonra mı ben tekrar o mücevheri alacağım! Benim ona ihtiyacım yok.” dedi. Sonra Yezid onu ailesi ve çocukları arasında paylaştırdı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Lut b. Yahya el-Gamididen şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizden önceki Beni Ümeyye idarecileri Aliye söverlerdi. Ömer halife olunca bu işi durdurdu. Bu konuda Küseyyir Azze el-Huzai şöyle diyor: Keşke sövmeseydin Aliye, korkutmasaydın… Günahtan uzak olanı, dinlemeseydin günahkarın sözünü… Sen, apaçık hakkı söyledin; Şüphesiz, Doğruluk işaretlerinin ortaya çıkması, bu konuşmayla olmuştur. Yapmış olduğun şeyi söylemekle iyi olan şeyi tasdik etmiş oldun, Böylece bütün Müslümanları da razı ettin. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da İdris b. Kadimden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Meymun b. Mihrana şöyle dedi: “Ey Meymun! Bu idare işinde benim yardımcılarım olan memurlarıma nasıl güveneyim, nasıl emniyet edeyim?” Meymun, “Ey Müminlerin Emiri! Kalbini bununla meşgul etme. Sen bir çarşısın. Her çarşıya orada satılacak olan şeyler yüklenip getirilir. Eğer insanlar senin yanında sadece iyi ve güzel şeylerin satılacağını bilirlerse, bundan başkasını getirmezler.” dedi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Halid b. Yezid b. Bişrden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Yaz seferinde Müslümanlar Rum tarafından küçük bir çocuğu esir almışlardı. Ailesi onu fidye karşılığında kurtarmak için bir miktar para göndermişti. Bu konuda Ömer onlarla istişare etti. Onlar kendisine muhalefet ettiler. Bunun üzerine Ömer, “Size ne oluyor da bana muhalefet ediyorsunuz? Küçük çocuktan fidye alalım ki, Allah bize büyüğünden daha fazla fidye almayı nasib etsin.” dedi. Yüklü bir mal karşılığında o çocuğu serbest bıraktılar. Fakat o kişi Hişamın halifeliğinin sonlarında meydana gelen bir savaşta yakalandı ve öldürüldü. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Amr b. Cebeleden, o da Muhammed b. ez-Zübeyr el-Hanzaliden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz bir adamın yere “Bismillahirrahmanirrahim” yazdığını gördü. Onu engelledi ve “Bir daha böyle yapma!” dedi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Ebu Yakup b. Zeydden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Abdülhamid b. Abdurrahmana 10.000 dirhem mükafat vermişti. Abdülhamid o zaman Ömerin Iraktaki valisiydi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Yezid b. İyad b. Cudübeden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Süleyman b. Ebu Kerimeye şöyle yazdı: Kullardan Allahın ikramını en çok hak etmiş olanı ve ondan en çok korkanı benim imtihan olduğum şeyle imtihan olandır. Allaha asi olduğu zaman, hesabı kendisi açısından şiddetli, Allahaçısından da basit olan benden başka hiçbir kimse yoktur. İçinde bulunduğum hale sabrım kalmadı. Bu nedenle helak olmaktan korkuyorum; ancak Allah beni rahmetiyle kurtarırsa o başka. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Halid b. Yezid b. Bişrden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin en has dostları Meymun b. Mihran, Reca b. Hayve ve Riyah b. Ubeyde el-Kindi idi. Bundan sonra gelen diğer dostları ise Amr b. Kays, Avn b. Abdullah b. Utbe ve Muhammed b. ez-Zübeyr el-Hanzali idi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Mesleme b. Muharib ve diğer kişilerden şöyle dediklerini rivayet etti: Bilal b. Ebu Bürde ile erkek kardeşi Abdullah b. Ebu Bürde kendi mescitlerinde okunan ezan konusunda anlaşmazlığa düşüp Ömer b. Abdülazize geldiler. Ömer onların durumundan şüphelendi ve araya onlara dost görünen bir adamı soktu. Adam onlara şöyle diyecekti: “Ne dersiniz! Emirül-Müminin ile konuşsam, size Irakta iyi bir görev verse, bana ne verirsiniz?” Adam önce Bilal ile konuşmaya başladı ve bu sözü ona söyledi. Bilal, “Sana 100.000 veririm.” dedi. Sonra kardeşi geldi. Ona da aynı şeyleri söyledi. Adam aralarındaki konuşmaları Ömere söyledi. Ömer, “Haydi kendi şehrinize gidin.” dedi. Valisi olan Abdülhamid b. Abdurrahmana da şöyle yazdı: “Sakın, şer Bilala ve Ebu Musanın çocuklarından herhangi bir kimseye yardım etmeyesin, onlara bir görev vermeyesin.” Bazıları dedi ki: Ömer “Şer Bilalciğe yardım etme” şeklinde yazmış, yani Bilal ismini, ism-i tasgir kipi ile zikretmişti. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Avane b. el-Hakem el- Kelbiden şöyle dediğini rivayet etti: Süleyman b. Abdülmelik Dabıktavefat etti. “Ömer b. Abdülaziz onun yerine halife oldu. Ömer insanlara konuşma yaparak şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, onu istemedim ve temenni etmedim. Allahtan korkun. İçinizden gelerek hakka itaat edin. Haksızlıkları ortadan kaldırın. Allaha yemin olsun ki, ben, kıble ehlinden hiç kimseyi zorlayıcı değilim; ancak israf sahiplerini, Allah onları orta yola getirinceye kadar zorlamaya devam ederim.” [Ravi] dedi ki: Ömer, o zaman Rum diyarında olan Meslemeye tasarruf etmesini emreden bir mektup yazdı. İnsanlara da mallarında tasarrufla birlikte harcama izni verdi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Beni Dıbara b. Ubeyd b. Salebe b. Yerbudan biri olan Abdullah b. Ömer es-Salebiden ve el- Müsenna b. Abdullahtan şöyle dediklerini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Salime Ömerin hayatını yazması için bir mektup yazdı. Salim de ona şöyle bir mektup yazdı: Ömer senin zamanında ve senin adamlarınla birlikte yaşamadı. Senin zamanında sen ve senin adamların, Ömer ve adamlarının kendi zamanında amel ettikleri gibi amel ederse, sen de Ömer gibi faziletli olursun. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Abdurrahman b. Yezid b. Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar Süleyman b. Abdülmelike binek atları getirmişlerdi. Fakat onları koşturma imkanı bulamadan Süleyman vefat etmişti. Ömer insanlardan utandı. Toplanan atları yarıştırdı. Kimseye kaybettirmeden sonuncu gelen ata da [ödül] verdi. Ondan sonra ölünceye kadar at yarışı yaptırmadı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Mesleme b. Muharibden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Adiye şöyle yazdı: “Onların kabilelerinden olan arifler bir mekandadır. Sen de ordunun ariflerini araştır. Her kimden, bizim ve kavmi için güvenilir olduğundan dolayı razı isen, onu yerinde bırak. Fakat kimden de razı değilsen onu daha hayırlısıyla değiştir. Emanet ve takva konularında titiz ol.” Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Ali b. el-Hasan b. Şakiktan şöyle dediğini rivayet etti: Bize Abdullah b. el-Mübarek anlattı. O Ebül-Münibden, o da el-Hasan b. Ebül-Amerratadan şöyle dediğini rivayet etti: Halife olmadan önce Ömer b. Abdülazizi gördüm; onun yüzündeki hayır ve iyiliği tanırdım. Halife olduktan sonra ise ölümün iki gözünün arasında olduğunu gördüm. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Abdurrahman b. Mehdiden, o da Malik b. Enesten şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz Medineden çıkarken şöyle demişti: “Ey Müzahim! Medinenin sürgün ettiklerinden olmaktan korkuyoruz!” Bize Attab b. Ziyad haber verdi. O da Abdullah b. el-Mübarekten şöyle dediğini rivayet etti: Ebüs-Sabbah bize rivayet etti; dedi ki: Bana Ömer b. Abdülazizin mevlası Sehl b. Sadaka anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, ailesinin bazı özelliklerini bana anlattı. Ömer halife olduğu zaman evinden yüksek bir ağlama sesi duyuldu. Bu ağlayışın sebebi sorulduğu zaman, “Ömer cariyelerini muhayyer bıraktı.” denildi. Ömer, “Bana öyle bir iş havale edildi ki, bu iş bizi sizinle meşgul olmaktan alıkoymaktadır. Kim benim kendisini azat etmemi arzu ederse, onu azat ettim; fakat kimi de tutmuşsam benden bir şey beklemesin.” İşte bundan dolayı cariyeler ümitsizliğe kapılarak ağladılar. Bize Attab b. Ziyad haber verdi. O Abdullah b. el-Mübarekten, o da İbrahim b. Neşittan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Süleyman b. Humeyd el-Yezeni anlattı. O da Ebu Ubeyde b. Nafi el-Kureşiden şunu rivayet etti: Ebu Ubeyde, Fatıma bt. Abdülmelikin yanına giderek, “Bana Ömer b. Abdülazizin durumundan haber verir misin?” diye sordu. Fatıma “Allah ona halifeliği nasib ettiği zamandan öldüğü güne kadar onun cünüplükten ve ihtilam olmaktan dolayı guslettiğini bilmiyorum.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Muhammed b. İsadan, o da Ebül-Huvvariden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Hişam şunu anlattı: Fatıma bt. Abdülmelik fakihlerden birine gitti ve “Emirül-Mümininin yaptığı şeylere güç yetiremeyeceğinden korkuyorum.” dedi. Fakih, “Bunu nereden çıkarıyorsun?” dedi. Fatıma, “Halife olduğu günden beri dönüp ailesine bakmış değildir.” dedi. Bu fakih Ömere gidip, “Ey Müminlerin Emiri! Bana bir haber ulaştı; senin ona gücünün yetmeyeceğinden endişe ediyorum.” dedi. Ömer, “Nedir o?” diye sordu. Fakih, “Ailenin senin üzerinde hakkı vardır.” dedi. Ömer, “Muhammed ümmetinin işi boynuna yüklenmiş bir adam bunu nasıl yapabilir? Allah kıyamet gününde onu ondan soracaktır.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Hafs anlattı; dedi ki: Bize yaşlı bir zat anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz Dabıkta halife olunca bir gece evinden çıkıp bir muhafızla birlikte mescide gitti. Orada karanlıkta uyuyan bir adama çarpıp tökezledi. Uyuyan adam başını kaldırıp, “Sen deli misin?” diye sordu. Ömer, “Hayır!” dedi. Muhafız, pataklamak için adama doğru yöneldi. Ömer, “Onu bırak. O bana Sen deli misin? dedi; ben da ona Hayır! dedim.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Süfyandan şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam Ömer b. Abdülazize şöyle dedi: “Keşke boş zamanınızı bizim için de ayırsaydınız?” Ömer, “Boş zaman nerede? Boş zaman yok ki! Boş zaman ancak Allahın yanındadır.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Süfyandan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz şöyle demişti: “Beni rahat bırakın! Benim için durum (şen) ve durumlar (şuun) vardır.” Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize es-Seri b. Yahyanın amcası olan Fudayl şunu haber verdi: Ömer b. Abdülaziz Allaha hamdetti. Ağlama sebebiyle boğulacak gibi oldu. Sonra, “Ey İnsanlar! Ahiretinizi ıslah ediniz ki, dünya da sizin için salih olsun. İç dünyanızı ıslah ediniz ki, dış dünyanız da salih olsun. Allaha yemin olsun ki, herkesin adem ile kendisi arasındaki babaları ölmüştür. Ölüm konusunda sıra kendisine gelmiştir.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Ebu Muhammedden, o da Mutarrif b. Mazinden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Riyah b. Zeyd şunu anlattı: Ömer b. Abdülazizin, Urveye şöyle yazdı: “Tereddüt ettiğin hususlarda bana mektup yazıyorsun. Sana hak olarak yazdığım şeyi uygula. Hiçbirimiz ölümün ne zaman geleceğini bilmiyoruz.” Bize Ahmed b. Ebu İshak, o el-Avvam b. Havşebin kardeşi Abdullah b. Hıraştan, o da el-Avvamın kardeşi olan Mezyed b. Havşebden şöyle dediğini rivayet etti: el-Hasan [el-Basri) ile Ömer b. Abdülazizden başka Cehennemden çokça korkan herhangi bir kişi görmedim. Sanki Cehennem sadece bu ikisi için yaratılmıştı. Bize Ahmed b. Ebu İshak rivayet etti; dedi ki: Bize Hişam b. el- Mufaddal anlattı; dedi ki: Bize el-Eşas haber verdi. O da Ertat b. el- Münzirden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanında bir grup insan vardı; ondan yemesineiçmesine dikkat etmesini istiyorlardı. Ayrıca namaz kılarken isyankar birinin kendisine saldırıp öldürmemesi için bir muhafız tutmasını tavsiye ediyorlardı. Taundan da uzak durmasını istiyorlardı. Ona “Senden önceki halifeler bunu yaptı.” diyorlardı. Ömer onlara, “Onlar nerede?” dedi. Bu söze karşı çok söz söylediler. Son olarak Ömer, “Allahım! Sen çok iyi biliyorsun ki, ben kıyamet gününden başka hiçbir şeyden korkmuyorum. Bu korkudan beni emin kılma.