1111. Süheyl b. Amr
[Süheyl b. Amr] b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Künyesi Ebu Yeziddir. Annesi, Hubba bt. Kays b. Dubeys b. Salebe b. Hayyan b. Ganm b. Melih b. Amr b. Huzaadır. Süheyl b. Amrın Çocukları: 1-Abdullah: İlk muhacirlerdendir ve Bedir gazvesine katılmıştır. 2-Ebu Cendel: Soyu devam etmemiş olup Peygamberin ashabındandır. 3-Utbe. 4- Ümmü Külsum: Ebu Sebre b. Ebu Rühm b. Abdüluzza el-amirinin eşidir ve ondan çocukları olmuştur. Bu dört çocuğun annesi Fahite bt. amir b. Nevfel b. Abdümenaf b. Kusaydır. 5- Hind: Hafs b. Abd b. Zemanın eşidir ve ondan çocukları olmuştur. Hafstan sonra Osman b. Attab b. Esid b. Ebül-Îs b. Ümeyye ile evlenmiştir. Ardından Abdullah b. amir b. Küreyz b. Rebia ile evlenmiş ve ondan çocukları olmuştur. Daha sonra ise, el-Hasan b. Ali b. Ebu Talib ile evlenmiştir. Hindin annesi el-Hanfa bt. Ebu Cehil b. Hişam b. el-Muğiredir. 6- Sehle bt. Süheyl: Muhammed b. Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia b. Abdüşems adında oğlu vardır. Diğer oğlu Selit b. Abdullah b. el-Esved b. Amrdır ki, Selitin dedesi olan bu kişi Malik b. Hısl b. amir b. Lüey soyundandır. Daha sonraki kocası Şemmah b. Said b. Kanif b. el-Evkas b. Mürre b. Hilal b. Falic b. Zekvan b. Salebe b. Behse b. Süleym b. Mansur olup, bundan çocukları olmuştur. Sehlenin, Salim b. Abdurrahman b. Avf adında bir oğlu daha vardır. Sehlenin annesi Fatıma bt. Abdüluzza b. Ebu Kays b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Süheyl b. Amr Kureyşin asilzadelerinden ve önde gelen gözde şahsiyetlerindendir. Müşriklerle birlikte Bedir savaşına katılmış ve esir düşmüştür. Onu Malik b. el-Duhşüm esir etmiş ve şöyle demiştir: Süheyli esir aldım, Toplulukların içinde başkasını aramadım. Hindif bilir ki, delikanlı Süheyl, onun yiğididir, Bilinmesi için kulağından kertmiştir. Keskin ağızlı kılıcımla bir vurdum, beli büküldü. Kendimi zorlayarak işaretli muhariplerden birinin üstesinden geldim” Son beyitteki “el-alem” [işaretli kişi] yerine bazı rivayetlerde “zül-alem” [işaret sahibi] tabiri gelmiştir. Bu ifade daha güzeldir. Süheylin üst dudağı yırtıktı ve Malik b. el-Duhşüm ile birlikteydi. Onlar Seyale] ile Melel] arasındaki Şenukede iken Süheyl, Malike dedi ki: “Tuvalet ihtiyacımı gidermem için beni yalnız bırak!” Malik onunla birlikte durdu. Süheyl “Utanıyorum, biraz geride kal!” dedi. Malik biraz geride kaldı. Süheyl düz istikamette gitti ve bağdan ellerini çözüp uzaklaştı. Malik, Süheylin geciktiğini görünce insanlara seslendi. Herkes onu aramaya başladı. Resulallah da onu aramaya çıktı ve “Kim onu bulursa öldürsün!” emrini verdi. Peygamberimiz bizzat kendisi onu çalıların arasında buldu. Ellerinin boynuna bağlanmasını emretti. Sonra semerine bağlandı. Bir adım bile bineğe binmeden Medineye kadar yürüyerek gitti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İshak b. Hazim anlattı. O, Ubeydullah b. Mıksemden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bineği Kasvanın üstündeyken Üsame b. Zeyde rastladı ve onu önüne bindirdi. Süheylin elleri boynuna bağlıydı. Üsame ona baktı ve şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü! Ebu Yezid mi?” Resulallah bunun üzerine şöyle buyurdu: “Evet, bu Mekkede ekmek yediren kişidir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz b. Abdullah b. Osman b. Huneyf anlattı. O Abdullah b. Ebu Bekir b. Hazmdan, o da Yahya [b. Abdullah] b. Abdurrahman b. Sad b. Zürareden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Medineye geldiğinde esirlerle birlikte