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Abdurrahman b. Mehdiden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Muhammed b. Ebül- Vaddah haber verdi. O Husayftan, o da Mücahidden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanına gittik. Onun bize muhtaç olacağını zannediyorduk. Halbuki biz ona muhtaç olduk. Husayf dedi ki: Ben, asla Ömer b. Abdülazizden daha hayırlı bir adam görmedim. Bize Züheyr b. Harb haber verdi. O da el-Velid b. Müslimden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Aclanı şöyle derken işittim: Ömer b. Abdülazizden önceki idareciler, öşür ve zekat mallarından Allah Resulünün Mescidini Cuma günleri için tütsülerler; Ramazan ayında da koku sürerlerdi. Ömer b. Abdülaziz halife olunca tütsülemenin bırakılmasını ve eskiden yapılan kokulama işlemlerinin izlerinin de yok edilmesini emretti. İbn Aclan dedi ki: Ben görevlileri, bu kokuların izleri gitsin diye, onları su ve bezle yıkarken gördüm. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Ubeyd b. el-Velidden şöyle dediğini rivayet etti: Babamı şunu anlatırken duydum: Ömer b. Abdülazizin abdest aldığı su, ammeye ait mutfakta ısıtılıyordu, fakat o bunu bilmiyordu. Durumu öğrenince, “Ne zamandan beri suyu bu şekilde ısıtıyorsunuz?” diye sordu. Onlar, “Bir ay civarında.” dediler. [Ravi] dedi ki: Ömer amme mutfağına bunun karşılığı olarak odun koydu. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Ubeyd b. el-Velidden, o da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, gece halka ait işleri görürken beytülmalin lambasını yakardı. Kendi işlerini görürken şahsi mumunu yakardı. Bir gece mumu sönmek üzereydi. Onu normal şekilde yanar hale getirmek üzere kalktı. Ona, “Ya Emirül-müminin! Biz size hizmet etmek için kafiyiz.” dediler. O, “Kalktığım zaman da Ömerim, oturduğum zaman da ben Ömerim!” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Ubeyd anlattı; dedi ki: Bana İbrahim es-Sükkeri anlattı; dedi ki: Süleyman b. Abdülmelikin mevlaları ile Ömer b. Abdülazizin mevlaları arasında tartışma çıktı. Bir ara Süleyman bu konuyu Ömere açtı. Konuşma esnasında Ömere “Yalan söyledin!” dedi. Ömer, “Yalan söylemenin, sahibi için bir leke olduğunu bildiğim günden beri yalan söylemedim.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bana Anbese b. Said anlattı; dedi ki: Bize Ebu Bekir haber verdi. O Ebu Yahya el- Kattattan, o da Mücahidden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin yanına gittim. Bana otuz dirhem verdi ve “Ey Mücahid! Bu, benim atamdandır.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Damreden, o da Hafs b. Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz odun ve deve kığılarını toplamak için yanında bir kölesini alıkoymuştu. Köle ona, “Ben ve sen hariç, bütün insanlar iyi durumdadır.” Ömer, “Haydi git. Sen hürsün.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Abdülmelik b. Kureybden şöyle dediğini rivayet etti: Bize İshak b. Yahya anlattı; dedi ki: Halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazizin yanına gittim. Beytülmalde onun humusu ayrı yere, zekatı ayrı yere, feyi ayrı yere koyduğunu gördüm. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Ömer b. Hafstan, o da Amr b. Meymundan şöyle dediğini rivayet etti: Ben ve Ömer, ümmetin işlerinde ince eler sık dokurduk. Bir gün ona, “Ey Müminlerin Emiri! Üzerine yazı yazılan şu kağıt tomarlarının durumu ne olacak? Ona büyük yazan kalemle yazıyorlar, yazıyı da uzatıyorlar. Halbuki bunlar beytülmalin kağıtlarıdır.” dedim. Ömer çevredeki valilere, “Kağıtlara büyük yazan kalemle yazmayın, yazıyı da uzatmayın.” diye yazdı. Onun mektupları bir karış veya o civarda olurdu. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Yahya b. Ebu Ganiyyeden, o da Hafs b. Ömer b. Ebüz-Zübeyrden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Hazma şöyle yazdı: “Yazında, kağıt tomarlarının bittiğini hatırlatıyorsun. Senden önce hiç kimseye vermediğimiz kadar kağıt verdik. Kalemini incelt. Satırların arasını sıklaştır. İhtiyaçlarını bir araya getir. Ben beytülmalden Müslümanların faydalanmadıkları bir şeyi çıkarmayı hoş görmüyorum.” Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Muhammed b. Musabdan, o da Medineli yaşlı bir zattan şunu rivayet etti: Bu zat Abdullah b. Dinarın şöyle dediğini duymuş: Ömer, ölünceye kadar beytülmalden rızıklanmadı ve onu sıkıntıya sokmadı. Bize el-Hakem b. Musa rivayet etti; dedi ki: Bize Sebre b. Abdülaziz b. er-Rebi b. Sebre anlattı; dedi ki: Bana babam anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Ömer b. Abdülaziz şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, bir gün de olsa hak yemeyip adaletle davranayım ki, o gün içinde Allah benim ruhumu kabzetsin.” Oğlu Abdülmelik ona, “Ey Müminlerin Emiri! Allaha yemin olsun ki, Sen devenin iki sağımı arasındaki müddet kadar adaletle hükmetsen, Allahın senin ruhunu o süre içinde almasını isterim.” dedi. Ömer “Allah, kendisinden başka ilah olmayandır.” dedi. Oğlu, “Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. Keşke Allah beni de seni de bu durumda iken kabre koysa!” dedi. Ömer, “Allah senin hayrını versin.” dedi. Bize Said b. amir haber verdi. O da Cüveyriye b. Esmadan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz dedi ki: “Şu benim nefsim, özlem içindedir. Ona bir şey verildiği zaman daha iyisini ister. Ona dünyada kendisinden daha iyisi olmayan bir şey verdiğim zaman, bundan daha iyisini özler.” Said dedi ki: Cennet halifelikten daha üstündür. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Melih anlattı. O da Meymundan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz ile altı ay geçirdim. Bu süre içinde ridasını [üste giyilen dış giysi] başka bir rida ile değiştirdiğini görmedim. Onu Cumadan Cumaya yıkar, üzerinde de zaferan kokusu olurdu. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O Üsame b. Zeydden, o İsmail b. Ümeyyeden, o annesinden, o da Ömer b. Abdülazizin bir ümmü veledinden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer benden yağ istedi. Ben de ona yağ ile birlikte fil kemiğinden yapılmış bir tarak getirdim. O tarağı kabul etmedi ve “Bu meytedir”dedi. Ben, “Onu meyte yapan şey nedir?” dedim. Bana, “Yazıklar olsun sana! Fili kim boğazladı?” dedi. Bize Malik b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyriye b. Esma anlattı. O da İsmail b. Ebu Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Henüz sabah namazı kılınmadan önce sabah namazı vaktinde Ömer b. Abdülaziz, bana ve Müzahime sabah yemeğini göndermişti. Biz onu getirdik. Fakat kendisi ne yağlanmış, ne de hazırlanmıştı. Dedi ki: “Yağ konusunda acele ettiniz. Biriniz, bir tarak isteyip de onunla sakalını taramaktan aciz midir?” Bize Haccac b. Nusayr haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ayyaş anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizin muhafızı olan Amr b. el-Muhacire, “Ömer evinde ne giyerdi?” diye sordum. “Astarlı siyah bir cübbe.” dedi. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Cerir b. Hazim anlattı. O da Yala b. Hakimden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin ridalarının (cübbe) boyu altı zira, genişliği yedi karıştı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Mervan anlattı; dedi ki: Bana Umare b. Ebu Hafsa şunu haber verdi: Mesleme b. Abdülmelik, hastalanmış olan Ömer b. Abdülazizin yanına gitti. Kendisinin kız kardeşi, Ömer b. Abdülazizin de hanımı olan Fatıma bt. Abdülmelike “Bugün Emirül-Müminini ayılmış gördüm. Üzerindeki gömlek kirlenmiş. Onu çıkarıp başka bir gömlek giydir ki, insanların kendisini ziyaret etmesine izin verelim.” dedi. Fatıma bu istek karşısında bir müddet sustu. Mesleme tekrar “Emirül-Müminine başka bir gömlek giydir.” dedi. Fatıma, “Allaha yemin olsun ki, onun başka gömleği yok.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Ömer b. Hasftan şöyle dediğini rivayet etti: Bize Amr b. Meymun anlattı; dedi ki: Benim üstümde ipekten mamul bu elbise olduğu halde Süleyman b. Abdülmelikin yanına gittiğimde orada Ömer b. Abdülaziz de vardı. O bütün erkeklerden daha yapılı ve boynu da herkesin boynundan daha kalındı. Ömer halife olduktan bir sene sonra yanına gittim. O çıkıp bize öğle namazı kıldırdı. Üzerinde fiyatı bir dinar civarında olan bir gömlek ile yine fiyatı bu civarda olan bir sarık ve bir gecelik vardı. Sarık iki omuzu arasından sarkmıştı. Bedeni zayıflamış, boynu incelmişti. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O da Beni Haşimin mevlalarından Ebu Saddan şöyle dediğini rivayet etti: Bize Ebu Yakup anlattı; dedi ki: Bana Reca b. Hayve anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, en nefis kokuları kullanır ve en güzel elbiseleri giyerdi. Yürüyüşü de çok azametli idi. Halife olduktan sonra Mısır işi ucuz elbiseler giymeye başladı. Bir elbise, bir sarık, bir gömlek, bir kaftan, bir kadife elbise, bir çift ayakkabı ve bir ridadan ibaret olan elbiselerinin toplam fiyatı on iki dirhem olarak takdir edilmişti. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bize Zeyd b. el-Hubab anlattı; dedi ki: Bana Muaviye b. Salih anlattı; dedi ki: Bana Said b. Süveyd şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz kendilerine Cuma namazı kıldırmıştı. Üzerinde bir gömlek vardı. Gömleğin ön ve arka tarafları yamalıydı. Namaz bittikten sonra birlikte oturduk. Topluluktan bir adam ona, “Ya Emirül-Müminin! Allah sana vereceğini verdi. Keşke güzel bir elbise giyseydin!” dedi. Uzun süre yüzünü ekşitti. Öyle ki, biz onun başına kötü bir şey geldiğini zannettik. Sonra başını kaldırdı ve “Mutedil davranmanın en faziletlisi hiddetli iken yapılandır. Affın en faziletlisi güçlü iken yapılandır.” dedi. Bize Abdullah b. İdris haber verdi; dedi ki: Babamın, arkadaşı Ezherden şunu anlattığını işittim: Ömer b. Abdülazizi Hunasırada hutbe okurken gördüm. Gömleği yamalı idi. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize el-Evzai anlattı. O da Amr b. Muhacirden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin gömleklerini gördüm. Cübbesi omuzundan ayak topuğuna kadar uzanıyordu. Bana Abdurrahman b. Mehdiden naklen haber verildi; dedi ki: Bana Muarrif b. Vasıl anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi Mekkeye gelirken gördüm. Üzerinde iki yeşil elbise vardı. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi; dedi ki: Bana Ubeyd b. el-Velid b. Ebüs-Saib el-Dımaşki anlattı; dedi ki: Babamın Ömeri şöyle anlattığını işittim: Onun toprak renginde kenarları pamuktan bir cübbesi, sarı renkli bir cübbesi, yine biri toprak renginde, diğeri sarı renkte iki elbisesi vardı. Toprak renkli cübbeyi giydiği zaman sarı renkli elbiseyi giyerdi. Sarı renkli cübbeyi giydiği zaman ise toprak renkli elbiseyi giyerdi. [Ravi] dedi ki: Sonra bu adeti terk etti. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Musa el- Ensari anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazize gittim. O da yanımıza çıkmıştı. Üzerinde düz ve sade bir elbise vardı. Ömere, “İpek ve yünle dokunmuş bir elbise miydi?” diye sordum. “Bilmiyorum.” dedi. Bize Veki b. el-Cerrah, o er-Rebi b. Subayhtan rivayet etti; dedi ki: Bana, Ömer b. Abdülazizi şu şekilde gören birisi anlattı: O, başında bir şal (taylesan) ve cübbe ile namaz kılıyordu. Üzerinde izar yoktu. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Hilal anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülazizi gördüm. Bıyıkları iyice kısaltılmamış, güzel bir şekilde üzerinden alınmıştı. Bize Man haber verdi. O Ebül-Gusn ve Muhammed b. Hilalden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi gördük: İki gözünün arasında [alnında] secde eseri bulunmuyordu. Bize Man haber verdi; dedi ki: Bana Ebül-Gusn anlattı: O, Ömer b. Abdülaziz minbere çıktığında onun üzerinde asla kılıç görmemişti. Bize İsmail b. İbrahim haber verdi. O da Eyyubden şöyle dediğini rivayet etti: Bana haber verildiğine göre, Ömer b. Abdülazize Peygamberin kabrinin yanında dördüncü kişi olarak defnedilmesi meselesini hatırlatmışlar ve ona bunu işaret yoluyla teklif ederek, “Keşke Medineye gelseydiniz!” demişler. O, “Cehennemin dışında Allahın beni her türlü azapla azaplandırması, bana, kendimi buna ehil gördüğümü Allahın da bilmesinden daha sevimlidir.” demiş. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Eyyubden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazize “Ey Müminlerin Emiri! Keşke Medineye gelseniz de Allah sizin için ölüm hükmünü icra ettiğinde Allah Resulünün kabrinin yanına, Ebu Bekir ve Ömer ile birlikte dördüncü kişi olarak defnedilseniz.” denildi. Ömer, “Allaha yemin olsun ki, Cehennemin dışında -çünkü benim ona karşı sabrım yoktur- Allahın beni her türlü azapla azaplandırması bana, kendimi buna ehil gördüğümü Allahın da bilmesinden daha sevimlidir.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Ebu Muhammedden, o el- Velid b. Müslimden, o da el-Evzaiden şunu rivayet etti: Muhammed b. el-Mikdam, Ömer b. Abdülazizin hanımı olan Fatıma bt. Abdülmelike, “Ömer b. Abdülazizin ölüm sebebi olan hastalığının onu nasıl bağladığını biliyor musun?” diye sordu. “Ölüm sebebi korku idi.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O Abdülmecid b. Süheylden şöyle dediğini rivayet etti: Hekimi Ömer b. Abdülazizin yanından çıkarken gördüm. Ona, “Bugün onun bevlini nasıl gördün?” diye sorduk. Doktor, “Bevlinde sakıncalı bir durum yok. Ancak onu insanların işi sebebiyle çok üzüntülü gördüm.” dedi. Bize Ahmed b. Ebu İshak haber verdi. O Ali b. el-Hasan b. Şakiktan, o da Abdullah b. el-Mübarekten şöyle dediğini rivayet etti: Bize İbn Lehia rivayet etti; dedi ki: alimler, bazı kitaplarda Ömer b. Abdülazizi öldüren şeyin Allah korkusu olduğunu gördüler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Davud b. Halid haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Kays anlattı; dedi ki: 101 senesinin Receb ayı hilali görüldüğü zaman Emirül-Müminin Ömer b. Abdülaziz ilk olarak hastalığından şikayet ettiğinde onun yanındaydım. Yirmi gün kadar şikayeti devam etti. Biz Deyrü Simanda iken bir zimmiye adam gönderdi. Kabrinin yeri konusunda o zimmi ile pazarlık yaptı. Zimmi, “Ey Müminlerin Emiri! Allaha yemin olsun ki, bu yer benim arazimde senin kabrin olmak üzere ayrılmış bulunmaktadır. Onu sana helal kıldım.” dedi. Ömer yeri bu şekilde almaktan kaçındı. Sonra onu iki dinara satın aldı. Kendisine iki dinar getirilmesini istedi ve bunları zimmiye kendisi verdi. Bize Humeyd b. Abdurrahman er-Revvasi, Muhammed b. Abdullah el- Esedi, Man b. İsa ve el-Ala b. Abdülcebbar haber verdiler; dediler ki: Bize Muhammed b. Müslim et-Taifi anlattı. O da İbrahim b. Meysereden şunu rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, ölmeden önce kabrinin yerini on dinara satın aldı. Bize Muhammed b. Man el-Gıfari haber verdi; dedi ki: Bize Mekkeli yaşlı bir zat haber verdi; dedi ki: Fatıma bt. Abdülmelik ile kardeşi Mesleme, Ömer b. Abdülazizin yanındaydılar. Birisi diğerine, “Biz ondan yüksünen olmayacağız.” dedi. Ömer kıble istikametinden ayrılıp başka bir tarafa dönmüş bulunuyordu ki, ikisi de dışarı çıktılar. Onlar dediler: “Dışarıda kısa bir müddet kaldık ve geri döndük. Geri döndüğümüzde onu kıbleye doğru dönmüş olarak bulduk. Konuştuğu zaman biz onun konuştuğunu görmüyorduk. Fakat şöyle diyordu: “İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veriririz. (En güzel) akibet, takva sahiplerinindir.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Mervan anlattı; dedi ki: Bize Umare b. Ebu Hafsa şunu haber verdi: Mesleme b. Abdülmelik, ölümüne sebep olan hastalığa tutulduğu zaman Ömer b. Abdülazizin yanına gidip şöyle dedi: “Ailen için kimi tavsiye ediyorsun?” Ömer, “Allahı unuttuğum zaman, Onu bana hatırlat.” dedi. İkinci defa tekrar sordu: “Ailen için kimi tavsiye ediyorsun?” Ömer, “Şüphesiz ki, benim koruyanım Kitabı indiren Allahtır. Ve bütün salih kullarını görüp gözetir.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. el-Gar haber verdi. O da Süleyman b. Musadan şöyle dediğini rivayet etti: Ölümü iyice yaklaştığı zaman Ömer b. Abdülaziz, Yezid b. Abdülmelike şöyle yazdı: “Sıhhatli olduğun zaman sara (epilepsi) hastalığının seni gelip bulmasından sakın. Ta ki tökezledi denilmesin. Zira bunun dönüşü yoktur. Senden sonra yerine bıraktığın kişi senden övgüyle bahsetmez. Kendisine yöneldiğin kişi de seni mazur görmez. Vesselam.” Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize el-Haccac b. Hassan et-Teymi anlattı; dedi ki: Bana Salim b. Beşir şunu anlattı: Ölüm kendisine iyice yaklaştığında Ömer b. Abdülaziz, Yezid b. Abdülmelike şöyle yazdı: “Selam senin üzerine olsun. Allaha yemin olsun. Ben öyle görüyorum ki, Muhammed ümmeti içinde bu iş benden sonra sana havale edilecektir. [Allahım!] seni övmeyen kişiye dünyayı bırakırsın, senden özür kabul etmeyene yönelirsin! Selam üzerine olsun.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı; dedi ki: Bana Abdülaziz b. Ömer haber verdi; dedi ki: Babam, pamuktan yapılmış beş kat kefenle kefenlenmesini vasiyet etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ubeydullah b. Abdülaziz anlattı. O da Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, beş kat elbise ile kefenlenmesini vasiyet etti. Bunlardan biri gömlek, diğeri sarıktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Halid b. Ebu Bekir anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, içinde gömlek ve sarığın da bulunduğu beş kat elbise ile kefenlenmesini vasiyet etti. [Ravi] dedi ki: İbn Ömer de kendi ailesinden ölenleri bu şekilde kefenliyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Müslim b. Cemmaz haber verdi. O da Abdurrahman b. Muhammed b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz öleceği sırada vasiyette bulundu. Kendisine Peygamberin saçlarından bir saç ve onun tırnaklarından bir tırnak getirilmesini istedi ve “Ben öldüğüm zaman bu saç ve tırnakları alıp kefenime koyun.” dedi. Sonra onları, kefenine koydular. Bunu, istediği şekilde yaptılar. Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi. O Süleyman b. Bilalden, o Cafer b. Muhammedden, o Süfyan b. asım b. Abdülaziz b. Mervandan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizi cariyelerinden birine şöyle derken şahid oldum: “Öyle görüyorum ki, kefenime kokuları sen serpeceksin. Kefenime misk kokusu sürme.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Halid b. Dinar anlattı. O da Süfyan b. asımdan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz, ölüm iyice yaklaştığı zaman sağ yanı üzerine kıble cihetine doğru çevrilmesini vasiyet etti. Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi; dedi ki: Bize Übey anlattı; dedi ki: el-Muğire b. Hakimi şöyle derken işittim: Fatıma bt. Abdülmelik bana dedi ki: Ömer b. Abdülaziz kendisini ölüme götüren hastalığa yakalandığı zaman onun şöyle dediğini işittim: “Allahım! Gündüz bir saatliğine de olsa ölümümü onlardan gizle.” Vefat ettiği gün yanından çıktım, başka bir odada oturdum. Benimle onun arasında bir kapı vardı. O, kendisine ait kubbeli bir odadaydı. Onun şöyle dediğini işittim: “İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veriririz. (En güzel) akibet, takva sahiplerinindir.” Sonra sakinleşti. Ondan bir ses ve hareket duymamaya başladım. Ona hizmet eden Vasife, “Emirül-Müminine bak! Uyuyor mu?” dedim. Yanına girdiğinde yüksek sesle bağırdı. Ben de sıçrayıp hemen yanına girdim. Baktım, ölmüş. Kıbleye doğru yönelmiş, kendini tamamen bırakmış; ellerinden birini ağzının üstüne, diğerini de gözlerinin üzerine koymuştu. Bize Abbad b. Ömer el-Vaşihi haber verdi; dedi ki: Bize Mahled b. Yezid anlattı. O Yusuf b. Mahekten, o da Reca b. Hayveden şöyle dediğini rivayet etti: Hastalığı sırasında Ömer b. Abdülaziz bana, “Sen, beni yıkayan, kefenleyen ve kabrime giren ol. Beni mezarıma koyduğunuz zaman düğümleri çöz, sonra yüzüme bak.” dedi. Ben üç halife defnettim. Ömeri de mezarına koyduğum zaman düğümlerini çözdüm. Sonra yüzüne baktım. Yüzü, kıblenin dışındaki başka bir tarafa doğru kapaklanmıştı. Reca dedi ki: Ben Ömeri yıkayan, kefenleyen ve kabrine girenlerdendim. Başındaki düğümü çözdüğüm zaman yüzüne baktım; yüzü kıbleye bakan kağıtlar gibiydi. Bize -Basrada Süleyman b. Harb mescidinin müezzini olan- Abbad b. Ömer el-Vaşihi haber verdi; dedi ki: Bize Mahled b. Yezid anlattı; dedi ki: Elli sene önce onunla karşılaşmıştım. O zaman Beni Guber yurdunda ikamet ediyordu. Faziletli, hayır sahibi ve yaşı büyük bir insandı. Yusuf b. Mahekten rivayet etti; dedi ki: Bir ara biz Ömer b. Abdülazizin kabrini düzletiyorduk. Gökten üzerimize üstü şu şekilde yazılı olan ince bir deri düştü: “Bismillahirrrahmanirrahim. Allahtan, Ömer b. Abdülazize Cehennemden uzak olduğuna dair emandır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Osman anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz 101 senesinde Receb ayının bitmesine on gün kala otuz dokuz yaşında iken vefat etti. Halifeliği iki sene beş ay sürdü. Deyrü Simanda vefat etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana amcam el- Heysem b. Vakıd anlattı; dedi ki: 97 senesinde doğdum. Ömer b. Abdülaziz de Dabıkta 99 senesinde Safer ayının bitmesine on gün kala Cuma günü halife oldu. Onun beytülmalden dağıttıklarından bana üç dinar düşmüş. Allah rahmet eylesin, 101 senesinde Receb ayının bitmesine beş gece kala Çarşamba günü Hunasırada vefat etti. Hastalığından yirmi gün şikayet etti. Halifeliği iki sene beş ay dört gün sürdü. Otuz dokuz sene birkaç ay yaşadıktan sonra vefat etti. Deyrü Simanda defnedildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Abdurrahman b. Ebüz- Zinaddan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz otuz dokuz sene beş ay yaşadıktan sonra vefat etti. Said b. amiri işittim; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz otuz dokuz yıl birkaç ay yaşadıktan sonra vefat etti. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Ebu Bekir b. Ayyaşın şöyle dediğini işittim: Ömer b. Abdülaziz otuz dokuz sene yaşamıştı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Süfyan b. Uyeyneyi şöyle derken işittim: Ömer b. Abdülaziz kırk yaşındaydı. Süfyan b. Uyeyne dedi ki: Oğluna kaç yaşında vefat ettiğini sordum. Dedi ki: Kırk yaşına tam olarak ulaşmadan vefat etti. İki seneden fazla halifelik yaptı. Bana Abdullah b. Salihten naklen haber verildi. O da Muaviye b. Salihten şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Abdülazizin ölümü iyice yaklaştığında onlara şöyle vasiyet etti: “Benim için mezar kazın, fakat kuyu gibi derin olmasın. Çünkü yerin hayırlı tarafı üst kısmıdır, yerin şerli tarafı ise altıdır.” Bize Muhammed b. Yezid b. Huneyş haber verdi. O da Vüheyb b. el- Verdden şöyle dediğini rivayet etti: Haberi bize ulaştığına göre, Ömer b. Abdülaziz vefat ettiği zaman fakihler onun hanımının yanına gelmişler ve ona, “Ömerin vefatı sebebiyle sana taziyeye geldik. Ölüm bütün ümmete arız olan bir musibettir. Allah rahmet eylesin. Ömerin evindeki hali nasıldı? Sen bize ondan haber ver. Çünkü bir kişiyi en iyi ailesi bilir.” dediler. Fatıma dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, Ömer sizin en çok namaz kılanınız ve en çok oruç tutanınız değildi. Fakat Allaha yemin olsun ki, ben, Ömer kadar Allahtan çokça korkan başka bir kimse görmedim. Allaha yemin olsun ki, öyle bir adam olsaydı, ailesiyle mutluluğun zirvesine ulaşmış bir mekanda olurdu. Benimle onun arasında bir çarşaf vardı. Allah tarafından kalbine bir şey geldiği zaman, suya düşen kuşun uçmaya çabalaması gibi o da titrer ve sallanır; sonra içini çeker ve ağlaması yükselirdi. Hatta o anda ben kendi kendime, Allaha yemin olsun ki, neredeyse ruhu çıkacak. derdim. Sonra ona acıdığım için çarşafı aramıza koyardım. Ben kendi kendime diyorum ki: Keşke bizimle bu idarecilik arasında Doğu ile Batı arasındaki kadar bir mesafe bulunsaydı! Allaha yemin olsun ki, o bu görevi üstlendiğimizden beri, biz sevinç görmedik.” Bize Said b. amir haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman anlattı; dedi ki: Malik b. Dinar, bazen Ömer b. Abdülazizi anar ve ağlardı. O dedi ki: “Onun bir ailesi (ehl) olmadı.” Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Ebu Bekir b. Ayyaşın, Ömer b. Abdülaziz hakkında şöyle dediğini işittim: Deyrü Simandan, Allahtan korkan bir adam haşrolunacaktır. [Raviler] dediler ki: Ömer b. Abdülaziz, sika ve güvenilir bir kişiydi. Fıkıh ve diğer ilimleri bilirdi. Vera sahibi idi. Çok hadis rivayet etti. adil bir imamdı. Allah rahmet eylesin ve Allah ondan razı olsun.