geldi. O vakit Sevde bt. Zema, Afra ailesinin yanına gidip Avf ve Muavviz için sürdürdükleri yaslarına katılmıştı. Bu, [Resulallahın hanımlarına] hicab emrinin gelmesinden önceydi. Sevde bt. Zema şöyle dedi: Bize “Bunlar, getirilen esirlerdir.” dendi. Sonra evime gittim, Resulallah da evdeydi. Birde ne göreyim, Ebu Yezid, elleri boynuna bağlanmış bir halde evin bir köşesinde durmuyor mu? Vallahi onu böyle elleri boynuna bağlı görünce kendimi tutamadım ve şöyle dedim: “Ebu Yezid! Kendi elinizle mi teslim oldunuz? Asaletle ölemediniz mi?” Vallahi evde yalnızca Resulallahın sözü bana tesirli oldu: “Ey Sevde! Allah ve Resulüne rağmen mi?” Dedim ki: “Ey Allahın Peygamberi! Seni elçi olarak gönderen Allaha yemin olsun ki, Ebu Yezidi kolları boynuna bağlı bir şekilde görünce kendime hakim olamadım ve söylediğimi söyledim.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İshak haber verdi. O da Muhammed b. Amr b. Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Süheyl b. Amr esir edildiğinde Ömer b. el-Hattab dedi ki: “Ey Allahın Resulü! Onun ön dişlerini sökeyim mi? Böylece dili dışarı sarksın da, bir daha hiçbir zaman aleyhinde konuşma yapamasın.” Süheylin alt dudağında yarık vardı.] Bunun üzerine Resulallah şöyle buyurdu: “Eğer ben Allahın peygamberiysem müsle yapmam.] Yoksa Allah da bana müsle yapar.” Muhammed b. Ömer, Resulallahın şöyle dediğini de ilave etti: “Umulur ki, onu kötü görmeyeceğin bir makamda bulunur [öyle bir iş yapar].” Ona “dişli” denilirdi. Süheyl, Resulallahın ölüm haberi geldiğinde Mekkede bir konuşma yaptı. Konuşmasında Ebu Bekirin hutbesini kendisinden duymuş gibi insanlara nakletti. Bunu duyan Ömer, “Şehadet ederim ki, Muhammed Allahın Resulüdür.” dedi. Bununla kastettiği peygamberimizin “Umulur ki, onu kötü görmeyeceğin bir makamda bulunur [öyle bir iş yapar].” şeklindeki sözüydü. Mikrez b. Hafs b. el-Ahyaf, Süheyl b. Amrın fidyesini ödemek üzere geldi. 4.000 [dirhem] rakamında anlaşma sağlandı. Bu en yüksek fidye miktarıydı. “Paramızı ver!” dediler. Kendisinin rehin alınmasını kastederek, “Bir adamın yerine başka bir adamı alıkoyun, Süheyli serbest bırakın. Ta ki fidyesini göndersin.” Dedi. Bunun üzerine onlar da Süheyli serbest bıraktılar ve onun yerine Mikrez b. Hafsı hapsettiler. Daha sonra Süheyl kendi fidyesinin bedeli olarak Mekkeden parayı gönderdi. Süheyl b. Amr, Hudeybiyede Resulallaha Kureyş adına gelerek, onların Resulallahın Mekkeye bu yıl girmesini reddettiklerini bildiren kişidir. Bu konuda Resulallah, Süheyl ile yazılı bir antlaşma yapar. Bu antlaşmaya göre, Resulallah bu yıl Mekkeye girmeksizin geri dönecektir. Gelecek yıl yolcuların taşıdığı silahla ve kılıçlar kınlarında olduğu halde aralarındaki antlaşmaya göre umre yapmak üzere Mekkeye girecektir. Kureyş, Süheylin bu icraatından memnun kaldı. Süheyl Mekkenin fethine kadar kavminin dininden ayrılmadı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Muhammed b. İbrahim b. el-Haris et-Teymi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Süheyl b. Amr dedi ki: Resulallah Mekkeye girdiğinde evime girip kapıyı üstüme kilitledim. Oğlum Abdullah b. Süheyle Muhammedden sığınma istemesi için haber gönderdim. Çünkü öldürülmeyeceğimden emin değildim. Abdullah, Resulallaha gitti de şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü! Babama güvence veriyor musun?” Bunun üzerine Allah Resulü “Evet. O Allahın güvencesiyle emin kılınmıştır. Ortaya çıksın!” dedi. Sonra Resulallah çevresindekilere dedi ki: “Kim Süheyl b. Amra rastlarsa ona sert