1821. Abdullah b. Amr
[Abdullah b. Amr] b. Osman b. Affan b. Ebül-as b. Ümeyye b. Abdüşems. Annesi, Hafsa bt. Abdullah b. Ömer b. el-Hattabdır. Bu hanımın annesi ise Safiyye bt. Ebu Ubeyd b. Mesud es-Sekafidir. Safiyyenin annesi, atike bt. Esid b. Ebül-as b. Ümeyyedir. atikenin annesi, Zeynep bt. Ebu Amr b. Ümeyyedir. Abdullah b. Ömerin çocukları şunlardır: Halid, Abdullah ve Ayşe: Ayşe, Süleyman b. Abdülmelik b. Mervan ile evlenmiş ve ondan çocuğu olmuştur. Bu üç çocuğun annesi, Esma bt. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişamdır. Esmanın annesi, Ümmül-Hasan bt. ez-Zübeyr b. el-Avvamdır. Ümmül-Hasanın annesi de Esma bt. Ebu Bekir es-Sıddıktir. Abdullahın annesi, el-Velid b. Abdülmelik b. Mervan ile evlenmiş, ondan çocuğu olmuştur. Abdülaziz b. Abdullah, Ümeyye ve Ümmü Osman bt. Abdullah: Bu üç çocuğun annesi, Ümmü Abdülaziz bt. Abdullah b. Halid b. Esid b. el-Îs b. Ümeyyedir. Amr b. Abdullah ve Ümmü Said: Ümmü Said, Yezid b. Abdülmelik b. Mervan ile evlenmiş ve ondan çocuğu olmuştur. Ümmü Saidin annesi, Ümmü Amr bt. Eban b. Osman b. Affandır. Muhammed b. Abdullah, -diğer adı ed-Dibacdır-, el-Kasım ve Rukayye: Bu üç çocuğun annesi Fatıma bt. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Fatımanın annesi ise Ümmü İshak bt. Talha b. Ubeydullah b. Osmandır. Muhammed b. Abdullah el-Ekber -diğer adı el-Hazuktur-: Bunun annesi ümmü veleddir. Ümmü Abdülaziz bt. Abdullah, el-Velid b. Yezid b. Abdülmelik ile evlenmiş ve ondan çocuğu olmuştur. Ümmü Abdülaziz b. Abdullahın annesi ise Beni Esed b. Abdüluzzadan el-Helal bt. Buhayt b. Abdurrahman b. el-Esved b. Ebül-Bahteridir. Abdullah b. Amr b. Osmana güzelliğinden dolayı el-Mutraf da denirdi. Abdullah b. Amr, doksan altı senesinde Mısırda vefat etti.
1822. İbrahim b. Muhammed
[İbrahim b. Muhammed] b. Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Kab b. Sad b. Teym b. Mürre. İbrahimin annesi, Havle bt. Manzur b. Zebban b. Seyyar b. Amr b. Cabir b. Ukayl b. Hilal b. Sümey b. Mazin b. Fezaredir. İbrahim, Hasan b. Hasan b. Alinin anne-bir erkek kardeşidir. Topaldı. Şerif ve kahraman bir zattı. Kendisine Esedü Kureyş (Kureyşin aslanı), Esedül-Hicaz (Hicazın aslanı) gibi lakaplar verilmişti. Güçlü-kuvvetliydi. Şerefli bir duruşu vardı. Emir ve halifelerin karşısında hakkı söylemekle meşhur olmuştur. Hadis rivayeti azdır. İbrahim b. Muhammedin çocukları şunlardır: İmran: Annesi, Zeynep bt. Amr b. Ebu Seleme b. Abdülesed el- Mahzumidir. Yakup b. İbrahim, Salih, Süleyman, Yunus, Davud, el-Yesa, Şuayb, Harun, Ümmü Külsum ve Ümmü Eban: Bunların annesi Ümmü Yakup bt. İsmail b. Talha b. Ubeydullahtır. Bu hanımın annesi ise Lübane bt. el- Abbas b. Abdülmuttalibdir. İsa b. İbrahim, İsmail, Musa, Yusuf, Nuh ve İshak: Bunların anneleri farklı ümmü veledlerdir. İsmail el-Ekber, Ümmü Ebiha: Bu kız ile Ömer b. Abdülaziz b. Mervan evlenmiş ve ondan çocuğu olmuştur. Ümmü Külsum bt. İbrahim: Bunların annesi, Ümmü Osman bt. Abdurrahman b. Abdullah b. Ebu Rebia el-Mahzumidir. Ümmü Osmanın annesi, Ümmü Külsum bt. Ebu Bekir es- Sıddıktir. İbrahim b. Muhammed b. Talha, Ebu Hüreyre, İbn Ömer ve İbn Abbastan hadis rivayet etmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O da Abdurrahman b. Ebüz- Zinaddan şöyle dediğini rivayet etti: Hişam b. Abdülmelik halife iken hacca gitti. O sene İbrahim b. Muhammed b. Talha da hac için kalkıp Mekkeye geldi. Hişamı gözlemek için Hıcr (Hatim) üzerine oturdu. Hişam Kabeyi tavaf etmeye başlayıp İbrahimin yanından geçerken Hişama, “Bana yapılan zulmü Allahadına kaldırmanı istiyorum.” dedi: Hişam, “Sana yapılan zulüm nedir?” diye sordu. İbrahim, “Evim elimden alındı. Emirul-Müminin Abdülmelik nerede, sen neredesin? Allaha yemin olsun ki, sen bana zulmettin. Velid b. Abdülmelik nerede, sen neredesin? Allaha yemin olsun ki, sen bana zulmettin. Süleyman nerede, sen neredesin? Allaha yemin olsun ki, sen bana zulmettin. Ömer b. Abdülaziz nerede, sen neredesin? Allaha yemin olsun ki, Ömer o evi bana geri verdi. Fakat Yezid b. Abdülmelik idarenin başına geçince onu benden aldı. O ev bugün zulümle senin vekillerinin elindedir.” dedi. Hişam, “Allaha yemin olsun ki, eğer sana sopa vuracak olsaydım, canını acıtırdım. Allaha yemin olsun ki, kamçıyla vurmak veya kılıçla kesmek benim elimdedir.” dedi. Sonra Hişam onu bırakıp gitti. el- Ebreş el-Kelbiyi çağırdı. Ebreş, Hişamın has adamıydı. Ona, “Ey Ebreş! Bu dili nasıl görüyorsun?” diye sordu. Ebreş, “Bu, Kureyş lisanıdır, Kelb lisanı değildir. Bunun gibi adamlar olduğu müddetçe Kureyş devam edecektir. Ancak bunun gibisi içlerinde yok.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ebu Ubeyde b. Muhammed b. Ammar b. Yasir anlattı; dedi ki: Hişam b. Abdülmelikin mektubu kendisinin Medine valisi olan İbrahim b. Hişam el-Mahzumiye geldi. Mektupta Suheyb b. Sinan ailesinin maaşının mevali payına indirilmesi isteniyordu. Onlar hemen kalkıp İbrahim b. Muhammed b. Talhaya gittiler. Çünkü o Beni Teymin lideri ve reisiydi. İbrahim, “Ben bu konu üzerinde çalışacağım ve konunun arkasını bırakmayacağım.” dedi. Onlar da İbrahime teşekkür ettiler ve hayır duasında bulundular. [Ravi] dedi ki: İbrahim her Cumartesi günü bineğine binip Kubaya giderdi. [Ravi] dedi ki: İbrahim b. Muhammed b. Talha, Talha b. Abdullah b. Avfın el-Belattaki evinin önünde oturmuş, İbrahim b. Hişam da oraya gelmişti. Bunun üzerine İbrahim b. Muhammed kalktı. Hayvanının yelesini tuttu ve “Allah, Emiri ıslah etsin. Suheyb ve Suheybin çocuklarının halifleri, İslamda Suheybin makamındadır.” dedi. Vali İbrahim b. Hişam, “Onlar hakkında Emirül-Mümininin mektubu geldikten sonra ne yapabilirim? Allaha yemin olsun ki, bu mektup sana gelmiş olsa, senin de onu uygulamaktan başka yapacağın bir şey yoktur.” dedi. İbrahim b. Muhammed, “Eğer iyilik etmek istersen, bunu yapabilirsin. Emirül- Müminin senin sözünü geri çevirmez. Sen de bir babasın. Bu konuda iyi bildiğin şeyi yap.” dedi. Vali, “Benim elimden sana söylediğim şeyden başka bir şey gelmez.” dedi. İbrahim, “Sana tek bir söz söylüyorum. Allaha yemin olsun ki, Suheyb ailesi hakkını almadıkça, Beni Teymden hiçbir kişi bir dirhem dahi almayacaktır.” dedi. [Ravi] dedi ki: Vallahi, İbrahim b. Hişam ona istediği şekilde cevap verdi. İbrahim b. Muhammed de dönüp gitti. İbrahim b. Hişam ise yanında olan Ebu Ubeyde b. Muhammed b. Ammara yöneldi ve ona şöyle dedi: Bu gibi kimseler sağ kaldığı müddetçe Kureyşin izzet ve şerefi devam edecektir. Bu gibi adamlar öldüğü zaman Kureyş de zelil olacaktır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O da Abdurrahman b. Ebüz- Zinaddan şöyle dediğini rivayet etti: Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Medinelilere ata verilmesi emredildi. Fakat fey, ata için kafi gelmedi. Hişam, ataların Yemamelilerin gönderdiği zekattan tamamlanmasını emretti. Onların zekatları Medinelilere verilmek üzere hayvanlara yüklendi. Konuya ilişkin haber İbrahim b. Muhammed b. Talhaya ulaştığında şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, biz atalarımızı insanların zekatından ve kirlerinden almayacağız. Biz atamızı feyden alacağız.” Develere yüklenmiş olan zekat malları geldi. İbrahim ve Medineliler develeri Medine dışında karşılayıp geri çevirmeye çalıştılar. Elbiselerinin yenleriyle develerin yüzlerine vurarak, bir taraftan da şöyle diyorlardı: “Allaha yemin olsun ki, biz onları Medineye sokmayacağız. Çünkü onların üzerinde zekat malları vardır.” Böylece develer geri çevrilmiş oldu. Bu durum Hişam b. Abdülmelike ulaştı. Onlara atalarının zekat mallarından verilmemesini, atalarının tamamı feyden verilmek üzere başka malların yüklenip götürülmesini emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Zib haber verdi; dedi ki: İbrahim b. Muhammed b. Talha vefat ettiğinde ben de orada bulunuyordum. O Minada veya cem gecesinde [Müzdelifede] vefat etti. Akabenin aşağı tarafına defnedildi. O ihramlı idi. Onu, yüzü ve başı açık olarak gördüm. Bu durumu sordum, dediler ki: “O bu şekilde emretti.” Ona, Abdullah b. Vakıd b. Abdullah b. Ömer uğradı. Ben onu gözlüyordum. Babasına yaptığı gibi yüzünü ve başını örttü. Sonra ona el-Muttalib b. Abdullah b. Hantab uğradı. Abdullah b. el-Velid el-Mahzumiye yapıldığı şekilde yüzünü ve başını açtı. Sonra bu şekilde defnedildi. Bize Muhammed haber verdi; dedi ki: Bize İbn Cüreyc anlattı. O da ez-Zühriden rivayet etti; dedi ki: Abdullah b. el-Velid el-Mahzumi ihramlı iken vefat etti. Onun durumu Osman b. Affana soruldu. O da başının örtülmemesini emretti.
1823. Muhammed b. İbrahim
[Muhammed b. İbrahim] b. el-Haris b. Halid b. Sahr b. amir b. Kab b. Sad b. Teym b. Mürre. Annesi, Hafsa bt. Ebu Yahyadır. Ebu Yahyanın ismi Umeyrdir. Beni Teymin eski mevlalarındandır. Medinede onlardan bazı kişiler vardı. Yakın zamanlara kadar onlardan yaşayanlar bulunuyordu. Muhammed b. İbrahimin çocukları şunlardır: Musa b. Muhammed: Fakih ve muhaddis bir zattı. İbrahim ve İshak: Bu üçünün annesi, Ümmü İsa bt. İmran b. Ebu Yahyadır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Muhammed b. [İbrahim] b. el-Haris et-Teymi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben Sad b. Ebu Vakkas ve İbn Ömeri minberin topuzunu alıp sonra da oradan ayrılırken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer dedi ki: Muhammed b. İbrahimin künyesi Ebu Abdullah idi. Onun dedesi de ilk Muhacirlerden el-Haris b. Halid idi. Muhammed b. İbrahim, Hişam b. Abdülmelikin halifeliğinin son zamanlarında 120 senesinde Medinede vefat etti. Muhammed b. İbrahim sika, güvenilir ve çok hadis rivayet eden bir zattı.
1824. Yezid b. Talha
[Yezid b. Talha] b. Yezid b. Rükane b. Abdüyezid b. Haşim b. el-Muttalib b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Fahıte bt. Mesud b. Harise b. Nadle b. Avf b. Ubeyd b. Avic b. Adi b. Kabdır. Hişam b. Abdülmelikin halifeliğinin ilk zamanlarında vefat etti. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1825. Kardeşi Muhammed b. Talha
[Muhammed b. Talha] b. Yezid b. Rükane b. Abdüyezid b. Haşim b. el- Muttalib b. Abdümenaf b. Kusay. Muhammed b. Talhanın çocukları şunlardır: Cafer b. Muhammed, İbrahim ve Fahıte: Bunların annesi el-Fadıle bt. Rükane b. Abdüyezid b. Haşim b. el-Muttalib b. Abdümenaftır. Ali b. Muhammed ve Selame: Bu ikisinin annesi Kelule bt. Avn b. Abdullah b. Malik b. Abdullah b. Rafi b. Nadle b. Mihdab b. Sabdır. Muhammed b. Talha, Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Medinede vefat etti. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1826. Ebu Ubeyde b. Abdullah
[Ebu Ubeyde b. Abdullah] b. Zema b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Ebu Seleme b. Abdülesed el- Mahzumidir. Zeynebin annesi ise Peygamberin hanımı Ümmü Seleme bt. Ebu Ümeyye b. el-Muğiredir. Ebu Ubeyde b. Abdullahın çocukları şunlardır: Abdullah -diğer adı Rükeyhtir-, Zeynep ve Hind: Hind, Abdullah b. Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebu Talib ile evlenmiş olup ondan Muhammed, İbrahim ve Musa b. Abdullah isimli çocukları olmuştur. Emetülvehhab bt. Ebu Ubeyde: Bunların annesi, Karibe bt. Yezid b. Abdülekber b. Vehb b. Zemadır. Abdurrahman ve Ubeydullah: Bu ikisinin annesi, Ümmül-Kasım bt. Ömer b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avftır. Ebu Ubeyde az hadis rivayet edenlerdendir.
1827. Kardeşi Vehb b. Abdullah
[Vehb b. Abdullah] b. Zema b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Ebu Seleme Abdülesed el-Mahzumidir. Vehb b. Abdullahın çocukları şunlardır: Abdurrahman: Annesi ümmü veleddir. Kelsem: Annesi Habiyye bt. Yezid b. Kunfuz b. Umeyr b. Cüdan b. Amr et-Teymidir. Yezid b. Muaviyenin halifeliği zamanında 63 senesinin Zilhicce ayında meydana gelen Harre olayında öldürüldü.
1828. Kardeşleri Yezid b. Abdullah
[Yezid b. Abdullah] b. Zema b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Ebu Seleme b. Abdülesed el-Mahzumidir. Yezid b. Abdullahın Yezid b. Yezid adında bir oğlu vardı. Bu çocuğun annesi ümmü veleddir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Şürahbil b. Avn anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti. Yine bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti. Yine bana Musa b. Yakup anlattı. O da amcasından rivayet etti. Bütün raviler dediler ki: Müslim b. Ukbe, Medineye girip halkı soyduktan ve öldürdüğünü öldürdükten sonra, insanları biate çağırdı. Beni Ümeyye ilk olarak ona tabi olanlardandı. Sonra sarayına Beni Esed b. Abdüluzzayı çağırdı. Onlara karşı aşırı bir kızgınlığı vardı. Onlara, “Allah kulu Emirül-Müminin Yezide ve onun kendisinden sonra göstereceği adaya, mallarınız onun malı, nefsiniz onun kölesi olmak üzere biat edin. O, malınız ve canınız hakkında dilediği şekilde hüküm verecektir.” dedi. Bazıları dediler ki: Özellikle Yezid b. Abdullaha şöyle dedi: “Sopanın kölesi olmak üzere önce sen biat et.” Yezid, “Ey Emir! Biz Müslüman bir topluluğuz. Müslümanların ne tür hakları varsa bizim de aynı haklarımız vardır. Müslümanların üzerine düşen görev bizim de görevimizdir. Müslümanların biat ettiği şey üzere ben de amcamın oğlu, halifem ve imamım olan zata biat ediyorum.” dedi. Müslim, “Senin kanınla beni sulayan Allaha hamdolsun! Allaha yemin olsun ki, bunu sana ebediyen söyletmeyeceğim. Ömrüme yemin olsun ki, sen çok kusur bulan bir kişisin. Arkadaşların da senin halifelerinin yolundadır.” dedi. Sonra ona doğru yürüdü ve boynunu vurdu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana ed-Dahhak b. Osman anlattı. O da Cafer b. Hariceden şöyle dediğini rivayet etti: Müsrif, Mekkeye gitmek üzere Medineden çıktı. Yezid b. Abdullah b. Zemanın bir ümmü veledi de ona tabi olarak askerin arkasında iki veya üç gün yürüdü. Müsrif öldü. Onu el-Müşellel tepesine defnettiler. Ümmü velede bu haber ulaşınca, onun defnedildiği yere vardı. Toprağı eşip onu oradan çıkardı ve el-Müşellel tepesine astı.
1829. Abdullah b. Vehb
[Abdullah b. Vehb] b. Zema b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Şeybe b. Rebiadır. Zeynebin annesi ise, Fahıte bt. Harb b. Ümeyyedir. Abdullahın Yezid adında bir oğlu vardır. Bunun annesi, Temime bt. el- Haris b. Malik b. Huzeyme b. Aya b. Malik b. Alkame b. Firas b. Ganm b. Malik b. Kinanedir.
1830. Abbad b. Abdullah
[Abbad b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Bintü Manzur b. Zebban b. Seyyar b. Amr b. Cabir b. Ukayl b. Hilal b. Sümey b. Mazin b. Fezaredir. Abbad b. Abdullahın çocukları şunlardır: Muhammed ve Salih: Bu ikisinin annesi Ümmü Şeybe bt. Abdullah b. Hakim b. Hızam b. Huveyliddir. Yahya b. Abbad: Bunun annesi, Ayşe bt. Abdurrahman b. el- Haris b. Hişamdır. Ayşenin annesi ise Ümmül-Hasan bt. ez-Zübeyr b. el- Avvamdır. Abbad, çok hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir ravidir.
1831. Hubeyb b. Abdullah
[Hubeyb b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza. Annesi, Bintü Manzur b. Zebban b. Seyyar el-Fezaridir. alim bir zattı. el-Velid b. Abdülmelike ondan rivayet edilen bazı hadisler ulaştı; ancak bunlar el-Velidin hoşuna gitmedi. Sonra Medinedeki valisine bir mektup yazıp ona 100 sopa vurmasını emretti. Vali ona 100 sopa vurdu ve üzerine gece [bekletilerek] soğutulmuş bir kırba soğuk su döktü. Günlerce böyle kaldı. Sonra vefat etti.
1832. Hamza b. Abdullah
[Hamza b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam. Annesi, Bintü Manzur b. Zebban b. Seyyar el-Fezaridir. Hamza b. Abdullahın çocukları şunlardır: Umare: Bu oğlunun ismiyle künyelenirdi. Küçük yaşta öldü. Abbad b. Hamza: Bu ikisinin annesi, Hind bt. Kutbe b. Herim b. Seyyar b. Amr b. Cabir b. Ukayl b. Hilal b. Sümey b. Mazin b. Fezaredir. Ebu Bekir b. Hamza ve Yahya: Bu ikisinin annesi Ümmül-Kasım bt. Muhammed b. Cafer b. Ebu Talibdir. Ümmül-Kasımın da annesi, Ümmü Külsum bt. Abdullah b. Cafer b. Ebu Talibdir. Ümmü Külsumün annesi, Zeynep bt. Ali b. Ebu Talibdir. Zeynebin annesi, Fatıma bt. Resulallahtır . Süleyman b. Hamza ve Ümmü Seleme: Bu ikisinin annesi Ensardan Ümmül-Hattab bt. Şeybe b. Abdullah b. Şerik b. Enes b. Rafi b. İmruülkays b. Zeyd Abdüleşheldir. Abdülvahid b. Hamza, Haşim, amir, İbrahim, Abdülhamid, Emetül- Cebbar, Emetül-Melik, Ümmü Habib ve Saliha: Bunların anneleri farklı ümmü veledlerdir. Abdullah b. ez-Zübeyr, oğlu Hamzayı Basraya vali tayin etmişti. Ancak sonra yine kendisi onu görevinden aldı. Hamzadan ve oğulları Abbad ve Haşimden hadis rivayet edilmiştir. Ayrıca Haşim, Abbaddan da hadis rivayet etmiştir.
1833. Sabit b. Abdullah
[Sabit b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid. Annesi Bintü Manzur b. Zebban el-Fezaridir. Sabitin çocukları şunlardır: Nafi, Musab, Hubeyb ve Bükeyre: Bunların anneleri farklı ümmü veledlerdir. Sad: Annesi ümmü veleddir. Esma: Annesi Sufeyya bt. Abdullah b. Sad b. Ebu Vakkastır. Hakime ve Rukayka: Bu ikisinin annesi, Ayşe bt. Muhammed b. Abdurrahman b. Ebu Bekir es-Sıddıktir.
1834. Ebu Bekir b. Abdullah
[Ebu Bekir b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed. Annesi, Rayta bt. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişamdır. Ebu Bekir b. Abdullahın çocukları şunlardır: Abdurrahman: Annesi, Emetür-Rahman bt. el-Cad b. Abdullah İbn Maiz b. Mücalid b. Sevr b. Muaviye b. el-Bekka b. amirdir. Ondan hadis rivayet edilmiştir.
1835. Haşim b. Abdullah
[Haşim b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam. Annesi Ümmü Haşimdir. Annesinin ismi Rahle bt. Manzur b. Zebban el-Fezaridir. Haşim babasının süvarilerinden biri idi. Sayılı kişilerdendi.