bakmasın! Yemin olsun ki, Süheyl akıl ve asalet sahibidir. Süheyl gibileri İslama karşı cahil kalmaz.” Abdullah b. Süheyl gitti ve babasına Peygamberin sözlerini nakletti. Bunun üzerine Süheyl dedi ki: “Vallahi o, küçükken de büyükken de iyi bir insandır.” Süheyl güvence altında gidip geliyordu. Resulallah ile birlikte Huneyn gazvesine çıkmıştı ve o hala şirk üzerineydi. Sonunda Ciranede] Müslüman oldu. Resulallah ona Huneyn ganimetlerinden 100 deve verdi. Bize Humeyd b. Abdurrahman er-Rüasi haber verdi. O Abdullah b. el- Müemmelden, o da Ömer b. Abdurrahman b. Muhaysından] rivayet etti. Yine bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Nafi anlattı. O da İbn Ebu Hüseynden rivayet etti. [İki ravi] dediler ki: Resulallah Süheyl b. Amra bir mektup gönderdi ve “Bize Zemzem hediye et! Bunu ihmal etme!”dedi. O da Zemzem suyuyla dolu iki deri su tulumunu ona gönderdi. İbn Ebu Hüseyn dedi ki: Süheyl onların üzerine Gutada ] dokunmuş bir örtü örttü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ferve b. Zebid b. Tusa anlattı; dedi ki: Bana Seleme b. Ebu Abdurrahman b. Avf anlattı. O babasından, o da Ebu Amr b. Adi b. el-Hamra el-Huzaiden şöyle dediğini rivayet etti: Peygamberin ölüm haberi Mekkeye geldiğinde Süheyl b. Amra baktım. Kılıç kuşandı. Sonra bize bir konuşma yaptı. Bu konuşma Ebu Bekirin Medinede yaptığı konuşmanın aynısıydı. Sanki ondan dinlemiş gibiydi. Dedi ki: “Ey insanlar! Kim ki, Muhammede tapıyorsa, bilsin ki Muhammed öldü. Kim ki, Allaha tapıyorsa bilsin ki, Allah Haydır [diridir], ölmez. Allah peygamberinizin ölüm haberini daha o sizin aranızda iken size duyurdu. Bununla size ölümü hatırlatıyor. Ölüm sizden kimse kalmayana dek yaşanacaktır. Bilmiyor musunuz? Allah şöyle buyuruyor: “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecek.”]“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye [eski dininize] mi döneceksiniz?”]“Her canlı ölümü tadacaktır.”]Sonra şu ayeti okudu: “Onun zatından başka her şey yok olacaktır.”] Allahtan sakının ve dininize sarılın. Rabbinize tevekkül edin. Allahın dini dimdik ayaktadır. Allahın sözü mükemmeldir. Allah kendisine hizmet edeni başarıya taşır. Dinini yüceltir. Allah sizi, sizin hayrınız neredeyse ona yöneltir.” Ömere Süheylin Mekkedeki bu konuşması ulaşınca dedi ki: “Muhammedin Resulallah olduğuna şehadet ederim. Onun getirdiği mesaj haktır. İşte bu makam Resulallahın bana söylediği Umulur ki, onu kötü görmeyeceğin bir makamda bulunur [öyle bir iş yapar].sözündeki makamdır.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Kamazin anlattı; dedi ki: Kureyşin ileri gelenlerinden olup Mekke fethinden sonra Müslüman olanlar içinde en çok namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren ve ahirete yönelik davranan Süheyl b. Amrdı. Zayıflamış ve benzi solgunlaşmıştı. Çok ağlardı. Kuran okunurken çok etkilenirdi. Mekkede iken Muaz b. Cebele gidip geldiği ve ona Kuran okuttuğu rivayet edilmiştir. Bu, Muazın Mekkeden çıkışına kadar sürmüştür. Hatta Dırar b. el-Hattab ona şöyle demiştir: “Ey Ebu Yezid! Bu Hazrecliye gidip geliyorsun ve sana Kuran okuyor. Kavminden bir Kureyşliye gitsen daha iyi olmaz mı?” Bunun üzerine şu cevabı verir: “Ey Dırar! Bu kişi, bize yaptıklarıyla bizi bir hayli geçip geride bırakan birisidir. Yemin olsun ki, ben ona gidip geliyorum. İslam, Cahiliye işlerini kaldırdı. Cahiliye döneminde adları anılmayan kavimleri Allah, İslam ile yüceltti. Keşke bizler de onlarla birlikte davransaydık da, mertebemiz artsaydı. Allahın ailemdeki