1836. amir b. Abdullah
[amir b. Abdullah] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid. Annesi, Hanteme bt. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam el-Mahzumidir. amir b. Abdullahın çocukları şunlardır: Atik ve Abdullah: Bunların nesillerinden kimse kalmamıştır. el-Haris: Küçük yaşta öldü. Ayşe, Ümmü Osman el-Kübra ve Ümmü Osman es- Suğra: Bunların annesi, Karibe bt. el-Münzir b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveyliddir. amir b. Abdullah b. ez-Zübeyrin künyesi Ebül-Haris idi. O abid ve fazıl bir insandı. Abdülmelik b. Hişamın ölümünden biraz önce veya biraz sonra vefat etti. Hişam ise 124 senesinde vefat etmişti. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı; dedi ki: amir b. Abdullah her gün güneş doğunca guslederdi. Abdullah b. Ebu Bekir ise temizlik ihtiyacı sebebiyle guslederdi. Bize Man haber verdi; dedi ki: Bize Malik anlattı; dedi ki: amir b. Abdullahı [her ayın] on yedinci günü geldiğinde visal orucu tutmaya başlarken gördüm. Geceledikten sonra, iki gün ve bir gece hiçbir şey yemeden, ondan sonra gelecek iftar vaktine kadar oruç tutardı. Bize Man haber verdi; dedi ki: Bize Malik anlattı; dedi ki: amir b. Abdullah b. ez-Zübeyri dua ederken ellerini tozlu toprağa vururken gördüm. Bize Ali b. Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı; dedi ki: “amir b. Abdullah altı diyet karşılığında nefsini Allahtan satın aldı.”diyorlar. Bize Musab haber verdi. O da Süfyandan şunu rivayet etti: amir b. Abdullahı remy-i cimar [hacda şeytan taşlama] esnasında oradaki duruşunu uzattığını gördüm. amir sika, güvenilir, emanete riayet eden, abid bir zattı. Rivayet ettiği hadisler çok azdır.
1837. Muhammed b. Cafer
[Muhammed b. Cafer] b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid. Annesi ümmü veleddir. Muhammed b. Caferin çocukları İbrahim ve Zeynebdir. İkisinin de annesi ümmü veleddir. Muhammed b. İshak, Muhammed b. Caferden hadis rivayetinde bulundu. İbn Cüreyc ve el-Velid b. Kesir de ondan hadis rivayet etmişlerdir. alim bir zattı, kendisinin rivayet ettiği bazı hadisler vardı.
1838. Nübye b. Vehb
[Nübye b. Vehb] b. Osman b. Ebu Talha b. Abdüluzza b. Osman b. Abdüddar b. Kusay. Annesi, Beni Mazin b. Malik b. Amr b. Temimden Süda bt. Zeyd b. Mülaystır. Nübye b. Vehbin çocukları şunlardır: Vehb, Abdullah, Abdurrahman, Ömer, Ümmü Seleme ve Ümmü Cemil: Bunların annesi, Ümmü Cemil bt. Şeybe b. Osman b. Ebu Talhadır. İbn Ömerin mevlası Nafi, kendisinden daha genç olan Nübye b. Vehbden hadis rivayet etmiştir. Nübye, el-Velid b. Abdülmelik zamanında ortaya çıkan anarşi olaylarında vefat etti. Sika, güvenilir, az hadis rivayet etmiş olan bir zattı. Hadisleri hasen seviyesindedir.
1839. Abdurrahman b. el-Misver
[Abdurrahman b. el-Misver] b. Mahreme b. Nevfel b. Üheyb b. Abdümenaf b. Zühre. Annesi, Emetüllah bt. Şürahbil b. Hasene el- Kindidir. Abdurrahman b. el-Misverin çocukları şunlardır: Abdullah ve Meymune: Bu ikisinin annesi Beni Hilal b. amirden Bintü Ziyad b. Abdullah b. Malik b. Büceyr b. el-Hizm b. Rüeybedir. Ebu Bekir b. Abdurrahman: Şair bir zattı. Şürahbil, Rebia ve Cafer: Bunların anneleri ümmü veledlerdir. Abdurrahmanın künyesi Ebül-Misver idi. Abdurrahman el-Velid b. Abdülmelikin halifeliği zamanında 90 senesinde Medinede vefat etti. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1840. Seleme b. Ömer
[Seleme b. Ömer] b. Ebu Seleme b. Abdülesed b. Hilal b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum. Annesi, Müleyke bt. Rifaa b. Abdülmünzir b. Zenber b. Zeyd b. Ümeyye b. Zeyd b. Malik b. Avf b. Amr b. Avftır. Seleme b. Ömerin çocukları, Abdullah, Ömer ve Esmadır. Esma, Urve b. ez-Zübeyr b. el-Avvam ile evlenmiştir. Bunların annesi, Hafsa bt. Ubeydullah b. Ömer b. el-Hattabdır. Hafsanın annesi ise Esma bt. Zeyd b. el-Hattabdır.
1841. el-Muttalib b. Abdullah
[el-Muttalib b. Abdullah] b. el-Muttalib b. Hantab b. el-Haris b. Ubeyd b. Ömer b. Mahzum. Annesi, Ümmü Eban bt. el-Hakem b. Ebül-as b. Ümeyyedir. el-Muttalibin çocukları şunlardır: el-Hakem: Bu çocuğun annesi es-Seyyide bt. Cabir b. el-Esved b. Avf ez- Zühridir. Süleyman ve Abdülaziz: Abdülaziz, Ebu Cafer el-Mansurun Medine valisi olarak görev yapmıştır. el-Fadl, el-Haris ve Ümmü Abdülmelik: Bunların annesi Ümmül-Fadl bt. Küleyb b. Hazn b. Muaviye b. Haface b. Amr b. Ukayl b. Kabdır. Ali: Bunun annesi Fahıte bt. Abdullah b. el-Haris b. Abdullah b. el-Hasin Zül-Gussa el-Harisidir. Karibe: Bu kızın annesi Ümmül-Kasım bt. Vehb b. Bişr b. amir b. Malik b. Cafer b. Kilabdır. el-Muttalib, çok hadis rivayet eden ravilerdendir. Ancak hadisi delil olarak kullanılmamıştır. Çünkü o, Peygamberden çok mürsel hadis rivayet etmiştir. Oysa Peygamber ile görüşmesi yoktur. Onun bütün arkadaşları da tedlis yapıyorlardı.
1842. el-Muhacir b. İkrime
[el-Muhacir b. İkrime] b. el-Muhacir b. Abdullah b. Ebu Ümeyye b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum. Ondan Yahya b. Ebu Kesir, o Ebu Bekir b. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişamden rivayet etti; dedi ki: Allah Resulü , “Allaha ve ahiret gününe inanan Müslüman bir kişinin had dışında on sopadan fazlasını vurması helal olmaz.” dedi.
1843. Hafs b. asım
[Hafs b. asım] b. Ömer b. el-Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza b. Riyah b. Abdullah b. Kurt b. Rezah b. Adi b. Kab. Annesi, Beni Muharib b. Hasafeden Sidre bt. Yeziddir. Hafs b. asımın çocukları, Ömer, Riyah -Bunun ismi İsadır-, Ümmü Cemil ve Ümmü asımdır. Bunların annesi Meymun bt. Davud b. Küleyb b. İsaf b. Utbe b. Amr b. Hadic b. amir b. Cüşem b. el-Haris b. el-Hazrecdir. Bize İsa b. Hafs anlattı; dedi ki: Babamın, ipek ve yünle dokunmuş kumaştan bir elbise giydiğini gördüm.
1844. Kardeşi Ubeydullah b. asım
[Ubeydullah b. asım] b. Ömer b. el-Hattab. Annesi, Beni Adi b. Kabdan Ayşe bt. Muti b. el-Esved b. Harisedir. Ubeydullah b. asımın çocukları şunlardır: Abdullah: Annesi ümmü veleddir. asım ve Übeye: Bu ikisinin annesi Beni Esedden Ümmü Seleme bt. Abdullah b. Ebu Ahmed b. Cahş b. Riabdır.
1845. Abdülhamid b. Abdurrahman
[Abdülhamid b. Abdurrahman] b. Zeyd b. el-Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza b. Riyah b. Abdullah b. Kurt b. Rezah b. Adi b. Kab. Annesi, Beni amir b. Sasaadan Meymune bt. Bişr b. Muaviye b. Sevr b. Ubade b. el-Bekkadır. Abdülhamidin çocukları şunlardır: İbrahim: Annesi Beni el-Bekkadan Bintü Yezid b. el-Asamdır. Muhammed b. Abdülhamid, Ömer, Zeyd, Abdurrahman el-Ekber ve Abdülkebir: Bunların anneleri bir ümmü veleddir. Abdülkebir, es- Saifeye komutanlık yapmış biridir. Abdurrahman el-Asğar: Annesi Bintül-Haris b. Abdullah b. Ebu Rebia b. el-Muğire el-Mahzumidir. Ömer b. Abdülaziz, Abdurrahmanı Iraka vali tayin etmiş ve onunla birlikte Ebüz-Zinadı da haraçtan sorumlu katip olarak göndermiştir.
1846. Nüfeyl b. Hişam
[Nüfeyl b. Hişam] b. Zeyd b. Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl b. Abdüluzza b. Riyah b. Abdullah b. Kurt b. Rezah b. Adi b. Kab. Annesi, Beni Zührenin haliflerinden olan Beni Kinaneden Ümmü Habib bt. Abdullah b. Karızdır. Nüfeylin Hişam adlı bir çocuğu vardır. Bu çocuğun annesi, Bintül-Esed b. Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyldir.
1847. Amr b. Şuayb
[Amr b. Şuayb] b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. el-as b. Vail b. Hişam b. Süayd b. Sehm b. Amr b. Hüsays b. Kab. Annesi, Habibe bt. Mürre b. Amr b. Abdullah b. Umeyr b. Üheyb el-Cümahidir. Amr b. Şuaybın çocukların şunlardır: Abdullah: Annesi Remle bt. Abdullah b. el-Muttalib b. Ebu Vedaa b. Subeyra es-Sehmidir. İbrahim b. Amr: Annesi Ümmü asım bt. Ömer b. asım b. Sakiftir. Abdurrahman: Annesi ümmü veleddir. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O da Davud b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Şuaybın künyesi Ebu İbrahim idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes haber verdi; dedi ki: Amr b. Şuaybın öğle ve ikindi arasında namazı uzattığını gördüm. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. el- Muhtar anlattı. O da Habib el-Muallimden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Amr b. Şuayb şunu anlattı: Babam, ölümü esnasında annem için 20.000 dirhem bıraktı.
1848. Kardeşi Ömer b. Şuayb
[Ömer b. Şuayb] b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. el-as b. Vail. Annesi, Habibe bt. Mürre b. Amr b. Abdullah b. Umeyr b. Üheyb el- Cümahidir. Kendisinin nesli devam etmemiştir. Ondan bazı hadisler rivayet edilmiştir. Bize Yezid b. Harun haber verdi. O da Abdülmelik b. Kudame el- Cümahiden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Amr b. Şuaybın erkek kardeşi Ömer b. Şuayb Şamda anlattı. O babasından, o da dedesi Abdullah b. Amrdan şöyle dediğini rivayet etti: Annesi Bintü Münebbih b. el-Haccacdır. Bu hanım Allah Resulüne hediye getirir, ona ihsanda bulunurdu. Peygamber bir gün kendisine gelip şöyle demişti: “Ey Ümmü Abdullah! Nasılsın?”
1849. Kardeşleri Şuayb
[Şuayb] b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. el-as b. Vail. Annesi ümmü veleddir. Şuaybın vefat etmiş bir oğlu vardır. Fakat kendisinin nesli devam etmemiştir. Şuayb b. Şuaybdan bazı hadisler rivayet edilmiştir.
1850. Muhammed b. Amr
[Muhammed b. Amr] b. Ata el-Ekber b. Ayyaş b. Alkame b. Abdullah b. Ebu Kays b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi Külsum bt. Abdullah b. Gaylan b. Seleme b. Muattib b. Malik b. Kab b. Sakiftir. Künyesi Ebu Abdullahtır. Muhammed güzel görünüşlü ve mert bir kişiydi. Güzel görünüşü, mertliği, aklı ve olgunluğu sebebiyle insanlar Medinede halifeliğin ona havale edileceğini konuşurlardı. Muhammed, Peygamberin ashabından İbn Abbas ve diğer bazılarına ulaşmıştı. Muhammed, el-Velid b. Abdülmelikin halifeliği zamanında vefat etti. Sika ve güvenilir bir ravi idi. Ondan rivayet edilen bazı hadisler vardır.