erkeklerin, kadınların ve kölem Umeyr b. Avfın benden önce Müslüman olmaları konusunda bana takdir ettiği şeyi elbette hatırlıyorum. Buna seviniyor ve Allaha hamd ediyorum. Benzerlerimin öldükleri ya da öldürüldükleri [imansız] halde ölmemem hususunda onların duasıyla Allahın bana fayda sağlayacağını umuyorum. Bütün önemli hadiselerde ben orada, Hakkın karşısındaydım. Bedir, Uhud ve Hendek gazvelerinde oradaydım. Hudeybiyede antlaşmayı yazmayı üstlenen bendim. Ey Dırar! Hatırlıyorum da o gün Peygambere karşı batıl konusunda ne kadar da ısrarcıydım. Şu anda Resulallah Medinede, ben ise Mekkedeyim ve ondan utanç duyuyorum. Fakat bizim içimizdeki şirk, bundan daha büyük bir cürümdü. Oğlum Abdullaha ve kölem Umeyr b. Avfa bak! Benden kaçıp Muhammedin saflarına katıldılar. İçinde bulunduğum cehalet, o gün beni hakikati ve Allahın Peygamber vesilesiyle o ikisine nasip ettiği hayrı görmekten alıkoydu. Sonra oğlum Abdullah b. Süheyl, Yemamede şehit oldu. Ebu Bekir, Peygamberin şu sözüyle bana taziyede bulundu. Resulallah dedi ki: Şehit, ailesinden 70 kişiye şefaat eder. Onun şefaat edeceği ilk kişi olmayı diliyorum.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülhamid b. Cafer anlattı. O babasından, o da Ziyad b. Minadan, o da – Resulallah ile arkadaşlığı olan- Said b. Ebu Fedale el- Ensariden rivayet etti; dedi ki: Ebu Bekir bizi Şama gazveye gönderdiğinde ben Süheyl b. Amra refakat ettim. Süheylin şöyle söylediğini duydum: “Resulallahı duydum, şöyle diyordu: İçinizden birinin Allah yolunda bir saat faaliyette bulunması, ailesinin yanında bir ömür boyu yapacağı amelden daha hayırlıdır. Sonra Süheyl dedi ki: Ben bu sınır boyunda cihat için beklemeyi ölene kadar sürdüreceğim. Kesinlikle Mekkeye dönmeyeceğim. Böylece O, Şamda kalmaya devam etti. Ömerin hilafeti sırasında 18 yılında Amvastaki veba salgınında vefat etti.
1112. Sehl b. Amr
[Sehl b. Amr] b. Abdüşems b. Vüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi atike bt. Züheyr b. Abdüesad b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. Sehl b. Amrın Ömer ve Abdullah diye çocukları oldu. Bu iki çocuğun nesli devam etmemiştir. Anneleri Zabye bt. Abdullah b. Ebu Kays b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. Sehl b. Amr, kardeşi Süheyl b. Amr ile birlikte Mekkenin fethedildiği gün Müslüman oldu. Daha sonra Sehl b. Amr Medineye gidip oraya yerleşti. Medinede onun evi vardı. Resulallahtan sonra uzun süre yaşadı ve Medinede vefat etti.
1113. Huveytıb b. Abdüluzza
[Huveytıb b. Abdüluzza] b. Ebu Kays b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi, Zeynep bt. Alkame b. Gazvan b. Yarbu b. el- Haris b. Munkiz b. Amr b. Mais b. amir b. Lüeydir. Huveytıb b. Abdüluzzanın Ebu Süfyan adında oğlu oldu. Onun annesi, Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyyenin kızıdır. Diğer oğlu Ebül-Hakemdir. Onun annesi Ümmü Külsum bt. Zema b. Kays b. Abdüşems olup, amir b. Lüey kabilesindendir. Bir diğer oğlu Abdurrahmandır. Onun annesi de Enise b. Hafs b. el- Ahnef olup, amir b. Lüey kabilesindendir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbrahim b. Cafer b. Mahmud b. Muhammed b. Mesleme el-Eşheli anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Huveytıb b. Abdüluzza el-amiri 120 yaşına kadar yaşadı. Bunun 60 yılı Cahiliyedeydi, 60 yılı da İslam dönemindeydi. Mervan b. el-Hakem Medineye vali olduğu ilk yılda, Huveytıb beraberindeki önemli akil adamlardan olan Hakim b. Hizam ve Mahreme b. Nevfel ile beraber onun huzuruna girdi. Bir süre sohbet edip ayrıldılar. Huveytıb başka bir gün tekrar yanına gitti ve onunla sohbet etti. Mervan ona, “Kaç yaşındasın?” diye sordu. O da cevap verdi. Mervan ona dedi ki: “Ey İhtiyar! Müslümanlıkta gecikmişsin. Yeni yetmeler seni geçmiş.” Huveytıb dedi ki: “Allah yardımcım olsun! Vallahi birçok kere Müslüman olmak istedim. Her seferinde baban bana engel oldu ve beni menetti. Şöyle derdi: Şerefini bırakacak mısın? Yeni bir din için babalarının dinini bırakıp ona tabi mi olacaksın?” Ravi dedi ki: “Vallahi Mervanı susturdu. Mervan ona söylediklerinden dolayı pişman oldu.” Sonra Huveytıb dedi ki: “Osman Müslüman olduğunda, babandan neler gördüğünü anlatmadı mı?” Mervanın kederi arttı. Sonra Huveytıb dedi ki: Kureyşin önde gelenlerinden Mekkenin fetih gününe kadar kabilelerinin dini üzere olanlar arasında içinde bulunduğu durumu benden daha fazla çirkin gören birisi yoktu. Ancak her şey takdirle oluyor. Bedirde müşriklerin safında bulundum ve ibretlik birçok şey gördüm. Yerle gök arasında öldüren ve esir alan melekler gördüm. Bunun üzerine dedim ki: Bu adam korunaklıdır. Gördüklerimi dile getirmedim. Mekkeye yenilerek döndük. Mekkede kalıyorduk, Kureyş bir bir Müslüman oluyordu. Hudeybiye gününde ben de orada hazır bulundum. Antlaşmaya şahit oldum. Üzerime düşeni yaptım ve antlaşma tamamlandı. Bütün bu olaylar sırasında Müslüman olmayı istiyordum; ama sadece Allahın dilediği oluyor. Hudeybiye antlaşmasını yazdığımızda onun şahitlerinden biri de bendim. Şöyle demiştim: Kureyş Muhammedden sadece kendilerine kötü gelen şeyleri görüyordu. Kendilerini kolayca savunduğum için de memnundular. Resulallah kaza umresi için Mekkeye geldiğinde Kureyş Mekkeyi terk etmişti. Ben ve Süheyl b. Amr Mekkede kalanlardandık. Üç günlük sürenin dolmasıyla Resulallahın Mekkeden çıkışı için orada bulunuyorduk. Üç gün dolunca ben ve Süheyl b. Amr kendisine gidip, “Üç gün doldu, haydi kentimizden çıkın!” dedik. Bunun üzerine [Allah Resulü ] şöyle seslendi: “Ey Bilal! Mekkede bizimle gelen Müslümanlardan kimsenin üstüne güneş batmayacak.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbrahim b. Cafer b. Mahmud anlattı. O da babasından rivayet etti. Ayrıca bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O Musa b. Ukbeden rivayet etti. O da el-Münzir b. Cehmden rivayet etti. [Rivayetlerin son iki ravisi] dediler ki: Huveytıb b. Abdüluzza dedi ki: “Resulallah fetih yılında Mekkeye girdiğinde çok korktum ve evimden çıktım. Aile fertlerimi farklı ve güvenli yerlere yerleştirdim. Sonra ben de Avfın etrafı çevrili yerine gittim. Birdenbire Ebu Zer el-Gıfari ile karşılaşmayayım mı? Onunla aramızda sıkı bir dostluk vardı. Dostluk her zaman faydalıdır. Onu görünce kaçtım. Arkamdan bana, “Ey Ebu Muhammed!” diye seslendi. “Efendim, buyur!” dedim. “Neyin var?” dedi. “Korkuyorum.” dedim. “Korkmana gerek yok. Gel Allahın güvencesiyle güven içindesin.” dedi. Geri döndüm ve ona selam verdim. Bana “Evine git!” dedi. “Bu imkanım var mı? Vallahi evime sağ olarak ulaşabileceğimi sanmıyorum. Ondan önce bana yetişirler ve öldürülürüm. Ya da evime girer ve beni öldürürler. Ailem farklı yerlerde.” dedim. Dedi ki: “Aileni topla, ben evinize kadar sana refakat edeceğim.” Benimle beraber evime kadar geldi. Kapımın önünde “Huveytıba güvence verilmiştir, zarar vermek yok!” diye bağırmaya başladı. Sonra Ebu Zer Resulallaha gidip haber verdi. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: “Öldürülmelerini emrettiğim kişilerin dışındaki herkese can güvenliği konusunda güvence vermedik mi?” Sonra rahatladım. Ailemi yerlerine bıraktım. Ebu Zer bana geldi ve dedi ki: “Ebu Muhammed! Senin bu durumun ne zamana kadar sürecek? Önemli olaylar yaşanıyor. Pek çok hayırlı fırsatı kaçırdın. Birçok hayırlı fırsat daha var. Resulallaha git, Müslüman ol ve kurtul. Resulallah , insanların en iyisi, akrabalık bağları en kuvvetli olanı ve en hoşgörülüsüdür. Onun şerefi senin şerefin, onun izzeti senin izzetindir.” Dedim ki: “Ben seninle beraber çıkıp gideyim.” Onunla beraber çıktım ve el-Batha bölgesindeki Resulallahın huzuruna vardık. Yanında Ebu Bekir ve Ömer de vardı. Yanında durdum ve Ebu Zere “Ona selam verirken nasıl söyleniyor?” diye sordum. Dedi ki: “Esselamü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullah [Allahın selamı ve rahmeti üzerine olsun ey Nebi]” de! Ben de öyle dedim. Resulallah da , “Aleykesselam, Huveytıb mısın?” dedi. “Evet, şehadet ederim ki, Allahtan başka ilah yoktur. Sen de onun Resulüsün.” dedim. Resulallah “Sana hidayet veren Allaha hamd olsun!” buyurdu ve Müslüman olmama sevindi. Benden bir miktar borç istedi. Ben de ona 40.000 dirhem borç verdim. Sonra onunla beraber Huneyn ve Taif seferinde bulundum. Bana Huneyn ganimetinden 100 deve verdi. Sonra Huveytıb b. Abdüluzza Medineye gelip yerleşti. Balatta] Mushaf sahiplerinin] yanında bir evi vardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Huveytıb Mekkedeki evini Muaviyeye 40.000 dinara sattı. “Ey Ebu Muhammed! 40.000 dinar mı?” diye sorduklarında, “Beş ailesi olan birine 40.000 dinar nedir ki?” diye cevap verdi. Abdurrahman b. Ebüz-Ziyad dedi ki: “Vallahi onların her ay erzakları vardı.” Huveytıb b. Abdüluzza 54 yılında Medinede Muaviyenin hilafeti zamanında öldü. Öldüğünde 120 yaşındaydı.
1114. Abdullah b. Sad
[Abdullah b. Sad] b. Ebu Serh b. el-Haris b. Hubeyyib b. Cezime b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi Mehane bt. Cabir, Eşarilerdendir. Abdullah b. Sadın oğlu Muhammed, Hamza b. es-Serh b. Abdükelalin kızından olmadır. Diğer oğlu Iyadın annesi ümmü veleddir.. Kızı Ümmü Külsum, Humeyrden olmadır. Diğer kızı Remlenin annesi, Ümmü Said bt. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Ümmü Cemil, Dad, Ümmül-Fadl ve Ümmü Amr da farklı ümmü veledlerden doğan çocuklarıdır. Dediler ki: Abdullah b. Sad b. Ebu Serh evvelce Müslüman olmuştu. Resulallah için vahiy katipliği yapıyordu. Galiba Resulallah “Semiun Alim” yazdırdığında, o “Alimün Hakim” yazdı. Resulallah onu okuttuğunda “Allah öyledir.”] derdi ve onaylardı. Abdullah b. Sad fitneye kapıldı ve dedi ki: “Muhammed ne dediğini bilmiyor. Ben ona istediğimi yazıyorum. Muhammede vahyolunduğu gibi bu yazdığım da bana vahyedildi.”Akabinde irtidad edip Medineden Mekkeye kaçtı. Resulallah, Mekkenin fethi gününde onun kanını helal kıldı. Bunun üzerine, sütkardeşi Osman b. Affana gelerek dedi ki: “Ey kardeşim! Vallahi ben seni başkasına tercih ettim. Beni burada sakla ve Peygambere gidip benim için konuş. Muhammed beni görürse, gözlerimin bulunduğu başımı vurur. Gerçekten benim günahım günahların en büyüğüdür. İşte sana tövbe ederek geldim.” Osman, “Hayır, benimle birlikte gel!” dedi. Abdullah, “Vallahi beni görürse tartışmadan boynumu vurur. Zaten kanımı helal kıldı. Onun ashabı beni her yerde arıyor.” dedi. Osman, “Benimle gel, inşaallah seni öldürmez.” dedi. Resulallah Osmandan başkasını bu şekilde kabul etmezdi. Osman ve onun elinden tuttuğu Abdullah b. Sad b. Ebu Serh onun önünde duruyorlardı. Osman, Resulallahın önüne gelip dedi ki: “Ey Allahın Resulü! Onun annesi beni kucağında