1851. Ebu Bekir b. Muhammed
[Ebu Bekir b. Muhammed] b. Amr b. Hazm b. Zeyd b. Levzan b. Amr b. Abduavf b. Ganm b. Malik b. en-Neccar. Ensardan Hazrec kabilesine mensuptur. Annesi, Beni Malik b. en-Neccardan Kebşe bt. Abdurrahman b. Sad b. Zürare b. Udestir. Teyzesi Amre bt. Abdurrahmandır. Ayşeden hadis rivayetinde bulunmuştur. Ebu Bekir b. Muhammedin çocukları şunlardır: Muhammed, Abdullah ve Abdurrahman: Bunların annesi Beni Malik b. en-Neccardan Fatıma bt. Umare b. Amr b. Hazmdır. Emetür-Rahman bt. Ebu Bekir: Annesi ümmü veleddir. Ebu Bekir: Bu ad, çocuğun künyesi değil ismidir. Bize Yezid b. Harun haber verdi. O da Yahya b. Saidden -rivayet ettiği bir hadiste- şunu rivayet etti: Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm Medine kadısı idi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bana Said b. Müslim anlattı; dedi ki: Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmı, Ömer b. Abdülaziz zamanında mescitte mahkeme işlerini yürütürken gördüm. [Ravi,] el-Velid b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Ömer b. Abdülazizin Medine valisi olduğu zamanı kastediyor. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O da Rebia b. Ebu Abdurrahmandan şunu rivayet etti: O, Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmı, Peygamberin kabrinin yanındaki direğe dayanmış bir şekilde mescitte mahkeme işleriyle uğraşırken görmüş. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ömer b. Abdülaziz halife olunca Ebu Bekir b. Muhammedi Medineye vali tayin etti. Ebu Bekir, Medine kadılığına amcasının oğlu Ebu Tuvale b. Abdullah b. Abdurrahman b. Mamer b. Hazmı getirdi. Ebu Bekir insanlara namaz kıldırır ve onların idare işlerine bakardı. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Gusn anlattı; dedi ki: Ben, Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm minberde iken onun üzerinde asla kılıç görmedim. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Gusn anlattı; dedi ki: Ebu Bekir b. Muhammedin Cuma ve Bayram günlerinde beyaz sarık taktığını, Peygamberin minberine çıktığı zaman da ayakkabılarını çıkardığını gördüm. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Gusn şunu anlattı: Ebu Bekir b. Muhammedi kına ve kırmızı veya siyah renge çalan boya ile boyandığını gördüm. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Gusn anlattı; dedi ki: Ebu Bekir b. Muhammedin sağ elinde altın bir yüzük gördüm. Yüzüğün taşı kırmızı yakuttan idi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Gusn şunu anlattı: Ebu Bekir b. Muhammedin sağ parmağında bir yüzük gördüm. Üstünde gök renginde bir yakut vardı. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O Amr b. Ebu Amrdan, o da Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şunu rivayet etti: Babası şöyle demişti: Bana, ince ve yumuşak kumaştan yapılmış elbiselerden üç elbiseden fazla kefen yapmayın. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm, Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında seksen dört yaşında iken 120 senesinde Medinede vefat etti. Sika ve güvenilir bir zattı. Çok hadis rivayet etmiştir.
1852. asım b. Ömer
[asım b. Ömer] b. Katade b. en-Numan b. Zeyd b. amir b. Sevad b. Kab. Kab, Zafer b. el-Hazrec b. Amrdır. O da Ensardan en-Nebit b. Malik b. el-Evstir. Annesi, Beni Zaferin müttefikleri olan Beni Selaman b. Sad Hüzeym b. Kudaadan Ümmül-Haris bt. Sinan b. Amr b. Talk b. Amrdır. Hadis [İlim] alanında rivayetleri ve siyer ve Resulallahın gazveleri hususunda bilgisi vardı. Ondan ilim ehlinden Muhammed b. İshak ve başkaları rivayette bulundular. Sika, çok hadis rivayet eden ve alimdi. asım b. Ömer, bir borcu için hilafeti döneminde Ömer b. Abdülazizin yanına gitti. Ömer borcunu ödedi. Bundan başka ona yardım edilmesini de emretti. Ona Dımaşk mescidinde oturup insanlara Resulallahın gazvelerini ve ashabının menkıbelerini anlatmasını istedi. [Ömer b. Abdülaziz] dedi ki: “Mervanoğulları, bundan hoşlanmıyorlar ve bunu engelliyorlar. Mescitte oturup bunları insanlara anlat.” O da kendisinden isteneni yaptı. Sonra Medineye döndü. Hişam b. Abdülmelik döneminde 120 yılında vefat edinceye kadar orada kaldı.
1853. Kardeşi Yakup b. Ömer
[Yakub b. Ömer] b. Katade b. en-Numan b. Zeyd b. amir b. Sevad b. Zafer. Annesi Beni Selaman b. Sad Hüzeymden Ümmül-Haris bt. Sinan b. Amr b. Talk b. Amrdır. Yakup b. Ömerin çocukları şunlardır: Emetür-Rahman: Rübayh b. Abdurrahman b. Ebu Said el-Hudri ile evlenmişti. Ömer b. Katadenin iki oğlu asım ve Yakubun nesilleri kesilmiş olup, halen onlardan kimse bulunmamaktadır. Beni amir b. Sevad b. Zaferin de nesli kesilmiş olup onlardan da kimse kalmamıştır. Yakup b. Ömer b. Katadeden hadis rivayeti yapılmış olmakla birlikte ondan rivayet edilen hadisler azdır.
1854. Abdurrahman b. Abdullah
Hazrecden [Abdurrahman b. Abdullah] b. el-Kayn b. Kab b. Sevad b. Ganm b. Kab b. Selime. Annesi, Beni Selimenin halifi el-Berk b. Vebereden Halide bt. Abdullah b. Üneystir. Abdurrahman b. Abdullahın çocukları şunlardır: Muhammed ve Übeyye: Bu ikisinin annesi Beni Selimeden Halide bt. Ubeydullah b. Kab b. Malik b. Ebu Kab b. el-Kayndır. Abdullah ve Abdurrahman: Bu ikisinin annesi Beni Cidareden Ümmü Kuc bt. Sabit b. el-Haris b. Sabit b. Harisedir. Ravh b. Abdurrahman: Bunun annesi ümmü veleddir. Abdurrahman b. Abdullah, -amcası Abdurrahman b. Kab b. Malikin künyesi olan- Ebül-Hattab künyesiyle künyeleniyordu. ez-Zühri, Abdurrahman b. Abdullah b. Kab b. Malikten hadis rivayetinde bulundu. Abdurrahman az hadis rivayet etti. Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Medinede vefat etti. Çocuklarının nesli kesildi. Onlardan kimse kalmadı.
1855. Vakıd b. Amr
[Vakıd b. Amr] b. Sad b. Muaz b. en-Numan b. İmruülkays b. Zeyd b. Abdüleşhel b. Cüşem b. el-Haris b. el-Hazrec b. Amr. Amr, en-Nebit b. Malik b. el-Evs b. Harise b. Salebe b. Amr b. amirdir. Annesi ümmü veleddir. Vakıd b. Amrın çocukları şunlardır: Muhammed, Sad, Ebu Bekir ve Ümmü Ebiha: Bunların annesi Evs kabilesinin Beni Abdüleşhel kolundan Ümmü Külsum bt. Seleme b. Avf b. Selame b. Vakş b. Züradır. Vakıd b. Amrın çocuklarının nesli de zamanla son bulmuştur. Halen onlardan kimse bulunmamaktadır. Vakıd, sika ve güvenilir bir ravi idi. Kendisinin rivayet ettiği bazı hadisler vardır.
1856. Said b. Abdurrahman
[Said b. Abdurrahman] b. Hassan b. Sabit b. el-Münzir b. Haram b. Amr b. Zeydümenat b. Adi b. Amr b. Malik b. en-Neccar. Annesi ümmü veleddir. Said b. Abdurrahmanın çocukları şunlardır: el-Fera ve Fatıma: Bu ikisinin annesi ümmü veleddir. Abde bt. Said: Bunun annesi ümmü veleddir. Zamanla Hassan b. Sabitin çocuklarının nesli kesildi. Onlardan kimse kalmadı.
1857. Muhammed b. Yahya
[Muhammed b. Yahya] b. Habban b. Münkız b. Amr b. Malik b. Hansa b. Mebzul b. Amr b. Ganm b. Mazin b. en-Neccar. Annesi, Evs kabilesinden Ümmül-Ala bt. Abbad b. Selekan b. Selame b. Vakş b. Zuğbe b. Zeura b. Abdüleşheldir. Muhammed b. Yahyanın çocukları şunlardır: Sükeyne ve Fatıma: Bu ikisinin annesi el-Haris bt. Vasi b. Habban b. Münkız b. Amr b. Malik b. Hansa b. Amr b. Ganm b. Mazin b. en- Neccardır. Büreyke bt. Muhammed: Bunun annesi Müveyse bt. Salih b. Havvat b. Cübeyr b. en-Numan b. Ümeyye b. el-Bürektir. Bürek, Evs kabilesinden İmruülkays b. Salebe b. Amr b. Avftır. Muhammedin künyesi Ebu Abdullahtır. Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında 120 bir yılında yetmiş dört yaşında iken Medinede vefat etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Muhammed b. Yahyanın Allah Resulünün mescidinde bir ilim halkası vardı. Fetva verirdi. Çok hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir zat idi. Amcası Vasi b. Habbandan, İbn Muhayrizden ve Abdurrahman b. el- Arecden hadis rivayetinde bulunmuştur.
1858. Abdullah b. Abdurrahman
[Abdullah b. Abdurrahman] b. el-Haris b. Ebu Sasaa b. Zeyd b. Avf b. Mebzul b. Amr b. Ganm b. Mazin b. en-Neccar. Annesi, Ümmül-Haris bt. Kays b. Ebu Sasaa b. Zeyd b. Avf b. Mebzuldür. Abdullah b. Abdurrahmanın çocukları şunlardır: Abdurrahman, Muhammed, Kays ve Sübeyte: Bunların annesi Naile bt. el-Haris b. Abdullah b. Kab b. Amr b. Avf b. Mebzul b. Amr b. Ganm b. Mazin b. en- Neccardır. Abdullah b. Abdurrahman, Ebu Said el-Hudriden hadis rivayetinde bulunmuştur. Malik b. Enes, Abdullaha ulaşmış ve ondan hadis rivayet etmiştir. Ayrıca Malik, Abdullahın iki oğlu Muhammed ve Abdurrahmandan da hadis rivayetinde bulunmuştur.
1859. Ali b. Abdurrahman el-Muavi
Evs kabilesinin Beni Muaviye b. Malik b. Avf b. Amr b. Avf kolundandır. ez-Zühri, Ali b. Abdurrahman el-Muaviden hadis rivayet etmiştir.
1860. Muhammed b. Kab b. Hayyan
[Muhammed b. Kab b. Hayyan] b. Müslim b. Esed el-Kurazi. Künyesi Ebu Hamzadır. Evs kabilesinin haliflerindendir. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O da Muhammed b. Ebu Humeyd el-Ensariden şunu rivayet etti: Muhammed b. Kab el-Kurazi, Ebu Hamza künyesiyle künyeleniyordu. Muhammed b. Ebu Humeyd onunla karşılaşmış ve ondan hadis dinlemiştir. Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevhib şunu haber verdi: Muhammed b. Kab el-Kurazi Ebu Hamza olarak künyeleniyordu. Muhammed b. Sad dedi ki: Bana Said b. Ebu Meryemden naklen haber verildi. O Nafi b. Yezidden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Ebu Sahr anlattı. O Abdullah b. Muattib -veya Muğis- b. Ebu Büreydeden, o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulünü şöyle derken işittim: “İki kahinden biri çıkacak; Kuranı öyle okuyup anlayacak ki, ondan sonra Kuranı bu şekilde okuyup anlayan birisi olmayacak.” Nafi dedi ki: Rebia dedi ki: Biz şöyle diyorduk: O adam Muhammed b. Kab el-Kurazidir. İki kahin de Kurayza ve en- Nadirdır. Onların erkek kardeşi el-Hedl olup soyları devam etmiştir. Bize Muhammed b. Ubeyd et-Tanafisi haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Habib b. Ebu Sabit anlattı; dedi ki: Muhammed b. Kab el-Kuraziyi kıssa anlatırken gördüm. Bir adam ağladı, sonra ayağa kalktı ve onun kıssasını kesti. Muhammed, “Bu ağlayan kimdir?” diye sordu. “Falan kabiledendir.” dediler. [Ravi] dedi ki: Sanki bundan hoşlanmamıştı. Bize Said b. Süleyman haber verdi; dedi ki: Ebu Maşeri şöyle derken işittim: Muhammed b. Kab el-Kurazi 108 senesinde vefat etti. Ebu Maşerden başkasını şöyle derken işittim: Muhammed b. Kab el- Kurazi kıssa anlatıyordu. O ve arkadaşlarının üzerine mescid çöktü ve onları öldürdü. Ebu Nuaym el-Fadl b. Dükeyn de şöyle dedi: Muhammed b. Kab el- Kurazi yüz sekiz senesinde vefat etti. Muhammed b. Ömer ve ilim ehlinden diğer kişiler bu ikisine muhalefet edip dediler ki: İbn Kab, 117 veya 118 senesinde vefat etti. Allah daha iyi bilir. Sika, güvenilir ve alim bir zattı. Çok hadis rivayet edenlerdendir. Vera sahibiydi. Allah ona rahmet eylesin ve ondan razı olsun.