taşır, onu yürütürdü. Onu sütten keserken beni emzirirdi. Onu bırakıp benimle ilgilenirdi. Onu bana bağışla!” Resulallah ondan yüz çevirdi. Osman kendisinden her yüz çevirişte onun önüne geçti ve aynı sözü söyledi. Aslında Peygamber birinin kalkıp da onun boynunu vurmasını istiyordu. Çünkü ona eman vermemişti. Resulallah kimsenin kalkmadığını; Osmanın da ısrarla talep ederek karşısında durup, “Ey Allahın Resulü! Onun biatini al! Anam babam sana kurban olsun!” dediğini görünce “Evet!” dedi. Sonra Sahabeye yönelerek dedi ki: “İçinizden birinin kalkıp da şu köpeği [veya fasıkı, dedi] öldürmekten ne alıkoydu?” Abbad b. Bişr dedi ki: “Ey Allahın Resulü! Bana bir işaret etseydin ya! Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, bir işaret verirsin de onun boynunu vururum ümidiyle ben devamlı senin gözlerine bakıyordum.” Bunu Ebül- Yüsrün dediği söylenmektedir. Bu sözü söyleyenin Ömer b. el-Hattab olduğu da söylenmektedir. Belki de aynı sözü bu şahısların hepsi söylemiştir. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: “Ben işaretle birini öldürmem. O zaman biri çıkar der ki: Hani bir zamanlar Peygamber – Peygamberin bakışlarında hıyanet yoktur.- demişti. der.” Akabinde Resulallah , İslama bağlı kalma şartıyla ondan biat aldı. Bundan sonra Abdullah, Resulallahı her gördüğünde ondan kaçardı. Osman, Resulallaha dedi ki: “Anam babam sana feda olsun, Ey Allahın Resulü! Görüyor musun? İbn Ümmü Abdullah seni her gördüğünde kaçıyor.” Peygamberimiz tebessüm etti ve dedi ki: “Ondan biat alıp, emin kılmadık mı?” Dedi ki: “Evet ey Allahın Resulü! Ancak o Müslüman iken işlediği günahın büyüklüğünü hatırlıyor.” Resulallah şöyle buyurdu: “İslam, öncesini siler.” Osman, Abdullah b. Sada gidip durumu haber verdi. Ondan sonra o da, diğer insanlarla beraber gelip Resulallaha selam verirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd el- Leysi anlattı. O da Yezid b. Ebu Habibden şöyle dediğini rivayet etti: Amr b. el-as, Osman b. Affanın Mısırdaki valisiydi. Osman, onun haraç konusundaki yetkilerini kısıtladı, namaz ve ordu konularında yetkilerini kaldırdı. Abdullah b. Sad b. Ebu Serhi haraç konusunda görevlendirdi. Bunun üzerine birbirlerine düştüler. Abdullah b. Sad, Osmana, “Amr b. elas haracı kesiyor.” diye mektup yazdı. Amr b. el-as da, Osmana, “Abdullah b. Sad, bana ait olan savaş donanım ödeneklerini kesiyor” diye yazdı. Bunun üzerine Osman Amra, “Bırak, git!” diye mektup yazdı ve onu azletti. Abdullah b. Sadı da, Mısırdaki haraç işleriyle beraber ordu ve namaz görevinin başına getirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Şürahbil b. Ebu Avn anlattı. O da Ayyaş b. Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Osman b. Affan, Amr b. el-ası Mısırdaki haraç işlerinden azledip, Abdullah b. Sadı atadığında, Abdullah b. Sada şöyle mektup yazdı: “İmdi, Sana yaptığımı gördün. Seni atadığım makamdan Amr b. el-ası azlettim de seni görevlendirdim. Sana bu yazım ulaştığında haraç topla. Haraç toplarken bir Müslümana veya antlaşmalıya [Gayr-i Müslim olan vatandaşa] haksızlık yapmaya karşı seni uyarırım.” Abdullah b. Sad topladığı malı birisiyle ona yolladı. Mallar Osmanın önüne konduğunda, Osman dedi ki: “Amr b. el-ası bana getirin!” Hemen onu getirdiler. Amr “Ne istiyorsun?” diye sordu. Osman “Ey Amr! Görüyorum ki, yaptığın aşılar netice vermiş ve senden sonra çoğalmış.” Amr dedi ki: “Bu artış aslında yavrusunun sütten kesilmesiyle olmuş. Kesinlikle o zayıf düşmüştür.” Bunun üzerine Osman -Allah ona rahmet eylesin.- sükut etti.
1115. Hişam b. Amr
[Hişam b. Amr] b.Rebia b. el-Haris b. Hubeyyib b. Cezime b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Hubeyyib b. Cezimeye Şeham denirdi. Hişam b. Amrın annesi Zeynep bt. Ebu Serh b. el-Haris b. Hubeyyib b. Cezime b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. O, Abdullah b. Sad b. Ebu Serhın de halası olurdu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da İshak b. Abdullah b. Ebu Seleme el-Hadramiden şöyle dediğini rivayet etti: Hişam b. Amr el-amiri, Kureyş içinde, halka ambargo uyguladıkları zaman Haşimoğullarıyla akrabalık ilişkilerini en çok gözeten kişiydi. O, bir gecede üç yük yiyeceği Haşimoğullarına ulaştırdı. Kureyş bunu öğrendi ve sabahleyin kendisine gelip onunla konuştular. Hişam dedi ki: “Ben size ters düşen bir işi tekrar etmem.” Sonra dağılıp gittiler. Bir gece ikinci kez bir veya iki yük yiyeceği tekrar onlara ulaştırdı. Bu tutum, Kureyşin zoruna gitti. Onu hedef aldıklarında Ebu Süfyan b. Harb dedi ki: “Bırakın onu! O, akrabalarına karşı görevini yapıyor. Ben ki Allaha yemin ederim ki, biz böyle bir şeyi yapmış olsak, daha güzel ya da bize daha fazla yakışan bir iş yapmış oluruz. Bırakalım da paralarıyla satın alsınlar. Kureyşin onlara karşı bu yaptığından da hoşlanmıyorum. Düşmanlık dahi bundan daha güzel olmalı.” Oradakiler sustu ve dağıldılar. Muhammed b. Ömer dedi ki: Hişam, Müslümanlara ve Peygambere yapılan eziyetlere karşı kalkan ve koruyucu olmaya devam etti. Mekkenin fetih gününe kadar kavminin dininden ayrılmadı. O gün Müslüman oldu. Allah Resulü ile beraber Huneyn gazvesinde bulundu. Allah Resulü, Huneyn gazvesinin ganimetinden ona elli deve verdi.
1116. Rebia b. Ebu Hareşe
[Rebia b. Ebu Hareşe] b. Amr b. Rebia b. el-Haris b. Hubeyyib b. Cezime b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi Rebia b. Ümeyye b. Halef b. Vehb b. Huzafe b. Cümahın kızıdır. Rebia, Hişam b. Amrın kardeşinin oğludur. Mekkenin fethinde Müslüman olmuştur. 12 yılında Ebu Bekir es-Sıddıkın hilafeti zamanında Yemamede şehit olmuştur.
1117. Abdullah b. es-Sadi
es-Sadinin adı, Amr b. Vakdan b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. es-Sadinin annesi, Ukayle bt. Ganim b. amir b. Abdullah b. Ubeyd b. Uveyc b. Adi b. Kab b. Lüeydir. Abdullah b. es-Sadinin annesi, el-Haccac b. amir b. Huzeyfe b. Said b. Sehmin kızıdır. Abdullahın annesinin annesi ise Zeynep bt. Amile b. es-Sebbak b. Abdüddar b. Kusaydır.
1118. Ali [Ebu Ali de denir]
[Ali (Ebu Ali de denir)] b. Ubeydullah b. el-Haris b. Rahda b. amir b. Revaha b. Munkiz b. Amr b. Mais b. amir b. Lüey. Ali b. Abdullahın bir kızı vardı ve Fatıma bt. Ali diye anılırdı. Onunla Muhammed b. el-Ala b. Vehb b. Abd b. Ehban b. Dabab b. Huceyr b. Abd b. Mais b. amir b. Lüey evlenmişti. Onların Amr ve Harun diye çocukları oldu. Fatıma bt. Alinin annesi Yemenli Beni Hilal b. Rebiadan Hind bt. Cabirdir. Ali b. Ubeydullah Mekkenin fethinde Müslüman oldu. Yemame savaşında da şehit düştü.
1119. Abdurrahman b. Meşnu
[Abdurrahman b. Meşnu] b. Abd b. Vakdan b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi Ümmü Hatıb bt. Abdüluzza b. Ebu Kays b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüeydir. Abdurrahman b. Meşnunun çocukları: Müslim, Ayşe, Ümmü Yahya ve Meryemdir. Meryemin Ebül-Hakem b. Huveytıb b. Abdüluzza b. Ebu Kays el-amiriden çocukları vardır. Abdurrahmanın çocuklarının anneleri Ümeyme bt. Zema b. Kays b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasrdır ki, bu kadın, müminlerin annesi Sevde bt. Zemanın kızkardeşidir. Abdurrahman b. Meşnu, Bedirde müşriklerin safında bulundu ve esir düştü. Onu en-Numan b. Münzir esir almıştı. Daha sonra Abdurrahman b. Meşnu Müslüman oldu. Önceden ismi Abdüluzza iken Resulallah ona Abdurrahman ismini vermişti.
1120. Abd b. Zema
[Abd b. Zema] b. Kays b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasr b. Hısl b. amir b. Lüey. Annesi atike bt. el-Ahyef b. Alkame b. Abdülharis b. Munkiz b. Amr b. Mais b. amir b. Lüeydir. Abd b. Zema, Resulallahın hanımı Sevde bt. Zemanın baba bir kardeşidir. Abd b. Zemanın çocukları: Hafs, Amr ve Abdullahtır. Abdın annesinin Utbe b. Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyyeden de çocukları vardır. Abdın çocuklarının annesi, Ümmü Amr bt. Vakdan b. Kays b. Abdüşems b. Abdüvüd b. Nasr b. Malik b. Hısldır.