1861. Abdullah b. Hıraş el-Kelbi
Ebu Hüreyre ve Kabdan hadis rivayet etti. Ondan da Bükeyr b. Mismar, Musa b. Ubeyde er-Rebezi ve diğerleri hadis rivayetinde bulundular.
1862. Abdullah b. Niyar
[Abdullah b. Niyar] b. Mükrim el-Eslemi. Onun rivayet ettiği hadisler azdır. 1863. Ebu Seleme el-Hadrami
1864. Kariz b. Şeybe
O, Beni Zühre el-Kilabın haliflerinden Beni Leys b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanedendir. Süleyman b. Abdülmelik b. Mervanın halifeliği zamanında Medinede vefat etti. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1865. Kardeşi Ömer b. Şeybe
O da az hadis rivayet edenlerdendir.
1866. Muaviye b. Abdullah
[Muaviye b. Abdullah] b. Bedr el-Cühenidir. Çok önceleri vefat etti. Vefat ettiğinde ilerlemiş bir yaşı vardı. Allah Resulünün ashabının çoğuna yetişti.
1867. Kardeşi Bace b. Abdullah
[Bace b. Abdullah] b. Bedr el-Cüheni. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1868. Muaz b. Abdullah
[Muaz b. Abdullah] b. Hubeyb el-Cüheni. İbn Abbasa yetişmiş ve ondan hadis rivayet etmiştir. Çok önceleri vefat etti. Az hadis rivayet edenlerdendir.
1869. İsmail b. Abdurrahman
Beni Esed b. Huzeymeden [İsmail b. Abdurrahman] b. Züeyb. İbn Ömerden hadis dinledi. Ondan da Abdullah b. Ebu Necih ve Said b. Halid el-Kurazi rivayette bulunmuşlardır. Güvenilir ve sika bir zattı. Rivayet ettiği hadisler azdır.
1870. Kardeşi Muhammed b. Abdurrahman
[Muhammed b. Abdurrahman] b. Züeyb. Ondan hadis rivayet edilmiştir. O, az hadis rivayet edenlerdendir. Daha çok kardeşi vesilesiyle bilinmektedir.
1871. Müslim b. Cündeb el-Hüzeli
Künyesi Ebu Abdullahtır. Büyük bir zattı. Abdullah b. Ömer ve Ömerin arkadaşlarından, Ömerin mevlası Eslemden ve başkalarından hadis dinledi. Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında Medinede vefat etti. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes şunu anlattı: Ömer b. Abdülaziz, Müslim b. Cündebe iki dinar maaş verdi. Daha önce maaş olmadan idare ediyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Abdurrahman Ebüz- Zinadı şöyle derken işittim: Said b. el-Müseyyebe Müslim b. Cündebin şöyle dediği ulaşmış: Hacc-ı Ekber [büyük hac] kurban bayramının birinci günüdür. [Ravi] dedi ki: O bir bedevidir; kurban kanları üzerine sıçradı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Zeyd b. Eslem, Müslim b. Cündebden hadis rivayet etti.
1872. Abdullah b. Ömerin Mevlası
Nafi Künyesi Ebu Abdullahtır. Ebreşehr ahalisindendir. Katıldığı savaşlarda köle olarak Abdullahın hissesine düşmüştü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Nafi b. Ebu Nuaym, İsmail b. İbrahim b. Ukbe ve Ebu Mervan Abdülmelik b. Abdülaziz b. Ebu Ferve anlattılar; dediler ki: Nafiin, Abdullah b. Ömerden dinlediği ve bir sahifede yazılı olan kitabı biz ona okuyor ve şöyle diyorduk: “Ey Ebu Abdullah! Biz sana yazılı kitaptan okuyoruz ve sonra diyoruz ki: Nafi bize rivayet etti.” (Bu doğru mudur?). Nafi, “Evet.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Nafi b. Ebu Nuaymı şöyle derken işittim: Eğer dünya ehlinden birisi sana, Nafiin kendisine kitabını okuduğunu haber verirse, onu tasdik etme. O kişinin bu sözünden daha hatalı bir söz yoktur. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Ubeydullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Nafi tefsir ve açıklama yapmıyordu. Süfyan b. Uyeynenin şöyle dediği bana haber verildi: İsmail dedi ki: Biz Nafiin hadislerini hatalı olduğu için reddederdik. O da bize hadis rivayet etmekten kaçınırdı. Süfyan dedi ki: Nafiin hadisinden daha güvenilir hangi hadis var! Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Ömer b. Hafs anlattı; dedi ki: Ömer b. Abdülaziz, insanlara Sünneti öğretsin diye Nafii Mısıra gönderdi. Muhammed b. Ömer ve diğer raviler dediler ki: Nafi, İbn Ömer, Ebu Hüreyre, Rubeyyi bt. Muavviz, Safiyye bt. Ebu Ubeyd, Ömer b. el- Hattabın mevlası Eslemden hadis rivayet etti. O, çok hadis rivayet eden, sika ve güvenilir bir zattı. Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında 117 senesinde Medinede vefat etti.
1873. Said b. Ebu Said
[Said b. Ebu Said] el-Makburi. Beni Leys b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanenin mevlasıdır. Sad b. Ebu Vakkas, Cübeyr b. Mutim, Ebu Şüreyh el-Kabi, Ebu Hüreyre, Ebu Said el-Hudri, İbn Ömer, Abdurrahman b. Ebu Said el- Hudri, Said b. Dinar, Urve b. ez-Zübeyr, Ebu Seleme b. Abdurrahman, Ümmü Selemenin mevlası Abdullah b. Rafi, Ubeyd b. Cüreyh, Abdullah b. Ebu Katade, Abdurrahman b. Mihran, el-Kaka b. Hakim, babasından ve kardeşi Abbad b. Ebu Saidden hadis rivayet etti. Said b. Ebu Said çok hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir ravi idi. Yaşı ilerledikten sonra ölümünden dört yıl öncesi itibariyle hadisleri karıştırmaya (ihtilat) başladı. Hişam b. Abdülmelikin halifeliği zamanında 123 senesinde Medinede vefat etti.
1874. Ubeydullah b. Miksem
İbn Ömer ve Cabir b. Abdullahtan hadis rivayet etmiştir.
1875. Ömer b. el-Hakem Ebül-Velid
Ömer b. Hıraşın mevlasıdır. Ebu Hüreyreden hadis rivayet etmiştir. 1876. Ebu Vehb Ebu Hüreyrenin mevlasıdır. Az hadis rivayet edenlerdendir. Ondan Ebu Maşer hadis rivayetinde bulundu.
1877. Salih b. Ebu Salih
Künyesi Ebu Abdullahtır. et-Tevemenin mevlasıdır. Teveme [İkiz], Bintü Ümeyye b. Halef el-Cümahidir. Onunla birlikte aynı batında bir kız kardeşi daha bulunduğundan ona bu isim verilmiştir. Kölesi Ebu Salihi azat etmiştir. Ebu Salihin asıl ismi Nebhan idi. Salih b. Ebu Salih, Ebu Hüreyreden hadis rivayetinde bulunmuştur. Yaşı bir hayli ilerlemiş iken 125 senesinde Medinede vefat etti. Rivayet ettiği hadisler azdır. Ravilerin onun hadisine önem verdiklerini görürsün.
1878. Ebu Amr b. Hımas
Beni Leys b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanenin mevlasıdır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Yakup b. Muhammed b. Tahla anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Amr b. Hımas Beni Leysten bir adamdır. abid, müctehid, geceleri namazla geçiren bir zattı. Kadınlara karşı şiddetli bir bakışı vardı. Bu yüzden Allaha dua edip gözünü almasını istedi. Sonra gözleri görmez oldu. ama olmak da kendisine ağır geldi ve gözünü iade etmesi için Allaha dua etti. Bir ara mescitte namaz kılarken başını kaldırdı; kandile baktı ve çocuğunu çağırarak “Bu nedir?” diye sordu. Çocuk, “Kandil.” dedi. Ebu Amr, “Şu nedir?” diye sordu. “Şudur.” dedi. “Şu nedir?” diye sordu. Mescidin kandillerini tek tek saydı. Sonra Allaha şükür için secdeye kapandı. Çünkü Allah gözünü kendisine iade etmişti. Bundan sonra bir kadın gördüğü zaman başını aşağı indirirdi. Bütün zamanı oruçla geçirirdi. Akşam namazını kıldıktan sonra evine gider, orucunu açardı. Sonra biraz sakinleşirdi. Uyku gözlerini iyice bürüyünce uyurdu. Böylece birçok sefer yatsının son vaktini geçirirdi.
1879. Said b. Ebu Hind
Semüre b. Cündüb el-Fezarinin mevlasıdır. Semüre b. Cündübün onlarla ittifakı sebebiyle Beni el-Ebcer ile birlikte çağırılırlar. el-Ebcer, Hudre b. Avftır. Said, Hişam b. Abdülmelikin halifeliğinin ilk zamanlarında vefat etti. Kendisinden rivayet edilen bazı uygun ve güzel hadisler vardır.
1880. Ebu Cafer el-Kari
Adı, Yezid b. el-Kakadır. Abdullah b. Ayyaş b. Ebu Rebia el- Mahzuminin mevlasıdır. Ebu Hüreyre, İbn Ömer ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Kıraatta Medinelilerin imamı olduğu için kendisine el-Kari [okuyucu] ismi verilmiştir. Sika ve güvenilir bir ravi olup az hadis rivayet edenlerdendir. Mervan b. Muhammedin halifeliği zamanında vefat etti.
1881. İbrahim b. Abdullah
[İbrahim b. Abdullah] b. Huneyn. el-Abbas b. Abdülmuttalibin mevlasıdır. ez-Zühri ondan rivayette bulunmuştur. Az hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir ravi idi.
1882. Abdullah b. Ebu Seleme
Beni Teym b. Mürreden el-Münkedirin mevlasıdır. Ebu Selemenin ismi Dinardır. Abdullah b. Ebu Seleme, Ebu Bekir b. Muhammed b. Hazmın katibi idi. O sıralarda Ebu Bekir, Ömer b. Abdülazizin Medinedeki valisi idi. Abdullah birkaç rivayeti olan sika ve güvenilir bir ravi idi.
1883. Kardeşi Yakup b. Ebu Seleme
Künyesi Ebu Yusuftur. O, el-Macişundur. Hem oğlu, hem kendisi bu şekilde isimlendirilmiştir. İkisi de el-Macişun diye bilinirler. Yakup ve kardeşleri arasında fakih olan ve hadis rivayetinde bulunan kişiler mevcuttur. Ancak Yakubun rivayet ettiği hadisler azdır.
1884. Müslim b. Ebu Hurre
Medineli birisinin mevlasıdır. Peygamberin hanımı Ümmü Selemeden sema yoluyla rivayette bulunmuştur. Ondan Rebia b. Abdurrahman hadis rivayet etmiştir. Müslim de az hadis rivayet edenlerdendir.
1885. İshak b. Yesar
Kays b. Mahreme b. el-Muttalib b. Abdümenafın mevlası ve el-Meğazi sahibi Muhammed b. İshakın babasıdır. İshak b. Yesardan hadis rivayet edilmiştir. [Raviler] onun Aynüttemr esirlerinden olduğunu söylerler. Medinede Ebu Bekir es-Sıddık halife iken onların üzerine Halid b. el-Velidi göndermişti.
1886. Kardeşi Musa b. Yesar
Ondan da hadis rivayet edilmiştir. O ise Ebu Hüreyreden hadis rivayet etmiştir.
1887. Kardeşleri Abdurrahman b. Yesar
Ondan da hadis rivayet edilmiştir.
1888. el-Velid b. Rebah
Devsilerin mevlasıdır. Ebu Hüreyreden hadis rivayet etti. Ondan da Kesir b. Zeyd ve diğerleri hadis rivayet etmiştir.
1889. Abdullah b. Nistas
Cabir b. Abdullahtan hadis rivayet etti. Ondan da Haşim b. Haşim b. Utbe b. Ebu Vakkas hadis rivayet etmiştir. Üçüncü tabaka sona ermiştir. Tek olan Allaha hamd olsun. Allahın salat ve selamı da Nebisi Muhammed, Onun ali ve ashabı üzerine olsun.